Ahmedi veya Ahmediyet İsimleri

advertisement
Ahmedi veya Ahmediyet İsimleri
Öncelikle Ahmedi ve Ahmediyet isimlerinin, yeni bir dine delalet olmadığını çok kesin olarak
belirtmek isterim. Ahmediler, Müslümandır ve dinleri İslam’dır. Keza onlar, İslam dininden en
küçük şekli ile bile yüz çevirmeyi, yanlış ve yakışıksız sayarlar. Gerçi onlar Ahmediyet,
Ahmediye Cemaati gibi isimleri kullanmaktadırlar. Ancak böylesi bir ismi kullanmak, yeni bir din
kabul etmek değildir. Ahmediyet, Kuran-ı Kerim’in asıl tefsirine ve gerçek açıklamasına verilen
isimdir. Bu, Ahmediye Cemaati’nin kurucusunun, İlâhi emre uyarak sunduğu bir tefsirdir. Ahmedi
ve Ahmediyet isimleri, sadece Ahmedi Müslümanları diğer Müslümanlardan, Ahmedi tefsiri ise
diğer İslami akımların tefsirlerinden ayırt etmek amacıyla konmuştur.
İslam ismi, Allah’ın cc bizzat kendisi tarafından Peygamber Efendimizin sav ümmetine verilen ve
Efendimizden çok daha önceki peygamberlerin gelecekle ilgili gaybi haberlerinde şerefli bir yer
tutan isimdir. Nitekim Kuran-ı Kerim’de şöyle buyurulmuştur:
‫ﻩُﻭَ ﺱَﻡَّاﻚُﻡُ اﻞْﻡُﺱْﻝِﻣﻴﻦَ ﻡِﻥ ﻕَﺏْﻝُ ﻭَﻑِﻱ ﻩَﺫَﺍ‬
“Size daha önce de, bu kitapta da, Müslüman adını verdi. [1] ”
Kitab-ı Mukaddes’te ise şöyle denilmektedir:
“Ve Rab’binin ağzı ile tayin edilecek yeni bir adla çağrılacaksın. [2] ”
Hiçbir isim, Allah’ın cc kendi kulları için bizzat seçtiği ve diğer peygamberlere bu hususta gaybi
haberler söyleterek önem kazandırdığı bir isimden, daha mübarek olamaz. Böyle bir isimden
kim vazgeçebilir. O, bizim için canımızdan daha azizdir. O ismin ifade ettiği din, bizim için tek
1/4
Ahmedi veya Ahmediyet İsimleri
dindir, yegâne manevi hayat kaynağıdır.
Ancak zamanımızda muhtelif Müslüman gruplar kendilerine özgü inançlarına ve görüşlerine
göre muhtelif isimler kabul ettiklerinden, bizim de başkalarından kendimizi ayırt etmek üzere bir
isim kabul etmemiz gerekiyordu. Kabul edebileceğimiz en iyi isim Ahmedi veya Ahmediyet idi.
Bu ismin zamanımız için bir manası ve önemi vardır. Bu, Allah’a cc mahsus hamd-ü senanın
sa
yayılma, Yüce Peygamber’in
v
getirdiği mesajının yaygınlaşma ve onun “Ahmedi” sıfatının ortaya çıkma zamanıdır. Bundan
dolayı da “Ahmedi” isminden daha imtiyazlı bir isim almamız söz konusu değildi.
Biz tüm kalbimizle Müslümanız. Gerçek bir Müslümanın kabul etmesi gereken inançları kabul
eder, gerçek bir Müslümanın reddetmesi gereken inançları da reddederiz. Ancak İslam’ın
gerçeklerine samimiyetle bağlı olmamıza ve Allah’ın cc emirlerine uymamıza rağmen, herhangi
biri bizi kâfir, bidat ehli veya yeni bir dine uyanlar diye nitelendirirse, o kötü kalpli ve zâlimdir ve
cc indinde sorumlu
bundan ötürü de Allah
tutulacaktır. İnsan söylediği şeylerden dolayı suçlanır, kalbinde taşıdığı şey için değil. Zira
insanın kalbinde olanı kim bilebilir? Bir insan başkasını, “Söylediği ve inandığı birbirinin aynı
değil,” diye suçlarsa, kendini (haşâ) Allah mertebesine yükseltmiş olur. İnsanların kalplerindekini
cc bilir.
