Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni

advertisement
Türkiye Yazarlar Birliği’nin 30. Yıl alameti
(logosu) yazıevi tanıtım tarafından çizildi.
TÜRKİYE YA
Kü
Z ARL AR BİRLİĞİ K A M U YA R A
T
i
n
e
t
Bül
R INA Ç
OCAK - ŞUBAT 2009
Türkiye
Yazarlar
Birliği
e
y
i
k
r
Tü
t
a
n
a
S
e
v
r
ü
lt
ALIŞAN BİR KURULUŞTUR (RESMİ GAZE TE: 22.09.1991)
ürkiye’de kurumsallaşmış yapıların işlevleri zaman içerisinde sekteye uğrar. Hatta kurumların yıldan yıla amaçlarından saparak, bozulmalar yaşadığına çok sık şahit oluruz. Kurumlaşmış yapıların belli bir süreçten sonra arkasındaki güce ve destek veren kitleye sırt çevirdiğini de rahatlıkla gözleyebiliriz. Bilhassa kültürün merkezde yer aldığı
teşekküllerde yozlaşma had safhaya çıkabilmektedir.
Türkiye Yazarlar Birliği kurulalı 30 yılı geçti. Bu zaman içerisinde düzenlediği etkinliklerle hep kendisinden söz ettirdi.
Özellikle klasik halini almış olan ödülleri ve yıllıklarıyla TYB, kültür hayatımızın diri kalmasına etkili katkılar sağlamıştır.
Türk ve İslâm coğrafyasının çeşitli merkezlerinde tertip ettiği programlar sayesinde, Osmanlı bakiyesi olduğumuzu
hem içeridekilere hem de gittiği yerlere hatırlattı. Kültürün “ulus” sınırlarına sığamayacağının kanıtı haline geldi. Kültür,
düşünce ve edebiyat tarihimizde söz sahibi olmuş isimlerin ve değerlerin zamanla silinip gitme tehlikesi karşısında
sorumluluğunu unutmadı.
30 yıllık tecrübe ve birikim zamanın hızlı akışına bağlı olarak unutma tehlikesiyle karşı karşıya gelebilir. “Vay be! O kadar
oldu mu?” seslenişi bu sürecin hatırlanmasıyla hem kıvancı hem de bunalımı beraberinde getirebilir. Türkiye biraz da
günü birlik yaşayan insanların memleketi olduğu için 30 yıl bir ömür gibi gelebilir.
Türkiye Yazarlar Birliği 30. yılına önem atfederek büyük faaliyetlere imza attı. Klasikleşen etkinliklerinin yanında, Türkiye’de ilk defa gerçekleşen
faaliyetleri de 30. yılı şerefine hayata geçirdi. Bu, Türkiye için uzun sayılabilecek ömre sahip bir kültür kurumunun yaşatılabileceğinin de bir
kanıtıdır aslında.
Hazırladığımız bu bültenle birlikte hafızası zaafa uğramış bir döneme ve insan portresine, “hatırlamanın” ne derece var oluş yetkinliği olduğunu
göstermiş olduk. Bülten yalnız bu yılın bir dökümünü değil, geçmişin ve köklerin de kıymetini gösteriyor. 30 yıl daha var olmak, kültür hayatımıza
damga vurmak, köklerimizi oluşturan ahlâkı özümsemekle ilgilidir. Gelecek on yıllarda görüşmek dileğiyle…
Şölen
İbrahim Ulvi YAVUZ
TYB Genel Başkanı
30. Yılında TYB 12 Mart “İstiklal Marşı Günü”
T
ürkiye Yazarlar
Birliği 1978
yılında 14 yazar
tarafından kuruldu. Bu
heyecan verici örgütlenme ile Türkiye’nin
kültürel mirası kurumsallaşmış bir hal aldı.
Özellikle yazarların,
kültür adamlarının
belli bir yapı içerisinde örgütlenmeleri,
mensubiyet bağlarını
güçlendirici etki uyandırdığı gibi, “kökler”iyle
olan ilişkilerini devamlı
olarak tazelemeleri
bakımından da önemi
haizdir.
Türkiye Yazarlar Birliği geçen 30 yıl
içerisinde, bu misyonunu hiçbir zaman
unutmadı. Yaptığı etkinliklerle Anadolu
coğrafyasının kültürel birikimi, dini alt
yapısı ve millet olma davasının sözcülüğünü üstlendi. TYB’nin Türk milletinin
değer yargılarına olan saygısı bir tarafa
o birikimi daha ileri götüren çalışmaları
taktir topladı.
Biz de Türkiye’nin kültürel atmosferinin
soluduğu yer olmasını istediğimiz TYB’nin
30 yıllık birikiminin daha iyi hatırlanması,
gelecek için önemli çalışmaların yuvası
olması için, 30. Yılı mihver alarak 2008’i
etkinliklerle doldurmayı planladık. Çok şükür ki bunu büyük oranda gerçekleştirdik.
Ankara, İstanbul, Konya, Bursa, Erzurum,
Kahramanmaraş, Trabzon, Şanlıurfa ve
Kayseri’deki şubelerimiz; Adana, Amasya,
Edirne, Elazığ, Eskişehir, Erzincan, Giresun, Kütahya, Malatya, Niğde, Sakarya,
Tekirdağ ve Tokat’taki temsilciliklerimiz
ile Türkiye’yi nakış nakış örecek bir kültür
hamlesi içine girmeyi hedefledik.
Gezilerimiz, konferanslarımız, bilgi şölenlerimiz, konser ve sergilerimiz, yayınlarımız, anma toplantılarımız ile Türkiye’ye
damgasını vurmuş isimlerin, kültür değerlerimizin gündemimizde kalması için çaba
harcadık. 30. yıl faaliyetlerimiz TYB’nin
daha güçlü bir kurum olması yolundaki
önemli duraklardan birini oluşturdu. Daha
güzel, daha etkili ve geniş bir platformda
etkinlikler yaparak nice 30 yıllarda da var
olmak dileğiyle…
2
OCAK - ŞUBAT 2009
T
ürkiye Yazarlar Birliği İstiklal
Marşı’mızın kabul günü olan 12
Mart’ın resmi olarak kutlanması
için sürdürdüğü çabalar sonuç verdi.
12 Mart’ın “İstiklal Marşı Günü” olarak
kutlanmasıyla ilgili yasanın hazırlanıp,
çıkarılması için çalışan TYB, kutlamaların
yapılabilmesi için gerekli yönetmeliklerin hazırlanmasına da ön ayak oldu.
Mehmet Akif’in şiirinin millî marş olarak
kabul edildiği 12 Mart’ı daha kapsamlı
ve coşkulu bir şekilde kutlayabilmek
için Meclis’in Mayıs 2007’de çıkardığı
kanun, bürokrasinin unutkanlığına takıldı. Kanuna göre, kutlamaların şeklini
belirleyecek yönetmeliğin en geç 4 ay
içinde çıkarılması gerekiyordu. Ancak
yönetmelik bir türlü hazırlanmadı.
Türkiye Yazarlar Birliği’nin hatırlatması
üzerine Başbakan Erdoğan devreye girdi. Yönetmelik 12 marta birkaç gün kala
çıkarılırken, bu defa kutlamayı organize
edecek kurul oluşturulamadı. Böylece,
yurt genelinde düzenlenmesi planlanan
kapsamlı etkinlikler 2009’a kaldı.
Gül ve Erdoğan’dan Özel İlgi
Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan
Erdoğan’ı ziyarete giden Türkiye Yazarlar
Birliği, yönetmeliklerin çıkmadığını dev-
letin zirvesine hatırlattı. Bunun üzerine
Başbakan Tayyip Erdoğan bir an önce
yönetmeliğin hazırlanması talimatını
verdi. Bu uyarıdan kısa bir süre sonra
Kültür Bakanlığı ilgili yönetmeliği yayımladı. “İstiklal Mârşı’nın Kabul Edildiği
Günü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma
Günü Hakkında Yönetmelik” 7 Mart’ta
Resmî Gazete’de yayımlandı. Yönetmelik, kutlamalara beş gün kala çıktığı için
12 Mart’a yetişmedi. Yönetmeliğe göre,
12 Mart İstiklal Mârşı’nın kabulünü kutlama ve Mehmet Akif Ersoy’u anma faaliyetlerini yürütmek ve koordine etmek
için merkez yürütme kurulu oluşturuluyor. Kurula Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı veya yardımcısı başkanlık ediyor.
Kurul üyeleri Başbakanlık, Genelkurmay
Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri
Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı,
Yüksek Öğretim Kurumu Başkanlığı,
Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı
ve Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu
Genel Müdürlüğü üst düzey temsilcileri
ile başkan tarafından belirlenecek ilgili
sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşuyor. Kurul 2008 aralık sonunda toplandı ve kutlamaların çerçevesini
belirledi. Kurulda gönüllü kuruluşları
temsilen TYB yer alıyor.
Ankara Şubesi Açıldı
A
nkara Şubesi 9 Ocak’ta TYB
Genel Merkezi’nde düzenlenen
bir toplantıyla faaliyetlerine
başladı. TYB Ankara Şubesi Başkanlığı’na
Mehmet Akif Işık getirildi. Toplantıda
bir konuşma yapan TYB Genel Başkan
Yardımcısı İbrahim Ulvi Yavuz, “Uzun
yıllar açılması için çaba gösterdiğimiz
Ankara Şubesi yeni dernekler kanununa
göre gerekli işlemleri yapılarak M.
Akif Işık Başkanlığı’nda kurulmuş ve
bugünden itibaren çalışmaya başlamıştır.
Bazı etkinliklerin şubemiz tarafından
yapılacağı umuduyla yeni yönetime
başarılar diliyoruz.” dedi.
Atakan Akçay, Sülyaman Yücel, İ. Ulvi Yavuz,
M. Akif Işık, Hicabî Kırlangıç, Fatih Bayhan,
Talip Işık.
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Sayın Cumhurbaşkanı’nın Kabulünde: Adnan
Karaismailoğlu, Muhsin Mete, Ahmet Fidan, D.
Mehmet Doğan, Abdullah Gül, Hicabî Kırlangıç, Ali Birinci, İbrahim Ulvi Yavuz
Cumhurbaşkanı Gül, TYB Heyetini kabul etti
30.
yıl kutlamaları ve 12 Mart
İstiklâl Marşı ve Mehmed
Akif’i anma günü dolayısıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü
ziyaret eden TYB ve TYB Vakfı yöneticileri kısa süre içinde kendilerini şiir ve
edebiyat sohbeti içinde buldular.
5 Mart günü gerçekleşen kabulde
Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı başkanı D.
Mehmet Doğan, Türkiye Yazarlar Birliği
Başkanı Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç, Genel
Başkan Yardımcısı İ. Ulvi Yavuz, mütevelli heyet üyeleri Muhsin Mete, Ahmet
Fidan ve yönetim kurulu üyeleri Prof. Dr.
Ali Birinci ve Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu bulundu.
Türkiye Yazarlar Birliği heyeti Cumhurbaşkanımıza, Türkiye Yazarlar Birliği’nin
otuzuncu yıl faaliyetleri ve 12 Mart
kutlamaları ile ilgili bilgi verdiler ve
Kanunun kabul edildiğini fakat henüz
yönetmeliğin çıkmadığını bu yüzden
bu sene kutlamaların tehlikeye girebileceğini arzettiler. Cumhurbaşkanı
Abdullah Gül, kendisine hediye edilen
Genç Safahat’i inceledi ve gençlerin dil
zevkinin gelişmesi için edebiyatımızın
güzel şiirlerini ezberlemeleri gerektiğini
belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, kendisinin bilhassa Mehmed Âkif ve Necip
Fazıl’dan bir hayli şiiri ezbere bildiğini
söyledi.
Başbakan Erdoğan’ın kabulü
Cumhurbaşkanımızın kabulünden
sonra, TYB Başkanı Hicabi Kırlangıç ve
TYV başkanı D. Mehmet Doğan Baş-
bakan Tayyip Erdoğan tarafından da
kabul edildiler. Kabulde, ağırlıklı olarak
12 Mart İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif’i
anma kutlamaları üzerinde duruldu. TYB
Vakfı bünyesinde kurulun Mehmet Âkif
Ersoy Araştırmaları Merkezi’nin çalışmaları hakkında izahat verildi. Türkiye
Yazarlar Birliği’nin yılardır gerçekleşmesi için çalıştığı 12 Mart İstiklâl Marşı
günü’nün geçen sene TBMM’de kanunlaşması dolayısıyla Başbakan Erdoğan’a
teşekkür eden TYB yöneticileri, kanunun
uygulamasını sağlamak için hazırlanan
yönetmeliğin henüz yayınlanamamasının bu seneki kutlamaları zorlaştardığını
belirtiler. Başbakan Erdoğan, ilgilileri
arayarak yönetmeliğin bir an evvel
yayınlanması uyarısında bulundu.
TYB İstanbul Kültür Merkezi Faaliyete Geçti
Kızlarağası Medresesi İstanbul Ticaret Odası’nın Desteği ile onarıldı.
İ
stanbul Şubesi’nin kullanımına tahsis
edilen Sultanahmet’teki tarihi Kızlarağası Medresesi bir süredir onarım
yüzünden kapalı idi. TYB İstanbul
Şubesinin kapalı olması Yazarlar Birliği
gönüldaşları, aydınlar ve yazarları yersiz
yurtsuz bırakmıştı. TYB İstanbul kültür
merkezinin noksanlıklarının giderilerek
bir an önce faaliyete geçirilmesi için
başta TYB Şeref Başkanı D. Mehmed
Doğan olmak üzere İstanbul Şubesi ve
Genel Merkez resmi ve özel kurumlar
nezdinde çeşitli girişimlerde bulundu.
En büyük destek İstanbul Ticaret Odası
Başkanı Murat Yalçıntaş’tan geldi.
Mimar Sinan eseri tarihi Kızlarağası
Medresesi İTO’nun desteği ile onarıldı,
teçhiz edildi ve 3 Nisan 2008 Perşembe
günü düzenlenen törenle açıldı. Törene
kaymakamlar, belediye başkanları, yazarlar, gazeteciler ve yayıncılar katıldı.
Ev sahibi sıfatı ile önce TYB İstanbul
Şubesi Başkanı Ali Ural konuştu. Ali
Ural 2008 Yahya Kemal Yılı dolayısı ile
konuşmasına şiirle başladı. Binanın ve
verilen desteğin öneminden bahsetti.
TYB Vakfı Başkanı ve TYB Şeref Başkanı
D. Mehmed Doğan, konuşmasında bu
ilim ve irfan yuvasının günümüzde de
kültürel amaçlı olarak kullanılmasının
yapanların arzusuna uygun olduğunu,
Mimar Sinan’ın bu küçük fakat güzel
eserinde çok güzel faaliyetler yapılacağına inandığını söyledi ve İTO Başkanı
Murat Yalçıntaş’a desteğindene ötürü
teşekkür etti.
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
İTO Başkanı Yalçıntaş ise yaptığı konuşmasında, İTO’nun kültürel faaliyetlerinden kısa örnekler verdi ve böyle bir
mekanın onarımından haberdar ederek
katkıda bulunmaya imkan sağlayan
Yazarlar Birliği’ne teşekkür etti.
Yalçıntaş’ın konuşmasından sonra TYB
İstanbul Şubesi tarafından hazırlanan
“Şükran Beratları” sahiplerine verildi.
İTO Başkanı’nın beratı D. Mehmed
Doğan tarafından verildi. Doğan, “Bu
tür toplantılarda hep plaket verilir. Ama
burada size takdim edilen bir plaket değil, bir Şükran Beratıdır” dedi ve beratın
metnini okudu. Başkan Yalçıntaş bunun
üzerine çok sayıda plaket aldığını, ilk
defa bir şükran beratı almaktan memnuniyet duyduğunu ifade etti.
OCAK - ŞUBAT 2009
3
Mustafa
Yazgan ile
68 Yıl
30. Yıla Yeni Yönetim
15. Olağan Genel Kurul Yapıldı
Önsıra: Nurcan Toksoy, Hicabî Kırlangıç, D. Mehmet Doğan, Yücel Çakmaklı, Sümi Aydın, Şaban
Abak, Mehmet Aycı, M. Nuri Yardım, Nurdan Damla, Hatice Tıktık. Arka Sıra: Osman Özbahçe,
İ. Ulvi Yavuz, Yakup Çelik, Zekai Özsınar. Ayşe Kulin, Nuh Gönültaş, Ali Benli, Özcan Yüksek.
Yılın Yazarları Beratlarını Aldı
30.
yıl faaliyetleri kapsamında “Yaşayan
Yazarlar”ı da unutmadı. TYB Genel Merkezi’nde
Ankara Şubesi’nin düzenlediği
panelde Mustafa Yazgan’ın 68 yıllık
hayatı gözler önüne serildi. Mustafa Yazgan’ın da hazır bulunduğu
programda, Ankara Şubesi Başkanı
Mehmet Akif Işık, TYB Genel Başkanı
İbrahim Ulvi Yavuz, TYB Onursal
Başkanı Mehmet Doğan, TYB eski
başkanlarından M.Atilla Maraş yazarın dostlarından Yasin Küçükoğlu
ve Alpay Karacapınar ile Mustafa
Bozdemir, Mustafa Yazgan ve yazı
hayatımıza katkıları konusunda
değerlendirmelerde bulundular.
Mustafa Yazgan, kendisine yönelik
düzenlenen programdan dolayı
mutlu olduğunu ifade ederken, yazı
hayatıyla ilgili ilginç ayrıntılar içeren
bir konuşma yaptı. Mustafa Yazgan’a
kırk yılı aşkın bir süredir Türk yazı
hayatına ve edebiyatımıza katkılarından dolayı hizmet beratı verildi.
4
OCAK - ŞUBAT 2009
Y
ılın yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülleri TOBB’da düzenlenen
bir törenle sahiplerine verildi.
Törende bir konuşma yapan Türkiye
Yazarlar Birliği Genel Başkanı Hicabi
Kırlangıç, Türkiye’nin zor dönemlerden
geçtiğini belirterek, umutlu olmaya
devam etmek gerektiğini söyledi. Sivil
toplum kuruluşları olarak monotonluktan kurtulmanın önemine dikkat çeken
Kırlangıç, gerçek alanlarda çalışanların
topluma gösterilebilmesi için bu töreni
düzenlediklerini, ödüllerin buna göre
belirlendiğini kaydetti. Birliğin Onursal
Başkanı Mehmet Doğan da ödül alanların topluma kattıkları değeri anlatarak,
“Türkiye’de ne yazık ki değerden çok
karşı değer ön plana çıkarılıyor” dedi.
2007’nin Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları
Hikaye: Abdullah Harmancı (Yerlere Göklere),
Şiir: Şaban Abak (Kayıp Atlar Haritası), Roman:
Ayşe Kulin (Veda), Deneme: Mehmet Aycı (Mürekkep Ten), Fikir: İbrahim Kalın (İslam ve Batı),
Araştırma: Nurcan Toksoy (Halkevleri), İnceleme: Mehmet Narlı (Şiir ve Mekan), Edebi Tenkit:
Osman Özbahçe (Kural Dışı), Hatıra: Hicran
Göze (Kadıköylü Yıllarım), Gezi: Özcan Yüksek
(Sessizce Dön), Tercüme: Ali Benli, Macit Karagözoğlu (Muhammed Ferid’den İngiliz İşgaline
Karşı Osmanlı Hilafeti), Biyografi: Ersin Özarslan
(Erol Güngöz), Çocuk Edebiyatı: Nurdan Damla
(365 Günde Sevgili Peygamberim),
Basın-Fıkra: Nuh Gönültaş (Bugün Gazetesi),
Basın-Fikir: Leyla İpekçi (Zaman Gazetesi ),
Dergi: Bizim Külliye, Elektronik Yayıncılık: Sanatalemi.net, TV – Belgesel: TRT (Mevlana ),
TV -Dizi: ATV (Karayılan), Şehir Kitapları: Nevzat
Kösoğlu (Geçmiş Zaman Peşinde Yahut Vaizin
Söyledikleri), Radyo Programı: Alim Kahraman
(Rasim Özdenören ile Mavera YolculuğuBurç FM), Yayıncılık-Kamu: Sivas Belediyesi,
Yayıncılık-Özel: Beyan Yayınları, Özel Ödül:
Polatlı Belediyesi, Basın Yönetim: Ali Adakoğlu
(Gerçek Hayat), Üstün Hizmet: Prof.Dr.Ömer
Faruk Akün, Prof. Dr. M.Said Hatiboğlu, Yücel
Çakmaklı.
Vefat eden Yazarlara Vefa
T
YB 30. yıl faaliyetlerinde vefat eden üyelerini unutmadı. Vefat eden TYB mensubu yazarlar 16 Şubat tarihinde TYB Genel Merkezi’ndeki toplantıyla anıldı. Mehmet Ali Taşçı,
Fevziye Abdullah Tansel, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Seyfeddin Manisalıgil, Nazım Zeyrek,
Selahaddin Savcı, Mehmet Aksoy, Sami Ateş, Şevket Bulut, Fikret Çulhaoğlu, Ömer Erturgut,
Galip Erdem, Mustafa Arafatoğlu, İbrahim Bozyel, Feramuz Aydoğan, M. Akif İnan, Çinuçen
Tanrıkorur, Hasan Ali Kasır, Göktürk Mehmet Uytun, Kaya Özdemir, Nazir Akalın, Yalçın Özer,
Burhaneddin Kayhan, Alaaddin Özdenören, Ali Kemal Belviranlı, Zeki Alan, Şevket Beysanoğlu, İsmail Ali Sarar, İsmail Kaya, Ahmet Derin, Cahit Yeşilyurt, Zemçi Çetinkaya, Necdet Konak,
Hasan Nail Canat, Abdülkerim Abduulkadiroğlu, Cavit Kalpaklıoğlu, Mehmet Nar, M. Akif
Albayrak, Yılmaz Baydur, Şükrü Ünalan’ın akrabaları, yazarlarla ilgili görüşlerini ve hatıralarını
aktardı.Merhum üyeler için toplantının ardından Kur’an-ı Kerim tilavet edildi.
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
12
Nisan 2000 tarihinde TOBB
salonunda yapılan genel kurula, Türkiye Yazarlar Birliği
üyeleri, delegeler, yazarlar, gazeteciler,
ilim ve siyaset adamları ile gönüllü kuruluşların temsilcileri katıldı.
TYB Genel Başkanı Doç. Dr. Hicabi
Kırlangıç’ın kısa açış konuşmasından
sonra divan teşekkül ettirildi. Divan başkanlığına Şükrü Karatepe, başkan yardımcılığına Ahmet Fidan ve kâtipliklere
Sırrı Er ile Adil Akkoyunlu seçildi.
Genel Kurul Divanı; Ahmet Fidan, Şükrü Karatepe, Sırrı Er, Adil Akkoyunlu.
Divan Başkanı Şükrü Karatepe’nin
gündemi okumasının ardından protokol konuşmalarına geçildi. Mikrofona
ilk olarak TYB Şeref Başkanı D. Mehmet
Doğan geldi. Doğan, Türkiye’de sert
bir iktidar mücadelesi yaşandığını, bir
asırlık bu mücadelenin artık sonuna
gelindiğini söyledi. Türkiye’nin, cumhuriyetle rejim değişikliği yaptığını,
fakat iktidar değişikliğinin yapılmadığını, 2. Meşrutiyetten sonra iktidarı ele
geçiren İttihatçıların farklı bir kolunun
Cumhuriyet’ten sonra iktidar olmayı
sürdürdüğünü belirtti.
Doğan, ülkenin sosyal ve ekonomik
güçlerinin demokratik yapı içinde iktidar olması gerektiğini, 1950’de böyle bir
geçiş olduğunu, fakat bunun 1960 darbesi ile önlendiğini, o tarihten bu yana
Türkiye’nin demokratik iktidar yapısını
oturtamadığını, bürokrasisini rasyonelleştiremediğini, bürokrasinin kutsal
ideoloji ile kendini her şeyin üstünde tutarak demokratik hayata müdahalelerde
bulunduğu iddia etti. Konuşmasının son
bölümünde Mehmet Doğan TYB’nin 30.
yılına ulaştığını, otuz yılda 15. kongrenin yapılmasının işleyişin normalliğini
gösterdiğini, 30 yıl içinde kuruluşun
bünyesini yenileyerek varlığını sürdürdüğünü söyledi. Rejimin resmi kültür
cihazının Türkiye’yi taşımadığını, taklitçi
kültürel yapılanmanın dünyayla boy
ölçüşebilecek orijinal örnekler ortaya
koyamadığını belirten Doğan, resmi
kültürün Batı kültürünün taşra uzantısı
olarak kaldığını söyledi.
Konuşmaların ardından seçimlere geçildi. Ankara şube başkanı Mehmet Âkif
Işık’ın teklif ettiği liste seçimi kazandı.
Yeni yönetim kurulu üyelerinin biyografileri 30. sayfadadır.
Atasoy Müftüoğlu ile 66 yıl
T
YB’nin 30. yıl faaliyetleri arasında önemli yer tutan “Yaşayan
TYB´nin “Yaşayan
yazarlara saygı” toplantılarından bir yenisi 17 Mayıs Cumartesi
yazarlara saygı”
günü Türkiye Yazarlar Birliği’nin Genel Merkezinde yapıldı. 1942
toplantılarından
yılında doğan deneme yazarı Atasoy Müftüoğlu, ilgili toplantıda Mehbir yenisi 17 Mayıs met Atilla Maraş ve Ârif Ay konuştu.
günü yapıldı. Atasoy
Müftüoğlu ile ilgili Atasoy Müftüoğlu kimdir?
toplantıda Mehmet 1942 yılında Trabzon Çaykara’da doğdu. 1960 yılından bu yana yazı hayatının
içinde bulunuyor. Kimi günlük gazetelerde aralıklı olarak köşe yazarlığı yaptı.
Atilla Maraş ve Ârif Pek çok edebiyat, sanat, düşünce, kültür ve siyaset dergisinde denemeler
Ay konuştu yazdı/yazıyor. Uluslararası konferanslarda/seminerlerde tebliğler yayınladı.
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
OCAK - ŞUBAT 2009
5
T
Doğumunun 120. Yılında
Refik Halid Karay
ürk dilinin büyük ustası Refik Halit
Karay Türkiye Yazarlar Birliği’nin
30. yıl faaliyetleri kapsamında
anıldı. Karay için düzenlenen bilgi şöleni
10 Mayıs Cumartesi günü Vakıflar Genel
Müdürlüğü Konferans Salonu’nda
yapıldı.
Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesi
Başkanı Mehmet Akif Işık’ın açılış konuşmasından sonra bilgi şöleninin ilk oturumuna geçildi. Bu oturumun Başkanlığını
yapan Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu
sözü ilk olarak Prof. Dr. Ali Birinci’ye
verdi. Ali Birinci yazarın hayatı ile ilgili
önemli bilgiler veren bildirisini sundu.
Karay’ın 14 Mart 1888 yılında doğduğunu, ailesinin Timur’la Anadolu’ya gelen
bir topluluğa dayandığını açıklayan Birinci, Karay ailesinin yedi nesildir İstanbullu olduklarını söyledi. Refik Halit’in
hukuk eğitimini bitiremediğini bu
nedenle yazarlığa yöneldiğini, Adana’da
edebiyat öğretmenliği ve daha sonra
Posta Umum Müdürlüğü yaptığını belirten Birinci, Karay’ın sürgün yılları hakkında bilgiler verdi. 1908’den sonra hiciv
ve mizah yazıları yüzünden, İttihatçılar
tarafından önce 1913-1918 yıllarında
Sinop’a, oradan Çorum’a ve daha sonra
Ankara’ya sürgün edildiğini bildiren
Birinci, Karay’ın Ankara’da bulunuşunun
büyük Ankara yangınına rastladığını ve
bu nedenle önce Bilecik’e daha sonra
da nihayet tekrar İstanbul’a dönerek ilk
sürgün hayatını tamamladığını söyledi.
