Türkiye Yazarlar Birliği’nin 30. Yıl alameti (logosu) yazıevi tanıtım tarafından çizildi. TÜRKİYE YA Kü Z ARL AR BİRLİĞİ K A M U YA R A T i n e t Bül R INA Ç OCAK - ŞUBAT 2009 Türkiye Yazarlar Birliği e y i k r Tü t a n a S e v r ü lt ALIŞAN BİR KURULUŞTUR (RESMİ GAZE TE: 22.09.1991) ürkiye’de kurumsallaşmış yapıların işlevleri zaman içerisinde sekteye uğrar. Hatta kurumların yıldan yıla amaçlarından saparak, bozulmalar yaşadığına çok sık şahit oluruz. Kurumlaşmış yapıların belli bir süreçten sonra arkasındaki güce ve destek veren kitleye sırt çevirdiğini de rahatlıkla gözleyebiliriz. Bilhassa kültürün merkezde yer aldığı teşekküllerde yozlaşma had safhaya çıkabilmektedir. Türkiye Yazarlar Birliği kurulalı 30 yılı geçti. Bu zaman içerisinde düzenlediği etkinliklerle hep kendisinden söz ettirdi. Özellikle klasik halini almış olan ödülleri ve yıllıklarıyla TYB, kültür hayatımızın diri kalmasına etkili katkılar sağlamıştır. Türk ve İslâm coğrafyasının çeşitli merkezlerinde tertip ettiği programlar sayesinde, Osmanlı bakiyesi olduğumuzu hem içeridekilere hem de gittiği yerlere hatırlattı. Kültürün “ulus” sınırlarına sığamayacağının kanıtı haline geldi. Kültür, düşünce ve edebiyat tarihimizde söz sahibi olmuş isimlerin ve değerlerin zamanla silinip gitme tehlikesi karşısında sorumluluğunu unutmadı. 30 yıllık tecrübe ve birikim zamanın hızlı akışına bağlı olarak unutma tehlikesiyle karşı karşıya gelebilir. “Vay be! O kadar oldu mu?” seslenişi bu sürecin hatırlanmasıyla hem kıvancı hem de bunalımı beraberinde getirebilir. Türkiye biraz da günü birlik yaşayan insanların memleketi olduğu için 30 yıl bir ömür gibi gelebilir. Türkiye Yazarlar Birliği 30. yılına önem atfederek büyük faaliyetlere imza attı. Klasikleşen etkinliklerinin yanında, Türkiye’de ilk defa gerçekleşen faaliyetleri de 30. yılı şerefine hayata geçirdi. Bu, Türkiye için uzun sayılabilecek ömre sahip bir kültür kurumunun yaşatılabileceğinin de bir kanıtıdır aslında. Hazırladığımız bu bültenle birlikte hafızası zaafa uğramış bir döneme ve insan portresine, “hatırlamanın” ne derece var oluş yetkinliği olduğunu göstermiş olduk. Bülten yalnız bu yılın bir dökümünü değil, geçmişin ve köklerin de kıymetini gösteriyor. 30 yıl daha var olmak, kültür hayatımıza damga vurmak, köklerimizi oluşturan ahlâkı özümsemekle ilgilidir. Gelecek on yıllarda görüşmek dileğiyle… Şölen İbrahim Ulvi YAVUZ TYB Genel Başkanı 30. Yılında TYB 12 Mart “İstiklal Marşı Günü” T ürkiye Yazarlar Birliği 1978 yılında 14 yazar tarafından kuruldu. Bu heyecan verici örgütlenme ile Türkiye’nin kültürel mirası kurumsallaşmış bir hal aldı. Özellikle yazarların, kültür adamlarının belli bir yapı içerisinde örgütlenmeleri, mensubiyet bağlarını güçlendirici etki uyandırdığı gibi, “kökler”iyle olan ilişkilerini devamlı olarak tazelemeleri bakımından da önemi haizdir. Türkiye Yazarlar Birliği geçen 30 yıl içerisinde, bu misyonunu hiçbir zaman unutmadı. Yaptığı etkinliklerle Anadolu coğrafyasının kültürel birikimi, dini alt yapısı ve millet olma davasının sözcülüğünü üstlendi. TYB’nin Türk milletinin değer yargılarına olan saygısı bir tarafa o birikimi daha ileri götüren çalışmaları taktir topladı. Biz de Türkiye’nin kültürel atmosferinin soluduğu yer olmasını istediğimiz TYB’nin 30 yıllık birikiminin daha iyi hatırlanması, gelecek için önemli çalışmaların yuvası olması için, 30. Yılı mihver alarak 2008’i etkinliklerle doldurmayı planladık. Çok şükür ki bunu büyük oranda gerçekleştirdik. Ankara, İstanbul, Konya, Bursa, Erzurum, Kahramanmaraş, Trabzon, Şanlıurfa ve Kayseri’deki şubelerimiz; Adana, Amasya, Edirne, Elazığ, Eskişehir, Erzincan, Giresun, Kütahya, Malatya, Niğde, Sakarya, Tekirdağ ve Tokat’taki temsilciliklerimiz ile Türkiye’yi nakış nakış örecek bir kültür hamlesi içine girmeyi hedefledik. Gezilerimiz, konferanslarımız, bilgi şölenlerimiz, konser ve sergilerimiz, yayınlarımız, anma toplantılarımız ile Türkiye’ye damgasını vurmuş isimlerin, kültür değerlerimizin gündemimizde kalması için çaba harcadık. 30. yıl faaliyetlerimiz TYB’nin daha güçlü bir kurum olması yolundaki önemli duraklardan birini oluşturdu. Daha güzel, daha etkili ve geniş bir platformda etkinlikler yaparak nice 30 yıllarda da var olmak dileğiyle… 2 OCAK - ŞUBAT 2009 T ürkiye Yazarlar Birliği İstiklal Marşı’mızın kabul günü olan 12 Mart’ın resmi olarak kutlanması için sürdürdüğü çabalar sonuç verdi. 12 Mart’ın “İstiklal Marşı Günü” olarak kutlanmasıyla ilgili yasanın hazırlanıp, çıkarılması için çalışan TYB, kutlamaların yapılabilmesi için gerekli yönetmeliklerin hazırlanmasına da ön ayak oldu. Mehmet Akif’in şiirinin millî marş olarak kabul edildiği 12 Mart’ı daha kapsamlı ve coşkulu bir şekilde kutlayabilmek için Meclis’in Mayıs 2007’de çıkardığı kanun, bürokrasinin unutkanlığına takıldı. Kanuna göre, kutlamaların şeklini belirleyecek yönetmeliğin en geç 4 ay içinde çıkarılması gerekiyordu. Ancak yönetmelik bir türlü hazırlanmadı. Türkiye Yazarlar Birliği’nin hatırlatması üzerine Başbakan Erdoğan devreye girdi. Yönetmelik 12 marta birkaç gün kala çıkarılırken, bu defa kutlamayı organize edecek kurul oluşturulamadı. Böylece, yurt genelinde düzenlenmesi planlanan kapsamlı etkinlikler 2009’a kaldı. Gül ve Erdoğan’dan Özel İlgi Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan’ı ziyarete giden Türkiye Yazarlar Birliği, yönetmeliklerin çıkmadığını dev- letin zirvesine hatırlattı. Bunun üzerine Başbakan Tayyip Erdoğan bir an önce yönetmeliğin hazırlanması talimatını verdi. Bu uyarıdan kısa bir süre sonra Kültür Bakanlığı ilgili yönetmeliği yayımladı. “İstiklal Mârşı’nın Kabul Edildiği Günü ve Mehmet Akif Ersoy’u Anma Günü Hakkında Yönetmelik” 7 Mart’ta Resmî Gazete’de yayımlandı. Yönetmelik, kutlamalara beş gün kala çıktığı için 12 Mart’a yetişmedi. Yönetmeliğe göre, 12 Mart İstiklal Mârşı’nın kabulünü kutlama ve Mehmet Akif Ersoy’u anma faaliyetlerini yürütmek ve koordine etmek için merkez yürütme kurulu oluşturuluyor. Kurula Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı veya yardımcısı başkanlık ediyor. Kurul üyeleri Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurumu Başkanlığı, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanlığı, Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu Genel Müdürlüğü üst düzey temsilcileri ile başkan tarafından belirlenecek ilgili sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşuyor. Kurul 2008 aralık sonunda toplandı ve kutlamaların çerçevesini belirledi. Kurulda gönüllü kuruluşları temsilen TYB yer alıyor. Ankara Şubesi Açıldı A nkara Şubesi 9 Ocak’ta TYB Genel Merkezi’nde düzenlenen bir toplantıyla faaliyetlerine başladı. TYB Ankara Şubesi Başkanlığı’na Mehmet Akif Işık getirildi. Toplantıda bir konuşma yapan TYB Genel Başkan Yardımcısı İbrahim Ulvi Yavuz, “Uzun yıllar açılması için çaba gösterdiğimiz Ankara Şubesi yeni dernekler kanununa göre gerekli işlemleri yapılarak M. Akif Işık Başkanlığı’nda kurulmuş ve bugünden itibaren çalışmaya başlamıştır. Bazı etkinliklerin şubemiz tarafından yapılacağı umuduyla yeni yönetime başarılar diliyoruz.” dedi. Atakan Akçay, Sülyaman Yücel, İ. Ulvi Yavuz, M. Akif Işık, Hicabî Kırlangıç, Fatih Bayhan, Talip Işık. Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Sayın Cumhurbaşkanı’nın Kabulünde: Adnan Karaismailoğlu, Muhsin Mete, Ahmet Fidan, D. Mehmet Doğan, Abdullah Gül, Hicabî Kırlangıç, Ali Birinci, İbrahim Ulvi Yavuz Cumhurbaşkanı Gül, TYB Heyetini kabul etti 30. yıl kutlamaları ve 12 Mart İstiklâl Marşı ve Mehmed Akif’i anma günü dolayısıyla Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ü ziyaret eden TYB ve TYB Vakfı yöneticileri kısa süre içinde kendilerini şiir ve edebiyat sohbeti içinde buldular. 5 Mart günü gerçekleşen kabulde Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı başkanı D. Mehmet Doğan, Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç, Genel Başkan Yardımcısı İ. Ulvi Yavuz, mütevelli heyet üyeleri Muhsin Mete, Ahmet Fidan ve yönetim kurulu üyeleri Prof. Dr. Ali Birinci ve Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu bulundu. Türkiye Yazarlar Birliği heyeti Cumhurbaşkanımıza, Türkiye Yazarlar Birliği’nin otuzuncu yıl faaliyetleri ve 12 Mart kutlamaları ile ilgili bilgi verdiler ve Kanunun kabul edildiğini fakat henüz yönetmeliğin çıkmadığını bu yüzden bu sene kutlamaların tehlikeye girebileceğini arzettiler. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, kendisine hediye edilen Genç Safahat’i inceledi ve gençlerin dil zevkinin gelişmesi için edebiyatımızın güzel şiirlerini ezberlemeleri gerektiğini belirtti. Cumhurbaşkanı Gül, kendisinin bilhassa Mehmed Âkif ve Necip Fazıl’dan bir hayli şiiri ezbere bildiğini söyledi. Başbakan Erdoğan’ın kabulü Cumhurbaşkanımızın kabulünden sonra, TYB Başkanı Hicabi Kırlangıç ve TYV başkanı D. Mehmet Doğan Baş- bakan Tayyip Erdoğan tarafından da kabul edildiler. Kabulde, ağırlıklı olarak 12 Mart İstiklâl Marşı ve Mehmet Âkif’i anma kutlamaları üzerinde duruldu. TYB Vakfı bünyesinde kurulun Mehmet Âkif Ersoy Araştırmaları Merkezi’nin çalışmaları hakkında izahat verildi. Türkiye Yazarlar Birliği’nin yılardır gerçekleşmesi için çalıştığı 12 Mart İstiklâl Marşı günü’nün geçen sene TBMM’de kanunlaşması dolayısıyla Başbakan Erdoğan’a teşekkür eden TYB yöneticileri, kanunun uygulamasını sağlamak için hazırlanan yönetmeliğin henüz yayınlanamamasının bu seneki kutlamaları zorlaştardığını belirtiler. Başbakan Erdoğan, ilgilileri arayarak yönetmeliğin bir an evvel yayınlanması uyarısında bulundu. TYB İstanbul Kültür Merkezi Faaliyete Geçti Kızlarağası Medresesi İstanbul Ticaret Odası’nın Desteği ile onarıldı. İ stanbul Şubesi’nin kullanımına tahsis edilen Sultanahmet’teki tarihi Kızlarağası Medresesi bir süredir onarım yüzünden kapalı idi. TYB İstanbul Şubesinin kapalı olması Yazarlar Birliği gönüldaşları, aydınlar ve yazarları yersiz yurtsuz bırakmıştı. TYB İstanbul kültür merkezinin noksanlıklarının giderilerek bir an önce faaliyete geçirilmesi için başta TYB Şeref Başkanı D. Mehmed Doğan olmak üzere İstanbul Şubesi ve Genel Merkez resmi ve özel kurumlar nezdinde çeşitli girişimlerde bulundu. En büyük destek İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş’tan geldi. Mimar Sinan eseri tarihi Kızlarağası Medresesi İTO’nun desteği ile onarıldı, teçhiz edildi ve 3 Nisan 2008 Perşembe günü düzenlenen törenle açıldı. Törene kaymakamlar, belediye başkanları, yazarlar, gazeteciler ve yayıncılar katıldı. Ev sahibi sıfatı ile önce TYB İstanbul Şubesi Başkanı Ali Ural konuştu. Ali Ural 2008 Yahya Kemal Yılı dolayısı ile konuşmasına şiirle başladı. Binanın ve verilen desteğin öneminden bahsetti. TYB Vakfı Başkanı ve TYB Şeref Başkanı D. Mehmed Doğan, konuşmasında bu ilim ve irfan yuvasının günümüzde de kültürel amaçlı olarak kullanılmasının yapanların arzusuna uygun olduğunu, Mimar Sinan’ın bu küçük fakat güzel eserinde çok güzel faaliyetler yapılacağına inandığını söyledi ve İTO Başkanı Murat Yalçıntaş’a desteğindene ötürü teşekkür etti. TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr İTO Başkanı Yalçıntaş ise yaptığı konuşmasında, İTO’nun kültürel faaliyetlerinden kısa örnekler verdi ve böyle bir mekanın onarımından haberdar ederek katkıda bulunmaya imkan sağlayan Yazarlar Birliği’ne teşekkür etti. Yalçıntaş’ın konuşmasından sonra TYB İstanbul Şubesi tarafından hazırlanan “Şükran Beratları” sahiplerine verildi. İTO Başkanı’nın beratı D. Mehmed Doğan tarafından verildi. Doğan, “Bu tür toplantılarda hep plaket verilir. Ama burada size takdim edilen bir plaket değil, bir Şükran Beratıdır” dedi ve beratın metnini okudu. Başkan Yalçıntaş bunun üzerine çok sayıda plaket aldığını, ilk defa bir şükran beratı almaktan memnuniyet duyduğunu ifade etti. OCAK - ŞUBAT 2009 3 Mustafa Yazgan ile 68 Yıl 30. Yıla Yeni Yönetim 15. Olağan Genel Kurul Yapıldı Önsıra: Nurcan Toksoy, Hicabî Kırlangıç, D. Mehmet Doğan, Yücel Çakmaklı, Sümi Aydın, Şaban Abak, Mehmet Aycı, M. Nuri Yardım, Nurdan Damla, Hatice Tıktık. Arka Sıra: Osman Özbahçe, İ. Ulvi Yavuz, Yakup Çelik, Zekai Özsınar. Ayşe Kulin, Nuh Gönültaş, Ali Benli, Özcan Yüksek. Yılın Yazarları Beratlarını Aldı 30. yıl faaliyetleri kapsamında “Yaşayan Yazarlar”ı da unutmadı. TYB Genel Merkezi’nde Ankara Şubesi’nin düzenlediği panelde Mustafa Yazgan’ın 68 yıllık hayatı gözler önüne serildi. Mustafa Yazgan’ın da hazır bulunduğu programda, Ankara Şubesi Başkanı Mehmet Akif Işık, TYB Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz, TYB Onursal Başkanı Mehmet Doğan, TYB eski başkanlarından M.Atilla Maraş yazarın dostlarından Yasin Küçükoğlu ve Alpay Karacapınar ile Mustafa Bozdemir, Mustafa Yazgan ve yazı hayatımıza katkıları konusunda değerlendirmelerde bulundular. Mustafa Yazgan, kendisine yönelik düzenlenen programdan dolayı mutlu olduğunu ifade ederken, yazı hayatıyla ilgili ilginç ayrıntılar içeren bir konuşma yaptı. Mustafa Yazgan’a kırk yılı aşkın bir süredir Türk yazı hayatına ve edebiyatımıza katkılarından dolayı hizmet beratı verildi. 4 OCAK - ŞUBAT 2009 Y ılın yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Ödülleri TOBB’da düzenlenen bir törenle sahiplerine verildi. Törende bir konuşma yapan Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Hicabi Kırlangıç, Türkiye’nin zor dönemlerden geçtiğini belirterek, umutlu olmaya devam etmek gerektiğini söyledi. Sivil toplum kuruluşları olarak monotonluktan kurtulmanın önemine dikkat çeken Kırlangıç, gerçek alanlarda çalışanların topluma gösterilebilmesi için bu töreni düzenlediklerini, ödüllerin buna göre belirlendiğini kaydetti. Birliğin Onursal Başkanı Mehmet Doğan da ödül alanların topluma kattıkları değeri anlatarak, “Türkiye’de ne yazık ki değerden çok karşı değer ön plana çıkarılıyor” dedi. 2007’nin Yazar, Fikir Adamı ve Sanatçıları Hikaye: Abdullah Harmancı (Yerlere Göklere), Şiir: Şaban Abak (Kayıp Atlar Haritası), Roman: Ayşe Kulin (Veda), Deneme: Mehmet Aycı (Mürekkep Ten), Fikir: İbrahim Kalın (İslam ve Batı), Araştırma: Nurcan Toksoy (Halkevleri), İnceleme: Mehmet Narlı (Şiir ve Mekan), Edebi Tenkit: Osman Özbahçe (Kural Dışı), Hatıra: Hicran Göze (Kadıköylü Yıllarım), Gezi: Özcan Yüksek (Sessizce Dön), Tercüme: Ali Benli, Macit Karagözoğlu (Muhammed Ferid’den İngiliz İşgaline Karşı Osmanlı Hilafeti), Biyografi: Ersin Özarslan (Erol Güngöz), Çocuk Edebiyatı: Nurdan Damla (365 Günde Sevgili Peygamberim), Basın-Fıkra: Nuh Gönültaş (Bugün Gazetesi), Basın-Fikir: Leyla İpekçi (Zaman Gazetesi ), Dergi: Bizim Külliye, Elektronik Yayıncılık: Sanatalemi.net, TV – Belgesel: TRT (Mevlana ), TV -Dizi: ATV (Karayılan), Şehir Kitapları: Nevzat Kösoğlu (Geçmiş Zaman Peşinde Yahut Vaizin Söyledikleri), Radyo Programı: Alim Kahraman (Rasim Özdenören ile Mavera YolculuğuBurç FM), Yayıncılık-Kamu: Sivas Belediyesi, Yayıncılık-Özel: Beyan Yayınları, Özel Ödül: Polatlı Belediyesi, Basın Yönetim: Ali Adakoğlu (Gerçek Hayat), Üstün Hizmet: Prof.Dr.Ömer Faruk Akün, Prof. Dr. M.Said Hatiboğlu, Yücel Çakmaklı. Vefat eden Yazarlara Vefa T YB 30. yıl faaliyetlerinde vefat eden üyelerini unutmadı. Vefat eden TYB mensubu yazarlar 16 Şubat tarihinde TYB Genel Merkezi’ndeki toplantıyla anıldı. Mehmet Ali Taşçı, Fevziye Abdullah Tansel, İsmail Hakkı Yılanlıoğlu, Seyfeddin Manisalıgil, Nazım Zeyrek, Selahaddin Savcı, Mehmet Aksoy, Sami Ateş, Şevket Bulut, Fikret Çulhaoğlu, Ömer Erturgut, Galip Erdem, Mustafa Arafatoğlu, İbrahim Bozyel, Feramuz Aydoğan, M. Akif İnan, Çinuçen Tanrıkorur, Hasan Ali Kasır, Göktürk Mehmet Uytun, Kaya Özdemir, Nazir Akalın, Yalçın Özer, Burhaneddin Kayhan, Alaaddin Özdenören, Ali Kemal Belviranlı, Zeki Alan, Şevket Beysanoğlu, İsmail Ali Sarar, İsmail Kaya, Ahmet Derin, Cahit Yeşilyurt, Zemçi Çetinkaya, Necdet Konak, Hasan Nail Canat, Abdülkerim Abduulkadiroğlu, Cavit Kalpaklıoğlu, Mehmet Nar, M. Akif Albayrak, Yılmaz Baydur, Şükrü Ünalan’ın akrabaları, yazarlarla ilgili görüşlerini ve hatıralarını aktardı.Merhum üyeler için toplantının ardından Kur’an-ı Kerim tilavet edildi. Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni 12 Nisan 2000 tarihinde TOBB salonunda yapılan genel kurula, Türkiye Yazarlar Birliği üyeleri, delegeler, yazarlar, gazeteciler, ilim ve siyaset adamları ile gönüllü kuruluşların temsilcileri katıldı. TYB Genel Başkanı Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç’ın kısa açış konuşmasından sonra divan teşekkül ettirildi. Divan başkanlığına Şükrü Karatepe, başkan yardımcılığına Ahmet Fidan ve kâtipliklere Sırrı Er ile Adil Akkoyunlu seçildi. Genel Kurul Divanı; Ahmet Fidan, Şükrü Karatepe, Sırrı Er, Adil Akkoyunlu. Divan Başkanı Şükrü Karatepe’nin gündemi okumasının ardından protokol konuşmalarına geçildi. Mikrofona ilk olarak TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan geldi. Doğan, Türkiye’de sert bir iktidar mücadelesi yaşandığını, bir asırlık bu mücadelenin artık sonuna gelindiğini söyledi. Türkiye’nin, cumhuriyetle rejim değişikliği yaptığını, fakat iktidar değişikliğinin yapılmadığını, 2. Meşrutiyetten sonra iktidarı ele geçiren İttihatçıların farklı bir kolunun Cumhuriyet’ten sonra iktidar olmayı sürdürdüğünü belirtti. Doğan, ülkenin sosyal ve ekonomik güçlerinin demokratik yapı içinde iktidar olması gerektiğini, 1950’de böyle bir geçiş olduğunu, fakat bunun 1960 darbesi ile önlendiğini, o tarihten bu yana Türkiye’nin demokratik iktidar yapısını oturtamadığını, bürokrasisini rasyonelleştiremediğini, bürokrasinin kutsal ideoloji ile kendini her şeyin üstünde tutarak demokratik hayata müdahalelerde bulunduğu iddia etti. Konuşmasının son bölümünde Mehmet Doğan TYB’nin 30. yılına ulaştığını, otuz yılda 15. kongrenin yapılmasının işleyişin normalliğini gösterdiğini, 30 yıl içinde kuruluşun bünyesini yenileyerek varlığını sürdürdüğünü söyledi. Rejimin resmi kültür cihazının Türkiye’yi taşımadığını, taklitçi kültürel yapılanmanın dünyayla boy ölçüşebilecek orijinal örnekler ortaya koyamadığını belirten Doğan, resmi kültürün Batı kültürünün taşra uzantısı olarak kaldığını söyledi. Konuşmaların ardından seçimlere geçildi. Ankara şube başkanı Mehmet Âkif Işık’ın teklif ettiği liste seçimi kazandı. Yeni yönetim kurulu üyelerinin biyografileri 30. sayfadadır. Atasoy Müftüoğlu ile 66 yıl T YB’nin 30. yıl faaliyetleri arasında önemli yer tutan “Yaşayan TYB´nin “Yaşayan yazarlara saygı” toplantılarından bir yenisi 17 Mayıs Cumartesi yazarlara saygı” günü Türkiye Yazarlar Birliği’nin Genel Merkezinde yapıldı. 1942 toplantılarından yılında doğan deneme yazarı Atasoy Müftüoğlu, ilgili toplantıda Mehbir yenisi 17 Mayıs met Atilla Maraş ve Ârif Ay konuştu. günü yapıldı. Atasoy Müftüoğlu ile ilgili Atasoy Müftüoğlu kimdir? toplantıda Mehmet 1942 yılında Trabzon Çaykara’da doğdu. 1960 yılından bu yana yazı hayatının içinde bulunuyor. Kimi günlük gazetelerde aralıklı olarak köşe yazarlığı yaptı. Atilla Maraş ve Ârif Pek çok edebiyat, sanat, düşünce, kültür ve siyaset dergisinde denemeler Ay konuştu yazdı/yazıyor. Uluslararası konferanslarda/seminerlerde tebliğler yayınladı. TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr OCAK - ŞUBAT 2009 5 T Doğumunun 120. Yılında Refik Halid Karay ürk dilinin büyük ustası Refik Halit Karay Türkiye Yazarlar Birliği’nin 30. yıl faaliyetleri kapsamında anıldı. Karay için düzenlenen bilgi şöleni 10 Mayıs Cumartesi günü Vakıflar Genel Müdürlüğü Konferans Salonu’nda yapıldı. Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesi Başkanı Mehmet Akif Işık’ın açılış konuşmasından sonra bilgi şöleninin ilk oturumuna geçildi. Bu oturumun Başkanlığını yapan Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu sözü ilk olarak Prof. Dr. Ali Birinci’ye verdi. Ali Birinci yazarın hayatı ile ilgili önemli bilgiler veren bildirisini sundu. Karay’ın 14 Mart 1888 yılında doğduğunu, ailesinin Timur’la Anadolu’ya gelen bir topluluğa dayandığını açıklayan Birinci, Karay ailesinin yedi nesildir İstanbullu olduklarını söyledi. Refik Halit’in hukuk eğitimini bitiremediğini bu nedenle yazarlığa yöneldiğini, Adana’da edebiyat öğretmenliği ve daha sonra Posta Umum Müdürlüğü yaptığını belirten Birinci, Karay’ın sürgün yılları hakkında bilgiler verdi. 