Afrika Birliği, Türk Dış Politikası ve İlişkileri Geliştirme

advertisement
Afrika Birliği, Türk Dış Politikası ve İlişkileri Geliştirme
Sayfa
Afrika Birliği, Türk Dış Politikası ve İlişkileri Geliştirme
Hasan ÖZTÜRK & Hatice EKE
Soğuk Savaş’ın sona ermesinin dünya siyasetindeki etkilerinden birisi
Afrika’da kıta siyasetine yeniden şekil
verilmesi gerekliliğini gözler önüne
sermesidir. 1963’te kurulan Afrika Birliği Örgütü’nün (ABÖ) varlık sebebi
sömürgeci güçlerin kıtayı terk etmelerini sağlamak ve kolonilerin bağımsızlıklarını kazanmalarına destek olmaktı. Bu açıdan bakıldığında ABÖ kıtasal ölçekte
bir entegrasyon hareketi olmaktan ziyade bir
tür dayanışma çabasıydı. ABÖ’nün kurucu anlaşmasında yer alan “üye devletlerin iç işlerine
müdahale etmeme” ilkesi 20. yüzyıl sonu itibariyle örgütü günün şartlarına uymayan bir siyasi
varlık olarak göstermekteydi. Özellikle 1994’te
Güney Afrika Cumhuriyeti’nde Apartheid rejiminin sona ermesi kıtadaki tüm ülkelerin özgürleştirilmesi sürecinin de son adımıydı. 20. yüzyıl
sonu itibariyle gelinen noktada Afrika ülkeleri
kıtasal siyaseti yeni bir düzleme taşımalarını gerektirmekteydi.
Sirte’de 1999 yılında toplanan Afrikalı liderler
yeni bir örgüt kurmanın gerekliliği üzerinde fikir
birliğine vardı. Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemin şartlarına uygun ve sömürgecilikten
kurtulmuş bir Afrika kıtasının ihtiyaçlarına cevap verecek yeni bir örgüt kurulmasına dönük
çalışmalar başlatıldı. 2002’de Güney Afrika
Cumhuriyeti’nin Durban şehrinde resmi açılış-
la faaliyete geçen yeni örgütün adı Afrika Birliği (AfB) olarak açıklandı. Geçmişte kıtadaki
sorunlara Batılı ülkelerce kendilerine dayatılan
çözümlere son verme adına Afrika Birliği kıtanın sorunlarına Afrika çözümleri konseptini kuruluşunda şiar edindi. AfB kuruluşunda kıtanın
entegrasyonu ve kalkınmasına vizyon ve siyasi çerçeve sağlama adına NEPAD (Afrika’nın
Kalkınması için Yeni Ortaklık) programını
kabul etti. Aralarında tarım, bilim, teknoloji
ve sağlığın da olduğu sekiz öncelikli alan belirleyen NEPAD’ın genel sekreterliği Güney
Afrika Cumhuriyeti’nde bulunmaktadır. Sekreterlik kalkınma programlarını kıtadaki bölgesel ekonomik entegrasyon örgütleri ile hayata
geçirmektedir, doğrudan NEPAD olarak projeleri gerçekleştirmekten ve takibinden sorumlu
değildir. Etkin şekilde AfB mekanizmasına eklemlenememiş olması NEPAD’ın en büyük dezavantajıdır. İlerleyen yıllarda Afrikalı liderlerin
AfB ve NEPAD arasında eşgüdüm yakalamaları
kıtanın kalkınmasında önemli rol oynayacaktır.
www.bilgesam.org
1
Afrika Birliği, Türk Dış Politikası ve İlişkileri Geliştirme
AfB sayesinde Afrika ülkeleri uluslararası platformlarda taleplerini seslendirebilmiş ve çıkarlarını ellerinden geldiğince savunabilmiştir.
Ayrıca AfB’nin hayata geçmesi Afrika ülkeleri
ile bir blok halinde ilişki yürütmek isteyen diğer ülkeler için fırsat olmuştur. Nitekim 2000’li
yıllarda birçok uluslararası aktör AfB ile ortaklık anlaşması imzalamış ve Afrika’nın bu çatı
örgütü ile ilişkilerini güçlendirmek istemiştir.
