İstanbul Ticaret Odası Yayınları ENFLÂSYONA Î S T A N B U L 19 6 6 DAİR Basıldığı Yer : Fakülteler Matbaası — İstanbul İ Ç İ N D E K İ L E R G t R î § I. II. Genel Olarak Enflâsyon 1. Terminoloji bakımından Enflâsyon 2. Enflâsyonun tarifi 3. Ehflâsyon tipleri Türldye'de ,E(nflâsyon 1. İkinci Cünya Savaşma kadar olan devre 2. İkinci Dünya Savaşı ile başlıyan devre a) b) c) d) e) f) 3. 1939 1945 1950 1958 1960 1964 - 1945 devresi - 1950ı devresi - 1958 devresi - 1960 devresi - 1964 devresi ten sonraki devre Bugünkü fiat yükselirlerinin sebepleri. Enflâsyona Dair G î B î Ş 1966 yılma yeni bir iktisadî mesele ile girdik. Fiyatlarda gö­ rülen yükselmeler, enflâsyon olduğu iddialarını ortaya çıkardı1964 yılının başlarında da fiyat düşüşleri dolay isiyle memleketin bir deflâsyon'a kaydığı ileri sürülmüş ve senenin ortalarına doğru enflâsyonist tedbirler alınmıştı. 1964 yılı durımıu üzerinde yaptığımız incelemelerde (*) fiyat düşüşlerinin para cihetinde bulunmıyan faktörlerden doğduğunu göstermeye çalışmıştık. Olayların seyri bizi haklı çıkarmıştı. 1966 yılı fiyat yükselişleri de acaba para faktörlerine bağlanabilir mi? Yani tedavüldeki para miktarının artışı mı fiyatları yükseltmek­ tedir? Tababette olduğu gibi, iktisat'ta da teşhis önemli rol oynar. Tedavinin neticesi, teşhisin doğruluğuna bağlıdır. Hastalığın tayi­ ninde mütehassısların görüş aynhklarma düştükleri görülür. Ârâz'm değerlendirilmesi ve hastahğm tedavisi, görüşlere göre değişmek­ tedir. Bilhassa iktisafta teorilerin çok çeşitli olması, teşhis görüş­ lerinde büyük farklara yol açmaktadır. Aşağı yukarı her iktisatçı, dayandığı teoriye göre olayları değerlendirmektedir. Bundan do­ layı da iktisadî olaylar ve alınması icabeden tedbirler üzerinde gö­ rüş birliğine pek nadir varılmaktadır. Sosyal ilimlerde fikir ayrı­ lıkları müspet yapılı (ekzakt) tabiat bilimlerinden farklı olarak enflâsyon halindedir. 1966 yılının fiyat yükselişleri veya para hareketleri üzerindeki teşhislerde ve teklif olunan tedbirlerde de görüş birliğinin bulun(*) İktisadî (Durumun Tahlili, İsmail Husrev Tökin, 1964, Oda y a ­ yınlarından. madiğini müşahede etmekteyiz. Bu da iktisatçılarıinızm başka baş­ ka nazarî açılardan olaylara baktıklarını göstermektedir. Ayrıca, politikacılar da işe karışınca, problemi daha koyu bir duman ört­ mektedir. Bir kısım politikacıların pahalılığı enflâsyona bağlıyarak iktidarî tenkit vesilesi aradıkları tahmin olunabilir. I. GENEİL O L A R A K JENFJLASYON Problemin incelenmesinde iki yönden hareket etmek lâzım gel­ diği kanısındayız. İlk önce enflâsyon vakıasını terim olarak ay­ dınlatmakta fayda görüyoruz. Ondan sonra vakıaların tahlilini yapmak suretiyle bir hükme varmaya çalışmak doğru olacaktır. Öyle sanıyoruz ki, tahül, peşin nazarî hükümlere kapılmadan bizi objektif hükümlere götürecektir. 1. Terminoloji bakımından enflâsyon Enflâsyon, mahiyeti itibariyle ekonomik bir dengesizliktir. Fa­ kat hangi çeşitten bir denge bozukluğudur? Ekonomik olay olarak alehtlak bir enflâsyon yoktur. Bir hastalıktan söz ederken maraz'ın çeşitini de tayin etmek icabeder. Uygulanacak tedavi usulü, hastalığın çeşitine göre değişir. Bunun gibi, enflâsyon derken ilk önce piyasanın ne cins bir enflâsyon'a yakalandığı belirtilmeli, on­ dan sonra önleme tedbirleri üzerinde durulmalıdır. Şu halde, 1966 yılı için sözü edilen enflâsyon'un da (eğer varsa) bu görüşe göre bir nevinin, günün şartlarından doğan bir cinsinin bulunması lâ­ zım gelir. Konuyu aydınlatabilmek için ilk önce alelıtlak enflâsyon an­ lamını (mefhumunu) incelemek zorunda kalacağız. Artık günlük konuşma dilimize yerleşmiş olan ve herkesin gelişi güzel kullandığı enflâsyon kelimesi, orijin'i itibariyle İngilizce'den, kökü bakımın­ dan Lâtinceden gelmektedir. Menşeini Lâtince kök kelime olan inflare fiilinden alır. Bir âleti liflemek, şişmek, kızışmak, kabarmak, maden eritmek, para basmak, para dökmek (yani madeni eriterek dökmek) anlamlarını verir. Kelime, ilk önce X I V . yüzyılda İngil­ tere'de ekonomi bilimi dışında, fizyolojide kullanılmıştır. Ekonomik bilim terimi olarak enflâsyon kelimesine, ilk defa 1838 yılında Bir­ leşik Amerika'da bir devlet adamının nutuklarında rastlanmakta­ dır. Yine kelimenin Kuzey Amerika iç savaşlarında (1861 yılların­ da) basında bir ekonomik terim olarak kullanıldığı görülmüştür. Terim, Anglo-Saksön memleketlerinden sonra Fransa'ya, X X . yıizyılm başlannda Almanya'ya geçmiş ve bu memleketlerin de smırlarmı aşarak bütün dünyaya yayılmıştır. Türkiye'de enflâsyon karşılığı olarak ilk önceleri imtilâ (dol­ gunluk, şişkinlik) kelimesi kullanılmışsa da sonradan terkedilmiştir. Bugün, enflâsyon adı verilen olay'a eski çağlarda mutatio, depreciatio, pahalılık, fiyat inkılâbı, devalvasyon gibi isimler ta­ kılmıştır. 2. Enflâsyonun tarifi Zamanımızda ekonomi biliminde henüz kat'i, yani herkesin kabullenebileceği bir enflâsyon tarifine varılmış olduğu söylene­ mez. Enflâsyon'a verilen anlam, son 100 yıl içinde karşılaşılan pa­ ra ve fiyat dengesizliklerinin çeşitine ve dengesizHk safhalarmın özelliklerine göre çok değişmiştir. Meselâ, geçen yüzyılda ekono­ mi biliminde enflâsyon denilince, ''kâğıt para miktarının piyasada aşırı derecede artması" anlaşıhyordu. Birinci Dünya Savaşının son­ larına doğru bir çok memleketlerde savaşın finansmanı dolayisiyle enflâsyona daha geniş bir anlam verilmiştir. ''Genel tedavül hac­ minin kabarmasma" enflâsyon denilmiştir. Birinci Dünya Sava­ şından sonra ve 1929 Dünya krizini takip eden devrede bir çok memleketlerde para politikası alanında alınan tedbirler, bilhassa İkinci Dünya Savaşı sırasındaki para ve fiyat politikası tatbikti, pra ve enflâsyon mefhumları üzerinde büyük tartışmalara, ekono­ mi literatürünü birbiriyle rekabet eden çeşitli teorilerin doldur­ masına yol açmıştır. Bugün bu rekabet alanında belli başh olarak (klâsikler hariç) birbirleriyle miktar, gelir, likidite, konjonktür teo­ rilerinin çekiştiğini görmekteyiz. Bu teorileri herhangi br ekonomi kitabında bulmak mümkün olduğundan burada bunların ayrıca açıklanmasına yer vermedik. Enflâsyon ekonomide bir tek olay olarak meydana gelmez. Bir sıra ekonomik olaylann birbirine zincirlenmesi sonucu ortaya çıkar. Enflâsyon, bir ekonomik dengesizliktir demiştik. Konuyu vulgarize ederek şöyle sade bir şema içinde açıklıyalım: Sözünü ettiğimiz dengesizlik, ekonominin üç temel akımı arasında görü­ lür. Mallar akımı, hizmetler akımı, para akımı, ekonominin üç te­ mel akımını teşkil eder. Bu akımlar arasında denge bozukluğu enflâsyon'a yol açar. Genel olarak enflâsyon, para akımı ile mal ve hizmet akımı arasındaki dengenin para lehine bozulması olayı C'larak kabul edilebilir. B u akımları yan yana, üç ayrı sıra halinde t&savvur etmek hatalı olur. Aslında her akım, zaman içinde birbirine istihale ederek şekil değiştirmektedir. Pazarda her alış veriş, her harcama faahyeti, her ödeme hareketi para ile başlayıp para ile bittiğinden her para akımı mal ve hizmet akımına, bunlar da tek­ rar para akımına istihale eder. Bu itibarla, pazarda para, mal, hiz­ met devamlı bir metamorfoz hahnde bulunur. Buna, para-mal ve hizmet-para deveranı demek mümkündür. Pazarda mal ve hizmete verilen değer, para ile ifade edildiğinden bütün bu akımlar, fi­ yatlar kanalından geçer. Fiyatlar, değerin para ile ifadesi oldu­ ğundan pazarda mallar ve hizmetler, fiyat maskesi altında mua­ mele görür. Yani, her mal ve hizmet, para ile ifade edilen fiyatları üzerinden almıp satılır. Mal akımını, üretim, iç ve dış ticaret, hizmetler akımını, iş gücü piyasası, para akımını da gelirler ve krediler besler. GeUrlerin bir kısmı tasarruflara, bir kısmı da yatırımlara gider. Para akunı ile mal ve hizmet akımları arasındaki denge bo­ zukluğu genel olarak ifadesini fiyat hareketlerinde bulmaktadır. Yani, dengedeki bozuluşlar, fiyatların inmesi veya çıkması şeklin­ de kendini gösterir. Fakat dengede para lehine bozuluşların behe­ mehal fiyat yükselişlerine yol açtığı söylenemez. Bir kısım yazar­ larımız, para miktarı ile fiyatlar arasında bir münasebet kurmakta ve fiyatların yükselişini para miktarının artışına bağlamaktadırlar. Fiyatların yukarıya doğru en küçük kıpırdamasını dahi enflâsyon saymaktadırlar. Oysa, yakın tarih, fiyatlar yükselmeden dahi bir enflâsyon'un olduğunu gösteren örnekler vermektedir. Meselâ, Almanya'da İkinci Dünya Savaşma girmeden önce 1936 eylülün­ den itibaren savaş sonuna kadar uygulanmış olan fiyat stopu sis­ teminde fiyatlar sabit tutulmuş, buna karşılık emisyon ölçüsüz de­ recede yükseltilmişti. 