1908’den sonra hiciv ve mizah yazıları yüzünden, İttihatçılar tarafından önce 1913-1918 yıllarında Sinop’a, oradan Çorum’a ve daha sonra Ankara’ya sürgün edildiğini bildiren Birinci, Karay’ın Ankara’da bulunuşunun büyük Ankara yangınına rastladığını ve bu nedenle önce Bilecik’e daha sonra da nihayet tekrar İstanbul’a dönerek ilk sürgün hayatını tamamladığını söyledi. Yazarın Mütareke yılları ve Milli Mücadeleye karşı tutumunu anlattı. Karay’ın İstiklâl Harbi’ne yaklaşımı nedeniyle Yüzellikler arasına alındığını ve böylece ikinci sürgün hayatının başladığını belirten Birinci, yazarın hayatı boyunca Türk dilini en güzel kullanan yazarlardan biri olarak tanındığını sözlerine ekledi. Karay’ın Tasavvuf Hakkındaki Görüşleri Araştırmacı Yusuf Turan Günaydın da, Refik Halit’in Kadınlar Tekkesi adlı eserinden yola çıkarak tasavvuf hakkındaki görüşlerini anlattı. Doç. Dr. Turan Karataş ise, yazarın Memleket Hikâyeleri isimli kitabını ele aldığı konuşmasında, hikayelerin teknik ve tematik yönleri üzerinde durdu. Sempozyumun ikinci oturumunda Oturum Başkanı Prof. Dr. Nurettin Demir sözü ilk olarak Yrd. Doç. Dr. Nesime Ceylan’a verdi. Ceylan, Gurbet Hikâyeleri’ni konu alan bir sunum gerçekleştirdi. Refik Halit’in bu eserinde Or- Turan Karataş, Yusuf Turan, Adanan Karaismailoğlu, Ali Birinci. 6 OCAK - ŞUBAT 2009 tadoğu coğrafyasında geçen hikâyelere yer verdiğini söyleyen Ceylan, Gurbet Hikâyeleri’nde yazarın içinde bulunduğu memleket ve dil özleminin, bölgede yaşayan insanların Türk milletine saygı ve sevgilerini koruduğunun, yabancıların bölgedeki çalışmaları ile fitne tohumlarını nasıl ektiklerinin çarpıcı örneklerle anlatıldığını belirtti. Prof. Dr. Ramazan Kaplan’ın yazarın ince zekâsıyla köy edebiyatı arasında kurduğu koşutluğu inceleyen sunumundan sonra Prof. Dr. Mehmet Törenek Refik Halit Karay’ın üslubunu anlattı. Refik Halit’in Çete’sinden itibaren birçok eserinin sinemaya uyarlandığını belirten Turan Tanyel, bunlar arasında bilhassa Nilgün’ün büyük seyirci topladığını, Ömer Kavur’un Yatık Emine uyarlamasının da en başarılı Türk filmleri arasında yer aldığını söyledi. Tanyel, yazarın sinemaya uyarlanan eserlerinin oyuncularından çekimine kadar her aşamasıyla ilgilendiğini de sözlerine ekledi. Refik Halit Karay’ın 120. doğum yılı dolayısıyla yapılan bilgi şöleni Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Bayazıt’ın katılımcıların onuruna verdiği yemekle sona erdi. Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Hâşim: Modernleşmenin Sızısını Duyan Adam T ürkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi ölümünün 75. yıldönümü münasebetiyle “Ahmet Haşim ve Eseri” konulu bir panel düzenledi. Türkiye Yazarlar Birliği’nin kuruluşunun 30. yıldönümü kapsamında tertip edilen panele, Selçuk Üniversitesi öğretim üyeleri Prof. Dr. Mehmet Tekin, Doç. Dr. Âlim Gür ve Türkiye Yazarlar Birliği Konya Şubesi Başkanvekili Dr. İbrahim Demirci konuşmacı olarak katıldı. Haşim sevenlerin yoğun ilgi gösterdiği programda ilk sözü alan İbrahim Demirci, Ahmet Haşim’in hayatı üzerinde durdu. Haşim’in Türk edebiyat ve kültür dünyası üzerinde derin izler bıraktığını belirten Demirci, şairin Konya izlenimlerini dinleyicilerle paylaştı. Ahmet Haşim’in 1917 yılında iaşe müfettişi olarak Konya’ya geldiğini açıklayan İbrahim Demirci, Ankara ile Konya’yı kıyaslamasında bulunduğunu söyledi. Demirci, Haşim’in Konya’dan “Ankara’ya nispeten daha sevimli ve müterakki bir şehir” şeklinde bahsettiğini aktardı. Ahmet Haşim’in “Müslüman Saati” yazısına değinen Demirci, Müslüman saatinin değişmesiyle bütün hayatımızın değiştiğini ifade etti. Bülbül şiirinin bütün modern zamanların ruhunu yansıtan bir şiir olduğunu, Gurebahane-i Laklakan’ın da toplum olarak nasıl değiştiğimize işaret ettiğini vurgulayarak, şairin değişken ve serbest mizacının belli bir ideoloji ve ilke ile kendisini kayıtlamadığı için onu çelişkilere ittiğini kaydetti. İbrahim Demirci bu durumun bir döneklik değil insani bir durum olduğunu ifade etti. Tenakuzlarıyla Var Olan Şair Doç. Dr. Âlim Gür ise Haşim ve Dergâh dergisini anlattı. Haşim’in Dergâh dergisinde yayınlanmış yazı ve şiirleri hakkında bilgiler veren Gür, Dergâh dergisine değinerek derginin Milli Mücadele havasını yansıtan ve geleceğin kültür ortamını hazırlayan, Bergsoncu, modern, mistik, sezgici ve kısmen sembolist özellik taşıdığını ifade etti. Dergâh’ın Mütareke ve Milli Mücadele döneminde aralarında Yahya Kemal, Ahmet Haşim, Halide Edip, Ruşen Eşref, Falih Rıfkı, Mustafa Şekip, Mehmet Emin gibi yazarların bulunduğu 80’den fazla şair yazara ortama hazırladığını söyleyen Alim Gür, derginin Türk şiirinin iki yol açıcısı, Ahmet Haşim ve Yahya Kemal’i buluşturduğunu belirtti. Son olarak Prof. Dr. Mehmet Tekin ise Haşim ve Yahya Kemal örneklerinden hareketle sanat, sanatçının doğası, çelişkileri, iktidar ile ilişkileri üzerine bir konuşma yaptı. Haşim’in tenakuz şampiyonu olduğunu, bunun sanatçı olmanın doğasından kaynaklandığını ifade eden Tekin, “bu olmadığı zaman cins sanatçı olamazsınız” dedi. Kemal ile Haşim’in buluşmasını “hüzün ve gurur” başlığı altında tanımlayan Tekin, birisi doğudan birisi batıdan gelen bu iki yazarın dil itibariyle sorunlu olduklarını, Türkçeyi sonradan öğrendiklerini ancak sonradan kendilerini yetiştirdiklerini ifade etti. Tekin her iki sanatçının da çile çektiğini ve zor günler yaşadığının altını çizerek, çile çekmeden, itilip kakılmadan sanatçı olunmadığını söyledi. Bu sanatçıların Türk şiirini ayağa kaldırdığını iddia eden Mehmet Tekin, Ahmet Haşim’in modernleşmenin sızılarını bizde en güzel, en veciz, en iyi şekilde anlatan bir sanatçı olduğunu söyledi. İsmail Kara Cumhuriyet’in Din Politikalarını Anlattı K onya Şubesi Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Kara’nın verdiği “Cumhuriyet Dönemi Din Politikaları” konulu bir konferans düzenledi. Selçuk Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Demirci’nin organize ettiği programa Selçuklu Belediye Başkanı Doç. Dr. Adem Esen, Büyükşehir Belediyesi Genel Sekreter Yardımcısı Abdülmelik Ötegen, İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Mehmet Buğa, STK temsilcileri, akademisyenler, yazarlar ve gazeteciler katıldı. İsmail Kara, Cumhuriyet döneminde din-devlet ilişkisinin yeknesak ama yine de sorunlardan azade seyretmediğini kaydetti. İlk aşamada cumhuriyetin kuruluş yıllarında (1919-1924) Osmanlı Meclis-i Mebusan’ından bile daha dini bir söylemin TBMM’nin çalışmalarında gözlemlenebileceğini vurgulayan Kara, “Ancak bu da çok kaba bir gözlem olur. Meşveret ilkesini öngören ayetin TBMM başkanının arkasındaki duvara çok güzel bir hatla yazılı olduğunu görürsünüz. Osmanlı Meclisi’nde böyle bir şey bile yoktu. Bu tabiî ki bu Meclis’in daha dindar olduğunu da göstermez” dedi. Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk anayasası olan 1924 anayasasında “devletin dini TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr dini İslamdır” maddesinin yer aldığını belirten Kara, bu hüküm 1928’e kadar anayasada kalmıştır. Laiklik ilkesinin anayasada açıkça tasrih edilmesi ise çok daha geç bir vakitte, yani 1937’de gerçekleşmiştir. Laiklik ilkesi olmaksızın cumhuriyetin olamayacağını söyleyenler var. Bütün bunlardan görüyoruz ki, cumhuriyet laiklik ilkesi açıkça telaffuz edilmeden kurulmuştur” diye konuştu. 3. Aşamada CHP’ni 1947’lerde yaptığı uygulamaların Demokrat Parti tarafından da olduğu gibi sürdürüldüğünü belirten Kara, siyasal dindarlığın gelişiminin ise askeri darbelerle bereber olduğunu söyledi. OCAK - ŞUBAT 2009 7 30. Yıl TYB’den Serdengeçti’ye Vefâ D üşünce ve mücadele adamı Osman Yüksel Serdengeçti’nin vefatının 25. yılı dolayısıyla 22 Kasım 2008 Cumartesi günü bir anma programı düzenlendi. Prof. Dr. Cemâl Kurnaz, TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan ve Yusuf Turan Günaydın’ın konuşmacı olarak katıldığı program kalabalık bir dinleyici grubunun katılımıyla gerçekleşti. Türkiye Yazarlar Birliği’nin 30. yıl faaliyetleri cümlesinden olmak üzere TYB Ankara Şubesince organize edilen “25 yıl sonra Serdengeçti” programı TYB Ankara Şubesi Başkanı M. Akif Işık’ın takdimi ve TYB Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz’un bir hatırasını anlatmasıyla başladı. Daha sonra oturum başkanı D. Mehmet Doğan ilk sözü, Serdengeçti’ye sağlığında en yakın isimlerden biri olan Prof. Dr. Cemâl Kurnaz’a verdi. Profesör Cemâl Kurnaz, hemşehrisi Osman Yüksel Serdengeçti’yle ilgili birçok hatırasını dinleyicilerle paylaştı ve onun toplum içinde bir münzevî gibi yaşadığını vurguladı. “Serdengeçti’nin yaşadığı dönem siyasî hareketlilik açısından yoğun bir dönem olmasaydı, bir aksiyon adamı değil, bir derviş olurdu; mizacı dervişliğe yatkındı.” diyen Kurnaz, onun mizahçı yönüne de değindi. Serdengeçti’yi bir mizahçı olarak değerlendirmenin yanlış olacağını, onun mizahî dili bir tür silâh gibi kullandığını, dönemin şartlarının bunu gerektirdiğini söyledi. Nefsine karşı hasis davranmasına rağmen, ihtiyaç sahiplerine karşı çok cömert olduğunu da Osman Yüksel’in mizacını belirleyen önemli noktalardan biri olarak belirten Profesör Kurnaz, Serdengeçti ve tek sayılık Bağrıyanık dergilerinin yayın macerasından da söz etti. bir perspektife sahip bulunduğunu, günümüz şartlarına bakarak daha derleyici ve toparlayıcı bir kişilik olduğunu söyleyerek cenaze töreninde bugün farklı kesimlerden saydığımız birçok şahsiyetin bir araya gelmesinin de bunu gösterdiğini vurguladı. Doğan, Osman Yüksel’in gençlik üzerindeki tesiri, 20. Yüzyılın başında batıdan ithal edilen pozitivist milliyetçiliği dönüşüme uğrattını, milletin manevî dinamiklerini yok sayan, halkı dönüştürmek için her türlü baskıyı uygulayan milliyetçiliğin değişim geçirerek 1970’lerde dinî değerlerle barışık bir muhteva kazanmaya başladığını, bu dönüşüm 1980 darbesinin dışa vurulmayan sebepleri arasında olabileceğini söyledi. “Milletin çocukları, ideolojik kamplaşmaları kırarak ve iman temelinde birleşerek köksüz sistemin sonunu getirebilirdi. Nitekim, askerî anayasaya “Atatürk milliyetçiliği” tabiri konuldu! Vefatından 25 sene sonra, onun gençliğin rolüne dikkat çeken şu cümlesi hâlâ Ergenekon rezaletleri ile meşgul edilen memleketimizde kulağımıza küpe olmalı: “Bu memlekete ve millete bitmiş tükenmiş insanlardan, İttihat Terakki artıklarından, hayır gelmez, ne varsa gençliğimizdedir!” Osman Yüksel unutulmasaydı, onun sisteme karşı koyduğu kesin tavır yaşatılsaydı, sentetik milliyetçilik tekrar güç kazanamaz genç kitlelerdeki kafa karışıklığı bu raddelere gelmezdi...” dedi. Yusuf Turan Günaydın ise Osman Yüksel’in mücadele adamlığının bir parçası olarak yayıncılık faaliyeti üzerinde durdu. “Serdengeçti Neşriyatı” amblemi altında basılan kitapların sahaflarda hâlâ rastlanan kitaplar olduğunu, bunun da söz konusu kitapların zamanında çok okunmuş olduğunu, birçok baskı yaptığını ve önemli etkiler uyandırdığını söyledi. Sahaflarda bulduğu Sokrates’in Savunması, Müslüman Türk Çocuğunun Şiir Kitabı, Kafkas Kartalı (S. Ragıp Karoğlu), Serdengeçti Osman Yüksel’in Radyo Konuşmaları gibi kitapları izleyicilere göstererek, Serdengeçti Neşriyatı arasında basılan kitaplar ve Serdengeçti dergisi üzerinde çalışmalar yapılması gerektiğini belirtti. Serdengeçti dergisinin otuz üç sayılık bir toplam olmasına rağmen, fikrî köklerimizi ararken başvurmamız gereken önemli kaynaklardan biri olduğunu vurguladı. Konuşmalar sona erdikten sonra, Yasin Küçükoğlu Kur’an tilavet etti. Kültürümüze büyük hizmetleri geçen Serdengeçtiye fatihalar okundu. OCAK - ŞUBAT 2009 H ikâye ve romanımızın son 30 yılı Türkiye Yazarlar Birliği’nde konuşuldu. Kamil Yeşil ve Firdevs Canbaz Yumuşak’ın konuşmacı olarak katıldığı toplantıyı Ercan Yıldırım yönetti. 20 Aralık 2008 Cumartesi günü düzenlenen toplantıda hikâyeci Kamil Yeşil, konuşmasına genel olarak Türk hikâyesinin kısa bir özetini vererek başladı. Anlatım sorunları ekseninde simurgdan Zeyd ve Amr sembollerine geçişler yaparak, hikâye kişileri hakkında bilgiler veren Yeşil, geleneksel anlatılardaki “ben”in modern edebiyatta kullanılan “ben”in farklı olduğunu söyledi. Kamil Yeşil karakterlerin seçimlerinde de farklılık olduğunu belirterek, “Yazar yani “anlatıcı kişi”, “ben” dediğinde, geleneksel hikâyede ve modernizmin ilk zamanlarında okuyucu bu “ben”den yazarı anlamıştır. Doğrusu yazar da kendini kasteder bu sözüyle. Modernizmin esas olarak kavranmasından sonra ve yapısalcığın da yönlendirmesi ile hikâyede “ben” diye konuşan kişinin yazar olmadığı, onun “anlatıcı-ben” olduğu fark edilmiştir. Doğrusu hikâye okuyucusu bunu yıllar sonra fark etmiştir. Belki hâlâ fark edemeyenler de vardır.” şeklinde konuştu. Türk Hikâyesinde “Ben” Kimdir? Türk hikâyesinin son 30 yılı hakkındaki değerlendirmelerini TYB Hikâye Ödülleri ekseninde yapan Kamil Yeşil, bu dönemde “Ben”in bunalımları, arayışları, ideolojisi, toplum, insan ve eşya tasavvuru”nun hâkim temalar olduğunu belirterek, dilin inceltilmiş yapısı içerisinde ben ile bencilliğin birbirine geçebildiğini ifade etti. “Sait Faik’te “ben” aslında ‘O’dur. Sabahattin Ali’de de ben “O”dur. Mustafa Kutlu’da bütün yönleriyle “ben” “milletimizdir.” Rasim Özdenören’de ben, “iç ben”dir. İsterseniz siz buna “tasavvufun şekillendirdiği ben” diyebilirsiniz. Rasim Özdenören’in D. Mehmet Doğan, Osman Yüksel Serdengeçti’nin fikir dünyasının geniş 8 Hikâye ve Romanımızın 30 Yılı Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni ‘ben’leri dünyayı aşar, öteye uzanır.” diyen Kamil Yeşil, geçmiş dönemlerdeki diyalog esaslı hikâyelerin bu dönemde monologa çevrildiğini kaydetti. Son 30 yılda hikâyelerin monologa dönmesinin üç sebebi olduğunu vurgulayan Yeşil, öykücüler ve öyküler üzerinden verdiği örneklerle bunun sebeplerini inceledi. Toplantıdaki ikinci konuşmacı Firdevs Canbaz Yumuşak ise son 30 yılda hikâyenin önemli bir atılım içinde olduğunu, bu dönemde kadınların hikâye konusunda gözle görülür bir biçimde yoğunlaştıklarını ve vasıflı örnekler verdiklerini açıkladı. Yazar, konuşmasının başında kadınların yazı hayatındaki, kamusal hayattaki konumu hakkında kısa bir giriş yaparak, “Batı” menşeili olan feminizmle kadınların kamusal hayatta görünmesinin aynı olmadığını söyledi. Feminizmin bu toprakların değer yargılarıyla uyuşmadığının altını çizen Firdevs Canbaz Yumuşak, Türkiye’de toplumsal hayatta kadınların daha aktif ve önemli görevler aldıkça toplumun ilerleme kaydedeceğini vurguladı. Bu bağlamda kadınların yazdıkları metinlerin belirgin bir şekilde çeşitlenmesiyle, o türdeki açılımın ve katkıların çok belirginleştiğini ifade eden Canbaz Yumuşak, Türk hikâyesinin son döneminde bunun ağırlığının iyiden iyiye arttığını kaydetti. Türk hikâyesinde kendisinin önemli ölçüde etkilendiği hikâyecilerin başında Cihan Aktaş’ın olduğunu belirten yazar, ayrıca Ayfer Tunç’un da hikâyeye önemli katkılar sağladığını, onun ilk kitabından son kitabına kadar, özgün konu ve temalar, farklı ve çeşitli anlatım yolları kullandığını vurguladı. Türk Romanıyla Türk Düşüncesi Paraleldir TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr Toplantının yöneticisi Ercan Yıldırım da Türk romanının son 30 yılı ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Türk romanının Türk düşüncesinden farklı ele alınamayacağını söyleyen Yıldırım, Türk modernleşmesine romanın, düşünceden daha çok katkı sağladığını vurguladı. “Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Huzur, Peyami Safa’nın Fatih Harbiye gibi romanlarında gördüğümüz Doğu – Batı ikiliği ve bireyin cemaati ile kendisi arasında kalmışlığı düşüncede de kendini gösterir. Tematik olarak doğunun idealizmiyle, batının hızlı ilerlemeciliği karşısında bireyin daha fazla direnemediği görülür.” diyen Ercan Yıldırım, Türk düşüncesinin siyasal ve bürokratik yapıdan farklı bir kulvar açamadığının altını çizdi. Türk romanı ve düşüncesinin refleksleriyle birlikte hareket ettiği için bu toprakların insanlarını yakalayamadığını söyleyen Ercan Yıldırım, dünya sisteminin Türk ruhunu bizden daha iyi çözümleyebildiğini vurgulayarak, “Türkiye’nin ruhunda İslam dışında başka bir unsur yoktur. Çok partili sistem ve bir takım İslâmi gevşeklikler, ‘kontrollü denetimler’ döneminin başladığını gösterir. Reşat Nuri’nin Yaprak Dökümü, Miskinler Tekkesi, Yakup Kadri’nin Ankara’sı, Kemal Tahir’in Kurt Kanunu romanlarında izlediğimiz, toplumu oluşturan kurumların, aile ve cemaat yapılarının ayrılması bir anlamda Yorgun Savaşçı, Ateşten Gömlek, Küçük Ağa’ya rağmen gerçekleşmiştir. İstiklal Harbi’ni gerçekleştiren ruh, Mehmet Akif’i yüklü miktardaki ödülü reddedip, Ankara ayazında paltosuz dolaştıran ‘şey’, yeni Türk devletiyle birlikte kaybolmuştur. Türk düşüncesi Cumhuriyet’in ürettiği kültürün dışına çıkamadığı için bu ruhu yakalayamamıştır. Türk romanı, İstiklal Harbi’nde teğet geçtiği ruhu bir daha hiç görmemiştir.” şeklinde konuştu. Toplantının sonunda Hikâyeci Rasim Özdenören’de roman ve hikâyeyle ilgili görüşlerini kısaca aktardı. OCAK - ŞUBAT 2009 9 Yazar Okulu’nda 14. Dönem Y azar Okulu’nun 14. dönemi 23 Şubat Cumartesi günü açılış dersi ile başladı. Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği konferans salonunda düzenlenen açılış dersine yeni ve eski öğrencilerin yanı sıra çok sayıda dinleyici de katıldı. Açılış dersinde ilk konuşmayı TYB Genel Başkanı Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç yaptı. Kırlangıç, konuşmasında Yazar Okulu faaliyeti hakkında bilgi vererek, Türkiye’de mevcut üniversite zihniyeti üzerinde durarak, üniversitelerdeki özgürlük anlayışını eleştirdi. Şiirimizin 30 Yılı S eyyid Usûl Kültür Merkezi semahanesinde gerçekleştirilen Paneli şair Osman Özbahçe yönetti. Konuyu söz konusu 30 yıl içinde şiirlerini ve şiir kitaplarını yayınlamış şairlerden Enis Akın, Hakan Şarkdemir ve Murat Üstübal tartıştı. Enis Akın, son 30 yıl ayrımının günümüz şiirinin tartışılmasını sağlayacak faydalı bir adlandırma olabileceğini belirterek sözlerine başladı. Son 30 yılın anlaşılması için özellikle 1950’li yıllardan başlayarak TYB Şeref Başkanı D Mehmet Doğan da konuşmabugünlere gelmenin gerekliliğini vursında Yazar Okulu düşüncesinin, 28 Şubat baskı guladı. Konuşmasında sıkı bir son 50 yıl dönemine bir tepki olarak, bir bakıma özgür düşünce özetlemesi yapan Akın, günümüz şiirinmektebi şeklinde ortaya çıktığını söyledi. “İstiklal de deneysel ve görsel şiirin öne çıkmaya Marşımızı ve yazarını inciten çeyrek aydın bile olamabaşladığını; ama bu tarz çalışmaların yan bir emekli” diye tavsif ettiği kişiyle ilgili konuya henüz kendilerini yerleştirebilecekleri bir temas eden Doğan, M. Akif ve İstiklal Marşı konubağlam oluşturamadıklarını belirtti. sunda konuşan kişinin asgari bilgi ve kültür düzeyine sahip olması gerektiğini, söz konusu yazıda bunun Her şiir içinde bulunduğu zamanla görülmediğini söyledi. değerlendirilmelidir diyen Enis Akın, 1978’den bu yana son 30 yılın kendisi Açılış dersini vermek üzere AK Parti İstanbul Miliçin çok önemli; ama Türk şiiri için pek letvekili ve Yazar Reha Çamuroğlu kürsüye geldi. önemli olmadığını söyledi. Enis Akın Çamuroğlu, “Türk Tarih Yazıcılığını Yeniden düşünkonuşmasına şöyle devam etti: “Çünkü mek “ konulu dersine “Ben sizi bilgilenmek için değil, son 30 yılın o kadar “önemli olmaması kafanızda sorular bırakmak için konuşacağım” diye bu dönemin kendine özgü potansiyebaşladı. Tarih öğrenmeye Emin Oktay tarafından yazılinden çok, ondan önceki 20 yılın çok lan ve okullarda okutulan tarih kitabıyla başladığını, önemli olmasıyla ilgilidir. 1958’den sonraki öğrenim hayatında bu kitabın olumsuzluksonrasının büyük önemi, son 30 yılın larını silmeye çalıştığını söyleyen Reha Çamuroğlu, önemini gölgede bıraktı. 