İ.Ö. 6.yüzyılda, Ionia denilen şimdiki Ege bölgesinde yaşayan düşünürler” varlık nedir? Bu dünya nereden gelmiş, nereye gidiyor? Bu dünyada insanların yeri ve yazgısı nedir? gibi sorulara, söylencelerin ve dinlerin verdiği yanıtlarla yetinmemişler; onları eleştirerek, gözleme ve akla daha uygun gelen görüşler ortaya koymuşlardır. Buna göre hangisidir? felsefenin ortaya çıkış nedeni aşağıdakilerden A) Dinsel açıklamaların varlığı daha ayrıntılı açıklaması B) Varlığı açıklarken deney yapmanın zorunlu olması C) O ana kadar yapılan evrene yönelik açıklamaların yetersiz olması D) Ege Bölgesi’nde yaşayan filozofların dine karşı olması E) Varlığı açıklamanın en zevkli uğraş olması Felsefeyi aşılmaz güçlüklerin yada boş düşüncelerin alanı olarak gören insanlar da günde en az beş yüz kere felsefe yaparlar. Trende, vapurda, sokakta hemen her yerde felsefe yapılıyor. “Ben şu dünyada üç şeyden korkarım. Hırsızlıktan, ahlaksızlıktan, iki yüzlülükten” diyen bir yaşlı teyze ile “üç derdim var birbirinden seçilmez. Bir ayrılık, bir yoksulluk, bir ölüm” diyen Karacaoğlan da kendi çapında birer filozofturlar. Parçadan felsefe ile ilgili aşağıdaki genellemelerden hangisine ulaşılabilir? A) İnsan yaşamının zorunlu yüzüdür. B) Felsefe boş ve işe yaramaz bilgiler bütünüdür. C) Filozoflar toplumdan kendini uzak hisseden insanlardır. D) Felsefi bilgi bilimlerle ilgisini tamamen kesmiştir. E) Her felsefi düşünce ortaya atıldığı toplumun özelliklerini yansıtır. Felsefe insanlar yaşamla ilgili temel gereksinimlerini bir dereceye kadar karşılayıp başka uğraşlar için olanak bulabildiklerinde başlamıştır. Bu görüşe göre, felsefenin ortaya çıkmasında rol oynayan temel etken aşağıdakilerden hangisidir? A) Özgür düşünce B) Kültürel etkileşim C) Üretim fazlası D) Nüfus artışı E) Keşif ve icatlar Felsefe ilk kez Batı Anadolu’nun zengin liman kentlerinde ortaya çıkmıştır. Doğudan gelen kervan yollarının sonunda bulunan bu kentler, deniz ticaretinin de merkezini oluşturmaktaydı. Ticari ilişkilerde sadece mallar değiş tokuş edilmez, bu malların üretiminde kullanılan bilgi, görüş ve teknikler de öğrenilirdi. İşte bu alışveriş Batı Anadolu’nun liman kentlerinde yaşayanların dünyayı tanıma, dolayısıyla eski düşüncelerinden kuşku duyma ve bunların yerine yeni bilgi ve birikimlerine uygun bir düşünce sistemi oluşturma yönünde büyük bir atılım yapmasını sağlamıştır. Bu parçada, felsefenin doğuşu aşağıdakilerden hangisine bağlanmıştır? A) Çeşitli uygarlıkların bilgi birikiminden yararlanıldığı bir refah ortamının oluşmasına B) Ticaret yoluyla zenginleşen toplumlarda sanatçı ve düşünürlere yönetimde önemli görevler verilmesi C) Toplumda kültürel etkileşim yoğunlaştıkça eğitime verilen önemin de artmasına D) Üretim tekniklerinin gelişmesi sonucu ulaşım araçlarının çeşitlenmesine E) Ticaretin geliştirdiği girişimci kişiliğin yaşam tarzına da yansımasına Mezopotamya, Mısır, İran ve Fenike kültürlerinden etkilenmiş olan Milet, tarımın ve denizciliğin geliştiği oldukça işlek bir liman kentiydi. Milet’teki ortam, farklı inanç ve düşüncelere izin verecek kadar hoşgörülüydü. Gerçekleri araştırmak isteyen insanların yetişmesine fırsat veren toplumsal, duygusal ve ahlaksal koşullar sağlanmıştı. İşte bütün bunlar ilk bilimsel ve felsefi düşüncenin Anaksimandros, Anaksimenes ve Thales’in kişiliklerinde bu kentte yeşermesine olanak hazırladı. Bu parçadan bilimle ilgili aşağıdaki yargıların hangisine ulaşılabilir? A) Toplumsal bilgiler doğa bilimlerine göre daha geç gelişir. B) Bilimsel düşünce, elverişli ortamlarda gelişir. C) Bilim, bilim adamlarının ortaklaşa çabasıyla gelişir D) Bilim adamları, toplumsal olayları bilimin ilkelerine göre yorumlar. E) Toplumda bilimsel düşüncenin yaygınlaşması zaman alır. İnsanoğlu sadece para kazanmak peşinde değildir. O, evrenin yapı ve düzenini, yaşamın değer ve amacını, madde ve ruh ilişkisini, bilgilerimizin güvenilirlik derecesini, iyi, güzel ve doğrunun niteliklerini bilmek ister. Felsefe, işte bu gerçeği karşılama çabasındadır. Parçaya göre, felsefenin işlevi aşağıdakilerden hangisidir? A) Anlama ve gerçeği görme ihtiyacını gidermek B) Yaşamda başarılı olmayı öğretmek C) Mutlu olmayı öğretmek D) Toplumsal yaşamı düzenlemek E) Okuma alışkanlığı kazandırmak İnsanoğlu önceleri, doğada olup bitenleri kendisinden güçlü olduğuna inandığı bazı varlıklardan kaynaklandığını düşünmüş, bu varlıkların yardımını sağlamak için büyüye başvurmuştur. Daha sonra doğada olup bitenlerin kaynağı olarak Thales suyu, Anaksimenes havayı, Herakletios ateşi göstermiştir. Buna göre doğada olup bitenleri açıklamada Thales, Anaksimenes ve Herakleitosun yaklaşımını öncekilerden ayıran aşağıdakilerden hangisidir? A) Gözlem ve deney sonuçlarından yararlanma B) Doğadaki varlık ve olaylara anlam verme C) Olup bitenleri birden çok nedenle bağlama D) Doğada olup bitenleri doğal güçlerle açıklama E) Düşünmede sonuçtan çok sürece önem verme temel fark, Felsefenin insana ve topluma yaptığı katkıları görmeyen kişiler, onun boş gereksiz bir uğraş olduğunu ileri sürmektedirler. Oysa, insan yaşamındaki rolü kolayca gözlenen telefon, bilgisayar veya televizyon gibi nesnelerin üretiminde felsefenin doğrudan katkısı yadsınamaz. Ancak, değer ve düşüncelerin insan yaşamındaki yansımaları yalnızca dolaylı olarak gözlenebilir. Bu parçaya dayanarak felsefe ile ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir? A) Günlük yaşam üzerindeki etkisini görmek güçtür. B) Ürettiği düşünceler arasında tutarsızlık bulunabilir. C) Ortaya koyduğu idealler konusunda bireylerin uzlaşması zordur. D) Her toplumu farklı biçimlerde etkiler. E) Sorguladığı kavramlar zamanla değişir. Bilimsel bilginin temel özelliklerinden biri de birikimli olarak ilerlemesidir. Aşağıdakilerden hangisi bilimlerin birikimli ilerlemesinin açıklamasıdır? A) Güvenilir yöntemlerle elde edilmesi B) Tüm insanlığa ait olması C) Olanı olduğu gibi aktarma D) Çıkarım yoluyla sonuca ulaşma E) Önceki araştırmalara dayanırken yeni bilgiler elde etme Bir varsayım veya bir kuram doğrulanırken yani bilimsel bilgi elde