1947 ve 1947 yıllarında karaborsada istihlâk maddeleri fiyatlarında görülen yüksekhk, para miktarından ziya­ de mal darhğmdan doğmuştu. İleride göreceğimiz gibi, Türkiye'de 1958 yıh istikrar tedbirleri sırasında para miktarı nispeten tahdit edilmiş olmakla beraber fiyatlar, devlet işletmelerine ait malların fiyatlarında ve hizmetlerin ücretlerindeki yükseltmeler ve para ayarlamasının ithal mallarını pahalılandırması sonucu artmıştı. Bu olayda para miktarı ile fiyatlar arasında bir münasebet yoktu. Aksine para miktarı, fiyat seviyesine göre kendini ayarlamıştı. Bir aşırı üre­ tim (sürprodüksiyon) safhasında fiyatlar ile para miktarı arasında ters orantı görülür. Aşırı üretimden dolayı malların çokluğu fiyat­ ları düşürürken, aşırı üretimi sağhyan aşırı yatırım jpara miktarını arttırmaktadır. Konjonktür ün yükselme safhasında talep fazlalı­ ğından doğan fiyat yükselişleri, daima para miktarı artışlarından önce gelit. Depresyonlarda fiyatların düşmesine rağmen piyasa­ larda yüksek konjonktür'ün para bolluğu devam eder. Ekonomide üç temel akımın tam bir dengeye ulaştığı ve bir denge çizgisi üzerinde uzun süre durduğu görülmemiştir. îdeal bir denge, ancak nazariyede mevcuttur. Gerçekte sadece dengeleşmeye doğru bir hareket vardır. Akımlar, denge çizgisine yaklaşırken çeşitli sebeplerle dengeden kayarlar. Aslında tam denge hali, eko­ nominin gelişmeden kalması demektir. Gelişme, muvazene bozul­ maları ile yürür. Ekonomi poUtikasmm başarısı, bozulmaların şid­ detini, tepkilerini ayarlama, tamponlanma derecesindeki hünerine bağlıdır. 3. Enflâsyon tipleri Enflâsyon olayını açıklama yolundaki araştırmalar ve çekiş­ meler, bu olayın tipolojisi alanında da yenilikler getirmiştir. Bu araştırmalara göre, enflâsyonu, kaynaklarına, şekline, gelişme tem­ posuna, devamlılık niteliğine göre dört tip'e bölmek mümkündür: Kaynaklarına göre : Altın, kâğıt para, kredi, gelir, ücret, mali­ yet, döviz enflâsyonları gibi. Şekline lar gibi. göre : Açık, nispî, kronik, gizli, barajlanmış enflâsyon­ Gelişme temposuna göre : Dört nala enflâsyon, hiperenflâsyon, sinsi gelişen enflâsyon, progresif enflâsyon gibi. Devamlılığına göre : Devri (siklik), uzatılmış (prolonje), ebedî, sekular (çok uzun süreli, bir kuşak boyu devam eden) enflâsyonlar gibi. Bunların ayrı ayrı karakteristiğine burada girecek değiliz. An­ cak, Türkiye'deki enflâsyon olaylarından söz ederken, bu tiplerin aşağı yukarı önemlilerini göreceğiz. n. TÜRKİYE'DE E N F L A S Y O N Bugünkü durumun, karakterini açıklamadan önce yakın tari­ himizde yaşadığımız enflâsyon çeşitlerinin belli başlılanm kısaca tasvir etmekte fayda görmekteyiz. Bugünkü olayların kısmen Tür­ kiye ekonomisinin geçirmekte olduğu bünye değişikliklerinin so­ nucu, kısmen önceki enflâsyonist hareketlerin şekil değiştirmek su­ retiyle devam eden halkaları, kısmen de yeni ekonomik şartlann icaplan olarak kabul etmek mümkündür. 1. İkinci Dünya Savaşma kaidar olan devre Cumhuriyet devrinde enflasyonsuz zamanlar enflasyonlular­ dan daha kısa sürmüştür. Devamlı enflâsyonlarla çalkalanmış olan Osmanlı devrini hesaba katmıyoruz. Cumhuriyetin ilânından 1934 yılma kadar yani 11 yıl içinde para miktarının artışı şeklinde bir enflâsyon müşahede edilmez. Yalnız 1929 da dış ticaret ve ödeme bilançolarında meydana gelen büyük açıklardan dolayı paramızın dış değerinin büyük düşüşler kaydetmesi belirli olay olarak gö­ rülür: a) Hükümetin Osmanlı İmparatorluğunda devralman borçla­ ra ait taksitleri Düyunu Umumîye idaresi ile yapmış olduğu an­ laşmalara dayanarak (bilhassa iki taksitin bîrden) ödemesi; b ) Hükümetçe satın alman demir yollarına ve limanlara ait taksitlerin ödenmesi; c) 1929 yılında mer'îyete giren yeni gümrük tarifesinin yük­ seltileceğini gözönünde bulunduran tacirlerin önceden büyük mik­ tarlarda mal ithal etmeleri sonucu ticaret bilançosunun açık ver­ mesi; d) 1929 dünya krizinin başlaması ile ihraç mallarımız fîatlarmın şiddetle düşmesi. Esasen paramız Osmanlı devrinden kıymeti düşerek Cumhuri­ yete intikal etmişti. Hükümet bu düşüşü telâfi etmek maksadıyla 1929 vıh gümrük tarifesi tatbikatına kadar, 1916 tarihli Osmanh gümrük tarifesini 9-12 nisbetînde emsallerle yükseltmişti. Kambiyo muamelelerini düzenlemek maksadıyla 19 Mavıs 1929'da kambiyo ve borsalar kanunu neşredilmişti. Fakat bu tedbirler yeterli olma- mış, gümrük resimlerine emsaller tatbiki dahilde fiatlan yükselt­ mişti. Tamamen ekonomik bünyenin şartlandırdığı kronik dış tica­ ret açığı yoluna devam etmekten geri kalmamıştı. Hükümet para değerini korumak maksadiyle 1930 da bir sıra esash tedbirlere başvurmuştur. 25.2.1930'da Türk Parasının Kıy­ metini Koruma Kanunu neşredilmiştir. Bu arada dış borçlarjn öden­ mesi muvakkaten tatil edilmiştir. İthalâtta kısmalar yapılmıştır. Bütçelerde tasaruf tedbirleri alınmıştır. 24.3.1930'da bankalar konsorsiyomu ismi altında özel bir teşekkül kurulmuştur (*). Konsorsiyomun görevi, piyasada döviz arz ve talebini mevsim hareketlerine ve piyasa ihtiyaçlarına göre düzenlemek suretiyle döviz kurlarının dalgalanmasını ve düşmesini önlemekti. Filhakika teşekkül bu görevinde basan sağlamıştır. Merkez Bankasının 30.6.1930 da kurulup 3.10.1931 de resmen faaliyete geçmesinden sonra, 31.12.1931 de konsorsiyomun faaliyetme son verilmiştir. Böylece Cumhuriyet İdaresi, kuruluşunu müte­ akip ilk para problemi olarak dış ödemelerdeki dengesizliğin para kurunda yaptığı etkilerle karşılaşmış oldu. Merkez Bankasının, ku­ ruluşunda Maliyeden devir aldığı evrak'ı naktiye miktarı 158.748.563,— liradan ibaretti. Piyasada o tarihlerde Osmanlı Ban­ kasının da bir miktar banknotu tedavül etmekteydi. 1933 yılında Osmanlı Bankası ile aktedilen mukavele gereğince bu banknot miktarı 279.068 liraya indirilmiştir. Devir alman evrak'ı nakdiye, hazineye olan ödemelerle 1933 yılma kadar 146,8 milyon liraya in­ dikten, yani bir sıkı deflasyon hareketinden sonra, artmakta olan hükümet ihtiyaçlarını karşılamak ve 1933 de uygulanmaya başlıyan birinci beş yıllık plânın finansmanını sağlamak için 1934 den itibaren tekrar yükselmeye başlamıştır. Esasen para miktarında 1930 ile 1933 arasındaki daralış, 1929 Dünya krizinin Türkiye'de yarat­ tığı genel ekonomik çöküntüden (depresyondan) ileri gelmiş bu­ lunuyordu. 1934 yılından sonra 1939 yılına kadar tedrici, daha sonra za­ man zaman sür'atli olmak üzere bugüne kadar devam eden bir nevi sekular, yani uzun süreli bir enflâsyon devrine gireriz. Siyasî (*) 1.215.000 İngiliz lirası sermaye ile kurulan konsorsiyoma Ma­ liye Vekâleti, İş Bankası, Ziraat Bankası, Osmanlı Bankası ile Türkiye'­ de şubeleri bulunan 11 yabancı banka iştirak etmeştir. mülâhazalarla enflâsyonun, hattâ krizlerin varlığı zaman zaman inkâr edilmiş olmakla beraber, gerçekte bu maraz, memleket eko­ nomisinin bir ikinci tabiatı halini almıştır. Esasen enflâsyon, ser­ mayece fakir, az gelişmiş memleketlerin bir türlü kurtulamadıkları müzmin bir hastalıktır. Fakat bu memleketlerde bu hastalıktan kaçmak şöyle dursun, ona doğru koşulmaktadır. Az gelişmiş mem­ leketlerin kalkınma çabaları bugün enflâsyoncu bir yatırım politi­ kasına dayanmaktadır. Şunu da ifade edelim ki, ileri ve gelişmiş memleketlerde dahi, yüksek konjonktürü muhafaza etmek, refahı ayakta tutmak için gizli ve kronik bir enflâsyona müsamaha edil­ mektedir. 