AMAÇ : Mortalite ve morbiditesi yüksek, tekrarlayabilen, bazen tanısı güç olan ve önlenebilir bir hastalık olan pulmoner embolide (PE), herhangi bir risk faktörü saptanmadığında, erken başladığında veya sık tekrarladığı durumlarda kalıtsal trombofili olasılığı yüksektir. Bu çalışmada 2010-2015 yılları arasında PE tanısı ile yatırdığımız olgularda araştırılan genetik risk faktörleri retrospektif olarak incelendi. GEREÇ ve YÖNTEMLER: 2010-2015 yılları arasında kliniğimize yatırılan PE olgular taranarak trombofiliye neden olan kalıtsal etkenler (protrombin, Faktör V Leiden, metilen tetrahidrofolat redüktaz (MTHFR) ve plazminojen aktivatör inhibitör I (PAI) ve derin ven trombozu (DVT) araştırıldı. BULGULAR: Çalışmada 2010-2015 yılları arasında PE tanısı ile yatırılan 186 hasta (84E/102K) retrospektif incelendi. Hastaların yaş ortalaması 60,61±1,26 yıl (19-92) bulundu. Hastaların % 24.2’sinde masif PE ve %32.8’inde DVT mevcuttu. Hastaların %17.2’sinde kalıtsal trombofili faktörleri araştırılmış. Kalıtsal faktörlerin araştırıldığı hastaların yaş ortalaması % 47.75±2.74 yıl (19-85) idi. Hastaların %37.5’i erkek,% 62.5’i kadın (12E/20K) bulundu. Hastaların %21,9’unda masif PE ve %18.8’inde DVT vardı. 27 hastada 2 veya daha fazla genetik mutasyon saptandı. Çoklu mutasyonu olan hastalarda DVT daha sık saptanmıştı. En sık MTHFR C677T, MTHFRA1298C, PAI ve FV Leiden G1691A’da heterozigot tipte polimorfizm görüldü. Tablo 1’de çalışılan gen polimorfizmlerin dağılımı görülmektedir. SONUÇ: Çalışmamızda hastalarda çoklu mutasyonların daha sık olduğu ve DVT’nun daha fazla görüldüğü saptandı. Özellikle MTHFR polimorfizmi bulunan hastalarda DVT daha fazla idi. Çoklu mutasyonları olan hastaların daha sıkı takip edilmesi, mortalite,morbidite ve atakların azalmasına katkı sağlayacaktır. Ülkemizdeki genetik mutasyonların saptanması ve PE ile olan ilişkilerinin gösterilebilmesi için için çok merkezli prospektif çalışmalara ihtiyaç bulunmaktadır.