ÖN SÖZ Günümüz rekabet koşullarını şekillendiren üç önemli güç; küreselleşme, teknoloji ve inovasyondur. Küreselleşme, dünya çapında bir rekabet ortamına yol açtığı için işletmeler ürün/hizmet üretimi, AR-GE, organizasyonel yapı ve yönetim alanlarında değişiklik yapmak zorunda kalmaktadırlar. İşletmelerin ürün/hizmet üretimi, AR-GE, örgütsel yapı ve yönetim alanlarında değişiklik yapmak için kullandıkları bilgi ve yöntemler bütünü olan teknoloji ise inovasyonu beraberinde getirmektedir. Bu üç gücün egemen olduğu rekabet koşullarında, işletmelerin rakipleri sadece faaliyet gösterdikleri sektördeki diğer işletmeler değil aynı zamanda birlikte iş yaptığı tedarikçiler ve müşterileridir. Bu yüzden, işletmelerin rakiplerinden üstün olmak ve varlıklarını sürdürebilmek için uyguladıkları düşük fiyat ve yüksek kalite anlayışı artık geçersiz hâle gelmiştir. İşletmeler yoğun rekabet ortamında mevcut ürün/hizmetlerini ve iş yapma tarzlarını farklılaştırmak ya da yeni ürün/hizmet ve iş yapma tarzları geliştirmek zorundadırlar. İnovasyon, bir işletmeye rekabet üstünlüğü kazandıran yeni ürün/hizmet ya da iş yapma tarzıdır. 1940’lı yıllardan başlayarak rekabet üstünlüğü sağlamada yaşanan değişimler incelendiğinde işletmelerin; 1940’lar, 1950’ler; üretim üstünlüğü ile rekabet, 1960’lar, 1970’ler; maliyet üstünlüğü ile rekabet, 1980’ler; kalite üstünlüğü ile rekabet, 1990’lar; hız üstünlüğü ile rekabet, 2000’li yıllarda ise inovasyon üstünlüğü ile rekabet sağladıkları görülmektedir. Gelenekselleşmiş temel üretim faktörleri yerini bilgiye bırakmaktadır. İşletmeler sermayeden çok, bilgi yoğun hâle gelmektedir. İşletmelerin rekabet üstünlüğü kazanmaları fark yaratacak bilgiye sahip olmalarına bağlıdır. İnovasyon sürecinde önemli bir fonksiyon olan AR-GE, bilgiyi somut ürün/hizmet ve süreçlere dönüştürmektedir. AR-GE’nin inovasyon sürecindeki rolü tartışılmazdır. İnovasyon ve AR-GE kavramları birbirleriyle içi içe geçmiş durumdadır. Günümüzde AR-GE açık bir sistem olarak çalışmaktadır. AR-GE hem işletme içerisindeki satış, pazarlama, finans, üretim gibi dahili bilgi kaynaklarıyla hem de işletme dışındaki müşteriler, tedarikçiler, v üniversiteler ve devlet gibi harici bilgi kaynaklarıyla entegre olarak bilgi üretmektedir. AR-GE tarafından üretilen bilgi, işletme içerisinde transfer edilerek inovasyon sürecine yansımaktadır. Bilgi, inovasyon süreci için çok önemlidir ve yeni ürün/hizmet, süreç ve sistemlerin temel girdisidir. AR-GE inovasyon sürecinde başarı için kritik faktördür. İnovasyon giderek işletmelerin ayrılmaz bir fonksiyonu hâline gelmektedir. Bilgi inovasyonun en temel bileşenidir. Hem açık hem de örtülü bilgi inovasyon sürecinin başarısında kritik bir öneme sahiptir. Teknolojiyi işleme fonksiyonu olarak AR-GE inovasyon sürecinde önemli bir rol oynamaktadır. Rekabetçi avantajın önemli bir kaynağı olarak AR-GE, inovasyon yönetiminden ayrı düşünülemez. İşletmeler AR-GE yetenekleri ile sahip oldukları yeni bilgileri inovasyona dönüştürdükleri takdirde rekabet üstünlüğü kazanmaktadırlar. Rekabetin giderek arttığı ve ilerleme olanaklarının azaldığı bir çevrede inovasyonun işletmelere faaliyet gösterdikleri sektörde yer bulma ve bu yeri sağlamlaştırma olanağı sunması; alana yönelik katkıyı daha belirgin ve önemli hâle getirmektedir. Bu amaçla, rekabetin yönetilmesi gereken bir boyutu olarak inovasyon kavramının çeşitli yönleriyle incelenmesi ve AR-GE’nin inovasyon yönetim sürecine olan katkısı bu çalışmanın temel inceleme alanını oluşturmaktadır. Başka bir ifadeyle, inovasyon yönetimi ve AR-GE’nin hızla değişen ve rekabetçi bir çevrede işletmelere üstünlük sağlayacağı konusundaki yönelik düşünceler ve araştırmalar, kitabın hareket noktasını oluşturmuş; Türkçe literatürdeki gerek teorik gerekse uygulamaya yönelik boşluğun doldurulmasına katkı sağlanması ve gelecekte gerçekleştirilecek çalışmalara ışık tutulması amaçlanmıştır. Öncelikle bu konuda çalışma yapmam için beni teşvik eden, akademik ortama adım attığım ilk günden itibaren kendisi ile çalışmaktan büyük onur duyduğum ve benden desteğini hiçbir zaman esirgemeyen sayın hocam Prof. Dr. Gönül Budak’a teşekkürü bir borç bilirim. Ayrıca, varlığımı borçlu olduğum, her zaman yanımda olarak beni destekleyen canım aileme ve sonsuz bir sevgiyle hayatı paylaştığım sevgili eşim Ozan’a teşekkürlerimi ve sevgilerimi sunarım. Eylül 2015, İzmir Dr. Didem ENGİNOĞLU vi