1955 ile 1965 Osmanlı tarihinin bu şekilde doğru anlaşılmasının arasında, Türkçede sadece Türk Şiiri mümkün olmadığını belirtti. için değil, dünya şiiri için de çok önemli işler yapıldığına inananlardan biriyim. Çamuroğlu, “Osmanlı Viyana’ya yüz elli bin kişi götürdü. Bu düzenli bir ordu. İhtiyaçları, beslenmesi, Dolayısıyla, son 30 yılı anlamak için son 50 yıla kısaca bakmak istiyorum; ancak silahları… Bu kadar insanın Viyana’ya salimen ulaşönce, bir noktayı belirtmek isterim. Bu tırılması bugün bile kolay değil. Osmanlı yenildiği konuşmamda, 70’ler, 80’ler, vb. birtakım dönemler de bile çağının teknolojisine sahipti.” isimlendirmeler kullanacağım; ancak, şeklinde konuştu. 10’ar yıllık dilimler hâlinde, 80 kuşağı, 90 10 hafta sürecek 14. dönem yazar okulu seçkin bir kuşağı, 2000 kuşağı gibisinden bütünöğretici kadrosuyla eğitime tamamladı: Prof. Dr. lükler olduğuna inanmıyorum; ancak Hakan Poyraz: Felsefeye giriş, Prof. Dr. Mümtaz’er 80’lerde yazılan şiir ile 90’larda yazılan Türköne: Siyaset bilimi, Sadık Yalsızuçanlar: Edebiyat şiir belirgin biçimde farklıdır, bu farkı ve İletişim, Prof.Dr. Nurettin Demir: Dil Bilimi ve Angörmeye ihtiyacımız var.” lam Bilimi, Doç.Dr. Ertuğrul Yaman: Yazma Teknikleri, Postmodern Şiir Yard. Doç. Dr. Levent Korkut: Türk Anayasacılığı ve Yeni Anayasa Anlayışları, Prof. Dr. İlhami Güler: Din ve “Postmodern Türk Şiiri” başlıklı konuşDüşünce. masında Hakan Şarkdemir, modern şiirin 10 OCAK - ŞUBAT 2009 Orhan Veli’yle bittiğini (Orhan Veli ölür ve modernlik biter!), İkinci Yeni olarak bilinen şiirin, özellikle ilk döneminin postmodern şiir sayılması gerektiğini öne sürdü. Kavramlaştırmasına Sezai Karakoç’u dayanak gösteren Şarkdemir, 1950’li yılların başlarına kadar modern şiirimizin olgunlaşmasını tamamladığını ve İkinci Yeninin ilk dönemiyle birlikte çözülmeye başladığını ileri sürü. İkinci Yeniyle gelen şiir Şarkdemir’e göre, “modern olmaktan ziyade, modern sonrasına aittir. Bizim ilk postmodern şairlerimiz, İkinci Yeninin avangardlarıdır. Dönemin şairi, kendinden önceki şiiri büyük ölçüde sindirmiş görünse de, hem teknik, hem düşünsel anlamda geleneksel zeminin bütünüyle dışına çıkmayı başarmıştır. Modern Türk Şiirini ‘gerçeklik’ kavramı üzerinden okuyan Sezai Karakoç, teorik anlamda ilk hamleyi yapar.” Kültür Kervanı Edirne’de: Veysi Erken, Ercan Yıldırım, Selim Cerrah, Akif Işık, İ. Ulvi Yavuz, Hakkı Acun, D. Mehmet Doğan, S. Lütfi Şengül, Ahmet Köseoğlu, Ali Sali. Gündem T Edirne’den Ardahan’a Kültür Kervanı Karakoç’un postmodernizmin günümüzdeki tanımlarına o dönemde bile son derece yaklaştığını söyleyen Şarkdemir, “Karakoç bunları söylerken henüz Batı’da bile bir postmodernizm tartışması yoktur,” diyerek bu yıllarda modern şiirimizin zemininde büyük bir kırılmanın meydan geldiğini, böylece şiirimize modern şiir anlayışının istikametinin dışında, yeni bir alan açıldığını söyledi. ürkiye Yazarlar Birliği’nin düzenlediği “Edirne’den Ardahan’a Kültür Kervanı” Edirne’de düzenlenen sempozyumlarla başladı. Ankara’dan kalkan otobüs önce İstanbul’da kısa bir ara verdi ardından Edirne’ye ulaştı. Edirne’deki “Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa ve Rumeli’nin Fethi” bilgi şöleni açılış töreni 21 Mayıs’ta Halk Eğitim Merkezi Salonu’nda yapıldı. Değişimin neyle ve nelerle gerçekleştiğine dikkat etmenin günümüzü anlamada en önemli unsur olduğunu belirten Murat Üstübal, modern Türk şiirini, ben ve ötekinin ilişkisinin olgunlaşması üzerinden okumak gerekiyor dedi: “Türk şiirinin son 30 yılı nitelemesini yaptığımız zaman beni daha çok ilgilendiren Türk şiirinin son 30 yıldaki gelişimi ya da değişimi olmuştur. Son 30 yılın sosyal ve siyasi dinamiklerinden bağımsız değildir bu da. Seksenlerden bu yana Türk şiiri de sosyal bir sancının ve kaygının olgunlaşarak kendini dışta tecrübe ederek ifade etmesi ve aynı zamanda zihnin kendi bedeniyle de buluştuğu bir dünyanın şiiri olması nedeniyle yabancılaştırıcı değil, praxisi olan bir şiirdir.” Bilgi şöleni açılış törenine Edirne Valisi Mustafa Büyük, Trakya Üniversitesi Rektörü Prof.Dr. Enver Duran ve vatandaşlar katıldı. Sempozyumun açılışında TYB Vakfı Müdürü Ahmet Fidan TYB’yi tanıtan bir konuşma yaptı. Fidan konuşmasına Türkiye Yazarlar Birliği’nin tarihi, misyonu hakkında bilgiler vererek başladı. TYB’nin 1978 yılında farklı kesimlerden 14 yazar tarafından “Yazarlar Birliği” adı ile kurulduğunu, 1985 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile “Türkiye” ismini aldığını söyleyen Fidan, Danıştay’ın uygun görüşü ile “kamu yararına çalışan dernek” statüsü elde ettiğini ifade etti. TYB’nin hep ilkleri ifa ettiğini açıklayan Fidan, birliğin gelenekselleşmiş faaliyetleri ve teşkilatlanması hakkında bilgiler verdi. Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Edirne’de Rumeli Fatihi Süleyman Paşa’ya adanan şölen Tarihimizin dönüm noktalarından birisi Rumeli’nin Fethi ve bu fethi gerçekleştiren Gazi Süleyman Paşa, yaptıkları ve geride bıraktıkları ile çok az tanınan tarihi ve önemli bir şahsiyettir. O gerçek bir kahramandır. Ben öyle inanıyorum ki bu şölen için harcanan emek ve gayretler asla boşa gitmeyecektir. Şölen sonunda ortaya çıkacak kitabı okuyanlar Rumeli’nin fethini ve bu fethi gerçekleştiren Gazi Süleyman Paşa ve arkadaşlarını, yaşadıkları dönemi ve o dönemin olaylarına şahit olacak ve hayranlıkla yad edeceklerdir. Çünkü Gazi Süleyman Paşa ve dönemi hakkında şimdiye kadar derli toplu bir kitap henüz yazılmamıştır.” Şölenle ilgili bilgiler veren Ahmet Fidan, şölenin yeni ufuklar açacağını belirtti. Fidan gerek şölen gerekse “Edirne’den Ardahan’a Kültür Kervanı” için bazı kişi, kurumların desteğini aldıklarını vurgulayarak, Bilhassa İlim Yayma Cemiyeti ve Seçil Giyim’e teşekkür etti. Trakya Üniversitesi Rektörü Enver Duran, Edirne’nin Trakya Üniversitesi vasıtasıyla TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr kültüre açıldığını ve köklerini bulmaya doğru önemli yol aldığını söyledi. Duran Edirne’nin son yıllarda özellikle “Adrianapolis” olarak anıldığını bunun yanlış olduğunu söyleyerek, Edirne’nin ilk olarak Üsküdama (Trakların Başkenti) şeklinde kurulduğunu ve ancak bu şekilde tarihlendirme yapılabileceğini kaydetti. Trakya Üniversitesi’nin kültürümüze önemli katkılar yapmak için çaba harcadığını belirterek, bu amaçla gayret gösterdiklerini, Balkanlar’da çalışmalar yaptıklarını söyleyerek, “Üsküp’te bir bayan bize ‘neredesiniz?’ diye sordu. Oralara gitmeliyiz, tabi savaş için değil, kültür için. Valimizin kültürden gelmesi bizi cesaretlendirdi. İnsanımıza, toprağımıza, kültürümüze sahip çıkmalıyız. Bunlara sahip çıkmayanın şerefinden, çıkmayanın bağımsızlığından söz edilemez.” şeklinde konuştu. Trakya Üniversitesi Öğretim Üyesi ve TYB Edirne Temsilcisi Prof.Dr. Recep Duymaz da yaptığı konuşmada, Türkler’in Anadolu’ya gelmesi ve Trakya’nın Rumeli’nin İslâmlaşması konusunda Süleyman Paşa’nın önemli rolü olduğunu söyleyerek, Türkler’in gittikleri yerleri imar ettiklerini vurguladı. İlim Yayma Cemiyeti Başkan Yardımcısı Selim OCAK - ŞUBAT 2009 11 Kültür Kervanı önemi ve yeri”, Veysi Akın’ın “Osmanlı kaynaklarına göre Gazi Süleyman Paşa’nın ölümü, defni ve türbesinin günümüze kadarki durumu” ile tamamlandı. 23 mayıs Cuma günkü ilk oturumda Rıdvan Canım “Bir şehir medeniyeti: Edirne”, Haşim Şahin “Osmanlı’nın kuruluşunda fakihlerin ve dervişlerin rolü”, Hamza Gündoğdu “Edirne üç şerefeli camii” bildirilerini sunarken, ikinci oturumda Sıddık Çalış “Osmanlı beyliğinin Anadolu’dan Rumeli’ye göç ettirdiği ilk türk toplulukları”, Ahmet Yiğit “14.-15.yy da Türk yerleşmelerinde Edirne mahallelerinin rolü”, Sedat Sayın “Safiye Erol’un gözüyle Edirne “ başlıklı bildirilerini sundu. Edirne Valisi Mustafa Büyük, Muhsin Mete, Âkif Işık, Hakkı Acun, S. Lütfi Şengül, İ. Ulvi Yavuz. Cerrah konuşmasında TYB’nin yaptığı bu çalışmayla önemli bir kültür köprüsü kurduğunu söyledi. “Selimiye Cami’si minaresiyle nakış nakış tekbiri haykıran, estetiğin zarafetin simgesidir. Edirne’liler çok şanslı. Burada olmaktan heyecanlı ve mutluyum.” diyen Cerrah, kültürümüzü korumamız için temel değerlerimizi muhafaza etmemiz gerektiğini kaydetti. D. Mehmet Doğan: Hukuk İdeoloji Bekçiliği Yapamaz TYB Şeref Başkanı D.Mehmet Doğan Osmanlı İmparatorluğu’nun yerleştiği coğrafyada “Pax Ottomanica” yani “Osmanlı Barışı” tesis ettiğini söyleyerek, “Bugün Osmanlı’nın terkettiği her yerde sıkıntı vardır. Osmanlı adaleti temin etti. İş mahkemeye düşerse adaletten endişe etmemeliyiz. Hukuk sistemi ideoloji bekçiliği yapamaz. Hukuğa uymaz bu.” dedi. Doğan, bu bilgi şölenini Ankara’da tasarlarken Ankara ile Edirne arasında bağ kurmaya çalıştıklarını,Süleyman Paşa’nın ilk önce Edirne’yi değil Ankara’yı fethettiğini sonra Rumeli’ye geçtiğini, Ankara – Edirne rabıtasının daha sonra Hacı Bayram Veli tarafından sürdürüldüğünü hatırlatarak, II.Murat’ın Hacı Bayram Veli’yi Edirne’ye davet ettiğini ve bugünkü eski camide ona kürsü tahsis ettiğini belirtti. Süleyman Paşa’nın Edirne’yi fethnin aynen Dandanakan, Miryakefalon savaşları kadar ehemmiyet arz ettiğini ifade eden Mehmet Doğan, Edirne’nin 12 OCAK - ŞUBAT 2009 fethinin İstanbul’un fethi için hazırlık mahiyeti taşıdığının altını çizdi. Doğan, Padişahların kılıç kuşanma törenlerini Edirne’de yapmaya devam ettiklerini kaydederek, “Biz tarihle ilgili tereddütlere düştük. 70-80 yılık Türkiye’deki tarihi esas saydık. Bizim tarihimiz binlerce yıllıktır. Osmanlı tarihi engin bir deniz gibi büyük bir zenginliktir. Siyasi sınırlar, kültürel sınırları belirlemez. Tarihimizi unutunca lehimize ve aleyhimize olanı unuturuz. Hukuk sistemi ideoloji bekçiliği yapamaz. Hukuğa uymaz bu. İdeolojik sebeplerle parti kapatmak Türkiye’nin lehinde ve aleyhinde olduğunu bilemeyeceğimiz yanlış bir süreçtir. Osmanlı’nın hükmettiği topraklarda bugün 70 devlet var. Edirne’de faaliyet yapmamız belki hayaldi ama Selimiye’nin yapılması da II.Selim’in rüyasına bağlıdır. Yapılan faaliyetleri süreklileştirmek gerekir. Faaliyetler ancak süreklilikle etkili olur” şeklinde konuştu. Bolayır ve Gelibolu, Süleyman Paşa ve Namık Kemal TYB “kültür kervanı” 24 Mayıs Cumartesi günü Kültür Kervanı’nın ikinci ayağı olan Bolayır’a hareket etti. Süleyman Paşa ve Namık Kemal’in kabirlerinin ziyaretinden sonra, Yard.Doç.Dr. Ömer Çakır Namık Kemal’in hayatıyla ilgili önemli bilgiler içeren “Namık Kemal’in Gelibolu Mutasarrıflığı” konulu bir bildiri sundu. Türkiye Yazarlar Birliği’nin Edirne’den Ardahan’a başlattığı ‘Kültür Kervanı’ kapsamında Çanakkale’nin Gelibolu ilçesine gelen birlik üyeleri ‘Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa Bilgi Şöleni’nin Edirne’den sonraki safhasını gerçekleştirdirler. Atatürk Kız Meslek lisesi konferans salonunda gerçekleştirilen toplantıda, ‘Gelibolu’nun Zenginliği’ ve ‘Gazi Süleyman Paşa’ konularında bilgilendirmede bulunulurken, toplantı öncesinde konuşan Türkiye Yazarlar Edirne Valisi Mustafa Büyük de TYB’nin yıllardır kültürümüze önemli katkılar sağladığını vurgulayarak, şölenin Edirne’ye büyük katkı sağlayacağını söyledi. Kültür Kervanı Sempozyumunun ilk gün oturumları, (ilk oturum) Yusuf Turan Günaydın’ın “Gazi Süleyman Paşa’nın kronolojik hayat hikâyesi”, Hakkı Acun’un “Erken Osmanlı Mimarisi Özgün Yapıları: Zaviyeler” ve “Tarihimizde Taşlar”, (ikinci oturum) İbrahim Sezgin’in “Osmanlı devletinin kuruluş döneminde tasavvufun Birliği Ahmet Fidan, toplantıda konuşulanların kitaplaştırılarak insanlara ulaştırılacağını belirterek, ‘’Bu kitap Gazi Süleyman Paşayla ilgili referans kitaplardan biri olacaktır. Geçtiğimiz yıl Gelibolu Mevlevihanesi’nde gerçekleştirdiğimiz konferanslar kitaplaştırılarak yayımlandı ve gerçekten Mevlana ve Gelibolu Mevlevihanesi hakkında bilgi edinmek isteyenlerin başvuru kaynaklarından biri oldu. Gazi Süleyman Paşa ile ilgili bu kitapta umuyoruz ki büyük beğeni kazanacaktır’’ dedi. Gelibolu kaymakamı Adnan Çakıroğlu ise başlatılan ‘Bilgi şöleni’ çerçevesindeki ikinci durakları olan Gelibolu’da Türkiye Yazarlar Birliği üyelerini ağırlamaktan büyük onur ve şölene ev sahipliği yapmaktan mutluluk duyduklarını söyledi. Çakıroğlu, yazılı kaynaklarda milattan önce 334 yılına kadar uzanan büyük geçmişi boyunca bir tarih ve kültür merkezi haline gelen yarımadanın, günümüzde adeta bir açık hava müzesi durumda bulunduğunu belirterek, “Türk mührünü vuran ilk kahraman Gazi Süleyman Paşa’nın, Vatan Şairi Namık Kemal’in ebedi istirahatgahları olan bu toprakların, milli ruhun uyanmasına sahne olan Çanakkale Savaşlarında da, bağrına on binlerce şehidimizi almış olması, yarımadamızı daha da kutsal bir hale getirmiştir” dedi. Araştırmacı Yazar ve Türkiye Yazarlar Birliği Amasya temsilcisi Yusuf Turan Günaydın, Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa’nın Osmanlı kroniklerinin ölüm tarihi konusunda birbirinden farklı tarihler kaydettiğini, kaynaklarda yer alan tarihin ise 1357 yılı olduğunu, araştırmacılara göre ise ölüm tarihinin 1360 yılı olmasının da kuvvetle muhtemel olduğunu söyleyerek, “Bu konuda da araştırmalar sürüyor” dedi. Selimiye Medresesi Avlusu: Latif Şengül, Mihsin Mete, İsmail Hacıfettahoğlu, Veysi Erken, Selim Cerrah, Mustafa Büyük, D. Mehmet Doğan, Âkif Işık, Ahmet Fİdan, Yusuf Turan, Hakkı Acun. ları, değerlendirmeleri ve bilgi sunmaları çok hoştur. Bizde Türkiye Yazarlar Birliği’nin Çanakkale’de yapacağı her türlü etkinlikte destek olmak için elimizden geleni yapacağız.’’ söyledi: Pamukkale Üniversitesi öğretim görevlisi Yrd.Doç.Dr Veysi Akın ise Rumeli Fatihi Gazi Süleyman Paşa’nın ölüm yerine dair bazı kaynaklarda farklı yer adları geçtiğini, halk arasında Gazi Süleyman Paşa ile ilgili çeşitli rivayetlerin bulunduğunu, Orhan Bey’in oğlunun ölümünden sonra Bolayır’a giderek mezarını ziyaret ettiğini ve burada bir türbe yapılmasını istediğini, Türbe’nin çeşitli dönemlerde tadilat gördüğünü, Çanakkale Savaşları sırasında da İngiliz gemilerinden atılan toplar ile türbenin zarar gördüğünü Düzenlenen etkinliğe Gelibolu kaymakamı Adnan Çakıroğlu, MHP Çanakkale milletvekili Mustafa Kemal Cengiz, eski ulaştırma bakanı Saadettin Bilgiç, belediye başkan yardımcısı Selçuk Bartan’ın yanı sıra, çok sayıda davetli katıldı. Akın ayrıca konuşması sırasında, Gazi Süleyman Paşa türbesine ait tarihi fotoğrafları da dinleyicilere izletti. Bursa’da Yahya Kemal Kültür Kervanı’nın Gelibolu’dan sonraki durağı Bursa oldu. TYB Bursa Şubesi’nin düzenlediği ve Mehmet Doğan ve Mustafa Muharrem’in birer bildiri sundukları MHP Çanakkale milletvekili Mustafa Kemal Cengiz, kendisinin arkelolog ve sanat tarihçisi olduğunu, Çanakkale’nin tarihine bu zamana kadar her zaman ışık tuttuklarını ifade ederek şunları söyledi: Bolayır’da Namık Kemal’in kabri. Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni ‘’Ecdadımız tarih yapmaktan, yazmaya fırsat bulamamış. Bizde 600 yıl sonra bunu yazmaya çalışıyoruz. Araştırmacılarımızın gerçekten Avrupa’nın kapılarını bize açan Gazi Süleyman Paşa’nın Avrupa’ya ayak bastığı ve yattığı bu topraklarda onu anma- TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr (Yeni̇ Şafak 27 Mayıs 2008) OCAK - ŞUBAT 2009 13 Kültür Kervanı Kayseri: Y. Turan Günaydın, Mustafa Özçelik, Mümtan Sarıçiçek, Nevzat Özkan, Hülya Argunşah. “Yahya Kemal’in vefatının 50. yıldönümü” toplantısının akabinde bilgi şölenlerine Eskişehir’de devam edildi. Türkmen Yahya Kemal’in şiir dünyasındaki yerine kısaca temas ettikten sonra sözü tebliğ sunacak konuşmacılara bıraktı. Eskişehir’de Osmanlı’nın Kuruluş Devri Oturum başkanlığını Prof. Dr. Nevzat Özkan, bilgi şöleninde ilk sözü Mustafa Özçelik’e verildi. Özçelik’in, Yahya Kemal’in musiki anlayışını izah ettiği konuşmanın ardından ikinci olarak Prof. Dr. Hülya Argunşah tebliğini sundu. Argunşah, Yahya Kemal’in tarih anlayışını izah ederek Yahya Kemal’in Ömer Seyfettin ve Ziya Gökalp’tan ayrıldığını anlattı. Argunşah, Yahya Kemal’in tarih, coğrafya ve insan arasında ilişki kurduğunu ve tarihimizi 1071’deki Malazgirt savaşı ile başlattığını belirtti. Yrd. Doç. Dr. Mümtaz Sarıçiçek’in Yahya Kemal”i medeniyet şairi olarak nitelendiren, Yusuf Turan Günaydın’nın Yahya Kemal’in rubaîlerini Nazım Hikmet’in rubaîleriyle karşılaştıran konuşmalarının ardından Kültür Kervanı Sivas’a doğru hareket etti. Edirne, Gelibolu ve Bursa’daki şehir gezileri Eskişehir’de de sürerken, bilgi şöleninin son oturumu Yunus Emre Kültür Sanat Merkezi’nde yapıldı. Ahmet Fidan’ın TYB faaliyetlerini tanıtıcı konuşmasından sonra TYB Şeref Başkanı Mehmet Doğan bir konuşma yaptı. Doğan’ın “Bugün Osmanlı’nın terk ettiği her yerde sıkıntı vardır. Zira Osmanlının terk ettiği yerlerde kurulan yetmişe yakın devlette insanın merkeze alınmadığı görülmektedir. Hâlbuki Osmanlı adaleti temin etti. Adaletine ideolojiyi bulaştırmadı.” şeklindeki sözlerinin ardından “Osmanlı’nın Kuruluş Döneminde Eskişehir” paneline geçildi. Oturum Başkanlığını Yrd. Doç. Dr. Selahattin Önder’in yaptığı oturumda sırasıyla Dr. Muharrem Bayar, Yrd. Doç. Dr. Haşim Şahin ve Yrd. Doç. Dr. Musa Şahin tebliğlerini sundu. Eskişehir’deki şehir gezisiyle birlikte Kültür Kervanı’nın birinci ayağı tamamlanmış oldu. Sivas’ta Yavuz Bülent Bakiler Sivas’ta Şair Yavuz Bülent Bakiler’e vefa toplantısı vardı. TYB’nin kurucularından Erzurum: Mehmet Törenek, Y. Turan Günaydın, Rıdvan Canım, Erdoğan Erbay. şair – yazar Yavuz Bülent Bakiler 72. yaşında memleketi Sivas’ta olacaktı. Özen’in anlatımıyla gerçekleşti. Daha sonra kürsüye gelen Bakiler, belediye başkanının yaptığı hizmetlerden övgülerle söz ederken, üniversiteye ise sitem etti. Üniversitelerin memleketteki edebiyat hareketlerine sahip çıkması gerektiğini vurgulayan Bakiler “ Cumhuriyet Üniversitesi benim üniversitem ne bana ne de bugüne kadar Türk Kültürüne katkı sağlayan hiçbir arkadaşıma sahip çıkmadı. Üniversitenin bu sorumsuzluğunu kınıyorum” dedi. Şair Bakiler “Üniversite Bize Sahip Çıkmadı” “Yavuz Bülent Bakiler’le 72 yıl” adıyla yapılan programda ünlü şairin şiirlerinden, hayatına kadar bir çok konu ele alındı. Programda konuşan Yavuz Bülent Bakiler, Cumhuriyet Üniversitesinin Türk Edebiyatına katkı sağlayan hiç bir edebiyatçıya sahip çıkmadığını söyledi. Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz, Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkan Yardımcısı Celil Güngör ve Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı Mehmet Doğan’ın da katıldığı program iki oturum şeklinde yapıldı. Kültür ve Turizm İl Müdürü Kadir Pürlü’nün başkanlığında yapılan ilk oturumda Bilal Tırnakçı, Berat Demirci ve Olcay Yazıcı tarafından ünlü şairin, şiirleri ve hayatı ele alındı. İkinci oturum ise Alim Yıldız Başkanlığında, Eyüp Tanyıldız ve Kutlu Kayseri’de Yahya Kemal Kültür Kervanı’nın “batı yakası”nın başarılı bir şekilde tamamlanmasından sonra 30 Mayıs Cuma sabahı “doğu cenahı”na hareket edildi. Ahi diyarı Kırşehir’deki Cuma namazıyla yola koyulan Kervan, Kayseri’de düzenlenen “50 Yıl sonra Yahya Kemal” sempozyumu arası verdi. Bilgi şöleni TYB Kayseri Şube Başkanı Hüseyin Türkmen’in açış konuşması ile başladı. 14 OCAK - ŞUBAT 2009 Çıldır: M. Atilla Maraş, Y. Turan Günaydın, D. Mehmet Doğan, Mustafa Özçelik. Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Gittiği her yerde Sivas bayrağını dalgalandırdığını söyleyen şair, konuşmasında Sivas’a sitemini de dile getirdi. Bakiler, Sivas’a Fazıl Hüsnü Dağlarca’dan sonra en fazla şiiri kendisinin yazdığını belirtti. Programın sonunda şiir okuyan Bakiler’i dinleyenler arasında oğlu Emrah ve kızı Aybala Bakiler’de vardı. Erzincan’da Şiirli Bir Gün Kültür Kervanı 1 Haziran 2008’de gönülleri fethe devam ve hafızaları tazelemek üzere doğunun incilerinden olan can şehir Erzincan’da faaliyetini şiir dinletisiyle devam ettirmek üzere yine yola çıktı. Depremlerle gelen tahribatı üzerinden atmaya çalışan şehir gezisinden sonra, yoğun ilgi gören Kervan, M. Atilla Maraş, Mustafa Özçelik, Mehmet Kurtoğlu, Ayhan Uçar, T. Erdoğan Şahin, Ali Metin, Metin Yıldırım, Şeyheddin Yalçınkaya, Vehbi Yurt, Abdulvahap Akbaş’ın okudukları şiirler, musiki ziyafetinden sonra Erzurum’a doğru hareket etti. Çarum: M. Atilla Maraş, İ. Ulvi Yavuz, D. Mehmet Doğan, Çorum Valisi Mustafa Toprak, Belediye Başkanı Turan Atlamaz, Kenan Yaşar. Erzurum’da Erdem Bayazıt Türkiye Yazarlar Birliği Erzurum Şubesi, Şair Erdem Bayazıt’ı sanatının 50. yıl dönümü dolayısıyla bir panel düzenledi. Şair Erdem Bayazıt’ın sanatta 50. yılı dolayısıyla sanatçı dostlarının bir araya geldiği panelde şairin sanat ve kültür dünyasındaki yeri anlatıldı. Prof. Dr. Mehmet Törenek, Erdoğan Erbay, Mehmet Atilla Maraş ve Yusuf Turan Günaydın’ın sundukları tebliğlerin ardından Kültür Kervanı’nı Erzurum ayağı da başarıyla tamamlanmış olarak Çıldır’a doğru yola çıktı. Çıldır’da Akif İnan Ermenistan ve Gürcistan sınırındaki serhat şehrimiz Çıldır gayretli bir başkana, nefis bir göle, yine aynı güzellikte balık, kaz ve kaymağa, elbette Âşık Şenlik’e sahip. Bu en uçtaki kültür şehrinde TYB Mehmet Doğan, Mehmet Atilla Maraş, Mustafa Özçelik ve Yusuf Turan Günaydın konuşmalarıyla Mehmet Akif İnan’ı andı. Trabzon’da Şiir ve Edebiyat Sohbeti Kültür Kervanı, Trabzon’da Kültür Sanat Evi’ndeki “Şiir ve Edebiyat” başlıklı sohbetin akabinde yine yeşilin bin bir türlüsünün izlenebileceği Akçaabat, Çarşıbaşı, Vakfıkebir, Beşikdüzü, Eynesil, Tirebolu, Espiye ve Keşap ve Giresun’a uğradı. Giresun ve Ordu Molaları Giresun’da Belediye Başkanı Hurşit Yüksel’in çay molasından sonra Ordu’ya TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr yönelen Kervan Vali Ali Kaban’ın misafirperverliğinin akabinde son durak Çorum’a ulaştı. Kültür Kervanı’nın Son Durağı Çorum Çorum Belediyesi’nin ev sahipliğinde Aşkın E-Hali Dergisi tarafından organize edilen programda şiir ve edebiyatın önemine vurgu yapılarak şiir dolu bir etkinlik gerçekleştirildi. Vali Mustafa Toprak, Belediye Başkanı Turan Atlamaz, Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı D. Mehmet Doğan, Aşkın E-Hali Dergisi Sahibi Kenan Yaşar, Türkiye Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu üyeleri ve çok sayıda davetlinin katıldığı programda birbirinden güzel şiirler şairlerin dilinde can buldu. Aşkın E-Hali Dergisi Sahibi Kenan Yaşar, Belediye Başkanı Turan Atlamaz, Türkiye Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi Ahmet Fidan ve Türkiye Yazarlar Birliği Genel Başkanı Mehmet Doğan’ın konuşmalarıyla başlayan programda ilk olarak Şanlıurfa eski Milletvekili Şair M. Attila Maraş şiirlerini seslendirdi. Attila Maraş’ın ardından sahneye çıkan Metin Demirci, Ali K. Metin, Paşa Çeten, Mustafa Özçelik, Ramazan Yaşar, Halit Yıldırım, Mustafa Balyaz, Kenan Yaşar, Abdulvahap Akbaş, Hüseyin Kır ve Mehmet Kurtoğlu birbirinden güzel şiirleri dinleyenlerle paylaştı. Medin Demirci, Ali K. Metin, Paşa Çeten, Mustafa Özçelik, Ramazan Yaşar, Halit Yıldırım, Mustafa Balyaz, Kenan Yaşar, Abdulvahap Akbaş, Hüseyin Kır ve Mehmet Kurtoğlu birbirinden güzel şiirleri dinleyenlerele paylaştı. OCAK - ŞUBAT 2009 15 Ankara’dan Ardahan’a Kırşehir Aşıkpaşa Türbesi Önü: İ. Ulvi Yavuz, D. Mehmet Doğan, Belediye Başkanı Halim Çakır, Ahmet Fidan, Vahap Akbaş, Cihat Şimşek, Arkadakiler: Mustafa Özçelik, Celil Güngör, Veysi Erken, Ali K. Metin, Mehmet Kurtoğlu. 30 Mayıs Cuma “Edirne’den Ardahan’a kültür kervanı”nın ikinci merhalesi Ankara’dan TYB önünden başlıyor... Otobüs hazır. Herkes geldi. D. Mehmet Doğan, İ. Ulvi Yavuz, M. Atilla Maraş, Muhsin Mete, Ahmet Fidan, Celil Güngör, Veysi Erken, Y. Turan Günaydın, Ali K. Metin, Âdil Şen, A. Vahab Akbaş, Selim Cerrah, Mehmet Kurtoğlu…Yolda katılmalar olacak. Bir yolcu bekleniyor... 09.45 Mustafa Özçelik Kütahya’dan trenle geldi ve yolculuk başladı.. Aşti önünden Samsun yoluna. İlk durak Kırşehir. 12.15 Kırşehir Belediye Başkanı Halim Çakır’dan sıcak karşılama. Yeni yapılmış Osmanlı tarzı, içi mermer kaplı camide cuma namazı. Belediyenin sosyal tesislerinde yemek. Çorba, haşlama et, pilav, baklava Başkanla şehrin sokaklarında yürüyüş. Âhi Evran türbesini ziyaret. Kaldırım inşaatları, Caca Bey medresesi. Şimdi cami olarak kullanılıyor. Rehber Caca Bey’in astronomik araştırmalar için yapıldığını ısbata çalışıyor. Köşe kuleleri güya bir füzenin hareket safhalarını gösteriyormuş! Caca Bey bahçesinde çay. Başkan belediyenin kadın merkezini gösteriyor. Bizi yola vurmak için şehirlerarası yola çıkarıyor. Âşık Paşa türbesini ziyaret. Türk diline kimesne bakmaz idi... Türbe onarılmış. Âşık paşa’nın “öztürkçe” yazdığı dışarıdaki tabelada yazıyor. M. A. Maraş buna dikkat çekiyor. “Öztürkçe” 1930’dan sonra ortaya atılmış bir kavram! Başkana, Vedat Güneş’e ve Âdil Şen’e veda ediyoruz. 16 OCAK - ŞUBAT 2009 17.30 Kayseri girişinde, Pastırmacılar Parkında Kayseri Şubesininkarşılaması. Başkan Hüseyin Türkmen, yemek. Atilla yemeğe itiraz ediyor. Ona tavuk pirzola geliyor. Dışarıda fotoğraf çekimi ve şehre hareket. Otel Çırağan. Giriş arkadan. Önünü dükkân yapmışlar. Kayseri usulü! Oda büyük fakat zevksiz, kullanışsız. 20.00 Ticaret Odası Salonunda toplantı. “Elli Yıl Sonra Yahya Kemal” Hüseyin Türkmen, Ahmet Fidan ve D.Mehmet Doğan’ın konuşmalarından sonra oturum başlıyor. Programdakilere ilaveten Y. Turan Günaydın konuşuyor. Bilhassa Hulya hanımın tebliği çok güzel. Toplantıdan sonra otelde çay. Bekir Oğuzbaşaran’la üstad mevzuu. 31 Mayıs Cumartesi 08.30 Hüseyin Türkmen Kayseri’nin yeni mesire yerlerini gezdiriyor. Kayseri evleri şehirde yok edildikten sonra buraya bir Kayseri evi yapmışlar! Şehri yukarıdan temaşa. Hoş bir manzara. Kayseri alabildiğine yayılmış... 09.00 Çevreyolundan Kayseri’ye veda... 12.00 Sivas’a varış. Üniversite kapısında bekleme. Belediyeciler biraz geç geliyor. Sanayi’de Kirli Ahmet’in tıpış köftesi. Çok meşhurmuş. Kültür Bakanlığı müsteşarı geliyor. Çok mahviyetkâr tavırlı. 12.00 “Yavuz Bülent Bakiler’le 72 yıl” toplantısının yapıldığı salona varıldığında, Belediye başkanı Sami Aydın konuşuyor. Müsteşar, Vali Muavini ve TYB adına Celil Güngör’ün konuşması. D. Mehmet Doğan, Edirne’den Ardahan’a Kültür Kervanı faaliyeti için teşekkür faslında en büyük teşekkürü Kültür Bakanına yapıyor. “Bakan faaliyetimize beklenen desteği vermeyerek bize sivil toplumun gücünü gösterdi. Kendi gücümüzün farkına vardık. Bakanlıktan bir kuruş destek almadan bu faaliyeti yürütüyoruz...” Panel başlıyor. A. Turan Alkan yok. Türkçe Olimpiyatlarına gitmiş. Böyle bir toplantının İstanbul’da veya Ankara’da değil memleketinde yapılmasını isteyen ve bunun için İstanbul’dan gelen Yavuz Bülent Bakiler konuşuyor. “Bin tane reyim olsa, hepsini bu başkana veririm. Başkanımız Sivas’a çok güzel hizmetler yaptı...” Cebeci Camii şiirini Üstad’a okumuş. Üstad Necip Fazıl telkin değil, tebliğ şiiri olmuş demiş... Müsteşar Kültür Bakanlığı adına Yavuz Bey’e ödülü (?) veriyor. Aynı ödülü Fazıl Hüsnü Dağlarca’ya bakan vermiş. TYB’ye destek verilmemiş ama, Türkiye’yi dışarıda temsil eden Trovaya yüklü para verilmiş!.. Bildik plaketler dağıtılıyor... Tarihî eserler gezisi. Gök Medrese’de hummalı bir restorasyon. Firuzenin dönüşü... Taç kapının üstünde beyaz mermer... Ulu Camiin minaresi eğiliyor. Çifte minare sonraya bırakılmış, Şifahiye restore ediliyor. Buruciye’de kalabalık büyük bir çayhane. Hat, tezhip, ebru, el sanatları vb. odaları. Başkan yaptıklarını gösteriyor. Kızılırmağın bir kolu üzerine yeni yapılan mesire yeri. Abdurrahman Gazi’den şehri temaşa. Sivas müthiş yayılmış. Mamur bir şehir manzarası arz ediyor. Akşam Paşa Bahçesi’nde yemek. Şehre 10 km. uzaklıkta belediyenin ihya ettiği güzel bir mesire yeri. Gece karanlığında “Boğaz Köprüsü”, su sesi, kocaman yıldızlar... Anadolu’da hoş bir gece atmosferi. Terasta sohbet. Yavuz Bey, 100. Yıl Bürosundan bahsediyor. Fıkralar anlatıyor. Üstad ve Serdengeçti’den...Berat Demirci de masada. 23.00 Otele geliş. “Buruciye”cilerle şehrin kahvesinde sohbet. 1 Haziran Cumartesi 07.00 Kalkış. Pencereden Ulucamiin eğik minaresi, Gökmedrese ve Çifte minarenin çift minaresi görülüyor. Kale ve yeşillik. Güzçel bir Sivas resmi. 08.30 Sivas’tan hareket. Kızıldağ’da verilmeyen mola... Sivas: Kültür Bakanlığı Müsteşarı İsmet Yılmaz, Yavuz Bülent Bakiler ve çocukları Aybala ile Emrah. Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Yolcunun Notları... 12.00 Erzincana muvasalat..Yeşilikler içinde. Araya arayı misafirhaneyi buluş! Öğle yemeği. Terzi Baba mezarlığını ziyaret. Abdürrahim Efendi ve Paşa Dede’nin hayli mutantan türbeleri. Şapka hadiselerinde idam edilmeden ölen âlimin kabri. 1938 depremi tarihi tamamen silmiş. Bir hamam, bir kapı harabesi belli belirsiz.. Kabristandan Ekşisu ve Esentepe mesiresine... 17.00 “Erzincan’da şiirli bir gün” başlıyor... Erzincan temsilcisi İbrahim Özdemir, D. Mehmet Doğan ve Ahmet Fidan’ın konuşmaları. Şiir okuyanlar arasında bayağı artist şairleri var. Pleybek bile yapıyorlar! Erzincan basın ve kültür hayatına katkıda bulunan Şefik Aras ve Ahmet Dumlu’ya plaket. ERT’de Celil, Atilla, Mustafa ve Vahap konuşuyor. 20.00 Akşam Yemeği. Başkan Mehmet Buyruk’la konuşma. “Halk bizden artık sosyal ve kültürel işler istiyor.” 2 Haziran Pazartesi 07.30 Erzincan’dan hareket. Cimin veya Üzümlü’de İbrahim’in bağ evi. Cimin’e kadar otobüs, oradan belediye minibüsü. Yamaçlarda seyrediyoruz. Bizi cankurtaran takip ediyor! Cimin’in belediye başkanı da geldi. Manzara müthiş. Bisküvi, kete, çay... 09.30 Cimin’den hareket. Yol inşaatı dolayısıyla beklemeler. 12.00 Aşkale’ye varış. Başkan Ahmet Yaptırmış’ın makamında “Aşkaleli Ahmet Fidan faslı”... Y. Turan Günaydın, D. Mehmet Doğan, İ. Ulvi Yavuz ve M. Atilla Maraş Ahmet Fidan’ı anlatıyor. Çaylar gidip geliyor. 13.30 Erzurum’a hareket. Meram’da cağ kebap. Şehir gezisi. TRT Bölge müdürü Salih Lütfi Şengül’ü ziyaret. Radyo konuşması: M. Atilla Maraş, A. Vahab Akbaş, D. Mehmet Doğan. Salih Lütfi Şengül Yunus Emre mezarına götürüyor. Şehrin 4-5 km. yakınında bir köy mezarlığı. Palandöken Belediyesi yakınlarda bir kubbe kondurmuş. Üzerine de “Yunus Emre’nin makamı değil, mezarı “yazdırmış... Malûm, Yunus kabri, İbrahim Hakkı Erzurumi’nin keşfi. Yunus Emre Erzurum’a da yakışır.. Abdurrahman Gazi’de buz gibi suyla abdest ve namaz. Üniversite bahçesinde dolaşma. Sultan Emir Kebapçısında akşam yemeği. Çifte minarenin yanında. Çevreye uyumlu dükkanlar yapmışlar ama, koruma kurulu yıktıracakmış.. Akşam kalınacak yerde toplantı. Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Küçükler de geldi. Pek adeti değilmiş ama... Ahmet Fidan ve D. Mehmet Doğan’ın konuşmalarından sonra “Erdem Bayazıt’a saygı” paneli. Başkan: Rıdvan canım. Oturumdan sonra Çaykur Bölge müdürlüğünün çay ikramı. 3 Haziran Salı 07.00 Üniversite önünden Rıdvan Canım ve arkadaşını alış. Hasankale. Çobandede köprüsünde resim. Kars’a varış. Namık Kemal’in yaşadığı ev, köprü, hamam. Şeyh Harakanî Türbesi. Buralara Malazgirt’ten önce gelmiş. Yanında yeni cami, karşısında kiliseden çevrilen cami. Bir türbe, etrafından yeni bir hayat oluşturmuş. Kütüphane yapılacak sur parçası. Niyette Ani harabelerini ziyaret de var. Fakat 47 km. olduğunu öğrenince vazgeçiş ve Çıldır’a hareket. 14.00 Çıldır’a varış. Göl müthiş. Etraf yemyeşil. Çıldır Gölünün kenarında Gençlik ve Spor tesisleri. Akçakale, ada gezisi. Suhara. Âşık Şenlik’in türbesi. Başkan Åşık Şenlik’in şiirlerini derlemiş. Şenlik hakkında izahat veriyor. 19,30 Belediye salonunda “Mehmet Akif İnan’ı anma toplantısı”. Başkan’ın konuşması. Salon tenha. Hava serin. Konuşmalar bir saatte toparlanıyor. Selim Cerrah dua ediyor. Akşam Gençlik ve Spor tesisinde yemek. Kaz eti. Gece hayli soğuk. Kaloriferler yanıyor. 4 Haziran Çarşamba 07.30 Hareket. Ardahan’da belediyenin önünden geçerken belediye başkanı ile karşılaşma. Çıldır, Aşık Şenlik’in heykeli önünde. Ayaktakiler: Mehmet Kurtoğlu, Celil Güngör, İ. Ulvi Yavuz, Belediye Başkanı Nizamettin Cooşkun, D. Mehmet Doğan, M. Atilla Maraş, Selim Cerrah, Cihat Şimşek, Mustafa Özçelik. Oturanlar: Y. Turan Günaydın, Vahap Akbaş, Ali K. Metin, Veysi Erken. Aşkale: Cihat Şimşek, Mehmet Kurtoğlu, Muhsin Mete, D. Mehmet Doğan, Veysi Erken, M. Atilla Maraş, İ. Ulvi Yavuz, Ali K. Metin, Vahap Akbaş. Arkada: Ahmet Fidan, Mustafa Özçelik. Beraber kaleye gidiş. Kaleyi askeriye boşaltmış. Belediyeye geçmiş ama açamıyorlar. Âdemin kaşarcı dükkânı. Burada kaşar ucuz. Güze bal var. 09.00 Rize’ye hareket. Uzun ve dolambaçlı bir yol. Şavşat’a doğru müthiş tabiat manzaraları. Baraj inşaatı. Sahil yoluna iniş. Artvin’e uzaktan el sallıyoruz. Sahile çıkıyoruz, hava değişiyor. Ardeşen’de belediye başkanının çayı. 14.00 Rize Çaykur’da mola. Kurum Genelmüdürü Ekrem Yüce uzun bir sunuş yapıyor. Konuşmasını şiirlerle süslüyor. Zarar eden bir müesseseyi kâra geçirmiş. Yeşil çay ikramı. Yemek. Rize’nin tepesinde ziraat bahçesi. Çeşitli çay fidanları. Çaykur’un laboratuarı. Başkanın beyaz çay ikramı. Beyaz çay, çay filizlerinin en ucundan devşirilirmiş. Piyasaya verilmezmiş. İkindi namazından sonra Rize’ye veda. İyidere belediye başkanının çay ikramı. Muhsin Mete memleketinde kalıyor. 19.00 Trabzon şubesinin ayarladığı Özel İdare misafirhanesine iniş. 20.30 İlim Yayma Sultan Murat yurdunda D. Mehmet Doğan’ın konuşması. Çorba ve çiğ köfte. 5 Haziran Perşembe 10.00 Trabzon Sanat Evinde “şiir ve edebiyat sohbeti”. Sanat evinin bahçesinde öğle yemeği. Fidan ve Celil kayıp. Kaptanoğlu piliavcısana gitmişler. Trabzon turu. Boztepe’de Halil Nihat Boztepe kütüphanesi kapalı. Ali Şükrü Bey’e Fatiha… TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr OCAK - ŞUBAT 2009 17 Değerlendirme... Bilgi Şöleni Edirne’den Ardahan’a; Türkiye 2008 2008 ’in baharında, mayıs sonunda, Edirne’den başlattığımız kültürel bir yolculuk, Ardahan’a kadar uzandı. Haziranın ilk günlerinde Türkiye’nin doğu sınırlarında idik. Sonra, Karadeniz sahiline yöneldik ve yola çıktığımız Ankara’ya böylece ulaştık. Edirne’de baharın yaza dönüşmek üzere olduğu görülebiliyordu, Ardahan’da ise Çıldır Gölü’nün etrafını rengarenk çiçekler sarmaya başlamadığına göre, henüz baharın başlangıcındaydık. Yol üzerinde Türkiye’nin belli başlı şehirlerinde ve bazı kasabalarında kervanımız konakladı. Edirne, Eskişehir, Kırşehir, Erzincan, Rize, Ordu, Çorum mutedil büyüklükleriyle gelecek yıllarda yapacakları atılımın beklentisi içindeyken, Bursa büyük şehirler içinde sınırlarını zorlayan bir konumda göründü bize. Bursa’dan sonra gelen büyük şehir Kayseri “büyükşehir” olmanın zorluklarını aşmanın kolayını bulmuştu. Erzurum büyükşehir statüsüne rağmen, henüz onu tereddütsüz kabuledilir kılabilecek bir konumda değildi. Sivas ise büyükşehir olmamasına rağmen büyükşehir havasındaydı. Aynı hisse Trabzon’da da kapıldık. Fakat Trabzon’un büyükşehir nüfusuna sahip olması, fizikî şartları dolayısıyla, daha büyük hayatî sıkıntılara yol açabilecek gibi görünüyordu. Yolda, elbette vilayet merkezi bir şehir olan Ardahan’dan daha büyük ve mamur kasabalar görmüştük. Ardahan, Ermenistan ve Gürcistan sınırlarında, ekonomik zorlukları ve tabiat şartlarının güçlüklerini aşmanın yollarını aramaya devam ediyordu. Tıpkı kendisinden nüfusu daha fazla olan serhat şehri Kars gibi... Hayvancılığın son yıllarda cazibesini kaybetmesi, bu bölgenin nüfusunun batı vilayetlerine yönelmesine yol açmıştı. Eskinin mamur köyleri, geriye kalan küçük nüfuslarıyla yüzlerce yıllık hatıraların bekçiliğini yapar gibiydi. Gelişmenin merhaleleri Türkiye için 1950 sonrası gerçek bir dönüm noktası idi. İmparatorluğun 2. Abdülhamid döneminde yenilenen altyapısı üzerine gerçek anlamda Cumhuriyet’in yeni unsurlar eklemesi için bazı istisnalar dışında 1950’lere kadar beklenmişti. 1960 darbesi bu gelişme ve modernleşme hamlesini duraklatmıştı. Bazılarınca “gerici”, en azından 18 OCAK - ŞUBAT 2009 “muhafazakâr” addedilen ilk seçimli iktidar, Demokrat Parti yönetimi, Türkiye’de gerçek değişimin, ilerlemenin başlamasını sağlamıştı. İletişim, ulaştırma altyapısından, eğitimin yaygınlaştırılmasına kadar hizmetlerin halkın büyük bölümüne yayılmasına başlangıç yapılmıştı. Tek parti dönemi ilköğretimi, tamamen ideolojik sebeple yaygınlaştırırken, Demokrat Parti, orta ve yüksek öğretimi objektif sebeplerle geliştirmeye çalışıyordu. 1960 duraklaması, 60 sonrasında kısmen aşıldı. Fakat, yeni hamleler için Turgut Özal’ı beklemek gerekiyordu. İdeolojikleştirilmiş hukuk, darbeci mantık Turgut Özal, Cumhuriyet’in durağan yapısını zorlayan hamlelerle bir daha geri dönülemeyecek başlangıçlar yaptı. Eğer, hukuk sistemi ve bürokrasi objektif, rasyonel bir yapıya kavuşturulabilse idi, Türkiye daha 1990’larda gerçek bir sıçrama yapacaktı. Hukuk ve ideoloji, daha doğrusu ideolojikleştirilmiş hukuk, darbeci mantıkla gelişimi engelledi ve değişimin önüne barajlar koydu. Özal, başbakan olarak içine düştüğü sıkışıklıktan kurtulmak için cumhurbaşkanlığına geçti. Şahsî rahatlığına rağmen, sistemin tıkanıklıklarından duyduğu rahatsızlık onu istifa edip tekrar siyasete atılma çizgisine doğru çekiyordu. Yeni bir hamle için kolları sıvadığı bir sırada vefat etti. Rasyonelliğe direnen bürokrasi Özal sonrası Türkiye rasyonelliğe direnen bürokrasinin gelişmenin önünü kesmek için açık darbelere göre farklılaştırılmış hamlelerine şahit oldu. 28 Şubat kafası, Türkiye’yi 1940’lara götürdü. Propagandayla böyle bir tarih tekrarı mümkün olurmuş gibi bir intiba uyandırıldı. Bir kaç yıl içinde bunun imkânsızlığı ortaya çıktı ve 28 Şubata bulaşmış ve iktidar olmuş partiler sapır sapır döküldü. Bin yıl süreceği söylenen 28 Şubat ancak 5 yıl sürmüştü! 1950’lerde DP, 1960’larda Adalet Partisi ve 1980’lerde Anavatan Partisi ne yaptıysa, Türkiye 2000’lerde de Ak Parti ile onu yaptı. Halk darbecilere karşı sisteme ağırlığını koydu. Şehirler durağanlığı kabul etmiyor! 30 senedir Türkiye’nin belli başlı şehirlerini görme fırsatımız oldu. Bu otuz yıl içinde, gerçek değişimin seyrini görme imkânını bulduk. İşte 2000’lerde Türkiye’nin şehirleri büyük ölçüde altyapı problemlerini çözmüş; yol, su elektrik meselelerini halletmiş, doğalgazla yeni bir yaşama kolaylığına kavuşmuş olarak belediyelerden beklentilerini farklılaştırmış durumda. Yol boyunca görüştüğümüz belediye başkanları, klasik belediye hizmetleri yanında, halkın dinlenme mekânlarına, kültürel altyapı hizmetlerine yatırıma yönelerek yeni bir anlayışı önplana çıkarma çabası içindeydiler. Tarihle modernliğin terkibi Vakıfların bugüne kadar görülmemiş şekilde, Türkiye’nin neredeyse bütün şehirlerinde başlattığı restorasyon hamlelerini görmezden gelmek mümkün değildi. Modernliğin yaşandığı şehirlerde, tarihin canlanması gerçek terkibi açıkca gözler önüne seriyordu. Hep perişan halde görmeye alıştığımız geçmişin abidevî eserleri, bütün haşmetleriyle gözlerimizin önündeydi. Edirne’de onarılan yapılar, artık büyük eserlerle birlikte daha önemsiz yapıların bir arada canlanmasına yol açıyordu. Şehirlerimiz, bütün insanlığa medeniyet emaneti olan tarihî eserlerinin bir zamanlar mezbelelik olan durumlarından sıyrıldıklarını görüyorlardı. Şanlı mazinin büyük geleceğe doğru hamlesi zihinlerde yerine alıyordu. Türkiye modernlikle tarihiliği birlikte harekete geçirme gücünü hiçbir zaman bu şekilde bir arada bulamadı. Geleceğin güçlü Türkiyesini kurmak için gösterilen irade, milletin gittikçe artan desteğini alırken, bu rasyonel ve objektif dönüşümün kendi iktidarlarına zarar vereceğini, güçlerini sınırlayacağını kestiren kesimler, subjektif ve irrasyonel tepkilerini hukuku kullanarak ortaya koyuyorlardı. Oligarşik iktidar merkezleri “kör kör parmağım gözüne” tutumları ile, çağın gerisinde kalmış olan ideolojilerinin bu ülkenin yönetimini imkânsızlaştırdığını bir daha gözler önüne serdiler. Böylece, ideolojinin mukabil hamlelerle reddedilmesinin de yolu açılmış oldu. Türkiye’nin önümüzdeki günlerdeki gündemi, yönetimi güçleştiren, gelişmeyi engelleyen bu irrasyonel ideolojidir, savaş sonrası ideolojisidir, mağlubiyet ideoloijisidir! Bu ideolojinin yeri bundan sonra ancak müzedir! D. Mehmet DOĞAN Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Vefatının 50. Yıldönümünde Yahya Kemal Üsküp’te T ürk edebiyatının en seçkin isimlerinden Yahya Kemal Beyatlı, ölümünün 50. yıldönümünde doğum yeri Üsküp’ te çok yönlü bir programla anıldı. Türkiye Yazarlar Birliği vefatının 50. yıldönümünde Yahya Kemal için çeşitli anma programları düzenledi. Bu faaliyetin en anlamlısı 30 Ekim – 1 Kasım tarihlerinde şairin doğduğu yer olan Üsküp’te yapılan Bilgi Şöleni idi. Proframda, Ahmet Hatipoğlu yönetimde TRT Türk Sanat Müziği Korosunun, şairin şiirlerinden bestelenmiş şarkıların seslendirildiği bir konser de yer alıyordu. Üsküp’teki program çerçevesinde Bilgi Şöleni’nin ardından şairin vefat günü olan 1 Kasım’da Üsküp Muratpaşa Camii’inde Yahya Kemal için mevlid okundu. Program kapsamında Yahya Kemal’ in doğup büyüdüğü topraklarda kısa bir gezi de gerçekleştirildi. Türkiye Yazarlar Birliği eski Yugoslavya topraklarına, bağımsızlığını yeni ilân etmiş bulunan Kosova’dan girdi. Hızlı bir Priştine gezisinden sonra kafilenin Kosova’da ilk uğrak yeri Sultan Murad Hüdavendigâr Türbesi oldu. Bilgi Şölenine katılacak şair, yazar ve bilim adamları, buradaki ziyaretten sonra Prizren’e hareket etti. Prizren’de bir müddet konaklayıp 1951’de Prizrenli Türklerce kurulan Doğru Yol Derneği’ni ziyaret eden kafile, dernek hakkında bilgiler aldıktan sonra Üsküp’e doğru hareket etti. “50 Yıl Sonra Yahya Kemal Bilgi Şöleni” Yahya Kemal’i anma programı kapsamında gerçekleştirilen ve Türkiye’nin yanı sıra Kosova ve Makedonya’dan da tebliğcilerin katıldığı 50 Yıl Sonra Yahya Kemal Bilgi Şöleni açılış oturumuyla başladı. Açılış konuşması Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz tarafından yapıldı. Yavuz, Türkiye Yazarlar Birliği’nin çabalarıyla 2008 yılının Yahya Kemal Yılı olarak ilan edildiğini açıkladı. Türkiye’nin Üsküp Büyükelçisi Hakan Arslan Okçal ise konuşmasında Yahya Kemal’i bir “uluslararası değer” olarak diğer kültürlere de kazandırma gereğinden söz etti. TYB Şe- TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr ref Başkanı D. Mehmet Doğan ise yaptığı konuşmada, Yahya Kemal’in doğduğu ve ilk gençliğini geçirdiği Üsküp’ün şairin bütün hayatını ve sanatını etkilediğini, bu yüzden son gelişinin üzerinden 83 yıl geçtikten sonra böyle bir programın gerçekleştirilmesi ile O’nu sevdiği şehrinde yaşatılmasının amaçlandığını söyledi. Yahya Kemal’in Üsküp’te anılmasının Yahya Kemal Yılı’nın en önemli faaliyetlerinden biri olduğunu kaydeden Doğan, toplantının düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür etti. OCAK - ŞUBAT 2009 19 Bilgi Şöleni Açılışta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın gönderdiği mesaj da okundu. Yahya Kemal’in “kökü mazide olan âtî” sözüne atıf yapılan mesajda, dünya üzerinde kök salmış güçlü milletlerin değerlerine sahip çıkan milletler olduğuna işaret ederek, Yahya Kemal’in “kökü geçmişte olan gelecek” kavramlaştırmasıyla Türkiye’nin yol haritasını göstermiş olduğuna dikkat çekti. 