2. İkinci Dünya Savaşı ile başlıyan devre ikinci Dünya Savaşı başından beri bugüne kadar yaşadığımız enflâsyon çeşitlerini şu devreler içinde gruplıyabiliriz : a) 1939 - 1945 devresi : Enflâsyon'un en orijinal örneğini İkinci Dünya Savaşı başın­ da yaşadık. Dünya savaşı başlar başlamaz, milletler arası ticaret birden mahiyet ve seyri değiştirmiş, memleketler arasındaki tica­ ret münasebetlerinde çözülmeler, intizamsızlıklar baş göstermiş­ tir. Savaşa katılan memleketler, ekonomilerini savaş ihtiyaçlarına göre değiştirdiklerinden ticaret maddeleri üzerine muameleler da­ ralmış ve bu maddelerin tedariki ya güçleşmiş yahut da imkânsızlanmıştı. Kara ve deniz ulaştırması da büyük tehlikelere maruz bu­ lunduğundan mal tedariki ve stok edilmesi işleri de bu yoldan bü­ yük zorluklarla karşılaşmıştı. Bundan başka, kara ve deniz ulaştır­ ma araçlarının önemli bir kısmının savaş maksatlarına ayrılması da mal şevkini daraltmıştı. Büyük tehlikelerin yayılmasına muvazi ola­ rak taşıma ücretleri, sigorta primleri, risk ihtimalleri de artmıştı. Netice olarak tedarik edilebilen malların fiyatları sür'atle yüksel­ mişti. Türkiye, savaş öncesi yıllarında döviz darlığından dolayı bü­ yük ithal malı stokları vücuda getirememişti. İthalât açıklarını memleket içindeki yetersiz miktarda bulunan mal stoku ile kapayamamıştı. İthalâtın şiddetle daralması üzerine iç üretim tek ba­ şına istihlâki karşılıyamaz olmuş, üretim de esasen savaşın etkisi altında noımal zamanlardaki seviyesinin altına düşmüştü. Yurd savunmasının icabettirdiği tedbirlerden olarak yurddaşlardan üre­ tim alanından çekilerek silâh altına almanlarm sayısı artmıştı. Or­ du'nun barış zamanına kıyasen kadrosu ve istihlâk talepleri genişiemişti. Bir milyona yakın kol kuvvetinin üretimden ayrıknası, sa­ nayide ve tarımda üretimi büyük ölçüde dü§ürn;ıüştü. Elinde mal bulunduranlar, durumun vahimleşmesi karşısında malları sakla­ mayı, olmıyanlar da derhal tedarik edip gizlemeyi basiret saymış­ lardı. Bütün bu olaylar, karaborsacılığın hızla gelişmesine yol aç­ mıştı. ithalâtın, üretim ve hizmet kaynaklarmın daralmasına muvazi olarak para akımında da önemli değişmeler başlamıştı. Bir taraf­ tan yeni durumdan doğan munzam devlet harcamalarını, diğer ta­ raftan fiyat yükselişlerinin icabettirdiği masraf fazlalarını bütçenin normal gelirleriyle karşılamak imkânları daraldıkça Merkez Ban­ kası kaynaklarına baş vurulmuştur. B u yoldan şişirilen para akunı, talebi devamlı olarak arttırdığından esasen maldarhğından yük­ selmekte olan fiyatların bir kat daha yükselmesine etki yapmıştır. Savaşa takaddüm eden 1988 yılında Merkez Bankası tarafmdan piyasaya alım gücü olarak arz edilen banknot miktarı, 194 milyon lira iken sür'atle artarak savaş sonu olan 1945 de 881,2 milyon li­ raya çıkmıştır. Artış yılda ortalama yüzde 31,2 yi bulmuştur. Aynı tarihlerde Merkez Bankasının reeskont cüzdanı hareketi 97,4 milyon liradan 528.9 milyon liraya, yükselmiştir. Bu moneter genişlemeye bankaların kredileri de hararetle katılmıştır. Banka kredileri (Is­ konto ve avanslar toplamı) yine aynı tarihlerde % 273,6 artışla 200,2 milyon liradan 547,8 milyon liraya çıkmıştır. Üç temel akım arasındaki denge bozuluşu, fiyatlarda genel bir yükseliş şeklinde kendini göstermekte gecikmemiştir. Toptan emtia fiyatları endeksi (İstanbul 1938-100) sür'atU bir yükselme ile 1934 yılında 433,3, halkın geçimini aksettiren geçinme endeksi ise (İstanbul 1938-100) hızh adımlarla 1942 de 289'a ulaşmış, 1945 de 306 olmuştur. Genel endeksler içindeki ayrı ayrı maddelere gelin­ ce, bunlardaki yükselmeler, genel ortalamalardan daha fazladır. Meselâ, toptan hububat endeksi 1843 de 830,5, bakliyat 880,9, it­ halât mallan 427,4 gibi aşırı bir yükseHş kaydetmiştir. Geçinme endeksindeki besin maddeleri aynı tarihlerde 453,9 u bulmuştur. 1945 de savaşm sona ermesi dolay isiyle piyasalarda nisbî bir mal İjolluğunun başlaması ile fiyatlarda da kısa süreli bir düşme mü­ şahede edilir. Ancak, bu devredeki endeks rakkamlarmm gerçek fiyat yükselişlerini tam olarak aksettirdiği söylenemez. Bir kısım hububatın (buğday, arpa, çavdar, yulaf) borsalarda serbest mua­ meleleri 1945-46 yıUannda durdurulmuş olduğundan bu maddele­ rin fiyatları endekslerde yer almamıştır. Karaborsadan tedarik edi­ lebilen bir çok ihtiyaç maddelerinin yükselmiş fiyatları da endkslerde görünmemektedir. BANKNOT Yıllar 1938 1939 1940 1941 1942 1943 1944 1945 TEDAVÜLÜ VE FİYATLAR (Bilfiil tedavülde bulunan banknotlar l.OOO T.L. (*) 193.979 281,460 403.556i 512,473 733,944 802,110 960.834 881.212 Toptan emtia fiyatları Endeksi 1938 = 100 (**) — 98,1 130.3 174.4 305,3 433.3 397.6 (***) 397.9 (***) Hükümet, gün geçtikçe artan mal darlığını ve fiyat kabarma­ larını, savaşın ilk yıllarından itibaren Almanya'da olduğu gibi bir fiyat stopu ve malların dağıtımı usulünü uygulamak suretiyle ön­ lemeye teşebbüs etmiştir. Taklit edilmek istenilen Alman sistemi, barajlanmış enflâsyon sistemi idi. Almanya'da yukarda işa­ ret ettiğimiz gibi, fiyatlar belirli bir tarihten itibaren ka­ nunla dondurulmuş, yani stop ettirilmiş ve emisyon hacmi de sınırsız olarak genişletilmişti. Piyasaya çıkartılan munzam alım gücünün yarattığı mal taleplerini kısmak için mallar vesikaya bağ­ lanmış ve dağıtıma tâbi tutulmuştu. İşçinin ve müteşebbisin nakdî mal taleplerini de daraltmak maksadiyle ücret ve kazanç stopları, fiyat stopunu takip etmişti. Hükümet, bizde de bu sistemi uygula­ mak maksadiyle ilk önce bir Dağıtma Ofisi, Mahalle Dağıtma Bir­ likleri kurmuş, başta ekmek olmak üzere bir çok ihtiyaç maddele­ rini vesikaya bağlıyarak dağıtmaya tâbi tutmuştu. Ahnan bu çeşit (*) (**) (***) T.C. Merkez Bankası Bilançoları. İstanbul Ticaret Odası Endeksleri. Bu rakamlara buğday, arpa, yulaf ve çavdar dahil değildir. tedbirlerden savaş boyunca başarılı bir sonuca ulaşılamamıştır. 1940 da yayınlanan, sonradan bir çok kereler değiştirilen Millî Korunma Kanunu da ihtikârı, karaborsayı şiddetli cezaî tedbirlere rağmen önliyememiştir. Enflâsyonu barajlama usulü, aslında sistem olatrak noksan tat­ bik edilmişti. Fiyat stopu, dağıtım usulü genel değildi. Yani, bü­ tün ihtiyaç maddelerini toptan içine almıyordu, sınırlı kalmıştı. Emisyonların yarattığı fazla kazancın da ücret ve kazanç stopu ile barajlanması gerekiyordu. Ücret ve kazanç şeklinde piyasaya çı­ kan fazla nakdî talep frenlenmedikçe, fiyat stopunun ve vesikalı dağıtım usulünün faydası yoktu. Karaborsa yı bu iki gelir kayna­ ğının devamlı surette besliyeceği aşikârdı. Aynca, tarımda, sana­ yide ve ticarette milyonlarca küçük işletmeyi üretim ve tevzi işle­ rinde plânlamak mümkün olamamıştı. Halbuki, Almanya'da mer­ kezî plânlama teşkilâtı ve büyük ekonomik teşekküllerin varlığı buj çeşit bir sistemin uygulanmasına imkân vermişti. b) 1945 - 1950 devresi : 1945 de savaşın sona ermesi dolayisiyle mal ve hizmet akım­ larının ferahlamaya başlamasına ve emisyondaki duraklama sonu­ cu para akımının nispeten genişlemeksizin durmasına rağmen 1946 yılında Hükümet, para değerinde önemli bir değişiklik yapmıştır. 1946 yılı 7 Eylülünde aldığı bir kararla Dollar'ın kurunu 180 ku­ ruştan 280 kuruşa çıkarmıştır. Kur ayarlamasiyle yeni bir tip enflâsyon, döviz kuru enflâsyonu safhasına girilmiştir. Hükümet görüşüne göre, böyle bir muameleye, paramızın iç ve dış değeri arasındaki farkı gidermek, fiyat yüksekliğinden dolayı satılamamak tehlikesi gösteren ihraç maddelerinin sürümünü kolaylaştırmak, Bretton Woods anlaşmasına girerken para istikrarı şartlarını yeri­ ne getirmek mülâhazaları âmil olmuştur. Bu görüşün gerçeklere uygun olup olmadığı tartışmasını bir tarafa bırakalım. Para ayar­ laması, ithal malı fiyatlarının, bunların arkası sıra iç madde fiyat­ larının yükselmesine, dış mükellefiyetlerimizin artmasına sebep olmuştur. Tedavüldeki banknot miktarı 1945 yılından 1950 yılı sonuna kadar önemli olmıyan bir sıra iniş ve çıkış hareketleri yaptıktan sonra 1950 de 1945 yılma kıyasen % 9 bir artış kaydetmiştir. Bu müddet zarfında toptan emtea fiatlan ise endeks cetvelinde gö- görüldüğü gibi para miktarının inişli ve çıkışlı hareketlerine bağlı olmaksızın kendi başına muntazaman yükselmiştir. 