edilirken, akıl-yürütme ilkelerine ve çıkarım kurallarına uyulması zorunluluktur. Buna göre bilimsel bilgi için aşağıdakilerden hangisi ileri sürülebilir? A) Genel-geçerliği olan bilgilerdir. B) Olgusal ilişkileri saptayan bilgidir. C) Kişisel önyargılardan arınmış bilgidir. D) Tek tek olguların değil genelin bilgisidir. E) Kendi içinde çelişki barındırmayan bilgidir. Filozof, hem eserlerinde, hem de yaşantısında önyargılardan uzak durmaya çalışan, içinde yaşadığı çevrenin inançlarını, tutkularını ve alışkanlıklarını sorgulayabilen kişidir. Bu cümlede maktadır? A) B) C) D) E) filozofun hangi özelliği Mutlak bilgiye ulaşmaya çalışması Eleştirel olması Düşüncelerin birbiriyle tutarlı olması Sezgilerin güçlü olması Çevresini etkilemesi vurgulan- Felsefi bir sistemde ele alınan bütün konular değerlendirilirken mantık ilkeleri son derece etkili bir şekilde kullanılır konu ve kavramların örülmesinde çelişkili hükümlere yer verilmez. Burada bir felsefi sistemin hangi niteliği üzerinde durulmuştur? A) B) C) D) E) Konuları çağının koşullarına göre değerlendirmesi Olgulara dayanma zorunluluğunun olmaması Evrensel nitelikteki konuları ele alması Kendi içinde tutarlı bir bütün oluşturması Konulara yaklaşımının öznel olması Felsefi bilgi bir tavır olarak kuşkucu ve sorgulayıcıdır. Her filozof, kendisinden önce gelen bütün insani bilgi ve deneyi sorgulamak ve çözümlemekle işe başlamıştır. Thales Yunan mitolojik geleneğini, Sofistler, Yunan doğa filozoflarını, Sokrates Sofistleri sorgulamıştır ve bu böyle günümüze kadar devam etmiştir. Bu parçada temel olarak felsefenin hangi özelliği anlatılmaktadır? A) B) C) D) E) Nesnel olması Evrensel olması Eleştirel olması Bilimlerin doğuşuna kaynaklık etmesi Akıl ve mantık ilkelerine uygun olması Russel’a göre bilim, gözlem ve gözleme dayalı akıl yürütme yoluyla önce dünyaya ilişkin olguları, sonra bu olguları birbirine bağlayan yasaları bulma çabasıdır. Bu tanımda bilimin hangi özelliği vurgulanmaktadır? A) B) C) D) E) Birikimli olarak ilerleme Evrensel olarak kabul edilme Amprik olma ve mantık ilkelerine dayanma Uygulanabilir olma Değişebilme ve kendini yenileme Fiziğin uygulaması mühendisliği; biokimyanın uygulanması eczacılığı; biyolojinin uygulaması tıp dediğimiz tekniği ve anatominin uygulaması da operatörlüğü doğurmuştur. Bu örneklerden hareket edildiğinde aşağıdakilerden hangisine ulaşırız? A) B) C) D) E) İnsan, bilimleri istediği gibi çoğaltabilir. Kimi bilimler insanlara zarar verir. Bilimler birbirleriyle ilişki içindedir. Her bilim, bir tekniği ortaya çıkartır. Varlık, bilimler tarafından incelenir. Sanat, varlığı, dünyayı anlama ve yorumlama çabasıdır. Her sanat yapıtında belli bir varlık durumu dile getirilir. Leonardo’nun resimlerindeki varlık yorumu, Manet’in, Picasso’nun resimlerindeki varlık yorumundan farklıdır. Ama hepsinde ortak olan bu eserlerde dünya ile öznel bir ilişkinin olmasıdır. Parçadan aşağıdaki sonuçlardan hangisi çıkarılamaz? A) Sanat, varlığı çeşitli şekillerde esere dönüştürme etkinliğidir. B) Sanatçının ele aldığı ve işlediği konu nesnel olarak yorumlanamaz. C) Sanatsal etkinlikler farklı bireylerde farklı şekilde yorumlanır. D) Sanat, varlığı yorumlamada nesnel bir tutum sergiler. E) Sanatta, varlık, doğa ve insan ele alınır. Her sanat eseri, bir problemi, bir durumu bir insan karakterini kavramak ister; bizden de onu anlamamızı bekler. Böylece bir sanat eserini anlamak gibi öznel bir problem ortaya çıkar. Bilim ve felsefe alanındaki anlama belli koşullara dayanır, bu koşullar gerçekleştikten sonra da anlaşılır. Halbuki herkese seslenen sanatta durum çok farklıdır. Bir sanat eseri, ancak onda anlatılmak istenileni kavramakla anlaşılabilir. Sanatın seyircisi, sanatçının eseriyle neyi anlatmak istediğini görebilme, sezebilmelidir. Bu parçada vurgulanmak istenen temel görüş aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Sanatı kavramanın yolu bilimsel yaklaşımdır. Sanat doğayı kavramada bir araçtır. Bilimsel kavrayış ortak temellendirmelere dayanır. Sanat eserinde tek bir anlamdan söz edilir. Sanat eserinin algısı bireysel bilinçle sınırlıdır. Bilimsel bilgi, sürekli araştırma faaliyetlerine dayalıdır. Yapılan her yeni araştırma, kendisinden önce yapılmış araştırmalara dayanmakla birlikte, yeni boyutlar da getirir. Burada, bilimsel edilmektedir? A) B) C) D) E) bilginin hangi özelliğinden Olanı olduğu gibi bildirme Evrensel olarak kabul etme Birikimli olarak ilerleme Geçerli yöntemlerle sağlanmış olma Akıl ve mantık ilkelerine dayanma söz Bilimsel kuramların ortaya çıkışını bir mucize olarak göstermek hiçbir şekilde savunulamaz. Bilimin geçmişine bakıldığında, önceleri bir atlama, sıçrama olarak görülen bilimsel çalışmaların, aslında kendinden önceki pek çok kaynaktan beslendiği görülmektedir. Başka bir deyişle, bilimin sellerini veya nehirlerini oluşturan küçük dereler, çaylar fark edilmektedir. Bu parçada bilimsel bilginin hangi özelliği vurgulanmaktadır? A) B) C) D) E) Bilimsel yöntemle üretilmesi Sistemli ve düzenli olması Olaylar arasındaki ilişkileri açıklaması Mantık ilkelerine uygun olması Birikimli olarak ilerlemesi Aşağıdakilerden hangisi felsefenin ilgilendiği konulardan biri değildir? A) Madde ve ruh ilişkisini araştırma B) Doğa olaylarını kontrol altına alma C) Dünyayı ve insan yaşamını yorumlama D) Bilimlerin yöntemini irdeleme E) Mantıksal çıkarımlarla gerçeğe yaklaşma - Bir toplum bilimcinin, değerleri veya insanlar arasındaki ilişkileri incelerken bireyleri belli bir biçimde davranmaya yöneltmez. Sadece, olanı olduğu gibi ele alır. - Kepler Yasaları, gezegenlerin nasıl hareket etmesi gerektiğini değil, nasıl hareket ettiğini belirtir. Bu iki durum, bilimsel bilginin hangi özelliğine örnektir? A) B) C) D) E) Evrensel olması Var olan durumu betimlemesi Mantık ilkelerine dayanması Birikimli olarak ilerlemesi Olayların denetim altına alınmasına olanak vermesi - Felsefe, insanı, onu çevreleyen evreni ve toplumu tanımak ve bilmek amacında olduğu için çeşitli bilim alanlarının bu konulardaki bulgularını kullanır. - Bilim, doğru bilginin