PARAPİYASA Beste Naz Süllü İntegral Menkul Değerler Analisti ABD’DE YELLEN’IN ACELESİ YOK KÜRESEL PİYASALARDA JEOPOLİTİK RİSKLER ÖN PLANDA 2 014 yılının ilk yarısını geride bırakırken, Orta Doğu’da Suriye ve Irak’ta devam eden çatışmalar petrol arzı güvenliğine yönelik tehdit oluştururken, Ukrayna-Rusya arasında Kırım’ın ardından Doğu Ukrayna’da gerilim devam ediyor. Avrupa Bölgesi’nin Rusya’ya uyguladığı yaptırımlar, Avrupa Bölgesi’ndeki ülkelerin büyüme ve ihracat rakamlarına yansırken dolaylı yoldan Türkiye’ye de etkisi hissediliyor. Çin’de ise 2014 yılına girerken ülkenin büyümesine yönelik endişeler söz konusuydu. Fakat devlet tarafından alınan önlemler ve yapılan yapısal reformlarla birlikte Çin’in büyümeye devam edeceği ve bunun da destekleneceği mesajı gelişen piyasaları oldukça rahatlattı. Pekin yönetiminin yaptığı yapısal reformlarla daha güvenilir bir büyüme kaydedileceğini ve rakamların daha güvenilir olacağını umuyoruz. BRICS ülkeleri, IMF benzeri 100 milyar dolarlık yeni bir kalkınma bankası kurma yolunda anlaşmaya vardılar. Global çapta tüm bu gelişmeleri kısaca özetlerken, Türkiye 2014 yılına olumsuzluklarla başlamış ve ilk engeli 30 Mart’ta, ikinci engeli ise 10 Ağustos’ta atlatmıştı. İlk çeyrek büyümesinde 4,4 ile sürpriz yapan ekonomide parlayan yıldız, bu yıl ihracat ve düzelme yaşayan cari işlemler açığı oldu. TÜRKİYE’NİN GÜNDEMİNİ BELİRLEYEN SEÇİMLER SONA ERDİ Türkiye tarihinde ilk kez gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimlerinde, oyların yüzde 52’sini alan Başbakan Erdoğan, kamuoyu araştırma şirketlerinin yüzde 54-58 arası tahmini oy oranına yaklaşarak siyaset ve ekonomi çevreleri açısından sürpriz bir durum yaratmadı. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, Ak Parti Genel Kurul ve MKYK toplantıları, içeride oldukça yakından takip edilirken, dışarıda ise yabancı kredi derecelendirme kuruluşları tarafından da dikkatle izlendi. Seçim sonrasında piyasaları etkileyen gelişmelerin başında yabancı kredi derecelendirme kuruluşları S&P, Moody’s ve Fitch’in yorumları geliyor. Açıklamalarda 158 EKOV‹TR‹N EYLÜL 2014 ekonomi yönetiminden çok siyasi gündeme değinen kurum raporlarını incelersek; *S&P oldukça makul bir açıklama yaptı: “Başbakan Erdoğan cumhurbaşkanlığı seçimini ilk turda kazandı, onun yerine geçecek isim yine Ak Parti'den olacak. Bu nedenle Türkiye'nin makroekonomi politikasının genel gidişatında bir değişiklik olmasını beklemiyoruz. Bu sonucun, Türkiye'nin kurumlarının verimliliğinde ve yönetim sisteminde de herhangi bir değişikliğe yol açmayacağı kanaatindeyiz.” *Moody's, 10 Ağustos tarihinde gerçekleştirilen cumhurbaşkanlığı seçimine ilişkin değerlendirme notunda, "Seçim sonucu Türkiye'nin daha yavaş büyüme, yüksek enflasyon, dışsal kırılganlıklar ve Merkez Bankası gibi önemli kurumların zayıflayan bağımsızlığı gibi kilit ekonomik ve kurumsal kredi zorluklarını çözmez" ifadesini kullandı. *Fitch ise; Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmasına rağmen Türkiye'de siyasi riskin hâlâ yüksek olduğunu belirtti. Seçimlerin ardından faiz ve kurlarda yukarı yönlü, endeks ve vadelilerde ise aşağı yönlü gelişmeler sağlandı. Ağustos ayının bitimiyle beraber birçok soru işareti de cevaplanmış olacak. Eylül ayına geçtiğimizde, gündemi şu an için meşgul eden ve piyasalarda belirsizliklere sebep olan birçok soru da cevaplanmış olacak. Yılın ilk yarısında enflasyon ve istihdam verilerinin açıklanmasıyla beraber hızlı bir yol kat eden ABD ekonomisi, ilk çeyrekte soğuk hava koşulları nedeniyle büyümedeki duraksamasını ikinci çeyrekte önemli ölçüde telafi etmişti. Toparlanma, FED tarafından yayınlanan 12 bölgedeki ekonomik aktiviteleri özetleyen Bej Kitap raporunda da kaydedilmiştir. Verilerdeki toparlanma ışığında geçtiğimiz Aralık’ta başlayan tahvil alım programındaki 10 milyar dolarlık azaltım kademeli olarak her toplantıda devam ederken