31 Ekim 2008 Cuma günü başlayan Bilgi Şöleninin ilk üç oturumu aynı gün icra edildi. Dördüncü ve son oturum ise 1 Kasım Cumartesi günü sabah 09.30 – 11.00 arasında yapıldı. 50 Yıl Sonra Yahya Kemal Bilgi Şölenine katılan tebliğciler Yahya Kemal’in hayatının ve şiiri başta olmak üzere eserlerinin farklı yönlerini dile getirdiler. Kendi Coğrafyasında Yahya Kemal Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu tarafından yönetilen birinci oturumun ilk konuşmacısı Yrd. Doç. Dr. Abdülkerim Dinç’ti. Dinç, Yahya Kemal’in doğup büyüdüğü dönemde Balkanlar’ın içinde bulunduğu siyasî ve sosyal duruma dikkat çekerek başladığı konuşmasında, Yahya Kemal’ in Üsküp’te yaşadığı ortama ve aile hayatına dair ayrıntılı bilgiler sundu. Yahya Kemal’in annesi ile büyükannesinin Balkan coğrafyasında Müslüman insan modelini temsil ettiğini belirten Dinç, şairin yaşadığı bütün anaforlara rağmen hayatında ve eserlerinde sürekli karşımıza çıkan dinî duyarlılığın bu örnek modellerle doğrudan ilgili olduğunu vurguladı. Şair Mustafa Özçelik “Bir hüzün coğrafyasındayız” diye başladığı konuşmasında Yahya Kemal’in hayatında ve şiirinde; doğup büyüdüğü günlerdeki haliyle Üsküp’ün etkisine dikkat çekerek, “Onun İstanbul sevgisinin temelinde Üsküp yatmaktadır” tespitinde bulundu. Büyükannesi için Yahya Kemal’in “Yeryüzünde onu tanımasaydım, insanlık hakkında bedbin olurdum” dediğine dikkat çeken Özçelik, Üsküp – Bursa ve Üsküp – İstanbul ilişkisine değindi. Annesini ve büyükannesini Üsküp’te yitiren Yahya Kemal için, İstanbul bir “anne şehir” olmuştu Özçelik’e göre. Bilgi Şölenine Makedonya’dan katılan şair İlhami Emin ise Yahya Kemal’in düşünce ve duygu olarak Üsküp’ten hiç kopmadığını belirterek, bu topraklarda yaşayan Türkler için onun bir direnç ve hatırlama sembolü olduğuna değindi. Güncel meselelere de dikkat çektiği konuşmasında İlhami Emin, Balkanlar’dan Türkiye’ye yaşanan göçlerde Türk hükümetlerinin de sorumluluğu olduğunu söyledi. Ayrıca İlhami Emin, Makedonya Televizyonu Türkçe yayın saatinde Bilgi Şöleni’nin duyurulmamasını kınadı. Türk Şiirinin Belkemiği Kosovalı araştırmacı Rezzan Zborça Yahya Kemal’in Türk şiirinin gelişmesindeki rolünü ele aldı. Zborça, Yahya Kemal’in Türk şiirinin belkemiği şahsiyetlerinin başında geldiğini vurguladı. “Kendi Gök Kubbemiz adlı şiir kitabındaki şiirleri şairin Makedonya ve Türkiye topraklarında yaşantısını yansıtan bir milletin yeri ve göğüyle bütün bir dünyasının yansımasıdır.” Doç. Dr. Yaşar Şenler ise Yahya Kemal’in İstanbul sevgisinin, bir asgari müşterek olarak münevverlerimiz için taşıdığı öneme işaret ederken bu sevginin kültürel değerlerimizin birleştiği bir ortak alan olduğu üzerinde durdu. 20 OCAK - ŞUBAT 2009 Mitolojik Tavır” başlıklı bildirisinde Yahya Kemal’in şiirlerinde tarih ve mitoloji ilişkisini ele aldı ve onun başlangıçta Nevyunanîliğin etkisinde olduğunu, daha sonra ise bunun etkisinden kurtulup kendine özgü bir yaklaşıma ulaştığını belirtti. Özgün Şair İkinci oturumun ilk konuşmacısı Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, Yahya Kemal’de “Doğu”nun ifade ettiği manayı şiirlerinden iktibaslarla gösterdi. Yahya Kemal’in Doğu’yu “zevken idrak” denen bir tarzda özümsediğini ve düşünce dünyasını, sanat anlayışını renklendirdiğini vurgulayan Karaismailoğlu ayrıca Yahya Kemal’in Mevlânâ, Hâfız ve Hayyam’a karşı ilgi ve sevgisini, şiirlerinden örneklerle açıkladı. Selçuk Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Tekin, Yahya Kemal’in Paris hayatını değerlendirdi. Şairin hayatının bu dönemini “bir firarinin kimlik arayışı” olarak tanımlayan Tekin, onun Paris’e giderken taşıdığı birçok düşüncenin Paris’e gittiğinde gördüğü tablolarla değiştiğini vurguladı. Paris, Profesör Tekin’e göre, şairin çocukluğunda aldığı geleneksel değerler ve dini duyarlılıkla yeniden yüz yüze gelmesi gibi bir sonuca yol açmıştı. Tekin, Yahya Kemal’in hayatında çok dikkat çekmeyen bir ayrıntının gerçekte onun için bir dönüm noktası olduğuna da değindi. 1897’de evlerini Batı stiline döndürmek için babasının yaptırdığı tadilat, Yahya Kemal’in duygu dünyasında büyük bir kırılmaya yol açmıştı. “Yahya Kemal’in bir daha dönmediği ev, işte bu tadilatı yapılmış evdir” diyen Tekin Yahya Kemal’i “bitmemiş bir rüya” olarak tanımlarken onun çocukluğunda bilhassa annesinden aldığı terbiyeye dikkat çekti. Prof. Dr. Mustafa Argunşah bildirisinde Yahya Kemal’in Selimname’sinin Türk Edebiyatında bir gelenek oluşturan “Selimname” yazımının bir uzantısı olup olmadığını, bu gelenekle olan bağını ayrıntılı bir biçimde ortaya koydu. Yrd. Doç. Dr. Dursun Ali Tökel ise “Bir Medeniyet ve Kültür Unsuru Olarak Yahya Kemal’de Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Üçüncü oturumun ilk konuşmacısı olan Prof. Dr. Turan Koç, “Yahya Kemal’in Şiirine Redifli Kafiye Açısından Bir Yaklaşım” başlığını taşıyan bildirisinde Yahya Kemal’in şiirlerinde en sık rastlanan biçim özelliğinin redifli kafiye olduğunu belirterek, bununla Yahya Kemal’in zihin dünyası arasındaki bağlara değindi. Kosovalı şair-yazar Agim Rifat ise bildirisinde Yahya Kemal’in özgünlüğüne dikkat çekti. Rifat, Yahya Kemal’in Türk şairleri için örnek teşkil ettiğini belirtti. Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan tebliğinde Mehmet Âkif’in “Süleymaniye Kürsüsünde” şiiriyle Yahya Kemal’in “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiiri arasındaki ilişkiye dikkat çekti. İki şiir arasında 45 yıllık bir zaman olmasına karşılık bu iki şiir birbirine bakan ve birbirini tamamlayan şiirlerdi Doğan’a göre. Yahya Kemal’i, zaman zaman eleştiriler getirse de, “iyi bir Mehmet Akif okuyucusu” olarak tanımlayan Doğan, şairin “Süleymaniye’de Bayram Sabahı” şiirinin, Akif’in Süleymaniye Kürsüsünde şiirinden ne şekilde ilham aldığını ayrıntısıyla tahlil etti. Doğan’a göre, dindar bir kişi olmamakla birlikte dini duyarlılık sahibi bir kişi olarak Yahya Kemal, halkın yaşıyor olduğu İslam’dan hareketle, Mehmet Akif’le aynı sonuçlara ulaşıyordu. çizmiş oldu ve Yahya Kemal’in edebî türler içinde hikâye türüne verdiği önemi belirginleştirdi. Bilgi Şölenine Kosova’daki Priştine Üniversitesinden katılan Taner Güçlütürk de Yahya Kemal’i ve şiirini anlamak üzerine incelikli bir bildiri sundu. 1 Kasım Cumartesi günü devam eden Bilgi Şöleni’nde dördüncü oturumunda ilk konuşmayı Prof. Dr. Mehmet Törenek yaptı. Yahya Kemal’in şiirlerinde deniz imgesini ele aldığı bildirisinde şiirlerinden ve hatıralarından örnekler veren Törenek, Yahya Kemal’in şiir dünyasında “deniz”in yerini belirginleştirdi. Araştırmacı Yusuf Turan Günaydın, Yahya Kemal’in vefat ettiği 1 Kasım 1958 ve hemen sonrasındaki günlerde Türk basınında yer alan haber ve köşe yazılarını değerlendirdi. Dr. Nazım Elmas “Şiir Olan Hayatlar” başlıklı bildirisinde hayat ve edebiyat ilişkisini Yahya Kemal bağlamında değerlendiren bir bildiri sundu. Yrd. Doç. Dr. Rıdvan Canım’ın bildirisi ise Yahya Kemal’de “milliyet” konusunu ele alıyordu. Canım, bildirisinde Yahya Kemal’in çeşitli milliyetlerin birleştiği bir coğrafyada doğup büyüdüğünü vurgulayarak bunun şair üzerindeki etkilerinden söz etti. Doç. Dr. Turan Karataş ise bildirisinde Yahya Kemal’in duygu ve düşünce dünyasında din duygusunun yerini şiirlerin- Prof. Dr. Hülya Argunşah’ın bildirisinde ele aldığı konu ise Yahya Kemal’in bugüne kadar fazla üzerinde durulmamış bir yönüyle ilgiliydi: Yahya Kemal’i bir hikâye yazarı olarak ele alan Argunşah, böylece şair Yahya Kemal’in dışında bir de hikâyeci Yahya Kemal bulunduğunun altını TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr den ve eserlerinden yola çıkarak ayrıntılı bir biçimde ortaya koydu. Kapanış ve Değerlendirme Bilgi Şöleni’nin “Kapanış ve Değerlendirme” bölümü de 1 Kasım Cumartesi günü 11.00-12.00 arasında yapıldı. İlk olarak, uzun süredir rahatsız olan ünlü Makedonyalı şair ve yazar Avni Engüllü söz aldı. Rahatsızlığından ötürü uzun süredir evden çıkmadığını belirten Engüllü, Türkiye Yazarlar Birliği’nin Üsküp’te yaptığı toplantının önemine vurgu yaptı. Türkiye Üsküp Büyükelçiliği Kültür Ataşesi Ramazan Çokgüçlü, TYB Başkan Yardımcısı Dr. Faruk Yılmaz, Makedonyalı yazar İlhami Emin, Prof. Dr. Mehmet Tekin ve Kosovalı araştırmacı Taner Güçlütürk’ün konuşmalarından sonra TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan Bilgi Şöleni’nin genel bir değerlendirmesini yaptı. Değerlendirme konuşmalarının ardından konuşmacılara Bilgi Şöleni katılım beratları takdim edildi. Doğduğu Şehirde Yahya Kemal’e Mevlid Bilgi Şöleninin bitişi ve katılım beratlarının verilişinden sonra Üsküp’ün “Türk Çarşısı” olarak adlandırılan mevkiinde bulunan Muratpaşa Camiinde Yahya Kemal ve annesi için Mevlid okundu. Mevlid’de Muratpaşa Camii imamı Saduddin Efendi ile birlikte Abdülkadir Şehidoğlu, Süleyman Baki, Bahadır Özgüven ve Mustafa Öztürk, Mevlid bahirleri ve ilahiler okudular. Mevlid duası ise Türk Elçiliğinde görevli Din İşleri Müşaviri tarafından yapıldı. Mevlid’e Üsküp halkının katılımı oldukça yüksekti. Duygulu anların yaşandığı Mevlid merasimiyle Yahya Kemal’in ve yakınlarının ruhu şad edilmiş oldu. Yahya Kemal’in Balkan şehirlerindeki anma programı, Üsküp, Kalkandelen, Harabatî Baba Bektaşî Tekkesi ziyaretlerinin ardından sona erdi. OCAK - ŞUBAT 2009 21 Şube Faaliyetleri Seyyid Usul’de Kültür Şölenleri B ursa Şubesi kendilerine tahsis edilen Seyyid Usul Kültür Merkezinde ard arda programlar düzenliyor. Bursa ile ilgili yazılarıyla tanınan yazar Mustafa Armağan, Osmanlı ile ilgili görüşlerini Bursalılarla paylaştı. Osmanlı Devleti’ni yönetenlerin, aslında derin bir tarih ve toplum şuuruna sahip olduğunu belirten M. Armağan, Osmanlı şehirciliğini bu iddiasına örnek olarak gösterdi. İstanbul’un fethine kadar Bursa’nın, birbiri ardınca gelen Padişahlar, beyler ve diğer eşraf tarafından son derece bilinçli ve kademeli olarak imar edildiğini söyleyen Armağan, iktisadi refahın gelişmesi için tedbirlerin alındığını ve bilimlerin, sanatların yeşermesi, inkişaf etmesi amacıyla hayret verici yatırımların yapıldığını belirtti. TYB Bursa Şubesi Seyyid Usul Kültür Merkezi’ndeki etkinliklerine hafta içi pazartesi, perşembe ve cuma günü düzenli devam ederken, cumartesi günleri de renkli konuları ağırlıyor. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Prof. Dr. Hüsrev Subaşı da bu konuklardan biriydi. Subaşı, “Osmanlı Hat Sanatında Bursa ve Ulu Cami” konulu sunumuyla dinleyenlere hoş bir akşam yaşattı. Kendisi de aynı zamanda usta bir hattat olan Subaşı, önce hat sanatının tarihini konu alan ayrıntılı bir giriş yaptı. Osmanlı kültürünün seçkin hat örneklerinin sunumuyla örneklendirilen konuşmasında Subaşı, Bursa Ulu Camii hatlarından örneklerle açıklamalarını zenginleştirdi. 22 OCAK - ŞUBAT 2009 Bursa Şubesi’nde Coşkulu Açılış 25 Ekim 2008 Cumartesi günü TYB Genel Merkezi, Ankara ve Konya Şubelerinin de iştirakiyle Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesinin açılışı yapıldı. Bursa Osmangazi Belediyesi’nin girişimiyle ihya edilen tarihî Seyyid Usûl Kültür Merkezi, Türkiye Yazarlar Birliği Bursa Şubesine tahsis edildi ve açılış geniş bir katılımla bu mekânda gerçekleştirildi. Türkiye Yazarlar Birliği Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan, Genel Başkan İbrahim Ulvi Yavuz, Genel Başkan Yardımcısı Faruk Yılmaz, Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe, AKP Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu, TYB Ankara Şubesi Başkanı M. Akif Işık, Konya Şubesi Başkanı Ahmet Köseoğlu, TYB Vakfı Mütevellî Heyet Üyesi Ahmet Fidan, TYB yönetiminden Veysi Erken ve Ercan Yıldırım, TYB Kütahya Temsilcisi Mustafa Özçelik ve Eski Urfa TYB Başkanı Mehmet Kurtoğlu’nun hazır bulunduğu açılış Ankara, Konya ve İstanbul’dan gelen çok sayıda misafirin katılımıyla gerçekleşti. Ayrıca Bursa Şubesi Başkanı M. Fatih Birgül’ün yanı sıra şair İhsan Deniz, Prof. Dr. Mustafa Kara, Prof. Dr. Bilal Kemikli, Doç. Dr. Hasan Basri Öcalan, Metin Önal Mengüşoğlu ve Yasin Doğru gibi Bursa’da yaşayan akademisyen ve yazarlar katıldı. Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe yaptığı konuşmada Seyyid Usûl Kültür Merkezi’nin kültür dünyasına nasıl kazandırıldığı hakkında bilgi vererek Merkez’de bundan sonra da birçok sanat ve kültür etkinliklerinin yapılacağını söyledi. D. Mehmet Doğan konuşmasında kültür şehri Bursa’da tarihî mirasın ayağa kaldırılması için yapılan çalışmaları, eski eserleri ihya çalışmalarını hayranlıkla izlediklerini belirtti. Doğan, “Elbette binaların kurtarılması ve canlandırılması yetmiyor, içinin doldurulması, kültür faaliyetleriyle değerlendirilmesi gerekiyor” dedi. Bursa Milletvekili Altan Karapaşaoğlu da “Biz, başkanlarımız aracılığıyla kültürümüzü örüyoruz, geliştiriyoruz ve yaşatıyoruz. Bu kültürümüzü bütün dünya ile paylaşmamız lazımdır” diye konuştu. Konuşmalardan sonra İbrahim Ulvi Yavuz ve D. Mehmet Doğan tarafından Osmangazi Belediye Başkanı Recep Altepe’ye bir teşekkür beratı takdim edildi. Berat takdiminin peşinden TYB Genel Merkezi ve Bursa Şubesinin işbirliğiyle hazırlanan “Türk Şiirinin Son Otuz Yılı” konulu Panel programına geçildi. Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Konya Şubesi Etkinliğe Doymadı K onya Şubesi, birliğin 30. yıldönümü vesilesiyle çok önemli faaliyetlere imza attı. Durmak bilmez bir hızla etkinlik yapan Konya Şubesi, kültürümüzde önemli izler bırakacak, entelektüel gündemi etkileyici toplantılar, geziler, programlar düzenledi. 2008 yılında 41 etkinlik düzenleyen Konya şubesi, anma programlarından, konferans – panellere, sergilerden gezilere kadar geniş bir yelpazede çalışma yürüttü. Erdem Bayazıt için vefatından önce “Sanatının 50 Yılında Erdem Bayazıt” paneli, “1000. Doğum Yılı Münasebetiyle Kaşgarlı Mahmut’un Türk Kültür Tarihindeki Yeri”, “Ölümünün 75. Yılında Ahmet Haşim”, “Tanıdıkça Gönüllerdeki Yeri Büyüyen Adam: Sabahattin Zaim”, “Doğumunun 800. Yılında Nasreddin Hoca”, “Türk Kültür ve Sanat Hayatında Ord. Prof. Dr. A. Süheyl Ünver”, “Yahya Kemal Okumaları”, “İsmet Özel’le Özel Sohbet” programlarının yanı sıra; Dünya Su Günü’nde Loras eteklerine ağaç dikimi; Kütüphaneler Haftası’nda Hasan Çopur’un Konya Kitapları Koleksiyonu ve Eskimeyen Konya Fotoğrafları Sergisi’nin açılışı; Kutlu Doğum Haftası münasebetiyle Prof. Dr. İskender Pala’yla “Gül Sohbeti”; Hz. Mevlâna Ailesinin Konya’ya Gelişlerinin 780. Yılı’nda Hasan Âli Yücel’in Mevlevîliği; Prof. Dr. Mikail Bayram’la Selçuklularda Bilim ve Düşünce; Prof. Dr. Abdüsselam Uluçam’la Selçuklu’da Estetik Anlayışı; Doç. Dr. Mustafa Demirci ile Endülüs’ün Dramı; Yrd. Doç. Dr. Mustafa Çıpan ile Şiir ve Musiki Geleneğimiz etkinlikleri yapıldı. Konya Şubesi, Ramazan âdetlerini ihya maksadıyla Huzur Sohbetleri ve Meddah Gösterileri; Necdet Subaşı ile Sosyoloji ve Din; Prof. Dr. İsmail Kara ile Cumhuriyet Dönemi Din Politikaları; Sosyal Hizmetler İl Müdürü İzzet Güneş ile Sosyal Devletin Neresindeyiz konulu sosyal meseleler tartışıldı. Eskişehir Odunpazarı’na, Urfa ve Mardin’e gezilerle birlikte; Konya’da Kültür ve Medeniyet adlı eser ile Karatay Şiir Akşamı münasebetiyle hazırlanan Şiir Seçkisi; Şanlıurfa’da Balıklıgöl Şiir Şöleni, Şairlerin Konya Buluşması; Zeki Oğuz’un “Doğamız– İnsanımız” Fotoğraf Sergisi; Nasreddin Hoca Yılı vesilesiyle Karikatür Sergisi; Konfad Karma Fotoğraf Sergisi ve Saydam Fotoğraf Gösterisi; Prof. Dr. Haşim Karpuz’un Kandil Şehirler Dia Gösterisi ve Kısa Film Gösterisi; “İlahilerle Efendimize Selâm” ve Klasik Türk Musikisi İcrası; “Adem Mermerkaya ile Karikatür dersleri” Konya’daki kültür etkinliklerindendir. TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr Sakarya TYB Nasreddin Hoca’yı Konuştu T ürkiye Yazarlar Birliği Sakarya Temsilciliği, 27 Aralık Cumartesi Günü Taraklı´da düzenlediği “Nasreddin Hoca´yı Yalazaya Getirmek” adlı sergi ve panel ile Nasreddin Hoca´yı andı.Taraklı Hisar Konağında gerçekleştirilen programda konağın giriş katında TYB Sakarya Temsilcisi Fahri Tuna’nın derlediği, 30’un üzerinde uluslar arası ödül sahibi karikatürist Osman Suroğlu’nun çizdiği “Taraklı Yalazaları” sergisi gezildi. Hisar Konağının misafir salonunda kar yağışı altında geleneksel ocak karşısında gerçekleştirilen; SAÜ Öğretim Üyesi ve TYB Genel Merkez Yönetim Kurulu Üyesi - çizer Prof. Dr.Hakan Poyraz’ın yönettiği “Nasreddin Hoca’yı Yalazaya Getirmek” konulu panel kalabalık bir izleyici tarafından takip edildi. Panelde Ahi Naci İşsever “Taraklı Yalaza Kültürü ve Nasreddin Hoca mizahıyla benzerlikleri”, Çizer - Mizah Derneği Başkanı Ahmet Kesgin “Halk Mizahı kavramı çerçevesinde Nasreddin Hoca ve Yalaza”, Hoca’nın 10. kuşaktan torunu - Nasreddin Hoca Beldesi Belediye Başkanı Cemal Dedebağ ise “Nasreddin Hoca ile çağdaşları Yunus Emre, Mevlana ve Şeyh Edebalı’nın Anadolu birliğinin sağlanmasındaki olumlu etkileri” üzerine konuşma yaptı. Program sonunda “Nasreddin Hoca” kitabının yazarı Mustafa Özçelik’le yayıncısı Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı’ya Ahi Naci İşsever ile Faruk Karaca’ya teşekkür belgesi sunuldu. OCAK - ŞUBAT 2009 23 Şube Faaliyetleri Erzurum Şubesi’nden 30. Yıl Faaliyetleri TYB Erzurum Şubesi 2008 yılında yoğun bir faaliyet dönemi geçirdi. Erzurum Şubesi’nin etkinlikleri başlıklar altında şöyledir: 1. 19 Ocak 2008 tarihinde Prof. Dr. Mehmet Törenek Ahmet Haşim ve Şiiri hakkında bir konuşma yaptı. 2. İsmet Özel ve Şiiri’ni, 15 Mart 2008 tarihinde Doç.Dr. Erdoğan Erbay anlattı. 3. Tekman Milli Eğitim Müdürlüğü ile ortaklaşa yapılan Tekman Şiir Akşamları kapsamında şairler, Rıdvan Canım, Ali Kurt, İsmail Bingöl, Tacettin Şimşek, M.Yaşar Genç, Namık Fidan, Abdülkerim Dinç, Yaşar Bayar okudukları şiirlerle, dinleyicinin karşısına geçti. 