Yazarın Mütareke yılları ve Milli Mücadeleye karşı tutumunu anlattı. Karay’ın
İstiklâl Harbi’ne yaklaşımı nedeniyle
Yüzellikler arasına alındığını ve böylece
ikinci sürgün hayatının başladığını belirten Birinci, yazarın hayatı boyunca Türk
dilini en güzel kullanan yazarlardan biri
olarak tanındığını sözlerine ekledi.
Karay’ın Tasavvuf Hakkındaki
Görüşleri
Araştırmacı Yusuf Turan Günaydın
da, Refik Halit’in Kadınlar Tekkesi adlı
eserinden yola çıkarak tasavvuf hakkındaki görüşlerini anlattı. Doç. Dr. Turan
Karataş ise, yazarın Memleket Hikâyeleri
isimli kitabını ele aldığı konuşmasında,
hikayelerin teknik ve tematik yönleri
üzerinde durdu.
Sempozyumun ikinci oturumunda
Oturum Başkanı Prof. Dr. Nurettin
Demir sözü ilk olarak Yrd. Doç. Dr.
Nesime Ceylan’a verdi. Ceylan, Gurbet
Hikâyeleri’ni konu alan bir sunum gerçekleştirdi. Refik Halit’in bu eserinde Or-
Turan Karataş, Yusuf Turan, Adanan Karaismailoğlu, Ali Birinci.
6
OCAK - ŞUBAT 2009
tadoğu coğrafyasında geçen hikâyelere
yer verdiğini söyleyen Ceylan, Gurbet
Hikâyeleri’nde yazarın içinde bulunduğu memleket ve dil özleminin, bölgede
yaşayan insanların Türk milletine saygı
ve sevgilerini koruduğunun, yabancıların bölgedeki çalışmaları ile fitne
tohumlarını nasıl ektiklerinin çarpıcı
örneklerle anlatıldığını belirtti.
Prof. Dr. Ramazan Kaplan’ın yazarın ince
zekâsıyla köy edebiyatı arasında kurduğu koşutluğu inceleyen sunumundan
sonra Prof. Dr. Mehmet Törenek Refik
Halit Karay’ın üslubunu anlattı. Refik
Halit’in Çete’sinden itibaren birçok
eserinin sinemaya uyarlandığını belirten
Turan Tanyel, bunlar arasında bilhassa
Nilgün’ün büyük seyirci topladığını,
Ömer Kavur’un Yatık Emine uyarlamasının da en başarılı Türk filmleri arasında
yer aldığını söyledi. Tanyel, yazarın
sinemaya uyarlanan eserlerinin oyuncularından çekimine kadar her aşamasıyla
ilgilendiğini de sözlerine ekledi.
Refik Halit Karay’ın 120. doğum yılı dolayısıyla yapılan bilgi şöleni Vakıflar Genel
Müdürü Yusuf Bayazıt’ın katılımcıların
onuruna verdiği yemekle sona erdi.
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Hâşim: Modernleşmenin
Sızısını Duyan Adam
T
ürkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi
ölümünün 75. yıldönümü münasebetiyle “Ahmet Haşim ve Eseri”
konulu bir panel düzenledi. Türkiye Yazarlar Birliği’nin kuruluşunun 30. yıldönümü
kapsamında tertip edilen panele, Selçuk
Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Mehmet Tekin, Doç. Dr. Âlim Gür ve Türkiye
Yazarlar Birliği Konya Şubesi Başkanvekili
Dr. İbrahim Demirci konuşmacı olarak
katıldı. Haşim sevenlerin yoğun ilgi gösterdiği programda ilk sözü alan İbrahim
Demirci, Ahmet Haşim’in hayatı üzerinde
durdu. Haşim’in Türk edebiyat ve kültür
dünyası üzerinde derin izler bıraktığını
belirten Demirci, şairin Konya izlenimlerini
dinleyicilerle paylaştı. Ahmet Haşim’in
1917 yılında iaşe müfettişi olarak Konya’ya
geldiğini açıklayan İbrahim Demirci, Ankara ile Konya’yı kıyaslamasında bulunduğunu söyledi. Demirci, Haşim’in Konya’dan
“Ankara’ya nispeten daha sevimli ve
müterakki bir şehir” şeklinde bahsettiğini
aktardı. Ahmet Haşim’in “Müslüman Saati”
yazısına değinen Demirci, Müslüman
saatinin değişmesiyle bütün hayatımızın
değiştiğini ifade etti. Bülbül şiirinin bütün
modern zamanların ruhunu yansıtan bir
şiir olduğunu, Gurebahane-i Laklakan’ın
da toplum olarak nasıl değiştiğimize işaret
ettiğini vurgulayarak, şairin değişken ve
serbest mizacının belli bir ideoloji ve ilke
ile kendisini kayıtlamadığı için onu çelişkilere ittiğini kaydetti. İbrahim Demirci
bu durumun bir döneklik değil insani bir
durum olduğunu ifade etti.
Tenakuzlarıyla Var Olan Şair
Doç. Dr. Âlim Gür ise Haşim ve Dergâh dergisini anlattı. Haşim’in Dergâh dergisinde
yayınlanmış yazı ve şiirleri hakkında bilgiler veren Gür, Dergâh dergisine değinerek
derginin Milli Mücadele havasını yansıtan
ve geleceğin kültür ortamını hazırlayan,
Bergsoncu, modern, mistik, sezgici ve
kısmen sembolist özellik taşıdığını ifade
etti. Dergâh’ın Mütareke ve Milli Mücadele döneminde aralarında Yahya Kemal,
Ahmet Haşim, Halide Edip, Ruşen Eşref,
Falih Rıfkı, Mustafa Şekip, Mehmet Emin
gibi yazarların bulunduğu 80’den fazla şair
yazara ortama hazırladığını söyleyen Alim
Gür, derginin Türk şiirinin iki yol açıcısı,
Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’i buluşturduğunu belirtti.
Son olarak Prof. Dr. Mehmet Tekin ise
Haşim ve Yahya Kemal örneklerinden hareketle sanat, sanatçının doğası, çelişkileri,
iktidar ile ilişkileri üzerine bir konuşma
yaptı. Haşim’in tenakuz şampiyonu olduğunu, bunun sanatçı olmanın doğasından
kaynaklandığını ifade eden Tekin, “bu
olmadığı zaman cins sanatçı olamazsınız”
dedi. Kemal ile Haşim’in buluşmasını “hüzün ve gurur” başlığı altında tanımlayan
Tekin, birisi doğudan birisi batıdan gelen
bu iki yazarın dil itibariyle sorunlu olduklarını, Türkçeyi sonradan öğrendiklerini
ancak sonradan kendilerini yetiştirdiklerini
ifade etti. Tekin her iki sanatçının da çile
çektiğini ve zor günler yaşadığının altını
çizerek, çile çekmeden, itilip kakılmadan
sanatçı olunmadığını söyledi. Bu sanatçıların Türk şiirini ayağa kaldırdığını iddia
eden Mehmet Tekin, Ahmet Haşim’in
modernleşmenin sızılarını bizde en güzel,
en veciz, en iyi şekilde anlatan bir sanatçı
olduğunu söyledi.
İsmail Kara Cumhuriyet’in Din Politikalarını Anlattı
K
onya Şubesi Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Kara’nın verdiği
“Cumhuriyet Dönemi Din Politikaları”
konulu bir konferans düzenledi. Selçuk
Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Demirci’nin organize ettiği programa Selçuklu Belediye
Başkanı Doç. Dr. Adem Esen, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı
Abdülmelik Ötegen, İttifak Holding
Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Mehmet
Buğa, STK temsilcileri, akademisyenler,
yazarlar ve gazeteciler katıldı.
İsmail Kara, Cumhuriyet döneminde
din-devlet ilişkisinin yeknesak ama
yine de sorunlardan azade seyretmediğini kaydetti.
İlk aşamada cumhuriyetin kuruluş
yıllarında (1919-1924) Osmanlı Meclis-i
Mebusan’ından bile daha dini bir
söylemin TBMM’nin çalışmalarında
gözlemlenebileceğini vurgulayan Kara,
“Ancak bu da çok kaba bir gözlem olur.
Meşveret ilkesini öngören ayetin TBMM
başkanının arkasındaki duvara çok güzel bir hatla yazılı olduğunu görürsünüz. Osmanlı Meclisi’nde böyle bir şey
bile yoktu. Bu tabiî ki bu Meclis’in daha
dindar olduğunu da göstermez” dedi.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası
olan 1924 anayasasında “devletin dini
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
dini İslamdır” maddesinin yer aldığını
belirten Kara, bu hüküm 1928’e kadar
anayasada kalmıştır. Laiklik ilkesinin
anayasada açıkça tasrih edilmesi ise
çok daha geç bir vakitte, yani 1937’de
gerçekleşmiştir. Laiklik ilkesi olmaksızın
cumhuriyetin olamayacağını söyleyenler var. Bütün bunlardan görüyoruz ki,
cumhuriyet laiklik ilkesi açıkça telaffuz
edilmeden kurulmuştur” diye konuştu.
3. Aşamada CHP’ni 1947’lerde yaptığı
uygulamaların Demokrat Parti tarafından da olduğu gibi sürdürüldüğünü
belirten Kara, siyasal dindarlığın gelişiminin ise askeri darbelerle bereber
olduğunu söyledi.
OCAK - ŞUBAT 2009
7
30. Yıl
TYB’den Serdengeçti’ye Vefâ
D
üşünce ve mücadele adamı
Osman Yüksel Serdengeçti’nin
vefatının 25. yılı dolayısıyla 22
Kasım 2008 Cumartesi günü bir anma
programı düzenlendi.
Prof. Dr. Cemâl Kurnaz, TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan ve Yusuf Turan
Günaydın’ın konuşmacı olarak katıldığı
program kalabalık bir dinleyici grubunun katılımıyla gerçekleşti.
Türkiye Yazarlar Birliği’nin 30. yıl faaliyetleri cümlesinden olmak üzere TYB
Ankara Şubesince organize edilen “25
yıl sonra Serdengeçti” programı TYB
Ankara Şubesi Başkanı M. Akif Işık’ın
takdimi ve TYB Genel Başkanı İbrahim
Ulvi Yavuz’un bir hatırasını anlatmasıyla
başladı. Daha sonra oturum başkanı D.
Mehmet Doğan ilk sözü, Serdengeçti’ye
sağlığında en yakın isimlerden biri olan
Prof. Dr. Cemâl Kurnaz’a verdi.
Profesör Cemâl Kurnaz, hemşehrisi
Osman Yüksel Serdengeçti’yle ilgili
birçok hatırasını dinleyicilerle paylaştı
ve onun toplum içinde bir münzevî gibi
yaşadığını vurguladı. “Serdengeçti’nin
yaşadığı dönem siyasî hareketlilik açısından yoğun bir dönem olmasaydı, bir
aksiyon adamı değil, bir derviş olurdu;
mizacı dervişliğe yatkındı.” diyen Kurnaz, onun mizahçı yönüne de değindi.
Serdengeçti’yi bir mizahçı olarak değerlendirmenin yanlış olacağını, onun
mizahî dili bir tür silâh gibi kullandığını,
dönemin şartlarının bunu gerektirdiğini
söyledi. Nefsine karşı hasis davranmasına rağmen, ihtiyaç sahiplerine karşı çok
cömert olduğunu da Osman Yüksel’in
mizacını belirleyen önemli noktalardan
biri olarak belirten Profesör Kurnaz,
Serdengeçti ve tek sayılık Bağrıyanık
dergilerinin yayın macerasından da söz
etti.
bir perspektife sahip bulunduğunu,
günümüz şartlarına bakarak daha derleyici ve toparlayıcı bir kişilik olduğunu
söyleyerek cenaze töreninde bugün
farklı kesimlerden saydığımız birçok
şahsiyetin bir araya gelmesinin de bunu
gösterdiğini vurguladı.
Doğan, Osman Yüksel’in gençlik üzerindeki tesiri, 20. Yüzyılın başında batıdan
ithal edilen pozitivist milliyetçiliği dönüşüme uğrattını, milletin manevî dinamiklerini yok sayan, halkı dönüştürmek
için her türlü baskıyı uygulayan milliyetçiliğin değişim geçirerek 1970’lerde dinî
değerlerle barışık bir muhteva kazanmaya başladığını, bu dönüşüm 1980
darbesinin dışa vurulmayan sebepleri
arasında olabileceğini söyledi. “Milletin
çocukları, ideolojik kamplaşmaları kırarak ve iman temelinde birleşerek köksüz
sistemin sonunu getirebilirdi. Nitekim,
askerî anayasaya “Atatürk milliyetçiliği”
tabiri konuldu!
Vefatından 25 sene sonra, onun gençliğin rolüne dikkat çeken şu cümlesi hâlâ
Ergenekon rezaletleri ile meşgul edilen
memleketimizde kulağımıza küpe
olmalı: “Bu memlekete ve millete bitmiş
tükenmiş insanlardan, İttihat Terakki
artıklarından, hayır gelmez, ne varsa
gençliğimizdedir!”
Osman Yüksel unutulmasaydı, onun
sisteme karşı koyduğu kesin tavır
yaşatılsaydı, sentetik milliyetçilik tekrar
güç kazanamaz genç kitlelerdeki kafa
karışıklığı bu raddelere gelmezdi...” dedi.
Yusuf Turan Günaydın ise Osman
Yüksel’in mücadele adamlığının bir parçası olarak yayıncılık faaliyeti üzerinde
durdu. “Serdengeçti Neşriyatı” amblemi
altında basılan kitapların sahaflarda hâlâ
rastlanan kitaplar olduğunu, bunun
da söz konusu kitapların zamanında
çok okunmuş olduğunu, birçok baskı
yaptığını ve önemli etkiler uyandırdığını
söyledi. Sahaflarda bulduğu Sokrates’in
Savunması, Müslüman Türk Çocuğunun Şiir Kitabı, Kafkas Kartalı (S. Ragıp
Karoğlu), Serdengeçti Osman Yüksel’in
Radyo Konuşmaları gibi kitapları izleyicilere göstererek, Serdengeçti Neşriyatı
arasında basılan kitaplar ve Serdengeçti
dergisi üzerinde çalışmalar yapılması
gerektiğini belirtti. Serdengeçti dergisinin otuz üç sayılık bir toplam olmasına rağmen, fikrî köklerimizi ararken
başvurmamız gereken önemli kaynaklardan biri olduğunu vurguladı.
Konuşmalar sona erdikten sonra, Yasin
Küçükoğlu Kur’an tilavet etti. Kültürümüze büyük hizmetleri geçen Serdengeçtiye fatihalar okundu.
OCAK - ŞUBAT 2009
H
ikâye ve romanımızın son 30
yılı Türkiye Yazarlar Birliği’nde
konuşuldu. Kamil Yeşil ve Firdevs
Canbaz Yumuşak’ın konuşmacı olarak katıldığı toplantıyı Ercan Yıldırım
yönetti. 20 Aralık 2008 Cumartesi günü
düzenlenen toplantıda hikâyeci Kamil
Yeşil, konuşmasına genel olarak Türk
hikâyesinin kısa bir özetini vererek
başladı. Anlatım sorunları ekseninde
simurgdan Zeyd ve Amr sembollerine
geçişler yaparak, hikâye kişileri hakkında bilgiler veren Yeşil, geleneksel
anlatılardaki “ben”in modern edebiyatta
kullanılan “ben”in farklı olduğunu söyledi. Kamil Yeşil karakterlerin seçimlerinde
de farklılık olduğunu belirterek, “Yazar
yani “anlatıcı kişi”, “ben” dediğinde,
geleneksel hikâyede ve modernizmin
ilk zamanlarında okuyucu bu “ben”den
yazarı anlamıştır. Doğrusu yazar da
kendini kasteder bu sözüyle. Modernizmin esas olarak kavranmasından sonra
ve yapısalcığın da yönlendirmesi ile
hikâyede “ben” diye konuşan kişinin yazar olmadığı, onun “anlatıcı-ben” olduğu
fark edilmiştir. Doğrusu hikâye okuyucusu bunu yıllar sonra fark etmiştir.
Belki hâlâ fark edemeyenler de vardır.”
şeklinde konuştu.
Türk Hikâyesinde “Ben” Kimdir?
Türk hikâyesinin son 30 yılı hakkındaki değerlendirmelerini TYB Hikâye
Ödülleri ekseninde yapan Kamil Yeşil,
bu dönemde “Ben”in bunalımları, arayışları, ideolojisi, toplum, insan ve eşya
tasavvuru”nun hâkim temalar olduğunu belirterek, dilin inceltilmiş yapısı
içerisinde ben ile bencilliğin birbirine
geçebildiğini ifade etti. “Sait Faik’te
“ben” aslında ‘O’dur. Sabahattin Ali’de
de ben “O”dur. Mustafa Kutlu’da bütün
yönleriyle “ben” “milletimizdir.” Rasim
Özdenören’de ben, “iç ben”dir. İsterseniz
siz buna “tasavvufun şekillendirdiği
ben” diyebilirsiniz. Rasim Özdenören’in
D. Mehmet Doğan, Osman Yüksel
Serdengeçti’nin fikir dünyasının geniş
8
Hikâye ve
Romanımızın 30 Yılı
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
‘ben’leri dünyayı aşar, öteye uzanır.”
diyen Kamil Yeşil, geçmiş dönemlerdeki
diyalog esaslı hikâyelerin bu dönemde
monologa çevrildiğini kaydetti.
Son 30 yılda hikâyelerin monologa
dönmesinin üç sebebi olduğunu
vurgulayan Yeşil, öykücüler ve öyküler
üzerinden verdiği örneklerle bunun
sebeplerini inceledi.
Toplantıdaki ikinci konuşmacı Firdevs
Canbaz Yumuşak ise son 30 yılda
hikâyenin önemli bir atılım içinde olduğunu, bu dönemde kadınların hikâye
konusunda gözle görülür bir biçimde
yoğunlaştıklarını ve vasıflı örnekler verdiklerini açıkladı. Yazar, konuşmasının
başında kadınların yazı hayatındaki, kamusal hayattaki konumu hakkında kısa
bir giriş yaparak, “Batı” menşeili olan
feminizmle kadınların kamusal hayatta
görünmesinin aynı olmadığını söyledi. Feminizmin bu toprakların değer
yargılarıyla uyuşmadığının altını çizen
Firdevs Canbaz Yumuşak, Türkiye’de
toplumsal hayatta kadınların daha aktif
ve önemli görevler aldıkça toplumun
ilerleme kaydedeceğini vurguladı. Bu
bağlamda kadınların yazdıkları metinlerin belirgin bir şekilde çeşitlenmesiyle,
o türdeki açılımın ve katkıların çok
belirginleştiğini ifade eden Canbaz Yumuşak, Türk hikâyesinin son döneminde
bunun ağırlığının iyiden iyiye arttığını
kaydetti.
Türk hikâyesinde kendisinin önemli
ölçüde etkilendiği hikâyecilerin başında
Cihan Aktaş’ın olduğunu belirten yazar,
ayrıca Ayfer Tunç’un da hikâyeye önemli
katkılar sağladığını, onun ilk kitabından son kitabına kadar, özgün konu ve
temalar, farklı ve çeşitli anlatım yolları
kullandığını vurguladı.
Türk Romanıyla Türk Düşüncesi
Paraleldir
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
Toplantının yöneticisi Ercan Yıldırım
da Türk romanının son 30 yılı ile ilgili
değerlendirmelerde bulundu. Türk
romanının Türk düşüncesinden farklı
ele alınamayacağını söyleyen Yıldırım, Türk modernleşmesine romanın,
düşünceden daha çok katkı sağladığını
vurguladı. “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın
Huzur, Peyami Safa’nın Fatih Harbiye
gibi romanlarında gördüğümüz Doğu –
Batı ikiliği ve bireyin cemaati ile kendisi
arasında kalmışlığı düşüncede de kendini gösterir. Tematik olarak doğunun
idealizmiyle, batının hızlı ilerlemeciliği
karşısında bireyin daha fazla direnemediği görülür.” diyen Ercan Yıldırım,
Türk düşüncesinin siyasal ve bürokratik
yapıdan farklı bir kulvar açamadığının
altını çizdi.
Türk romanı ve düşüncesinin refleksleriyle birlikte hareket ettiği için bu
toprakların insanlarını yakalayamadığını söyleyen Ercan Yıldırım, dünya
sisteminin Türk ruhunu bizden daha
iyi çözümleyebildiğini vurgulayarak,
“Türkiye’nin ruhunda İslam dışında başka bir unsur yoktur. Çok partili sistem ve
bir takım İslâmi gevşeklikler, ‘kontrollü
denetimler’ döneminin başladığını
gösterir. Reşat Nuri’nin Yaprak Dökümü, Miskinler Tekkesi, Yakup Kadri’nin
Ankara’sı, Kemal Tahir’in Kurt Kanunu
romanlarında izlediğimiz, toplumu
oluşturan kurumların, aile ve cemaat
yapılarının ayrılması bir anlamda Yorgun
Savaşçı, Ateşten Gömlek, Küçük Ağa’ya
rağmen gerçekleşmiştir. İstiklal Harbi’ni
gerçekleştiren ruh, Mehmet Akif’i yüklü
miktardaki ödülü reddedip, Ankara
ayazında paltosuz dolaştıran ‘şey’, yeni
Türk devletiyle birlikte kaybolmuştur.
Türk düşüncesi Cumhuriyet’in ürettiği
kültürün dışına çıkamadığı için bu ruhu
yakalayamamıştır. Türk romanı, İstiklal
Harbi’nde teğet geçtiği ruhu bir daha
hiç görmemiştir.” şeklinde konuştu.
Toplantının sonunda Hikâyeci Rasim
Özdenören’de roman ve hikâyeyle ilgili
görüşlerini kısaca aktardı.
OCAK - ŞUBAT 2009
9
Yazar Okulu’nda
14. Dönem
Y
azar Okulu’nun 14. dönemi 23 Şubat Cumartesi
günü açılış dersi ile başladı. Türkiye Odalar ve
Borsalar Birliği konferans salonunda düzenlenen açılış dersine yeni ve eski öğrencilerin yanı sıra
çok sayıda dinleyici de katıldı. Açılış dersinde ilk konuşmayı TYB Genel Başkanı Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç
yaptı. Kırlangıç, konuşmasında Yazar Okulu faaliyeti
hakkında bilgi vererek, Türkiye’de mevcut üniversite
zihniyeti üzerinde durarak, üniversitelerdeki özgürlük anlayışını eleştirdi.
Şiirimizin 30 Yılı
S
eyyid Usûl Kültür Merkezi semahanesinde gerçekleştirilen Paneli şair
Osman Özbahçe yönetti. Konuyu
söz konusu 30 yıl içinde şiirlerini ve şiir
kitaplarını yayınlamış şairlerden Enis
Akın, Hakan Şarkdemir ve Murat Üstübal
tartıştı.
Enis Akın, son 30 yıl ayrımının günümüz
şiirinin tartışılmasını sağlayacak faydalı
bir adlandırma olabileceğini belirterek
sözlerine başladı. Son 30 yılın anlaşılması
için özellikle 1950’li yıllardan başlayarak
TYB Şeref Başkanı D Mehmet Doğan da konuşmabugünlere gelmenin gerekliliğini vursında Yazar Okulu düşüncesinin, 28 Şubat baskı
guladı. Konuşmasında sıkı bir son 50 yıl
dönemine bir tepki olarak, bir bakıma özgür düşünce
özetlemesi yapan Akın, günümüz şiirinmektebi şeklinde ortaya çıktığını söyledi. “İstiklal
de deneysel ve görsel şiirin öne çıkmaya
Marşımızı ve yazarını inciten çeyrek aydın bile olamabaşladığını; ama bu tarz çalışmaların
yan bir emekli” diye tavsif ettiği kişiyle ilgili konuya
henüz kendilerini yerleştirebilecekleri bir
temas eden Doğan, M. Akif ve İstiklal Marşı konubağlam oluşturamadıklarını belirtti.
sunda konuşan kişinin asgari bilgi ve kültür düzeyine
sahip olması gerektiğini, söz konusu yazıda bunun
Her şiir içinde bulunduğu zamanla
görülmediğini söyledi.
değerlendirilmelidir diyen Enis Akın,
1978’den bu yana son 30 yılın kendisi
Açılış dersini vermek üzere AK Parti İstanbul Miliçin çok önemli; ama Türk şiiri için pek
letvekili ve Yazar Reha Çamuroğlu kürsüye geldi.
önemli olmadığını söyledi. Enis Akın
Çamuroğlu, “Türk Tarih Yazıcılığını Yeniden düşünkonuşmasına şöyle devam etti: “Çünkü
mek “ konulu dersine “Ben sizi bilgilenmek için değil,
son 30 yılın o kadar “önemli olmaması
kafanızda sorular bırakmak için konuşacağım” diye
bu dönemin kendine özgü potansiyebaşladı. Tarih öğrenmeye Emin Oktay tarafından yazılinden çok, ondan önceki 20 yılın çok
lan ve okullarda okutulan tarih kitabıyla başladığını,
önemli olmasıyla ilgilidir. 1958’den
sonraki öğrenim hayatında bu kitabın olumsuzluksonrasının büyük önemi, son 30 yılın
larını silmeye çalıştığını söyleyen Reha Çamuroğlu,
önemini gölgede bıraktı. 1955 ile 1965
Osmanlı tarihinin bu şekilde doğru anlaşılmasının
arasında, Türkçede sadece Türk Şiiri
mümkün olmadığını belirtti.
için değil, dünya şiiri için de çok önemli
işler yapıldığına inananlardan biriyim.
Çamuroğlu, “Osmanlı Viyana’ya yüz elli bin kişi
götürdü. Bu düzenli bir ordu. İhtiyaçları, beslenmesi, Dolayısıyla, son 30 yılı anlamak için son
50 yıla kısaca bakmak istiyorum; ancak
silahları… Bu kadar insanın Viyana’ya salimen ulaşönce, bir noktayı belirtmek isterim. Bu
tırılması bugün bile kolay değil. Osmanlı yenildiği
konuşmamda, 70’ler, 80’ler, vb. birtakım
dönemler de bile çağının teknolojisine sahipti.”
isimlendirmeler kullanacağım; ancak,
şeklinde konuştu.