1945 de 397.9 olan endeks 1949 yılında 445,2'ye kadar yükselmiş, 1950 de ise 405,3'de durmuştur. Bu iki seri arasında bir korrelâsyonun bulun­ maması dikkate şayandır. Fiat yükselişleri para miktarından müs­ takil olarak tamamen kur ayarlamasından ileri gelmiştir. 1950'de para miktarının artmış olmasına rağmen, fiatlarda görülen düşüş, emtea piyasalarında başlıyan ferahlama ile izah edilebilir. BANKNOT TEDAVÜLÜ VE Yıllar ıBilfiil tedavülde bulunan banknotlar 1.000' T.L. (*) 881,212 937.050 888,462 932,132 890,463 961,662 1945 1946 1947 1948 1949 1950 e) 1950 - 1958 devresi FİYATLAR Toptan Fiyat Ehdcksi 1938 = 100 (**) 397.9 392,7 426.3 422,0 445.2 405,3 : 1950'de iktidnn değişmesi ile iktisadî durumda ve siyasette yeni bir dönem başlar. Birbirini takip eden bir sıra tedbirlerle ik­ tisadî hayata yeni bir yön vermek yoluna girilir. Bu cümleden ola­ rak eski rejimin ticarete koyduğu bir takım kısıtlayıcı tedbirlerin kaldırılması, dışarıdan sağlanan yardımlar, Avrupa Tediye Birliği Anlaşması'nm imzalanması, dış ticarette liberasyon sisteminin yü­ rürlüğe girmesi ile ithalâtın artması gibi olaylar, iktisadî hayatın ferahlamasında etki yapmıştır. Bu arada Kore Savaşı'nm dünya pi­ yasalarında yarattığı müsait konjonktür de ihracat fiatirını ve ih­ racatı yükseltmiştir. Yeni iktidar, iktisadî siyaseti eski devletçi iktidardan farklı olarak ilk zamanlar liberal bir istikamette yürütmüş ise de, sonra­ ları tedricen bu yönden uzaklaşmıştır. Yeni iktidarın diğer bir özel­ liği de moneter tedbirlerle, yani emisyonu ve kredileri ölçüsüz de­ recede genişletmek suretiyle canlandnmak siyaseti takip etmesidir. 1950 den sonar bilhassa 1953 ile 1958 arasında tatbik edilen kal(*) (**) T.C. Merkez Bıankası Bilançoları. İstanbul Ticaret Odası Endeksleri. kmma siyaseti asın bir kredi ekspansiyonu ile yani enflâsyon ile yürütülmüştür. 1950 den itibaren tarım sektörüne, ekonomik sonuçları düşünülmeksizin bol kredi açılması, hububat ve diğer bir kısım tarım maddeleri fiyatlarının zaman zaman yükseltilmesi, tarım sek­ töründe alım gücünün aşırı derecede kabarmasına yol açmıştır. Mer­ kez Bankasının kredileri genişletilmiş, kredileri ucuzlatmak maksadiyle faizler düşürülmüştür. Devlet bankalarının ve özel banka­ ların kredileri sür'atle genişletilmiştir. Kredinin ucuza temin edil­ mesi menkul ve gayrimenkul, altm üzerine spekülatif muamelelere yol açmıştır. Para kıymetinin devamlı düşmekte olmasından dolayı Türk parası üzerine dahilde adeta bir nevi arbitraj başlamıştır. Yüksek değerde alman para enflâsyonun seyri içinde düşük mik­ tarda para ile ödenir olmuştur. Merkez Bankası 1953 yılı sonuna kadar daha ziyade Toprak Mahsulleri Ofisi bonolarının Iskontosu ve resmî kurullardan gelen ticarî, ziraî senetlerin reeskontu ile kre­ dilerini genişlettiği halde, 1954 den itibaren diğer bankalann ge­ tirdiği hususî ticarî senetleri de geniş ölçüde reeskonta başlamıştır. Buna ilâve olarak yine aynı tarihten itibaren tahvilât karşılığı avans faaliyeti önemli şekilde artmıştır. 1955 de hazine ihtiyaçlan için açılan livans limitinin arttırılması ile avans hacmi sür'atle yük­ selmiştir. Merkez Bankasma reeskont ettirilen ticarî senetler 1953 yılma kadar 150 milyon liraya kadar yükselmiş iken, bu senetlerin bakiyesi 1954 de 350 milyon lirayı bulmuştur. 1954 yılında banka­ larda bulunan ve dışarıya transferi yapılamıyan dış ticaret borcu, Merkez Bankasında özel bir hesapta sterlize edilmiştir. Özel ban­ kalann likiditesi azalmış ve bu tarihten itibaren bu bankalann Merkez Bankasma reeskont için müracaatları daha genişlemiştir. Bununla beraber, ticaret bankalarının Merkez Bankasına reeskonte verdiği ticarî senetler hacminde 1953 yılı haziranın­ dan sonra bir düşme müşahede edilir. Bu düşmeye, reeskont rayi­ cinin yükseltilmesi sebep olmuştur. Rayicin yükseltilmesi, özel bankaların Merkez Bankasına müracaatlerini kısmen daraltmış ise de, yani rayiç, maliyet endişesi olmıyan devlet bankalannı ve mü­ esseselerini Merkez Bankasına başvurmaktan alıkoyamamıştır. Devlet sektörünü finanse etmek yolunda alman zikre değer bir tedbir de Merkez Bankasma özel bankalar tarafından yatmlan bir kısım kanunî ihtiyatların Amortisman Sandığına devredilme- sidir. Bu devir sayesinde özel bankaların kaynaklarının bir kısmı devlet sektörünün finansmanında kullanılmıştır. PARA Yıllar 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 1958 ARZI VE KREDİLER Toplam Bilfiil tedavülde bulunan banknot­ P a r a arzı lar (**) T.L. Milyon T.L. Milyon 962 1.007 1.104 1.286 1.326 1.744 2.253 2.853 2.955 1.594 2.018 2.421 2.947 3.372 4.214 5.361 6.867 7.421 (*) Banka kredileri T.L. Milyon 1.275 1.751 2.599 3.402 4.271 5.025 5.832 7.787 8.640 1950 yılma kıyasen, 1958 yılında banknot miktarı % 239, top­ lam para arzı % 372, banka kredileri dev adımlarla koşarak % 571 artmıştır. Kredi ekspansiyonu, başka bir deyimle, kredi enflâsyonu siya­ seti, tepkilerini pek kısa bir zamanda göstermekte gecikmemiştir. 1953 yılının sonlarından itibaren ekonomik akımda denge bozukluk­ larının, tıkanıkhklann kendini kuvvetle belli etmeye başladığını gö­ rüyoruz. Memleketin dış ödeme gücünü aşan hesapsız yatmmlar ve halkın sür'atle artan ahm gücü dolayısiyle ithalâta lüzumlu döviz'in tedarikinde büyük güçlüklerin ortaya çıktığı bir devre başlar. Kısa zamanda döviz sıkıntısı öyle bir dereceye gelmiştir ki, yeter mik­ tarda ham madde, yedek parça ve dahilde tedarik edilemiyen diğer ihtiyaç maddelerini ithal etmek imkânı kalmamıştır. Esasen 1951 den beri gittikçe artmakta olan tediye muvazenesi açıklarını kapa­ mak için hükümet, Amerikan yardım-indan başka, Fransa ve Almanya ile iki taraflı kredi anlaşmalarına, altın ihtiyatlannm büyük bir kıs­ mının rehin edilmesine, cari döviz transferlerinin geciktirilmesine (*) Merkez Bankası aylık bültenleri. (**) Bilfiil tedavülde bulınan banknotlar, kaydi para (bankalarda vadesiz ticarî mevduat, Merkez Bankasında vadesiz serbest mevduat) ile vadesiz tasarruf mevduat toplamı. başvurmuştur. Transferlerin durdurulması adetâ fiilî bir moratarium hali yaratmıştır. Ham i-nadde, yedek parça, makine gibi maddelerin dövizsizlikten dolayı ithal edilememesi, tarım ve sanayi alanında üretimin daralmasına ve sonuç olarak mal akımının kısılmasına yol açmıştır. Para akımı inkitasız şişerken, mal kıtlığı almış yürümüş, belli başh ihtiyaç maddelerinin karaborsası te;^ekkül etmiştir. Hükümetin siya­ sî maksatlarla tarım maddeleri fiyatlanm yükseltmesi mal akımının daralmasına yol açan sonuçlar da vermiştir. Yükseltilmiş fiyatlar üzerinden mevcut üretim miktarı ile daha fazla gelir sağlandığını gören müstahsil, üretimin prodüktivitesini arttırmayı lüzumsuz say­ mıştır. Bunun neticesi olarak tarım üretimi dar sınırlar içinde kal­ mıştır. Ayrıca arttırılan tanm maddeleri fiyatlanmn sağladığı ka­ zanç bir kısım tarım halkının şehirlere yerleşmesine ve bu suretle şehirlerde fazla bir alım gücünün teşekkül etmesine, daralmış olan mal akımını zorlıyan bir talep fazlasının meydana gelmesine sebep olmuştur. Tarımdan şehirlere akın eden işsizlerin de istihlâk madde­ lerine olan îalebi aynı sonucu vermiştir. Hükümet vahimleşen denge bozuluşunu önlemek maksadiyle bir sıra insicamsız tedbirlere başvurmuştur. Hesapsız yapılan ithalâtı kontrol altına almak zorunluğunu duymuştur. 