Türkiye de 2005 yılında AfB ile yaptığı anlaşma sonrasında bu örgütte gözlemci ülke statüsü
kazanmış, 2008’de ise AfB Türkiye’yi stratejik
ortağı olarak ilan etmiştir. Türkiye’nin yakın
çevresinde nispeten zayıf kalan ilişkilere sahip
olduğu Afrika kıtasında önemli aktörlerden
birisi olan AfB ile ilişkiler bu yazının temel konusunu teşkil etmektedir. Örgütün yapısı ve işleyişi hakkında kısa bilgi verildikten sonra yazının
ilerleyen bölümlerinde diğer aktörlerin AfB ile
ilişkileri incelenmekte ve ardından Türkiye’nin
AfB ile ilişkilerini geliştirmesine dönük öneriler
paylaşılmaktadır.
“ İlerleyen yıllarda Afrikalı liderlerin
AfB ve NEPAD arasında eşgüdüm
yakalamaları kıtanın kalkınmasında
önemli rol oynayacaktır.”
Afrika Birliği’nin Yapısı ve İşleyişi
Kuruluş döneminde Avrupa Birliği’nin (AB) de
ortak para birimi gibi daha fazla entegrasyon
adına adımlar atması ve dünyadaki en başarılı
bölgesel entegrasyon örgütü olması AfB kurucularının AB’den esinlenmesini sağlamıştır. Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası sistemde kabul gören değerler de AfB’nin kuruluşunda
dikkate alınmıştır.1 Selefi ABÖ’nün dayanışma
1 Örnek olarak AfB kurucu anlaşmasında 4(l) maddesin-
Sayfa
ve birliği öne çıkarma hedefleri dışında AfB kuruluş amacı olarak siyasi, ekonomik ve sosyal
entegrasyonu ve kıtada işbirliğini artırmayı ana
hedef olarak tanımlamıştır.
Üyeleri
ile
ilişkileri
bakımından
değerlendirildiğinde AfB’nin ABÖ’den iki
temel noktada farklılaştığı söylenebilir. Birinci
farklılık, demokratik ilkelere vurgunun da bir
göstergesi olarak AfB’nin anayasasına aykırı
şekilde yönetime gelen hükümetleri veya devlet
başkanlarını örgütün faaliyetlerine katılmasına izin vermemektedir.2 Kuruluşunun ardından
2006 yılında Madagaskar’daki tartışmalı başkanlık seçimleri sonrasında Madagaskar’ı zirveye davet etmeyen AfB bu konuda kararlılığını ortaya koymuştur. AfB 2013’de gerçekleşen
askeri darbe sonrasında Mısır’ın faaliyetlerini
askıya almış, başa geçen Abdulfettah Sisi ise
Şubat 2014’te düzenlenen Hükümet ve Devlet
Başkanları Zirvesi’ne davet edilmemiştir. Mayıs
2014’te gerçekleşen başkanlık seçimlerini kazanan Sisi yönetime seçimle gelmiş olduğu için
Temmuz 2014’teki AfB zirvesine davet edilmiştir. Görüldüğü gibi AfB üyelerinde seçimlerin
yapılmasını şart koşarken seçimlerin hür ve adil
olup olmamasını dikkate almamaktadır.
“ Üyeleri ile ilişkileri bakımından
değerlendirildiğinde AfB’nin ABÖ’den iki
temel noktada farklılaştığı söylenebilir.”
de vurgulanan cinsiyet eşitliği ve 4(h) maddesinde vurgulanan demokratik ilkeler, insan hakları, hukukun üstünlüğü ve iyi yönetişim gösterilebilir. Bkz. Constitutive Act
of the African Union, http://au.int/en/sites/default/files/
ConstitutiveAct_EN.pdf
2 AfB kurucu anlaşması madde 30.
www.bilgesam.org
2
Afrika Birliği, Türk Dış Politikası ve İlişkileri Geliştirme
AfB’yi selefinden ayıran ikinci önemli fark ise
bölgesel güvenlik, insanlığa karşı suçlar, soykırım veya savaş suçları söz konusu olduğunda
üye ülkenin içişlerine müdahale etme hakkına
sahip olmasıdır.3 ABÖ’nün 1990’larda kıtada
yaşanan iç savaşlar ve özellikle Ruanda’daki
soykırım karşısında etkisiz ve çaresiz kalmıştı.
