DİYANET İŞLERi BAŞKANLIGI YAYlNLARI II. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ (23 - 27 KASIM 1998) (I) , TUı'4lyc Pljii!i1N ıt 'fi Isitım Mıışıınnıtlnrı M~rktıl;i KUtUphtHHıııi Tas. No: ANKARA-2003 ,, 1 Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlan 1584 ilmi Eserler 1 93 Tashih Abdi! AKTAŞ Mustafa KAYA Yusuf APAYDIN Ali Osman PARLAK Dizgi Mehmet KARAVAŞ Hasan EKİNCİ HüseyinDiL Grafik RecepKAYA Baskı Türkiye Diyanet Vakfı Yayın Mat. Tıc. İşl. Tel: (0.312) 354 9I 24 2003-06-Y-0003-584 ISBN: TkNo: 975-I9-3325-0 . ISBN: 975-I9-3326-9 © Diyanet İşleri Başkanlığı Dini Yayınlar Dairesi Başkanlığı Derleme ve yayın Şubesi Müdürlüğü Tel: (0.312) 295 73 06- 295 72 75 II. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 577 ÇAGJMIZDA MÜSLÜMANLARI MEŞGUL EDEN KONULAR Dr. Muhammed Mehdi El-Arusi TUNUS Rahman veRahim Olan Allah'ın adına ve Allah'ın hammed. ailesi ve sahabesi üzerine olsun. Sayın Komisyon Değerli Sayın Allah 'ın Salatı ve Selamı Efendimiz Mu- Başkanımız, Bilim adamları, selamı ve rahmeti üzerinize olsun. Çağımızda müslümanları meşgul eden konuları ve her taraftan gelen düşünce akım­ ları girdabındaki İslam dininin durumunu ele aldığımız; bu değerli çalışmalarınıza katkı babından, dinf söylem, irşad, değişik halk katmanlarını yüce dinimiz konusunda aydın­ Iatmakta hatiplerin rolü ve din ile tüm toplumun sorunları arasındaki ilişkiler konusundaki bu tebliğimle katılmak istedim. Söylem, belirli bir konuda uzun uzadıya konuşmaktır. Hutbe ise, insanları ikna etmek için onlara yöneltilen sözlerdir. Tarifler üzerindeki kitabında Al-Cürcani'nin şu tarifıni okuruz: Hitap, güvenilen bir kişinin söylediği, kabul gören ve şüphe götüren mukaddimelerden meydana gelen ve hatip ve vaizlerin yaptığı gibi insanların yaşamında faydalar bulunan bazı konularda onları targip amacı güden sözlerdir. Günümüzde hitap terimi yeni bir anlam kazanarak, herhangi bir düşünce ekolünün tüm terim ve prensiplerini veya insanları ikna edip onların bunlara inanmalarını sağla­ mak amacını güden söylem anlamına geliyor artık. İşte buradan siyasi söylem, felsefi söylem, mezhepsel söylem, ekonomik söylem, parti söylemi (belirli bir partiye çağrı yapma) diye adlandırılan söylemler ortaya çıkmış olup, bunlardan her birinin değişik içeriği, aracı, kaynağı, yöntemi ve hatta dili vardır. Dinf söylem diye nitelememiz, onu başka tür ve çeşitlerden ayırmak, onu bir nevi sı­ demektir. Çünkü bu onu sadece dinf konular ve meseleler hakkında veya dinle ilgili olanla konuşmakta münhasır kılar. Örneğin akaid, şerai, dinf hükümler ve farzlar konusunda konuşmak dinf söylemdendir. Keza Yüce Kur'an 'ın tefsiri ve Peygamber hadis-i şeriflerinin açıklamaları da dinf söylemdendir. Bunun gibi genellikle insanlar yaşamları ile ilgili olup, dinin de hakkında bir sözü olan ahHik ve değer yargıları veya insanlar arasındaki muamelat ve toplumsal ilişkiler gibi, toplumsal söylemin kendisine konu edindiklerinin büyük ve değerli bir parçasını meydana getirirler ve kapsamı içindedirler. Ziradinin amacı insanlara hizmet edip onları her iki dünyada mutlu kılmaktır. nırlandırmak Zeynelabidin Bin Ali önderliğindeki değişim sürecinin başlangıcından beri, Tunus'ta '. II. DİN ŞÜRASI TEBLİG VE MÜZAKERELERİ 578 değişik dinf söylemler bulunmaktadır. Bunun nedeni devletin insaniann irşad ve bilinçlenmelerine verdiği