1953 yıh eylülünde tatbikine başlanan dış ticaret rejimi, 1950 de kabul edilmiş olan li­ berasyona son vermiştir. Halbuki dış ticaretin liberasyonuna karar verilirken, Türkiye'nin tarımcı ve ham maddeci bir memleket oldu­ ğu, sanayici memleketlerle münasebetlerinde ticaret muvazenesinin mal değeri bakımından daima aleyhimize açık vereceği düşünülme­ miştir. Sanayici memleketlerin sermaye terakümlerini büyük bir kısmı itibariyle geri kalmış memleketlere yüksek fiyatla mal satmak, bu memleketlerden düşük fiyatla tarım maddeleri, ham maddeler almak siyaseti ile tahakkuk ettirdiklerinin hatırlanması lâzımdı. Dün­ ya ekonomik iş bölümündeki tarımcı ve ham maddeci mevkii dolayısiyle Türkiye, ticaret ve tediye muvazenesi daima açık veren memleketlerden biridir. 1953 de uygulanmıya başlıyan yeni dış ticaret rejimi ile itha­ lât müsaadeye tâbi tutulmuştur. Buna muvazi olarak kredili ithalât usulü kabul edilmiştir. Bu usuller, bir taraftan dış borçlan kabart­ mış, diğer taraftan döviz karaborsasını beslemiştir. Mal ve para akımı arasındaki denge bozuluşu, tabiî olarak ifa­ desini fiyatlarda bulmuştur. İstihlâk ve yatırım maddeleri fiyatları sür'atle yükselmiştir. Hükümet, dengeyi kurmak için savaş sırasmda tatbik edilen enflâsyonu barajlama tedbirlerine dönmüştür. Ancak, bu sistemi, kısmî tedbirlerle insicamsız olarak uj/gulamıştır. Kara­ borsayı, ihtikârı, fiyat yükselişlerini idarî kararlar almak, fevkalâde ağır cezaî müeyyideler koymak, kâr hadlerini tesbit etmek, bir kı­ sım malları tevzie bağlamak yolu ile önlemeye çalışmıştır. FİYAT HAKEKETLEKÎ (1948 = lOOO (*) Yıllar Toptan emtia fiyatları Endeksi 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 1958 96,0 107.7 107.2 108-1 120.9 137.9 160.1 188.3 225.0 Bu devrenin fiyat endksleri de hakikî durumun aynası olmak­ tan uzaktır. Filhakika 1948 yılma kıyasen her iki endekste büyük artışlar olmuştur. Fakat karaborsada satılan ve normal yollardan tedarik edilemiyen malların fiyatları endekste yer almamıştır. Esa­ sen karaborsa fiyatları normal fiyatlar haline gelmiştir. Fiyat artışlarının önüne geçmek maksadiyle girişilen kâr had­ lerinin tesbiti siyasetinde, yani bir çeşit kâr stopu yolu ile fiyat stopu tatbikatında ithalâtta, toptan ve perakende ticarette ve sanayide maliyet unsurları tesbit olunmuştur. Maliyetler üzerinden muayyen bir yüzde kâr haddi alınmasına müsaade edilmiştir. Bu kârların aza­ mı hadleri kanunla dondurulmuştur. Halbuki, maliyetler üzerinden kâr haddi tesbiti, işletmeleri masraf ve maliyetlerini azaltmaya de­ ğil, çoğaltmaya ve şişirmeye sevk etmiştir. Masraf ve maliyet yük­ seltildikçe kaynakların israfına ve fiyatların da yükseltilmesine yol açılmıştır. Kâr haddi sistemiyle genel fiyat seviyesinin yükselmesi önlenememiş, bunun yerine azamî satış fiyatlarının tesbitine teşeb­ büs edilmiştir. Bilhassa ziraî mahsullerle sanayi mamulleri için ge­ niş bir narh sistemi tatbikine başlanmıştır. Halbuki, mahyetler yük­ selirken, mahyetler altında azami satış fiyatı tesbiti büyük mahzur(*) İistanbul Ticaret Odası. lar doğurmuştur. Bundan başka her bölgede aynı perakende fiyat tesbit edildiği için istihsal ve istihlâk bölgeleri arasındaki mal akı­ mı da inkıtaa uğramıştır. Bu akım, kısmen idarî tedbirlerle tahdit edilmiştir. Mal cihetinden ahnan ve başarı sağlıyamıyan bu tedbirlere muvazi olarak para cihetinden herhangi b i r önemli teşebbüse giri­ şilmemiş, para ve kredi enflâsyonu ölçüsüz şekilde arttırılmıştır. Hükümetin hiçbir ekonomik ölçüye uymıyan bu enflâsyon siyaseti, aslında seçimlerde seçmenlerin karşısına yeni icraat ile çıkmak, seçim bölgelerinin hesapsız yatırım taleplerini, sırf seç­ menleri hoşnud etmek için kabul etmek gibi tamamen politik mü­ lâhazalarla bcGİenmiştir. 1950 - 1958 arasında aşın envestiman, filhakika millî gelirde büyük b i r gelişme sağlamıştır. Nominal millî gelir (cari fiyatlarla millî gelir) 1950 de 9,4 milyon liradan 1958 de 35,421 milyon liraya çıkmıştır. B u hesaba göre, 1950 ile 1958 yılları arasında halkın re­ fahının artması gerekirdi. Bu müddet zarfında aşırı enflâsyonist ik­ lim teessüs etmemiş, olsaydı, böyle b i r neticeye ulaşmak kabildi. Halbuki gelir makası devamlı surette açılmış, yani nominal gelir ile reel gelir arasındaki fark reel olanın aleyhine büyümüştür. Millî ge­ lirin ve refahın gerçek artışım anlamak için millî gelir rakkamlarmı 1948 rakkamlarına irca ettiğimiz zaman görürüz ki, 1948 fiatlariyle milli; gelir (reel millî gelir) 1950 de 9,5 milyon lira iken tedrici bir yükselişle 1958 de ancak 16,3 milyon liraya yükselmiştir. Bu arada memleket nüfusu da artmış olduğundan nüfus başına millî gelir cari fiatlarla 1950 de 428 liradan 1958 de 1,291 liraya, sabit fiyatlarla ise 434 liradan ancak 597 liraya çıkabilmiştir. Binaenaleyh, refahta ger­ çek b i r gelişme kaydedilmemiştir. 1 \ Î Î I İ İ GEİL.İR H A B E K E T İ (T.L. Milyon) (*) Yıllar Cari Fiyatlarla 1950 1951 1952 1953 1954 1955 1956 1957 1958 (*) Başbakanlık İstatistik 9,370 11,154 12,965 15,298 15,484 19.125 22.293 27.853 35.421 Enstitüsü. 1948 Fiyatlariyle 9.457 10.897 11.839 13.149 11,957 12,872 13.747 14.617 16.342 d) 1958 - 1960 devresi : Bir taraftan ekonomide gittikçe vahimleşen denge bozuluşu, öte yandan yabancı alacaklıların baskısı, nihayet hükümeti, istikran ve dengeyi tesis edecek tedbirler almaya mecbur bırakmıştır. Hükü­ mete, başta para hacminin (kredilerin dondurulması yolu ile) kontrolü olmak üzere dış ticaretin (kotalar sistemiyle) kontrolü, döviz kurlarının yükseltilerek ayarlanması (paranın dış değerinin düşürülmesi), dış borçların düzenlenmesi, fiyatlara zam yapılması gibi tedbirler telkin olunmuştur. Bunlar da safha safha uygulan­ mıştır. Sekiz yıllık fırtınalı bir enflâsyon devresi böylece sona erdi­ rilmiştir. Tipoloji bakımından bu devrenin enflâsyonu, kaynağına göre bir kredi ekspansiyonu, şeklî bakımdan kısmen açık, kısmen barajlanmış, gelişme temposu bakımından da progresif bir karakter taşımıştır. İstikrar tedbirleri piyasalarda, fiyat yüksehşi ve para darlığı olmak üzere iki istikamette deflâsyonist etki yapmıştır. Filhakika yeni ithâl rejimi ile ilk aylarda bir gecikme olmakla beraber ithâl yönünden piyasada mal akımı genişlemiştir. Fakat döviz primleri ve ayarlaması dolayisiyle ithâl malları fiyatlan en aşağı üç misli art­ mıştır. İthâl malları fiyatlarının yükselişini, âmme sektöründe tatbik olunan fiyat zamları takip etmiştir. Demir yolları, deniz ve hava yolları tarifeleri, belediye otobüsle â, tramvay, tünel, elektrik, ha­ vagazı, su ücretleri, devlet iktisadî teşekküllerinin istihsallerinin (kömür, kâğıt, dokuma maddeleri gibi) fiyatları birbiri ardı sıra arttırılmıştır. Bu artışlar, sür'atle ve dalga dalga bütün istihlâk ve yatırım maddeleri fiyatlarına, genel bir fiyat seviyesi yükselişi şek­ linde sirayet etmiştir. Fiyatları yükseltmek yolu ile piyasalardan faz­ la paranın çekileceği umulmuştur. Bu tatbikata muvazi olarak, fi­ yatların artmasına engel olan kanunî tedbirler de kaldırılmıştır. Böy­ lece fiyatların serbest teşekkülü imkânları sağlanmıştır. İstikrar programı tatbikatının ekonomik ağırlığını, ilk ağızda, büyük bir kısmı itibariyle özel sektör yüklenmiştir. Bilhassa kredi sınırlamaları özel sektörü birden bire ahşmadığı bir iklime sürük­ lemiştir. Aşırı kredi enflâsyonu zamanında kolaylıkla para bulan iş hayatı, restriksiyon devrinde bu kolayhklardan mahrum kalınca bü­ yük bir para darlığına düşmüştür. Para darlığı sınaî üretimin, ticari faaliyetlerin kısılmasına sebep olmuştur. Buna karşılık bütçe ve ik- tisadî devlet teşekkülleri açıklarının karşılanması için Merkez Ban­ kası kaynaklarına başvurulmaya devam olunmuştur. İstikrar prog­ ramının tatbikinde alınması gerekli tedbirlerin bazılarının zamanın­ da alınmaması ve bazılarında değişiklikler yapılması, programın ba­ şarısızlığa uğramasına yol açmıştır. Emisyon'un durdurulduğu sıralarda bankalann ve piyasanın li­ kiditesini düşüren ve bu suretle deflasyonu arttıran bazı tatbikat da olmuştur. Kotalardaki yüzde 10 nakdî depozitoların Merkez Ban­ kasına yatırılması, ithâl lisansı karşılığının derhal ödenerek akredi­ tiflerin açtmlması tedbirleri, bankalardaki mevduatın yüzde 15-20 oranında düşmesine yol açmıştır. Kredi stopunun tatbik edildiği 1958 haziranını takip eden ay­ larda, bilhassa yıl sonundan itibaren para arzmdaki kontrolün ted­ ricen gevşemeye başladığı görülür. İhtilâl dönemi olan 1960 yılma kadar genel para arz'ı ve bankalardaki krediler tedricen yükselmiş­ tir. PARA ARZI VE BANKA KREDÎLERÎ (*) (T.L. Milyon) Yıllar 1958 1959 1980 Toplam Tedavüldeki banknotlar para arzı (**) 2.955 3.295 3.099 7.421 8.699 9.256 Banka kredileri 8.640 9.407 9.522 1958 yılma kıyasen 1960 yılında banknot miktan % 25, toplam para arzı % 25, banka kredileri % 10 oranında bir genişleme kay­ detmiştir. 