AÖB’nin “içişlere müdahil olmama” ilkesi örgütü güvenlik sorunları ve savaş suçları karşısında aciz duruma düşürmüştü. Bu tür sorunların
Batılı güçlerin Afrika’daki gelişmelere müdahil
olmalarına zemin hazırladığını da fark eden Afrikalı liderler AfB’nin kurucu anlaşmasına ekledikleri madde ile yeni örgüte anlaşmada belirtilen şartlarda üyelerinin içişlerine müdahil olma
yetkisi vermiştir.
Meclis, AfB’nin en üst düzey organı olmakla birlikte üye ülkelerin hükümet ve devlet
başkanlarından oluşmaktadır. Meclis Ocak ve
Temmuz aylarında olmak üzere yılda iki kere
toplanmaktadır. AfB Komisyonu başkanının
belirlenmesi, kurum bütçesinin onanması, yeni
üyelerin kabulü, kurucu anlaşmada değişiklik
yapılması gibi önemli birçok karar Meclis tarafından alınmaktadır. Meclisin aldığı kararlar üç
türde olabilir.
a) Yönetmelik tüm üye devletlerde
uygulanması gereken ve icrası için gerekli
adımların atılmasını gerektiren kararlardır.
b) Direktif temel hedefi ortaya koyan ama
icrası için yöntem ve araçları üyelerine bırakan
bağlayıcı kararlardır.
c) Tavsiye, Bildiri ve Kararname üye
devletlerin görüşlerini uyumlu hale getirmek
3 AfB kurucu anlaşması madde 4(h)
Sayfa
ve onları yönlendirmek için alınan bağlayıcı
olmayan kararlardır.
Devlet ve Hükümet Başkanları Meclisi, zirvelerde karar alırken öncelikle üye devletlerarasında
mutabakat aramaktadır. Mutabakat sağlanamıyor ise üyelerin üçte ikisinin desteği ile kararlar
kabul edilmektedir.
“ AÖB’nin “içişlere müdahil olmama”
ilkesi örgütü güvenlik sorunları ve
savaş suçları karşısında aciz duruma
düşürmüştü. ”
AfB’nin bir diğer önemli organı ise üye devletlerin dışişleri bakanlarından oluşan İcra
Konseyi’dir. Konsey’in temel görevleri üye
devletlerin ortak çıkarlarına olan politikaların
ve kararların takibi ve çalışmaların koordinasyonudur. Konsey ayrıca Meclis tarafından alınan kararların uygulanmasının takipçisi olur ve
zirvelerin organizasyonu yapar. Meclis’in aksine Konsey’in üye devletleri bağlayıcı karar alma
yetkisi yoktur.
Yapı
ve
işlev
bakımından
Avrupa
Parlamentosu’ndan ilham alınarak kurulan
Pan-Afrika Parlamentosu, üye devletlerin tartışmalara ve karar alma süreçlerine dahil olmaları için oluşturulmuş bir platformdur.
Parlamento Güney Afrika Cumhuriyeti’nde
bulunmaktadır. Üye devletler nüfusları dikkate
alınmaksızın eşitlik ilkesi bağlamında beş
temsilci ile temsil edilmektedir. Kurucu anlaşma
gereğince üye devletlerin Parlamento’ya
gönderecekleri beş temsilciden en az birinin
kadın olması gerekmektedir. Uzun vadede tam
yasama yetkisine kavuşturulması öngörülen
Parlamento günümüzde danışma ve istişare
işlevi görmektedir.
www.bilgesam.org
3
Afrika Birliği, Türk Dış Politikası ve İlişkileri Geliştirme
AfB’nin bir diğer organı ise temel görevi Birlik’i
temsil etme ve çıkarlarını savunmak olan Afrika
Birliği Komisyonu’dur. AfB’nin sekretaryası
görevi gören Komisyon başkan, başkan yardımcısı, sekiz müdür ve personelden oluşmaktadır.