4. Nurullah Genç ve Şiiri hakkında malumatı ise 26 Nisan 2008’de Yrd.Doç.Dr. Abdülkerim Dinç verdi. 5. Uzundere Şelale Şiir Akşamları Şiir Şöleni’ne şairler Nurullah Genç, Rıdvan Canım, Ali Kurt, İsmail Bingöl, Tacettin Şimşek, M.Yaşar Genç, Namık Fidan, A.Kerim Dinç katıldı. Program Uzundere Belediyesiyle birlikte tertip edildi. 6. Yrd.Doç.Dr. Tacettin Şimşek Necip Fazıl Kısakürek ve Şiiri hakkındaki görüşlerini izleyicilerle birlikte paylaştı. 7. 28 Aralık 2008’de Prof. Dr. Mustafa Ağırman’ın Mehmed Akif Ersoy ile ilgili bir konuşma yaptığı programda Safahat Okuma Yarışması düzenlendi. 24 OCAK - ŞUBAT 2009 Bursa Şubesi Mehmed Âkif´i Andı B üyük şair Mehmed Âkif, TYB Bursa şubesi tarafından Seyyid Usul Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve ‘İstiklal Marşı ve Musikisi’nin Macerası’ başlığını taşıyan programla anıldı. Programın konuşmacısı Yrd. Doç. Bedri Mermutlu, büyük İslâm şairi ile özdeşleşmiş olan İstiklal Marşı’nın yazlış sürecini ele almazdan önce, milli marşların Fransız İhtilali ile ortaya çıktığını, Osmanlı Devletinin cihan devleti olması nedeniyle İstiklal Harbi’ne kadar bir milli marş ihtiyacının ortaya çıkmadığını vurguladı. Osmanlı’nın Anadolu’ya çekildiği ölüm kalım savaşı sırasında, askeri ve halkı teşci edecek bir marş ihtiyacının ortaya çıktığını belirten Mermutlu, dönemin meclis zabıtlarını naklederek İstiklal Marşı hakkındaki bazı tartışmaları dinleyicilere aktardı. Özellikle Tunalı Hilmi ve Besim Bey’in (Atalay) M. Âkif’in, milletin hissiyatına tercüman olarak kaleme aldığı İstiklal Marşı’na ilişkin ileri sürdüğü itirazlar, pek bilinmeyen ve dikkate alınmayan konuların aydınlatılmasına vesile olacak mahiyetteydi. Yrd. Doç Bedri Mermutlu, İstiklal Marşı’nın bestelenmesi sürecine de geniş bir şekilde temas etti. Konferans sırasında Kâzım Karabekir’in yazdığı ve bestelediği marş ile İstiklal Marşı’nın Lemi Atlı ve Ali Rıfat Çağatay’a ait bestelerin ses kayıtlarının dinleyicilere sunulması da hoş bir sürprizdi. İstiklal Marşı’nın Osman Zeki Üngör’e ait olan günümüzdeki bestesi etrafında, Osman Şevki Uludağ’ın 1940’lı yıllarda TBMM kürsüsüne taşıdığı bir takım itirazları nakleden Mermutlu, günümüzdeki bestenin bir takım aksaklıklar taşıdığını vurguladı. Şanlıurfa Şubesi’nin 30. Yıl Etkinlikleri Harran Şiir Akşamları-10 Haziran 2008 İ nsanların unuttuğu ama tarihin unutmadığı medeniyet şehir Harran’da TYB Şanlıurfa şubesi tarafından bir şiir gecesi düzenlendi. Harran Kalesinin yanında bir yaz akşamında okunan şiirlerle Harran yad edildi. Geceye şu şairler katıldı. Necdet Karasevda, Eyyüp Azlal, Ali Sözer, Mehmet Kurtoğlu, Mustafa Sarı, Levent Bilgi, Hasan Yıldız, Hasan Akçay II. Balıklıgöl Şiir Akşamları Şanlıurfa Valiliği, ŞURKAV ve TYB Şanlıurfa Şubesi tarafından düzenlenen Balıklıgöl Şiir Akşamları 21 Haziran Cumartesi günü yapıldı. Şölene, Şanlıurfalı şairlerin yanında, TYB Konya Şubesi’nin ziyareti dolayısıyla şehrimizde bulunan Konyalı şairler de katıldı. Şölen öncesi, Atatürk Barajı ve şehrin tarihi yerlerine bir gezi düzenlendi. Şiir şöleninden sonra ise günü Harran, Göbeklitepe-Mozaikler, Eyup Peygamber makamı gezilirken TYB Şanlıurfa Şubesi, konuklarına bir de sıra gecesi düzenledi. Geceye katılan şairler şunlardır: İbrahim Demirci, Prof. Dr. Mikail Bayram, M. Ali Köseoğlu, M. Akif Kuruçay, Ahmet Efe, Necdet Karasevda, Hasan Akçay, Mehmet Sarmış, Eyyüp Azlal, Ali Sözer, Mehmet Kurtoğlu, M. Faruk Habiboğlu, A.Rezzak Elçi, Levent Bilgi, Mustafa Sarı. “Urfa’ya Dair Bir Hikâyeniz Var mı?” Hikâye yarışması düzenlendi T ürkiye Yazarlar Birliği Şanlıurfa Şubesi Türkiye Yazarlar Birliğinin 30. yılı vesilesiyle Gap Gündemi Gazetesi ile ortaklaşa düzenlenen “Urfa” konulu hikâye yarışması düzenledi. Yarışma sonucuna göre; “Dilan Yok Anne” hikayesiyle; Karaman’dan Azade rumuzlu, İbrahim Şaşma 1., “Mezopotamya Sümbülü” hikâyesiyle; Kayseri’den Efnan rumuzlu, Bülent Gündoğan 2., “Mesaj” adlı hikâyesiyle; Gaziantep’ten Yeni Nesil rumuzlu, Ümit Çalışıcı 3. oldu. Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Şiirin Büyülü İklimi Atlıhan’da Yaşandı Odunpazarı Belediyesi, TYB Eskişehir Şubesiyle “Odunpazarı Belediyesi Uluslararası Şiir Buluşması” programı ile çağdaş şiirin seçkin şairlerini buluşturdu. O dunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı, Odunpazarı İlçe Kaymakamı Ayhan Bayhan, Türkiye Yazarlar Birliği Başkanı Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç, Türkiye Yazarlar Birliği Eskişehir Şube Başkanı Selahattin Önder, Eskişehir Şairler Derneği Başkanı İbrahim Sağır ve çok sayıda şiir sevdalısının katıldığı programda sözün ustaları birbirinden değerli şiirlerini seslendirdiler. Programa katılan şairler şunlardı: Osman Baymak, Aliona Nedeva, Galip Sertel, Mustafa Özçelik, Osman Konuk, Kenan Çağan, Hüseyin Atlansoy, Rahmi Emeç, Fatma Şengil Süzer, Mesut Doğan, İbrahim Sağır, Nurettin Durman, Adem Turan… Odunpazarı Gösteri ve Sahne Sanatları Merkezi Türk Müziği topluluğu öğretim görevlilerinin icra ettiği eserler ve program sunucusu Ali Bektaş’ın etkileyici sunumu eşliğinde kendilerine ait şiirleri seslendiren çağdaş şiirin seçkin şairleri geceye katılanlara unutulmaz dakikalar yaşattılar. Odunpazarı Belediyesi tarafından yapılan restorasyon çalışmaları sonucu yeniden hayat bulan Atlıhan Geleneksel El Sanatları çarşısında gerçekleşen şiir buluşmasında Belediye Başkanlığı kimliğinin yanı sıra edebiyatçı kimliği ile de tanınan Odunpazarı Belediye Başkanı Burhan Sakallı’da Arif Nihat Asya’nın Eskişehir için yazdığı şiiri seslendirdi. Okuduğu şiir sonrası yaptığı konuşmada geceye katılan şiir dostlarında seslenen Başkan Sakallı, Kültür ve Sanat duyarlılığı çok zengin bir kent olan Eskişehir’de ilki düzenlenen Odunpazarı Belediyesi Uluslararası Şiir Buluşmasında çağdaş şiirin seçkin şairlerini ağırlamaktan büyük mutluluk duyduklarını ifade etti. 25 Yıl Sonra Necip Fâzıl Üstad Necip Fazıl Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nde anıldı. N ecip Fazıl Kısakürek vefatının 25. yılında TOBB Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi Konferans Salonunda yapılan toplantıyla anıldı. 8 Mayıs saat 14.30 da başlayan toplantının açılışında Avrasya Stratejik Araştırmalar Topluğu adına İşletme Fakültesi öğrencisi Samet Şimşek, İlim Yayma Cemiyeti Ankara şubesi adına da Selim Cerrah konuştu. Fen Edebiyat Fakültesi dekanı, Prof. Dr. Ali Fuat Bilkan konuşmasında Necip Fazıl gibi büyük bir şahsiyetin üniversitelerinde anılmasından duyduğu memnuniyeti belirtti. Açılış konuşmalarından sonra oturum başkanı Prof. Dr. Ramazan Kaplan ilk sözü TYB Vakfı Başkanı D. Mehmet Doğan’a verdi. Doğan, üniversitelerin büyük değerlerimize bigâne kaldığını, değil Necip Fazıl, Mehmet Âkif’in bile üniversitelerde anılmasına yönelik bir faaliyet görülmediğini, bu toplantının Ekonomi ve Teknoloji Üniversitesi’nin farkını gösterdiğini belirtikten sonra Necip Fazıl’ın fikir ve hareket adamı kimliği üzerinde durdu. İkinci konuşmacı, İlesam Başkanı İhsan Işık, Necip Fazıl’ın eserlerinde temalar konusunda konuştu. Erzurum Milletvekili Prof. Dr. İbrahim Kavas, Necip Fazıl’ın şairlik yönünü ele aldığı konuşmasında, böyle büyük şahsiyetlerin gençler tarafından tanınmasının önemi üzerinde durdu. Oturum başkanı DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü başkanı Prof. Dr. TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr Ramazan Kaplan konuşmasında, Necip Fazıl’ın Türk edebiyatında poetikası olan nadir şairlerden biri olduğu vurguladıktan sonra, şair kişiliğini aşan edebiyatcı ve aksiyoncu yönleri hakkında konuştu. Avrasya Stratejik Araştırmalar Topluluğu, Türkiye Yazarlar Birliği ve İlim Yayma Cemiyeti Ankara Şubesi’nin birlikte düzenledikleri panel Üniversite öğretim üyeleri ve çok sayıda öğrenci katıldı. OCAK - ŞUBAT 2009 25 Etkinlikler Yazar Okulu ’nun 15. Dönemi A. Turan Alkan’ın Açılış Dersi ile Başladı T ürkiye Yazarlar Birliği’nin 2000 yılından beri sürdürdüğü Yazar Okulu / Yazarlığa Hazırlama Seminerleri’nin 14. dönemi 3 Mayıs Cumartesi günü yapılan kapanış dersi ile sona erdi. Türkiye Yazarlar Birliği Genel Merkezi salonundaki son dersini Ankara milletvekili Dr. Bülent Gedikli verdi. Gedikli sunduğu derste Türkiye’nin ekonomik ve siyasi durumunu değerlendirdi. Siyasetin ideoloji değil ilkeler üzerinden yürütülmesi gerektiğini belirten Gedikli, partisinin muhafazakâr demokrat kimliğinin yanlış anlaşıldığını, AK-Partinin muhafazakâr olmakla beraber, Türkiye’nin kendisini yenilikçi, ilerici gören partilerinden daha fazla modern dünyaya yakın durduğunu söyledi. Yazar Okulu’nun kapanış programında, öğrenciler adına Bedir Yetişkin’in konuşmasından sonra, TYB Genel Başkanı Hicabi Kırlangıç da değerlendirmelerde bulunarak, Yazar Okulu’nun 14. döneminin Yazarlar Birliği’nin 30. yılındaki başarılı uygulamalarından birini oluşturduğunu söyledi. Bülent Gedikli’nin kapanış dersinden sonra, katılımcılara beratlarını TYB Vakfı Başkanı D. Mehmet Doğan, TYB Genel Başkanı Hicabi Kırlangıç, eski başkanlardan M. Atilla Maraş, TRT Genel Müdür Yardımcısı Muhsin Mete, TYB Genel Başkan Yardımcıları İ. Ulvi Yavuz, Celil Güngör, Genel Sekreter Faruk Yılmaz, yönetim kurulu üyeleri Ercan Yıldırım ve Şahin Ali Şen ve TYB Ankara Şubesi başkanı Mehmet Akif Işık verdi. 15. Dönem Yazar Okulu’nu Ahmet Turan Alkan Açtı Yazar Okulu -Yazarlığa hazırlama seminerlerinin, 15. dönemi 29 Kasımda açılış dersi ile başlıyor. 15. Dönemin açılış dersini yazar Ahmet Turan Alkan verdi. 29 Kasım Cumartesi günü,Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği Konferans salonundaki açılış töreninde Ahmet Turan Alkan “Gelenekten Yararlanmak; Modernliği Göğüslemek” başlığını taşıyan bir ders verdi. 26 OCAK - ŞUBAT 2009 Ünlü yazara kız verilir mi T ürkiye Yazarlar Birliği, sekiz yıldır “Yazar Okulu” adı altında “yazarlığa hazırlama seminerleri” düzenle- mekte. Onbeşinci dönem, üç gün önce, Ahmet Turan Alkan’ın “Gelenekten Yararlanmak; Modernliği Göğüslemek” başlıklı açılış dersiyle başladı. TYB’den yapılan açıklamada şöyle deniliyordu: “Yazar Okulu, ‘günümüz yazarının yazma donanımı ne olabilir, ne olmalıdır?’ sorusunu cevaplayacak bir yapı ve muhteva üzerine oturuyor. Günümüzün genç yazarı, hangi alanda olursa olsun düşünce açılımını sağlayacak, felsefe, semantik, siyasi sistem bilgisi gibi konularla birlikte din ve düşünce konusunda bilgilenmek ihtiyacı içinde.” TOBB Konferans Salonunda gerçekleştirilen açılış dersine geçmeden önce TYB Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz Yazar Okulu’nun tarihçesini anlattı. TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan ise ağırlıklı olarak memleket meselelerine değindiği bir konuşma yaptı. Ardından Alkan’ın Sivas Cumhuriyet Üniversitesinden mesai arkadaşı ve yakın dostu olan Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Ali Birinci konuştu. *** D. Mehmet Doğan konuşmasında; “Yazar Okulu” Türkiye’nin geriye, totaliter dönemlere götürülmek istendiği yakın devirde sözümüzü söylemek için oluşturuldu. Sekiz senedir sürüyor. Şimdi 15. dönemin açılış dersindeyiz. Biraz sonra değerli yazarımız her bakımdan “hoca” sıfatını hakketmiş bir şahsiyetimiz Ahmet Turan Alkan ilk dersi verecek.” dedi. Teknikleri Konuşmasına üniversitede ders vermekten yorulduğunu ve sıkıldığını, bu sebeple emeklilikten sonra bir daha ders vermeyi özlemeyeceğini sandığını, fakat TYB’nin davetiyle kabul ettiği bu dersin kendisini yeniden heyecanlandırdığını belirterek başlayan Ahmet Turan Alkan daha sonra vereceği dersin ana konusuna geçti. ? Kimlerin hangi dersleri verdiğine gelince... Dr. İsmail Köz: Felsefe ile Düşünmek Doç. Dr. Levent Korkut: Hukuk ve Siyaset Dr. Ethem Yılmaz: Toplum ve İdeoloji Prof. Dr. Nihat Boydaş: Sanat ve Tenkit Doç. Dr. Yakup Çelik: Metin Oluşturma Doç. Dr. Ş. Ali Düzgün: Din ve Düşünce Şaban Özüdoğru: Yazarlığa Giriş *** “On haftalık kursla yazar olunur mu?” diye sorup çıkıntılık yapmayacağım. “Ertuğrul Özkök’le Ahmet Hakan... Orhan Pamuk’la Yaşar Kemal... Ahmet Altan’la Hasan Karakaya... Elif Şafak’la Sibel Eraslan... Oral Çalışlar’la Hasan Cemal... Veya günümüzün diğer kalem sahipleri, Yazar Okulu’ndan mı mezun oldular?” sorusu da saçmadır bugün için. “Oksford vardı da biz mi gitmedik” benzeri bir vecize ile paylanmak mümkün. Belki olsaydı gidecektiler. *** Rıfat Yörük’ten öğrendiğimize göre Ahmet Turan Alkan açış dersinde ünlü şair ve yazarlarımızdan Yahya Kemal, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Akif, Necip Fazıl, Nazım Hikmet ve Cemil Meriç’i değerlendirmiş. Bu isimlerden bazılarının gel-gitler ve çelişkilerin insanı olduğunu vurgulayan Alkan, ortaya şöyle bir kıstas koymuş: “Bunlardan biri kızınıza veya bacınıza talip olsa verir miydiniz? Bence temel ölçü bu olmalı.” *** Buradaki ‘bazıları’ sözü nezaketen söylenmiş belli. Üstat öyle ince yerden yakalamış ki, insan bu soru karşısında ne diyeceğini şaşırıyor. Kafasını iki eli arasına alıp on dakika düşünen her vicdan sahibi “Büyük yazardan iyi damat adayı olmaz” sonucuna varacaktır rahatlıkla. Solda demokrasi kültürü, sağda ise isyan kültürünün zayıf olduğunu belirten Alkan, solun Türkçe’ye de, demokrasi kültürüne de sahip çıkmadığını söylemiş. Darbe sevicilere yüklenen ünlü yazar, gelenekten yararlanmak gerektiğini belirterek, “Bayram sabahı nerede olmak istiyorsan oralısın” hükmünü vermiş çekinmeden. O halde biz de çekinmeden sorabiliriz: Üstat önümüzdeki bayram namazını nerede kılacak; İstanbul’da mı, Sivas’ta mı? TYB’den Bir İlk: Mesnevihanlık Beratı T ürkiye Yazarlar Birliği, 1999 Yılından bu güne Mesnevî Okumaları´nı sürdüren hocalara sekiz yıllık emekleri karşılığı “Mesnevihan” Beratı verdi. Vakıflar Genel Müdürlüğü Konferans Salonu’nda Hz. Mevlana sevgi ve bilgisiyle ışıyan unutulmaz bir gece yaşandı. Türkiye Yazarlar Birliği, 1999 Yılından bu güne, en az beş yıl, ders vermek suretiyle Mesnevî Okumaları’nı sürdüren Prof. Dr.Adnan Karaismailoğlu, Prof.Dr.Mustafa Aşkar, Doç. Dr.Hicabi Kırlangıç, Doç. Dr.Derya Örs, Dr. Halil İbrahim Sarıoğlu’na sekiz yıllık emekleri karşılığı “Mesnevihan” Beratı verdi Toplantı, 15 Aralık Pazartesi akşamı saat 18.30’da Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün Kızılay’daki Konferans Salonunda TYB Genel Başkanı İ. Ulvi Yavuz ve TYB Vakfı Başkanı D.Mehmet Doğan’ın konuşmaları ile açıldı. Yeniden İnşa edilen Gelenek TYB’deki Mesnevi Okumalarının dokuz yıllık serüvenini, önemli dikkat noktalarının altını çizerek anlatan D.Mehmet Doğan; “Mesnevi Okuma geleneği adeta yeniden inşa edilmiştir, mesnevihanlar bir mânada icâzeti kendilerinden almış, mesnevi talebeleri, kılavuzları olmaksızın mesnevihanlar önüne diz çöküvermiştir” diyerek, bu oluşumu “kesintiye uğrayan Mesnevi Okuma kültürünün millet zihninde geri dönüşü” olarak niteledi. TYB Eski Başkanlarından Dr.Nazif Öztürk Berat Töreni’nin Vakıflar Genel Müdürlüğü Salonu’nda yapılmasının bir tevafuk olduğunu, zîrâ Mevlevihânelerin vakıf statüsü taşıdığını hatırlattı. Yusuf Kaplan’la Bülent Akyürek... Mehmet Şeker / 02.12.2008 / Yeni Şafak Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr Mesnevihan Beratlarının tevziinde hocalarımız da art arda özlü sözler söylediler. Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, TYB’de sekiz yıldır ve her yıl on ay Mesnevi okunduğunu, bu sürekliliği sağlayan hocaların teşekkürü hak ettiğini söylerken, Doç. Dr. Hicabi Kırlangıç, beratları hak edecek önemli bir hizmetlerinin olmamasına rağmen yine de TYB’nin jestine teşekkür etti. Prof. Mustafa Aşkar Hz.Mevlâna’ya Moğol Ajanı diyenler için “Allah’ın birini rezil etmeği dilediğinde onu mukaddeslere saldırtarak göreceği karşılıkla cezalandıracağı yorumunu yaptı. Doç. Dr. Derya Örs ise “Mevlâna’nın bir Kur’an şârihi, Hz. Muhammet’in muhibbi olduğunu; onu evrensel bir simâ hâline getirip İslami bağlarından koparmanın tevhidi tefekkürümüze mugayir olacağının altını çizdi. Halil İbrahim Sarı da Mevlana’nın bütün hayatının ve bütün eserlerinin Kur’an ve Sünnet eksenli olduğunu sadece Mesnevi’sinde bin küsur yerde ayetlere, yediyüz küsur yerde hadislere gönderme yaptığının vurguladı. OCAK - ŞUBAT 2009 27 Muhteşem konser TYB Genel Merkezi’nde Mütevazı Bir Fasıl ve İftar Yemeği, Konya’da Arabaşı 18 Kasım 2008 Salı günü Ahmet Hatipoğlu ve Korosu TYB Genel Merkezi’nde bir fasıl programı düzenledi. Milletvekili Muzaffer Baştopçu, Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Eski Başkanı Bülent Orakoğlu, Seçil Giyim sahibi Faik Güngör, Onursal Başkan D. Mehmet Doğan, Genel Başkan İbrahim Ulvi Yavuz, Dr. Faruk Yılmaz, Celil Güngör, Ercan Yıldırım, TYB Ankara Şubesi Başkanı M. Akif Işık, eski TYB başkanlarından M. Atilla Maraş ve Hicabi Kırlangıç, Derya Örs, Suat Cebeci gibi davetliler katıldığı program, çorba ve çiğ köfte ikramıyla icra edildi. Ahmet Hatipoğlu ve Korosunun Tasavvuf Musıkîsi Faslına geçmeden bir takdim konuşması yapan TYB Vakfı Mütevellî Heyet Başkan Yardımcısı Ahmet Fidan, Hatipoğlu ve saz arkadaşlarıyla artık bir aile gibi olduklarını söyledi. Hatipoğlu Hoca ise fasıl öncesinde Türkiye’de dinî musıkî alanındaki gelişmelerin yakın tarihine dair kısa bir bilgi verdi ve fasılda 28 OCAK - ŞUBAT 2009 sunacağı “Kâdirî Âyîn-i Şerîfi”ni nasıl besteleyip düzenlediğini anlattı. Ayrıca TYB Genel Merkezi’nde Ramazan ayının ilk Cuma gününde “herefene” düzenlendi. Mütevazı bir iftarla oruçların açıldığı iftara çok sayıda TYB gönüllüsü katıldı. Türkiye Yazarlar Birliği Genel Merkezi’nde “herefene” ve fasıl yapılırken, Konya Şubesi de sohbete vesile olacak “arabaşı” ikramıyla yönetim kurulu toplantısı düzenledi. Yönetim Kurulu’nun 2008 yılında yaptığı çalışmaların ve 2009’da gerçekleştirmeyi düşündükleri faaliyetlerin değerlendirildiği toplantının ardından arabaşı ikramına geçildi. İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Mehmet Buğa, Toplum Sağlığı Araştırma ve Geliştirme Derneği Başkanı Prof. Dr. Nazmi Zengin, Memleket Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Adem Alemdar, Merhaba Gazetesi İmtiyaz Sahibi ve Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Arslan ve Meram Tıp Fakültesi Başhekim Yardımcısı Dr. Fatih Kara da yemeğe iştirak ettiler. Arabaşı etrafında yapılan sohbetle renklenen gecede, İttifak Holding Yönetim Kurulu Başkanı Seyit Mehmet Buğa, ekonomik ve sosyal meselelerle ilgili düşüncelerini yazarlarla paylaştı. Hatipoğlu’nun 75.; Tyb’nin 30. Yılı Muhteşem Bir Konserle Kutlandı 24 T ürkiye Yazarlar Birliği, TRT işbirliği ile “Ahmet Hatiboğlu ile 75 Yıl Tasavvuf Musıkîsi Konseri” 24 Ekim 2008 Cuma akşamı TRT Arı Stüdyosunda icra edildi. Çok sayıda seçkin davetlinin katıldığı konseri Ahmet Hatiboğlu yönetti. TRT 4’den canlı yayınlanan konser öncesinde TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan bir konuşma yaparak Hatiboğlu’nun Türk musikisi için öneminden bahsetti. Doğan, Ahmet Hatiboğlu’nun Tasavvuf Musıkîsinin Türk Radyo ve Televizyonlarında yasaklı olduğu dönemlerden sonra tekrar hayatiyet kazanmasındaki katkılarının büyük önem taşıdığını vurguladı. Üç bölümden oluşan konserin ilk bölümünde Hicaz, ikinci bölümünde Hüzzam, üçüncü bölümünde ise Hüseynî-Uşşak-Nevâ-Isfahan ilâhiler okundu. Ayrıca İsmail Coşar ve Bilal Demiryürek’in okuduğu kasideler, Mustafa Öztürk ve Elif Güreşçi’nin okuduğu ilâhiler de izleyicilere duygulu Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Ahmet Hatiboğlu Konseri anlar yaşattı. Ayrıca İsmail Coşar ve Bilal Demiryürek Tasavvuf Musıkîsi konserlerinde ilk kez rastlanan bir uygulama ile kasidelerden birini düet yaparak okudular. Konser sonunda davetliler arasında bulunan Devlet Bakanı Mehmet Aydın da kısa bir konuşma yaptı. Aydın, Ahmet Hatiboğlu ve kardeşi Prof. Dr. Mehmet Sait Hatiboğlu’nun aynı ailenin fertleri olarak birinin sanat alanında, diğerinin ise ilim alanında memleket irfanına hizmet ettiklerini vurgulayarak, Hatiboğlu başta olmak üzere programı hazırlayan TYB ve TRT’ye teşekkür etti. Konser sonunda izleyiciler tarafından ayakta alkışlanan Ahmet Hatiboğlu, yoğun istek üzerine program dışı olarak Yahya Kemal’in