koşulları, kaynakları ve sınırları konusunda kendisine yol gösterebilecek ve onu eleştirebilecek olan felsefi görüşlerden yararlanır. Bu iki bilgiye dayanarak felsefe ve bilimle ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir? A) B) C) D) E) Aynı sorulara farklı yanıtlar verirler. Bilgi edinmede aynı yöntemleri kullanırlar. Aralarındaki rekabetten güç alırlar. Toplumsal değişmelerden aynı ölçüde etkilenirler. Birbirlerini karşılıklı olarak beslerler. “Bilimde bulgu kadar, o bulguya nasıl ulaşıldığı da önemlidir.” yargısı, aşağıdakilerden en çok hangisinin önemini vurgulamaktadır? A) Bilimsel doğrunun B) Bilimsel kuşkunun C) Bilimsel hoşgörünün D) Bilimsel yöntemin E) Bilimsel gelişmenin Galilei’nin ortaya koyduğu, “Hız, düşme zamanıyla orantılıdır.” yargısının tek bir düşme olayı için değil, bütün düşme olayları için geçerli olması bilimsel bilginin hangisi özelliği ile ilgilidir? A) Olanı olduğu gibi aktarma B) Genellenebilir olma C) Birikimli olarak ilerleme D) Kendi içinde tutarlı olma E) Deney ve gözleme dayanma Dünyada olup bitenlerin doğru veya yanlış olması söz konusu değildir. Doğruluk düşüncelerin, yargıların, önermelerin bir özelliğidir. Doğruluğun ölçütü de bir tasarımın ele aldığı nesneye ne derece uygun olduğudur. Yani bir bilgi ele aldığı gerçeği olduğu gibi yansıtıyorsa doğru, yansıtmıyorsa yanlıştır. Bu görüşe göre doğru nedir? A) B) C) D) E) Düşüncenin gerçekle uyuşmasıdır. Yaşamda işe yarayanların bilgisidir. Zihindeki tasarımlar arasındaki tutarlılıktır. Aklın kavramlarıyla kanıtlanmış önermelerdir. Gözlem ve deneye dayalı açıklamalardır Gerçeklik, düşünülen ya da zihinde tasarlanan değil, somut ve bilinçten bağımsız olarak var olandır. Bu tanıma göre, aşağıdakilerden “gerçeklik” örneği değildir? hangisi bir Bir kalp hastasının tedavisinde kullanılan ilaç Haberleşmede kullanılan telgraf makinesi Picasso’nun bir müzede sergilenen tabloları Bir çemberin alanını hesaplamada kullanılan pi sayısı E) Bir fabrikanın çevre kirliliğine yol açan atıkları A) B) C) D) Aşağıdaki ifadelerden hangisi septiklere özgü değildir? A) Kesin bir şey söyleyemem. B) Böyle ya da şöyle olduğunu söyleyemem. C) Bunun doğru olduğunu söyleyemem. D) Bunun yanlış olduğunu söyleyemem. E) Bir şey bilmediğimi söylerim. -“Doğru dediklerimiz gerçekten doğru mudur? Ancak doğruya benzer şeylerdir.” -“İnsan zihni kesin bilgiye ulaşamaz; Tanrı, ruh gibi konularda kesin yargıda bulunmamalıdır.” - “Bir şey yoktur; bir şey olsa da bilemezdik; bilseydik de başkalarına bildiremezdik.” Yukarıdaki yargılar aşağıdakilerden hangisini vurgulamaktadır? A) B) C) D) E) Bilgiye kesin olarak akıl yoluyla ulaşılır. Kişinin deney ve gözlemleri bilgiye ulaşmakta etkilidir. Herkes için geçerli değerler vardır. Kuşku duyan insanlar için genel geçer bilgi olamaz. Kişi duyu organlarını kullanarak kendi için gerekli bilgiyi elde eder. İnsan her şeyin ölçüsüdür. Her şey, insana nasıl görünüyorsa öyledir. Rüzgar, üşüyen için soğuktur, üşümeyen için se soğuk değildir. Protagoras’ın bu görüşünün düşüncelerden hangisi yer alır? temelinde aşağıdaki A) Her insan duyu bakımından farklı yaratılmıştır. B) Deney yoluyla ulaşılan bilgilerin doğruluğundan şüphe edilemez. C) Hiçbir şey var değildir; var olsaydı bile bilinemezdir. D) Bir şeyin gerçek açıklamasına ulaşana kadar ondan şüphe edilmelidir. E) Algıya dayanan bilgiler, algılayanın içinde bulunduğu duruma göre değişir. Sofistler, doğruluğun insanlara göre değiştiğini savunurlar. Dolayısıyla, bir tartışmada onlar için önemli olan hangi tarafın düşüncesinin doğru olduğu değil, tartışmayı kimin kazanacağıdır. Buna göre, sofistlerin görüşünün temelini aşağıdaki yargılardan hangisi oluşturur? A) B) C) D) E) Düşünce doğuştandır, öğretilemez. Doğru bilgi, doğru düşünmeyi sağlar. Aklın ilkeleri her zaman doğrudur. Mutlak bir doğru yoktur. Davranışlar değişir, değerler değişmez. Şüpheci filozoflardan Pyrrhon’a göre; -Duyular ve akıl bize nesneleri olduğu gibi değil, göründükleri gibi yansıtır. - Her sav için, eşit güce sahip ve birbirinin karşıtı olan iki ayrı kanıt ileri sürülebilir. -Bu iki nedenden ötürü her türlü mutlak yargı ve değerlendirmeden kaçınılmalıdır. Pyrrhon’un görüşlerinin hangisidir? A) B) C) D) E) dayandığı varsayım aşağıdakilerden Kesin yargıya ancak şüphe ederek ulaşılabilir. Kesin bilgiye ulaşmak olanaksızdır. Her filozof, kendinden önceki bilgi birikimini sorgulamalıdır. Her türlü bilginin kaynağı sezgidir. Yanlışlığı kanıtlanmadığı sürece, her bilgi doğrudur. Sofistler, düşünürlerin o zamana kadar üzerinde durmadıkları kültür, ahlak ve siyasetle ilgili sorunları ele alıp tartışmış, bu konuları felsefeye kazandırmışlardır. Bu, felsefenin gelişmesi açısından büyük bir katkıdır. Bu parçada felsefi düşünmenin gelişmesinde aşağıdakilerden hangisinin öneminden söz edilmektedir? A) Bir konuda, diğer filozoflarında onaylayacağı görüşler oluşturmanın B) Bir felsefi soruna yeni bir cevap aramanın C) Felsefi sorunları birden fazla yöntemle incelemenin D) Felsefenin tartıştığı konular evrenini genişletmenin E) Bir felsefi konuyu tüm yönleriyle ele almanın İnsan hiçbir şeyi, hatta kendi şüphesini bile onaylamamalıdır. Bir septik düşünüre ait olan bu sözlerle anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir? A) Her şeyden şüphe etmek gerçeğe ulaşmayı engeller. B) İnsan hiçbir şey hakkında tek başına karar vermemelidir. C) Gerçek bilinemeyeceği için hiçbir şey hakkında hüküm vermemelidir. D) İnsan bilmediği şeyleri öğrenmeye çalışmalıdır. E) İnsan onayladığı şeylerden artık şüphe etmemelidir. Timon ; -Nesneler gerçekte nasıldır? -Nesneler karşısındaki tutumunuz ne olmalıdır? sorularını sırasıyla; Nesnelerin gerçek yapısı kavranamaz. Nesneler karşısında yargıdan kaçınmalıyız. şeklinde cevaplamaktadır. Timon’un bu cevapları, onun felsefe tarihinde hangi görüşün temsilcisi olduğunun göstergesidir? A) Materyalizm C) Sezgicilik B) Dogmatizm D) Şüphecilik E) Bencillik Protogoras’ın “İnsan herşeyin ölçüsüdür.” şeklinde özetlenebilecek öznel göreliliğinden (subjektif rölativizm) kurtulabilmek ve genel geçer bir