Daimi Temsilciler Komitesi ise İcra Konseyi’ne
bağlıdır ve Konsey ve Meclis’in günlük işlerini
takip etmekle yükümlüdür. Üye devletlerin daimi temsilcilerinden oluşan Komite’nin İcra Komitesi, Parlamento ve Komisyon gibi bağlayıcı
karar alma yetkisi yoktur. Bu dört temel organ
dışında AfB bünyesinde çeşitli yargı ve finans
konularına bakan çeşitli organlar ve sivil toplum
kuruluşların da katkısını sağlamak amacıyla
tesis edilen ECOSOC (Ekonomik, Sosyal ve
Kültürel Konsey) bulunmaktadır.
Türk Dış Politikasında Afrika Birliği
Türkiye Cumhuriyeti 2005 yılında imzalana
anlaşma ile AfB nezdinde gözlemci ülke statüsü kazanmıştır. Ardından 2008 yılında AfB
Türkiye’yi stratejik ortak kabul etmiştir. Ayrıca
dönemin Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 2930 Ocak 2007 tarihlerinde düzenlenen AfB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi’ne katılması
Türkiye’den AfB’ye başbakan seviyesinde ilk
ziyaret olarak tarihe geçmiştir.
Türkiye’nin 2010 yılında kabul ettiği Afrika
Strateji Belgesi kapsamında Afrika kıtası ile
ilişkiler devlet kurumlarının bünyelerinde Afrika ile ilişkileri geliştirmeye dönük birimler üzerinden yürütülmektedir. Türkiye AfB ile ilişkilerini ise söz konusu strateji belgesi ile ortaya
konan vizyon çerçevesinde uluslararası örgütler
altında yürütmektedir. AfB’nin uluslararası bir
kuruluş olması ve bir milyarı aşkın bir nüfusu
temsil etmesi, bu örgütün alacağı kararları ulus-
Sayfa
lararası arenada etkili kılmaktadır. Dolayısıyla
Türkiye’nin AfB nezdinde atacağı adımlar ve
örgütle geliştireceği ilişkiler örgütün Türkiye
lehine kararlar almasına veya en azından ulusal çıkarlarına ters düşecek kararlar almamasına
olanak sağlayacaktır.
“ Birlik bünyesinde üye ülkeler üzerinde
bağlayıcı etkisi olan ve kıtada yapısal değişiklikleri tetikleyecek karar alabilecek tek
kurum Meclis’tir.”
Yukarıda bahsedilen AfB yapısından da görüleceği üzere, Birlik bünyesinde üye ülkeler
üzerinde bağlayıcı etkisi olan ve kıtada yapısal değişiklikleri tetikleyecek karar alabilecek
tek kurum devlet ve hükümet başkanlarından
oluşan Meclis’tir. Türkiye’nin veya Afrika dışında başka bir ülkenin kıtada etkili olacak bir
karar alınmasını sağlaması yalnızca Meclis’te
alınacak karar ile mümkündür. AfB’nin diğer
organlarında görüşülen konular tavsiye niteliği
taşımaktan öteye geçememektedir. Tavsiye kararları, Meclis’te üye devlet liderleri tarafından
onaylanmadığı sürece bağlayıcı olamamaktadır.
Başka bir ifadeyle, üye devletlerin liderlerini
Meclis’te görüşülen karar hususunda arzu edilen
yönde oy kullanmaları için ikna etmek kıta dışı
ülkelerin AfB’de etkin olma adına kullandıkları
bir yöntemdir.
Dolayısıyla, Türkiye’nin AFB ile ilişkilerini
uluslararası örgütler nezdinde yürütmektedir.
Ankara’nın AfB üyesi ülkelere yapacağı yatırımlar, yardımlar ve geliştireceği ilişkiler hiç
şüphesiz ülke liderlerinin AfB organlarında
Türkiye’ye dönük alacağı tutum da olumlu olacaktır. Bu açıdan bakıldığında AfB üyesi ülkelerle ikili ilişkilerine odaklanması Türkiye’nin
www.bilgesam.org
4
Afrika Birliği, Türk Dış Politikası ve İlişkileri Geliştirme
Birlik nezdinde elini güçlendirecektir. Bununla
birlikte Türkiye’nin kıtayı temsil eden uluslararası bir örgüt olması hasebiyle AfB ile ilişkilerini güçlendirmeye yönelik atabileceği bazı adımlardan da bahsetmek faydalı olacaktır.