bestelenmiş bir şiirinin ve iki ayrı marşın icrasıyla programı sona erdirdi. Ekim akşamı Türkiye Yazarlar Birliği ve TRT işbirliğiyle Ahmet Hatipoğlu’nun 75. yaş yılı dolayısıyla bizzat Hatipoğlu’nun yönettiği koro Türk Tasavvuf musıkîsi konseri verdi. Konseri izleyen talihliler arasındaydım. Gerçi Hatipoğlu Hoca ve korosuyla birlikte 2007 Mayısında yine TYB’nin düzenlediği bir Mevlânâ Sempozyumu için Gelibolu’ya gitmiştik. Hoca’nın Gelibolu Mevlevîhânesi’nin manevî atmosferi içinde verdiği konserin görüntüleri hafızamda sık sık canlanır. TRT Arı Stüdyosunda gerçekleşen konser, Hoca’nın seçtiği ilâhîlerin sıralanışı, makamlara göre düzenlenmiş bölümler arasındaki akış, koristlerin ses uyumu, kasidehanların serpiştirilişi, hasılı bütünüyle konser, Ahmet Hatipoğlu’nun bir ömür boyu sağladığı birikimin müthiş bir muhassalasıydı. Esmâülhüsnâya dâhil kutsal isimler koronun bütününe öyle eşit ve fakat yoğun bir biçimde dağıtılmıştı ki, konser bittiğinde kulaklarda neredeyse sadece bu isimlerden neşet eden tınılar kalıyordu. Kasidehanlardan İsmail Coşar’ın o hâlâ pürüzsüz ve bir ömür boyu dinî musıkîyle hemhâl olmuş sesini dinlemek Türkiye’de yaşayan insanlar için Allah’ın güzel bir nimetidir. Doğrusu bir insanın sesini ömrü boyunca böyle bir alanda kullanma imkânına sahip olması, ayrıca kendisi için özel bir nimet olmalıdır. Bu konser vesilesiyle bir kez daha derinden hissettik ki, tasavvuf musıkîsinin bütün ses, koro, sahne vb. düzenekleri aşan; hepsinin üzerinde duran bir gücü vardır. Bir sûfînin bütün kalbiyle duyarak dile getirdiği manzum ifadeler, aynı derecede hassas kalbe sahip bir TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr musıkîşinasın bestesiyle olağanüstü bir güce erişiyor. Bu da tasavvuf musıkîsini ‘ilâhî’ bir renge boyuyor. Medeniyetimizin bu unsuru eskiden doğal mekânlarında icra ediliyor ve bununla müzik yapmaktan çok kalplere hitap etmek amaçlanıyordu. Günümüzde bu artık mümkün değil; biliyoruz ki tasavvuf musıkîsinin doğal icra mekânları olan tekkeler kapalıdır. Bu fiilî durum, tasavvuf musıkîsinin yaşamasına engel değildir elbette. Çünkü tasavvuf, kurumlaşmış biçimi yasaklansa da kalplerden kalplere aktarılarak hayatiyetini sürdürme özelliğine sahip bir tür ‘ilim’dir. Batılı anlamda bir koro düzeni içinde icra edildiğinde bile içinde barınan ruh bütün modernist göstergeleri silip süpürüyor âdeta. Hatipoğlu Hoca’nın dinî musıkînin, radyo ve televizyonlardan icra edilmesine korkulduğu dönemlerden bugüne ulaşmasındaki emeğini yakın zamanlara kadar fark edebilen azdı. Günümüz şartlarında ne kadar rahat bahsediyoruz bu konudan. Oysa bunun endişesini ve riskini o omuzladı. Bir zamanlar radyoların başında değil tasavvuf musıkîsi dinlemek, klâsik Türk müziği (Türk Sanat Müziği) dinlemek dahi mümkün değildi. Bu konser fikrinin TRT’den değil de Türkiye Yazarlar Birliği cenahından gelmiş olması da üzerinde düşünülmesi gerekli bir husustur. Yine de TRT’nin bu teklife sıcak bakmış olmasına da şükretmek gerekiyor. Konserde katkısı bulunan herkese çok ama çok teşekkür ediyorum. O gece orada bulunan davetlilerin kendilerini ‘özel’ bir konumda hissettiklerinden eminim. Yusuf Turan Günaydın OCAK - ŞUBAT 2009 29 Bilgi Şöleni 30. Yıl Kapanış Faaliyeti TYB Vefatının 72. Yıl Dönümünde Âkif’i Unutmadı Türkiye Yazarlar Birliği 30 Yaşında Mehmed Akif´le 30 Yıl TYB’nin 30 yıldır aksatmadığı faaliyet: 27 Aralık’ta Mehmed Akif’i anmak B u yıl da Taceddin Dergâhı ziyaret edilecek ve Mehmet Âkif Bilgi şölenlerinin üçüncüsü İlim Yayma Cemiyeti ile müştereken yapılacak. Türkiye Yazarlar Birliği, kuruluşunun 30. Yılını geniş kapsamlı faaliyetlerle kutladı. 2008 Ocak ayında başlayan faaliyetler, 27 Aralık’ta yapılacak Mehmed Âkif toplantıları ile tamamlanacak. Yıl içinde, kültür, edebiyat ve yayın hayatımızı kapsamlı şekilde değerlendiren toplantılar yanında, Necip Fazıl, Ahmet Haşim, Erol Güngör, Refik Halit Karay, Yahya Kemal Beyatlı, Âkif İnan, Osman Yüksel Serdengeçti, Hamamizade İhsan gibi geçmiş büyük yazarlarımız ve Yavuz Bülen Bakiler, Atasoy Müftüoğlu, Mustafa Yazgan gibi yaşayan yazarlarımızla ilgili Ankara, İstanbul, Konya, Erzurum, Bursa, Kayseri, Trabzon şubelerimiz tarafından faaliyetler düzenlendi. Erdem Bayazıt’ın 50. sanat yılı ile ilgili toplantılar şairimizin vefatından önce gerçekleştirildi. Mayıs sonunda Edirne’de başlatılan “Edirne”den Ardahana Kültür Kervanı” dizi faaliyeti ile Edirne, Geli- bolu, Bursa, Eskişehir, Kırşehir, Kayseri, Sivas, Erzincan, Erzurum, Ardahan (Çıldır), Trabzon, Giresun, Ordu, Çorum şehirlerimiz dolaşıldı. “50 Yıl Sonra Yahya Kemal Bilgi Şöleni” ile büyük şairimizin doğduğu yer olan Üsküp’e uzanıldı. 30. Yıl konserimiz, Türk Tasavvuf Müziği’nin tekrar hayat bulmasını sağlayan Ahmet Hatiboğlu’nun 75. yaşına ithafen yapıldı. Böylece TYB şubeleri ve temsilcilikleri aktif hâle getirildi. TYB’den yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “27 Aralık 1978’den 27 Aralık 20008’e Türkiye Yazarlar Birliği, 1978 ağustosunda kuruldu. 27 Aralık 1978’de Mehmed Âkif’in Taceddin Dergâhı’nda anılması bir ilk faaliyetti. TYB 30 Yıldır Mehmed Âkif’le beraber. 27 Aralık 1978’de, hâtıraların izinde, Mehmed Âkif müzesi haline getirilmiş olan Taceddin Dergâhı’na ilk defa giden yazarlar, mezbelelikten başka bir şey bulmadılar. Bina terk edilmişti. Müze eşyası, Üniversite tarafından depoya kaldırılmış ve yapı uygunsuz kişilerin barınağı haline gelmişti. Mehmed Âkif’i, milletine anıt eserler bırakmış büyük bir şairi, milletinin hissiya- Mehmet Âkif Tacettin Dergâhı’nda Kur’an-ı Kerim’le Anılırken, Bilgi Şöleniyle de Kültür Dünyamıza Yeni Açılımlar Getirildi T tını en iyi şekilde dile getirmiş ve onun tarafından benimsenmiş büyük bir şahsiyeti hatırlamak, hâtırasını yaşatmak için “Taceddin Dergâhı” tarihe tanıklık eden bir yapı olarak önem taşıyordu. Bu mütevazı mekân, İstiklâl Marşı dahil, Mehmed Âkif’in Ankara’da yazdığı şiirlerin hâtırasını yaşatıyor. TYB 30 Yıldır, Mehmed Âkif’le beraber. Her 27 Aralık sabahı, kar, yağmur, kış kıyamet, dergâhtayız… Mehmed Âkif, ufuklarımızı açmaya, önümüzü aydınlatmaya, mukavemetimizi tazelemeye devam ediyor. Çocuklar, gençler, öğrenciler, öğretmenler, yazarlar, sanatçılar, gönüllü kuruluş temsilcileri…25 Yıldır burada Mehmed Âkif’i hatırlayarak, onun milletimizin tarihine mâl olmuş olaylarla iç içe şiirlerini okuyarak gelecek için umut tazeliyorlar… 25 Yıllık çağrımız aynı: 27 Aralık, saat 10.30’da Taceddin Dergâhındayız. ürkiye Yazarlar Birliği ve İlim Yayma Cemiyeti, Büyük Şair Mehmet Akif Ersoy’un vefatının 72. Yıl dönümü münasebetiyle bir tören düzenledi. Tacettin Dergahı’nın içinde bulunduğu Mehmet Akif Ersoy Kültür Parkı’ndaki anma töreni Kur’an-ı Kerim okunmasıyla başladı. Törende bir konuşma yapan Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Başkanı Mehmet Doğan, Ersoy’un, İstiklal Marşı’nı bugün Taceddin Dergahı olarak bilinen evde yazdığını hatırlattı. 1920’li yılların koşullarında ‘’orta derecede’’ bir bina sayılabilecek evin korunması, düzenlenmesi ve ziyarete açılması için yıllardır gayret gösterdiklerini anlatan Doğan, buradaki restorasyonun kısa zamanda bitirilmesini ümit ettiklerini belirtti. Doğan, park içindeki İstiklal Marşı’nın yazılı olduğu anıtı eleştirirken, bu tür önemli projelerin tek bir kişinin inisiyatifiyle tasarlanmaması gerektiğini, anıtın bir proje yarışması açılarak yeniden yaptırılmasının doğru olacağını söyledi. Dergah çevresindeki yapılaşmayı da eleştiren Doğan, Hacettepe Üniversitesi’nin yeni yapılan yüksek binaları nedeniyle dergahın çukurda kaldığına dikkat çekti. Çevredeki yapılaşmanın bu binaya göre düzenlenmesi gerektiğini savunan Doğan, Ersoy’un Tacettin Dergâh’ı yakınına dikilen heykelinin de şairin mütevazı kişiliğine yakışmadığını söyleyerek, müze evin yönetiminin Hacettepe Üniversitesi yerine başka bir kuruma verilmesinin daha uygun olacağını kaydetti. Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt da, Dergâh’ın restorasyonunun tamamlanmak üzere olduğunu, İstiklal Marşı’nın 30 OCAK - ŞUBAT 2009 Başsağlığı Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni kabulü nedeniyle 12 Martta yapılacak törene yetiştirilmesini ümit ettiklerini söyledi. Beyazıt, Ersoy’un evinin yerli ve yabancıların yirmi dört saat ziyaret edebilecekleri bir görünüme kavuşturulmasını arzu ettiklerini belirtti. Törende daha sonra Ersoy’un ‘’Bülbül’’ şiiri okundu. Şair ve Mütefekkir Yönleriyle Mehmet Akif Bilgi Şöleninde Türkiye Yazarlar Birliği üç yıldır geleneksel hale getirdiği Mehmet Akif Bilgi Şöleni’ne bu yıl da devam etti. TOBB Konferans Salonunda İlim Yayma Cemiyeti Ankara Şubesi ile birlikte düzenlenen bilgi şöleni TYB Genel Başkanı İbrahim Ulvi Yavuz’un konuşmasıyla açıldı. İbrahim Ulvi Yavuz, TYB’nin 30. yıl faaliyetlerinden ve Âkif Bilgi Şöleninin öneminden ana başlıklar TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr hâlinde söz etti. TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan’ın geçen bir yıl içinde Mehmet Âkif ve İstiklâl Marşı ile ilgili gelişmelir özetleyen konuşmasının ardından Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay adına Ayşenur İslâm dinleyicilere seslendi. Daha önceki konuşmacıların Kültür Bakanlığı’na yönelttiği bazı eleştirilere de cevap veren İslam; “Eleştiriye açığız. Bizi eleştirin, ama yaptıklarımızı da görün.” dedi. Daha sonra kürsüye eski Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu geldi. Göksu kısa bir selâmlama konuşması yaptı ve “Hükûmetimizin Mehmet Âkif’le ilgili daha birçok çalışma yapması gerekir. Âkif için ne yapılsa azdır. TYB ve İlim Yayma Cemiyeti’ne teşekkür ederim” dedi. İlim Yayma Cemiyeti adına görüşlerini açıklayan Fatih Saraç ise Cemiyet’in çalışmaları ve örgütlenmesi konusunda bilgiler verdikten sonra; “Sizinle olmak OCAK - ŞUBAT 2009 31 Bilgi Şöleni sorularıyla konuyu açan Arabacı Akif’in bu konudaki fikirlerini aktardı. Birinci Oturumun son konuşmacısı olan Prof. Dr. Suat Cebeci “Mehmet Âkif’te Din ve Siyaset İlişkisi” konulu bir tebliğ sundu. Cebeci, şu görüşleri ileri sürdü: bize büyük bir heyecan veriyor. Burada bulunan yazarların, bilhassa D. Mehmet Doğan ağabeyimizin, lise yıllarımızdan itibaren düşüncemize önemli katkıları olmuştur. Şu an internet üzerindeki bir gazeteden İsrail’in Gazze’yi vurduğunu ve 120 cana kıydığını öğrenmiş bulunduğum için çok keyifli olamıyorum ama vurgulamak isterim ki TYB ile kültürel alanlarda her türlü işbirliğine hazırız.” diyerek konuşmasını tamamladı. İlk Oturum: Siyaset, Velâyet, Tefekkür, İslâm Birliği ve Dönemin Fikir Akımları… Birinci oturumun başkanlığını yapan Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu, ilk sözü Prof. Dr. Ahmed Güner Sayar’a verdi. Çocukluk yıllarında Fatih semtinde ailece gerçekleştirdikleri kabir ziyaretleri esnasında hemen oracıktaki Âkif’in kabrini de ziyaret ettiğini anlatarak konuşmasına başlayan Sayar, “İktisat Fakültesinde okumaya başlayınca fark ettim ki, Âkif’in düşüncesinde ekonomi-politik yok. Âkif bir yoksul gördüğünde sırtındaki paltosunu çıkartıp ona veren insandır. Âkif, İslâm’ı bihakkın bilen bir insandır. Fakat günümüzde İslâm’la insan arasındaki makas açıktır.” şeklinde konuştu. Âkif’in tasavvufla ilişkisine de değinen Ahmet Güner Sayar, Osman Nuri Ergin’den naklettiği bir anekdotla sözü Babanzade Ahmed Naim ve Âkif dostluğuna getirdi. Bu nakle göre Babanzade son dönem Melâmîlerinden Ahmed Amiş Efendi’ye bağlıdır. Âkif’e “En sevdiğin dostun kimdir?” diye sorulunca tereddütsüz “Naim!” demiştir. Sayar, işte tam bu noktada iki şahsiyet arasındaki güçlü dostluğa rağmen “tasavvuf konusunda neden Âkif’in iki kolu yandadır?” diye soran Sayar; “Âkif, nefsanî olmayan bir 32 OCAK - ŞUBAT 2009 hayat sürdü. Yedinci Safahat’ta Âkif, o çok eleştirdiği tasavvufun bizzat içine girdi ve o yolda metinler yazdı” diyerek konuya açıklık getirdi. Bilgi Şöleni’ndeki ilk oturumun ikinci konuşmacısı Prof. Dr. Hakan Poyraz’dı. Mustafa Özçelik’le birlikte TYB Sakarya Şubesi’nin düzenleyeceği Nasreddin Hoca programına katılmak için bilgi şöleninden erken ayrılacağını söyleyen Poyraz Akif’in şiirin kriz anlarında ortaya çıktığını belirtti. “Âkif’in durduğu yer İttihâd-ı İslâmcılık değil ‘İslamizasyon’dur. Din alanında bir büyük filozoftur. O devirde İttihad-ı İslâmcı akımlar olarak Senûsîlik, Mehdîcilik gibi tasavvuf kaynaklı akımların yanı sıra Arabistan’da Vahhabîlik ve Mısır’da ise Afganî-Abduh çizgisi hakimdi. Âkif Senûsîliği ve onun zıt kutbunda yer alan Vahhâbîliği değil, Mısır’da gelişen İslamcı akımı benimsemiştir.” İkinci Oturum: Âkif’in Nesirleri, Mektupları, İdealize Ettiği ve Ele Aldığı Şahsiyetler Mustafa Özçelik ise “Her şair eleştirilmiştir. Âkif de tartışılan ve eleştirilen bir insandır. Tenkit tuzağından kurtulması mümkün değildir. Fakat Âkif’in tartışılamayacak bir yanı vardır: ahlâkı ve karakteri. Burada ‘Çanakkale Şehitlerine’ ve ‘İstiklâl Marşı’na yöneltilen eleştirileri ele alacağız. Âkif’i dinî duyarlığa sahip olanlar da eleştirmişlerdir. İstiklâl Marşı, Çanakkale Şehitlerine yazdığı şiirden daha fazla itirazla karşılanmıştır. Maarif Bakanı Rıza Nur, Kâzım Karabekir gibi birçok kişi Marş’ı eleştirmişlerdir.” diyen Özçelik, konuşmasında Âkif’in Çanakkale Şehitlerine yazdığı şiirle ilgili olarak Münir Nurettin, emekli bir tuğgeneral ve Rasim Özdenören’in eleştirilerine, 1940’larda yeni bir İstiklâl Marşı yazdırılması girişimine ve Marş’ın bestesi etrafındaki tartışmalara da değindi. Doç. Dr. Derya Örs’ün yönettiği oturum A. Vahap Akbaş’ın “Mehmet Âkif’in Nesirleri” konulu tebliğiyle başladı. Akbaş, bildirisinde Âkif’in nesirlerini ana hatlarıyla tasnif ederek bu meyanda tercüme yazılarına da dikkat çekti. Âkif’in nesirlerinin şimdiye kadar genellikle çevrimyazı çalışmalarıyla ortaya konulduğunu, oysa genç nesillere Âkif’in düşüncesinin ulaştırılabilmesi için bunların sadeleştirilerek yeni neşirlerinin yapılmasının zamanının geldiğini vurguladı. Selim Cerrah ise, “Asım: İki Hakikat; İki Tasavvur” başlıklı bildirisinde Safahat’taki Âsım bölümünün bir özetini çıkardı. Âsım kitabında yer alan “biçare dindaşlar” ve “üç buçuk soysuz” kavramlarına dikkat çeken Cerrah şöyle dedi: “Âsım’daki iki gerçek kişi Köse İmam lakaplı Ali Şevki Hoca ve Hocazade; iki mutasavver kişilik ise Âsım ve Melek (Köse İmam’ın kızı)’tir. Âsım Kitabı bu iki gerçek ve iki mutasavver kişiden söz eder.” Bilgi Şölenine Konya Selçuk Üniversitesi’nden katılan Doç. Dr. Caner Arabacı “Akif’te İslâm Birliği Düşüncesi” konusunda bir sunum yaptı. Arabacı konuşmasına dünyada şu an mevcut birlik örgüt veya oluşumlarını özetleyerek başladı. “Neden dünya birleşmeye giderken biz ayrışıyoruz? Vahdet ve ittihadı temsil eden İslâm’ı temel alan Osmanlı’da neden bir ‘İttihâd-ı İslâm’ davası doğmuştur?” Nesime Ceyhan sunduğu tebliğde, Akif’in mektuplarında tezahür eden baba, eş ve dost Âkif portresini içtenlikli bir üslûpla anlattı. Âkif’in mektuplarında belirginleşen n Yrd. Doç. Dr. Nazım Elmas ise “Mehmet Âkif’in Mektuplarındaki Edebî Dünya”yı ele aldığı sunumunda bu mektup toplamına tematik bir açıdan yaklaşmış oldu. “Mehmet Âkif’in Bektaşîliğe Yaklaşımı” başlıklı bildirisinde Yusuf Turan Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Günaydın, Safahat’ta yer alan ve ‘tasavvufu Türke sürülmüş olgun bir şıra’ olarak niteleyen mısralarıyla mektuplarının örtüştüğünü dile getirdi. İkinci oturumun son konuşmacısı Dr. Selâmi Şimşek de “Âkif, tasavvufa bütünüyle karşı değildir, o hurafelerden uzak bir tasavvuf istiyordu” diyerek Akif’in tasavvufa yaklaşımını inceledi. Üçüncü Oturum: Münevverlerimizin Âkif Algısı, Varoluş, Modernizm, Islah ve Gelenek Bilgi Şöleninin son üç oturumu 28 Aralık 2008, Pazar günü gerçekleştirildi. Pazar gününün ilk, Bilgi Şöleninin üçüncü oturumunu yönetecek olan Prof. Dr. Suat Cebeci rahatsızlandığı için oturumu Muhsin Mete yönetti. Oturum, Yusuf Kaplan’ın “Âkif’in Varoluş İrade ve Mücadelesi” başlıklı dikkat çekici bildirisiyle başladı. Prof. Dr. Cemâl Kurnaz’ın “Serdengeçti’nin Âkif’e Yaklaşımı”nı ele aldığı bildirisinin akabinde Doç. Dr. Turan Karataş ise Mehmet Âkif’i yakın arkadaşlarından “Hasan Basri Çantay’ın gözüyle” ele aldı. Yrd. Doç. Dr. Ahmet Faruk Kılıç ise aynı oturumda “Islahatçılık ve Modernistlik Açısından Mehmet Âkif Ersoy” başlıklı bildirisinde “ıslah” kavramının etimolojisinden bahsederek “O, Afganî ve Abduh gibi ‘sadr-ı İslâm’a dönmeyi önerir. Ama onlara nazaran, şekilden çok ruha ve öze ait bir ıslahata vurgu yapar. Âkif, Islahatçı hareketin akla verdiği öneme de bütünüyle katılmaz. Aklı bazı açılardan eleştirir. Sadece akla değer veren İbn-i Sînâ ve İbnü’r-Rüşd gibi Meşşâî filozoflarla sûfî anlayışı temsil eden Gazâlî’yi birlikte ele alır. Âkif’i basit bir ıslahçı veya modernist kalıbına sokmak doğru değildir. O iknacıdır. Din ve toplum temeline dayalı bir bütünleştirmecidir.” şeklinde konuştu. Dr. Bilal Çakıcı’nın Mehmet Âkif’in Terkîb-i Bend üzerinde duran konuşmasından sonra TYB Şeref Başkanı D. M. Doğan Mehmet Âkif ile Yahya Kemal üzerinde durarak şöyle konuştu: “İkisi de asıl şiirlerini 1908’den sonra yazmıştır. Mehmet Âkif İstanbul’a döndüğünde Yahya Kemal Ankara’ya daha yeni gitmektedir. İkisi de kimlik şairidir. Yahya Kemal’e göre Mehmet Âkif, İslâm’ın değil, İslâm akidesinin şairidir. Böyle söylemesinin sebebi, İslâm’ın şiirini kendisinin yazdığını düşünmesidir diyebiliriz. Kanaatim o ki, Yahya Kemal’in İslâmî muhteva taşıyan şiir ve yazılarının temelinde Mehmet Âkif vardır.” Dördüncü Oturum: Âkif’in Dönemi, Dönemimiz, Çağın Getirdikleri, Safahat’a Mitolojik Bakış Oturum Başkanlığını Prof. Dr. Şaban Ali Düzgün’ün yaptığı dördüncü oturum Prof. Dr. Naci Bostancı’nın Mehmet Âkif Ersoy ve dönemi üzerine yaptığı değerlendirmelerle başladı. Yrd. Doç. Dr. Sezai Coşkun “Mehmet Âkif ve Çağı Okumak” başlıklı bildirisinde “Âkif mütefekkir sanatkârdır. Toplum-çağ ilişkisine değinmiştir. O, çağ-medeniyet ayrımına gider. Döneme hakim olan Batı medeniyetine eleştiriler yöneltir. Âkif’in ‘İnsan’ şiiri Türk Edebiyatı içinde özgün bir yerde durur.” biçiminde konuşurken, Cevat Akkanat ise çağın ideolojileri karşısında Mehmet Âkif’in durumunu anlattı. Dr. Nazif Öztürk Tacettin Dergahı hakkında bir takım bilgiler verirken, Dr. Adil Şen ise “Mehmet Âkif’in Ruh ve Fikir Dünyası” başlıklı bir bildirisinde “Âkif’in ince ruhu üzerinde yakın muhitinden annesi; zekâsı üzerinde ise babası etkili olmuştur.” dedi. Bu oturum Yrd. Doç. Dr. Dursun Ali Tökel’in ele aldığı farklı bir özellik gösteren bildirisi “Safahat’ta Mitolojik Bakış” ile tamamlandı. Beşinci Oturum: Realizm, Hikemiyat, Besteler, İnşad, Şehir ve Şiir Doç. Dr. Turan Karataş’ın yönettiği beşinci ve sonuncu oturumda altı konuşmacı yer alıyordu. Oturum ilk konuşmacı olan Prof. Dr. Mehmet Törenek “Gerçekçilik TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr Açısından Âkif’in Şiirine Bir Yaklaşım” başlığını taşıyan bildirisinde edebiyatımızda Realizm akımının geçmişini özetleyerek başladı ve Âkif’in bu tablo içindeki yerini belirledi. Prof. Dr. Adnan Karaismailoğlu ise “Hikmetle Geleceğe Yürüyenler: Şeyh Sadî ve Mehmet Âkif” konulu bildirisinde şu görüşlere yer verdi: “XIII. Asrın bilge şahsiyetlerinden Şeyh Sadî ile Mehmet Âkif arasındaki ilişkiye bakacağız. “Hikmet”, “Sâdî” ve “Âkif” kelimeleri gerçekten kolayca bir araya gelebilecek üç kelimedir. Konuyla daha önce ilgilenen birkaç araştırmacı ve yazar olmuştur. Ben daha çok Safahat’ta Âkif’in Sadî’den aktardığı Farsça alıntıları ele alacağım. Âkif, hikemî bir şair olarak gördüğü Sadî’yi kendi deyimiyle ‘perestişkârâne hürmetle” sever. 