Galiba Bu Çocuk Bizden Farklı

advertisement
Psikoterapist CEM KECE
www.cemkece.com.tr
Galiba Bu Çocuk Bizden Farklı
Erkekler kendileri gibi davranmayan bir erkeği hemen dışlama ve acımasızca eleştirme yanlışına çok
çabuk düşerler ve “Abi bu çocuk bizden farklı!” diyerek onu ötekileştirme eğiliminde olurlar. Oysa
eşcinsellik; biseksüellik ve heteroseksüellik gibi insanda tanımlanan cinsel bir yönelimdir. Ulusal ve
uluslararası örgütlerce heteroseksüellik gibi sağlıklı bir durum olarak kabul edilen eşcinsellik; her
şeyden önce bir cinsel yönelim farklılığıdır. Çünkü “anatomik cinsiyet” doğuştan belirlenir. “Cinsel
kimlik” erken çocukluk yaşlarında gelişir. Çoğu zaman ergenlik döneminde “cinsel yönelim” ortaya
çıkar. Bu temel yapı üzerinde kişinin “istemli bir tercih” şansı söz konusu değildir. Ancak bu yapının
üzerine, cinsel bilgi ve deneyimlerle, ailesel, toplumsal, dini ve ahlaki kişisel değer yargıları eklenir.
“Cinsel davranışlar” dış dünyadaki olanaklara göre belirlenir ve zamanla bir “cinsel eş seçimi”
yapılır. Cinsel yönelim kişilerin tercihleriyle ile oluşan bir durum değildir. Bu nedenle “eşcinsel
yönelim bir tercih değildir” ancak “eşcinsel bir yaşam sürmek” kişinin kendi tercihidir.
DEĞİŞMEYEN TEK ŞEY DEĞİŞİMDİR…
Yıllar önce bir "doktor" olarak yazdığım “Eşcinsellik Kader Değildir” adlı kitabımda eşcinselliği uzun
uzun ele almış ve tedavilerini yaptığım hastalarımın vaka öykülerine yer vermiştim. Yaklaşık 15 yıl
önceydi… O zamanlar inandıklarımı, bilgilerimi ve tecrübelerimi paylaşmıştım. Her şeye ve herkese
rağmen hep doğruları savundum. O zamanlar hala doktorluk mesleğimi icra ediyordum. Henüz Sağlık
Bakanlığı ve Türk Tabipler Birliği beni sevdiğim doktorluk mesleğini yapamayacak hale getirmemişti.
Sağ olsunlar el birliği yaparak benim gibi birçok doktoru ya mesleğinden soğuttular ya da
mesleklerini yapamaz hale getirdiler. Bu nedenle “DOKTOR, HASTA, HASTALIK ve
TEDAVİ” kelimeleriyle “PSİKOTERAPİST, DANIŞAN, RUHSAL SIKINTI ve PSİKOTERAPİ” kelimeleri
meslek hayatımda yer değiştirdi… Artık bir psikoterapist olarak çalışıyorum, doktorluk yapmıyorum…
Geçmişte, doktor olarak kullandığım dil ve olaya yaklaşım şeklim nedeniyle hem eşcinsel
dostlarımdan hem eşcinsellerden hem de meslektaşlarımdan eleştiri aldım. Çünkü ben doktordum,
bana başvuranlar hastaydı, yaptığım iş tedaviydi ve şikâyetleri de bir hastalıktı… Bu eleştirilerin
birçoğuna şu an psikoterapist olarak katılıyorum ve geriye dönüp baktığımda bazı konularda yanlış
anlaşılabileceğimi görüyorum. Şimdi psikoterapist olarak bana başvuranları danışan, yaptığım işi
psikoterapi, şikâyetleri de ruhsal sıkıntı olarak değerlendiriyorum. Geçmişte bir doktor olarak
inandığım doğruları savunmak uğruna bedeller ödedim ama inandığım doğruları savunmaya hep
devam ettim. Bunları kendimi savunmak için yazmıyorum. Çünkü insanoğlunun en sık rastlanan
zayıflıklarından bir tanesi de kendisini savunma alışkanlığıdır. Yaptığım herhangi bir şey başkalarının
gözünden ne kadar yanlış olursa olsun bana göre doğruysa, doğrudur. Yazdığım ya da söylediğim her
şey için daima geçerli bir nedenim oldu... Tecrübelerim, bilimsel veriler ve kişisel gelişimimle
şekillenen bu nedenler başkaları özelikle de benim davranış ya da sözlerimle kırmış olduğum kişiler
için tatmin edici olmayabilirdi ama bence doğruysa, doğruydu ve önemli olan buydu. Başkalarının
yanlışlarını görürken kendi söylediğim ya da yaptığım şeylerin yanlış olabileceğini de hep
düşünürdüm, çünkü şüphecilik bilimselliğin dayanağıdır. Ayrıca “Değişmeyen tek şey
değişimdir!” mantığına inanırım. Kendimi gözlemlemeye başladığımda, tecrübelerim ve kişisel
gelişimim arttıkça bazı şeyleri fark ettim. Gurur yapmadan kendi yazdıklarıma yukarıdan ve dışarıdan
baktım. Doktor olarak yazmış olduğum kitapların ve yazılarımın yanlış anlaşılabileceğini düşünmeye
başladım. Kendimi savunmayı bir kenara bıraktım, kendimi olduğum gibi ve yapmacıksız olarak
görmek istedim. Bu cesaret gerektiren bir şeydi... Şu ya da bu konuda yanlış anlaşılabileceğimizi
başkalarına itiraf etmek herkese zor gelir ama asıl zor olanı kişinin bunu kendisine itiraf etmesidir.
