T.B.M.M. B:46 4.1.2005 0:2 İstanbul Milletvekili Emin Şirin'in, Kur'an Tefsiri heyetinde bulunan Hayrettin Karaman'in bir gazetedeki yazısı ile ilgili soru önergesinde yer alan soruların cevapları. 1. Prof. Dr. Hayreddin Karaman'in 21.11.2004 tarihli Yeni Şafak Gazetesinde yazdığı görüşler, Diyanet İşleri Başkanlığının neşrettiği "Kur'an Yolu" adlı tefsirde yer almamaktadır. 2. a) Bilindiği üzere, Diyanet İşleri Başkanlığı Anayasal bir kuruluştur. Anayasanın 136 ncı maddesinde, "Genel idare içinde yer alan Diyanet İşleri Başkanlığı, laiklik ilkesi doğrultusunda, bütün siyasi görüş ve düşünüşlerin dışmda kalarak ve milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek, özel kanununda gösterilen görevleri yerine getirir." denilmiştir. özel kanun olan 22.6.1965 tarihli ve 633 sayılı Diyanet İşleri Başkanlığı Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde ise, "İslam Dininin inançları, ibadet ve ahlak esasları ile ilgili işleri yürütmek, din konusunda toplumu aydınlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere; Başbakanlığa bağlı Diyanet İşleri Başkanlığı kurulmuştur." hükmü yer almıştır. Türkiye Cumhuriyeti kurulduğu tarihten itibaren milletçe dayanışma ve bütünleşmeyi amaç edinerek faaliyetlerini sürdüren Diyanet İşleri Başkanlığı, milli birlik ve beraberliğin tesisinde de büyük rol oynamış, hizmetleri yürütürken siyasi düşünce, felsefi inanç ve mezhep ayınmı yapmamış, hiçbir mezhebin, kültürün ve inancın mensubuna ayrıcalık tanımamış ve herkese eşit davranmıştır. Başkanlığın hiçbir mevzuatında, hiçbir felsefî inanç veya mezhebe ayrıcalık anlamına gelebilecek bir hüküm yer almamıştır. Böyle bir uygulama da mevcut değildir. b. Laiklikten farklı olarak dünyevileşme anlamında kullanılan sekülerlik kavramı üzerinde ittifak edilmiş bir tanım yoktur. c. Halkın yönetime doğrudan ve dolaylı olarak katılımı anlamında demokrasinin İslâm Dini ile ters düştüğünü söylemek mümkün değildir. İslâmın temel kaynakları ve Hz. Peygamberin uygulamaları da bu yönde olmuştur. d. Demokratik ve laik ülkelerde kanunlar ve kararlar din kuralları göz önünde bulundurularak çıkarılmazlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti'de demokratik ve laik bir devlettir. e. Tarihi açıdan bakıldığında, müslüman toplumda, yöneticinin müslüman olması tabii bir durum olarak görülmüş, sosyal realite de bunu gerektirmiştir. Günümüz Türkiye'sinde seçme ve seçilme hakkının dinle ilgili bir yanının bulunmadığı ise malumdur. Burada asıl olan, dini, felsefi kanaatler değil, hür ve eşit vatandaşlıktır. f. Laiklik ilkesini benimsemiş yönetimlerin fertlere din özgürlüğü tanıması evrensel bir gerekliliktir. İslam da insanlara din özgürlüğü tanımıştır. g. İslam'a göre bütün insanlar bir kaynaktan yaratılmış olup, aralarında yaratılış bakımından bir fark yoktur. Ancak, üstünlük yüksek ahlâkî erdemlerdedir. -625-