1958 - 1960 arasındaki devre enflâsyonun yeni bir çeşitine ge­ çişin ilk basamağı olarak mütalâa edilebilir. Filhakika alman istikrar tedbirleriyle 1958 de kredi enflâsyonu durdurulmuştur. Fakat, enflâsyon tamamiyle tasfiye edilememiş, aksine gizli bir şekilde yo­ luna devam etmiştir. Yani, daha yavaş perdeden, tedrici ve muttarid bir enflâsyon başlamıştır. (*) (**) Merkez Bankası Aylık Bültenleri. 17 ıici sayfadaki not. e) 1960 - 1964 devresi : İstikrar politikasının tatbikatı icabı para akımına yapılan mü­ dahalelerin mal ve hizmet akımmı desteklemiş olduğu söylenemez. Yukarıda da temas etiğimiz gibi akımm tahdidi iş sahalarında pa­ ra darhğı yaratmış ve üretim kısılmıştır. Bu kısılma, para ve mal akımı arasında dengeleşmeye imkân vermemiştir. I960 yılı ihtilâli, dengenin daha şiddetli bir tepki ile bozulma­ sına yol açmıştır. İstikrar tedbirleri dolayisiyle yeni şartlara intibaka hazırlanan piyasa, ihtilâl ile yeni bir siyasî iklime girmiştir. Bu ik­ lim, piyasalarda istikrar ve güvenin büyük ölçüde sarsılmasına se­ bep olmuştur. Millî Birlik Hükümetinin başlangıçta kısmî moratoryum'a gitmesi, kiralık kasaların açtırılarak içindekilerin kontrol edil­ mesi, servet beyannamelerinin ihdas olunması gibi tedbirler, aslmda pek çekingen olan özel sermayeyi ürkütmüş, yatırımlara gitmek­ ten, bankalara mevduatta bulunmaktan, daha doğrusu meydana çık­ maktan kaçmdırmıştır. İhtilâl Hükümeti, 1958 istikrar tedbirlerini 1960 yılmm ikinci yarısından itibaren daha genişletmiştir. Bu tedbirlerle gizli enflâs­ yona son verileceği umulmuştur: 1. İktisadî Devlet teşekkül ve te­ şebbüslerinin Merkez Bankasına, Amortisman ve Kredi Sandığına, Emekli Sandığına, İşçi Sigortaları Kurumuna olan borçları 154 sa­ yılı kanımla hazine tarafından takabbül ve tahkim edilmiştir. 2. 260 Sayılı Kanun gereğince hazineye açılan avans genel bütçe toplamına nispeten yüzde 15 den yüzde 5 e indirilmiştir. 3. Merkez Bankası iskonto haddi, 1960 yılı kasım a^/mda yüzde 6 dan yüzde 9 a çıkarılmıştır. Ancak, ihracat ve tarımla ilgili muamelelerde yüzde 6 oram sabit kalmıştır. 4. Banka faiz hadlerinin kanunla değil, ekono­ mik icablara göre Bakanlar Kurulunca tesbit edilmesi hususunda hükümete yetki verilm^iştir. Banka kredilerini tanzim komitesinin teklifi üzerine 1.8.1960 tarihli Bakanlar Kurulu karan ile banka kre­ dilerine ait faiz haddi yüzde 7 den yüzde 12 ye çıkarılmıştır. Tarım ve ihracat sektörlerinde oran yüzde 10 olarak tesbit olunmuştur. Alman sert deflasyon tedbirlerinin yarattığı şikâyetler ve işsiz­ liğin yayılması karşısında hükûm.et, kredi ve emisyon kaynaklarında ferahlık yaratmak zonmda kalmıştır. Yani, yeniden para bolluğu v^aratmaya başlamıştır. Bu cümleden olarak 1.7.1961 de kredi faiz­ lerine ait bir kararla t a r m senetleriyle ihracat finansman senetle­ rinde Merkez Bankası reeskont haddi yüzde 6 dan yüzde 5,25, di- ger senetlerde yüzde 9 dan yüzde 7,5 e düşürülmüştür. Yine 1961 Temmuzu başında Bakanlar Kurulu kararı ile umumi kredi muamelelerindeki faiz haddi yüzde 12 den yüzde 10,5'e, ziraat ve ihracat ile ilgili kredilerde ise yüzde 9 a indirilmiştir. Aynı nispet. Halk Bankasının esnafa açtığı kredilere de teşmil olunmuştur. Piyasayı ferahlatıcı tedbirlerin en önemlilerinden biri de, özel sektör bankalarını çok sıkan plâfon usulüne son verilmesidir. 301 sa­ yılı kanunla kredi nizamına yeni esaslar getirilmiştir. 18.5.1961 ta­ rihinde yürürlüğe giren bu kanun ile mevduat karşılıklarının amor­ tisman sandığı yerine Merkez Bankasına yatırılması usulü kabul edilmiştir. Yine aynı kanun banka kredilerini tanzim komitesine, banka Ükiditelerini ekonomik şartlara göre ayarlamak maksadiyle karşıhk nispetlerini vadeli mevduatta yüzde 10-15, vadesiz mevdu­ atta yüzde 20-43 arasında tesbit yetkisi vermişti. Komite, bu yetkiye dayanarak aldığı bir kararla karşılık nispetini yüzde 20 olarak tes­ bit etmiştir. Bankalar 1961 haziranından itibaren mevduat artışla­ rının yüzde 20 karşılıklarını Merkez Bankasına yatırmaya başla­ mışlardır. Bu tedbirlerin sonucu olarak esasen 1958 den sonra yavaş ve gizli olarak genişlemekte olan para arzı ve krediler, 1960 yılındaki kisa b i r duraklamadan sonra hız almıştır. 1963 de 1980 yılma kı­ yasen banknot miktarı % 29 genel p a r a arzı yüzde 24, banka kredi­ leri yüzde 24 artmıştır. (T.)L. Milyon) (*) Yıllar 1960 1961 1962 1963 Tedavüldeki banknotlar 3.699 3.984 4.368 4.972 Toplam para arzı (=•''••) 9.256 10.025 10.964 12.164 Banka kredileri 9.f)22 8.324 10.362 11.885 1958 y ı l m d a toptan e m t e a fiyatlan endeksi (1953 = 100) 208,2 olduğu halde 1963 sonunda 278,3'e çıkmıştır. (^'0 (**) T.C. Merkez Bankası Aylık Bültenleri. 17 nci sayfadaki not. JblVAT ElNlDOEKSLERt (1953 = 100) (*) Yıllar Geçinme endeksleri Toptan emtea fiyatları 179.2 214.3 227.3 234,8 245.0 2619.6 208.2 256.2 259,7 261,1 268,5 278.3 1958 1959 1960 1961 1962 1963 1961 den 1963 sonuna kadar para akımmdaki genişlemelere mal akımı gereği gibi refakat edememiştir. Siyasî iç huzursuzluk, iş güveninin teessüsüne fırsat vermediğinden özel sektörde yatırımlar, iş hareketleri dar bir sınır içinde kalmıştır. f) 1964 ten günümüze kadar olan devre : 1964 yılının ilk yarısında para akımında bir yavaşlama ve buna muvazi olarak iş hacminde bir gevşeme, fiyatlarda bir düşme ha­ reketi müşahade edilir. 1960 dan beri devam eden siyasî iklimin güvensizliğine 1964 de Kıbrıs meselesinin yarattığı gerginlik de katılınca, genel ekonomik durum bir kriz manzarası almıştır. Yeni şartlar altında olayların nereye varacağını bilmiyen iş adamı, kendini ihtiyatlı davranmaya, yeni teşebbüslerden kaçınmaya mecbur tutmuştur. Bu davranış, sermayenin, paranın hareketini yavaşlatmıştır. Paranın elde tutul­ mak istenmesi, bu maksatla senetlerin, borçların ödenmesinde çekin­ genlik gösterilmesi bir ihtiyat hareketi sayılmıştır. Ademi tediyeler artmıştır. Buna rağmen piyasalarda senetle muamele hacminde zik­ re değer bir gelişme olmuştur. Parayı elden çıkarmamak kaygısı, senetle muameleyi genişletmiştir. Stoklar yığılmış, iflâslar, konkor­ datolar, protestolar çoğalmış, endüstride üretimin kısıhnası ile iş­ sizlik artm?ş, bankalardan mevduat çekilmeye başlamış, bankalar kredi açmakta çekingen davranmayı tercih etmişlerdir. B u olayla­ rın yanında âmme sektörünün de harcamaları geri kalmış, âmme yatırımları büyük nispette gerçekleşememiş, 1964 programı- (*) İstanbul Ticaret Odası. run ön gördüğü ek finansman zamanmda çıkarılamamış, bütçe har­ camalarının önemli bir kısmı askerî hazırlık maksatlarına gitmiştir. Ekonomik akımdaki duraklamayı gidermek yolunda tedbir ola­ rak banka İcredilerinin, Merkez Bankası emisyonlarının genişletilme­ si düşünülmüştür. Bu tedbirin tatbikatı olarak 1Ö64 yılı içinde pi­ yasaya bir milyardan fazla munzam emisyon yapılmıştır. Para arzı ve banka kredileri 1964 yılı içinde aylara göre şu hareketi göster­ miştir : 1964 D,E PARA AKZI VE BANKA KKEDİILEBt (*) (T.L. Milyon) Aylar t II III VI V VI VII VIII IX X XI xn Banknot miktarı 4.771 5.002 4.915 5.157 5.043 4.940 5.126 5.439 5.640 6.188 5.825 5.664 Toplam para arzı (**) 11.974 12.179 12.049 12.188 12.090 12.039 12.161 12.564 12.8K2 13.696 13.573 13.999 Banka kredileri 11.848 11.793 11.801 11.871 11.877 11.922 12.067 12.094 12.421 12.775 13.031 13.454 Görüldüğü gibi emisyonlar ve banka kredileri yılın X . ayından itibaren genişlemeye başlamıştır. Yıl sonunda umumî para arzı 13,999 milyon liraya, banka kredileri de 13.454 milyon liraya yük­ selmiştir. Bu miktarlar 1963 yılı sonuna kıyasen banknot miktarında yüzde 34, umumî para arzında yüzde 102, kredilerde yüzde 12 nis­ petinde bir artış ifade eder. Cetvelde görüldüğü gibi bankalar kredi açmakta daha geç davranmışlardır. Genişleyen para ve kredi hacminin, işlerin açılmasında rol oy­ nadığı söylenemez. Nitekim, büyüme hızı 1964 de 1963 yılına kı­ yasen plân hedefinin çok altında kalmıştır. Hız nispeti yüzde 4 ci(*) (**) T.C. Merkez Bankası Aylık Bültenleri. 