Sağlık
Afrika Birliği, kıtada sürdürülebilir kalkınma hedefini vurguladığı Kalkınma İçin Yeni Ortaklık
(New Partnership for Development - NEPAD)
ve 2063 Gündemi başlıklı eylem planında öncelikli alanlardan birisi de sağlıktır. Anne-çocuk
ölümleri, yetersiz beslenme, bulaşıcı ve bulaşıcı
olmayan hastalıklar gibi birçok alanda kıtanın
sağlık göstergeleri dünya geneli ile karşılaştırıldığında en alt sıralarda yer almaktadır. Küresel hastalık yükünde Afrika %24 ile en yüksek
paya sahiptir. Beş yaş altı çocuk ölümlerinde ise
%8,3’lük oran ile Sahraaltı Afrika ilk sırada yer
almaktadır.4 Her ne kadar kıta ülkelerinde son 15
yıl içerisinde ilaçtan insani sermayeye dek sağlık
sektörünün hemen tüm alanlarında iyileşme yönünde bir seyir izleniyorsa da güncel göstergeler
2063 Gündemi’nde belirlenen hedefe ulaşmak
için daha çok mesafe kat edilmesi gerektiğine
işaret etmektedir. Bu bağlamda uluslararası ortakların desteğine de açık olunduğu AfB strateji
belgelerinde belirgin olarak ortaya konmuştur.
Birlik, 2016-2030 sağlık stratejisi belgesinde kıtanın sağlık alanındaki hedeflerini ve bu
minvalde öncelikli alanlarını açıklamıştır. Bu
öncelikler çerçevesinde sağlık hizmetlerinin genişletilebilmesi için sağlık çalışanlarının eğitil4 World Bank Data, http://data.worldbank.org/indicator/
SH.DYN.MORT/countries/1W-ZG?display=graph, Erişim Tarihi: 18.04.2016,ONE, Infectious Diseases, https://
www.one.org/international/issues/infectious-diseases/ ,
Erişim Tarihi: 18.04.2016.
Sayfa
mesi ve istihdamı, sağlık alanında inovasyon ve
araştırmanın teşviki, anne ve çocuk ölümlerinin
azaltılması, bulaşıcı hastalık ve yetersiz beslenme sorunlarının çözüme kavuşturulması konularının altı çizilmiştir. Üstünde durulan sağlık
alanlarıyla uyumlu olarak NEPAD Ajansı Hemşire ve Ebe Eğitim Programını yürütmektedir.
Sağlık çalışanlarının eğitilmesi ilk müdahalenin
gerçekleştirilmesi, özellikle anne-çocuk ölümlerinin önüne geçilmesi ve sağlık hizmetlerinin sunulması hususunda hayati önem arz etmektedir.
Bu program çerçevesinde de Afrika’da üniversiteler arası işbirliği ile sağlık çalışanlarına yüksek
eğitim imkânı sunulmaktadır.
NEPAD kapsamında sağlık alanlarında yürütülen projelere Çin 1,6 milyon dolar hibe ile
katkı sağlamıştır. Kıta ülkeleri ile ilişkilerini
geliştirmeyi amaçlayan Türkiye Cumhuriyeti
de AfB projelerine eğitim ve mali destek sağlaması kıtaya yönelik kazan-kazan ilkesi doğrultusunda yürütülen politikanın önemli bir
parçası olacaktır. Türkiye’de sağlık alanındaki
gelişmişlik düzeyi göz önünde bulundurulursa
kıta ülkelerinden gelecek olan sağlık çalışanı ile
tıp-eczacılık gibi alanlardaki öğrencilere eğitim
imkânı sunulmasıAfrika’nın insani kaynaklarını
geliştirmeye ve sağlık araştırmalarını artırmaya
dönük çabalarını takviye edecektir. Ayrıca AfB
Komisyonu sağlık alanından da sorumlu olan
Toplumsal İşler Bölümü uzmanlarına, üye ülke
uzman veya bürokratlarına sağlık politikaları gibi birçok sahada Türkiye’deki ilgili kamu
kurum ve kuruluşlarınca danışmanlık hizmeti sunulması önem arz etmektedir. Bunun yanı
sıra Türkiye AfB tarafından Mart 2015’te açılan
Afrika Hastalık Kontrol ve Önleme Merkezi’ne
teknik yardım yapabilir. Hastalıkların teşhisi,
takibi ve rapor edilmesinde internet ağı kulla-
www.bilgesam.org
5
Afrika Birliği, Türk Dış Politikası ve İlişkileri Geliştirme
nılarak kurulan merkeze destek olunması veya
Birlik ile işbirliği içinde geliştirilecek bir proje
kapsamında seçilecek pilot ülkelerde bu uygulamanın götürülmesi ilişkilere katkı sağlayacaktır.