ekim ayında da tamamen bitirilmesi planlanıyor. Ekonomide normalleşme sürecinin zamanlaması ise komite üyeleri tarafından oldukça tartışılıyor. Şahin üyeler tahvil alım programının bitmesinin ardından birkaç ay içinde faizlerde artış isterken, Kocherlakota gibi güvercin üyeler ise faiz artırımının başlamasının 2016 yılına kalabileceğini söylüyor. Ağustos ayında açıklanan tarım dışı istihdam ve işsizlik oranı, perakende satışlar, ÜFE ve imalat endeksleri verileri beklentileri karşılayamadı. Haftalık işsizlik başvurularının tekrardan 300 bin rakamının üstüne çıkması ve tarım dışının 209 bin kişi olarak açıklanması faiz konusunda güvercin başkan Yellen’ın elini güçlendirecek gibi duruyor. Böyle bir durumda piyasalara “Faiz artırımına daha var” şeklindeki mesajı, küresel çapta değer kazanan dolarda değer kayıplarına neden olabilir ve gelişen piyasalardaki kaygıları bir nebze azaltabilir. TÜRKİYE, IRAK VE FED’İ TAKİP EDİYOR ABD’nin 2015 yılında faiz artırımına gidebileceği beklentileri ile beraber gelişen ülke para birimleri dolar karşısında güç kaybetti. Ancak Lira’yı spesifik bazda ele aldığımızda, dolar’ın güçlü konumunun yanı sıra temmuz ayında enflasyonun artış göstermesiyle birlikte liradaki değer kayıplarının da hızlandığı görüldü. Enflasyonun bir türlü yüzde 9’un altına gerileyememesi, borsada erken satış baskısına ve faizlerin yüzde 9 seviyesine çıkmasına yol açtı. TCMB’den daha fazla faiz indirimi beklemeyen tüm yatırımcılar borsada öncelikli bankacılık olmak üzere sektörlerden yavaşça çekilmeye başladılar. Hatırlanacağı üzere Erdem Başçı, enflasyonda düşüş sağlandıkça faizlerde de kademeli olarak indirim yapılabileceği mesajını vermişti. Faizlerde görülen zayıf seyrin yanı sıra Merkez Bankası üst bandı yüzde 12’de tutarak repo yoluyla dolaylı yoldan parasal sıkılaştırma uyguluyor. Ancak bu yöntemin Aralık ve Ocak’ta hiçbir işe yaramadığını görülmüştü. Jeopolitik risklere değindiğimizde; Sınır komşumuz ve Türkiye’nin en çok ihracat gerçekleştirdiği ülke sıralamasında ikinci olan Irak’taki IŞİD problemi henüz kontrol altına alınabilmiş değil. Bu durum, taşımacılıkla yapılan ticareti etkilediği gibi, IŞİD’in olası bir Kürdistan bölgesine doğru yönelmesi de o bölgede yer alan 1500’e yakın Türk şirketini tehdit edebilir. IŞİD tehlikesinin uzaması ise ihracat rakamlarında gerilemeye sebep olabileceği gibi, bu yıl 50 milyar doların altında gelmesi planlanan cari açık beklentilerini olumsuz yönde etkileyebilir. İhracatta görülen yavaşlama ve FED tarafından ekim ayında bitirilmesi planlanan parasal genişleme ile beraber azalan sıcak para muslukları, büyümeye olumsuz yansıyabilir. Bu yılın ilk çeyreğinde sürpriz bir büyüme rakamı elde eden Türkiye’de, son dönemde düşüş gösteren ihracat, kapasite kullanım oranı ve artan işsizlikle beraber yüzde 4 büyüme oranı tehlikeye girebilir. AVRUPA’DA TOPARLANMA SEKTEYE UĞRADI Avrupa Bölgesi krizin ardından bu yıl ilk kez toparlanma sinyalleri vermeye başlamıştı ki, yılın ikinci yarısına ilişkin gelen enflasyon ve büyüme verileri piyasalarda canlılığın henüz yeterli olmadığını hatırlattı. Ukrayna ve Rusya arasındaki gerginlikler sebebiyle, Rusya’ya yaptırımlar uygulayan Avrupa Bölgesi’nin bu kararları her iki tarafa da karşılıklı olarak olumsuz yansıdı. Avrupa’nın Temmuz ayı ticaret hacminde belirgin bir düşüş görülürken, ikinci çeyrekte yüzde 0 oranında büyüme elde edildi. Enflasyonda ise halen daha kuvvetli bir talebin yaratılmadığı Avrupa’da, istenilen yüzde 2 seviyesinin yarısının da altında yüzde 0,4 oranında artış gözlemlendi. Avrupa’daki bu durgunluğa çare arayan Draghi ve ekibi negatif faiz dönemine geçse bile yeterli olmaması durumunda 2015 yılında geniş çapta bir parasal genişlemeye gidebilirler. Şimdiye dek politik riskler sebebiyle geciken parasal genişleme kararında, Avrupa’nın hali hazırda deflasyon riski masanın üstünde duruyor. EKOV‹TR‹N EYLÜL 2014 159