bilginin varlığını gösterebilmek için Platon, aşağıdakilerden hangisini kabul etmiştir? A) Duyu verilerinin yanılgılara yol açmayacağını B) Duyumların yanılgısının tüm insanlarda ortak olduğunu C) Doğru bilginin duyu verileriyle kavranan dünyanın dışında var olduğunu D) Doğru bilgiye ulaşmak için aklın ve duyu verilerinin birlikte kullanılması gerektiğini E) Aklın, yaratma ve buluş yetisi olduğunu Doğru ve kesin bilgiye ulaşmanın mümkün olmadığını bu nedenle kesin yargılarda bulunulamayacağını savunanlara septikler (şüpheciler) denir. Metodik şüphe yöntemini kullanan Descartes ise doğru ve kesin bilgiye ulaşıncaya kadar şüphecidir. Buna göre Descartes’in metodik şüphesi ile Septisizm (şüphecilik) arasındaki fark aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Şüpheye olan ilgisi Akla dayanması Batı kültürüyle yetişmesi Şüpheyi araç olarak kullanması Modern felsefeyi kurması Sokrates, konuşmalarında, kendisinin hiçbir şey bilmediği gerekçesiyle, karşısındaki kişiye sorular yöneltir. Bu sorular ve onlara aldığı cevaplarla önce, o kişinin ortaya koyduğu düşüncenin üstünkörülüğünü, temelsizliğini gösterir. Sorularına devam ederek, konuştuğu kişinin doğru düşünceye ulaşmasına yardımcı olur. Kendi deyişiyle “ruhta uyku halinde bulunan düşünceleri doğurtmaya” uğraşır. Sokrates’in bu yaklaşımının temelinde aşağıdaki görüşlerden hangisi vardır? A) Bilgiye, o konuda uzman kişilerin görüşleri alınarak ulaşılır. B) Bilgi, karşıt görüşlerin uzlaştırılmasıyla oluşur. C) Saklı olan doğrular, insanın sorgulama yoluyla düşündürülmesi sonucu ortaya çıkabilir. D) Apaçık olmayan gerçeklere, erdemli kişiler gibi, erdemsiz kişiler de ulaşabilir. E) Doğrular, duyularımızın ve aklımızın kavrayabilme gücüyle sınırlıdır. Hegel’e göre felsefe, nesnelerin, düşünceyle görülmesi, düşünceyle ele alınmasıdır. Düşünme kendi kendisiyle beslenir; dışarıdan sağlanacak bir gerece gerek yoktur. Hegel gerçeğe, deneye hiç başvurmadan düşünceyle ulaşmaya çalışır. Hegel’in bu yaklaşımında temel aldığı görüş aşağıdakilerden hangisidir? A) Bilginin kaynağı duyumlar değil, akıldır. B) Doğuştan gelen hiçbir kavram yoktur, tüm kavramlar yaşantılar yoluyla kazanılır. C) Bilgi ancak mistik bir sezgi ile elde edilir. D) Düşünme yetisi bireyin algıladıklarıyla sınırlıdır. E) Düşünce yalnızca bir eylem aracıdır ve ancak bir araç olarak değer taşır. Aristoteles’e göre bilimsel bilginin amacı, tekil ve bireysel olanın bilgisine ulaşmaktır. Tekil ve bireysel olana ise genel olan ideadan gidilebilir. Aristoteleles’in bu yaklaşımından aşağıdakilerden hangisine ulaşılamaz? A) Bilimsel bilgi akla dayanmalıdır. B) Doğru bilgiye tümdengelim yöntemiyle ulaşılır. C) Bilgilerimiz ideaların bilgisidir. D) Akıl pasif olduğu halde bunlarla aktif hale geçer. E) Tekil bilgilerden hareketlerle tümelin bilgisine ulaşılır. Metodik şüphe, yanılgı ve önyargıları önlemek ve eleme yoluyla şüphe edilemez bir gerçeğe ulaşmak için her şeyden şüphe etmeye dayanır. Bu yolla kendinden hiç şüphe edilemeyen açık seçik bilgilere ulaşılır. Bu bilgilere dayanarak, hiç atlama yapmadan yine doğrulukları açık seçik olan öteki bilgilere adım adım geçilir. Bu parçada sözü edilen görüş aşağıdaki düşünürlerin hangisine aittir? A) Descartes C) Hume B) Bacon D) Bergson E) Kant Bir düşünür, duyuları küçümseyen salt akılcı görüşe karşı, duyuların ağzından şöyle söylemektedir. “Zavallı akıl, beni çürütmek için dayandığın kanıtları yine benden alıyorsun.” Düşünürün bu sözle anlatmak istediği aşağıdakilerden hangisidir? A) İnsan, duyularından gelen bilgiyi edilgen biçimde almaz; onları şüphenin ve aklın süzgecinden geçirerek yorumlar. B) Duyulardan gelen bilginin doğru olup olmadığı, yine duyulardan gelen başka bilgilerin kullanılmasıyla anlaşılır. C) Duyular, duyu organlarına yani bedenimize bağlı olduğu için sınırlıdır; akıl ise maddesel olmadığı için sınırsızdır. D) Duyular bize olayların gerçek nedenlerini söyleyemez; olayların özü ancak akılla kavranabilir. E) Doğadaki her şey, duyularla algılanması olanaksız olan ve hiçbir zaman değişmeyen ilk maddeden oluşmuştur. “Bütün fikirler yaşantı ürünü oldukları gibi, soyut ve karmaşık kavramlar da algıların ve basit fikirlerin birleşmesinden meydana gelir.” Bu cümle en iyi olarak aşağıdaki görüşlerden hangisini temsil eder? A) Pozitivizm C) İdealizm B) Rasyonalizm D) Ampirizm E) Pragmatizm “Locke, düşüncelerimizin, duyular ve düşünme gibi iki kaynağını birbirinden ayırır. Burada tek kaynak kabul etmek daha doğru olurdu. Zira, aslında düşünme, duyumun kendisinden başka bir şey olmadığı gibi aynı zamanda düşüncelerin kaynağı olmaktan daha çok düşüncelerin duyulardan çıkıp, aktıkları bir kanal niteliğindedir.” Locke’a ilişkin yukarıdaki yorumu yapan Etienne de Condillac, aşağıdaki yargılardan hangisini savunmaktadır? A) B) C) D) E) Deney, bilgi oluşumunda tek başına yeterli değildir. Bilgilerimizin kökeninde sezgi bulunur. Doğru bilgiye ulaşmak olanaksızdır. Akıl, bilgimizin oluşumunda en önemli etkendir. Bilgilerimizin kaynağı duyumlardır. - Sokrates’e göre : “Bilgilerimiz sonradan duyularımız ve deneyimlerimizle kazanılmış değildir, tersine doğuştandır.” - Platon’a göre : “Asıl varlık dünyası düşüncede var olan idea’lardır, algı dünyası bunun varlıktan yoksun bir kopyasıdır.” - Hegel’e göre: “Bütün varlık dünyası içinde ide’nın gelişme süreci içinde ide’den meydana gelir. Yukarıdaki düşünürlerin ortak yanı aşağıdakilerden hangisidir? A) B) C) D) E) Bilginin kaynağını deney olarak görmeleri Bilginin kaynağını sezgi olarak görmeleri Bilginin kaynağını akıl olarak görmeleri Güvenilir bir bilgiye ulaşılamayacağını ileri sürmeleri Doğuştan getirilen bilgileri yadsımaları Kant, bilme sürecinde aklın ve deneyin katkılarını ortaya koyabilmek için aklı “mahkemeye çıkarır” Amacı, aklın sınırlarını, neleri bileceğini ve bilemeyeceğini belirlemektir. Ancak, burada sorgulayan da sorgulanan da akıldır. Bu parçada Kant’ın edilmektedir? A) B) C) D) E) hangi düşüncesi Anlama yetisinin sonsuzluğu Metafiziğin savaş alanı Aklın kendi kendini eleştirmesi Fenomenlerin bilgisinin