Mali destek hususunda Türkiye kendi imkânları
dâhilinde belirli ölçüde kalacaksa da BM gibi
uluslararası örgütlerde Birliğin sağlık alanındaki
projelerine mali kaynak sağlayabilecek ortaklıkların veya fonun kurulmasını teşvik etmesi ve
desteklemesi bir diğer işbirliği alanıdır. Böylece
diğer örgüt ve ülkelerle işbirliği içinde hareket
etmesi Türkiye’nin kıtaya dönük politikasına
uyumlu olacaktır.
Sayfa
programı ve 2063 Gündemi’nde temel hedeflerden biri olarak belirtilmektedir. Nitekim Afrika
Kalkınma Bankası’nın altyapının gelişmesinin
mühim bileşenlerinden olan enerji projelerine
yönelik fon sağlamaya öncelik vermesi Afrika
ülkeleri ve Birliğin bu alandaki vurgusunu ortaya koymaktadır.
“Tüm kıtanın elektriğe ulaşım oranı %49
iken Sahraaltı Afrika’da bu oran %32’ye
düşmektedir.”
Türkiye’nin AfB kurumları ve kıta ülkelerine yapacağı eğitim ve teknik yardımlar kıtanın sağlık
alanında kalkınmasına katkı sağlayacak ve Ankara lehine sonuçlar doğuracaktır. Türkiye’nin
sağlık sahasındaki gelişmişlik düzeyini sergileme imkânı yaratacak bu girişimler, tıbbi ürünlerde yatırım ve ticaret anlamında önemli bir fırsat
sahası olan Afrika ülkelerinin dikkatlerini Türk
firmalarına çekecektir. Son olarak belirtilmesinde fayda olan bir diğer husus ise, sağlık konusunda Afrika’ya yardımcı olmak Türkiye’nin
kıtadaki yumuşak gücüne kayda değer katkı sağlayacaktır.
Birleşmiş Milletler, Avrupa Birliği, Çin ve ABD
gibi Afrika Birliği’nin ortakları tarafından bu sahadaki birçok projenin fonlanmasında, anlaşmaların hazırlanması konusundaki hukuki süreçte,
projelerin yönetimi hususunda, teknik meselelerde destek sağlanması Birlik ve kıta ülkeleri
tarafından memnuniyetle karşılanmaktadır. Ortakların enerji alanındaki desteklerine bir başka somut örnek, 21 Aralık 2015 tarihinde gerçekleştirilen Paris İklim Zirvesi’nde Fransa’nın
2016-2020 yılları arasında kıtada elektriğe erişimin artırılmasına yönelik yatırımlara 6 milyon
dolar fon ayırması, buna ek olarak yenilenebilir
kaynaklar yatırımına 2 milyon dolar kaynak tahsis ettiğini açıklaması olmuştur.