İşin en zor yanı budur. Çünkü her zaman kendimizi savunmanın bir yolunu buluruz. Eğer yaptığımız
şeyin gerçekten yanlış anlaşılabileceğini dürüstçe kabullenebilirsek kendini bilme yolunda büyük bir
adım atmış oluruz ve gerçek benlik alanımıza yaklaşmaya başlarız. Ben de bunu yapmaya çalıştım,
doktorluk mesleğimi bıraktıktan sonra, başka insanların onayına ihtiyaç duymadan bazı cümlelerimin
yanlış anlaşılabileceğini psikoterapist olarak kabullenmeye başladım. Kendi kendine kaldığım
zamanlarda kendim ve yaptıklarım ile huzurlu ve barış içinde olmayı başardım. Kendine güvenen
insan yeniliklere, değişime ve yaşantılara açık insandır, değişimden korkmaz. Geçmişte, bir doktor
olarak, eşcinselliğin bir hastalık olduğunu yazdım ama bugün bu yazdıklarımın yanlış olduğunu ve
1/4
Psikoterapist CEM KECE
www.cemkece.com.tr
yanlış anlaşılmalara neden olabileceğini düşünüyorum. “Eşcinsellik Kader Değildir” kitabımda
“Eşcinsellik bir hastalıktır, eşcinseller hasta değildir. Çünkü kişi hasta olup olmadığına kendi karar
vermelidir. Eşcinsellik tek bir hastalık değildir, birçok alt tipi olan bir hastalıktır” diye
yazmıştım. “Eşcinsel Yönelim Tedavisi” adını verdiğim tedavilerin cinsel yönelimin değiştirilmesinde
başarıya ulaştığına dair bulguları yayınlamıştım. Bu kitabım özellikle tüm eşcinselleri ve bütün
tipleriyle eşcinselliği bir hastalık olarak sınıflandırmak isteyen kesimler tarafından hızla
yaygınlaştırıldı ve benimsendi. Yanlış anlaşıldı…
EŞCİNSELLİK BİR HASTALIK DEĞİLDİR…
“Eşcinsellik bir hastalıktır!” düşüncesi yanlış anlaşılmaya açık bir cümle… Çünkü bu görüşün tüm
eşcinsellerin hasta olduğu ve tedavi edilmesi gibi bir tablo ortaya koyduğuna dair çok sayıda eleştiri
ve uyarı aldım. Oysa ben eşcinsel yöneliminden rahatsızlık duyanlar için psikolojik destek alma
imkânının olması gerektiğini savunmuştum, yanlış anlaşıldım. Çünkü tüm eşcinsellerin tedaviyle
heteroseksüel yapılmaları gibi bir yaklaşımın tıp biliminde yeri yok... Ben sadece eşcinsel
yöneliminden rahatsız olan egodistonik yani egoyla uyumsuz eşcinsellere psikolojik destek verdim ve
vaka seçiminde çok dikkatli davrandım. Ayrıca egosintonik yani egoyla uyumlu olan eşcinsellerin
içselleştirilmiş homofobilerini çalışarak eşcinsel kimliklerini kabullenmelerine yardımcı oldum. Çünkü
egosintonik eşcinsel yönelimi olan kişilere cinsel yönelim değişimini amaçlayan tedaviler uygulanırsa,
bu kişiler intihar edebilir, kendilerinden tiksinme ve depresyon gibi durumları yaşayabilirler. Bir
doktor olarak geçmişte, çok özel vakalara uygulanmasını savunduğum “Eşcinsel Yönelim
Terapisi” adını verdiğim tedaviyle“Onarım Terapileri” kavramı çok yanlış bir şekilde birbirine
karıştırıldı ve tedavilerime katılan kimse zarar görmemesine rağmen bu çalışmalarım yanlış anlaşıldı
veya öyle gösterilmek istendi.