ancak Allah
Bir insanın ne düşündüğünü ve içinden neye inandığını da yalnız Allah
cc
söyleyebilir. Hz. Resulullah Efendimiz
sav
, bu konuda insan yeteneğinin çok sınırlı ve yetersiz olduğunu belirtmiştir. O halde, insan kalbini
ondan daha iyi kim bilebilir ki? Peygamber Efendimiz
sav
şöyle buyuruyor:
ْ‫ﺍِﻥَّﻙُﻡْ ﺕَﺥْﺕَﺹِﻡُوﻦَ ﺍِﻝَﻯَّ ﻭَ ﺍِﻥَّﻡَﺍ ﺍَﻥَﺍ ﺏَﺵَﺭٌ ﻭَﻝَﻉَﻝَّ ﺏَﻉْﺽُﻙُﻡ‬
ْ‫ﺍَﻥْ ﻳﻚُوﻦَ ﺍَﻝْﺡَﻥَ ﺏِﺡُﺝَّﺕِﻩِ ﻡِﻥْ ﺏَﻉْﺽٍ ﻑَﺍِﻥْ ﻕَﺽَﻱْﺕُ ﻝِﺍَﺡَﺩٍ ﻡِﻥْﻙُﻡ‬
‫ﺏِﺵَﻱْﺉٍ ﻡِﻥْ ﺡَﻕِّ ﺍَﺥِﻳﻪِ ﻑَﺍِﻥَّﻡَﺍ ﺍَﻕْﻁَﻉُ ﻝَﻩُ ﻕِﻁْﻉَﺓً ﻡِﻥَ اﻠﻦَّاﺮِ ﻑَﻝَﺍ‬
‫ﻱَﺍْﺥُﺫْ ﻡِﻥْﻩُ ﺵَﻳﺊًﺍ‬
“Aranızda çıkan ihtilaf ve münakaşaları bana getiriyorsunuz. Fakat ben de sizin gibi bir insanım.
Bazılarınız davalarını başkalarından daha iyi anlatabilirler ve daha iyi müdafaa edebilirler.
Bundan ötürü, içinizden birinin hakkını başka birine verirsem, ona ateşten bir parça vermiş
olurum. O, bunu almamalı. [3] ”
2/4
Ahmedi veya Ahmediyet İsimleri
Hadis kitaplarında okuduğumuza göre, Usame bin Zeyd ra , Hz. Resulullah sav tarafından bir
askeri birliğe komutan tayin edilmişti. O, savaş sırasında karşılaştığı bir kâfire saldırdı. Kâfir,
öldürüleceği esnada kelime-i şahadet getirdi. Buna rağmen Usame
ra
onu öldürdü. Peygamber Efendimiz
sav
bunu öğrenince, kendisini azarladı. Usame
ra
kendini savunmak için “Ya Resulullah! O, korkudan kelime-i şahadet getirmişti,” dediğinde,
Peygamber Efendimiz
sav
: “Sen onun kalbini yarıp, içindekini gördün mü
[4]
?” dedi. İnsanın kalbinde bulunan, diğerinden daima gizlidir.
Bunun içindir ki fetva, kalplerimizde bulunduğu farz edilenlerden değil, beyan ettiklerimizden
dolayı verilir. Kalplerimizdekini ancak Allah cc bilir. Başkaları hakkında kalplerinde taşıdıklarından
cc
dolayı fetva veren biri, haddini aşmıştır ve Allah
indinde de ceza görecektir.
Bundan dolayı, Ahmediye Cemaati mensupları olarak bizler Müslüman olduğumuzu ilan
ettiğimiz halde, Müslümanlığı sırf gösteriş için kullandığımızı, kalben İslam’ı ve Peygamber
Efendimizi sav inkâr ettiğimizi, yeni bir iman akidesi kabul ettiğimizi yahut namazlarda yeni bir
kıbleye döndüğümüzü söylemek, kimsenin hakkı değildir. Böyle şeyleri bize isnat etmeye
başkalarının hakkı varsa, aynı şeyleri başkalarına atfetmeye de bizim hakkımız vardır. Biz de,
onların Müslümanlıklarının bir gösterişten ibaret olduğunu, İslam’ı ve Peygamber Efendimizi
sav
inkâr ettiklerini iddia edebiliriz. Lakin, düşmanlarımız bizi böyle bir delalete sevk edemez. Bizler,
hiç kimse hakkında, “Sözü başka inancı başka,” demeyiz. İslam Şeriatına hürmeten, başkaları
hakkında vereceğimiz fetva, ancak onların açıkça kabul ve reddettiklerine dayanır.
3/4
Ahmedi veya Ahmediyet İsimleri
[1] Hac Suresi, ayet 79
[2] İşaya, b.62, ayet 2
[3] Tirmizi, Ebvabü’l Ahkam
[4] Müsned Ahmed bin Hanbel, Cilt 5, S.207
4/4
Download