Hava unsurunun, Hüve Nüktesi`nde sözü edilen görevlerine bilim

advertisement
Sorularlarisale.com
Hava unsurunun, Hüve Nüktesi'nde sözü edilen
görevlerine bilim adamları nasıl bakıyorlar?
hava ettiğim seyahat fikren pusulasıyla ve ile anahtarı nin' َ‫”ﻫُﻮ‬
unsurunda herbir parçası hattâ herbir zerresi içine muhtelif binler
noktalar, harfler, kelimeler konulduğu veya konulabileceği halde,
karışmadığını ve intizâmını bozmadığını; hem ayrı ayrı pek çok
vazifeler yaptığı halde, hiç şaşırmadan yapıldığını ve o parçaya ve
zerreye pek çok ağır yükler yüklendiği halde hiç za'f
göstermeyerek, geri kalmayarak intizâm ile taşıdığını;.. Ben
aynelyakîn müşahede ettim.” (Sözler, On Üçüncü Söz, Hüve Nüktesi)
a. Hava unsurunun, hüve nüktesinde sözü edilen görevlerine bilim adamları nasıl
bakıyorlar?
b. Aynelyakîn müşahedeyi nasıl anlamalıyız?
CEVAPLAR:
a. Bilindiği gibi, sesin nakli hava ile olmaktadır; havasız yerde ses de olmaz.
Kablolu telefonla görüşme yaptığımızda, havadaki ses titreşimleri mikrofon yoluyla
elektrik akımına dönüştürülür. Bu akım, karşı taraftaki kişinin kulaklığında tekrar
hava titreşimine, yani insan kulağının algıladığı sese dönüştürülür.
Televizyonla, internetle, yahut telsiz telefonlarla ses nakli ise elektromanyetik
dalgalarla sağlanmaktadır. Bilim adamlarının büyük bir kısmı, manyetik dalgaların
boşlukta da yayılabildiklerini söylerken, diğerleri bu yayılmanın esir maddesiyle
olduğunu söylüyorlar.
Esir, “görülmeyen, latif ve elastik” bir maddedir. Bizim boşluk dediğimiz her yer,
aslında bu madde ile doludur. Önceleri bilim adamları esir maddesini hiç kabul
etmezlerdi. Şimdi ise, bir kısım bilim adamları, azınlıkta kalmakla birlikte, esiri kabul
etmektedirler.
Esir maddesini kabul edenlere göre, bir atomun çekirdeği ile elektronları
arasındaki boşluk da esir ile doludur, yıldızlar arasındaki boşluklar da. Bu görüşe
page 1 / 2
göre, havanın ses dalgalarını iletmesine benzer bir şekilde, elektromanyetik dalgalar
ve ışık da esir denilen ve mahiyetini pek bilemediğimiz bu oluşum sayesinde
iletilmektedir.
Şu var ki, bu faaliyetler havasız yerlerde de cereyan ederler; hatta daha kolaylıkla
ve daha süratle.
Nur Külliyatı'nda geçen çok önemli bir kaide var:
“Mana-yı harfi, kasdi hükümlere mahkûm-u aleyh olamaz ve o manayı harfinin inceliklerinde tedkikat yapılamaz. Fakat mana-yı ismi,
sadık, kâzib, her hükme mahal olur." (Mesnevi-i Nuriye, Şule)
Buna göre, bir hadiseden Allah’ın varlığına, birliğine, ilim ve kudretine delil olarak
söz ediyorsanız, ondaki bazı bilgilerin asrın fennine uygun olup olmaması sonucu
değiştirmez. Meselâ, Üstad Hazretleri, yeryüzünde dört yüz bin nev’i nebatat ve
hayvanatın birlikte yaratılmalarına, terbiye görmelerine, silahlanmalarına, talim ve
terhislerine dikkat çekmekle İlahi irade ve kudretin haşmetli icraatını nazara verir.
Bu gün hayvanlar âlemi için bu rakam bir milyon altı yüz bine çıkmıştır. Bu
kadar farklı hayvan türü vardır.
Meselemiz, hayvanların yahut bitkilerin tür sayısını tespit etmek olsa, bu konuya
“mana-yı ismiyle” bakmış oluruz. O takdirde, rakamların doğruluğu önem kazanır.
Üstad'ın nazara verdiği mesele, türlerin sayısı değil bu kadar tür canlının mükemmel
bir nizam içinde birlikte yaratılmaları ve idare edilmeleridir. Tür sayısı, bir milyon altı
yüz bin değil de, yüz bin de olsaydı sonuç yine aynı olurdu.
Hüve Nüktesi'ni de bu şekilde değerlendirmek gerekir. Havada bu kadar çok işin
birlikte görülmesi İlâhî hikmet ve kudretin en açık bir delilidir. Bunların bir kısmının
bizzat hava zerrelerince, bir kısmının ise esir maddesiyle yahut doğrudan manyetik
dalgalarla gerçekleşmiş olması sonucu değiştirmez.
Esiri kabul etmeyip, manyetik dalgaların boşlukta da yayılabileceğini savunan bilim
adamları da “hüve nüktesini” okuyup, manyetik dalgalara o nazarla bakmalı ve o
dalgaların sonsuz işleri birlikte görmelerinde tecelli eden İlahi irade ve kudreti
hayretle seyretmelidirler.
b. Bu konuya, bir önceki sorunun cevabında da değinmiştik. Orada şöyle bir ifade
geçiyordu: “Bu mücmel hakikatı tam vâzıh ve mufassal aynelyakîn
müşahede ettim.” Hakikatin müşahedesi denilince onu gözle görmek değil,
“görür gibi yakinen bilmek ve zevk etmek” anlaşılır.
page 2 / 2
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download