10’ar yıllık dilimler hâlinde, 80 kuşağı, 90
10 hafta sürecek 14. dönem yazar okulu seçkin bir kuşağı, 2000 kuşağı gibisinden bütünöğretici kadrosuyla eğitime tamamladı: Prof. Dr.
lükler olduğuna inanmıyorum; ancak
Hakan Poyraz: Felsefeye giriş, Prof. Dr. Mümtaz’er
80’lerde yazılan şiir ile 90’larda yazılan
Türköne: Siyaset bilimi, Sadık Yalsızuçanlar: Edebiyat şiir belirgin biçimde farklıdır, bu farkı
ve İletişim, Prof.Dr. Nurettin Demir: Dil Bilimi ve Angörmeye ihtiyacımız var.”
lam Bilimi, Doç.Dr. Ertuğrul Yaman: Yazma Teknikleri,
Postmodern Şiir
Yard. Doç. Dr. Levent Korkut: Türk Anayasacılığı ve
Yeni Anayasa Anlayışları, Prof. Dr. İlhami Güler: Din ve
“Postmodern Türk Şiiri” başlıklı konuşDüşünce.
masında Hakan Şarkdemir, modern şiirin
10
OCAK - ŞUBAT 2009
Orhan Veli’yle bittiğini (Orhan Veli ölür
ve modernlik biter!), İkinci Yeni olarak
bilinen şiirin, özellikle ilk döneminin
postmodern şiir sayılması gerektiğini
öne sürdü. Kavramlaştırmasına Sezai
Karakoç’u dayanak gösteren Şarkdemir,
1950’li yılların başlarına kadar modern
şiirimizin olgunlaşmasını tamamladığını
ve İkinci Yeninin ilk dönemiyle birlikte
çözülmeye başladığını ileri sürü. İkinci
Yeniyle gelen şiir Şarkdemir’e göre,
“modern olmaktan ziyade, modern
sonrasına aittir. Bizim ilk postmodern
şairlerimiz, İkinci Yeninin avangardlarıdır. Dönemin şairi, kendinden önceki
şiiri büyük ölçüde sindirmiş görünse
de, hem teknik, hem düşünsel anlamda
geleneksel zeminin bütünüyle dışına
çıkmayı başarmıştır. Modern Türk Şiirini
‘gerçeklik’ kavramı üzerinden okuyan Sezai Karakoç, teorik anlamda ilk hamleyi
yapar.”
Kültür Kervanı Edirne’de: Veysi Erken, Ercan Yıldırım, Selim Cerrah,
Akif Işık, İ. Ulvi Yavuz, Hakkı Acun, D. Mehmet Doğan, S. Lütfi
Şengül, Ahmet Köseoğlu, Ali Sali.
Gündem
T
Edirne’den Ardahan’a
Kültür Kervanı
Karakoç’un postmodernizmin günümüzdeki tanımlarına o dönemde bile son
derece yaklaştığını söyleyen Şarkdemir,
“Karakoç bunları söylerken henüz Batı’da
bile bir postmodernizm tartışması yoktur,” diyerek bu yıllarda modern şiirimizin
zemininde büyük bir kırılmanın meydan
geldiğini, böylece şiirimize modern şiir
anlayışının istikametinin dışında, yeni bir
alan açıldığını söyledi.
ürkiye Yazarlar Birliği’nin düzenlediği “Edirne’den Ardahan’a Kültür
Kervanı” Edirne’de düzenlenen
sempozyumlarla başladı. Ankara’dan
kalkan otobüs önce İstanbul’da kısa
bir ara verdi ardından Edirne’ye ulaştı.
Edirne’deki “Rumeli Fatihi Gazi Süleyman
Paşa ve Rumeli’nin Fethi” bilgi şöleni açılış töreni 21 Mayıs’ta Halk Eğitim Merkezi
Salonu’nda yapıldı.
Değişimin neyle ve nelerle gerçekleştiğine dikkat etmenin günümüzü anlamada
en önemli unsur olduğunu belirten
Murat Üstübal, modern Türk şiirini, ben
ve ötekinin ilişkisinin olgunlaşması
üzerinden okumak gerekiyor dedi: “Türk
şiirinin son 30 yılı nitelemesini yaptığımız zaman beni daha çok ilgilendiren
Türk şiirinin son 30 yıldaki gelişimi ya da
değişimi olmuştur. Son 30 yılın sosyal ve
siyasi dinamiklerinden bağımsız değildir
bu da. Seksenlerden bu yana Türk şiiri de
sosyal bir sancının ve kaygının olgunlaşarak kendini dışta tecrübe ederek ifade
etmesi ve aynı zamanda zihnin kendi bedeniyle de buluştuğu bir dünyanın şiiri
olması nedeniyle yabancılaştırıcı değil,
praxisi olan bir şiirdir.”
Bilgi şöleni açılış törenine Edirne Valisi
Mustafa Büyük, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Enver Duran ve vatandaşlar
katıldı. Sempozyumun açılışında TYB
Vakfı Müdürü Ahmet Fidan TYB’yi tanıtan
bir konuşma yaptı. Fidan konuşmasına
Türkiye Yazarlar Birliği’nin tarihi, misyonu
hakkında bilgiler vererek başladı. TYB’nin
1978 yılında farklı kesimlerden 14 yazar
tarafından “Yazarlar Birliği” adı ile kurulduğunu, 1985 yılında Bakanlar Kurulu
kararı ile “Türkiye” ismini aldığını söyleyen Fidan, Danıştay’ın uygun görüşü ile
“kamu yararına çalışan dernek” statüsü
elde ettiğini ifade etti. TYB’nin hep ilkleri
ifa ettiğini açıklayan Fidan, birliğin gelenekselleşmiş faaliyetleri ve teşkilatlanması hakkında bilgiler verdi.
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Edirne’de Rumeli Fatihi Süleyman
Paşa’ya adanan şölen
Tarihimizin dönüm noktalarından birisi
Rumeli’nin Fethi ve bu fethi gerçekleştiren Gazi Süleyman Paşa, yaptıkları ve
geride bıraktıkları ile çok az tanınan
tarihi ve önemli bir şahsiyettir. O gerçek
bir kahramandır. Ben öyle inanıyorum ki
bu şölen için harcanan emek ve gayretler asla boşa gitmeyecektir. Şölen
sonunda ortaya çıkacak kitabı okuyanlar
Rumeli’nin fethini ve bu fethi gerçekleştiren Gazi Süleyman Paşa ve arkadaşlarını, yaşadıkları dönemi ve o dönemin
olaylarına şahit olacak ve hayranlıkla yad
edeceklerdir. Çünkü Gazi Süleyman Paşa
ve dönemi hakkında şimdiye kadar derli
toplu bir kitap henüz yazılmamıştır.”
Şölenle ilgili bilgiler veren Ahmet Fidan,
şölenin yeni ufuklar açacağını belirtti.
Fidan gerek şölen gerekse “Edirne’den
Ardahan’a Kültür Kervanı” için bazı kişi,
kurumların desteğini aldıklarını vurgulayarak, Bilhassa İlim Yayma Cemiyeti ve
Seçil Giyim’e teşekkür etti.
Trakya Üniversitesi Rektörü Enver Duran,
Edirne’nin Trakya Üniversitesi vasıtasıyla
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
kültüre açıldığını ve köklerini bulmaya
doğru önemli yol aldığını söyledi. Duran
Edirne’nin son yıllarda özellikle “Adrianapolis” olarak anıldığını bunun yanlış olduğunu söyleyerek, Edirne’nin ilk olarak
Üsküdama (Trakların Başkenti) şeklinde
kurulduğunu ve ancak bu şekilde tarihlendirme yapılabileceğini kaydetti. Trakya
Üniversitesi’nin kültürümüze önemli
katkılar yapmak için çaba harcadığını
belirterek, bu amaçla gayret gösterdiklerini, Balkanlar’da çalışmalar yaptıklarını
söyleyerek, “Üsküp’te bir bayan bize ‘neredesiniz?’ diye sordu. Oralara gitmeliyiz,
tabi savaş için değil, kültür için. Valimizin
kültürden gelmesi bizi cesaretlendirdi.
İnsanımıza, toprağımıza, kültürümüze sahip çıkmalıyız. Bunlara sahip çıkmayanın
şerefinden, çıkmayanın bağımsızlığından
söz edilemez.” şeklinde konuştu.
Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TYB
Edirne Temsilcisi Prof.Dr. Recep Duymaz da yaptığı konuşmada, Türkler’in
Anadolu’ya gelmesi ve Trakya’nın
Rumeli’nin İslâmlaşması konusunda
Süleyman Paşa’nın önemli rolü olduğunu söyleyerek, Türkler’in gittikleri
yerleri imar ettiklerini vurguladı. İlim
Yayma Cemiyeti Başkan Yardımcısı Selim
OCAK - ŞUBAT 2009
11
Kültür Kervanı
önemi ve yeri”, Veysi Akın’ın “Osmanlı kaynaklarına göre Gazi Süleyman Paşa’nın
ölümü, defni ve türbesinin günümüze
kadarki durumu” ile tamamlandı.
23 mayıs Cuma günkü ilk oturumda Rıdvan Canım “Bir şehir medeniyeti: Edirne”,
Haşim Şahin “Osmanlı’nın kuruluşunda
fakihlerin ve dervişlerin rolü”, Hamza
Gündoğdu “Edirne üç şerefeli camii” bildirilerini sunarken, ikinci oturumda Sıddık
Çalış “Osmanlı beyliğinin Anadolu’dan
Rumeli’ye göç ettirdiği ilk türk toplulukları”, Ahmet Yiğit “14.-15.yy da Türk
yerleşmelerinde Edirne mahallelerinin
rolü”, Sedat Sayın “Safiye Erol’un gözüyle
Edirne “ başlıklı bildirilerini sundu.
Edirne Valisi Mustafa Büyük, Muhsin Mete, Âkif Işık, Hakkı Acun, S. Lütfi Şengül, İ. Ulvi Yavuz.
Cerrah konuşmasında TYB’nin yaptığı
bu çalışmayla önemli bir kültür köprüsü
kurduğunu söyledi. “Selimiye Cami’si
minaresiyle nakış nakış tekbiri haykıran,
estetiğin zarafetin simgesidir. Edirne’liler
çok şanslı. Burada olmaktan heyecanlı ve
mutluyum.” diyen Cerrah, kültürümüzü
korumamız için temel değerlerimizi muhafaza etmemiz gerektiğini kaydetti.
D. Mehmet Doğan: Hukuk İdeoloji
Bekçiliği Yapamaz
TYB Şeref Başkanı D.Mehmet Doğan
Osmanlı İmparatorluğu’nun yerleştiği coğrafyada “Pax Ottomanica” yani
“Osmanlı Barışı” tesis ettiğini söyleyerek,
“Bugün Osmanlı’nın terkettiği her yerde
sıkıntı vardır. Osmanlı adaleti temin etti.
İş mahkemeye düşerse adaletten endişe
etmemeliyiz. Hukuk sistemi ideoloji
bekçiliği yapamaz. Hukuğa uymaz bu.”
dedi. Doğan, bu bilgi şölenini Ankara’da
tasarlarken Ankara ile Edirne arasında
bağ kurmaya çalıştıklarını,Süleyman
Paşa’nın ilk önce Edirne’yi değil Ankara’yı
fethettiğini sonra Rumeli’ye geçtiğini,
Ankara – Edirne rabıtasının daha sonra
Hacı Bayram Veli tarafından sürdürüldüğünü hatırlatarak, II.Murat’ın Hacı Bayram
Veli’yi Edirne’ye davet ettiğini ve bugünkü eski camide ona kürsü tahsis ettiğini
belirtti. Süleyman Paşa’nın Edirne’yi
fethnin aynen Dandanakan, Miryakefalon
savaşları kadar ehemmiyet arz ettiğini
ifade eden Mehmet Doğan, Edirne’nin
12
OCAK - ŞUBAT 2009
fethinin İstanbul’un fethi için hazırlık
mahiyeti taşıdığının altını çizdi. Doğan,
Padişahların kılıç kuşanma törenlerini
Edirne’de yapmaya devam ettiklerini
kaydederek, “Biz tarihle ilgili tereddütlere
düştük. 70-80 yılık Türkiye’deki tarihi esas
saydık. Bizim tarihimiz binlerce yıllıktır.
Osmanlı tarihi engin bir deniz gibi büyük
bir zenginliktir. Siyasi sınırlar, kültürel
sınırları belirlemez. Tarihimizi unutunca
lehimize ve aleyhimize olanı unuturuz.
Hukuk sistemi ideoloji bekçiliği yapamaz.
Hukuğa uymaz bu. İdeolojik sebeplerle
parti kapatmak Türkiye’nin lehinde ve
aleyhinde olduğunu bilemeyeceğimiz
yanlış bir süreçtir. Osmanlı’nın hükmettiği topraklarda bugün 70 devlet var.
Edirne’de faaliyet yapmamız belki hayaldi
ama Selimiye’nin yapılması da II.Selim’in
rüyasına bağlıdır. Yapılan faaliyetleri
süreklileştirmek gerekir. Faaliyetler ancak
süreklilikle etkili olur” şeklinde konuştu.
Bolayır ve Gelibolu, Süleyman Paşa ve
Namık Kemal
TYB “kültür kervanı” 24 Mayıs Cumartesi
günü Kültür Kervanı’nın ikinci ayağı olan
Bolayır’a hareket etti. Süleyman Paşa ve
Namık Kemal’in kabirlerinin ziyaretinden
sonra, Yard.Doç.Dr. Ömer Çakır Namık
Kemal’in hayatıyla ilgili önemli bilgiler
içeren “Namık Kemal’in Gelibolu Mutasarrıflığı” konulu bir bildiri sundu.
Türkiye Yazarlar Birliği’nin Edirne’den
Ardahan’a başlattığı ‘Kültür Kervanı’ kapsamında Çanakkale’nin Gelibolu ilçesine gelen
birlik üyeleri ‘Rumeli Fatihi Gazi Süleyman
Paşa Bilgi Şöleni’nin Edirne’den sonraki
safhasını gerçekleştirdirler.
Atatürk Kız Meslek lisesi konferans salonunda gerçekleştirilen toplantıda, ‘Gelibolu’nun
Zenginliği’ ve ‘Gazi Süleyman Paşa’ konularında bilgilendirmede bulunulurken,
toplantı öncesinde konuşan Türkiye Yazarlar
Edirne Valisi Mustafa Büyük de TYB’nin
yıllardır kültürümüze önemli katkılar sağladığını vurgulayarak, şölenin Edirne’ye
büyük katkı sağlayacağını söyledi.
Kültür Kervanı Sempozyumunun ilk
gün oturumları, (ilk oturum) Yusuf Turan
Günaydın’ın “Gazi Süleyman Paşa’nın
kronolojik hayat hikâyesi”, Hakkı Acun’un
“Erken Osmanlı Mimarisi Özgün Yapıları:
Zaviyeler” ve “Tarihimizde Taşlar”, (ikinci
oturum) İbrahim Sezgin’in “Osmanlı devletinin kuruluş döneminde tasavvufun
Birliği Ahmet Fidan, toplantıda konuşulanların kitaplaştırılarak insanlara ulaştırılacağını
belirterek, ‘’Bu kitap Gazi Süleyman Paşayla
ilgili referans kitaplardan biri olacaktır.
Geçtiğimiz yıl Gelibolu Mevlevihanesi’nde
gerçekleştirdiğimiz konferanslar kitaplaştırılarak yayımlandı ve gerçekten Mevlana
ve Gelibolu Mevlevihanesi hakkında bilgi
edinmek isteyenlerin başvuru kaynaklarından biri oldu. Gazi Süleyman Paşa ile ilgili bu
kitapta umuyoruz ki büyük beğeni kazanacaktır’’ dedi.
Gelibolu kaymakamı Adnan Çakıroğlu ise
başlatılan ‘Bilgi şöleni’ çerçevesindeki ikinci
durakları olan Gelibolu’da Türkiye Yazarlar
Birliği üyelerini ağırlamaktan büyük onur
ve şölene ev sahipliği yapmaktan mutluluk
duyduklarını söyledi.
Çakıroğlu, yazılı kaynaklarda milattan önce
334 yılına kadar uzanan büyük geçmişi
boyunca bir tarih ve kültür merkezi haline
gelen yarımadanın, günümüzde adeta bir
açık hava müzesi durumda bulunduğunu
belirterek, “Türk mührünü vuran ilk kahraman Gazi Süleyman Paşa’nın, Vatan Şairi Namık Kemal’in ebedi istirahatgahları olan bu
toprakların, milli ruhun uyanmasına sahne
olan Çanakkale Savaşlarında da, bağrına on
binlerce şehidimizi almış olması, yarımadamızı daha da kutsal bir hale getirmiştir” dedi.
Araştırmacı Yazar ve Türkiye Yazarlar Birliği
Amasya temsilcisi Yusuf Turan Günaydın, Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa’nın Osmanlı
kroniklerinin ölüm tarihi konusunda birbirinden farklı tarihler kaydettiğini, kaynaklarda
yer alan tarihin ise 1357 yılı olduğunu,
araştırmacılara göre ise ölüm tarihinin 1360
yılı olmasının da kuvvetle muhtemel olduğunu söyleyerek, “Bu konuda da araştırmalar
sürüyor” dedi.
Selimiye Medresesi Avlusu: Latif Şengül, Mihsin Mete, İsmail Hacıfettahoğlu, Veysi Erken, Selim
Cerrah, Mustafa Büyük, D. Mehmet Doğan, Âkif Işık, Ahmet Fİdan, Yusuf Turan, Hakkı Acun.
ları, değerlendirmeleri ve bilgi sunmaları
çok hoştur. Bizde Türkiye Yazarlar Birliği’nin
Çanakkale’de yapacağı her türlü etkinlikte
destek olmak için elimizden geleni yapacağız.’’
söyledi:
Pamukkale Üniversitesi öğretim görevlisi
Yrd.Doç.Dr Veysi Akın ise Rumeli Fatihi Gazi
Süleyman Paşa’nın ölüm yerine dair bazı
kaynaklarda farklı yer adları geçtiğini, halk
arasında Gazi Süleyman Paşa ile ilgili çeşitli
rivayetlerin bulunduğunu, Orhan Bey’in
oğlunun ölümünden sonra Bolayır’a giderek
mezarını ziyaret ettiğini ve burada bir türbe
yapılmasını istediğini, Türbe’nin çeşitli
dönemlerde tadilat gördüğünü, Çanakkale
Savaşları sırasında da İngiliz gemilerinden
atılan toplar ile türbenin zarar gördüğünü
Düzenlenen etkinliğe Gelibolu kaymakamı
Adnan Çakıroğlu, MHP Çanakkale milletvekili Mustafa Kemal Cengiz, eski ulaştırma
bakanı Saadettin Bilgiç, belediye başkan
yardımcısı Selçuk Bartan’ın yanı sıra, çok
sayıda davetli katıldı.
Akın ayrıca konuşması sırasında, Gazi Süleyman Paşa türbesine ait tarihi fotoğrafları da
dinleyicilere izletti.
Bursa’da Yahya Kemal
Kültür Kervanı’nın Gelibolu’dan sonraki
durağı Bursa oldu. TYB Bursa Şubesi’nin
düzenlediği ve Mehmet Doğan ve Mustafa Muharrem’in birer bildiri sundukları
MHP Çanakkale milletvekili Mustafa Kemal
Cengiz, kendisinin arkelolog ve sanat
tarihçisi olduğunu, Çanakkale’nin tarihine
bu zamana kadar her zaman ışık tuttuklarını
ifade ederek şunları söyledi:
Bolayır’da Namık Kemal’in kabri.
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
‘’Ecdadımız tarih yapmaktan, yazmaya
fırsat bulamamış. Bizde 600 yıl sonra bunu
yazmaya çalışıyoruz. Araştırmacılarımızın
gerçekten Avrupa’nın kapılarını bize açan
Gazi Süleyman Paşa’nın Avrupa’ya ayak
bastığı ve yattığı bu topraklarda onu anma-
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
(Yeni̇ Şafak 27 Mayıs 2008)
OCAK - ŞUBAT 2009
13
Kültür Kervanı
Kayseri: Y. Turan Günaydın, Mustafa Özçelik, Mümtan Sarıçiçek, Nevzat Özkan, Hülya Argunşah.
“Yahya Kemal’in vefatının 50. yıldönümü”
toplantısının akabinde bilgi şölenlerine
Eskişehir’de devam edildi.
Türkmen Yahya Kemal’in şiir dünyasındaki yerine kısaca temas ettikten sonra sözü
tebliğ sunacak konuşmacılara bıraktı.
Eskişehir’de Osmanlı’nın Kuruluş Devri
Oturum başkanlığını Prof. Dr. Nevzat
Özkan, bilgi şöleninde ilk sözü Mustafa Özçelik’e verildi. Özçelik’in, Yahya
Kemal’in musiki anlayışını izah ettiği
konuşmanın ardından ikinci olarak Prof.
Dr. Hülya Argunşah tebliğini sundu.
Argunşah, Yahya Kemal’in tarih anlayışını
izah ederek Yahya Kemal’in Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp’tan ayrıldığını anlattı.
Argunşah, Yahya Kemal’in tarih, coğrafya
ve insan arasında ilişki kurduğunu ve
tarihimizi 1071’deki Malazgirt savaşı ile
başlattığını belirtti. Yrd. Doç. Dr. Mümtaz
Sarıçiçek’in Yahya Kemal”i medeniyet
şairi olarak nitelendiren, Yusuf Turan
Günaydın’nın Yahya Kemal’in rubaîlerini
Nazım Hikmet’in rubaîleriyle karşılaştıran
konuşmalarının ardından Kültür Kervanı
Sivas’a doğru hareket etti.
Edirne, Gelibolu ve Bursa’daki şehir
gezileri Eskişehir’de de sürerken, bilgi
şöleninin son oturumu Yunus Emre
Kültür Sanat Merkezi’nde yapıldı. Ahmet
Fidan’ın TYB faaliyetlerini tanıtıcı konuşmasından sonra TYB Şeref Başkanı Mehmet Doğan bir konuşma yaptı. Doğan’ın
“Bugün Osmanlı’nın terk ettiği her yerde
sıkıntı vardır. Zira Osmanlının terk ettiği
yerlerde kurulan yetmişe yakın devlette
insanın merkeze alınmadığı görülmektedir. Hâlbuki Osmanlı adaleti temin etti.
Adaletine ideolojiyi bulaştırmadı.” şeklindeki sözlerinin ardından “Osmanlı’nın
Kuruluş Döneminde Eskişehir” paneline
geçildi. Oturum Başkanlığını Yrd. Doç.
Dr. Selahattin Önder’in yaptığı oturumda
sırasıyla Dr. Muharrem Bayar, Yrd. Doç. Dr.
Haşim Şahin ve Yrd. Doç. Dr. Musa Şahin
tebliğlerini sundu. Eskişehir’deki şehir
gezisiyle birlikte Kültür Kervanı’nın birinci
ayağı tamamlanmış oldu.
Sivas’ta Yavuz Bülent Bakiler
Sivas’ta Şair Yavuz Bülent Bakiler’e vefa
toplantısı vardı. TYB’nin kurucularından
Erzurum: Mehmet Törenek, Y. Turan Günaydın,
Rıdvan Canım, Erdoğan Erbay.
şair – yazar Yavuz Bülent Bakiler 72. yaşında memleketi Sivas’ta olacaktı.
Özen’in anlatımıyla gerçekleşti. Daha
sonra kürsüye gelen Bakiler, belediye başkanının yaptığı hizmetlerden
övgülerle söz ederken, üniversiteye ise
sitem etti. Üniversitelerin memleketteki edebiyat hareketlerine sahip çıkması
gerektiğini vurgulayan Bakiler “ Cumhuriyet Üniversitesi benim üniversitem
ne bana ne de bugüne kadar Türk
Kültürüne katkı sağlayan hiçbir arkadaşıma sahip çıkmadı. Üniversitenin bu
sorumsuzluğunu kınıyorum” dedi.
Şair Bakiler “Üniversite Bize Sahip
Çıkmadı”
“Yavuz Bülent Bakiler’le 72 yıl” adıyla
yapılan programda ünlü şairin şiirlerinden, hayatına kadar bir çok konu
ele alındı. Programda konuşan Yavuz
Bülent Bakiler, Cumhuriyet Üniversitesinin Türk Edebiyatına katkı sağlayan
hiç bir edebiyatçıya sahip çıkmadığını
söyledi.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı
İsmet Yılmaz, Türkiye Yazarlar Birliği
Genel Başkan Yardımcısı Celil Güngör
ve Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı
Mehmet Doğan’ın da katıldığı program
iki oturum şeklinde yapıldı. Kültür ve
Turizm İl Müdürü Kadir Pürlü’nün başkanlığında yapılan ilk oturumda Bilal
Tırnakçı, Berat Demirci ve Olcay Yazıcı
tarafından ünlü şairin, şiirleri ve hayatı
ele alındı. İkinci oturum ise Alim Yıldız
Başkanlığında, Eyüp Tanyıldız ve Kutlu
Kayseri’de Yahya Kemal
Kültür Kervanı’nın “batı yakası”nın başarılı
bir şekilde tamamlanmasından sonra
30 Mayıs Cuma sabahı “doğu cenahı”na
hareket edildi. Ahi diyarı Kırşehir’deki
Cuma namazıyla yola koyulan Kervan,
Kayseri’de düzenlenen “50 Yıl sonra Yahya
Kemal” sempozyumu arası verdi. Bilgi
şöleni TYB Kayseri Şube Başkanı Hüseyin
Türkmen’in açış konuşması ile başladı.
14
OCAK - ŞUBAT 2009
Çıldır: M. Atilla Maraş, Y. Turan Günaydın, D. Mehmet Doğan, Mustafa Özçelik.
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Gittiği her yerde Sivas bayrağını dalgalandırdığını söyleyen şair, konuşmasında Sivas’a sitemini de dile getirdi. Bakiler, Sivas’a Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan
sonra en fazla şiiri kendisinin yazdığını
belirtti. Programın sonunda şiir okuyan
Bakiler’i dinleyenler arasında oğlu Emrah ve kızı Aybala Bakiler’de vardı.
Erzincan’da Şiirli Bir Gün
Kültür Kervanı 1 Haziran 2008’de gönülleri fethe devam ve hafızaları tazelemek
üzere doğunun incilerinden olan can
şehir Erzincan’da faaliyetini şiir dinletisiyle devam ettirmek üzere yine yola çıktı.
Depremlerle gelen tahribatı üzerinden
atmaya çalışan şehir gezisinden sonra,
yoğun ilgi gören Kervan, M. Atilla Maraş,
Mustafa Özçelik, Mehmet Kurtoğlu,
Ayhan Uçar, T. Erdoğan Şahin, Ali Metin,
Metin Yıldırım, Şeyheddin Yalçınkaya,
Vehbi Yurt, Abdulvahap Akbaş’ın okudukları şiirler, musiki ziyafetinden sonra
Erzurum’a doğru hareket etti.
Çarum: M. Atilla Maraş, İ. Ulvi Yavuz, D. Mehmet Doğan, Çorum Valisi Mustafa Toprak, Belediye
Başkanı Turan Atlamaz, Kenan Yaşar.
Erzurum’da Erdem Bayazıt
Türkiye Yazarlar Birliği Erzurum Şubesi,
Şair Erdem Bayazıt’ı sanatının 50. yıl
dönümü dolayısıyla bir panel düzenledi. Şair Erdem Bayazıt’ın sanatta 50. yılı
dolayısıyla sanatçı dostlarının bir araya
geldiği panelde şairin sanat ve kültür
dünyasındaki yeri anlatıldı. Prof. Dr. Mehmet Törenek, Erdoğan Erbay, Mehmet
Atilla Maraş ve Yusuf Turan Günaydın’ın
sundukları tebliğlerin ardından Kültür
Kervanı’nı Erzurum ayağı da başarıyla
tamamlanmış olarak Çıldır’a doğru yola
çıktı.
Çıldır’da Akif İnan
Ermenistan ve Gürcistan sınırındaki serhat şehrimiz Çıldır gayretli bir başkana,
nefis bir göle, yine aynı güzellikte balık,
kaz ve kaymağa, elbette Âşık Şenlik’e
sahip. Bu en uçtaki kültür şehrinde TYB
Mehmet Doğan, Mehmet Atilla Maraş,
Mustafa Özçelik ve Yusuf Turan Günaydın
konuşmalarıyla Mehmet Akif İnan’ı andı.