ÖZEL YAŞAMA SAYGI GÖSTERİLMELİDİR…
Eşcinsellikle ilgili yanlış inanışların yani cinsel mitlerin sık olması, bu konu hakkındaki bilgisizliğin bir
göstergesidir. İnsanların cinsiyetleri, cinsel kimlikleri ve cinsel yönelimleri yaşamın başka
alanlarındaki işlevlerini doğrudan çok fazla etkilememelidir. Kadın ya da erkek herkes, heteroseksüel,
biseksüel ya da eşcinsel olsun, aynı biçimde kendine münhasır bir insandır. Kişilerin cinsel tercihleri
ve cinsel davranışları, yalnızca kendilerini ve cinsel eşlerini ilgilendiren çok özel bir yaşam alanıdır ve
böyle kalmalıdır, topluma dayatılamamalıdır. Özel yaşam, karışılamaz ve baskı uygulanamaz bir
insanlık hakkıdır. Bununla birlikte birçok toplumda eşcinsellik ile ilgili olumsuz yargılar ve yanlış
cinsel inanışlar bulunmaktadır. Olumsuz yargılar toplumda ötekileştirme aracı olarak kullanılmakta,
çok yanlış bir şekilde eşcinsel bireyler cinsel yönelimleri nedeniyle ayrımcılığa ve şiddete
uğramaktadırlar. Dün olduğu gibi bugün de eşcinsellere uygulanan ayrımcılığın ve şiddetin karşısında
olmalıyız.
ŞİDDET İNSANLIK AYIBIDIR…
Demokrasi ve özgürlüklerin gelişmesi ile eşcinsel bireyler çeşitli haklara kavuşmuşlardır. Ancak halen
birçok ülkede eşcinsellik gayri ahlaki bir yönelim olarak kabul edilmekte, eşcinseller ağır sosyal ve
hukuki baskılara maruz kalmaktadırlar. Cinsel tercihlerini toplum normlarında yaşayan eşcinsellerin
dışlanmaları, şiddete maruz kalmaları ve yalnızlığa mahkûm edilmeleri yanlış bir davranıştır. Şiddet
her ne sebeple olursa olsun kabul edilemez bir insanlık ayıbıdır. Asıl olan, insanın insana onurunu
koruyacak şekilde davranmasıdır. Bu açıdan eşcinsellerin yaşadığı şiddet ve ayrımcılıkla mücadele,
insan hakları ve demokrasinin gelişimi açısından özel bir öneme sahiptir. Bu nedenle eşcinsellik ile
ilgili şiddet içeren yanlış uygulamaların, toplumda oluşan olumsuz değer yargılarının, yanlış ve yanlı
bilgi kirliliğinin, insan hakları ihlallerinin ve ayrımcılığın karşısında olunmalıdır.
EVRENSEL DEĞERLERE SAHİP ÇIKMAK GEREKİYOR…
2/4
Psikoterapist CEM KECE
www.cemkece.com.tr
Başta Cinsel Sağlık Enstitüsü Derneği (CİSED), Psikoterapi ve Psikoterapistler Derneği (PSİKODER),
Amerikan Psikoloji Derneği (American Psychological Association - APA), Amerikan Psikiyatri Birliği
(American Psychiatric Association), Dünya Sağlık Örgütü (World Health Organization - WHO), Dünya
Cinsel Sağlık Birliği (World Association for Sexual Health - WAS), Avrupa Seksoloji Federasyonu
(European Federation of Sexology), Uluslararası Aile Terapileri Örgütü (IFTA - International Family
Therapy Association) ve Almanya Sosyal Bilimsel Seks Araştırmaları Derneği (Gerrman Societyfor
Social Scientific Sexuality Research) olmak üzere tüm ulusal ve uluslararası kuruluşların eşcinsellikle
ilgili görüşlerini anlamak durumundayız.
DSM VE ICD...