önemdir. Zira, bunun ne kadar etkili olduğu bilinmektedir. İnsanlar herzaman din aliminin yaptığı tebliğ ve tefsire meylederler. Siyaset adamı veya bir ekonomist, toplumu ilgilendiren bir mesele hakkında, insanlara hitap ederek onları ikna etmek istediğinde genellikle insanlar şek ve şüphe ile söylediklerini dinlerler. Cuma günü aynı konuda imam-hatip minherden konuştıığunda veya aynı konuda mescitte, radyo veya TV' de bir din alimi konuştıığunda ise kolaylıkla insanları ikna edebilir ve söylediklerine sahiplenmelerini veya onlardan istediklerini yapmalarını sağlayabilir. Bunun nedeni de, minher üzerindeki batibin veya ders veren din adamının İslam'ın ilk asırlarından beri asırlar boyu doğruları ve gerçekleri dile getirdiklerinin bilinmesidir, dolayısıyla söyledikleri kutsanacak derecede doğru kabul göregelmiştir. Bundan dolayı da yazılı, sözlü ve görunti.llt.l ıııcJy~ kuru!u~hırı önemli yer \C Dım•ın ayırııı•,ht<tdır!.ır. Bun:ı ibw ı_•lar:ık. r:ı­ mazan, hac, Kutlu Doğum (Mevlid-i Şerif) gibi dinf ve tarihi münasebetlerde de büyük bir alan tahsis edilir. Şüphesiz, genellikle Arap ve isiilm ülkelerinin TV ekranlarında gördüğümüz "Cuma Hutbesi" İslarnf söylernin insanf yoğunluğunu teşkil eder. Öyleyse, şüphesiz Cuma hutbesi dinf söylernin en önemli dayanaklarından biridir. Çünkü insanlar üzerinde, özellikle de namaz kılan samimi mürninler nezdinde, çok büyük etkisi vardır. Zira Cuma namazı için mescide gelen mürnin psikolojik olarak hazır­ lanmış, yüreği huşu ile dolmuş, Allah'ın affına ve mağrifetine sığınmış, aklı ve gönlü Cuma hutbesindeki vaaz, nasihat ve dinf faydalara açıktır. imarnın dediklerine inanıyor. Çünkü bilgi dağarcığından emin, onun dinf ilimler yanında dünya işleri konusunda da bilgi sahibi olduğundan emin. Bundan dolayıdır ki İmam-Hatip'in sorumluluğu büyüktür. İnsanları bilinçlendirmedeki rolü, özellikle de onların meselelerini ele alırken, çok etkili ve büyüktür. Bence, bunun için, İmam-Hatipin ister İslamf ilimlerde ister dünyada meydana gelen gelişmeler ve eğitim, bilim, sosyal ve ekonomik alanlardaki oluşumlar konusunda kendini eğitmek ve geliştirmek zorundadır. Biz din alimleri de, dinf söylemi dikkatlice ve bilimsel araştİrıcı bir gözle incelemeliyiz ki, ona çağa uyum sağlayacak yeni bir ruh bulmaya çalışalım ve dünyada meydana gelen ilmf ve teknolojik keşifler ile gerçekleşen, ekonomik ve toplumsal ilerlemeler ile gerçekleşen, ekonomik ve toplumsal ileriemelere uygun bir yöntem, içerik ve hatta bir dil bulalım. Bununla istiyorum ki dinf söylemin, dünya ve ahirette müslüman insanın hizmetinde olabilecek etkin, yapıcı, amaçlı ve belagatlı bir içeriğe sahip olmasını sağlıya­ lım. Kur'an-ı ren şu Kerim'i inceleyen, birçok davet yanında, dinf irşada ilaveten, beni ilgilendidavetleri içermesidir: a- Akıl, tefekkür ve tedebbürü kullanmak ve pekçok ayete bakmak, ki bunu temel alarak, İslam dininin bir akıl dini olduğunu söyleyebiliriz. b- Çalışmaya ve helal kazança davet. İnsanın yeryüzünde istihlaf edilmesi ve onu imar edebilmesi ancak çalışınakla mümkündür. Çalışmaya ve helal kazança davet eden ayetler sayılsa, Kur'an-ı Kerim ayetlerinin l/6'sını teşkil ettikleri görülecektir. Kur'an-ı II. DİN ŞÜRASI TEBLİÖ VE MÜZAKERELERİ 579 Kerim'de çalışma hep arnel-i salih ile birlikte zik:redilmiştir. Muhammed (s.a.v.) ümmeti bir çalışma ve salah