17 nci sayfadaki not. varında tutunabilmiştir. Halbuki 1963 de kalkınma hızı yüzde 7,5 oranını bulmuştu. İktisadî faaliyetlerin daralmasına ayrıca 1964 yılı tarım üretiminin bir yıl öncesinden düşük olması da etki yapmıştır. FİYAT 'ENDEKSLERÎ (1958 = 100) (*) Toptan E m t e a fiyatl a n Endeksi 1964 1983 Aylar I II III IV V VI VII VIII IX X XI XII Yıllık ortalama 277 280 276 278 277 275 267 263 261 259 266 269 271 274 277 271 270 273 268 263 261 259 2S6 270 277 269 İstanbul Geçinme Endeksi 1964 1963 255 260 262 260 261 262 260 258 259 263 263 263 261 266 265 262 260 264 264 26Ö 261 262 264 266 267 263 Para miktarı artışları derhal fiyat yükselişlerini şartlandırmaz. Fara akımı mal akımından daha sür'atli arttığı zamanlarda fiyatlar piyasanın içinde bulunduğu şartlara göre genel olarak uzunca bir gecikme ile yükselmeye başlar. 1964 yılı sonundaki fiyat artışları, yılm son aylarına doğru başhyan emisyon genişlemesinden meyda­ na gelmiş değildir. Kısmen eylülü takip eden hasat aylarının getir­ diği alış veriş hareketlerinden, kısmen de aşağıda göreceğimiz gibi ekonomik aktivite'nin girmekte olduğu yeni bir safhadan hız almış­ tır. 3. Bugünkü fiat yükselişlerinin sebepleri Bugünkü fiyat yükseHşlerinin sebebi para miktarındaki artış­ lara bağlanmaktadır. Halbuki para ve fiyat perdesinin arkasında (*) Ticaret Bakanlığı Konjonktür Dairesi. cereyan etmekte olan derin ekonomik olaylarm gözden kaçmakta olduğunu tahmin ediyoruz. Memleket ekonomisinin geçen yıldan beri yeni bir ekonomik safhanın eşiğinde bulunduğuna bilhassa dik­ kati çekmek isteriz. Son yılların ekonomik darhğmm, depresif hare­ ketinin, tedricen ekspansif bir harekete dönmek üzere olduğu ka­ nısındayız. Ekonomik hayatımız üzerinde büyük menfî etkiler yapmış olan siyasî kaynaşmaların durulması üzerine yeniden teessüs etmeye başlıyan siyasî istikrar ve güvenin, ekonomide ferahlama hareketlerine yol açtığını müşahede etmekteyiz. Her alanda güvenle yeni işlere girişilmektedir. Bir takım ekonomik hareketler, konjonktürün takip ettiği sey­ rin teşhisinde yardımcı vazifesi görecek niteliktedir. B u hareketle­ rin darahşı veya açılışı, ne nevi bir konjonktür safhasında bulundu­ ğumuzu gösterir. Bir ekonomik bünyede yatırım maddeleri istihsali artıyor, bunu takiben de istihlâk maddeleri üretiminde bir yükse­ liş görülüyorsa, konjonktürün ekspansif bir safhaya girdiği, veya böyle bir safhada bulunduğu sonucuna varıhr. Yahut, sermaye, pa­ ra ve emtea piyasalarının hareketleri müşterek bir gösterge vazifesi görür. Bizde sermaye ve para piyasaları göstergeleri bulunmadığın­ dan incelemelerde barometre vazifesi görecek mahiyette olan demir, çelik, kok, elektrik, petrol gibi temel maddeler üretimini ele alıyo­ ruz. Bu temel maddelerin hareketi, konjonktürün seyrini aksettire­ cek niteliktedir. 1965 yılında ham demir, çelik blok, saç, çimento, kok, elektrik, ham petrol gibi maddelerin istihsali 1964 yılma kısen önemli oranlarda yükselmiştir. Bu hareketlere muvazi olarak yine temel maddelerden demir ve çelik ithalâtı da artmıştır. Ma­ kine ithalâtı 1964 seviyesi civarında kalmıştır. B u hareketler, 1965 de bir yıl öncesine kıyasen konjonktür seyrinde bir kalkınma hareketi­ nin başlamış olduğunun açık delillerini teşkil eder. Daralan ve duraklıyan bir ekonomide temel maddeler üretiminin artışı hiç bir memlekette görülmemiştir. Temel madde üretiminin artışını istih­ lâk maddeleri üretimi takip etmeye başlamıştır. Meselâ, yün iphği, pamuk ipliği üretimi 1964 yılma kıyasen artış kaydetmektedir. Kon­ jonktürün ekspansif hareketinde alım gücü de genişlediğinden istih­ lâk maddelerine talep tabiî olarak artmaktadır. Diğer istihlâk mad­ delerinin satışlarında da artışlar müşahede olunmaktadır. B E L J . 1 B A Ş L I SÎNAİ İSTİHSAL V E DIŞ TİCARET M A D I D E L E R Î N İ N H A R E K E T İ (l.OOO' Ton) Sınaî İstihsal 1964 Ham demir Çelik blok Saç Demir cevheri Çimento Kok Elektrik (Kws) Harn petrol Pamuk ipliği Yün ipliği (*) 1965 293.1 404.7 12.6 515.8 2.936.5 1.044.3 4.309.1 882.2 27.3 2.6 499.7 581.2 90.9 817.7 3.239.0 1.242.9 4.806.1 1.562.3 29.1 2.6 461.544 Demir ve Çelik Makineler 1.593.608 537.817 1.501.921 % + + + + + + + + + 70.48 43.61 621.42 58.53 10.30 19.01 11.53 87.20 7.69 7.69 İthalât + — 16.50 5.76 Temel maddelerin artışına muvazi olarak bazı istisnalarla belli başlı ihraç maddelerinde de yükselmeler olmuştur. İhracatımızın 1965 de yüzde 71'ini teşkil etmiş olan pamuk, meyveler, madenler toplamının ihracatı 1964 yılı toplamına kıyasen % 13 artmıştır. Umumî ithalât ve ihracatta 1965 yılı 1964 yılından daha olumlu so­ nuçlar vermiştir. Mal akımı bu kanaldan da genişlemiştir. 1965 de ithalât bir yıl öncesine kıyasen yüzde 6,4, ihracat yüzde 11,7 art­ mıştır. İTHALÂT V E İHRACAT H A R E K E T İ (1000 T L . ) (*) 1964 lithalât İhracat Bundan : Pamuk Meyveler Tütün Madenler % 1%5 + 4.878.041 3.696.942 5.190.384 4.130.296 e,4 -1- 11,72 830.587 760.641 811.233 182.563 917.079 928.896 805.795 265.411 + 10.41 4- 12.12 — 0.68 -1- 45.37 Çahşma istatistikleri, hizmet akımında da önemli göstermektedir. İşsizlik sayısı 1964 yılmm Ocak-Kasım (*) Başbakanhk İstatistik Enstitüsü. gehşmeler devresinde 1964 ün aynı devresine kıyasen yüzde 14,45 iş yerlerindeki münhal1er sayısı yüzde 27,50 azalmıştır. Böylece iş gücü piyasasının gayet tabiî olarak ekonomik aktivite ile beraber yürümekte olduğu görül­ mektedir. Yukarıda verdiğimiz rakkamlardan başka, iş hayatiyle yakm temasımız dolayısiyle iş adamlarından aldığımız bilgiler, ekspansif bir hareketin ekonomiyi sarmakta olduğu hakkındaki kanaatimizi teyid etmektedir. Özel sektörün birçok iş kollarında işsizlik azalmak­ ta, fabrikatörün, toptancının, perakendecinin elindeki stoklar erimek­ te, üretim faaliyeti gelişmekte, yeni işler için bankalara kredi ta­ lepleri artmaktadır. Bir kısım piyasalarda, meselâ inşaat piyasa­ sında mal bolluğundan dolayı fiyatlarda düşmeler başlamıştır. İn­ şaat piyasası para darlığı çekmektedir. 1965 yılının ekim ayından 1966 yılının şubat sonuna kadar yeni firma kurmak için Oda'mıza yapılan müracaatların sayısı 1964/1965 yılmm aynı aylarmdan yük­ sektir. Artış yüzde 6 oranındadır. 1965 yılında umumî kalkınma hızı, Devlet Plâlama Teskilâhnm öngördüğü hedeflere ulaşamamış olmakla beraber bir yıl ön­ cesine kıyasen % 5,5 oranında bir artış kaydetmiştir. 