Enerji
Ticaret
Afrika kıtası hem yenilenebilir hem yenilenemeyen enerji kaynakları açısından oldukça zengin
olmasına rağmen hala birçok kaynağın işlenmiş
hali ithal edilmektedir. Ayrıca elektriğe ulaşım
oldukça sınırlıdır. Tüm kıtanın elektriğe ulaşım oranı %49 iken Sahraaltı Afrika’da bu oran
%32’ye düşmektedir. İktisadi büyüme ve insani
kalkınmanın olmazsa olmaz ve öncelikli parçası
olan elektriğe ulaşım, Afrika Birliği’nin NEPAD
Uluslararası ilişkilerde ekonomik ilişkilerle
desteklenmeyen siyasi ilişkiler kalıcı ve sürdürülebilir olamamakta, arzu edilen faydanın elde
edilmesini olanaklı kılmamaktadır. Türkiye’nin
geçmiş yıllarda Afrika’ya yönelik başlattığı açılım politikalarının aksine 2000’li yıllardaki açılımın daha başarılı olmasının ardındaki sebeplerden birisi de son yıllarda Afrika ülkeleri ile
geliştirilen siyasi ilişkilerin ekonomik ilişkilerle
www.bilgesam.org
6
Afrika Birliği, Türk Dış Politikası ve İlişkileri Geliştirme
de desteklenmesidir. Afrika’yı kıta olarak temsil
yetkisine sahip Afrika Birliği ile ticari ilişkileri geliştirmeye dönük atılacak adımlar da AfB
nezdinde Türkiye’nin siyasi adımlarını pekiştirecektir. Ayrıca AfB ile kıta ülkelerinin de fayda
sağlayacağı şekilde tasarlanacak ticari anlaşmalar Türkiye’nin Birlik ile ilişkilerini güçlendirecektir.
Bu konuda Türkiye’ye fikir vermesi adına
ABD’nin 2000 yılında kabul ettiği Afrika Büyüme ve Fırsat Kanunu (Africa Growth and Opportunity Act – AGOA) örnek olarak incelenebilir. AGOA, Sahraaltı Afrika ülkelerine ABD
pazarına gümrük vergisine tabi olmadan ihracat
yapmalarına ve kota ayrıcalıklarından istifade
etmelerine imkansağlamaktadır. AGOA’dan istifade edecek ülkeler her yıl ABD başkanı tarafından duyurulmaktadır. ABD’li kurumlar
Sahraaltı Afrika ülkeleri hakkında tek tek gerekli değerlendirmeleri yaptıktan sonra sonraki
sene için AGOA’ya dahil olmaya hak kazanan
Sahraaltı Afrika ülkelerini duyurmaktadır. Afrika ülkelerinin çıkarlarını yeterince korumadığı,
daha çok petrol ve hammadde ticaretini kolaylaştırdığı ve Afrika’dan diğer ürünlerin ABD pazarına girmesine fazla olanak sağlamadığı için
eleştirilmektedir. Öte yandan Avrupa Birliği ise
Afrika ülkeleri ile geliştirdiği Avrupa Ortaklık
Anlaşması (European Partnership Agreement
– EPA) mütekabiliyet esasına dayandığı için
Afrikalı üreticileri Avrupalı firmalar karşısında
savunmasız bırakmaktadır. Ayrıca AfB ile hayata geçirilecek ticaret anlaşmasında AGOA’nın
aksine Türkiye’nin de çıkarına olan sektörlerde
Afrika ülkelerinden tedarik edilebilecek, yarı
mamul mallar da anlaşmaya dâhil edilebilir. Afrika ülkelerinden Türkiye’ye ihracatın artmasına
yol açabilir. EPA’larda AB’nin yaşadığı sorunla-
Sayfa
rı da dikkate alarak mütekabiliyet esasına dayalı olmaması yapılacak ticari anlaşmaları Afrika
ülkeleri nezdinde daha değerli kılacaktır. Böylesi bir adım Afrika ülkelerinde yeni istihdam
yaratacak ve ticareti destekleyeceği için ilerleyen yıllarda Türkiye’ye yöneltilebilecek “Yeni
Sömürgeci” ithamlarını da önleyecektir.
Sonuç
Soğuk Savaş’ın sona ermesinin ardından
Afrika’da sömürgeciliğin sona ermesi ve halkların bağımsızlıklarını kazanmaları Afrikalı liderleri kıtasal birliklerini yeni uluslararası sistemin
gereklerine göre uyarlamaya sevk etti. 2002’de
faaliyete geçen Afrika Birliği birçok yeni kurum
tesis ederek karar mekanizmalarını daha çoğulcu ve şeffaf yapma yönünde çaba ortaya koydu.