eleştirilmesi Nesnelliğin yanıltıcılığı söz konusu Duyu verilerini yorumlama konusunda İmmanuel Kant’ta olduğu halde ampiristlerde bulunmayan özellik aşağıdakilerden hangisidir? A) Duyu verilerini bilgi için gerekli sayma B) Duyu verilerini bilgi için gerekli ve yeterli sayma C) Duyu verilerinin uzay ve zaman kalıpları olmadan bir yığın olacağını kabul etme D) Duyu verilerinin yalnızca öznel göreli (subjektif relativ) bilgiler vereceğini öne sürme E) Akıl ilkelerinin, duyu verileninin bir ürünü olduğunu kabul etme Kant’a göre felsefeden öğrenilecek tek şey vardır; felsefe yapmak. Tarih boyunca her filozof, bizi tartışmaya açtığı sorunlara eğilmeye çağırmıştır. Felsefe yapmak işte bu çağrıya uymakla başlar. Filozofların önermelerini sorgulamak, eleştiriye yöneltir bireyi. Böylece aklın ışında doğrular araştırılmış olur. Bu parçaya göre, felsefe yapmak nedir? A) B) C) D) E) Çoğunluğun benimsediği görüşlere uyma eylemidir. Aklın ilkelerinden destek alarak düşünme çabasıdır. Bilimsel araştırmayı yaygınlaştırma çabasıdır. Filozofların görüşlerinin günlük yaşama uygulanmasıdır. Filozofların düşüncelerini yayma çabasıdır. Dewey’e göre, insanın bilgi edinme eylemi bir sorunla karşılaştığı anda başlar. Örneğin, ormanda kaybolan bir kişi yolunu bulmak için yoğun bir biçimde düşünmeye başlar. Güneşin ve arazinin durumu, şimdiye kadar yürüdüğü yön gibi verileri hesaba katarak bir çözüm, bir bilgi üretir. Eğer ürettiği çözüm ormandan kurtulmasını sağlıyorsa bilgi doğru, sağlamıyorsa yanlıştır. Bu parçaya göre, Dewey bilgi edinmede aşağıdakilerden hangisinin önemini vurgulamaktadır? A) B) C) D) E) Bilen birine danışmanın Soru sormanın Sezgilerden yararlanmanın Şüphe etmenin Problem çözmenin Bugün doğru dediğimiz bilgiye yarın yanlış demeye hazırlıklı olmalıyız. Euclid uzayı, Aristo mantığı, Skolastik metafiziği yüzyıllar boyunca faydalı olmuşlardı. Fakat o zaman için faydalı olan bu görüşler, daha sonraki deneyimlerimiz için aynı ölçüde elverişli olmamıştır. William James’in bu görüşüne temel olan düşünce aşağıdakilerden hangisidir? A) Bilgiye ancak doğruyu aramaktan vazgeçildiğinde ulaşılır. B) Doğruların değişmesi, yaşamın değişmesine neden olur. C) Doğruluğun değerini belirleyen, o gün için sağladığı faydadır. D) Değişmeyen bilgilere ulaşıldığında faydalı bilgiye ulaşılmış olur. E) Kavramlar açık seçik tanımlanmadıkça doğruya ulaşılamaz. Gazali’ye göre duyular da akıl da yanıltıcıdır; onlara dayanarak mutlak gerçeğe ulaşmak olanaksızdır. Mutlak gerçeği apaçık biçimde kavramanın yolu gönülden geçer. Duyuların ve aklın bize veremeyeceği bu bilgiye, ancak gönül gözüyle ulaşabiliriz. Gazali’nin bu düşüncesine dayanarak, aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir? A) Gerçek ideasından pay alanlar dışında, hiçbir şey doğru değildir. B) Gerçek, gözlem ve deneyler yoluyla kavranabilir. C) Gerçek ancak mistik bir görü ile sezilebilir. D) Gerçeğe insanın özüne ait olan öğelerle ulaşılamaz. E) Gerçek, anlama yetisinin kategorileri aracılığıyla kavranır. Zeka, ancak madde dünyasını bilebilir. O, dinamik hayatı kavrayamaz ve felsefe yapmaya yaramaz. İçgüdüyü söyletebilseydik, hayatın tüm sırlarını çözebilirdik. Bu paragraf aşağıdaki yoğun bir özetini verir? görüşlerden hangisinin B) Teknikçilik D) Duyumculuk A) Sezgicilik C) Yararcılık E) Görgücülük Wittgenstein’in düşüncesine göre gerçeğin bilgisine çözümlemelerle ulaşılabilir. Çözümleme ise dilin mantıksal yapısını çözümlemektir. Felsefenin görevi, dilin mantıksal çözümleriyle uğraşmaktır. Dilin mantıksal yapısı içinde varolan önermeler olguları dile getirme işlevi görürler. Böylece, olguların bilgisi önermelerle belirlenmiş olur. Parçada özetlenen görüş aşağıdaki akımlardan hangisine aittir? A) Bilginin kaynağında aklın bulunduğunu savunan akıma B) Bilginin kaynağında deney ve gözlemin bulunduğunu savunan akıma C) Bilginin kaynağında sezginin bulunduğunu savunan akıma D) Bilgide önemli olanın yalnızca olguları araştırmak olduğunu savunan akıma E) Tüm felsefe problemlerini bir dil problemine indirgeyen akıma - - - Reichenbach’a göre bilgi olgusal dünyayla örtüşen bir kurgudur. Olgusal dünyada gösterilemeyen, olgusal dünya ile birebir denk gelmeyen simgeler sistemi bilgi sayılmaz. Carnap, Reichenbach’ın bu görüşlerine katılmakla birlikte önermelerin doğrulanabilir olması yerine önermelerin pekiştirilebilir ve sınanabilir olması gibi genel kavramlar geliştirmiştir. Wittgenstein, Carnap gibi dil analizine dayanan bir felsefe geliştirmiştir. Ona göre ancak dilin yapısına bakmakla evrenin yapısını ortaya koyabiliriz. Buna göre aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Filozoflar birbirlerinin görüşlerini benimsedikleri gibi, başka görüşlerde eklerler. B) Farklı filozoflar aynı akımı farklı yorumlar. C) Filozofların bilgileri doğrulanabilir. D) Filozofların bilgileri yanıltıcıdır. E) Filozofların görüşleri içinde bulundukları durumlara göre değişir. Bilimsel yargıların doğruluğu genel bir nitelik taşır. Bu yüzden felsefe yalnızca bilimsel kavram ve yöntemlerin analizi ile ilgilenmeli, matematiktekine benzer bir sembolleştirme ile bilimsel yargıları doğru biçimde ifade etmeye çalışmalıdır. Bu parçada dile getirilen görüş hangi felsefe akımına aittir? A) B) C) D) E) Mantıkçı Ampirizm Rasyonalizm Yeni Gerçekçilik (Neo Realizm) Fenomenizm Görgül Eleştiricilik Aşağıdakilerden (epistemoloji) hangisi ele aldığı bilgi felsefenin sorulardan değildir? A) Bilginin kaynağı nedir? B) İnsan eylemlerinde özgür müdür? C) Bilginin sınırları nelerdir? D) Değişmez bir bilgiden söz edilebilir mi? E) Bilginin değeri nedir? biri Locke’a göre insan zihninde doğuştan gelen hiçbir bilgi yoktur. Her türlü bilgi, gözlem ve duyuların kullanımı sonucunda oluşur. Platon’a göre ise bilgi hatırlamaktır. Çünkü insanlar bilgileri deneyle elde etmezler. Bilgiler insan zihninde doğuştan yer alır. Yukarıda Locke ve Platon’un bilgi felsefesinin hangi temel sorusuna verdiği cevaplar yer almaktadır? A) Bilimsel açıklama nasıl olmalıdır? B) Doğru bilginin ölçütü nedir? C) Bilginin sınırları nelerdir? D) Bilginin