Trabzon’da Şiir ve Edebiyat Sohbeti
Kültür Kervanı, Trabzon’da Kültür Sanat
Evi’ndeki “Şiir ve Edebiyat” başlıklı
sohbetin akabinde yine yeşilin bin bir
türlüsünün izlenebileceği Akçaabat,
Çarşıbaşı, Vakfıkebir, Beşikdüzü, Eynesil,
Tirebolu, Espiye ve Keşap ve Giresun’a
uğradı.
Giresun ve Ordu Molaları
Giresun’da Belediye Başkanı Hurşit
Yüksel’in çay molasından sonra Ordu’ya
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
yönelen Kervan Vali Ali Kaban’ın misafirperverliğinin akabinde son durak
Çorum’a ulaştı.
Kültür Kervanı’nın Son Durağı Çorum
Çorum Belediyesi’nin ev sahipliğinde Aşkın
E-Hali Dergisi tarafından organize edilen
programda şiir ve edebiyatın önemine vurgu yapılarak şiir dolu bir etkinlik gerçekleştirildi. Vali Mustafa Toprak, Belediye Başkanı
Turan Atlamaz, Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı
Başkanı D. Mehmet Doğan, Aşkın E-Hali
Dergisi Sahibi Kenan Yaşar, Türkiye Yazarlar
Birliği Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda
davetlinin katıldığı programda birbirinden
güzel şiirler şairlerin dilinde can buldu.
Aşkın E-Hali Dergisi Sahibi Kenan Yaşar, Belediye Başkanı Turan Atlamaz, Türkiye Yazarlar
Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Fidan
ve Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı
Mehmet Doğan’ın konuşmalarıyla başlayan
programda ilk olarak Şanlıurfa eski Milletvekili Şair M. Attila Maraş şiirlerini seslendirdi.
Attila Maraş’ın ardından sahneye çıkan
Metin Demirci, Ali K. Metin, Paşa Çeten,
Mustafa Özçelik, Ramazan Yaşar, Halit
Yıldırım, Mustafa Balyaz, Kenan Yaşar,
Abdulvahap Akbaş, Hüseyin Kır ve Mehmet Kurtoğlu birbirinden güzel şiirleri
dinleyenlerle paylaştı. Medin Demirci, Ali
K. Metin, Paşa Çeten, Mustafa Özçelik, Ramazan Yaşar, Halit Yıldırım, Mustafa Balyaz,
Kenan Yaşar, Abdulvahap Akbaş, Hüseyin
Kır ve Mehmet Kurtoğlu birbirinden güzel
şiirleri dinleyenlerele paylaştı.
OCAK - ŞUBAT 2009
15
Ankara’dan Ardahan’a
Kırşehir Aşıkpaşa Türbesi Önü: İ. Ulvi Yavuz, D.
Mehmet Doğan, Belediye Başkanı Halim Çakır,
Ahmet Fidan, Vahap Akbaş, Cihat Şimşek,
Arkadakiler: Mustafa Özçelik, Celil Güngör,
Veysi Erken, Ali K. Metin, Mehmet Kurtoğlu.
30 Mayıs Cuma
“Edirne’den Ardahan’a kültür kervanı”nın ikinci
merhalesi Ankara’dan TYB önünden başlıyor...
Otobüs hazır. Herkes geldi.
D. Mehmet Doğan, İ. Ulvi Yavuz, M. Atilla Maraş,
Muhsin Mete, Ahmet Fidan, Celil Güngör, Veysi
Erken, Y. Turan Günaydın, Ali K. Metin, Âdil
Şen, A. Vahab Akbaş, Selim Cerrah, Mehmet
Kurtoğlu…Yolda katılmalar olacak. Bir yolcu
bekleniyor...
09.45 Mustafa Özçelik Kütahya’dan trenle geldi ve
yolculuk başladı..
Aşti önünden Samsun yoluna. İlk durak Kırşehir.
12.15 Kırşehir Belediye Başkanı Halim Çakır’dan
sıcak karşılama.
Yeni yapılmış Osmanlı tarzı, içi mermer kaplı
camide cuma namazı.
Belediyenin sosyal tesislerinde yemek. Çorba,
haşlama et, pilav, baklava
Başkanla şehrin sokaklarında yürüyüş. Âhi Evran
türbesini ziyaret. Kaldırım inşaatları, Caca
Bey medresesi. Şimdi cami olarak kullanılıyor.
Rehber Caca Bey’in astronomik araştırmalar
için yapıldığını ısbata çalışıyor. Köşe
kuleleri güya bir füzenin hareket safhalarını
gösteriyormuş! Caca Bey bahçesinde çay.
Başkan belediyenin kadın merkezini gösteriyor.
Bizi yola vurmak için şehirlerarası yola
çıkarıyor.
Âşık Paşa türbesini ziyaret. Türk diline kimesne
bakmaz idi...
Türbe onarılmış. Âşık paşa’nın “öztürkçe”
yazdığı dışarıdaki tabelada yazıyor. M.
A. Maraş buna dikkat çekiyor. “Öztürkçe”
1930’dan sonra ortaya atılmış bir kavram!
Başkana, Vedat Güneş’e ve Âdil Şen’e veda
ediyoruz.
16
OCAK - ŞUBAT 2009
17.30 Kayseri girişinde, Pastırmacılar Parkında
Kayseri Şubesininkarşılaması. Başkan Hüseyin
Türkmen, yemek.
Atilla yemeğe itiraz ediyor. Ona tavuk pirzola
geliyor.
Dışarıda fotoğraf çekimi ve şehre hareket.
Otel Çırağan. Giriş arkadan. Önünü dükkân
yapmışlar. Kayseri usulü! Oda büyük fakat
zevksiz, kullanışsız.
20.00 Ticaret Odası Salonunda toplantı. “Elli Yıl
Sonra Yahya Kemal”
Hüseyin Türkmen, Ahmet Fidan ve D.Mehmet
Doğan’ın konuşmalarından sonra oturum
başlıyor. Programdakilere ilaveten Y. Turan
Günaydın konuşuyor. Bilhassa Hulya hanımın
tebliği çok güzel.
Toplantıdan sonra otelde çay. Bekir Oğuzbaşaran’la
üstad mevzuu.
31 Mayıs Cumartesi
08.30 Hüseyin Türkmen Kayseri’nin yeni mesire
yerlerini gezdiriyor. Kayseri evleri şehirde
yok edildikten sonra buraya bir Kayseri evi
yapmışlar! Şehri yukarıdan temaşa. Hoş bir
manzara. Kayseri alabildiğine yayılmış...
09.00 Çevreyolundan Kayseri’ye veda...
12.00 Sivas’a varış. Üniversite kapısında bekleme.
Belediyeciler biraz geç geliyor. Sanayi’de Kirli
Ahmet’in tıpış köftesi. Çok meşhurmuş. Kültür
Bakanlığı müsteşarı geliyor. Çok mahviyetkâr
tavırlı.
12.00 “Yavuz Bülent Bakiler’le 72 yıl” toplantısının
yapıldığı salona varıldığında, Belediye başkanı
Sami Aydın konuşuyor. Müsteşar, Vali Muavini
ve TYB adına Celil Güngör’ün konuşması.
D. Mehmet Doğan, Edirne’den Ardahan’a
Kültür Kervanı faaliyeti için teşekkür faslında
en büyük teşekkürü Kültür Bakanına yapıyor.
“Bakan faaliyetimize beklenen desteği
vermeyerek bize sivil toplumun gücünü
gösterdi. Kendi gücümüzün farkına vardık.
Bakanlıktan bir kuruş destek almadan bu
faaliyeti yürütüyoruz...”
Panel başlıyor. A. Turan Alkan yok. Türkçe
Olimpiyatlarına gitmiş.
Böyle bir toplantının İstanbul’da veya
Ankara’da değil memleketinde yapılmasını
isteyen ve bunun için İstanbul’dan gelen Yavuz
Bülent Bakiler konuşuyor. “Bin tane reyim olsa,
hepsini bu başkana veririm. Başkanımız Sivas’a
çok güzel hizmetler yaptı...”
Cebeci Camii şiirini Üstad’a okumuş. Üstad
Necip Fazıl telkin değil, tebliğ şiiri olmuş
demiş...
Müsteşar Kültür Bakanlığı adına Yavuz Bey’e
ödülü (?) veriyor. Aynı ödülü Fazıl Hüsnü
Dağlarca’ya bakan vermiş. TYB’ye destek
verilmemiş ama, Türkiye’yi dışarıda temsil
eden Trovaya yüklü para verilmiş!..
Bildik plaketler dağıtılıyor...
Tarihî eserler gezisi. Gök Medrese’de hummalı
bir restorasyon. Firuzenin dönüşü... Taç
kapının üstünde beyaz mermer...
Ulu Camiin minaresi eğiliyor. Çifte minare
sonraya bırakılmış, Şifahiye restore ediliyor.
Buruciye’de kalabalık büyük bir çayhane. Hat,
tezhip, ebru, el sanatları vb. odaları.
Başkan yaptıklarını gösteriyor. Kızılırmağın bir
kolu üzerine yeni yapılan mesire yeri.
Abdurrahman Gazi’den şehri temaşa. Sivas
müthiş yayılmış. Mamur bir şehir manzarası
arz ediyor.
Akşam Paşa Bahçesi’nde yemek. Şehre
10 km. uzaklıkta belediyenin ihya ettiği
güzel bir mesire yeri. Gece karanlığında
“Boğaz Köprüsü”, su sesi, kocaman yıldızlar...
Anadolu’da hoş bir gece atmosferi.
Terasta sohbet. Yavuz Bey, 100. Yıl Bürosundan
bahsediyor. Fıkralar anlatıyor. Üstad ve
Serdengeçti’den...Berat Demirci de masada.
23.00 Otele geliş. “Buruciye”cilerle şehrin
kahvesinde sohbet.
1 Haziran Cumartesi
07.00 Kalkış. Pencereden Ulucamiin eğik minaresi,
Gökmedrese ve Çifte minarenin çift minaresi
görülüyor. Kale ve yeşillik. Güzçel bir Sivas
resmi.
08.30 Sivas’tan hareket. Kızıldağ’da verilmeyen
mola...
Sivas: Kültür Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz, Yavuz Bülent Bakiler ve çocukları Aybala ile Emrah.
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Yolcunun Notları...
12.00 Erzincana muvasalat..Yeşilikler içinde. Araya
arayı misafirhaneyi buluş! Öğle yemeği.
Terzi Baba mezarlığını ziyaret. Abdürrahim
Efendi ve Paşa Dede’nin hayli mutantan
türbeleri. Şapka hadiselerinde idam
edilmeden ölen âlimin kabri.
1938 depremi tarihi tamamen silmiş. Bir
hamam, bir kapı harabesi belli belirsiz..
Kabristandan Ekşisu ve Esentepe mesiresine...
17.00 “Erzincan’da şiirli bir gün” başlıyor... Erzincan
temsilcisi İbrahim Özdemir, D. Mehmet Doğan
ve Ahmet Fidan’ın konuşmaları. Şiir okuyanlar
arasında bayağı artist şairleri var. Pleybek bile
yapıyorlar!
Erzincan basın ve kültür hayatına katkıda
bulunan Şefik Aras ve Ahmet Dumlu’ya plaket.
ERT’de Celil, Atilla, Mustafa ve Vahap
konuşuyor.
20.00 Akşam Yemeği. Başkan Mehmet Buyruk’la
konuşma. “Halk bizden artık sosyal ve kültürel
işler istiyor.”
2 Haziran Pazartesi
07.30 Erzincan’dan hareket. Cimin veya Üzümlü’de
İbrahim’in bağ evi. Cimin’e kadar otobüs,
oradan belediye minibüsü. Yamaçlarda
seyrediyoruz. Bizi cankurtaran takip ediyor!
Cimin’in belediye başkanı da geldi. Manzara
müthiş. Bisküvi, kete, çay...
09.30 Cimin’den hareket. Yol inşaatı dolayısıyla
beklemeler.
12.00 Aşkale’ye varış. Başkan Ahmet Yaptırmış’ın
makamında “Aşkaleli Ahmet Fidan faslı”... Y.
Turan Günaydın, D. Mehmet Doğan, İ. Ulvi Yavuz
ve M. Atilla Maraş Ahmet Fidan’ı anlatıyor.
Çaylar gidip geliyor.
13.30 Erzurum’a hareket. Meram’da cağ kebap.
Şehir gezisi. TRT Bölge müdürü Salih Lütfi
Şengül’ü ziyaret. Radyo konuşması: M. Atilla
Maraş, A. Vahab Akbaş, D. Mehmet Doğan.
Salih Lütfi Şengül Yunus Emre mezarına
götürüyor. Şehrin 4-5 km. yakınında bir köy
mezarlığı. Palandöken Belediyesi yakınlarda
bir kubbe kondurmuş. Üzerine de “Yunus
Emre’nin makamı değil, mezarı “yazdırmış...
Malûm, Yunus kabri, İbrahim Hakkı
Erzurumi’nin keşfi. Yunus Emre Erzurum’a da
yakışır..
Abdurrahman Gazi’de buz gibi suyla abdest ve
namaz. Üniversite bahçesinde dolaşma.
Sultan Emir Kebapçısında akşam yemeği.
Çifte minarenin yanında. Çevreye uyumlu
dükkanlar yapmışlar ama, koruma kurulu
yıktıracakmış..
Akşam kalınacak yerde toplantı. Büyükşehir
Belediye Başkanı Ahmet Küçükler de geldi. Pek
adeti değilmiş ama...
Ahmet Fidan ve D. Mehmet Doğan’ın
konuşmalarından sonra “Erdem
Bayazıt’a saygı” paneli. Başkan: Rıdvan
canım. Oturumdan sonra Çaykur Bölge
müdürlüğünün çay ikramı.
3 Haziran Salı
07.00 Üniversite önünden Rıdvan Canım ve
arkadaşını alış. Hasankale. Çobandede
köprüsünde resim. Kars’a varış. Namık
Kemal’in yaşadığı ev, köprü, hamam. Şeyh
Harakanî Türbesi. Buralara Malazgirt’ten önce
gelmiş. Yanında yeni cami, karşısında kiliseden
çevrilen cami. Bir türbe, etrafından yeni bir
hayat oluşturmuş.
Kütüphane yapılacak sur parçası.
Niyette Ani harabelerini ziyaret de var. Fakat
47 km. olduğunu öğrenince vazgeçiş ve
Çıldır’a hareket.
14.00 Çıldır’a varış. Göl müthiş. Etraf yemyeşil.
Çıldır Gölünün kenarında Gençlik ve Spor
tesisleri. Akçakale, ada gezisi. Suhara. Âşık
Şenlik’in türbesi. Başkan Åşık Şenlik’in şiirlerini
derlemiş. Şenlik hakkında izahat veriyor.
19,30 Belediye salonunda “Mehmet Akif İnan’ı
anma toplantısı”. Başkan’ın konuşması. Salon
tenha. Hava serin. Konuşmalar bir saatte
toparlanıyor. Selim Cerrah dua ediyor.
Akşam Gençlik ve Spor tesisinde yemek. Kaz
eti. Gece hayli soğuk. Kaloriferler yanıyor.
4 Haziran Çarşamba
07.30 Hareket. Ardahan’da belediyenin önünden
geçerken belediye başkanı ile karşılaşma.
Çıldır, Aşık Şenlik’in heykeli önünde.
Ayaktakiler: Mehmet Kurtoğlu, Celil Güngör,
İ. Ulvi Yavuz, Belediye Başkanı Nizamettin
Cooşkun, D. Mehmet Doğan, M. Atilla Maraş,
Selim Cerrah, Cihat Şimşek, Mustafa Özçelik.
Oturanlar: Y. Turan Günaydın, Vahap Akbaş,
Ali K. Metin, Veysi Erken.
Aşkale: Cihat Şimşek, Mehmet Kurtoğlu, Muhsin Mete, D. Mehmet Doğan, Veysi Erken, M. Atilla
Maraş, İ. Ulvi Yavuz, Ali K. Metin, Vahap Akbaş. Arkada: Ahmet Fidan, Mustafa Özçelik.
Beraber kaleye gidiş. Kaleyi askeriye boşaltmış.
Belediyeye geçmiş ama açamıyorlar.
Âdemin kaşarcı dükkânı. Burada kaşar ucuz.
Güze bal var.
09.00 Rize’ye hareket. Uzun ve dolambaçlı bir yol.
Şavşat’a doğru müthiş tabiat manzaraları.
Baraj inşaatı. Sahil yoluna iniş. Artvin’e uzaktan
el sallıyoruz. Sahile çıkıyoruz, hava değişiyor.
Ardeşen’de belediye başkanının çayı.
14.00 Rize Çaykur’da mola. Kurum Genelmüdürü
Ekrem Yüce uzun bir sunuş yapıyor.
Konuşmasını şiirlerle süslüyor. Zarar eden bir
müesseseyi kâra geçirmiş. Yeşil çay ikramı.
Yemek.
Rize’nin tepesinde ziraat bahçesi. Çeşitli çay
fidanları. Çaykur’un laboratuarı. Başkanın
beyaz çay ikramı. Beyaz çay, çay filizlerinin en
ucundan devşirilirmiş. Piyasaya verilmezmiş.
İkindi namazından sonra Rize’ye veda.
İyidere belediye başkanının çay ikramı.
Muhsin Mete memleketinde kalıyor.
19.00 Trabzon şubesinin ayarladığı Özel İdare
misafirhanesine iniş.
20.30 İlim Yayma Sultan Murat yurdunda D.
Mehmet Doğan’ın konuşması.
Çorba ve çiğ köfte.
5 Haziran Perşembe
10.00 Trabzon Sanat Evinde “şiir ve edebiyat
sohbeti”.
Sanat evinin bahçesinde öğle yemeği. Fidan
ve Celil kayıp. Kaptanoğlu piliavcısana
gitmişler. Trabzon turu. Boztepe’de Halil Nihat
Boztepe kütüphanesi kapalı. Ali Şükrü Bey’e
Fatiha…
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
OCAK - ŞUBAT 2009
17
Değerlendirme...
Bilgi Şöleni
Edirne’den Ardahan’a; Türkiye 2008
2008
’in baharında, mayıs
sonunda, Edirne’den
başlattığımız kültürel
bir yolculuk, Ardahan’a kadar uzandı. Haziranın ilk günlerinde Türkiye’nin doğu sınırlarında idik. Sonra, Karadeniz sahiline yöneldik
ve yola çıktığımız Ankara’ya böylece ulaştık.
Edirne’de baharın yaza dönüşmek üzere
olduğu görülebiliyordu, Ardahan’da ise
Çıldır Gölü’nün etrafını rengarenk çiçekler
sarmaya başlamadığına göre, henüz baharın
başlangıcındaydık.
Yol üzerinde Türkiye’nin belli başlı şehirlerinde ve bazı kasabalarında kervanımız konakladı. Edirne, Eskişehir, Kırşehir, Erzincan,
Rize, Ordu, Çorum mutedil büyüklükleriyle
gelecek yıllarda yapacakları atılımın beklentisi içindeyken, Bursa büyük şehirler içinde
sınırlarını zorlayan bir konumda göründü
bize. Bursa’dan sonra gelen büyük şehir
Kayseri “büyükşehir” olmanın zorluklarını
aşmanın kolayını bulmuştu. Erzurum büyükşehir statüsüne rağmen, henüz onu tereddütsüz kabuledilir kılabilecek bir konumda
değildi. Sivas ise büyükşehir olmamasına
rağmen büyükşehir havasındaydı. Aynı hisse
Trabzon’da da kapıldık. Fakat Trabzon’un büyükşehir nüfusuna sahip olması, fizikî şartları
dolayısıyla, daha büyük hayatî sıkıntılara yol
açabilecek gibi görünüyordu.
Yolda, elbette vilayet merkezi bir şehir olan
Ardahan’dan daha büyük ve mamur kasabalar görmüştük. Ardahan, Ermenistan ve
Gürcistan sınırlarında, ekonomik zorlukları
ve tabiat şartlarının güçlüklerini aşmanın
yollarını aramaya devam ediyordu. Tıpkı
kendisinden nüfusu daha fazla olan serhat
şehri Kars gibi... Hayvancılığın son yıllarda
cazibesini kaybetmesi, bu bölgenin nüfusunun batı vilayetlerine yönelmesine yol
açmıştı. Eskinin mamur köyleri, geriye kalan
küçük nüfuslarıyla yüzlerce yıllık hatıraların
bekçiliğini yapar gibiydi.
Gelişmenin merhaleleri
Türkiye için 1950 sonrası gerçek bir dönüm
noktası idi. İmparatorluğun 2. Abdülhamid
döneminde yenilenen altyapısı üzerine
gerçek anlamda Cumhuriyet’in yeni unsurlar eklemesi için bazı istisnalar dışında
1950’lere kadar beklenmişti. 1960 darbesi
bu gelişme ve modernleşme hamlesini
duraklatmıştı. Bazılarınca “gerici”, en azından
18
OCAK - ŞUBAT 2009
“muhafazakâr” addedilen ilk seçimli iktidar,
Demokrat Parti yönetimi, Türkiye’de gerçek
değişimin, ilerlemenin başlamasını sağlamıştı. İletişim, ulaştırma altyapısından, eğitimin
yaygınlaştırılmasına kadar hizmetlerin halkın
büyük bölümüne yayılmasına başlangıç
yapılmıştı. Tek parti dönemi ilköğretimi,
tamamen ideolojik sebeple yaygınlaştırırken, Demokrat Parti, orta ve yüksek öğretimi
objektif sebeplerle geliştirmeye çalışıyordu.
1960 duraklaması, 60 sonrasında kısmen
aşıldı. Fakat, yeni hamleler için Turgut Özal’ı
beklemek gerekiyordu.
İdeolojikleştirilmiş hukuk,
darbeci mantık
Turgut Özal, Cumhuriyet’in durağan yapısını
zorlayan hamlelerle bir daha geri dönülemeyecek başlangıçlar yaptı. Eğer, hukuk sistemi
ve bürokrasi objektif, rasyonel bir yapıya
kavuşturulabilse idi, Türkiye daha 1990’larda
gerçek bir sıçrama yapacaktı.
Hukuk ve ideoloji, daha doğrusu ideolojikleştirilmiş hukuk, darbeci mantıkla gelişimi
engelledi ve değişimin önüne barajlar koydu. Özal, başbakan olarak içine düştüğü sıkışıklıktan kurtulmak için cumhurbaşkanlığına
geçti. Şahsî rahatlığına rağmen, sistemin
tıkanıklıklarından duyduğu rahatsızlık onu
istifa edip tekrar siyasete atılma çizgisine
doğru çekiyordu. Yeni bir hamle için kolları
sıvadığı bir sırada vefat etti.
Rasyonelliğe direnen bürokrasi
Özal sonrası Türkiye rasyonelliğe direnen
bürokrasinin gelişmenin önünü kesmek için
açık darbelere göre farklılaştırılmış hamlelerine şahit oldu. 28 Şubat kafası, Türkiye’yi
1940’lara götürdü. Propagandayla böyle
bir tarih tekrarı mümkün olurmuş gibi bir
intiba uyandırıldı. Bir kaç yıl içinde bunun
imkânsızlığı ortaya çıktı ve 28 Şubata bulaşmış ve iktidar olmuş partiler sapır sapır döküldü. Bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat ancak 5 yıl sürmüştü! 1950’lerde DP, 1960’larda
Adalet Partisi ve 1980’lerde Anavatan Partisi
ne yaptıysa, Türkiye 2000’lerde de Ak Parti
ile onu yaptı. Halk darbecilere karşı sisteme
ağırlığını koydu. Şehirler durağanlığı kabul
etmiyor!
30 senedir Türkiye’nin belli başlı şehirlerini
görme fırsatımız oldu. Bu otuz yıl içinde,
gerçek değişimin seyrini görme imkânını
bulduk. İşte 2000’lerde Türkiye’nin şehirleri
büyük ölçüde altyapı problemlerini çözmüş;
yol, su elektrik meselelerini halletmiş, doğalgazla yeni bir yaşama kolaylığına kavuşmuş
olarak belediyelerden beklentilerini farklılaştırmış durumda. Yol boyunca görüştüğümüz
belediye başkanları, klasik belediye hizmetleri yanında, halkın dinlenme mekânlarına,
kültürel altyapı hizmetlerine yatırıma
yönelerek yeni bir anlayışı önplana çıkarma
çabası içindeydiler.
Tarihle modernliğin terkibi
Vakıfların bugüne kadar görülmemiş şekilde,
Türkiye’nin neredeyse bütün şehirlerinde
başlattığı restorasyon hamlelerini görmezden gelmek mümkün değildi. Modernliğin
yaşandığı şehirlerde, tarihin canlanması
gerçek terkibi açıkca gözler önüne seriyordu.
Hep perişan halde görmeye alıştığımız geçmişin abidevî eserleri, bütün haşmetleriyle
gözlerimizin önündeydi. Edirne’de onarılan
yapılar, artık büyük eserlerle birlikte daha
önemsiz yapıların bir arada canlanmasına
yol açıyordu. Şehirlerimiz, bütün insanlığa
medeniyet emaneti olan tarihî eserlerinin
bir zamanlar mezbelelik olan durumlarından
sıyrıldıklarını görüyorlardı. Şanlı mazinin
büyük geleceğe doğru hamlesi zihinlerde
yerine alıyordu.
Türkiye modernlikle tarihiliği birlikte harekete geçirme gücünü hiçbir zaman bu şekilde
bir arada bulamadı. Geleceğin güçlü Türkiyesini kurmak için gösterilen irade, milletin gittikçe artan desteğini alırken, bu rasyonel ve
objektif dönüşümün kendi iktidarlarına zarar
vereceğini, güçlerini sınırlayacağını kestiren
kesimler, subjektif ve irrasyonel tepkilerini
hukuku kullanarak ortaya koyuyorlardı.
Oligarşik iktidar merkezleri “kör kör parmağım gözüne” tutumları ile, çağın gerisinde
kalmış olan ideolojilerinin bu ülkenin yönetimini imkânsızlaştırdığını bir daha gözler
önüne serdiler. Böylece, ideolojinin mukabil
hamlelerle reddedilmesinin de yolu açılmış
oldu. Türkiye’nin önümüzdeki günlerdeki
gündemi, yönetimi güçleştiren, gelişmeyi
engelleyen bu irrasyonel ideolojidir, savaş
sonrası ideolojisidir, mağlubiyet ideoloijisidir! Bu ideolojinin yeri bundan sonra ancak
müzedir!
D. Mehmet DOĞAN
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Vefatının 50. Yıldönümünde
Yahya Kemal Üsküp’te
T
ürk edebiyatının en seçkin isimlerinden Yahya Kemal Beyatlı, ölümünün 50. yıldönümünde doğum yeri
Üsküp’ te çok yönlü bir programla anıldı.
Türkiye Yazarlar Birliği vefatının 50. yıldönümünde Yahya Kemal için çeşitli anma
programları düzenledi. Bu faaliyetin en
anlamlısı 30 Ekim – 1 Kasım tarihlerinde
şairin doğduğu yer olan Üsküp’te yapılan
Bilgi Şöleni idi. Proframda, Ahmet Hatipoğlu yönetimde TRT Türk Sanat Müziği
Korosunun, şairin şiirlerinden bestelenmiş şarkıların seslendirildiği bir konser
de yer alıyordu. Üsküp’teki program
çerçevesinde Bilgi Şöleni’nin ardından
şairin vefat günü olan 1 Kasım’da Üsküp
Muratpaşa Camii’inde Yahya Kemal için
mevlid okundu. Program kapsamında
Yahya Kemal’ in doğup büyüdüğü topraklarda kısa bir gezi de gerçekleştirildi.