ümmetidir. c- İlim ve öğrenmeye davet. Kur'an-ı Kerim'deki bu davet dilli ilimiere münhasır değil, dünya ve krunat ilimlerini de kapsamaktadır. Eski seleflerimiz bunu idrak etmişler­ dir. Tunus'lu Allame Şeyh Muhammed Al-Nahti şöyle demektedir: "İslam dini ile müslümanların işleri doğru bir raya oturmaz, taki iki zıt olan dünya ile alıiret arasında bir uyum sağlanıncaya kadar, bu uyum da ancak dinf ve dünyevf ilimler arasındaki uyumla sağlanabilir. d- Kötü, çirkin ve aşağılık işlerden uzak durmak ve fazilet ile iyi ahlaka davet. Zamanımızda iyi ahlaktan bizi şu ilkeler ilgilendirir. - Müsamahak;1rlık ve hoşgörülülük, - Ortada olmak ve mutedil olmak(İtidal), - Yardırnlaşma - Kardeşlik -Şiddet ve ve dayanışma, eşitlik ve terörü (müsavat), dışlamak (nebzetmek), Değerli bazı Tunus'lu bilim adamı insanların bilinçlenmesinde ve toplumsal, ekonomik düşünce eğitim ve hatta politik durumlarını kavramada, dilli söylemin özellikle de Cuma hutbesinin önemini kavramışlar ve bu konuları ister Cuma hutbelerinde ister ilim meclislerinde ister makale ve kitaplarında, geçen asnn ortalarından itibaren incelemeye başlamışlardır. Bunlardan bazıları şunlardır: - İbrahim Al-Riyahi-Şeyhulislam ve Müftü, -Mahmud Kabado-Türkiye'yi ziyaret etmiştir, -Salim Bu Haceb-Türkiye'yi ziyaret etmiştir, - Muhammed Al-Nahli, - Muhammed Mahcub, -Muhammed Al-Tahir İbni Aşur, - Muaviye Al-Temimi, -Muhammed Al-Fadel İbni Aşur ve başkaları. Biz Tunus'ta bunların hutbelerinden ve yazılarından pek faydalanıp onları başvurula­ cak birer merci olarak kabul ediyoruz. Son yıllarda, sayın Başkan Zeynelabidin bin Ali'nin gösterdiği yüce mazhariyetle, benim yöneticiliğini yaptığım Tunus Şeriat Yüksek Enstitüsü, Diyanet İşleri Başkanlığı 'na bağlandı. Şimdi, en iyi şekilde irşad ve bilinçlendirme konularında sorumluluklarını yerine getirebilecek şekilde donatmak üzere İmam-Hatipleri yetiştirmeye çalışmaktadır. 1997 yılında yürürlüğe giren 1982 sayılı Başkanlık emri görevlerini şu şekilde belirlemektedir: - işlerin; en iyi şekilde yapabilmeleri için, dinf çerçeveleri sürekli düzenlenme işini, üstlenmek. yükümlülüğünü '. II. DlN ŞÜRASI 1EBLİG VE MÜZAKERELERİ 580 - Dinf konularda bilgi sahibi olmak isteyenler ile vaiz ve imam-hatiplerin faydalanaseminerler düzenlemek ve hizmetiçi kurslar açmak, bileceği programlar hazırlamak, fıkrf - Dinf söylem yöntemi, içerik ve bulunmak, kalıp olarak ıslah, etkinleştirme ve geliştirmesine katkıda - Dinf çerçeveleri, İslami ilimler alanında, İslam dinf ve kutsal kitabının çağrı da bugibi toplumsal meseleleri akılcılıkla ele alacak şekilde bünyelerini güçlendirebilecek şekilde dinf bilgi ve yöntemlerle donatmak. lunduğu Yüksek Enstitüsünün görevi, dini söylemi, ıslah ve aydınlatmayı amaçlamaktadır. Bu hedefleri gerçekleştirmek üzere tüm Tunus vilayetlerinde günlük ve haftalık programlar uygulanmaktadır. Bu da Al-Zeytune Üniversitesi'nden hoca, şeyh ve alimierin denetiminde yapılmaktadır. Bu yetiştirme (donatma) karşılaşmalarında, İsHim ilimleri ile ilgili meselclerle toplumsal sorunları ve ortaya çıkan davaları ele alıyoruz. Tüm bunlar, dinf söylemin gerçek köklülüğünü muhafaza etmekle birlikte, yeniliğe ve çağdaşlığa da ayak uydurmasını sağlamak içindir. İşte dinf söylemi ıslah ve aydınlatmak­ tan kasdımız budur. Tunus Şeriat Size teşekkürler ve Allah 'ın selamı ve rahmeti üzerinizde olsun.