kaynağı nedir? E) Bilimsel bilginin değeri nedir? Birçok düşünür, Ortaçağı Avrupa’nın üzerine serilmiş bin yıllık karanlık olarak görmüştür. Ancak kimilerine göre de Ortaçağ bir gelişme dönemidir; çünkü bugünkü üniversite sistemi bu dönemde biçimlenmeye başlamıştır. Hümanizmin güç kazandığı, birçok bilimsel atılımın yapıldığı, eşsiz sanat eserlerinin yaratıldığı Rönesans döneminde, cadı avı, kiliseye karşı çıkanların yakılması, kanlı din savaşları ve Amerika’nın vahşi bir biçimde ele geçirilmesi gibi olaylar da yaşanmıştır. Bu iki durum, aşağıdaki görüşlerden hangisini destekleyen birer örnektir? A) Tarihin bir dönemindeki gelişmeler, ardından gelen dönemleri de etkiler. B) İnsanlık tarihi boyunca, olumlu ve olumsuz gelişmeler bir arada var olmuştur. C) İnsanlık geliştikçe, insanoğlunun karşılaştığı sorunlar da çeşitlenmiştir. D) Genel kabul gören düşüncelere aykırı olan görüşler her zaman eleştirilmiştir. E) Tarih dönemleri, o zaman hakim olan düşünceler ışığında değerlendirilmelidir. 1500’lü yıllarda Avrupa’da kilise, Batlamyus’un, dünyanın evrenin merkezinde bulunduğu ve hiç hareket etmeden durduğu görüşünü savunuyor, farklı görüş belirten düşünürleri ölümle cezalandırıyordu. Örneğin, bu dönemde Giordano Bruno, Kopernik’in güneş merkezli ve dünyanın hareketine dayalı sistemini savunmuş; Kopernik’ten de ileri giderek evrenin sonsuz olduğunu, güneş sistemine benzeyen çok sayıda sistem bulunduğunu ileri sürmüş ve bu görüşleri nedeniyle ölüm cezasına çarptırılmıştı. Bu parçaya dayanarak, Bruno’yla ilgili aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılamaz? A) B) C) D) E) Çağında egemen olan dogmalara karşı çıkmıştır. Düşüncelerini her zaman ne pahasına olursa olsun savunmuştur. Yeni ve özgün düşünceler ileri sürmüştür. Kendinden önceki bazı görüşlerden yararlanmıştır. Bilimsel bilginin yayılmasına öncülük etmiştir. Bilim adamı, dostlarını kaybetmek, düşmanlarını artırmak istemiyorsa, meslek arkadaşlarını azarlayıp kınayarak kendisine “olumsuz” sıfatını kazandırmaktan sakınmalıdır. Ancak eksik ve temelsiz konular, batıl inançlar karşısında sessiz kalmamak ve onları kabullenmiş görünmekten kaçınmak da mesleğine karşı görevidir. Bilgi yanlışlarını eleştirmek dost kazandırmasa da saygınlığı artırabilir. Bu parçada bilim adamlarına hangi konuda öneride bulunulmaktadır? A) Hoşgörülü davranırken bilimsel ilkelerinden fedakârlık etmeme B) Birlikte çalıştığı kişileri, yaratıcı ve başarılı olmaya özendirme C) Sorunlara akılcı çözümler önerme D) Mesleğinde yükselmek uğruna başkalarını başvurmama E) Diğer bilim adamlarıyla işbirliği yapma üzücü yollara 15.yüzyıl başlarında, Floransa Cumhuriyetinin güç kaybettiği bir dönemde iktidara gelen Medici ailesi yüzyıllar süren parlak bir dönemini başlatmıştır. Mediciler, sanatçı, bilimadamı ve düşünürlere kanat germiş, onların rahat ve serbestçe çalışmalarını sağlamışlardır. Mediciler olmasaydı, belki de Floransa’da Leonardo, Galilei, Machiavelli, Toricelli gibi birçok öncü kişi yetişmeyecekti. Bu parçada sözü edilen dönemdeki düşünsel gelişme aşağıdakilerden hangisine bağlanmıştır? A) Akıl ilkelerine öncelik verilmesine B) Doğal ve toplumsal sorunların birlikte ele alınmasına C) Eski değer ve bulguların önemini yitirmesine D) Olguların çok yönlü ele alınmasına E) Özgür ve hoşgörülü bir çalışma ortamının sağlanmasına İçinde bitmek bilmeyen anlama, araştırma, bulma, yeni bir şeyler ortaya koyma ateşi taşıyan kişi, takvim yaşı ne olursa olsun bir “bilim genci” dir. Bulduğunun üstüne yatan, araştırma tutkusunu ve heyecanını yitirmiş, alışkanlıklarının tembelliği içinde sürekli kendini tekrar eden bir kişi ise bir “bilim ihtiyarı” dır. Buna göre bilim genci olabilmenin temel koşulu aşağıdakilerden hangisidir? A) Sürekli olarak öğrenme ve yaratma çabası içinde olma B) Aynı anda çok değişik konuları ele alma C) Toplumun gereksinim duyduğu konulara öncelik verme D) En yeni bulguları savunma E) Araştırılması güç olan konuları ele alma Bacon’a göre insan, yapısı yetiştiriliş biçimi, toplumsal ilişkileri ve inandığı öğretiler sonucu belirli görüşleri benimser. Bacon “idol” adını verdiği bu görüşlerin insan zihnini yanılttığını, kişinin olanı olduğu gibi görmesini güçleştirdiğini ileri sürer. Aşağıdakilerden getirmektedir? A) B) C) D) E) hangisi Bacon’un bu görüşünü Bilgi eğitim yoluyla kazanılır. Gerçeğe ancak akıl yoluyla ulaşılabilir. Bilgi yanlışları dış dünyanın yapısından kaynaklanır. Önyargılar gerçeğe ulaşmayı engeller. Gerçeği görme yetisi doğuştandır. dile Küçük çocuklar bilimin konusuna giren sorular sorduğunda birçok yetişkinin şaşırdığını gözlüyorum. “Ay neden yuvarlak?” diye soruyor çocuk. Bir çukurun derinliği en fazla ne kadar olabilir? Dünyanın doğum günü ne zaman? Birçok yetişkin bu tür soruları tedirgin ya da alaycı bir tavırla yanıltıyor veya çiziyor: “Ne sanıyordun? Ay kare mi olacaktı yani?” Kısa süre sonra, çocuk bu soruların yetişkinleri sıktığının farkına varıyor. Böyle birkaç deneyim daha yaşadıktan sonra da bilimden soğuyor. Parçada, çocukların bağlanmıştır.? bilimden soğuması aşağıdakilerin hangisine A) Çocukların bilimsel konulardan çabuk sıkılmalarına B) Yetişkinlerin çocuklara az zaman ayırmalarına C) Çocukların uygun soru sormayı bilmemelerine D) Çocukların merak duygularının gerektiği gibi karşılanmamasına E) Yetişkinlerin, çocukları bilimsel konulardan uzak tutmak istemelerine Bir bilimsel bilgi ürettiğini iddia eden kişi, iddiasını, bilimle uğraşan başka kişilerin de gerçekleştirebileceği gözlem ve deneylere veya onaylayacağı mantıksal çıkarımlara dayanarak belgelemekle yükümlüdür. Bilim çevrelerinin yeterince belgelenmiş saymadığı hiçbir iddia, bilimsel bilgi olarak kabul edilmez. Bu parçaya dayanarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir A) Bilimsel bilgi olgulara dayalı, tekrarlanabilir ve nesnel ölçütlerle denetlenebilir niteliktedir. B) Bilim, insanın, çevresinde onları anlama ve açıklama ihtiyacından doğmuştur. C) Bilim genelleyicidir; tek tek olgularla değil, aynı türden olguların ortak yönleriyle ilgilenir. D) Bilimsel