Türkiye Yazarlar Birliği eski Yugoslavya
topraklarına, bağımsızlığını yeni ilân
etmiş bulunan Kosova’dan girdi. Hızlı
bir Priştine gezisinden sonra kafilenin
Kosova’da ilk uğrak yeri Sultan Murad
Hüdavendigâr Türbesi oldu. Bilgi Şölenine katılacak şair, yazar ve bilim adamları,
buradaki ziyaretten sonra Prizren’e hareket etti. Prizren’de bir müddet konaklayıp 1951’de Prizrenli Türklerce kurulan
Doğru Yol Derneği’ni ziyaret eden kafile,
dernek hakkında bilgiler aldıktan sonra
Üsküp’e doğru hareket etti.
“50 Yıl Sonra
Yahya Kemal Bilgi Şöleni”
Yahya Kemal’i anma programı kapsamında gerçekleştirilen ve Türkiye’nin yanı
sıra Kosova ve Makedonya’dan da tebliğcilerin katıldığı 50 Yıl Sonra Yahya Kemal
Bilgi Şöleni açılış oturumuyla başladı.
Açılış konuşması Türkiye
Yazarlar Birliği Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz tarafından
yapıldı. Yavuz, Türkiye Yazarlar Birliği’nin çabalarıyla
2008 yılının Yahya Kemal
Yılı olarak ilan edildiğini
açıkladı. Türkiye’nin Üsküp
Büyükelçisi Hakan Arslan
Okçal ise konuşmasında
Yahya Kemal’i bir “uluslararası değer” olarak diğer
kültürlere de kazandırma
gereğinden söz etti. TYB Şe-
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
ref Başkanı D. Mehmet Doğan ise yaptığı
konuşmada, Yahya Kemal’in doğduğu ve
ilk gençliğini geçirdiği Üsküp’ün şairin
bütün hayatını ve sanatını etkilediğini,
bu yüzden son gelişinin üzerinden 83
yıl geçtikten sonra böyle bir programın
gerçekleştirilmesi ile O’nu sevdiği şehrinde yaşatılmasının amaçlandığını söyledi.
Yahya Kemal’in Üsküp’te anılmasının
Yahya Kemal Yılı’nın en önemli faaliyetlerinden biri olduğunu kaydeden Doğan,
toplantının düzenlenmesinde emeği
geçenlere teşekkür etti.
OCAK - ŞUBAT 2009
19
Bilgi Şöleni
Açılışta Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan’ın gönderdiği mesaj da okundu. Yahya Kemal’in “kökü mazide olan
âtî” sözüne atıf yapılan mesajda, dünya
üzerinde kök salmış güçlü milletlerin
değerlerine sahip çıkan milletler olduğuna işaret ederek, Yahya Kemal’in “kökü
geçmişte olan gelecek” kavramlaştırmasıyla Türkiye’nin yol haritasını göstermiş
olduğuna dikkat çekti.
31 Ekim 2008 Cuma günü başlayan Bilgi
Şöleninin ilk üç oturumu aynı gün icra
edildi. Dördüncü ve son oturum ise 1 Kasım Cumartesi günü sabah 09.30 – 11.00
arasında yapıldı.
50 Yıl Sonra Yahya Kemal Bilgi Şölenine
katılan tebliğciler Yahya Kemal’in hayatının ve şiiri başta olmak üzere eserlerinin
farklı yönlerini dile getirdiler.
Kendi Coğrafyasında Yahya Kemal
Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu tarafından yönetilen birinci oturumun ilk
konuşmacısı Yrd. Doç. Dr. Abdülkerim
Dinç’ti. Dinç, Yahya Kemal’in doğup büyüdüğü dönemde Balkanlar’ın içinde bulunduğu siyasî ve sosyal duruma dikkat
çekerek başladığı konuşmasında, Yahya
Kemal’ in Üsküp’te yaşadığı ortama ve
aile hayatına dair ayrıntılı bilgiler sundu.
Yahya Kemal’in annesi ile büyükannesinin Balkan coğrafyasında Müslüman
insan modelini temsil ettiğini belirten
Dinç, şairin yaşadığı bütün anaforlara
rağmen hayatında ve eserlerinde sürekli
karşımıza çıkan dinî duyarlılığın bu örnek
modellerle doğrudan ilgili olduğunu
vurguladı.
Şair Mustafa Özçelik
“Bir hüzün coğrafyasındayız” diye
başladığı konuşmasında Yahya Kemal’in
hayatında ve şiirinde;
doğup büyüdüğü
günlerdeki haliyle
Üsküp’ün etkisine
dikkat çekerek, “Onun
İstanbul sevgisinin
temelinde Üsküp yatmaktadır” tespitinde
bulundu. Büyükannesi için Yahya Kemal’in “Yeryüzünde onu
tanımasaydım, insanlık hakkında bedbin
olurdum” dediğine dikkat çeken Özçelik, Üsküp – Bursa ve Üsküp – İstanbul
ilişkisine değindi. Annesini ve büyükannesini Üsküp’te yitiren Yahya Kemal
için, İstanbul bir “anne şehir” olmuştu
Özçelik’e göre.
Bilgi Şölenine Makedonya’dan katılan
şair İlhami Emin ise Yahya Kemal’in
düşünce ve duygu olarak Üsküp’ten hiç
kopmadığını belirterek, bu topraklarda
yaşayan Türkler için onun bir direnç ve
hatırlama sembolü olduğuna değindi.
Güncel meselelere de dikkat çektiği konuşmasında İlhami Emin, Balkanlar’dan
Türkiye’ye yaşanan göçlerde Türk hükümetlerinin de sorumluluğu olduğunu
söyledi. Ayrıca İlhami Emin, Makedonya
Televizyonu Türkçe yayın saatinde Bilgi
Şöleni’nin duyurulmamasını kınadı.
Türk Şiirinin Belkemiği
Kosovalı araştırmacı Rezzan Zborça Yahya Kemal’in Türk şiirinin gelişmesindeki
rolünü ele aldı. Zborça, Yahya Kemal’in
Türk şiirinin belkemiği şahsiyetlerinin
başında geldiğini vurguladı. “Kendi Gök
Kubbemiz adlı şiir kitabındaki şiirleri
şairin Makedonya ve Türkiye topraklarında yaşantısını yansıtan bir milletin yeri ve
göğüyle bütün bir dünyasının yansımasıdır.”
Doç. Dr. Yaşar Şenler ise Yahya Kemal’in
İstanbul sevgisinin, bir asgari müşterek
olarak münevverlerimiz için taşıdığı öneme işaret ederken bu sevginin kültürel
değerlerimizin birleştiği bir ortak alan
olduğu üzerinde durdu.
20
OCAK - ŞUBAT 2009
Mitolojik Tavır” başlıklı bildirisinde Yahya
Kemal’in şiirlerinde tarih ve mitoloji
ilişkisini ele aldı ve onun başlangıçta
Nevyunanîliğin etkisinde olduğunu,
daha sonra ise bunun etkisinden kurtulup kendine özgü bir yaklaşıma ulaştığını
belirtti.
Özgün Şair
İkinci oturumun ilk konuşmacısı Prof. Dr.
Adnan Karaismailoğlu, Yahya Kemal’de
“Doğu”nun ifade ettiği manayı şiirlerinden iktibaslarla gösterdi. Yahya Kemal’in
Doğu’yu “zevken idrak” denen bir tarzda
özümsediğini ve düşünce dünyasını,
sanat anlayışını renklendirdiğini vurgulayan Karaismailoğlu ayrıca Yahya Kemal’in
Mevlânâ, Hâfız ve Hayyam’a karşı ilgi ve
sevgisini, şiirlerinden örneklerle açıkladı.
Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Prof.
Dr. Mehmet Tekin, Yahya Kemal’in Paris
hayatını değerlendirdi. Şairin hayatının
bu dönemini “bir firarinin kimlik arayışı”
olarak tanımlayan Tekin, onun Paris’e giderken taşıdığı birçok düşüncenin Paris’e
gittiğinde gördüğü tablolarla değiştiğini
vurguladı. Paris, Profesör Tekin’e göre,
şairin çocukluğunda aldığı geleneksel
değerler ve dini duyarlılıkla yeniden yüz
yüze gelmesi gibi bir sonuca yol açmıştı.
Tekin, Yahya Kemal’in hayatında çok
dikkat çekmeyen bir ayrıntının gerçekte
onun için bir dönüm noktası olduğuna
da değindi. 1897’de evlerini Batı stiline
döndürmek için babasının yaptırdığı
tadilat, Yahya Kemal’in duygu dünyasında büyük bir kırılmaya yol açmıştı. “Yahya
Kemal’in bir daha dönmediği ev, işte bu
tadilatı yapılmış evdir” diyen Tekin Yahya
Kemal’i “bitmemiş bir rüya” olarak tanımlarken onun çocukluğunda bilhassa
annesinden aldığı terbiyeye dikkat çekti.
Prof. Dr. Mustafa Argunşah bildirisinde
Yahya Kemal’in Selimname’sinin Türk
Edebiyatında bir gelenek oluşturan
“Selimname” yazımının bir uzantısı olup
olmadığını, bu gelenekle olan bağını ayrıntılı bir biçimde ortaya koydu. Yrd. Doç.
Dr. Dursun Ali Tökel ise “Bir Medeniyet
ve Kültür Unsuru Olarak Yahya Kemal’de
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Üçüncü oturumun ilk konuşmacısı olan
Prof. Dr. Turan Koç, “Yahya Kemal’in
Şiirine Redifli Kafiye Açısından Bir Yaklaşım” başlığını taşıyan bildirisinde Yahya
Kemal’in şiirlerinde en sık rastlanan
biçim özelliğinin redifli kafiye olduğunu
belirterek, bununla Yahya Kemal’in zihin
dünyası arasındaki bağlara değindi.
Kosovalı şair-yazar Agim Rifat ise bildirisinde Yahya Kemal’in özgünlüğüne
dikkat çekti. Rifat, Yahya Kemal’in Türk
şairleri için örnek teşkil ettiğini belirtti.
Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D.
Mehmet Doğan tebliğinde Mehmet
Âkif’in “Süleymaniye Kürsüsünde” şiiriyle
Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram
Sabahı” şiiri arasındaki ilişkiye dikkat çekti. İki şiir arasında 45 yıllık bir zaman olmasına karşılık bu iki şiir birbirine bakan
ve birbirini tamamlayan şiirlerdi Doğan’a
göre. Yahya Kemal’i, zaman zaman
eleştiriler getirse de, “iyi bir Mehmet Akif
okuyucusu” olarak tanımlayan Doğan,
şairin “Süleymaniye’de Bayram Sabahı”
şiirinin, Akif’in Süleymaniye Kürsüsünde
şiirinden ne şekilde ilham aldığını ayrıntısıyla tahlil etti. Doğan’a göre, dindar bir
kişi olmamakla birlikte dini
duyarlılık sahibi bir kişi
olarak Yahya Kemal, halkın
yaşıyor olduğu İslam’dan
hareketle, Mehmet Akif’le
aynı sonuçlara ulaşıyordu.
çizmiş oldu ve Yahya Kemal’in edebî
türler içinde hikâye türüne verdiği önemi
belirginleştirdi.
Bilgi Şölenine Kosova’daki Priştine Üniversitesinden katılan Taner Güçlütürk de
Yahya Kemal’i ve şiirini anlamak üzerine
incelikli bir bildiri sundu.
1 Kasım Cumartesi günü devam eden
Bilgi Şöleni’nde dördüncü oturumunda
ilk konuşmayı Prof. Dr. Mehmet Törenek
yaptı. Yahya Kemal’in şiirlerinde deniz
imgesini ele aldığı bildirisinde şiirlerinden ve hatıralarından örnekler veren
Törenek, Yahya Kemal’in şiir dünyasında
“deniz”in yerini belirginleştirdi.
Araştırmacı Yusuf Turan Günaydın, Yahya
Kemal’in vefat ettiği 1 Kasım 1958 ve
hemen sonrasındaki günlerde Türk basınında yer alan haber ve köşe yazılarını
değerlendirdi.
Dr. Nazım Elmas “Şiir Olan Hayatlar”
başlıklı bildirisinde hayat ve edebiyat
ilişkisini Yahya Kemal bağlamında değerlendiren bir bildiri sundu.
Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Canım’ın bildirisi
ise Yahya Kemal’de “milliyet” konusunu
ele alıyordu. Canım, bildirisinde Yahya
Kemal’in çeşitli milliyetlerin birleştiği bir
coğrafyada doğup büyüdüğünü vurgulayarak bunun şair üzerindeki etkilerinden söz etti.
Doç. Dr. Turan Karataş ise bildirisinde
Yahya Kemal’in duygu ve düşünce dünyasında din duygusunun yerini şiirlerin-
Prof. Dr. Hülya Argunşah’ın
bildirisinde ele aldığı konu
ise Yahya Kemal’in bugüne
kadar fazla üzerinde durulmamış bir yönüyle ilgiliydi:
Yahya Kemal’i bir hikâye
yazarı olarak ele alan
Argunşah, böylece şair
Yahya Kemal’in dışında bir
de hikâyeci Yahya Kemal
bulunduğunun altını
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
den ve eserlerinden yola çıkarak ayrıntılı
bir biçimde ortaya koydu.
Kapanış ve Değerlendirme
Bilgi Şöleni’nin “Kapanış ve Değerlendirme” bölümü de 1 Kasım Cumartesi günü
11.00-12.00 arasında yapıldı. İlk olarak,
uzun süredir rahatsız olan ünlü Makedonyalı şair ve yazar Avni Engüllü söz
aldı. Rahatsızlığından ötürü uzun süredir
evden çıkmadığını belirten Engüllü, Türkiye Yazarlar Birliği’nin Üsküp’te yaptığı
toplantının önemine vurgu yaptı. Türkiye
Üsküp Büyükelçiliği Kültür Ataşesi Ramazan Çokgüçlü, TYB Başkan Yardımcısı Dr.
Faruk Yılmaz, Makedonyalı yazar İlhami
Emin, Prof. Dr. Mehmet Tekin ve Kosovalı
araştırmacı Taner Güçlütürk’ün konuşmalarından sonra TYB Şeref Başkanı D.
Mehmet Doğan Bilgi Şöleni’nin genel bir
değerlendirmesini yaptı.
Değerlendirme konuşmalarının ardından
konuşmacılara Bilgi Şöleni katılım beratları takdim edildi.
Doğduğu Şehirde Yahya Kemal’e
Mevlid
Bilgi Şöleninin bitişi ve katılım beratlarının verilişinden sonra Üsküp’ün “Türk
Çarşısı” olarak adlandırılan mevkiinde
bulunan Muratpaşa Camiinde Yahya
Kemal ve annesi için Mevlid okundu.
Mevlid’de Muratpaşa Camii imamı
Saduddin Efendi ile birlikte Abdülkadir Şehidoğlu, Süleyman Baki, Bahadır
Özgüven ve Mustafa Öztürk, Mevlid bahirleri ve ilahiler okudular. Mevlid duası ise Türk
Elçiliğinde görevli Din
İşleri Müşaviri tarafından
yapıldı. Mevlid’e Üsküp
halkının katılımı oldukça
yüksekti. Duygulu anların yaşandığı Mevlid merasimiyle Yahya Kemal’in
ve yakınlarının ruhu şad
edilmiş oldu.
Yahya Kemal’in Balkan
şehirlerindeki anma
programı, Üsküp, Kalkandelen, Harabatî Baba
Bektaşî Tekkesi ziyaretlerinin ardından sona erdi.
OCAK - ŞUBAT 2009
21
Şube Faaliyetleri
Seyyid Usul’de
Kültür Şölenleri
B
ursa Şubesi kendilerine tahsis
edilen Seyyid Usul Kültür Merkezinde ard arda programlar düzenliyor. Bursa ile ilgili yazılarıyla tanınan
yazar Mustafa Armağan, Osmanlı ile ilgili
görüşlerini Bursalılarla paylaştı.
Osmanlı Devleti’ni yönetenlerin, aslında
derin bir tarih ve toplum şuuruna sahip
olduğunu belirten M. Armağan, Osmanlı
şehirciliğini bu iddiasına örnek olarak
gösterdi. İstanbul’un fethine kadar
Bursa’nın, birbiri ardınca gelen Padişahlar, beyler ve diğer eşraf tarafından son
derece bilinçli ve kademeli olarak imar
edildiğini söyleyen Armağan, iktisadi
refahın gelişmesi için tedbirlerin alındığını ve bilimlerin, sanatların yeşermesi,
inkişaf etmesi amacıyla hayret verici
yatırımların yapıldığını belirtti.
TYB Bursa Şubesi Seyyid Usul Kültür
Merkezi’ndeki etkinliklerine hafta içi pazartesi, perşembe ve cuma günü düzenli
devam ederken, cumartesi günleri de
renkli konuları ağırlıyor. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi
Prof. Dr. Hüsrev Subaşı da bu konuklardan biriydi. Subaşı, “Osmanlı Hat Sanatında Bursa ve Ulu Cami” konulu sunumuyla
dinleyenlere hoş bir akşam yaşattı.
Kendisi de aynı zamanda usta bir hattat
olan Subaşı, önce hat sanatının tarihini
konu alan ayrıntılı bir giriş yaptı. Osmanlı kültürünün seçkin hat örneklerinin
sunumuyla örneklendirilen konuşmasında Subaşı, Bursa Ulu Camii hatlarından
örneklerle açıklamalarını zenginleştirdi.
22
OCAK - ŞUBAT 2009
Bursa Şubesi’nde
Coşkulu Açılış
25
Ekim 2008 Cumartesi günü
TYB Genel Merkezi, Ankara
ve Konya Şubelerinin de
iştirakiyle Türkiye Yazarlar Birliği Bursa
Şubesinin açılışı yapıldı. Bursa Osmangazi Belediyesi’nin girişimiyle ihya edilen tarihî Seyyid Usûl Kültür Merkezi,
Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesine
tahsis edildi ve açılış geniş bir katılımla
bu mekânda gerçekleştirildi.
Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı
D. Mehmet Doğan, Genel Başkan
İbrahim Ulvi Yavuz, Genel Başkan
Yardımcısı Faruk Yılmaz, Osmangazi
Belediye Başkanı Recep Altepe, AKP
Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu,
TYB Ankara Şubesi Başkanı M. Akif Işık,
Konya Şubesi Başkanı Ahmet Köseoğlu, TYB Vakfı Mütevellî Heyet Üyesi
Ahmet Fidan, TYB yönetiminden Veysi
Erken ve Ercan Yıldırım, TYB Kütahya
Temsilcisi Mustafa Özçelik ve Eski Urfa
TYB Başkanı Mehmet Kurtoğlu’nun hazır bulunduğu açılış Ankara, Konya ve
İstanbul’dan gelen çok sayıda misafirin
katılımıyla gerçekleşti. Ayrıca Bursa
Şubesi Başkanı M. Fatih Birgül’ün yanı
sıra şair İhsan Deniz, Prof. Dr. Mustafa
Kara, Prof. Dr. Bilal Kemikli, Doç. Dr.
Hasan Basri Öcalan, Metin Önal Mengüşoğlu ve Yasin Doğru gibi Bursa’da
yaşayan akademisyen ve yazarlar
katıldı.
Osmangazi Belediye Başkanı Recep
Altepe yaptığı konuşmada Seyyid Usûl
Kültür Merkezi’nin kültür dünyasına
nasıl kazandırıldığı hakkında bilgi
vererek Merkez’de bundan sonra da
birçok sanat ve kültür etkinliklerinin
yapılacağını söyledi.
D. Mehmet Doğan konuşmasında kültür şehri Bursa’da tarihî mirasın ayağa
kaldırılması için yapılan çalışmaları,
eski eserleri ihya çalışmalarını hayranlıkla izlediklerini belirtti. Doğan, “Elbette binaların kurtarılması ve canlandırılması yetmiyor, içinin doldurulması,
kültür faaliyetleriyle değerlendirilmesi
gerekiyor” dedi.
Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu da “Biz, başkanlarımız aracılığıyla
kültürümüzü örüyoruz, geliştiriyoruz
ve yaşatıyoruz. Bu kültürümüzü bütün
dünya ile paylaşmamız lazımdır” diye
konuştu.
Konuşmalardan sonra İbrahim Ulvi
Yavuz ve D. Mehmet Doğan tarafından
Osmangazi Belediye Başkanı Recep
Altepe’ye bir teşekkür beratı takdim
edildi.
Berat takdiminin peşinden TYB Genel
Merkezi ve Bursa Şubesinin işbirliğiyle
hazırlanan “Türk Şiirinin Son Otuz Yılı”
konulu Panel programına geçildi.
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Konya Şubesi
Etkinliğe Doymadı
K
onya Şubesi, birliğin 30. yıldönümü vesilesiyle çok önemli
faaliyetlere imza attı. Durmak
bilmez bir hızla etkinlik yapan Konya
Şubesi, kültürümüzde önemli izler
bırakacak, entelektüel gündemi etkileyici toplantılar, geziler, programlar
düzenledi.
2008 yılında 41 etkinlik düzenleyen
Konya şubesi, anma programlarından, konferans – panellere, sergilerden gezilere kadar geniş bir yelpazede çalışma yürüttü. Erdem Bayazıt
için vefatından önce “Sanatının 50
Yılında Erdem Bayazıt” paneli, “1000.
Doğum Yılı Münasebetiyle Kaşgarlı
Mahmut’un Türk Kültür Tarihindeki
Yeri”, “Ölümünün 75. Yılında Ahmet
Haşim”, “Tanıdıkça Gönüllerdeki Yeri
Büyüyen Adam: Sabahattin Zaim”,
“Doğumunun 800. Yılında Nasreddin
Hoca”, “Türk Kültür ve Sanat Hayatında Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver”,
“Yahya Kemal Okumaları”, “İsmet
Özel’le Özel Sohbet” programlarının
yanı sıra; Dünya Su Günü’nde Loras
eteklerine ağaç dikimi; Kütüphaneler
Haftası’nda Hasan Çopur’un Konya
Kitapları Koleksiyonu ve Eskimeyen
Konya Fotoğrafları Sergisi’nin açılışı;
Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Prof. Dr. İskender Pala’yla “Gül
Sohbeti”; Hz. Mevlâna Ailesinin
Konya’ya Gelişlerinin 780. Yılı’nda
Hasan Âli Yücel’in Mevlevîliği; Prof.
Dr. Mikail Bayram’la Selçuklularda
Bilim ve Düşünce; Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam’la Selçuklu’da Estetik
Anlayışı; Doç. Dr. Mustafa Demirci ile
Endülüs’ün Dramı; Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çıpan ile Şiir ve Musiki Geleneğimiz etkinlikleri yapıldı.
Konya Şubesi, Ramazan âdetlerini
ihya maksadıyla Huzur Sohbetleri ve
Meddah Gösterileri; Necdet Subaşı
ile Sosyoloji ve Din; Prof. Dr. İsmail
Kara ile Cumhuriyet Dönemi Din
Politikaları; Sosyal Hizmetler İl Müdürü İzzet Güneş ile Sosyal Devletin
Neresindeyiz konulu sosyal meseleler
tartışıldı.
Eskişehir Odunpazarı’na, Urfa ve
Mardin’e gezilerle birlikte; Konya’da
Kültür ve Medeniyet adlı eser ile
Karatay Şiir Akşamı münasebetiyle
hazırlanan Şiir Seçkisi; Şanlıurfa’da
Balıklıgöl Şiir Şöleni, Şairlerin Konya
Buluşması; Zeki Oğuz’un “Doğamız–
İnsanımız” Fotoğraf Sergisi; Nasreddin Hoca Yılı vesilesiyle Karikatür Sergisi; Konfad Karma Fotoğraf Sergisi
ve Saydam Fotoğraf Gösterisi; Prof.
Dr. Haşim Karpuz’un Kandil Şehirler
Dia Gösterisi ve Kısa Film Gösterisi;
“İlahilerle Efendimize Selâm” ve
Klasik Türk Musikisi İcrası; “Adem
Mermerkaya ile Karikatür dersleri”
Konya’daki kültür etkinliklerindendir.
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
Sakarya TYB
Nasreddin Hoca’yı
Konuştu
T
ürkiye Yazarlar Birliği Sakarya Temsilciliği, 27 Aralık Cumartesi Günü
Taraklı´da düzenlediği “Nasreddin
Hoca´yı Yalazaya Getirmek” adlı sergi ve
panel ile Nasreddin Hoca´yı andı.Taraklı
Hisar Konağında gerçekleştirilen programda
konağın giriş katında TYB Sakarya Temsilcisi
Fahri Tuna’nın derlediği, 30’un üzerinde
uluslar arası ödül sahibi karikatürist Osman
Suroğlu’nun çizdiği “Taraklı Yalazaları” sergisi
gezildi.
Hisar Konağının misafir salonunda kar yağışı
altında geleneksel ocak karşısında gerçekleştirilen; SAÜ Öğretim Üyesi ve TYB Genel
Merkez Yönetim Kurulu Üyesi - çizer Prof.
Dr.Hakan Poyraz’ın yönettiği “Nasreddin
Hoca’yı Yalazaya Getirmek” konulu panel
kalabalık bir izleyici tarafından takip edildi.
Panelde Ahi Naci İşsever “Taraklı Yalaza
Kültürü ve Nasreddin Hoca mizahıyla
benzerlikleri”, Çizer - Mizah Derneği Başkanı
Ahmet Kesgin “Halk Mizahı kavramı çerçevesinde Nasreddin Hoca ve Yalaza”, Hoca’nın
10. kuşaktan torunu - Nasreddin Hoca
Beldesi Belediye Başkanı Cemal Dedebağ
ise “Nasreddin Hoca ile çağdaşları Yunus
Emre, Mevlana ve Şeyh Edebalı’nın Anadolu
birliğinin sağlanmasındaki olumlu etkileri”
üzerine konuşma yaptı.
Program sonunda “Nasreddin Hoca” kitabının yazarı Mustafa Özçelik’le yayıncısı Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı’ya
Ahi Naci İşsever ile Faruk Karaca’ya teşekkür
belgesi sunuldu.
OCAK - ŞUBAT 2009
23
Şube Faaliyetleri
Erzurum
Şubesi’nden
30. Yıl
Faaliyetleri
TYB
Erzurum Şubesi 2008
yılında yoğun bir faaliyet dönemi geçirdi.
Erzurum Şubesi’nin etkinlikleri başlıklar
altında şöyledir:
1. 19 Ocak 2008 tarihinde Prof. Dr.
Mehmet Törenek Ahmet Haşim ve Şiiri
hakkında bir konuşma yaptı.
2. İsmet Özel ve Şiiri’ni, 15 Mart 2008
tarihinde Doç.Dr. Erdoğan Erbay anlattı.
3. Tekman Milli Eğitim Müdürlüğü ile
ortaklaşa yapılan Tekman Şiir Akşamları
kapsamında şairler, Rıdvan Canım, Ali
Kurt, İsmail Bingöl, Tacettin Şimşek,
M.Yaşar Genç, Namık Fidan, Abdülkerim
Dinç, Yaşar Bayar okudukları şiirlerle,
dinleyicinin karşısına geçti.
4. Nurullah Genç ve Şiiri hakkında malumatı ise 26 Nisan 2008’de Yrd.Doç.Dr.
Abdülkerim Dinç verdi.
5. Uzundere Şelale Şiir Akşamları Şiir
Şöleni’ne şairler Nurullah Genç, Rıdvan
Canım, Ali Kurt, İsmail Bingöl, Tacettin
Şimşek, M.Yaşar Genç, Namık Fidan,
A.Kerim Dinç katıldı. Program Uzundere
Belediyesiyle birlikte tertip edildi.