1964 de bu oranın % 4,3 olduğunu yukarıda söylemiştik. Bu nispetler de ge­ lişme hareketini teyid etmektedir. Konjonktürün münavebeli yani, inişli ve çıkışlı hareketleri daima para mîktarmda ve fiyatlar seviyesinde yankı yapar. Bunu şöyle ifade edelim: para miktarı ve fiyatlar, normal şartlar altında, genel ekonomik gidişin bir fonksiyonudur. Ekonomik gidiş, ekono­ mik aktivite para ve fiyat faktörlerine bağlı değildir. Ancak, para akımı, sun'i olarak şişirildiği takdirde, fiyatlar üzerinde enflâsyonist etki yapar. Ekonomideki canlanma hareketi, yani yatırımların çoğalması, chş verişin, ticarî muamelelerin gelişmesi gibi olaylar, ödemelerin karşılanması için piyasaya para çeker. Aktivite geniş­ lediği nispette para arz'ı da yükselir, piyasanın para ihtiyacı ar­ tar. Bunu paranın sezon hareketinde takip etmek mümkündür. Hasad aylannda banka kredileri, para hacmi genişlemektedir. Bu ge­ nişleme bir sebep değil, bîr neticedir. Para miktarı arttığı için hasad aylarında ekonomik aktivitenin yükseldiğini, aklı başında bir kimse iddia edemez. Parada olduğu gibi, aynı hareket fiyatlarda da müşahede edilir. Bütün ekspansif konjonktür hareketlerinde ya­ tırımların, üretimin, ticarî faaliyetlerin gelişmesi talebi yükseltti- ğinden fiyatlar da yükselir. Konjonktürel yükselme daima fiyat artışlariyle müterafık olarak seyreder. Ekspansif konjonktür safhasmm icablarmdan doğan para ve kredi miktarmdaki artışı bir enf­ lâsyon saymak kadar bilimsel hata olamaz. Bu itibarla para ve kre­ di hacminin 1965 den beri devam eden genişleme hareketini bir enflâsyon değil, yeni konjonktür safhasının bir icabı olarak müta­ lâa etmek doğru olur. 1965 de PARA ARZI V E K R E D t L E R (T.L. Milyon) (*) Aylar I II III IV V VI VII vın IX X XI XII Banknot 5.858 5.772 5.482 5.910 5.828 5.780 6.176 6.082 6.048 6.711 7194 7.111 Toplam P a r a arzı (**) Banka Kredileri 14.194 14.216 14.056 14.619 14.416 14.474 14.981 14.857 15.238 16.006 15.766 13.367 13.484 13.751 13.820 14.208 14.539 14.860 15.084 15.434 15.806 16.146 — — Merkez Bankasının haftalık vaziyeti gösteren cetvellerine naza­ ran banknot miktarı 1966 yılmm şubat ayı sonunda 7.322 milyon, li­ raya yükselmiştir. Bugün, mal ve hizmet akımı ile paıa akımının bir denge çizgisi etrafında hareket edip etmediğini, yani ekonomik aktivitenin ne nis­ petlerde para akımını etkilediğini istatistiki verilerle tesbite imkân olmadığı aşikârdır. Ayrıca bugünkü fiyat yükselişlerinin ne nispet­ te ekspansif konjonktür hareketinden doğduğunu da kesin olarak hesaplıyamayız. Son fiyat artışlarında devletçe yapılan zamların da etkisi olmuştur. 1965 yılında hububat fiyatlarına zam yapılması, gümrük resmindeki arttırmalarla ithal mallarının pahalılanması, zincirleme olarak diğer maddelerin ifyatlarına sirayet etmiştir. Bu yükseltmelerin para miktarını arttırıcı tesiri olduğu muhakkaktır. (*) (**) Başbakanlık İstatistik Enstitüsü. 17 nci sayfadaki not. Para miktarını arttırmada fındık, çay, tütün gibi maddelerde uy­ gulanan destekleme siyasetinin, dışarıdaki işçilerin getirdikleri pa­ raların önemli miktarlara baliğ olmasının da rolü olduğu hesaba katılmalıdır. Halkm alım gücünü yükseltmekte, yani mal talebini genişletmekte tesiri olan bu faktörlerin kendi ölçülerinde ekono­ mik aktivitenin daha canlanmasına yardım ettiği de inkâr edilemez. 1965 sonu ile 1966 başlarındaki fiyat artışlarına noel, yılbaşı, ra­ mazan, şeker bayramı harcamalarının da âmil olduğu söylenebilir. 1965 Y I L I N D A F İ Y A T ENDKKSLERÎ (1958 = 100i) (*) Aylar Toptan emtea fiyatları Eaıdeksi Geçinme Endeksleri 285 287 286 289 292 293 289 293 295 294 305 307 293 269 273 270 271 273 275 275 280' 279 279 279 282 275 I n III IV V VI VII VIII IX X XI XII Yıllık Ortalama 1965 yılında ve 1966 başlarında fiyat artışları daha ziyade gı­ da maddelerinde olmuştur. Gıda maddeleri toptan fiyat endeksi 1964 yılma kıyasen 1965 de yüzde 9,40 arttığı halde sanayi ham maddeleri ve yarı mamul maddeler endeksi ancak yüzde 7,24 ora­ nında bir artış göstermiştir. Geçinme endekslerinde de artışlar da­ ha ziyade gıda maddelerindedir. Diğer maddeler nispeten sabit kalmıştır. Şu halde, fiyat yüksehşleri genel değil, kısmî mahiyette­ dir. Halbuki enflâsyonlarda bütün fiyatlar zincirleme birbiri ardın­ dan dört nala yukarı koşmaya başlar. Bir kısım fiyatlarda yükseli­ şin daha kuvvteil oluşunu enflsâyona bağlamak doğru olmıyacaktır. Genellikle, konjonktürel gelişmelerde halk gelirinin yükselmek­ te olması dolayisiyle gıda maddelerine talep artar ve sonuç olarak gıda maddeleri fiyatları yükselir. (*) Ticaret Bakanlığı Konjonktür Dairesi. Şu açıklamalardan bir enflâsyon safhasına girilmiş olduğu id­ diasının yersiz olacağı anlaşılıyor. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi, para akımında fiyatlara etki yapan nispetini tayin edemiyeceğimiz bir fazlahk olabilir. Fakat, para akımı kanallarındaki kabarıkhğın gerçek sebebini, konjonktürün girmekte olduğu ekspansiyon safha­ sının icaplarında aramak daha doğru olacaktır. ,Türkiye'de para hacminin 1934 den beri azalmaksızm artmakta olmasında yukanda sıraladığımız sebeplerin yanında başka mahi­ yette faktörlerin yapmakta olduğu etkilere de temas etmek isteriz. a) Türkiye ekonomisi uzun süreli, zaman zaman hızlanan derin bir bünye değişikliği geçirmektedir. Bu değişiklik memleket ekonomisinin geniş bölgelerinin zati ekonomi (yani kendi ken­ dine yeten) sisteminden pazar ekonomisi sistemine geçişinden doğ­ maktadır. Son 25-30 yıl öncesine kadar ulaştırma yollarından uzak yahut ulaştırma imkânlarından mahrum bölgeleilde üretim ma­ hallî ve ailevî ihtiyaçlar içindi. Ürünlerin ancak fazlası yahut gaz, şeker gibi mahaUinde üretilemiyen maddelerin tedariki için pazara çıkarılırdı. Demiryollarının, karayollarının, motorlu nakil vasıtala­ rının gittikçe artan bir kesafette kapalı ekonomi bölgelerine nüfuz etmesi ile, bu bölgelerde üretim bünye değiştirerek pazara yönel­ miştir. Zatî ekonomi adaları sür'atle erimeğe başlamıştır. Ürünle­ rin pazarlara arz edilmesi, her türlü ihtiyaç maddelerinin gittikçe artan bir nisbette pazardan tedariki sisteminin teessüs etmesi ile paraya ihtiyaç artmış, pazar ekonomisinin, coğrafi mânâda geniş­ lemesi tedavül hacmini yükseltmiştir. Ayrıca pazar ekonomisinin zamanla iptidai seviyesinden kurtularak daha yüksek seviyelere yönelmesi de (endüstrileşme, bankacıhğm ilerlemesi, ticaretin ge­ lişmesi, medeni ihtiyaç maddelerinin çeşitlenmesi gibi) para hac­ mini arttırmaktadır. Binaenaleyh gerek coğrafi bakımdan, gerekse kendi bünyesi içinde pazar ekonomisinin gelişmekte olması, para­ nın miktarını devamlı olarak arttırmaktadır. b ) Para miktarının artışına etki yapan başka önemh bir faktör de nüfusun devamlı olarak çoğalmasıdır. Türkiye nüfusu yılda orta­ lama binde 27 oranında bir artış kaydetmektedir. Nüfusun artışı ile ekonomik hayata katılanların sayısı da yükselmektedir. Yeni yeni işletmeler açılmakta, yeni yeni iş alanları ve iş verenler ekonomi­ nin çeşitli alanlarında iş tutmaktadırlar. Üretim ve istihlâk yeni nesillerin gelmesi ile genişlemekte ve bunun tabiî sonucu olarak ödemeler hacmi, bünyevî olarak kabarmaktadır. Binaenaleyh ge­ lişmekte yani geri bir ekonomiden ileri bir ekonomiye geçmekte olan ve nüfusu devamlı artış halinde bulunan bir memlekette para hacminin, konjonktürel icaplardan veya arzi faktörlerden doğan artışlar yanında yıldan yıla gelişmesinin zarurî bir olay olduğu aşikârdır. Sözümüze son verirken bir mesele üzerinde kısaca durmak faydalı olacaktır. Ekonomi de bir para ferahlığı yaratma siyasetini mutlak olarak mahkûm etmek acaba doğru mudur? Deflasyon tec­ rübelerinin nasıl işsizhk, ekonomik durgunluk yaratmış olduğunu, kredi ve para musluklarının açılmasiyle işlerde nasıl ferahlamaların başladığını görmüş bulunuyoruz. Acısını çektiğimiz enflâsyonlar, kredi ekspansiyonları, barajlama siyasetleri, düzensiz, plânsız ya­ tırımlardan ve harcamalardan ileri gelmişti, iktisadî mantık'a, siyamaksatlar hükmetmişti. Plânh, mutedil bir para ve kredi ferahhğınm iktisat makinesi çarklarını yağlıyarak iyi işlettiği inkâr olu­ namaz. Her yatırım, her kalkınma faaliyeti, aslında ekonomiye ye­ niden para sevketmek demektir. Suç, sevkedilen para da değildir. Sevkiyatm plânsız, düzensiz, gelişi güzel yapılmasmdadır. Hafif bir para ferahlığını, ekonomi makinesinin iyi işlemesi bakımından hafif olsa dahi bir deflasyona tercih etmek, mâkul bir para siya­ setinin gayesi olmalıdır. Sermayece fakir olan Türkiye'nin ekono­ mik kalkınmada mâkul, mutedil, plânh bir kredi ferahlığını ihmâl etmemesi doğru olur.