bilgi, olaylar arasındaki ilişkileri açıklayarak bu olayların kontrol edilebilmesini sağlar. E) Bilimsel bilgiler doğru olarak kabul edilen birtakım temel varsayımlara dayanır. - - Kuhn, bilimi, bilim adamları topluluğunun etkinliği olarak inceler. Bunu yaparken, temel bir kavrama başvurur; Paradigma. Paradigma, onun yaklaşımında “belirli bir gerçekliğin ortak terimlerle algılanışı ve anlaşılmasını sağlayan kavramsal çerçeve” anlamına gelir. Toulmin ise, bilimsel kuramları, bu çerçevede onların başarısız ya da başarılı olmalarını, Darwin’in biyolojisindeki kavramları kullanarak açıklar. Yaşam mücadelesinde nasıl güçlü türler yaşamaya devam ediyorsa, bilim de de yeni sorunları çözme gücü gösteren kuramlar kabul görür, yaşamaya devam eder. Paragrafa göre, aşağıdakilerden hangisi söylenebilir? A) Bilimi bir ürün olarak ele almışlardır. B) Bilimi bir etkinlik olarak ele almışlardır. C) Bilime ait metinler, günlük dille yazılmış metinlerdir. D) Felsefe ile bilim çok sıkı ilişki içindedir. E) Bilimi anlamak için bitmiş eserlere bakılmalıdır. Klasik görüşe göre: “Bazı şeyler henüz bilinmiyorsa, bunun nedeni bilimde yeterince ilerleme sağlanamamış olmasıdır; bilimin gelişimi tamamlanınca tüm sorunlar cevaplandırılabilir.” Aşağıdakilerden hangisi bu görüşe bir eleştiri niteliği taşır? A) Her bilinmeyen şey, bir gün bilim tarafından açıklanacaktır. B) Bilimlerin açıklayamayacağı hiçbir alan yoktur. C) İnsanın sınırlılığı bilinmeyenlerin her zaman varolmasına neden olur. D) Şu ana kadar yeterince ilerleme olmadığı için bazı şeyler bilinmemektedir. E) Soruların yanıtlanmasında bilimlerdeki gelişim önemli rol oynar. Bilim tek tek olgularla değil olgu türleriyle uğraşır. Varlığın bir alanı ya da o alanın bir parçasını ele alır. Oradaki ortak nitelikli bir olgu grubunu, örneğin ses ya da düşme olayını inceler. Ulaştığı sonuçlar tek bir ses ya da düşme olayı için değil, tüm ses ya da düşme olayları içindir. Parçada bilimin hangi özelliğinden söz edilmiştir? A) Bilimin eleştiriciliği B) Bilimin objektifliği (nesnelliği) C) Bilimin genelleyiciliği D) Bilimin olgusallığı E) Bilimin mantıklı ve tutarlı oluşu Bir bilim adamı araştırma yaparken o andaki gerçekliği, ortaya çıkış koşullarını, sonuçlarını olduğu gibi yansıtmak durumundadır. Objektiflik dediğimiz bu tutum olmasaydı, aşağıdaki- lerden hangisi ortaya çıkardı? A) Bilimsel sonuçlar yoruma açık olmazdı. B) Bilimsel sonuçlar göreli olurdu. C) Bilimsel sonuçlar eleştiriye açık olmazdı. D) Bilimsel sonuçlar evrensel olurdu. E) Bilimsel sonuçlar değişime açık olmazdı. Bilimler varlığı parçalıyor; her bir bilim parçaladıkları bu varlıktan belli bir parçayı kendine konu diye alıyor ve bu varlık parçasının doğru olan bilgisini elde etmeğe çalışıyor. Bu doğru bilgi matematik ve mantık yasaları, nedenselliğe dayanan doğa yasaları ve tarihi olayların belgelere dayanan açıklanışı şeklinde ortaya çıkar. Felsefe bilgisine gelince, bilimlerin parçalamış oldukları varlığın yerini bütünüyle evren ve varlık alıyor. Felsefenin bilimler karşısındaki bu durumunu aşağıdaki genellemelerin hangisiyle açıklayabiliriz? A) Her felsefe sistemi, içinde bulunduğu toplumun özelliklerini yansıtır. B) Felsefe, bilimlerden önce ortaya çıktığı için daha nesneldir. C) Bilimsel bilgiyi; felsefi bilgiyle karşılaştırmak önemli yanlışlara neden olur. D) Felsefe bilgisi evreni ve varlığı parçalayarak değil bir bütün olarak kavramak ve bilmek ister. E) Felsefe bilgisi varlığın geneline değil, çok özel bir yanına yönelik açıklama yapar. Tarihin çeşitli dönemlerinde, bazı bölgelerde gerçekten altın çağ yaşanmış; bazende karanlık dönemlere girilmiş aynı toplumlar adeta çökmüştür. Antik çağın özgür, araştırıcı, gelişen ve geliştiren zihniyeti, ortaçağın karanlığınca örtülmüş, Rönesansla yeniden doğuş yaşanarak hızlı bir değişim ortaya konmuştur. Bu paragrafta aşağıdaki yargılardan hangisi eleştirilmektedir? A) Günün birinde bilimler her şeyi açıklayabilir. B) Bilim, her dönemde aynı hızla ilerler. C) Tüm bilimler birbirine, en sonunda da fiziğe indirgenebilir. D) Bilimsel incelemeler, bilinçten bağımsızdır. E) Evrende her şey birbiri ile bağıntılıdır. Bilim olgulara dayalı olarak ilerlerken, felsefe akla dayalı çıkarımlardan hareket eder. Ancak ikisinin kesiştiği noktalar da vardır. Buna göre aşağıdaki yargılardan hangisi ileri sürülemez? A) Bilim, felsefenin konusunu ve yöntemlerini inceler. B) Felsefe, bilimlerin konusunu ve yöntemlerini inceler. C) Bilimde ve felsefede görüşler tutarlıdır. D) Bilim, felsefenin yardımıyla gelişir. E) Felsefe, bilimlerin sonuçlarından yararlanamaz. Doğa olaylarının açıklaması gözlem ve deneye dayanmalıdır. Aristo’nun kitaplarına değil! Galilei bu mektedir? sözleriyle aşağıdakilerden hangisini eleştir- A) Doğa olaylarını konu alan kitapların azlığını B) Bilimsel çalışmaların yalnızca doğa olaylarıyla sınırlı kalmasını C) Yalnızca gözlem ve deneye dayanarak genellemelere ulaşmayı D) Eskiçağ düşünürlerine ait kitapların yanlış yorumlanmasını E) Bilimde otorite kabul edilen kişilerin görüşlerine körükörüne bağlanmayı Doğa bilimlerinin kullandığı yöntemlerden biri de tümevarımdır. Bu yöntemle, belirli gözlemlerden yola çıkarak, gözlenmemiş olanları da içine alan genellemelerde bulunurlar. Bu akıl yürütme biçiminin güvenilmez olduğunu iddia edenler, pazardan elma alan bir kişinin tavrını örnek verirler. Bu kişi tezgâhtaki elmalardan birkaçını inceledikten sonra diğerlerinin de inceledikleri gibi olması gerektiğine karar vererek elmaların tümünü satın alır. Elmaların hepsini incelemediği için, eve geldiğinde bu kişinin beklediğine uymayan, biçimsiz, çürük bir elma ile karşılaşma olasılığı her zaman vardır. Bu parçada aşağıdakilerden hangisi tümevarım yönteminin sakıncalı bir yönü olarak ileri sürülmektedir? A) B) C) D) E) Duyulara dayalı bilgi edinme yolu olan gözlemden yararlanılması Doğanın akışına müdahale edilmeyip, gözlenecek nesnelerin doğanın kendi akışı içinde ortaya çıkmasının beklenmesi Bütünün sınırlı sayıdaki elemanıyla ilgili deneyimlere dayanarak bütün hakkında yargıya varılması Genellemenin