MÜSLÜMAN NASIL OLMALIDIR َّ ص ٰلوة َ َو ٰاتُوا َالراك ِ۪عين ْ الز ٰكوة َ َو َّ َواَق۪ ي ُموا ال َّ ار َكعُوا َم َع NAMAZINI KILAN, ORUCUNU TUTAN, ZEKÂTINI VEREN, HACCINI YAPAN KİMSEYE MÜSLÜMANDIR DİYE SEHADET EDİLİR. Muhterem Mü’minler! İyi bilindiği gibi müslümanlar boyunlarına bir ahid yüklenmişlerdir. Rasûlullah (S.A.S.) Efendimizden devir alınan bu ahid ve yemini, kuşaktan kuşağa intikal ettirmek bizden önceki yaşamış müslümanlara vacip olduğu ve bu vücûbiyeti hakkiyle eda ettikleri gibi, bizler de gelecek nesillere O'nu zedelemeden ulaştırmakla yükümlüyüz. Müslümanlığın hükümlerini yaşamak ve O'nu devam ettirmek üzerimize farzdır. Rasûlullah'ın önünde yapılan bîatın en önemli unsurları; mutlak hayr olan fiillerin yapılması, genel barış, kendi nefsini inkâr, hükümdarın emirlerine ittiba ona yardımcı olmak ve mazlumun hakkını kurumaktır. Bu prensipleri uygulayanlar gerçek müslümanlardır. Kim ahde vefa etmez ise Allah Teâla onların ne derece Müslüman olduklarını iyi bilicidir. İslâm, dini olduğu gibi yaşamak, tam bir sükûnet ve huzura ermektir. Her türlü noksandan münezzeh olan Allah Tealanın, insanoğlunu selâmete çıkarmasıdır. Şüphesiz müslüman olmak, genel ve mutlak manada itaat etmek, kendisine farz olan huduttan dışına çıkmamak, emirlerin tümüne uymak demektir. O ise islâmın tâ kendisidir. Şahadet kelimesi ki (Eşhedü en lâîlâhe illallah ve enne muhammeden resûlüllah) kelime-i tayyibesi, islâma girişin ilk ka* pisidir. O, islâma girmeyi ve islâmlaşmayı talep etmektir. Bunun gibi; namazı vakitlerinde eda etmek Allah Tealanın emirlerinden olup rükünlerini, amellerini ve sıfatlarını Rasulul-lah (S.A.S.) Efendimiz açıklamıştır ki bu da islâmın şartlarından biridir. Ramazan orucu ki; güneşin doğuşundan batışına kadar yemekten, içmekten ve diğer şeylerden imsak (kendisini tutmak) tır. Bu da islâmdandır. Zekâtın verilmesi ki ona müstehak olan maldan, müstehak olan kimselere muayyen bir cüz'ün ayrılmasıdır. Mübadelede aracı olan altun, gümüş ve bunların karşılığı diğer paralar; davar, deve gibi ziraat hayvanları, diğer bütün ticaret malları, zekatın mahrecidir. Fakirler, miskinler, zekât toplamakla görevli şahıslar, kalplerini Allah'a rabtedenler ve yolda kalmışlar da zekâtın verilme mahalleridir. Zekâtı ehline vermek de islâmın diğer bir şartıdır. Yoluna gücü yetenin Beytuilah-ı hacc ve tavaf etmesi ki; Safa ve Merve arasında say, Arafatta vakfe ve diğer hacc amelleri... Bunlar da islâmın şeairindendirler. Yukarda sayılan işlerin her biri islâmî görünüş şekilleridir. Kim "Lâilahe illallah muhammedün resûlüllah" diyerek şehadet getirirse muhakkak ki o kişi müslüman olarak bilinir. Şehadetini getirmeyen kimse müslüman değildir. Keza, namazını kılan, orucunu tutan, zekâtını veren, haccını yapan kimseye müslüman-dır diye şehadet edilir. Özürsüz olarak bu işleri yapmayanlar müslüman olamazlar. Çünkü bu ameller, insanların bazılarını diğer bazılarından ayırdetmek içindir. Bunların dışında hangi işlerle, müslümanla müslüman olmayanı anlayabileceğiz? İslâmî olmayan amellerin hükümlerini neye göre tayin edeceğiz? Buna muktedir miyiz? Muhterem Müminler Allahı ve O'nun rasûlü Muhammed (S.A.S.) i tasdik eden şüphesiz bütün peygamberleri tasdik etmiş demektir. Allah Teâlâ hiçbir ümmeti peygambersiz bırakmadığını Kur'an-ı Keriminde açıkça beyan etmektedir. Rasulüllah (S.A. S.) de bütün peygamberlere inanılmasının gereğini emreylemiştir. Böyle olunca bir kimsenin herhangi bir peygamberi (Nuh, Musa, îsa, (a.s.)] tasdik etmemesi, Allah ve Muhammed (S.A.S.) ı tasdik etmemesi demektir. Tevhit nuru Hz. Adem (A.S.) den Muhammed (S.A.S.) e kadar bu peygamberler tarafından ulaştırılmıştır. Kıyamete kadar da O'nun ümmeti bu nûr-u ilahiyi parlatacaktır. Bunu böylece bilmek her müslümana vaciptir. İslâm Dini belli bir şahsın veya belli bir grubun dini değildir. O, bütün insanlığın dinidir. Bütün dinler İslâm'da son bulmuş ve ilahi prensipler manzumesi O'nda kemâle ermiştir. Bu son, Kur'an-ı Kerimde "Ve hitamuhu misk" diye ifadesini bulmuştur. Artık bundan sonra İslâmdan iyisi olmayacak, gelmeyecek ve bulunamayacaktır. Kim O'na sıkıca yapışırsa kurtuluşa erer. Kim de O'ndan yüz çevirirse Allahın gazabına, kendi arzusu ile yönelmiş olur. Müslüman Ufku geniş, umûmun maslahatına yararlı söz ve selim kalb sahibidir. Allah'ı ve O'nun vahdaniyetini, Hz. Muhammed (S.A.S.) i ve bütün peygamberleri alel ıtlak tasdik eder. Bilinmelidir ki Kelime-i Şehadet İslam’ı kabul etmenin bir delilidir. Kelime-i Şehadet ki; tevhidin başı kurtuluşun aslı ve bütün hayırların fışkırdığı bir kaynaktır. Şubat 1979