25 yaşında yazdığı bir şirinin sonuna ise ondan on bir tane Farsça beyit aktarmıştır. Kâmil Büyüker, “Âkif’in Eski ve Yeni Müzik Formlarıyla Bestelenmiş Şiirleri”ni ele aldığı bildirisinde Âkif’in neyzenliği, Şerif Muhiddin Targan’a olan muhabbeti, İstiklâl Marşı için gerçekleştirilen çeşitli bestelerle ilgili bilgileri bir araya getirdi. Dr. Ebubekir S. Şahin, Akif’in Çanakkale şiiri üzerinden eserleri üzerinde dururken, Mehmet Kurtoğlu ise Âkif’in şehirlerini anlattı. Şair İbrahim Eryiğit ise, bütün oturumların ve dolayısıyla Bilgi Şöleninin son konuşmacısı olarak duygu yüklü ve sabırları taşırmayan bir konuşma yaptı. Mehmet Akif Bilgi Şöleni TYB Şeref Başkanı D. Mehmet Doğan’ın “Bütün katılımcılara teşekkür ediyoruz. Daha önceki tecrübeler burada değerlendirildi. Katılım genişledi. Aramıza genç ilim adamları katıldı. Böylece TYB ve İlim Yayma Cemiyeti tarafından gerçekleştirilen Mehmet Âkif bilgi şöleniyle büyük bir birikim oluşacak.” sözleriyle sona erdi. OCAK - ŞUBAT 2009 33 Yönetim Kurulu Biyografileri Hicabi KIRLANGIÇ 1966 yılında Amasya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimimi Amasya’da tamamladı, 1983-1987 yılında Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Doğu Dilleri ve Edebiyatları Bölümü Fars Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalından mezun oldu. 1996 yılında aynı üniversitede Fars Dili ve edebiyatı alanında doktorasını tamamladı. Halen Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesinde öğretim üyesi olarak görev yapmakta olan Kırlangıç, evli ve iki çocuk babasıdır. İlk şiirlerini Aylık Dergi’de yayımladı. Daha sonraki şiirleri, Aylık Dergi’nin yanı sıra Ayane, Kardelen, Düş Çınarı, Dergah ve Edebiyat Ortamı, Yedi İklim ve Hece adlı dergilerde yer aldı.Ankara üç ayda bir yayımlanan ve şarkiyat alanındaki bilimsel makalelere yer veren yazar, Nüsha dergisinin kurucularından ve yayın kurulu üyelerindendir. Fars dili ve edebiyatı alanında çeşitli makaleleri bulunan Kırlangıç’ın yayımlanmış bazı kitapları şunlardır: Eserleri: Hayret Makamında (Şiir), 1993. Arap Siyasi Düşüncesinin Seyri (İnceleme), Hamid İnayet’ten çeviri, 1991, Can Esintisi (Klasik İran şiirinde tasavvufî terim ve kavramlar üzerine makaleler), Nasrullah Purcevâdî’den çeviri, 1998. İdrîs-i Bidlîsî/Selim Şah-nâme, 2001. Tezkire (Tarih/hatıra), Şah Tahmasb-i Safevî’den çeviri, 2001. Osmanlıca Sözlük (Derya Örs ile birlikte), 2002. Düşte Yürüyen Derviş (şiir), 2004. Mesnevi, Mevlâna’dan çeviri (Doç.Dr. Derya Örs’le birlikte), 2007. Yedi Meclis, Mevlâna’dan çeviri, 2007. Farsça – Türkçe Konuşma Kılavuzu, 2008 İbrahim Ulvi YAVUZ 1942 Afyon Bolvadin ilçesi doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Bolvadin’de yaptı. Diyanet İşleri Başkanlığı’nda görev aldı (1966). Başbakanlık, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlıklarında Özel Kalem Müdür Yardımcılığı, Sağlık Bakanlığı’nda Özel Kalem Müdürlüğü ve Müşavirlik görevlerinde bulundu. Özel Kalem Müdürlüğü’nden emekli oldu (1999). Yazı hayatına şiir ile başladı. Daha sonra hikâye ve romana yöneldi. Sur, Hilâl, İslâm, Şûle, Oku, Hakses, Köprü, Kadın ve Aile, Diyanet dergilerinde şiir, hikâye ve yazıları yayımlandı. Yeni Devir gazetesinde romanları tefrika edildi. Eseri piyes hâline getirilerek sahnelendi. Gençlik dergisi tarafından “1996 Yılının En Başarılı Romancısı” seçildi. Türkiye Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu Üyesi ve Genel Başkan Yardımcısı olarak görev yaptı. Hâlen bu görevini sürdürmektedir. Eserleri: Roman: Dikenli Yollar (1976), Çalkantı (1978), Korkunun Bedeli (1980), Baharı Beklerken (1984), Son Kavşak (1984), Kıyam Vakti (1984), 34 OCAK - ŞUBAT 2009 Hasretin İlk Durağı (1989), Gönlüme Cemre Düştü (1991), Düşlerin Rengi Soldu (1993), Dört Mevsim Ölüm (2002). Hikâye: Küllenmiş Acılar (1990). Deneme: Türkiye’de Roman Sanatı ve Gelişimi Üzerine Bir Deneme (1999). Hatıra: Mavi Defter –Bir Bürokratın Hatıraları (2002). Sadeleştirme: Sarı Esirler (P. S. Buck) (1990), Suç ve Ceza (Dostoveski) (1992). Faruk YILMAZ 1958 yılında Niğde’nin Sultanpınar köyünde doğdu. İlk ve orta öğrenimini Niğde’de tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi mezunu (1985). 10 yıla yakın cumhuriyet savcısı olarak görev yaptı. İstanbul Üniversitesi Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi Enstitüsünde yüksek lisans, yine İstanbul Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yakın Tarih Anabilim Dalı, T. C. Tarihi Bilim Dalında doktorasını tamamladı (1995). 1995 yılında Niğde Üniversitesine geçiş yaptı. Üniversitenin Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi bölüm başkanlığını 10 yıl yürüttü. Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü müdür yardımcısı olarak çalıştı. Hâlen Millî Eğitim Bakanlığı hukuk müşaviri olarak çalışmaktadır. Eserleri: Hayatın Sırları ve Allah, 1981, Kainatın Yaratılışı, 1992, Kur’an’ı Anlamaya Giriş (Ebu’l-A’la Mevdudi’den), 1982, Atomun Derinliklerinde, 1984, Hücre’den Allah’a, 1983, Kur’an Mucizesi, 1983, Kur’an’da Adı Geçen Peygamberlerin Hayatı (Ebu’lHasen Nedvî’den) (Yahya Eriş mahlası ile), 1987, Son Peygamber Hz. Muhammed’in Hayatı, (Ebu’l-Hasen Nedvî’den), (Nuri Kahraman mahlası ile), 1987, İslâmî Yaşama Biçimi, (Ebu’l-A’la Mevdudi’den çeviri),1987, İslam ve Oryantalizm (Meryem Cemile’den müşterek çeviri),1989, Sevgili Peygamberimiz (a.s.)’ın Hayatından Sahneler, ( M. Aldrich. Tarantino’dan), 1987, İslâm Ekonomisi ve Sosyal Güvenlik Sistemi (Müşterek),1992, İlkçağ Düşünce Tarihi, 1996, Yunus Emre, Hayatı-Düşüncesi-Etkisi, 1992, Türkiye’de Anayasa Gelişmeleri Tarihi, 1995, Kurtuluş Savaşı ve Sonrasında Niğde, 1998, Kapadokya, (Charles Texier’den Çeviri), 1998, İlkçağdan Günümüze Niğde Tarihi, 1999, Devlet Borçlanması ve Osmanlı’dan Cumhuriyet’e Dış Borçlar (Duyun-u Umumiye), 1996, Türk Anayasa Tarihi, 1998, Türk İnkılap Tarihi ve Atatürk İlkeleri (Müşterek), 1997, Anadolu’da Türk Anıtları I (Albert Gabriel’den Haz.), 1999, İlkçağ Düşünce ve Uygarlık Tarihi, 2002, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, (Müşterek), 2002, XX. Yüzyıl Başında Alman Emperyalizmi ve Türkiye (Berlin Bağdat), (Karl von Winterstetten’den), 2002, General Falkenhein’in Hatırâtı, 2002, Memurun Hak Arama Usulleri, 2002, Osmanlı’dan Cumhuriyete Dış Borçlar (Düyun-u Umumiye), 2003, General Allenby’nin Hatıratı (Arap İllerinin Elimizden Çıkış Öyküsü), 2003, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi, (Müşterek), 2004, İmparatorluk Döneminde Türk- Alman İlişkileri (Goltz Paşa’nın Hatıratı), 2004, Ah O Yemen’dir (Yemen Hatıratı) (Piyade Mirliva (Tuğgeneral) Rüştü Paşa’nın Hatıratı), 2004, Peygamberler Tarihi, (3 cilt), 2004, Büyük İslâm Tarihi, (6 cilt), 2005, Osmanlı’dan Cumhuriyete Dış Borçlar (Düyun-u Umumiye), 2005 (3. basım), Türkiye’de Anayasal Gelişmeler ve Özellikleri ile T.C. Anayasası, 2005, Türk Anayasa Tarihi (1808-2007), 2007, Tarih-i Umumî, (6 cilt), (Mizancı Murad Bey’den çeviri), 2007, Batı Emperyalizmi ve Osmanlı Devleti (Osmanlı Devleti’nin Borçlandırılması),,2007, Cumhuriyet Döneminde Osmanlı Dış Borçları (Düyûn-u Umumiye), 2007, Emperyalizmin Hükümet Darbesi (Abdülaziz’in Tahttan İndirilmesi), (Süleyman Paşa ve Sir Henry Elliot’tan çeviri), 2008, Büyük Dünya Tarihi. (6 cilt), (Ahmet Refik Altınay’dan), 2008. Celil GÜNGÖR 1961 Kastamonu doğumlu. İstanbul Üniversitesi Psikoloji Bölümünü bitirdi. Aynı üniversitenin işletme yönetimi anabilim dalında lisansüstü eğitimi yaptı. İlim ve Sanat ile Yörünge dergilerinde yazı işleri müdürlüğü yaptı. Yüzüncüyıl Üniversitesinde araştırma görevlisi olarak çalıştı. 2001’den itibaren çeşitli kamu kuruluşlarında üst düzey yöneticilik yaptı. UNESCO Türkiye Millî Komitesi Somut Olmayan Kültürel Miras İhtisas Komisyonu üyeliği, Kültür ve Turizm Bakanlığı yayın danışma kurulu üyeliği yaptı. Eserleri: Sosyal Bilimler Kavşağında Doğu ve Güneydoğu Anadolu (editör, 1998), Üsküdar Sempozyumu (editör, 2003-2004), Van’da Bir Gezegen: Bahçesaray (A. Bilgili ile birlikte, 2005), Aşk Ocağında Can Olmak (editör, 2007). Osman ÖZBAHÇE 1971 yılında Konya’da doğdu. İlk ve orta öğrenimini Konya’nın Ilgın ilçesinde tamamladı. Ilgın İmam Hatip Lisesi (1986) ve Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi mezunu (1991). İlk şiiri, Yeni Taşova gazetesinin eki olarak çıkan Kültür Edebiyat dergisinde yayımlandı (Mart 1990). Şiir ve yazıları sırasıyla Ayane, Dergâh, Yedi İklim, Kayıtlar, İkindi Yazıları, Yarın Edebiyat, Hece, Çerağ, Edebiyat Ortamı, Atlılar, Bumerang, Okuntu, Huruç, Kökler, Memleket Dergi ve Karagöz’de yayımlandı. Nisan 2003-Haziran 2006 tarihleri arasında (on iki sayı) yayımlanan üç aylık edebiyat dergisi Kökler’in yayın yönetmenliğini yaptı. 2007 yılında yayımlanan Kural Dışı adlı kitabı, Türkiye Yazarlar Birliği tarafından eleştiri dalında yılın kitabı ödülüne değer bulundu. Eserleri: Şiir: Uzun Yürekli Nehir (1999), Düşmanlık (2004), Kral (2006). Eleştiri: Sağlam Şiir (2006), Kural Dışı (2007), Modern Şiirimizin Kökleri (2008). Çocuk Kitabı: Kitabımı Öğreniyorum (2005). Biyografi: Çağının Mimarı Mimar Sinan (2003). Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni Ercan YILDIRIM 1977 Ankara / Kızılcahamam doğumlu. İlk, orta ve yüksek öğrenimini Ankara’da tamamladı. Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Coğrafya Bölümü mezunu. 1997 yılında Gündüz gazetesinde başlayan gazeteciliği Kanal 7 ve Akşam gazetelerinde devam etti. Bir kamu kuruluşunda çalışmaktadır. Yazmaya Dergâh dergisinde başladı. Eserleri: Mustafa Kutlu Hikâyeciliği, 2007. Adil ŞEN 1963, Kelkit / Gümüşhane doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Gümüşhane’de tamamladı. Marmara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi mezunu. Erciyes Üniversitesinde yüksek lisans ve doktora öğrenimini, Sosyal Bilimler Enstitüsü İslâm Tarihi anabilim dalında tamamladı. Eserleri: İbrahim Müteferrika ve Usulü’l-Hikem fi Nazmi’l-Ümem, Osmanlı’da Dönüm Noktası, Akkoyunlu Türkmen İmparatorluğu Makaleler Antolojisi. Ali BİRİNCİ 25 Ağustos 1947’de Sakarya Hendek’e bağlı Balıklı Şeyh köyünde doğdu. Babası Şeker (19251993), annesi Müzeyyen hanım (1924-1977) tütün ziraatıyla geçiniyordu. İlk mektebin ilk üç senesini köyünde, son iki senesini Hendek’te okudu. Cumhuriyet İlkokulunu (1960), Hendek Orta Okulunu (1963), Ankara Polis Kolejini (1966) bitirdi. Polis Enstitüsü birinci sınıfından ayrılarak Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, İktisat ve Maliye Bölümünden mezun oldu (1973). Emniyet Genel Müdürlüğünde (1973-1976), Cumhuriyet Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümünde (Sivas) çalıştı (1976-1988). 30 Haziran 1988’de Polis Akademisinde vazifeye başladı. Türk siyasi tarihi ve inkılâp tarihi dersleri veriyor. 18 Haziran1986’da, “Hürriyet ve İtilâf Fırkası” başlıklı doktorasını verdi. 1993’te doçent, 2000’de yakınçağ tarihi profesörü oldu. 3 Ekim 1989-25 Eylül 1990 arasında Paris’te mesleki çalışmalarda bulundu. 25 Eylül 2002-28 Temmuz 2004 devresinde Kırgızistan-Türkiye Manas Üniversitesinde ders verdi ve üniversitenin dergisi Sosyal Bilimler’i dokuz sayı çıkardı. Kırgızca ve Rusça kurslarına devam etti. Ali Birinci’nin yazı hayatı 1968’de şiirle başladı ve ilk şiiri o zaman Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde bulunan öğrenci derneklerinden Hür Düşünce Kulübü’nün yayın organı Millî Düşünce dergisinde (Ocak 1968) çıktı. Daha sonra Fikir ve Sanatta Hareket dergisinde ilk denemeleri ve diğer şiirleri basıldı. Doktora tezini verdikten (18 Haziran 1986) sonra bilhassa Tarih ve Toplum, Dergâh, Yeni Türkiye, Polemik, Türk Yurdu, Kebikeç ve Müteferrika dergilerinde yakın devir siyasi hayatı, tarihî şahsiyetleri ve yazarları hakkında yazılar yazdı. Bu yazılarının 1999 senesi sonuna kadar neşredilmiş olanları Dergâh Yayınları tarafından üç cilt hâlinde bastırıldı. Çeşitli yazarların eserlerinden yirmi kadarını baskıya hazırladı. Eserleri: Hürriyet ve İtilaf Fırkası, 1990. Matbuat Âleminde Birkaç Adım, 1992. K. Müverrih-i Mâderzâdın Fülânnâmesi, 1994. Tarihin Gölgesinde, 2001. Tarih Yolunda, 2001. Tarih Uğrunda, 2001. Tarihin Alacakaranlığında. Hakan POYRAZ 1962 Ordu-Ulubey doğumlu. İlk ve orta öğrenimini Ordu’da tamamladı. 1984’te İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünden mezun oldu. Aynı bölümde Metafizik Disiplininin Gelişimi ve Felsefe Tarihindeki Rolü teziyle yüksek lisansını tamamladı. 1988-1992 yılında Gazi Üniversitesi Gazi Eğitim Fakültesinde öğretim görevlisi olarak; 1992’den sonra aynı üniversitenin Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümünde araştırma görevlisi olarak çalıştı. 1995’te Ankara Üniversitesi, DTCF Felsefe Bölümünde Dil Açısından Ahlâk Felsefesi ve R.M. Hare adlı doktora teziyle doktor oldu. 1996’da doçent unvanı aldı ve 1998’de Gazi Üniversitesine; 2001’de Sakarya Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümüne doçent, aynı yıl aynı bölüme profesör olarak atandı. 2002-2005 yılları arasında Sakarya Üniversitesi Eğitim Fakültesi dekanı olarak görev yaptı. Halen Gazi Üniversitesi, Felsefe Bölümü başkanıdır. Eserleri: Dil ve Ahlâk, Vadi Yayınları, 1996; Hacivatın Hüznü, Vadi Yayınları, 2002. (2002 Türkiye Yazarlar Birliği deneme ödülü.); Zehirli Bir Şey, (2003). Şahin Ali ŞEN 1966, Burdur’un Küçükalan köyünde doğdu. 1987 yılında Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesine bağlı Adalet Yüksekokulundan mezun oldu. 1987 yılında Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkiler Bölümünden 1991 yılında mezun oldu. Çalışma hayatına Zaman gazetesinde başladı. 1997 yılında aynı gazetede “İş ve İnsan” köşesinde sosyal güvenlik, sosyal politika, çalışma hayatı ve sendikalar konularında yazılar yazdı. Gazetenin ekonomi editörü Kadir Dikbaş’la birlikte hafta bir gün “Enine-Boyuna” köşesinde ekonomi dosyası hazırladı. 2004 yılında, Zaman gazetesi parlamento muhabirliği yaparken gazeteciliği ara veren Şen, Memur Sen Konfederasyonu Eğitim Bir Sen Genel Başkan Danışmanı olarak görev başladı. 2003 yılının sonlarında 2020 Anadolu Hareketi’ni kuran Şen, idealist arkadaşlarıyla birlikte 2003 tarihinden beri ekonomi, sosyal politika, siyaset, uluslar arası ilişkiler, kişisel gelişim alanlarında konferanslar düzenliyor. Şen’in Haber-İş, Yeni TÜRKİYE YAZARLAR BİRLİĞİ www.tyb.org.tr Adım, Türk Koop-İş, Hizmet-İş, Tes-İş, Bağ-Kur dergilerinde yazıları yayımlandı. Veysi ERKEN Doğum Yeri ve Tarihi: Midyat, 1957. Doktora: 1986-1991(Dört yıl) G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Anabilim, Eğitim Yönetimi, Teftişi ve Planlaması Bilim Dalı, ANKARA. Tez Konusu: Öğretmenlerin Sicil Sistemini Değerlendirmesi (Ankara İli Merkez İlçelerinde Ortaöğretimde Görevli Öğretmenler Üzerinde Yapılan Bir Araştırma) Yüksek Lisans: 1984-1986 (İki yıl) G.Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü Eğitim Bilimleri Bölümü, Eğitim Yönetimi,Teftişi ve Planlaması Anabilim Dalı ANKARA Lisans: 1974-1979 A.Ü.İ.Fakültesi, Ankara Yüksek Öğretmen Okulu, ANKARA İlk ve Ortaöğretim: 1963-1974 Fatih BAYHAN 1975 Adana doğumlu. İlkokul ve Lise’yi Adana’da okudu. Kamu Yönetimi ve Yakın Doğu Üniversitesi İletişim Fakültesi Gazetecilik Bölümünden mezun. Siyaset Bilimi ve iletişim Dalında Yüksek Lisans okuyor. Gazeteciliğe 1994’te İstanbul’da Muhabir olarak Başladı. 1995’te Adana’da Milli Gazete Bölge Haber Müdürü ve Kanal 7 Muhabiri olarak çalıştı. 2000 yılında Nokta Dergisi Adana Temsilciliği yaptı. Yeni Ufuk, Zirve, Ekspres, Bölge Gazetesi ve kuruculuğunu yaptığı günlük Yeni Gün Gazetesi’nde Yazar ve Yazı İşleri Müdürü ve Genel Yayın Yönetmeni olarak çalıştı. Aktuel, Siyaset, Tarih-Araştırma ve Deneme türlerinde yazılar yazan Fatih Bayhan’ın çeşitli dergi, gazete ve haber portallarında yayınlanmış makaleleri bulunuyor. Halen haber7.com adlı haber portalında günlük yazılar yazmaktadır. ÇUSAM Kurucuları arasında görev alan Yazar, Vakıflar Genel Müdürlüğü, Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı, Kültür ve Turizm Bakanlığı, Çevre ve Orman Bakanlığı ve Başbakanlık’ta; Danışman, Basın ve Halkla İlişkiler Müşaviri ve Müşavir olarak görev aldı. Türkiye Yazarlar Birliği üyesi olan Fatih Bayhan, Türkiye Yazarlar Birliği Ankara Şubesi Kurucu Üyeliği ve Yönetim kurulu üyeliklerinde bulunmuştur. Eserleri; Vakıflar Genel Müdürlüğü’nce; Vakıf (1997), Çukurova’da Vakıf Medeniyeti (1998), Türkİslam Medeniyeti’nde Vakıflarımız (1998), Ramazanoğlu Vakfı ve Vakfiyeleri (1998), Altınşehir Adana (1997), Deprem Güncesi (1999), Adana Markası (2001), Kıbrıs Gerçeği (2003), Satyagraha (2006), R. T. Erdoğan’ın Liderlik Şifreleri (2007), (Biyografi), Kayseri’den Çankaya Köşküne Abdullah Gül (2007) (Biyografi), Latife Hanım’ın Kağıtları (207) (Biyografi, Fikriye Hanım (2008) (Biyografi) adlarıyla 14 kitabı yayınlanmıştır. ABD Başkan Adayı Barack Obama’nın “Babamdan Hayaller” adlı otobiyografi eserinin Türkiye Baskısının Editörlüğünü yaptı. Yazar, 2003 Yılında yayınlanan “Kıbrıs Gerçeği” adlı eseriyle İnceleme-Araştırma Dalında “Yılın Gazetecisi Ödülü” nü aldı. OCAK - ŞUBAT 2009 35 Türkiye Türkiye Yazarlar Birliği T Ü R K İYE YA Z A R L A R BİRLİ Ğ İ K A M U Y ARA t a n a S e v r ü t l Kü RINA Ç Bülteni ALIŞAN BİR KURULUŞTUR (RESMİ GAZE TE: 22. 09.1991) TYB’de Görev Değişimi İbrahim Ulvi Yavuz Genel Başkan A kademik yoğunluğu nedeniyle Başkanlık görevinden ayrılan Doç.Dr. Hicabi Kırlangıç´ın yerine İbrahim Ulvi Yavuz getirildi. 7 Ekim’de toplanan TYB yönetim kurulu, Yavuz’dan boşalan Genel Başkan Yardımcılığına da Dr. Faruk Yılmaz’ı seçti. Romancı İbrahim Ulvi Yavuz, TYB’nin ilk üyelerinden ve on yıldan fazla yönetim kurulu üyeliği yaptığı için yönetim kurulu şeref üyesi idi. Yavuz, dört dönemdir Genel Başkan yardımcılığı görevini yürütüyordu. Eski Genel başkan Hicabi Kırlangıç’ın yönetim kurulu üyeliği sürüyor. Türkiye Yazarlar Birliği Türkiye Kültür ve Sanat Bülteni OCAK - ŞUBAT 2009 TYB Adına Sahibi: İbrahim Ulvi Yavuz Yazı İşleri Müdürü: Ercan Yıldırım İdare Yeri: Milli Müdafaa Cd. Müdafaa Apt. No:10/13 Kızılay / ANKARA Tel: +90 312 417 34 72 Fax: +90 312 417 45 70 www.tyb.org.tr Tasarım: İdeo 05325080320 Basım Yeri ve Tarihi: Cantekin Matbaası ANKARA 25/02/2009 İbrahim Ulvi Yavuz’un başkanlığındaki yönetim kurulu şu isimlerden oluşuyor: Dr. Faruk YILMAZ (Genel Başkan Yardımcısı), Celil GÜNGÖR (Genel Başkan Yardımcısı), Osman ÖZBAHÇE (Genel Sekreter Yard.), Ercan YILDIRIM (Genel Sekreter Yardımcısı), Dr. Adil ŞEN (Genel Mali Sekreter), Prof. Dr. Ali BİRİNCİ (Üye), Dr. Veysi ERKEN (Üye), Şahin Ali ŞEN (Üye), Doç. Dr. Hicabi KIRLANGIÇ (Üye), Fatih BAYHAN (Üye) TYB Vakfı’nda Görev Değişikliği Ahmet Fidan Başkan Yardımcısı, Yusuf Turan Günaydın Müdür A hmet Fidan TYB Vakfı Mütevellî Heyet Başkan Yardımcısı oldu. Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı’nın 2. Umumî Heyetinden itibaren Vakıf bünyesinde çalışmalarını sürdüren Ahmet Fidan daha önceki başkan yardımcısı M. Çetin Baydar’ın ayrılması üzerine Mütevellî Heyeti Başkan Yardımcılığına getirildi. Fidan, bundan önce Mütevellî Heyet üyesi olarak Vakfın genel müdürlüğünü yürütüyordu. “Türkiye Yazarlar Birliği Derneğine destek olmak gayesi ile kurulmuş” bulunan Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı’ndaki başarılı çalışmalarının devam etmesi dileğiyle yeni Başkan Yardımcısı Ahmet Fidan’ı kutluyor, görevinde başarılar diliyoruz. Türkiye Yazarlar Birliği Vakfı Müdürü Ahmet Fidan’ın mütevelli heyet başkan yardımcılığına getirilmesi üzerine boşalan Vakıf Müdürlüğü’ne yazar Yusuf Turan Günaydın getirildi. Yusuf Turan GÜNAYDIN 1967, Amasya/Taşova doğdu. Taşova Atatürk İlkokulunda ilköğrenimini gördükten sonra Of İmam-Hatip Lisesinde ortaokulu bitirerek Taşova İmam-Hatip Lisesinden mezun oldu. 1984’te Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu’na girdi ve bir yıl devam etti. 1990’da Ankara Üniversitesi İlâhiyat Fakültesi’nden mezun oldu. Aynı Üniversitede İslâm Tarihi ve Sanatları Bölümü Türk İslâm Edebiyatı Anabilim Dalı’nda yüksek lisansını tamamladı (1996). Makale, şiir ve yazıları Kültür Edebiyat, Ayane, Özlenen Fark, Tasavvuf, Dergâh, Yedi İklim, Hece, Ahilik Araştırmaları Dergisi, Okuntu, Kitap Haber, Kitap Postası, Günışığı gibi dergilerde yayımlandı. Eserleri: İbn-i Kemal, Edebî Kişiliği ve Kaside-i Bürde Tercümesi/Tenkitli Metin (Basılmamış Yüksek Lisans tezi, 1996), Düstûr-ı Ahlâkî (Ahmed Râşid’den çevrimyazı, 2001), Bektaşîlik Makâlâtı (Ali Ulvî Baba’dan çevrimyazı, İsmail Kasap’la, 2006), Yemen Hatıratı (Ali Emiri’den tercüme-çevrimyazı, 2008); Mehmet Âkif’in Mektupları (2009).