MİRAC س ْب َحانَ الَّ ۪ٓـذي اَس ْٰرى بِعَ ْبدِه۪ٓ لَ ْيالً مِ نَ ْال َمس ِْج ِد ْال َح َر ِام اِلَى ْال َمس ِْج ِد ُ ْ ْ َ صا ق اْل َ "KULUNU (MUHAMMED SALLALLAHU ALEYHİ VE SELLEMİ) BİR GECE MESCİDİ HARAMDAN (ALIP) MESCİDİ AKSAYA GÖTÜREN (ZATİ ECELLE VE A'LA HER DÜRLÜ NAKIYSALARDAN) MÜNEZZEHDİR. (O MESCİDİ AKSAA Kİ) BİZ ONUN ETRAFINA (FEYZ VE) BEREKET VERDİK (VE BU GECE YOLCULUĞUNU ONA (O PEYGAMBERE) AYETLERİMİZDEN BAZISINI GÖSTERELİM DİYE (YAPDIRDIK.) ŞÜPHESİZ Kİ O, (ASIL) O (HERŞEY'İ) HAKKIYLE İŞİDEN, (HER ŞEYİ) KEMÂLİYLE GÖRENDİR." (EL-İSRA' SURESİ AYET- 1) Değerli Müslümanlar, Zulmün ve adaletsizliğin hükmettiği inanan yüreklerin acıyla burkulduğu yıllardı. Müşrikler göz ve gönül aydınlığı olarak gönderilen son elçiyi yalanlıyorlar, ona inanmış bir avuç mü'mini hor ve hakir görüyorlardı. Cenab-ı Hak'kın şan ve şerefini yüceltip iki cihanın güneşi yaptığı Hz. Muhammed'in mübarek gönlü üzüntülüydü. İnsanlar bir azgın canavar gibi ışığa, iyiliğe, fazilet ve yüceliğe düşman, İslam’a ve onun emirlerine karşı, Allah'a ve gücüne İsyanla doluydu. Gözleri kör kulakları sağır beşeriyet kutsal tebliği reddediyor, son peygamberi ve ilahi vahyi yalanlıyordu. Hicretten bir buçuk sene önceydi. Bir gece Kâbe’de düşünmekte olan Hz. Muhammed (S.A.S.) Efendimize Cebrail (AS.) geldi. "Ey Allah'ın sevgilisi Peygamber, kalk. Esirgeyici ve bağışlayıcı olan Rabbin seni huzuruna davet ediyor." dedi. Resulullahın heyecanı büyüdü. Allah O'nu kendi katıra çağırıyordu. Cebrail (A.S.) bir lahzada göğsünü yarıp kalbini çıkartarak, içi iman dolu bir altın tasta yıkayıverdi. Tekrar yerine koydu. Sonra Allah'ın peygamberi BURAK isimli bir hayvana bindirildi. En uzun mesafeler beşer aklının alamayacağı ölçüde kısalıyor ve Burak göz açıp kapama anı kadar kısa bir sürede Mekke'ye bir aylık mesafede olan Mescid-i Aksaya geliverdi. "Evet, kulu Hz. Muhammed'i bir gece Mescid-i Haran’dan alıp Mescidi Aksa'ya kadar götüren, her türlü noksan sıfatlardan uzak, Cenab-ı Zülcelâl olan Allah'ın şanı pek yücedir." Allah'ın son Peygamberi, Mescid-i Aksa'dan kutsal yolculuğuna devam ediyor. Semanın bütün kapıları önünde açılıyor, her şey ve bütün melekler O'na selam veriyorlardı. Hz. Adem, Yusuf, İbrahim, Yahya, İsa, İdris, Harun ve Hz. Musa (Aleyhimüsselâm) gibi büyük Peygamberlerle teker teker görüşüyor ve yoluna devam ediyordu. Hepsi O'na: "Hoş geldin ey Salih kardeş, hoş geldin ey salih Nebi" diyorlardı... Resulul'ah yedinci semaya, oradan daha yukarılara çıkıyor, gözlerin görmediği harikuladeliklerle karşılaşıyordu. Nihayet Sidret-ül Müntehaya geldiklerinde Cebrail (A.S.) durakladı ve: "Ya Muhammed yemin ederim ki, ben buradan bir karış ileriye geçersem yanarım. Benim buradan ileriye geçmeye takatim yoktur." dedi. Ve Resulullah bundan sonra Allah'ın dilediği yere kadar geldi Ve Cenabı Allah'ın yaklaş Ey Muhammed hitabını duydu. Sonra da Cenabı Hak'la görüşüp konuşmak gibi bir kadri yüce nimet ve şerefin sahibi oldu. Muhterem Müslümanlar, Hem ruhen hem bedenen vuku bulan bu görüşme sadece bizim peygamberimize nasip olmuş bir fazilet ve şereftir. Allah'ın son peygamberi Miraç sayesinde diğer peygamberler ve meleklerle görüşerek mübarek cemalleriyle onları müşerref etmiş, o büyük alemi bizzat görerek bu fani dünyanın değersizlik ve küçüklüğünü bir kere daha anlamış ve inanan gönüllere böyle kutsal bir yolculukla serinlik ve rahatlıklar sunmuştur. Beşerin akıl sınırlarını zorlayan bu muazzam hadisenin çok büyük akisleri olmuştur. Mü'minler sevince boğulmuş, müşrikler imkânlarıyla kahrolmuşlardır. Değerli Müslümanlar, Miraç müminler için bir bayram ve kurtuluş günüdür. Miraç müminlerin gönül huzuru ve peygamberimiz Hz. Muhammed'e verilen eşsiz bir lütfudur. Miraçta Allah Peygamberimize elli vakit sevabına denk beş vakit namazı. Bakara suresinin o pek yüce son ayetlerini, ümmetinden hiç bir şeyi Allah'a eş koşmayacak olanlara cenneti vermiştir. Miraç bir kandil, bir aydınlık, bir rahmettir. Hadisenin vuku bulduğu gün müminler bayram yapar, Allah'a dayanıp güvenmenin, yalnız ona ibadet edip sığınmanın ve ona tövbe etmenin hazzını duyarlar. 1400 seneden beri her yıl bir bulunmaz nimet olarak sunulan Miracı kutlamak ve o gün her zamankinden daha çok Allaha yakın olmayı dilemek bir kutlu adet haline gelmiştir. Bu yıl Miraç Kandili 21 Haziranı 22 Hazirana bağlayan Cuma Gecesi kutlanacaktır. Şimdiden o kandile hazırlanmanın ve yeni bir iç temizliğine girmenin zamanıdır. Biliniz ki üç aylarda ve bilhassa kandillerde yapılan dua ve ibadetler Çok geniş Rahmet sahibi olan Allah'ın rıza ve hoşnutluğuna sebep olacaktır. Yüce Rabbimizden, Miraç Kandili hürmetine milletimizin ve bütün İslam Aleminin feraha çıkmasını niyaz ediyoruz... Hidayet ve Rahmet Cenabı Zülcelal olan Hz. Allah’tandır. Haziran 1979