6. Yrd.Doç.Dr. Tacettin Şimşek Necip
Fazıl Kısakürek ve Şiiri hakkındaki görüşlerini izleyicilerle birlikte paylaştı.
7. 28 Aralık 2008’de Prof. Dr. Mustafa
Ağırman’ın Mehmed Akif Ersoy ile ilgili
bir konuşma yaptığı programda Safahat
Okuma Yarışması düzenlendi.
24
OCAK - ŞUBAT 2009
Bursa Şubesi Mehmed Âkif´i Andı
B
üyük şair Mehmed Âkif, TYB Bursa
şubesi tarafından Seyyid Usul
Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve
‘İstiklal Marşı ve Musikisi’nin Macerası’
başlığını taşıyan programla anıldı.
Programın konuşmacısı Yrd. Doç. Bedri
Mermutlu, büyük İslâm şairi ile özdeşleşmiş olan İstiklal Marşı’nın yazlış
sürecini ele almazdan önce, milli marşların Fransız İhtilali ile ortaya çıktığını,
Osmanlı Devletinin cihan devleti olması
nedeniyle İstiklal Harbi’ne kadar bir
milli marş ihtiyacının ortaya çıkmadığını
vurguladı.
Osmanlı’nın Anadolu’ya çekildiği ölüm
kalım savaşı sırasında, askeri ve halkı
teşci edecek bir marş ihtiyacının ortaya
çıktığını belirten Mermutlu, dönemin
meclis zabıtlarını naklederek İstiklal
Marşı hakkındaki bazı tartışmaları dinleyicilere aktardı. Özellikle Tunalı Hilmi ve
Besim Bey’in (Atalay) M. Âkif’in, milletin
hissiyatına tercüman olarak kaleme
aldığı İstiklal Marşı’na ilişkin ileri sürdüğü itirazlar, pek bilinmeyen ve dikkate
alınmayan konuların aydınlatılmasına
vesile olacak mahiyetteydi.
Yrd. Doç Bedri Mermutlu, İstiklal
Marşı’nın bestelenmesi sürecine de
geniş bir şekilde temas etti. Konferans
sırasında Kâzım Karabekir’in yazdığı ve
bestelediği marş ile İstiklal Marşı’nın
Lemi Atlı ve Ali Rıfat Çağatay’a ait
bestelerin ses kayıtlarının dinleyicilere
sunulması da hoş bir sürprizdi.
İstiklal Marşı’nın Osman Zeki Üngör’e
ait olan günümüzdeki bestesi etrafında,
Osman Şevki Uludağ’ın 1940’lı yıllarda
TBMM kürsüsüne taşıdığı bir takım
itirazları nakleden Mermutlu, günümüzdeki bestenin bir takım aksaklıklar
taşıdığını vurguladı.
Şanlıurfa Şubesi’nin 30. Yıl Etkinlikleri
Harran Şiir Akşamları-10 Haziran 2008
İ
nsanların unuttuğu ama tarihin unutmadığı medeniyet şehir Harran’da TYB
Şanlıurfa şubesi tarafından bir şiir gecesi düzenlendi. Harran Kalesinin yanında
bir yaz akşamında okunan şiirlerle Harran
yad edildi. Geceye şu şairler katıldı.
Necdet Karasevda, Eyyüp Azlal, Ali Sözer,
Mehmet Kurtoğlu, Mustafa Sarı, Levent
Bilgi, Hasan Yıldız, Hasan Akçay
II. Balıklıgöl Şiir Akşamları
Şanlıurfa Valiliği, ŞURKAV ve TYB Şanlıurfa
Şubesi tarafından düzenlenen Balıklıgöl Şiir Akşamları 21 Haziran Cumartesi
günü yapıldı. Şölene, Şanlıurfalı şairlerin
yanında, TYB Konya Şubesi’nin ziyareti
dolayısıyla şehrimizde bulunan Konyalı
şairler de katıldı.
Şölen öncesi, Atatürk Barajı ve şehrin
tarihi yerlerine bir gezi düzenlendi.
Şiir şöleninden sonra ise günü Harran,
Göbeklitepe-Mozaikler, Eyup Peygamber
makamı gezilirken TYB Şanlıurfa Şubesi,
konuklarına bir de sıra gecesi düzenledi.
Geceye katılan şairler şunlardır: İbrahim
Demirci, Prof. Dr. Mikail Bayram, M. Ali
Köseoğlu, M. Akif Kuruçay, Ahmet Efe,
Necdet Karasevda, Hasan Akçay, Mehmet
Sarmış, Eyyüp Azlal, Ali Sözer, Mehmet
Kurtoğlu, M. Faruk Habiboğlu, A.Rezzak
Elçi, Levent Bilgi, Mustafa Sarı.
“Urfa’ya Dair
Bir Hikâyeniz Var mı?”
Hikâye yarışması
düzenlendi
T
ürkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa
Şubesi Türkiye Yazarlar Birliğinin
30. yılı vesilesiyle Gap Gündemi
Gazetesi ile ortaklaşa düzenlenen “Urfa”
konulu hikâye yarışması düzenledi. Yarışma sonucuna göre; “Dilan Yok Anne”
hikayesiyle; Karaman’dan Azade rumuzlu, İbrahim Şaşma 1., “Mezopotamya
Sümbülü” hikâyesiyle; Kayseri’den Efnan
rumuzlu, Bülent Gündoğan 2., “Mesaj”
adlı hikâyesiyle; Gaziantep’ten Yeni Nesil
rumuzlu, Ümit Çalışıcı 3. oldu.
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Şiirin Büyülü İklimi Atlıhan’da Yaşandı
Odunpazarı Belediyesi, TYB Eskişehir Şubesiyle “Odunpazarı Belediyesi Uluslararası Şiir
Buluşması” programı ile çağdaş şiirin seçkin şairlerini buluşturdu.
O
dunpazarı Belediye Başkanı
Burhan Sakallı, Odunpazarı İlçe
Kaymakamı Ayhan Bayhan,
Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Doç.
Dr. Hicabi Kırlangıç, Türkiye Yazarlar
Birliği Eskişehir Şube Başkanı Selahattin
Önder, Eskişehir Şairler Derneği Başkanı
İbrahim Sağır ve çok sayıda şiir sevdalısının katıldığı programda sözün ustaları
birbirinden değerli şiirlerini seslendirdiler. Programa katılan şairler şunlardı:
Osman Baymak, Aliona Nedeva, Galip
Sertel, Mustafa Özçelik, Osman Konuk, Kenan Çağan, Hüseyin Atlansoy,
Rahmi Emeç, Fatma Şengil Süzer, Mesut
Doğan, İbrahim Sağır, Nurettin Durman,
Adem Turan…
Odunpazarı Gösteri ve Sahne Sanatları
Merkezi Türk Müziği topluluğu öğretim
görevlilerinin icra ettiği eserler ve program sunucusu Ali Bektaş’ın etkileyici
sunumu eşliğinde kendilerine ait şiirleri
seslendiren çağdaş şiirin seçkin şairleri
geceye katılanlara unutulmaz dakikalar
yaşattılar.
Odunpazarı Belediyesi tarafından
yapılan restorasyon çalışmaları sonucu
yeniden hayat bulan Atlıhan Geleneksel
El Sanatları çarşısında gerçekleşen şiir
buluşmasında Belediye Başkanlığı kimliğinin yanı sıra edebiyatçı kimliği ile de
tanınan Odunpazarı Belediye Başkanı
Burhan Sakallı’da Arif Nihat Asya’nın
Eskişehir için yazdığı şiiri seslendirdi.
Okuduğu şiir sonrası yaptığı konuşmada
geceye katılan şiir dostlarında seslenen
Başkan Sakallı, Kültür ve Sanat duyarlılığı çok zengin bir kent olan Eskişehir’de
ilki düzenlenen Odunpazarı Belediyesi
Uluslararası Şiir Buluşmasında çağdaş şiirin seçkin şairlerini ağırlamaktan büyük
mutluluk duyduklarını ifade etti.
25 Yıl Sonra Necip Fâzıl
Üstad Necip Fazıl Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde anıldı.
N
ecip Fazıl Kısakürek vefatının
25. yılında TOBB Ekonomi ve
Teknoloji Üniversitesi Konferans Salonunda yapılan toplantıyla
anıldı. 8 Mayıs saat 14.30 da başlayan
toplantının açılışında Avrasya Stratejik
Araştırmalar Topluğu adına İşletme
Fakültesi öğrencisi Samet Şimşek, İlim
Yayma Cemiyeti Ankara şubesi adına
da Selim Cerrah konuştu. Fen Edebiyat Fakültesi dekanı, Prof. Dr. Ali Fuat
Bilkan konuşmasında Necip Fazıl gibi
büyük bir şahsiyetin üniversitelerinde
anılmasından duyduğu memnuniyeti
belirtti.
Açılış konuşmalarından sonra oturum
başkanı Prof. Dr. Ramazan Kaplan ilk
sözü TYB Vakfı Başkanı D. Mehmet
Doğan’a verdi. Doğan, üniversitelerin
büyük değerlerimize bigâne kaldığını,
değil Necip Fazıl, Mehmet Âkif’in bile
üniversitelerde anılmasına yönelik bir
faaliyet görülmediğini, bu toplantının
Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nin
farkını gösterdiğini belirtikten sonra
Necip Fazıl’ın fikir ve hareket adamı
kimliği üzerinde durdu.
İkinci konuşmacı, İlesam Başkanı
İhsan Işık, Necip Fazıl’ın eserlerinde
temalar konusunda konuştu. Erzurum
Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kavas,
Necip Fazıl’ın şairlik yönünü ele aldığı
konuşmasında, böyle büyük şahsiyetlerin gençler tarafından tanınmasının
önemi üzerinde durdu.
Oturum başkanı DTCF Türk Dili ve
Edebiyatı Bölümü başkanı Prof. Dr.
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
Ramazan Kaplan konuşmasında, Necip
Fazıl’ın Türk edebiyatında poetikası olan nadir şairlerden biri olduğu
vurguladıktan sonra, şair kişiliğini
aşan edebiyatcı ve aksiyoncu yönleri
hakkında konuştu.
Avrasya Stratejik Araştırmalar Topluluğu, Türkiye Yazarlar Birliği ve İlim
Yayma Cemiyeti Ankara Şubesi’nin
birlikte düzenledikleri panel Üniversite
öğretim üyeleri ve çok sayıda öğrenci
katıldı.
OCAK - ŞUBAT 2009
25
Etkinlikler
Yazar Okulu ’nun 15. Dönemi
A. Turan Alkan’ın Açılış Dersi
ile Başladı
T
ürkiye Yazarlar Birliği’nin 2000 yılından beri sürdürdüğü Yazar Okulu /
Yazarlığa Hazırlama Seminerleri’nin
14. dönemi 3 Mayıs Cumartesi günü
yapılan kapanış dersi ile sona erdi. Türkiye
Yazarlar Birliği Genel Merkezi salonundaki
son dersini Ankara milletvekili Dr. Bülent
Gedikli verdi. Gedikli sunduğu derste
Türkiye’nin ekonomik ve siyasi durumunu
değerlendirdi. Siyasetin ideoloji değil
ilkeler üzerinden yürütülmesi gerektiğini
belirten Gedikli, partisinin muhafazakâr
demokrat kimliğinin yanlış anlaşıldığını,
AK-Partinin muhafazakâr olmakla beraber,
Türkiye’nin kendisini yenilikçi, ilerici gören
partilerinden daha fazla modern dünyaya
yakın durduğunu söyledi.
Yazar Okulu’nun kapanış programında,
öğrenciler adına Bedir Yetişkin’in konuşmasından sonra, TYB Genel Başkanı
Hicabi Kırlangıç da değerlendirmelerde
bulunarak, Yazar Okulu’nun 14. döneminin Yazarlar Birliği’nin 30. yılındaki başarılı
uygulamalarından birini oluşturduğunu söyledi. Bülent Gedikli’nin kapanış
dersinden sonra, katılımcılara beratlarını
TYB Vakfı Başkanı D. Mehmet Doğan,
TYB Genel Başkanı Hicabi Kırlangıç, eski
başkanlardan M. Atilla Maraş, TRT Genel
Müdür Yardımcısı Muhsin Mete, TYB Genel
Başkan Yardımcıları İ. Ulvi Yavuz, Celil Güngör, Genel Sekreter Faruk Yılmaz, yönetim
kurulu üyeleri Ercan Yıldırım ve Şahin Ali
Şen ve TYB Ankara Şubesi başkanı Mehmet Akif Işık verdi.
15. Dönem Yazar Okulu’nu Ahmet Turan Alkan Açtı
Yazar Okulu -Yazarlığa hazırlama seminerlerinin, 15. dönemi 29 Kasımda açılış dersi
ile başlıyor. 15. Dönemin açılış dersini
yazar Ahmet Turan Alkan verdi. 29 Kasım
Cumartesi günü,Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Konferans salonundaki açılış
töreninde Ahmet Turan Alkan “Gelenekten
Yararlanmak; Modernliği Göğüslemek”
başlığını taşıyan bir ders verdi.
26
OCAK - ŞUBAT 2009
Ünlü yazara kız verilir mi
T
ürkiye Yazarlar Birliği, sekiz yıldır
“Yazar Okulu” adı altında “yazarlığa
hazırlama seminerleri” düzenle-
mekte. Onbeşinci dönem, üç gün önce,
Ahmet Turan Alkan’ın “Gelenekten Yararlanmak; Modernliği Göğüslemek” başlıklı
açılış dersiyle başladı.
TYB’den yapılan açıklamada şöyle deniliyordu:
“Yazar Okulu, ‘günümüz yazarının yazma
donanımı ne olabilir, ne olmalıdır?’ sorusunu cevaplayacak bir yapı ve muhteva
üzerine oturuyor. Günümüzün genç
yazarı, hangi alanda olursa olsun düşünce
açılımını sağlayacak, felsefe, semantik,
siyasi sistem bilgisi gibi konularla birlikte
din ve düşünce konusunda bilgilenmek
ihtiyacı içinde.”
TOBB Konferans Salonunda gerçekleştirilen açılış dersine geçmeden önce TYB
Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz Yazar
Okulu’nun tarihçesini anlattı. TYB Şeref
Başkanı D. Mehmet Doğan ise ağırlıklı
olarak memleket meselelerine değindiği
bir konuşma yaptı. Ardından Alkan’ın
Sivas Cumhuriyet Üniversitesinden mesai
arkadaşı ve yakın dostu olan Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ali Birinci konuştu.
***
D. Mehmet Doğan konuşmasında; “Yazar
Okulu” Türkiye’nin geriye, totaliter dönemlere götürülmek istendiği yakın devirde
sözümüzü söylemek için oluşturuldu.
Sekiz senedir sürüyor. Şimdi 15. dönemin
açılış dersindeyiz. Biraz sonra değerli
yazarımız her bakımdan “hoca” sıfatını
hakketmiş bir şahsiyetimiz Ahmet Turan
Alkan ilk dersi verecek.” dedi.
Teknikleri
Konuşmasına üniversitede ders vermekten yorulduğunu ve sıkıldığını, bu sebeple
emeklilikten sonra bir daha ders vermeyi
özlemeyeceğini sandığını, fakat TYB’nin
davetiyle kabul ettiği bu dersin kendisini
yeniden heyecanlandırdığını belirterek
başlayan Ahmet Turan Alkan daha sonra
vereceği dersin ana konusuna geçti.
?
Kimlerin hangi dersleri verdiğine gelince...
Dr. İsmail Köz: Felsefe ile Düşünmek
Doç. Dr. Levent Korkut: Hukuk ve Siyaset
Dr. Ethem Yılmaz: Toplum ve İdeoloji
Prof. Dr. Nihat Boydaş: Sanat ve Tenkit
Doç. Dr. Yakup Çelik: Metin Oluşturma
Doç. Dr. Ş. Ali Düzgün: Din ve Düşünce
Şaban Özüdoğru: Yazarlığa Giriş
***
“On haftalık kursla yazar olunur mu?” diye
sorup çıkıntılık yapmayacağım.
“Ertuğrul Özkök’le Ahmet Hakan...
Orhan Pamuk’la Yaşar Kemal...
Ahmet Altan’la Hasan Karakaya...
Elif Şafak’la Sibel Eraslan...
Oral Çalışlar’la Hasan Cemal...
Veya günümüzün diğer kalem sahipleri,
Yazar Okulu’ndan mı mezun oldular?”
sorusu da saçmadır bugün için.
“Oksford vardı da biz mi gitmedik” benzeri
bir vecize ile paylanmak mümkün.
Belki olsaydı gidecektiler.
***
Rıfat Yörük’ten öğrendiğimize göre Ahmet
Turan Alkan açış dersinde ünlü şair ve yazarlarımızdan Yahya Kemal, Ahmet Hamdi
Tanpınar, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Nazım
Hikmet ve Cemil Meriç’i değerlendirmiş.
Bu isimlerden bazılarının gel-gitler ve
çelişkilerin insanı olduğunu vurgulayan
Alkan, ortaya şöyle bir kıstas koymuş:
“Bunlardan biri kızınıza veya bacınıza talip
olsa verir miydiniz? Bence temel ölçü bu
olmalı.”
***
Buradaki ‘bazıları’ sözü nezaketen söylenmiş belli.
Üstat öyle ince yerden yakalamış ki, insan
bu soru karşısında ne diyeceğini şaşırıyor.
Kafasını iki eli arasına alıp on dakika düşünen her vicdan sahibi “Büyük yazardan iyi
damat adayı olmaz” sonucuna varacaktır
rahatlıkla.
Solda demokrasi kültürü, sağda ise isyan
kültürünün zayıf olduğunu belirten Alkan,
solun Türkçe’ye de, demokrasi kültürüne
de sahip çıkmadığını söylemiş.
Darbe sevicilere yüklenen ünlü yazar, gelenekten yararlanmak gerektiğini belirterek,
“Bayram sabahı nerede olmak istiyorsan
oralısın” hükmünü vermiş çekinmeden.
O halde biz de çekinmeden sorabiliriz:
Üstat önümüzdeki bayram namazını nerede kılacak; İstanbul’da mı, Sivas’ta mı?
TYB’den Bir İlk:
Mesnevihanlık Beratı
T
ürkiye Yazarlar Birliği,
1999 Yılından bu güne
Mesnevî Okumaları´nı
sürdüren hocalara sekiz yıllık
emekleri karşılığı “Mesnevihan”
Beratı verdi. Vakıflar Genel Müdürlüğü Konferans Salonu’nda
Hz. Mevlana sevgi ve bilgisiyle
ışıyan unutulmaz bir gece
yaşandı.
Türkiye Yazarlar Birliği, 1999
Yılından bu güne, en az beş yıl,
ders vermek suretiyle Mesnevî
Okumaları’nı sürdüren Prof.
Dr.Adnan Karaismailoğlu,
Prof.Dr.Mustafa Aşkar, Doç.
Dr.Hicabi Kırlangıç, Doç.
Dr.Derya Örs, Dr. Halil İbrahim
Sarıoğlu’na sekiz yıllık emekleri
karşılığı “Mesnevihan” Beratı verdi
Toplantı, 15 Aralık Pazartesi akşamı saat
18.30’da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün
Kızılay’daki Konferans Salonunda TYB
Genel Başkanı İ. Ulvi Yavuz ve TYB Vakfı
Başkanı D.Mehmet Doğan’ın konuşmaları ile açıldı.
Yeniden İnşa edilen Gelenek
TYB’deki Mesnevi Okumalarının dokuz
yıllık serüvenini, önemli dikkat noktalarının altını çizerek anlatan D.Mehmet
Doğan; “Mesnevi Okuma geleneği adeta
yeniden inşa edilmiştir, mesnevihanlar
bir mânada icâzeti kendilerinden almış,
mesnevi talebeleri, kılavuzları olmaksızın mesnevihanlar önüne diz çöküvermiştir” diyerek, bu oluşumu “kesintiye
uğrayan Mesnevi Okuma kültürünün
millet zihninde geri dönüşü” olarak
niteledi.
TYB Eski Başkanlarından Dr.Nazif Öztürk
Berat Töreni’nin Vakıflar Genel Müdürlüğü Salonu’nda yapılmasının bir tevafuk
olduğunu, zîrâ Mevlevihânelerin vakıf
statüsü taşıdığını hatırlattı.
Yusuf Kaplan’la Bülent Akyürek...
Mehmet Şeker / 02.12.2008 / Yeni Şafak
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
Mesnevihan Beratlarının tevziinde
hocalarımız da art arda özlü sözler
söylediler.
Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, TYB’de
sekiz yıldır ve her yıl on ay Mesnevi
okunduğunu, bu sürekliliği sağlayan
hocaların teşekkürü hak ettiğini söylerken, Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç, beratları
hak edecek önemli bir hizmetlerinin
olmamasına rağmen yine de TYB’nin
jestine teşekkür etti. Prof. Mustafa Aşkar
Hz.Mevlâna’ya Moğol Ajanı diyenler
için “Allah’ın birini rezil etmeği dilediğinde onu mukaddeslere saldırtarak
göreceği karşılıkla cezalandıracağı
yorumunu yaptı. Doç. Dr. Derya Örs
ise “Mevlâna’nın bir Kur’an şârihi, Hz.
Muhammet’in muhibbi olduğunu; onu
evrensel bir simâ hâline getirip İslami
bağlarından koparmanın tevhidi tefekkürümüze mugayir olacağının altını
çizdi. Halil İbrahim Sarı da Mevlana’nın
bütün hayatının ve bütün eserlerinin
Kur’an ve Sünnet eksenli olduğunu
sadece Mesnevi’sinde bin küsur yerde
ayetlere, yediyüz küsur yerde hadislere
gönderme yaptığının vurguladı.
OCAK - ŞUBAT 2009
27
Muhteşem konser
TYB Genel Merkezi’nde
Mütevazı Bir Fasıl ve İftar
Yemeği, Konya’da Arabaşı
18
Kasım 2008 Salı günü Ahmet Hatipoğlu ve Korosu
TYB Genel Merkezi’nde bir
fasıl programı düzenledi. Milletvekili
Muzaffer Baştopçu, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Eski Başkanı
Bülent Orakoğlu, Seçil Giyim sahibi
Faik Güngör, Onursal Başkan D. Mehmet Doğan, Genel Başkan İbrahim Ulvi
Yavuz, Dr. Faruk Yılmaz, Celil Güngör,
Ercan Yıldırım, TYB Ankara Şubesi Başkanı M. Akif Işık, eski TYB başkanlarından M. Atilla Maraş ve Hicabi Kırlangıç,
Derya Örs, Suat Cebeci gibi davetliler
katıldığı program, çorba ve çiğ köfte
ikramıyla icra edildi. Ahmet Hatipoğlu
ve Korosunun Tasavvuf Musıkîsi Faslına geçmeden bir takdim konuşması
yapan TYB Vakfı Mütevellî Heyet Başkan Yardımcısı Ahmet Fidan, Hatipoğlu
ve saz arkadaşlarıyla artık bir aile gibi
olduklarını söyledi. Hatipoğlu Hoca ise
fasıl öncesinde Türkiye’de dinî musıkî
alanındaki gelişmelerin yakın tarihine dair kısa bir bilgi verdi ve fasılda
28
OCAK - ŞUBAT 2009
sunacağı “Kâdirî Âyîn-i Şerîfi”ni nasıl
besteleyip düzenlediğini anlattı.
Ayrıca TYB Genel Merkezi’nde Ramazan ayının ilk Cuma gününde “herefene” düzenlendi. Mütevazı bir iftarla
oruçların açıldığı iftara çok sayıda TYB
gönüllüsü katıldı.
Türkiye Yazarlar Birliği Genel
Merkezi’nde “herefene” ve fasıl yapılırken, Konya Şubesi de sohbete vesile
olacak “arabaşı” ikramıyla yönetim
kurulu toplantısı düzenledi. Yönetim
Kurulu’nun 2008 yılında yaptığı çalışmaların ve 2009’da gerçekleştirmeyi
düşündükleri faaliyetlerin değerlendirildiği toplantının ardından arabaşı ikramına geçildi. İttifak Holding Yönetim
Kurulu Başkanı Seyit Mehmet Buğa,
Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Derneği Başkanı Prof. Dr. Nazmi
Zengin, Memleket Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Adem
Alemdar, Merhaba Gazetesi İmtiyaz
Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Arslan
ve Meram Tıp Fakültesi
Başhekim Yardımcısı Dr.
Fatih Kara da yemeğe
iştirak ettiler. Arabaşı etrafında yapılan sohbetle
renklenen gecede, İttifak
Holding Yönetim Kurulu
Başkanı Seyit Mehmet
Buğa, ekonomik ve
sosyal meselelerle ilgili
düşüncelerini yazarlarla
paylaştı.
Hatipoğlu’nun 75.;
Tyb’nin 30. Yılı
Muhteşem Bir Konserle
Kutlandı
24
T
ürkiye Yazarlar Birliği, TRT işbirliği
ile “Ahmet Hatiboğlu ile 75 Yıl
Tasavvuf Musıkîsi Konseri” 24 Ekim
2008 Cuma akşamı TRT Arı Stüdyosunda
icra edildi. Çok sayıda seçkin davetlinin katıldığı konseri Ahmet Hatiboğlu
yönetti.
TRT 4’den canlı yayınlanan konser öncesinde TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan bir konuşma yaparak Hatiboğlu’nun
Türk musikisi için öneminden bahsetti.
Doğan, Ahmet Hatiboğlu’nun Tasavvuf
Musıkîsinin Türk Radyo ve Televizyonlarında yasaklı olduğu dönemlerden
sonra tekrar hayatiyet kazanmasındaki
katkılarının büyük önem taşıdığını
vurguladı.
Üç bölümden oluşan konserin ilk
bölümünde Hicaz, ikinci bölümünde Hüzzam, üçüncü bölümünde ise
Hüseynî-Uşşak-Nevâ-Isfahan ilâhiler
okundu. Ayrıca İsmail Coşar ve Bilal
Demiryürek’in okuduğu kasideler,
Mustafa Öztürk ve Elif Güreşçi’nin
okuduğu ilâhiler de izleyicilere duygulu
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Ahmet Hatiboğlu
Konseri
anlar yaşattı. Ayrıca İsmail Coşar ve Bilal
Demiryürek Tasavvuf Musıkîsi konserlerinde ilk kez rastlanan bir uygulama
ile kasidelerden birini düet yaparak
okudular.
Konser sonunda davetliler arasında
bulunan Devlet Bakanı Mehmet Aydın
da kısa bir konuşma yaptı. Aydın, Ahmet
Hatiboğlu ve kardeşi Prof. Dr. Mehmet
Sait Hatiboğlu’nun aynı ailenin fertleri
olarak birinin sanat alanında, diğerinin
ise ilim alanında memleket irfanına hizmet ettiklerini vurgulayarak, Hatiboğlu
başta olmak üzere programı hazırlayan
TYB ve TRT’ye teşekkür etti.
Konser sonunda izleyiciler tarafından
ayakta alkışlanan Ahmet Hatiboğlu,
yoğun istek üzerine program dışı olarak
Yahya Kemal’in bestelenmiş bir şiirinin
ve iki ayrı marşın icrasıyla programı
sona erdirdi.