herhangi bir olguya dayanmadan, akıl ve mantık ilkeleriyle yapılması Doğadaki her olayın bir nedeni olduğu varsayımını temel alması Başlangıçta, bilimsel bilgilerin her biri onu üreten tarafından bir bilimsel sav olarak ortaya atılmıştır. Bilimsel savlar henüz bilimsel bilgi adayı aşamasında olan önermelerdir. Bu önermeler, doğruluğu araştırmalarla gösterildiği ölçüde bilimsel gerçek niteliği kazanır. Bilimsel savlar itirazlara hedef olmakta devam ediyor, ancak gene de bilim adamlarınca ciddiye alınıyorsa, onların doğruluğunu araştırma süreci devam eder ve bazen bu süreç yüzyıllarca sürebilir. Bir bilimsel savın, bu parçada sözü edilen süreçten geçerek bilimsel gerçek haline gelmesi için temel koşul aşağıdakilerden hangisidir? A) Bugüne kadar var olan bilgilerle tutarlı olması B) Ele aldığı olgunun sınanma yöntemini de önermesi C) Gelecekte ortaya çıkabilecek olaylarla ilgili öngörüde bulunması D) Nesnel olarak sınanabilir nitelikte olması E) Birtakım varsayımlara dayalı olması İşbirliği içinde yürütülen bilimsel çalışmalarda, deneyimli üyeler, genç bilimcileri ortak çalışmanın sonucu olmayan, kendi ürettikleri orijinal bir fikirden dolayı kutlamayı ihmal etmemelidir. Bilimsel çalışmalarda, gençlere ait özgün düşüncelerin ödüllendirilmesinin temel amacı aşağıdakilerden hangisidir? A) Gençleri gelecekte yapacakları bilimsel çalışmalara güdüleme B) Gençlerin düşüncelerine göre araştırmalara yön verme C) Gençleri daha çok kitap okumaya özendirme D) Gençleri önceden yapılmış araştırmaları eleştirmeye yöneltme E) Gençlere deneyimli üyelerden yararlanma fırsatı verme Bir araştırmayı tamamladığım zaman, sonuçlarımı ve dayanaklarımı önce, meslektaşlarımın katıldığı bilimsel toplantılarda sunarım. Eğer bir yanlış ya da eksiklik bulunmazsa, çalışmamı makale haline getirip bir dergiye yollarım. Derginin editörler kurulu makalemi uygun görürse, iki ya da üç hakemden görüş ister. Her hakem ayrı ayrı, makalenin yayımlanması hakkındaki görüşünü derginin editörüne bildirir. Hakemler araştırmamda yanlış bulurlarsa, editör, bu yanlışları bana yazılı olarak iletir. Ben bu yanlışları düzeltebilirsem süreç yeniden başlar. Ancak bunları düzeltemezsem, aylarca uğraşarak bulduğum sonuçları unutup çalışmaya yeniden başlarım. Bilimsel çalışmanın bu parçada anlatılan evresi, aşağıdakilerden hangisiyle özetlenebilir? A) B) C) D) E) Bilimsel bilgi, bilimsel yönteme uygun biçimde yapılan deneyler sonucunda elde edilir. Farklı bilim dalları arasındaki dayanışma, bilimsel gelişmeyi hızlandırır. Bilim adamının sahip olduğu dünya görüşü, ne tür bilimsel çalışma yapacağını ve bulgularını nasıl yorumlayacağını etkileyebilir. Bir bilginin bilimselliğinin yetkili bilim çevresince denetlenip onaylanması gerekir. Bugün birtakım olguları açıklamada yararlanılan bir bilimsel görüş, zamanla yerini başka bir bilimsel görüşe terk edebilir. Felsefe, aklın bilimdeki rolünü eleştirme, henüz bilimler tarafından ele alınmamış olan soruları tartışma, bilimlerin verilerine dayanarak varlık hakkında genel bir açıklama yapma çabalarının oluşturduğu bir bilgidir. Buna göre aşağıdakilerden hangisi felsefenin işlevi değildir? A) Bilimsel sonuçların uygulanmasını sağlamak B) Bilgi edinme yöntemlerini incelemek C) Bilimsel verilerin sentezini yapmak D) Düşünmeyi eğitmek E) Varsayım üretmek Felsefede ulusal özellikler her zaman kendini duyurur, ama bu özelliklerin belirleyici olmaktan çıktığı yerde gerçek felsefe başlar. Filozof oralı ya da buralı değildir, her yerlidir. Örneğin Descartes herhangi bir Fransız’ın Descartes’i olmaktan çok onunla ilgilenen bir başka ülke aydınının da Descartes’idir. Bir ülkenin sınırlarına hapsolmuş düşünceye felsefe diyemeyiz. Parçada felsefenin ve filozofun hangi özelliği vurgulanmaktadır? A) Eleştirel ve şüpheci olma B) Evrensel olma C) Sistemli ve düzenli olma D) Yığılan olma E) Akılcı ve mantıklı olma - Rönesansla birlikte Batıda ulusal devlet düşüncesi doğmuş, bunun yanı sıra, doğa varlığı değer kazanmıştır. Felsefe de, bu çağdaki toplumsal değişmelere uygun olarak varlık ve bilgi problemlerini ve sosyal sorunlarını kendine konu edinmiştir. - Fransız Devrimi ile birlikte özgürlük ve eşitlik gibi idealler değer kazanmış, bu çağdaki filozoflar görüşlerini bu kavramlar üzerinde temellendirmiştir. Bu örnekler aşağıdaki görüşlerden hangisini desteklemektedir? A) Çağına göre ileri olan toplumlar, felsefenin gelişmesine katkıda bulunur. B) İnsanlık tarihi geliştikçe, felsefenin ele aldığı sorunlarda da artış görülür. C) Çağının görüşlerine aykırı olan düşünce ve düşünürler kabul görmezler. D) Bir çağa damgasını vuran olaylar o çağın felsefesini de etkiler. E) Her felsefe akımı kendisinden sonra ortaya çıkan felsefi görüşleri etkiler. Ayrı ayrı bilimler ayrı ayrı varlık alanlarıyla ilgilenirken felsefede varlıkla ilgili her türlü sorun ele alınır ve diğer bilimlerdeki başarılar birleştirilir. Buna göre felsefe hangi yönüyle bilimlerden ayrılır? A) Hazır ve basmakalıp bilgileriyle yetinmeyişiyle B) Evrensel özellikleri taşımasıyla C) Akıl ve mantık ilkelerini kullanmasıyla D) Varlığı bir yönüyle değil bütünüyle ele almasıyla E) İnsanı ve yaşamı anlamak istemesiyle İnsanların düşünce ve görüşlerini serbestçe ifade etmesi. Doğruların ve gerçeklerin ortaya çıkmasına ve kavranmasına katkıda bulunur. Bir düşünürün dediği gibi, düşüncelerin savunulmasından gerçekler doğar. Aşağıdaki yargılardan hangisi bu görüşü destekler? A) Devletin ekonomik alana müdahalesinin azaldığı, bireylerin özgürce ekonomik girişimde bulunduğu dönemlerde toplumsal refah yükselmiştir. B) Bilim ve felsefedeki başlıca ilerlemeler, düşünce ve inanç özgürlüğünün olduğu dönemlerde ve ülkelerde gerçekleşmiştir. C) Bireyin yeteneklerini özgürce geliştirdiği eğitim ortamlarında, dünyada iz bırakılan sanatçılar yetişmiştir. D) Bireylerin yurttaş olarak haklarının korunduğu toplumlarda oluşan güven ortamı, insanların daha üretken olmasını sağlamıştır. E) Çeşitli düşünce ve görüşlerin bir arada yaşaması, ilk önce, değişik kültürlerle iletişim olanağı bulan toplumlarda görülmüştür.