"302.9 Başka Türlü Adlandırılamayan Cinsel Bozukluk" başlığı altında, Ruhsal Bozuklukların Tanısal
ve İstatistiksel El Kitabı (The Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders DSM-IV)’de,
"eşcinsel
yöneliminden
rahatsız
olanlar"
için
üstü
kapalı
olarak
bir "bozukluk" tanımlaması yapılmıştır. Bu kategori herhangi özgül bir cinsel bozukluk için tanı
ölçütlerini karşılamayan, ne bir cinsel işlev bozukluğu, ne de bir parafili (cinsel sapkınlık) olmayan
cinsel bir bozukluğu kodlamak içindir. Örnekleri arasında "cinsel yönelimi hakkında sürekli ve belirgin
bir sıkıntı duyma" şeklinde bir başlık bulunmaktadır. Ayrıca bir başka uluslararası tanı sistemi
olan ICD–10 (International Classification of Diseases)’da eşcinsellik;F66 kodu ile “cinsel gelişim ve
oryantasyon bağlantılı psikolojik ve davranışsal bozukluklar” adı altında ele alınmıştır ve
burada “sadece cinsel yönelim bir bozukluk olarak kabul edilmemelidir” ibaresi vardır.
Homoseksüalite, heteroseksüalite ya da biseksüalite cinsel gelişme ve yönelimdeki kişi için sorunlu
olabilecek farklılıkları belirtmek için kullanılmıştır. Ancak cinsel olgunlaşma bozukluğu, benliğe
yabancı cinsel yönelim ve cinsel ilişki bozukluğu gibi durumların eşcinselliğe eşlik etmesi için, kişinin
eşcinselliği
ya
da
eşcinsel
ilişkiyi
yaşamayı
bir
sorun
haline
getirmesi
gerekmektedir. F66.1 kodu “egodistonik” cinsel yönelimi tanımlamak için kullanılmıştır. Yani
ICD-10’na bakıldığında eşcinsel yönelimin kişi için bazen ruhsal bir sorun haline
gelebileceği görülecektir. Bu nedenlerle cinsel yönelimi hakkında sürekli ve belirgin bir sıkıntı duyan,
inançlarıyla cinsel yönelimi arasında sıkışıp kalan, psikolojik destek arayışında bulunan ve bu desteği
alamadığında intihar etmeyi düşünen bireylerin psikolojik destek arayışında olduğunu bilinen bir
geçek... Çünkü Dünya Cinsel Sağlık Birliği (WAS) genel kurulu 26 Ağustos 1999 tarihinde Hong
Kong'da yapılan 14. Dünya Seksoloji Kongresi'nde evrensel cinsel haklar deklarasyonunu kabul ve
ilan etmiştir. “Cinsel Haklar” Deklarasyonuna göre cinsellik, her insanın kişiliğinin ayrılmaz bir
parçasıdır. Cinsel haklar, bütün insanlar için özgürlük, insanlık onuru ve eşitlik gibi temel haklara
dayalı evrensel insan haklarındandır. Sağlık temel insan haklarından biri olduğuna göre, cinsel
sağlık da temel bir insan hakkı olmalıdır. Bireylerin ve toplumların cinsel sağlıklarının gelişmesi için
cinsel haklar tüm toplumlar tarafından tanınmalı, teşvik edilmeli, saygı gösterilmeli ve
savunulmalıdır. Cinsel sağlık, bu cinsel hakların tanındığı, saygıyla karşılandığı ve uygulanabildiği
ortamlarda mümkündür. Cinsel ve ruhsal sağlık hizmetleri, tüm cinsel kaygı, sorun ve bozuklukların
önlenmesi ve tedavisi için herkese sağlanmış olmalıdır. Bu nedenle her ne konuda olursa
olsun “psikolojik destek alma hakkı” evrensel bir insan hakları, özgürlük ve demokrasi meselesidir.
KİMSE TEDAVİYE VE DEĞİŞME ZORLANAMAZ…
Elbette eşcinsel yönelim içinde olan kişiler aynen heteroseksüeller gibi genel veya cinsel iletişime
ilişkin sorunlar yaşayabilir ve bu sorunlar nedeniyle profesyonel yardım alabilirler. Ancakeşcinsel
bireyler tedaviye ve değişime zorlanamaz.
Yayınlanma tarihi: 21.11.2012
Makale adresi: http://www.cemkece.com.tr/m-bu-cocuk-galiba-bizden-farkli.html
Web : http://www.cemkece.com.tr
Facebook: http://facebook.com/drcemkece
Twitter: http://twitter.com/drcemkece
Google+: https://plus.google.com/114707731481596974039
Instagram: http://instagram.com/drcemkece
3/4
Psikoterapist CEM KECE
www.cemkece.com.tr
Youtube: http://youtube.com/user/cisedorgtr
RSS: http://feeds.feedburner.com/drcemkece
4/4
Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)
Download