Ekim akşamı Türkiye Yazarlar Birliği ve TRT işbirliğiyle
Ahmet Hatipoğlu’nun 75.
yaş yılı dolayısıyla bizzat Hatipoğlu’nun
yönettiği koro Türk Tasavvuf musıkîsi
konseri verdi. Konseri izleyen talihliler
arasındaydım. Gerçi Hatipoğlu Hoca ve
korosuyla birlikte 2007 Mayısında yine
TYB’nin düzenlediği bir Mevlânâ Sempozyumu için Gelibolu’ya gitmiştik.
Hoca’nın Gelibolu Mevlevîhânesi’nin
manevî atmosferi içinde verdiği
konserin görüntüleri hafızamda sık sık
canlanır.
TRT Arı Stüdyosunda gerçekleşen
konser, Hoca’nın seçtiği ilâhîlerin sıralanışı, makamlara göre düzenlenmiş
bölümler arasındaki akış, koristlerin
ses uyumu, kasidehanların serpiştirilişi, hasılı bütünüyle konser, Ahmet
Hatipoğlu’nun bir ömür boyu sağladığı
birikimin müthiş bir muhassalasıydı.
Esmâülhüsnâya dâhil kutsal isimler
koronun bütününe öyle eşit ve fakat
yoğun bir biçimde dağıtılmıştı ki,
konser bittiğinde kulaklarda neredeyse
sadece bu isimlerden neşet eden tınılar
kalıyordu.
Kasidehanlardan İsmail Coşar’ın o
hâlâ pürüzsüz ve bir ömür boyu dinî
musıkîyle hemhâl olmuş sesini dinlemek Türkiye’de yaşayan insanlar için
Allah’ın güzel bir nimetidir. Doğrusu
bir insanın sesini ömrü boyunca böyle
bir alanda kullanma imkânına sahip olması, ayrıca kendisi için özel bir nimet
olmalıdır.
Bu konser vesilesiyle bir kez daha derinden hissettik ki, tasavvuf musıkîsinin
bütün ses, koro, sahne vb. düzenekleri
aşan; hepsinin üzerinde duran bir
gücü vardır. Bir sûfînin bütün kalbiyle
duyarak dile getirdiği manzum ifadeler,
aynı derecede hassas kalbe sahip bir
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
musıkîşinasın bestesiyle olağanüstü bir
güce erişiyor. Bu da tasavvuf musıkîsini
‘ilâhî’ bir renge boyuyor.
Medeniyetimizin bu unsuru eskiden
doğal mekânlarında icra ediliyor
ve bununla müzik yapmaktan çok
kalplere hitap etmek amaçlanıyordu.
Günümüzde bu artık mümkün değil;
biliyoruz ki tasavvuf musıkîsinin doğal
icra mekânları olan tekkeler kapalıdır.
Bu fiilî durum, tasavvuf musıkîsinin
yaşamasına engel değildir elbette.
Çünkü tasavvuf, kurumlaşmış biçimi
yasaklansa da kalplerden kalplere aktarılarak hayatiyetini sürdürme özelliğine
sahip bir tür ‘ilim’dir. Batılı anlamda bir
koro düzeni içinde icra edildiğinde bile
içinde barınan ruh bütün modernist
göstergeleri silip süpürüyor âdeta.
Hatipoğlu Hoca’nın dinî musıkînin,
radyo ve televizyonlardan icra edilmesine korkulduğu dönemlerden
bugüne ulaşmasındaki emeğini yakın
zamanlara kadar fark edebilen azdı.
Günümüz şartlarında ne kadar rahat bahsediyoruz bu konudan. Oysa
bunun endişesini ve riskini o omuzladı.
Bir zamanlar radyoların başında değil
tasavvuf musıkîsi dinlemek, klâsik Türk
müziği (Türk Sanat Müziği) dinlemek
dahi mümkün değildi.
Bu konser fikrinin TRT’den değil de
Türkiye Yazarlar Birliği cenahından
gelmiş olması da üzerinde düşünülmesi gerekli bir husustur. Yine de TRT’nin
bu teklife sıcak bakmış olmasına da
şükretmek gerekiyor.
Konserde katkısı bulunan herkese çok
ama çok teşekkür ediyorum. O gece
orada bulunan davetlilerin kendilerini
‘özel’ bir konumda hissettiklerinden
eminim.
Yusuf Turan Günaydın
OCAK - ŞUBAT 2009
29
Bilgi Şöleni
30. Yıl Kapanış Faaliyeti
TYB Vefatının 72. Yıl
Dönümünde Âkif’i Unutmadı
Türkiye Yazarlar Birliği 30 Yaşında
Mehmed Akif´le 30 Yıl
TYB’nin 30 yıldır aksatmadığı faaliyet: 27 Aralık’ta
Mehmed Akif’i anmak
B
u yıl da Taceddin Dergâhı ziyaret
edilecek ve Mehmet Âkif Bilgi
şölenlerinin üçüncüsü İlim Yayma
Cemiyeti ile müştereken yapılacak.
Türkiye Yazarlar Birliği, kuruluşunun 30.
Yılını geniş kapsamlı faaliyetlerle kutladı. 2008 Ocak ayında başlayan faaliyetler, 27 Aralık’ta yapılacak Mehmed Âkif
toplantıları ile tamamlanacak.
Yıl içinde, kültür, edebiyat ve yayın hayatımızı kapsamlı şekilde değerlendiren
toplantılar yanında, Necip Fazıl, Ahmet
Haşim, Erol Güngör, Refik Halit Karay,
Yahya Kemal Beyatlı, Âkif İnan, Osman
Yüksel Serdengeçti, Hamamizade İhsan
gibi geçmiş büyük yazarlarımız ve Yavuz
Bülen Bakiler, Atasoy Müftüoğlu, Mustafa Yazgan gibi yaşayan yazarlarımızla
ilgili Ankara, İstanbul, Konya, Erzurum,
Bursa, Kayseri, Trabzon şubelerimiz
tarafından faaliyetler düzenlendi. Erdem
Bayazıt’ın 50. sanat yılı ile ilgili toplantılar şairimizin vefatından önce gerçekleştirildi. Mayıs sonunda Edirne’de
başlatılan “Edirne”den Ardahana Kültür
Kervanı” dizi faaliyeti ile Edirne, Geli-
bolu, Bursa, Eskişehir, Kırşehir, Kayseri,
Sivas, Erzincan, Erzurum, Ardahan
(Çıldır), Trabzon, Giresun, Ordu, Çorum
şehirlerimiz dolaşıldı. “50 Yıl Sonra Yahya
Kemal Bilgi Şöleni” ile büyük şairimizin
doğduğu yer olan Üsküp’e uzanıldı. 30.
Yıl konserimiz, Türk Tasavvuf Müziği’nin
tekrar hayat bulmasını sağlayan Ahmet
Hatiboğlu’nun 75. yaşına ithafen yapıldı.
Böylece TYB şubeleri ve temsilcilikleri
aktif hâle getirildi.
TYB’den yapılan açıklamada şu ifadelere
yer verildi:
“27 Aralık 1978’den 27 Aralık 20008’e
Türkiye Yazarlar Birliği, 1978 ağustosunda kuruldu. 27 Aralık 1978’de Mehmed
Âkif’in Taceddin Dergâhı’nda anılması
bir ilk faaliyetti.
TYB 30 Yıldır Mehmed Âkif’le beraber.
27 Aralık 1978’de, hâtıraların izinde,
Mehmed Âkif müzesi haline getirilmiş
olan Taceddin Dergâhı’na ilk defa giden
yazarlar, mezbelelikten başka bir şey
bulmadılar. Bina terk edilmişti. Müze
eşyası, Üniversite tarafından depoya
kaldırılmış ve yapı uygunsuz kişilerin
barınağı haline gelmişti.
Mehmed Âkif’i, milletine anıt eserler bırakmış büyük bir şairi, milletinin hissiya-
Mehmet Âkif Tacettin Dergâhı’nda Kur’an-ı Kerim’le Anılırken,
Bilgi Şöleniyle de Kültür Dünyamıza Yeni Açılımlar Getirildi
T
tını en iyi şekilde dile getirmiş ve onun
tarafından benimsenmiş büyük bir
şahsiyeti hatırlamak, hâtırasını yaşatmak
için “Taceddin Dergâhı” tarihe tanıklık
eden bir yapı olarak önem taşıyordu.
Bu mütevazı mekân, İstiklâl Marşı dahil,
Mehmed Âkif’in Ankara’da yazdığı
şiirlerin hâtırasını yaşatıyor. TYB 30
Yıldır, Mehmed Âkif’le beraber. Her 27
Aralık sabahı, kar, yağmur, kış kıyamet,
dergâhtayız…
Mehmed Âkif, ufuklarımızı açmaya,
önümüzü aydınlatmaya, mukavemetimizi tazelemeye devam ediyor. Çocuklar, gençler, öğrenciler, öğretmenler,
yazarlar, sanatçılar, gönüllü kuruluş
temsilcileri…25 Yıldır burada Mehmed
Âkif’i hatırlayarak, onun milletimizin tarihine mâl olmuş olaylarla iç içe şiirlerini
okuyarak gelecek için umut tazeliyorlar… 25 Yıllık çağrımız aynı: 27 Aralık,
saat 10.30’da Taceddin Dergâhındayız.
ürkiye Yazarlar Birliği ve İlim Yayma
Cemiyeti, Büyük Şair Mehmet Akif
Ersoy’un vefatının 72. Yıl dönümü
münasebetiyle bir tören düzenledi.
Tacettin Dergahı’nın içinde bulunduğu
Mehmet Akif Ersoy Kültür Parkı’ndaki
anma töreni Kur’an-ı Kerim okunmasıyla
başladı. Törende bir konuşma yapan Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı Mehmet
Doğan, Ersoy’un, İstiklal Marşı’nı bugün
Taceddin Dergahı olarak bilinen evde
yazdığını hatırlattı.
1920’li yılların koşullarında ‘’orta derecede’’ bir bina sayılabilecek evin korunması,
düzenlenmesi ve ziyarete açılması için
yıllardır gayret gösterdiklerini anlatan
Doğan, buradaki restorasyonun kısa
zamanda bitirilmesini ümit ettiklerini
belirtti.
Doğan, park içindeki İstiklal Marşı’nın
yazılı olduğu anıtı eleştirirken, bu tür
önemli projelerin tek bir kişinin inisiyatifiyle tasarlanmaması gerektiğini, anıtın
bir proje yarışması açılarak yeniden yaptırılmasının doğru olacağını söyledi.
Dergah çevresindeki yapılaşmayı da eleştiren Doğan, Hacettepe Üniversitesi’nin
yeni yapılan yüksek binaları nedeniyle
dergahın çukurda kaldığına dikkat çekti.
Çevredeki yapılaşmanın bu binaya göre
düzenlenmesi gerektiğini savunan Doğan, Ersoy’un Tacettin Dergâh’ı yakınına
dikilen heykelinin de şairin mütevazı
kişiliğine yakışmadığını söyleyerek, müze
evin yönetiminin Hacettepe Üniversitesi
yerine başka bir kuruma verilmesinin
daha uygun olacağını kaydetti.
Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt da,
Dergâh’ın restorasyonunun tamamlanmak üzere olduğunu, İstiklal Marşı’nın
30
OCAK - ŞUBAT 2009
Başsağlığı
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
kabulü nedeniyle 12 Martta yapılacak
törene yetiştirilmesini ümit ettiklerini
söyledi. Beyazıt, Ersoy’un evinin yerli ve
yabancıların yirmi dört saat ziyaret edebilecekleri bir görünüme kavuşturulmasını
arzu ettiklerini belirtti.
Törende daha sonra Ersoy’un ‘’Bülbül’’ şiiri
okundu.
Şair ve Mütefekkir
Yönleriyle Mehmet Akif
Bilgi Şöleninde
Türkiye Yazarlar Birliği üç yıldır geleneksel
hale getirdiği Mehmet Akif Bilgi Şöleni’ne
bu yıl da devam etti. TOBB Konferans
Salonunda İlim Yayma Cemiyeti Ankara
Şubesi ile birlikte düzenlenen bilgi şöleni
TYB Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz’un
konuşmasıyla açıldı. İbrahim Ulvi Yavuz,
TYB’nin 30. yıl faaliyetlerinden ve Âkif
Bilgi Şöleninin öneminden ana başlıklar
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
hâlinde söz etti. TYB Şeref Başkanı D.
Mehmet Doğan’ın geçen bir yıl içinde
Mehmet Âkif ve İstiklâl Marşı ile ilgili
gelişmelir özetleyen konuşmasının ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul
Günay adına Ayşenur İslâm dinleyicilere
seslendi. Daha önceki konuşmacıların
Kültür Bakanlığı’na yönelttiği bazı eleştirilere de cevap veren İslam; “Eleştiriye
açığız. Bizi eleştirin, ama yaptıklarımızı da
görün.” dedi.
Daha sonra kürsüye eski Adıyaman
Milletvekili Mahmut Göksu geldi. Göksu
kısa bir selâmlama konuşması yaptı ve
“Hükûmetimizin Mehmet Âkif’le ilgili
daha birçok çalışma yapması gerekir. Âkif
için ne yapılsa azdır. TYB ve İlim Yayma
Cemiyeti’ne teşekkür ederim” dedi.
İlim Yayma Cemiyeti adına görüşlerini
açıklayan Fatih Saraç ise Cemiyet’in
çalışmaları ve örgütlenmesi konusunda
bilgiler verdikten sonra; “Sizinle olmak
OCAK - ŞUBAT 2009
31
Bilgi Şöleni
sorularıyla konuyu açan Arabacı Akif’in
bu konudaki fikirlerini aktardı.
Birinci Oturumun son konuşmacısı olan
Prof. Dr. Suat Cebeci “Mehmet Âkif’te Din
ve Siyaset İlişkisi” konulu bir tebliğ sundu.
Cebeci, şu görüşleri ileri sürdü:
bize büyük bir heyecan veriyor. Burada
bulunan yazarların, bilhassa D. Mehmet
Doğan ağabeyimizin, lise yıllarımızdan
itibaren düşüncemize önemli katkıları
olmuştur. Şu an internet üzerindeki bir
gazeteden İsrail’in Gazze’yi vurduğunu
ve 120 cana kıydığını öğrenmiş bulunduğum için çok keyifli olamıyorum ama
vurgulamak isterim ki TYB ile kültürel
alanlarda her türlü işbirliğine hazırız.”
diyerek konuşmasını tamamladı.
İlk Oturum: Siyaset, Velâyet, Tefekkür,
İslâm Birliği ve Dönemin Fikir Akımları…
Birinci oturumun başkanlığını yapan Prof.
Dr. Adnan Karaismailoğlu, ilk sözü Prof.
Dr. Ahmed Güner Sayar’a verdi. Çocukluk
yıllarında Fatih semtinde ailece gerçekleştirdikleri kabir ziyaretleri esnasında hemen oracıktaki Âkif’in kabrini de ziyaret
ettiğini anlatarak konuşmasına başlayan
Sayar, “İktisat Fakültesinde okumaya
başlayınca fark ettim ki, Âkif’in düşüncesinde ekonomi-politik yok. Âkif bir yoksul
gördüğünde sırtındaki paltosunu çıkartıp
ona veren insandır. Âkif, İslâm’ı bihakkın
bilen bir insandır. Fakat günümüzde
İslâm’la insan arasındaki makas açıktır.”
şeklinde konuştu.
Âkif’in tasavvufla ilişkisine de değinen Ahmet Güner Sayar, Osman Nuri
Ergin’den naklettiği bir anekdotla sözü
Babanzade Ahmed Naim ve Âkif dostluğuna getirdi. Bu nakle göre Babanzade
son dönem Melâmîlerinden Ahmed Amiş
Efendi’ye bağlıdır. Âkif’e “En sevdiğin
dostun kimdir?” diye sorulunca tereddütsüz “Naim!” demiştir. Sayar, işte tam
bu noktada iki şahsiyet arasındaki güçlü
dostluğa rağmen “tasavvuf konusunda
neden Âkif’in iki kolu yandadır?” diye
soran Sayar; “Âkif, nefsanî olmayan bir
32
OCAK - ŞUBAT 2009
hayat sürdü. Yedinci Safahat’ta Âkif, o çok
eleştirdiği tasavvufun bizzat içine girdi ve
o yolda metinler yazdı” diyerek konuya
açıklık getirdi.
Bilgi Şöleni’ndeki ilk oturumun ikinci
konuşmacısı Prof. Dr. Hakan Poyraz’dı.
Mustafa Özçelik’le birlikte TYB Sakarya
Şubesi’nin düzenleyeceği Nasreddin
Hoca programına katılmak için bilgi
şöleninden erken ayrılacağını söyleyen
Poyraz Akif’in şiirin kriz anlarında ortaya
çıktığını belirtti.
“Âkif’in durduğu yer İttihâd-ı İslâmcılık
değil ‘İslamizasyon’dur. Din alanında
bir büyük filozoftur. O devirde İttihad-ı
İslâmcı akımlar olarak Senûsîlik,
Mehdîcilik gibi tasavvuf kaynaklı akımların yanı sıra Arabistan’da Vahhabîlik ve
Mısır’da ise Afganî-Abduh çizgisi hakimdi.
Âkif Senûsîliği ve onun zıt kutbunda yer
alan Vahhâbîliği değil, Mısır’da gelişen
İslamcı akımı benimsemiştir.”
İkinci Oturum: Âkif’in Nesirleri, Mektupları, İdealize Ettiği ve Ele Aldığı
Şahsiyetler
Mustafa Özçelik ise “Her şair eleştirilmiştir. Âkif de tartışılan ve eleştirilen bir
insandır. Tenkit tuzağından kurtulması
mümkün değildir. Fakat Âkif’in tartışılamayacak bir yanı vardır: ahlâkı ve
karakteri. Burada ‘Çanakkale Şehitlerine’
ve ‘İstiklâl Marşı’na yöneltilen eleştirileri
ele alacağız. Âkif’i dinî duyarlığa sahip
olanlar da eleştirmişlerdir. İstiklâl Marşı,
Çanakkale Şehitlerine yazdığı şiirden
daha fazla itirazla karşılanmıştır. Maarif
Bakanı Rıza Nur, Kâzım Karabekir gibi
birçok kişi Marş’ı eleştirmişlerdir.” diyen
Özçelik, konuşmasında Âkif’in Çanakkale
Şehitlerine yazdığı şiirle ilgili olarak Münir
Nurettin, emekli bir tuğgeneral ve Rasim
Özdenören’in eleştirilerine, 1940’larda
yeni bir İstiklâl Marşı yazdırılması girişimine ve Marş’ın bestesi etrafındaki tartışmalara da değindi.
Doç. Dr. Derya Örs’ün yönettiği oturum A.
Vahap Akbaş’ın “Mehmet Âkif’in Nesirleri”
konulu tebliğiyle başladı. Akbaş, bildirisinde Âkif’in nesirlerini ana hatlarıyla
tasnif ederek bu meyanda tercüme
yazılarına da dikkat çekti. Âkif’in nesirlerinin şimdiye kadar genellikle çevrimyazı
çalışmalarıyla ortaya konulduğunu, oysa
genç nesillere Âkif’in düşüncesinin ulaştırılabilmesi için bunların sadeleştirilerek
yeni neşirlerinin yapılmasının zamanının
geldiğini vurguladı. Selim Cerrah ise,
“Asım: İki Hakikat; İki Tasavvur” başlıklı
bildirisinde Safahat’taki Âsım bölümünün bir özetini çıkardı. Âsım kitabında
yer alan “biçare dindaşlar” ve “üç buçuk
soysuz” kavramlarına dikkat çeken Cerrah
şöyle dedi: “Âsım’daki iki gerçek kişi Köse
İmam lakaplı Ali Şevki Hoca ve Hocazade;
iki mutasavver kişilik ise Âsım ve Melek
(Köse İmam’ın kızı)’tir. Âsım Kitabı bu
iki gerçek ve iki mutasavver kişiden söz
eder.”
Bilgi Şölenine Konya Selçuk
Üniversitesi’nden katılan Doç. Dr. Caner
Arabacı “Akif’te İslâm Birliği Düşüncesi”
konusunda bir sunum yaptı. Arabacı konuşmasına dünyada şu an mevcut birlik
örgüt veya oluşumlarını özetleyerek başladı. “Neden dünya birleşmeye giderken
biz ayrışıyoruz? Vahdet ve ittihadı temsil
eden İslâm’ı temel alan Osmanlı’da neden
bir ‘İttihâd-ı İslâm’ davası doğmuştur?”
Nesime Ceyhan sunduğu tebliğde, Akif’in
mektuplarında tezahür eden baba, eş ve
dost Âkif portresini içtenlikli bir üslûpla
anlattı. Âkif’in mektuplarında belirginleşen n Yrd. Doç. Dr. Nazım Elmas ise
“Mehmet Âkif’in Mektuplarındaki Edebî
Dünya”yı ele aldığı sunumunda bu mektup toplamına tematik bir açıdan yaklaşmış oldu. “Mehmet Âkif’in Bektaşîliğe
Yaklaşımı” başlıklı bildirisinde Yusuf Turan
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Günaydın, Safahat’ta yer alan ve ‘tasavvufu Türke sürülmüş olgun bir şıra’ olarak
niteleyen mısralarıyla mektuplarının
örtüştüğünü dile getirdi.
İkinci oturumun son konuşmacısı Dr.
Selâmi Şimşek de “Âkif, tasavvufa bütünüyle karşı değildir, o hurafelerden uzak
bir tasavvuf istiyordu” diyerek Akif’in
tasavvufa yaklaşımını inceledi.
Üçüncü Oturum: Münevverlerimizin
Âkif Algısı, Varoluş, Modernizm, Islah
ve Gelenek
Bilgi Şöleninin son üç oturumu 28 Aralık
2008, Pazar günü gerçekleştirildi. Pazar
gününün ilk, Bilgi Şöleninin üçüncü
oturumunu yönetecek olan Prof. Dr. Suat
Cebeci rahatsızlandığı için oturumu Muhsin Mete yönetti. Oturum, Yusuf Kaplan’ın
“Âkif’in Varoluş İrade ve Mücadelesi”
başlıklı dikkat çekici bildirisiyle başladı.
Prof. Dr. Cemâl Kurnaz’ın “Serdengeçti’nin
Âkif’e Yaklaşımı”nı ele aldığı bildirisinin
akabinde Doç. Dr. Turan Karataş ise Mehmet Âkif’i yakın arkadaşlarından “Hasan
Basri Çantay’ın gözüyle” ele aldı.
Yrd. Doç. Dr. Ahmet Faruk Kılıç ise aynı
oturumda “Islahatçılık ve Modernistlik
Açısından Mehmet Âkif Ersoy” başlıklı
bildirisinde “ıslah” kavramının etimolojisinden bahsederek “O, Afganî ve Abduh
gibi ‘sadr-ı İslâm’a dönmeyi önerir. Ama
onlara nazaran, şekilden çok ruha ve öze
ait bir ıslahata vurgu yapar. Âkif, Islahatçı
hareketin akla verdiği öneme de bütünüyle katılmaz. Aklı bazı açılardan eleştirir. Sadece akla değer veren İbn-i Sînâ ve
İbnü’r-Rüşd gibi Meşşâî filozoflarla sûfî
anlayışı temsil eden Gazâlî’yi birlikte ele
alır. Âkif’i basit bir ıslahçı veya modernist
kalıbına sokmak doğru değildir. O iknacıdır. Din ve toplum temeline dayalı bir
bütünleştirmecidir.” şeklinde konuştu.
Dr. Bilal Çakıcı’nın Mehmet Âkif’in Terkîb-i
Bend üzerinde duran konuşmasından
sonra TYB Şeref Başkanı D. M. Doğan
Mehmet Âkif ile Yahya Kemal üzerinde
durarak şöyle konuştu: “İkisi de asıl şiirlerini 1908’den sonra yazmıştır. Mehmet Âkif İstanbul’a döndüğünde Yahya
Kemal Ankara’ya daha yeni gitmektedir.
İkisi de kimlik şairidir. Yahya Kemal’e
göre Mehmet Âkif, İslâm’ın değil, İslâm
akidesinin şairidir. Böyle söylemesinin
sebebi, İslâm’ın şiirini kendisinin yazdığını düşünmesidir diyebiliriz. Kanaatim o
ki, Yahya Kemal’in İslâmî muhteva taşıyan
şiir ve yazılarının temelinde Mehmet Âkif
vardır.”
Dördüncü Oturum: Âkif’in Dönemi, Dönemimiz, Çağın Getirdikleri,
Safahat’a Mitolojik Bakış
Oturum Başkanlığını Prof. Dr. Şaban Ali
Düzgün’ün yaptığı dördüncü oturum
Prof. Dr. Naci Bostancı’nın Mehmet Âkif
Ersoy ve dönemi üzerine yaptığı değerlendirmelerle başladı. Yrd. Doç. Dr. Sezai
Coşkun “Mehmet Âkif ve Çağı Okumak”
başlıklı bildirisinde “Âkif mütefekkir
sanatkârdır. Toplum-çağ ilişkisine değinmiştir. O, çağ-medeniyet ayrımına gider.
Döneme hakim olan Batı medeniyetine
eleştiriler yöneltir. Âkif’in ‘İnsan’ şiiri Türk
Edebiyatı içinde özgün bir yerde durur.”
biçiminde konuşurken, Cevat Akkanat
ise çağın ideolojileri karşısında Mehmet
Âkif’in durumunu anlattı.
Dr. Nazif Öztürk Tacettin Dergahı hakkında bir takım bilgiler verirken, Dr. Adil Şen
ise “Mehmet Âkif’in Ruh ve Fikir Dünyası”
başlıklı bir bildirisinde “Âkif’in ince ruhu
üzerinde yakın muhitinden annesi; zekâsı
üzerinde ise babası etkili olmuştur.” dedi.
Bu oturum Yrd. Doç. Dr. Dursun Ali
Tökel’in ele aldığı farklı bir özellik gösteren bildirisi “Safahat’ta Mitolojik Bakış” ile
tamamlandı.
Beşinci Oturum: Realizm, Hikemiyat,
Besteler, İnşad, Şehir ve Şiir
Doç. Dr. Turan Karataş’ın yönettiği beşinci
ve sonuncu oturumda altı konuşmacı
yer alıyordu. Oturum ilk konuşmacı olan
Prof. Dr. Mehmet Törenek “Gerçekçilik
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
Açısından Âkif’in Şiirine Bir Yaklaşım” başlığını taşıyan bildirisinde edebiyatımızda
Realizm akımının geçmişini özetleyerek
başladı ve Âkif’in bu tablo içindeki yerini
belirledi. Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu
ise “Hikmetle Geleceğe Yürüyenler: Şeyh
Sadî ve Mehmet Âkif” konulu bildirisinde
şu görüşlere yer verdi: “XIII. Asrın bilge
şahsiyetlerinden Şeyh Sadî ile Mehmet
Âkif arasındaki ilişkiye bakacağız. “Hikmet”, “Sâdî” ve “Âkif” kelimeleri gerçekten
kolayca bir araya gelebilecek üç kelimedir. Konuyla daha önce ilgilenen birkaç
araştırmacı ve yazar olmuştur. Ben daha
çok Safahat’ta Âkif’in Sadî’den aktardığı
Farsça alıntıları ele alacağım. Âkif, hikemî
bir şair olarak gördüğü Sadî’yi kendi deyimiyle ‘perestişkârâne hürmetle” sever. 25
yaşında yazdığı bir şirinin sonuna ise ondan on bir tane Farsça beyit aktarmıştır.
Kâmil Büyüker, “Âkif’in Eski ve Yeni Müzik
Formlarıyla Bestelenmiş Şiirleri”ni ele
aldığı bildirisinde Âkif’in neyzenliği, Şerif
Muhiddin Targan’a olan muhabbeti,
İstiklâl Marşı için gerçekleştirilen çeşitli
bestelerle ilgili bilgileri bir araya getirdi.