Gelinen nokta itibariyle AfB sivil toplum kuruluşlarından üye ülke temsilcilerine birçok kişi
ve kurumun karar alma süreçlerine katıldığı, görüşlerini ve önerilerini paylaşabildiği çok sesli
organlardan oluşan bir örgüttür. Ancak devlet ve
hükümet başkanları meclisi dışında var olan organların hiçbirisinin üye ülkeleri bağlayıcı karar
alma yetkisi yoktur. Diğer bir ifadeyle, AfB demek aslında devlet ve hükümet başkanları meclisi demektir. Bu perspektiften bakınca AfB’nin
etkisi aslında üye ülke liderlerinin etkisidir.
Çünkü kuruluşun liderlerden bağımsız karar
alacak organı ve bürokratları bulunmamaktadır.
Türkiye Cumhuriyeti de son yıllarda Afrika’ya
açılım bağlamında AfB ile ilişkilerini geliştirmektedir. 2005 yılından beri AfB nezdinde
gözlemci ülke statüsünde olan Türkiye 2008 yılında kuruluşun stratejik ortağı olmuştur. Birleşmiş Milletler’e üye ülkelerin yaklaşık %25’ini
oluşturan Afrika ülkelerini temsil eden kuruluş
www.bilgesam.org
7
Afrika Birliği, Türk Dış Politikası ve İlişkileri Geliştirme
olması açısından AfB’nin alacağı kararlar uluslararası siyasette önem arz etmektedir. AfB’nin
kıta dışı aktörlerle ilişkilerinde Türkiye’nin çıkarlarını da dikkate alması adına Birlik ile geliştirilecek ilişkiler Türk dış politikasını destekleyici rol oynayacaktır. Bu amaç doğrultusunda bu
Sayfa
çalışmada AfB ile ilişkileri geliştirme adına bir
takım öneriler paylaşılmıştır. Söz konusu önerilerin veya başka projelerin hayata geçirilmesi
Türkiye’yi sadece bir uluslararası kuruluş olarak
AfB ile değil, aynı zamana Afrika ülkeleri ile de
yakınlaştıracaktır.
BİLGESAM Hakkında
BİLGESAM, Türkiye’nin önde gelen düşünce kuruluşlarından biri olarak 2008 yılında kurulmuştur.
Kar amacı gütmeyen bağımsız bir sivil toplum kuruluşu olarak BİLGESAM; Türkiye’deki saygın
akademisyenler, emekli generaller ve diplomatların katkıları ile çalışmalarını yürütmektedir. Ulusal
ve uluslararası gündemi yakından takip eden BİLGESAM, araştırmalarını Türkiye’nin milli problemleri, dış politika ve güvenlik stratejileri, komşu ülkelerle ilişkiler ve gelişmeler üzerine yoğunlaştırmaktadır. BİLGESAM, Türkiye’de kamuoyuna ve karar alıcılara yerel, bölgesel ve küresel düzeydeki
gelişmelere ilişkin siyasal seçenek ve tavsiyeler sunmaktadır.
Yazar Hakkında
Hasan ÖZTÜRK
Tanzanya’da Daresselam Üniversitesi’nin Siyaset Bilimi ve Kamu Yönetimi bölümünden 2003 yılında mezun oldu. Uluslararası ilişkiler alanında yüksek lisans eğitimini ABD’de tamamladı. Daha
sonra bir yıl süreyle Tanzanya’da Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) ve Birleşmiş Milletler Uluslararası Çalışma Örgütünde (ILO) görev aldı. Halen Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar
Merkezi’nde (BİLGESAM) Afrika uzmanı olarak görev yapmaktadır.
Hatice EKE
Galatasaray Üniversitesi Uluslararası İlişkiler bölümünden 2013 yılında mezun olmuştur. Sabancı
Üniversitesi Siyaset Bilimi programında yüksek lisans eğitimine devam etmektedir. BİLGESAM’da
araştırma asistanı olarak çalışan Hatice EKE batı Afrika ve güvenlik konularında uzmanlaşmaktadır.
İngilizce ve Fransızca bilmektedir.
www.bilgesam.org
8
Download