Dr. Ebubekir S. Şahin, Akif’in Çanakkale
şiiri üzerinden eserleri üzerinde dururken, Mehmet Kurtoğlu ise Âkif’in şehirlerini anlattı. Şair İbrahim Eryiğit ise, bütün
oturumların ve dolayısıyla Bilgi Şöleninin
son konuşmacısı olarak duygu yüklü ve
sabırları taşırmayan bir konuşma yaptı.
Mehmet Akif Bilgi Şöleni TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan’ın “Bütün katılımcılara teşekkür ediyoruz. Daha önceki
tecrübeler burada değerlendirildi. Katılım
genişledi. Aramıza genç ilim adamları katıldı. Böylece TYB ve İlim Yayma Cemiyeti
tarafından gerçekleştirilen Mehmet Âkif
bilgi şöleniyle büyük bir birikim oluşacak.” sözleriyle sona erdi.
OCAK - ŞUBAT 2009
33
Yönetim Kurulu Biyografileri
Hicabi KIRLANGIÇ
1966 yılında Amasya’da doğdu. İlk ve orta
öğrenimimi Amasya’da tamamladı, 1983-1987
yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya
Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü
Fars Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalından mezun
oldu. 1996 yılında aynı üniversitede Fars Dili ve
edebiyatı alanında doktorasını tamamladı. Halen
Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde öğretim üyesi
olarak görev yapmakta olan Kırlangıç, evli ve iki
çocuk babasıdır.
İlk şiirlerini Aylık Dergi’de yayımladı. Daha sonraki
şiirleri, Aylık Dergi’nin yanı sıra Ayane, Kardelen,
Düş Çınarı, Dergah ve Edebiyat Ortamı, Yedi İklim
ve Hece adlı dergilerde yer aldı.Ankara üç ayda
bir yayımlanan ve şarkiyat alanındaki bilimsel
makalelere yer veren yazar, Nüsha dergisinin
kurucularından ve yayın kurulu üyelerindendir.
Fars dili ve edebiyatı alanında çeşitli makaleleri
bulunan Kırlangıç’ın yayımlanmış bazı kitapları
şunlardır:
Eserleri: Hayret Makamında (Şiir), 1993. Arap
Siyasi Düşüncesinin Seyri (İnceleme), Hamid
İnayet’ten çeviri, 1991, Can Esintisi (Klasik İran
şiirinde tasavvufî terim ve kavramlar üzerine makaleler), Nasrullah Purcevâdî’den çeviri, 1998. İdrîs-i
Bidlîsî/Selim Şah-nâme, 2001. Tezkire (Tarih/hatıra),
Şah Tahmasb-i Safevî’den çeviri, 2001. Osmanlıca
Sözlük (Derya Örs ile birlikte), 2002. Düşte Yürüyen
Derviş (şiir), 2004. Mesnevi, Mevlâna’dan çeviri
(Doç.Dr. Derya Örs’le birlikte), 2007. Yedi Meclis,
Mevlâna’dan çeviri, 2007. Farsça – Türkçe Konuşma
Kılavuzu, 2008
İbrahim Ulvi YAVUZ
1942 Afyon Bolvadin ilçesi doğumlu. İlk ve orta
öğrenimini Bolvadin’de yaptı. Diyanet İşleri
Başkanlığı’nda görev aldı (1966). Başbakanlık,
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarında Özel
Kalem Müdür Yardımcılığı, Sağlık Bakanlığı’nda
Özel Kalem Müdürlüğü ve Müşavirlik görevlerinde bulundu. Özel Kalem Müdürlüğü’nden emekli
oldu (1999).
Yazı hayatına şiir ile başladı. Daha sonra hikâye
ve romana yöneldi. Sur, Hilâl, İslâm, Şûle, Oku,
Hakses, Köprü, Kadın ve Aile, Diyanet dergilerinde şiir, hikâye ve yazıları yayımlandı. Yeni Devir
gazetesinde romanları tefrika edildi. Eseri piyes
hâline getirilerek sahnelendi. Gençlik dergisi tarafından “1996 Yılının En Başarılı Romancısı” seçildi.
Türkiye Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve
Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Hâlen
bu görevini sürdürmektedir.
Eserleri: Roman: Dikenli Yollar (1976), Çalkantı
(1978), Korkunun Bedeli (1980), Baharı Beklerken
(1984), Son Kavşak (1984), Kıyam Vakti (1984),
34
OCAK - ŞUBAT 2009
Hasretin İlk Durağı (1989), Gönlüme Cemre Düştü
(1991), Düşlerin Rengi Soldu (1993), Dört Mevsim
Ölüm (2002). Hikâye: Küllenmiş Acılar (1990). Deneme: Türkiye’de Roman Sanatı ve Gelişimi Üzerine Bir
Deneme (1999). Hatıra: Mavi Defter –Bir Bürokratın
Hatıraları (2002). Sadeleştirme: Sarı Esirler (P. S.
Buck) (1990), Suç ve Ceza (Dostoveski) (1992).
Faruk YILMAZ
1958 yılında Niğde’nin Sultanpınar köyünde
doğdu. İlk ve orta öğrenimini Niğde’de tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu
(1985). 10 yıla yakın cumhuriyet savcısı olarak
görev yaptı.
İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp
Tarihi Enstitüsünde yüksek lisans, yine İstanbul
Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yakın Tarih
Anabilim Dalı, T. C. Tarihi Bilim Dalında doktorasını tamamladı (1995).
1995 yılında Niğde Üniversitesine geçiş yaptı.
Üniversitenin Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi
bölüm başkanlığını 10 yıl yürüttü. Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü müdür yardımcısı
olarak çalıştı. Hâlen Millî Eğitim Bakanlığı hukuk
müşaviri olarak çalışmaktadır.
Eserleri: Hayatın Sırları ve Allah, 1981, Kainatın
Yaratılışı, 1992, Kur’an’ı Anlamaya Giriş (Ebu’l-A’la
Mevdudi’den), 1982, Atomun Derinliklerinde, 1984,
Hücre’den Allah’a, 1983, Kur’an Mucizesi, 1983,
Kur’an’da Adı Geçen Peygamberlerin Hayatı (Ebu’lHasen Nedvî’den) (Yahya Eriş mahlası ile), 1987, Son
Peygamber Hz. Muhammed’in Hayatı, (Ebu’l-Hasen
Nedvî’den), (Nuri Kahraman mahlası ile), 1987,
İslâmî Yaşama Biçimi, (Ebu’l-A’la Mevdudi’den
çeviri),1987, İslam ve Oryantalizm (Meryem
Cemile’den müşterek çeviri),1989, Sevgili Peygamberimiz (a.s.)’ın Hayatından Sahneler, ( M. Aldrich.
Tarantino’dan), 1987, İslâm Ekonomisi ve Sosyal
Güvenlik Sistemi (Müşterek),1992, İlkçağ Düşünce
Tarihi, 1996, Yunus Emre, Hayatı-Düşüncesi-Etkisi,
1992, Türkiye’de Anayasa Gelişmeleri Tarihi, 1995,
Kurtuluş Savaşı ve Sonrasında Niğde, 1998, Kapadokya, (Charles Texier’den Çeviri), 1998, İlkçağdan
Günümüze Niğde Tarihi, 1999, Devlet Borçlanması
ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Dış Borçlar (Duyun-u
Umumiye), 1996, Türk Anayasa Tarihi, 1998, Türk
İnkılap Tarihi ve Atatürk İlkeleri (Müşterek), 1997,
Anadolu’da Türk Anıtları I (Albert Gabriel’den Haz.),
1999, İlkçağ Düşünce ve Uygarlık Tarihi, 2002,
Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, (Müşterek), 2002,
XX. Yüzyıl Başında Alman Emperyalizmi ve Türkiye
(Berlin Bağdat), (Karl von Winterstetten’den), 2002,
General Falkenhein’in Hatırâtı, 2002, Memurun Hak
Arama Usulleri, 2002, Osmanlı’dan Cumhuriyete
Dış Borçlar (Düyun-u Umumiye), 2003, General
Allenby’nin Hatıratı (Arap İllerinin Elimizden Çıkış
Öyküsü), 2003, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi,
(Müşterek), 2004, İmparatorluk Döneminde Türk-
Alman İlişkileri (Goltz Paşa’nın Hatıratı), 2004, Ah O
Yemen’dir (Yemen Hatıratı) (Piyade Mirliva (Tuğgeneral) Rüştü Paşa’nın Hatıratı), 2004, Peygamberler
Tarihi, (3 cilt), 2004, Büyük İslâm Tarihi, (6 cilt), 2005,
Osmanlı’dan Cumhuriyete Dış Borçlar (Düyun-u
Umumiye), 2005 (3. basım), Türkiye’de Anayasal Gelişmeler ve Özellikleri ile T.C. Anayasası, 2005, Türk
Anayasa Tarihi (1808-2007), 2007, Tarih-i Umumî, (6
cilt), (Mizancı Murad Bey’den çeviri), 2007, Batı Emperyalizmi ve Osmanlı Devleti (Osmanlı Devleti’nin
Borçlandırılması),,2007, Cumhuriyet Döneminde
Osmanlı Dış Borçları (Düyûn-u Umumiye), 2007,
Emperyalizmin Hükümet Darbesi (Abdülaziz’in
Tahttan İndirilmesi), (Süleyman Paşa ve Sir Henry
Elliot’tan çeviri), 2008, Büyük Dünya Tarihi. (6 cilt),
(Ahmet Refik Altınay’dan), 2008.
Celil GÜNGÖR
1961 Kastamonu doğumlu. İstanbul Üniversitesi
Psikoloji Bölümünü bitirdi. Aynı üniversitenin
işletme yönetimi anabilim dalında lisansüstü eğitimi yaptı. İlim ve Sanat ile Yörünge dergilerinde
yazı işleri müdürlüğü yaptı. Yüzüncüyıl Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalıştı. 2001’den
itibaren çeşitli kamu kuruluşlarında üst düzey
yöneticilik yaptı. UNESCO Türkiye Millî Komitesi
Somut Olmayan Kültürel Miras İhtisas Komisyonu
üyeliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı yayın danışma
kurulu üyeliği yaptı.
Eserleri: Sosyal Bilimler Kavşağında Doğu ve
Güneydoğu Anadolu (editör, 1998), Üsküdar Sempozyumu (editör, 2003-2004), Van’da Bir Gezegen:
Bahçesaray (A. Bilgili ile birlikte, 2005), Aşk Ocağında Can Olmak (editör, 2007).
Osman ÖZBAHÇE
1971 yılında Konya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Konya’nın Ilgın ilçesinde tamamladı. Ilgın
İmam Hatip Lisesi (1986) ve Ankara Üniversitesi
İlâhiyat Fakültesi mezunu (1991).
İlk şiiri, Yeni Taşova gazetesinin eki olarak çıkan
Kültür Edebiyat dergisinde yayımlandı (Mart
1990). Şiir ve yazıları sırasıyla Ayane, Dergâh, Yedi
İklim, Kayıtlar, İkindi Yazıları, Yarın Edebiyat, Hece,
Çerağ, Edebiyat Ortamı, Atlılar, Bumerang, Okuntu, Huruç, Kökler, Memleket Dergi ve Karagöz’de
yayımlandı. Nisan 2003-Haziran 2006 tarihleri
arasında (on iki sayı) yayımlanan üç aylık edebiyat
dergisi Kökler’in yayın yönetmenliğini yaptı. 2007
yılında yayımlanan Kural Dışı adlı kitabı, Türkiye
Yazarlar Birliği tarafından eleştiri dalında yılın
kitabı ödülüne değer bulundu.
Eserleri: Şiir: Uzun Yürekli Nehir (1999), Düşmanlık
(2004), Kral (2006). Eleştiri: Sağlam Şiir (2006), Kural
Dışı (2007), Modern Şiirimizin Kökleri (2008). Çocuk
Kitabı: Kitabımı Öğreniyorum (2005). Biyografi:
Çağının Mimarı Mimar Sinan (2003).
Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni
Ercan YILDIRIM
1977 Ankara / Kızılcahamam doğumlu. İlk, orta
ve yüksek öğrenimini Ankara’da tamamladı. Dil
ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü
mezunu. 1997 yılında Gündüz gazetesinde başlayan gazeteciliği Kanal 7 ve Akşam gazetelerinde
devam etti. Bir kamu kuruluşunda çalışmaktadır.
Yazmaya Dergâh dergisinde başladı.
Eserleri: Mustafa Kutlu Hikâyeciliği, 2007.
Adil ŞEN
1963, Kelkit / Gümüşhane doğumlu. İlk ve orta
öğrenimini Gümüşhane’de tamamladı. Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi mezunu.
Erciyes Üniversitesinde yüksek lisans ve doktora
öğrenimini, Sosyal Bilimler Enstitüsü İslâm Tarihi
anabilim dalında tamamladı.
Eserleri: İbrahim Müteferrika ve Usulü’l-Hikem fi
Nazmi’l-Ümem, Osmanlı’da Dönüm Noktası, Akkoyunlu Türkmen İmparatorluğu Makaleler Antolojisi.
Ali BİRİNCİ
25 Ağustos 1947’de Sakarya Hendek’e bağlı
Balıklı Şeyh köyünde doğdu. Babası Şeker (19251993), annesi Müzeyyen hanım (1924-1977) tütün
ziraatıyla geçiniyordu.
İlk mektebin ilk üç senesini köyünde, son iki
senesini Hendek’te okudu. Cumhuriyet İlkokulunu (1960), Hendek Orta Okulunu (1963), Ankara
Polis Kolejini (1966) bitirdi. Polis Enstitüsü birinci
sınıfından ayrılarak Ankara Üniversitesi Siyasal
Bilgiler Fakültesi, İktisat ve Maliye Bölümünden
mezun oldu (1973).
Emniyet Genel Müdürlüğünde (1973-1976), Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih
Bölümünde (Sivas) çalıştı (1976-1988). 30 Haziran
1988’de Polis Akademisinde vazifeye başladı.
Türk siyasi tarihi ve inkılâp tarihi dersleri veriyor.
18 Haziran1986’da, “Hürriyet ve İtilâf Fırkası”
başlıklı doktorasını verdi. 1993’te doçent, 2000’de
yakınçağ tarihi profesörü oldu. 3 Ekim 1989-25
Eylül 1990 arasında Paris’te mesleki çalışmalarda
bulundu. 25 Eylül 2002-28 Temmuz 2004 devresinde Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinde
ders verdi ve üniversitenin dergisi Sosyal Bilimler’i
dokuz sayı çıkardı. Kırgızca ve Rusça kurslarına
devam etti.
Ali Birinci’nin yazı hayatı 1968’de şiirle başladı
ve ilk şiiri o zaman Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde
bulunan öğrenci derneklerinden Hür Düşünce
Kulübü’nün yayın organı Millî Düşünce dergisinde (Ocak 1968) çıktı. Daha sonra Fikir ve Sanatta
Hareket dergisinde ilk denemeleri ve diğer şiirleri
basıldı. Doktora tezini verdikten (18 Haziran
1986) sonra bilhassa Tarih ve Toplum, Dergâh,
Yeni Türkiye, Polemik, Türk Yurdu, Kebikeç ve
Müteferrika dergilerinde yakın devir siyasi hayatı,
tarihî şahsiyetleri ve yazarları hakkında yazılar
yazdı. Bu yazılarının 1999 senesi sonuna kadar
neşredilmiş olanları Dergâh Yayınları tarafından
üç cilt hâlinde bastırıldı. Çeşitli yazarların eserlerinden yirmi kadarını baskıya hazırladı.
Eserleri: Hürriyet ve İtilaf Fırkası, 1990. Matbuat Âleminde Birkaç Adım, 1992. K. Müverrih-i
Mâderzâdın Fülânnâmesi, 1994. Tarihin Gölgesinde,
2001. Tarih Yolunda, 2001. Tarih Uğrunda, 2001.
Tarihin Alacakaranlığında.
Hakan POYRAZ
1962 Ordu-Ulubey doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Ordu’da tamamladı. 1984’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden
mezun oldu. Aynı bölümde Metafizik Disiplininin
Gelişimi ve Felsefe Tarihindeki Rolü teziyle yüksek
lisansını tamamladı. 1988-1992 yılında Gazi
Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesinde öğretim
görevlisi olarak; 1992’den sonra aynı üniversitenin Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde
araştırma görevlisi olarak çalıştı. 1995’te Ankara
Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümünde Dil Açısından Ahlâk Felsefesi ve R.M. Hare adlı doktora
teziyle doktor oldu. 1996’da doçent unvanı aldı ve
1998’de Gazi Üniversitesine; 2001’de Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne
doçent, aynı yıl aynı bölüme profesör olarak atandı. 2002-2005 yılları arasında Sakarya Üniversitesi
Eğitim Fakültesi dekanı olarak görev yaptı. Halen
Gazi Üniversitesi, Felsefe Bölümü başkanıdır.
Eserleri: Dil ve Ahlâk, Vadi Yayınları, 1996; Hacivatın Hüznü, Vadi Yayınları, 2002. (2002 Türkiye Yazarlar Birliği deneme ödülü.); Zehirli Bir Şey, (2003).
Şahin Ali ŞEN
1966, Burdur’un Küçükalan köyünde doğdu. 1987
yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine
bağlı Adalet Yüksekokulundan mezun oldu.
1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler
Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler
Bölümünden 1991 yılında mezun oldu.
Çalışma hayatına Zaman gazetesinde başladı.
1997 yılında aynı gazetede “İş ve İnsan” köşesinde
sosyal güvenlik, sosyal politika, çalışma hayatı ve
sendikalar konularında yazılar yazdı. Gazetenin
ekonomi editörü Kadir Dikbaş’la birlikte hafta bir
gün “Enine-Boyuna” köşesinde ekonomi dosyası
hazırladı. 2004 yılında, Zaman gazetesi parlamento muhabirliği yaparken gazeteciliği ara veren
Şen, Memur Sen Konfederasyonu Eğitim Bir Sen
Genel Başkan Danışmanı olarak görev başladı.
2003 yılının sonlarında 2020 Anadolu Hareketi’ni
kuran Şen, idealist arkadaşlarıyla birlikte 2003
tarihinden beri ekonomi, sosyal politika, siyaset,
uluslar arası ilişkiler, kişisel gelişim alanlarında
konferanslar düzenliyor. Şen’in Haber-İş, Yeni
TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr
Adım, Türk Koop-İş, Hizmet-İş, Tes-İş, Bağ-Kur
dergilerinde yazıları yayımlandı.
Veysi ERKEN
Doğum Yeri ve Tarihi: Midyat, 1957. Doktora:
1986-1991(Dört yıl) G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü
Eğitim Bilimleri Anabilim, Eğitim Yönetimi, Teftişi
ve Planlaması Bilim Dalı, ANKARA. Tez Konusu:
Öğretmenlerin Sicil Sistemini Değerlendirmesi
(Ankara İli Merkez İlçelerinde Ortaöğretimde Görevli Öğretmenler Üzerinde Yapılan Bir
Araştırma) Yüksek Lisans: 1984-1986 (İki yıl) G.Ü.
Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Bölümü,
Eğitim Yönetimi,Teftişi ve Planlaması Anabilim
Dalı ANKARA Lisans: 1974-1979 A.Ü.İ.Fakültesi,
Ankara Yüksek Öğretmen Okulu, ANKARA İlk ve
Ortaöğretim: 1963-1974
Fatih BAYHAN
1975 Adana doğumlu. İlkokul ve Lise’yi Adana’da
okudu. Kamu Yönetimi ve Yakın Doğu Üniversitesi
İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden mezun.
Siyaset Bilimi ve iletişim Dalında Yüksek Lisans
okuyor. Gazeteciliğe 1994’te İstanbul’da Muhabir
olarak Başladı. 1995’te Adana’da Milli Gazete
Bölge Haber Müdürü ve Kanal 7 Muhabiri olarak
çalıştı. 2000 yılında Nokta Dergisi Adana Temsilciliği yaptı. Yeni Ufuk, Zirve, Ekspres, Bölge Gazetesi ve kuruculuğunu yaptığı günlük Yeni Gün
Gazetesi’nde Yazar ve Yazı İşleri Müdürü ve Genel
Yayın Yönetmeni olarak çalıştı. Aktuel, Siyaset,
Tarih-Araştırma ve Deneme türlerinde yazılar yazan Fatih Bayhan’ın çeşitli dergi, gazete ve haber
portallarında yayınlanmış makaleleri bulunuyor.
Halen haber7.com adlı haber portalında günlük
yazılar yazmaktadır. ÇUSAM Kurucuları arasında
görev alan Yazar, Vakıflar Genel Müdürlüğü,
Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Kültür ve
Turizm Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve
Başbakanlık’ta; Danışman, Basın ve Halkla İlişkiler
Müşaviri ve Müşavir olarak görev aldı. Türkiye
Yazarlar Birliği üyesi olan Fatih Bayhan, Türkiye
Yazarlar Birliği Ankara Şubesi Kurucu Üyeliği ve
Yönetim kurulu üyeliklerinde bulunmuştur.
Eserleri; Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce; Vakıf
(1997), Çukurova’da Vakıf Medeniyeti (1998), Türkİslam Medeniyeti’nde Vakıflarımız (1998), Ramazanoğlu Vakfı ve Vakfiyeleri (1998), Altınşehir Adana
(1997), Deprem Güncesi (1999), Adana Markası
(2001), Kıbrıs Gerçeği (2003), Satyagraha (2006),
R. T. Erdoğan’ın Liderlik Şifreleri (2007), (Biyografi), Kayseri’den Çankaya Köşküne Abdullah Gül
(2007) (Biyografi), Latife Hanım’ın Kağıtları (207)
(Biyografi, Fikriye Hanım (2008) (Biyografi) adlarıyla
14 kitabı yayınlanmıştır. ABD Başkan Adayı Barack
Obama’nın “Babamdan Hayaller” adlı otobiyografi
eserinin Türkiye Baskısının Editörlüğünü yaptı.
Yazar, 2003 Yılında yayınlanan “Kıbrıs Gerçeği” adlı
eseriyle İnceleme-Araştırma Dalında “Yılın Gazetecisi Ödülü” nü aldı.
OCAK - ŞUBAT 2009
35
Türkiye
Türkiye
Yazarlar
Birliği
T Ü R K İYE
YA Z A R L A R BİRLİ Ğ İ K A M U Y
ARA
t
a
n
a
S
e
v
r
ü
t
l
Kü
RINA Ç
Bülteni
ALIŞAN BİR KURULUŞTUR (RESMİ GAZE TE: 22.
09.1991)
TYB’de Görev Değişimi
İbrahim Ulvi Yavuz Genel Başkan
A
kademik yoğunluğu nedeniyle
Başkanlık görevinden ayrılan Doç.Dr.
Hicabi Kırlangıç´ın yerine İbrahim Ulvi
Yavuz getirildi. 7 Ekim’de toplanan TYB yönetim kurulu, Yavuz’dan boşalan Genel Başkan
Yardımcılığına da Dr. Faruk Yılmaz’ı seçti.
Romancı İbrahim Ulvi Yavuz, TYB’nin ilk üyelerinden ve on yıldan fazla yönetim kurulu
üyeliği yaptığı için yönetim kurulu şeref
üyesi idi. Yavuz, dört dönemdir Genel Başkan yardımcılığı görevini yürütüyordu. Eski
Genel başkan Hicabi Kırlangıç’ın yönetim
kurulu üyeliği sürüyor.
Türkiye Yazarlar Birliği
Türkiye Kültür ve Sanat
Bülteni
OCAK - ŞUBAT 2009
TYB Adına Sahibi:
İbrahim Ulvi Yavuz
Yazı İşleri Müdürü:
Ercan Yıldırım
İdare Yeri:
Milli Müdafaa Cd. Müdafaa Apt.
No:10/13 Kızılay / ANKARA
Tel: +90 312 417 34 72
Fax: +90 312 417 45 70
www.tyb.org.tr
Tasarım:
İdeo 05325080320
Basım Yeri ve Tarihi:
Cantekin Matbaası
ANKARA 25/02/2009
İbrahim Ulvi Yavuz’un başkanlığındaki yönetim kurulu şu isimlerden oluşuyor:
Dr. Faruk YILMAZ (Genel Başkan Yardımcısı),
Celil GÜNGÖR (Genel Başkan Yardımcısı),
Osman ÖZBAHÇE (Genel Sekreter Yard.),
Ercan YILDIRIM (Genel Sekreter Yardımcısı),
Dr. Adil ŞEN (Genel Mali Sekreter),
Prof. Dr. Ali BİRİNCİ (Üye),
Dr. Veysi ERKEN (Üye),
Şahin Ali ŞEN (Üye),
Doç. Dr. Hicabi KIRLANGIÇ (Üye),
Fatih BAYHAN (Üye)
TYB Vakfı’nda Görev Değişikliği
Ahmet Fidan Başkan Yardımcısı, Yusuf Turan Günaydın Müdür
A
hmet Fidan TYB Vakfı Mütevellî Heyet
Başkan Yardımcısı oldu. Türkiye Yazarlar
Birliği Vakfı’nın 2. Umumî Heyetinden
itibaren Vakıf bünyesinde çalışmalarını sürdüren
Ahmet Fidan daha önceki başkan yardımcısı M.
Çetin Baydar’ın ayrılması üzerine Mütevellî Heyeti
Başkan Yardımcılığına getirildi. Fidan, bundan
önce Mütevellî Heyet üyesi olarak Vakfın genel
müdürlüğünü yürütüyordu.
“Türkiye Yazarlar Birliği Derneğine destek olmak
gayesi ile kurulmuş” bulunan Türkiye Yazarlar
Birliği Vakfı’ndaki başarılı çalışmalarının devam
etmesi dileğiyle yeni Başkan Yardımcısı Ahmet
Fidan’ı kutluyor, görevinde başarılar diliyoruz.
Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Müdürü Ahmet
Fidan’ın mütevelli heyet başkan yardımcılığına
getirilmesi üzerine boşalan Vakıf Müdürlüğü’ne
yazar Yusuf Turan Günaydın getirildi.
Yusuf Turan GÜNAYDIN
1967, Amasya/Taşova doğdu. Taşova Atatürk İlkokulunda
ilköğrenimini gördükten sonra Of İmam-Hatip Lisesinde
ortaokulu bitirerek Taşova İmam-Hatip Lisesinden mezun
oldu. 1984’te Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’na
girdi ve bir yıl devam etti. 1990’da Ankara Üniversitesi İlâhiyat
Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı Üniversitede İslâm Tarihi
ve Sanatları Bölümü Türk İslâm Edebiyatı Anabilim Dalı’nda
yüksek lisansını tamamladı (1996). Makale, şiir ve yazıları Kültür
Edebiyat, Ayane, Özlenen Fark, Tasavvuf, Dergâh, Yedi İklim,
Hece, Ahilik Araştırmaları Dergisi, Okuntu, Kitap Haber, Kitap
Postası, Günışığı gibi dergilerde yayımlandı.
Eserleri: İbn-i Kemal, Edebî Kişiliği ve Kaside-i Bürde Tercümesi/Tenkitli Metin (Basılmamış Yüksek Lisans
tezi, 1996), Düstûr-ı Ahlâkî (Ahmed Râşid’den çevrimyazı, 2001), Bektaşîlik Makâlâtı (Ali Ulvî Baba’dan
çevrimyazı, İsmail Kasap’la, 2006), Yemen Hatıratı (Ali Emiri’den tercüme-çevrimyazı, 2008); Mehmet Âkif’in
Mektupları (2009).
Download