Karanlığın içinden haykırış: Suriyeli kadınlar rejim

advertisement
Karanlığın içinden haykırış: Suriyeli
kadınlar rejim hapishanelerinde
yüzleştikleri dehşeti anlattı
Esed rejiminin hapishanelerinde kadınlar dövülüyor, toplu tecavüze uğruyor ve filme
alınan görüntüleri ailesine gösterilmekle tehdit ediliyor.
05.09.2017 / 17:07
Suriyeli avukatlar ve doktorlar tarafından kurulan "İnsan Hakları İçin Avukatlar ve
Doktorlar" örgütü, Suriye'de rejim hapishanelerinde işkence gören kadınların maruz
kaldıkları ihlalleri raporladı.
Rapora göre, Zahira (gerçek ismi değil), 2013’te Şam’daki bir kenar mahallesindeki iş
yerinde tutuklandığında 45 yaşındaydı. El Mezze Askeri Havalimanı’na erişir erişmez
üzerindeki elbiseleri çıkartılarak arandı, bir yatağa bağlandı ve beş asker tarafından
toplu tecavüze uğradı.
Sonraki 14 gün boyunca tekrar ve tekrar tecavüze uğramıştı veya tecavüzle tehdit
edilmişti.
Cinsel olarak tacize uğradığı bir sorgu sırasında, bir asker olanları kayıt altına aldı ve
kendisini bunları ailesine ve topluma göstermekle tehdit etti.
Beş aylık bir rotada tesisten tesise götürüldü, sürekli devam eden acımasız cinsel
şiddete ek olarak Zahira sürekli olarak dövüldü. Bir seferinde elektrik akımına maruz
kaldı ve hava hortumuyla dövüldü; diğerinde ise bir saat boyunca baş aşağı bağlandı
ve yüzüne vuruldu.
Hikayesini okumak kolay değil El Mezze’deki sorgular arasında bir metreye bir metreden daha büyük olmayan bir
hücrede, güneş ışığı olmaksızın hücre tecridinde tutuldu.
Askeri İstihbarat Şubesi 235’te, üç metreye dört metrelik bir hücrede diğer 48 kadınla
beraber yatmıştı, öylesine sıkışıktı ki mahkumlar vardiyalı uyumak zorunda kalıyordu.
Her 12 saatte bir tuvaleti kullanmalarına ve 40 günde bir yıkanmalarına izin
veriliyordu.
Zahira, kötü bir şöhrete sahip olan Adra Hapishanesi’nden yalnızca şartlar sağlığını
çok şiddetli etkileyip bilincini kaybettiğinde ve hastaneye götürüldüğünde, kendisini
tutuklayanlar onu öldürdüklerinden korktuğu zaman serbest bırakıldı.
Bir sağlık kurumuna vardığında, doktorlar onda hepatit, zatürree ve anemi olduğunu
keşfetti. Hastanede, sürekli tecavüz edilmesinin sebep olduğu idrar tutamama
rahatsızlığı nedeniyle yapılan ameliyatlardan dolayı dört ay boyunca kalmak zorunda
kaldı.
Bu kadının hikayesini okumak kolay değil. Onun başından geçenleri tecrübe edinmek
çoğumuzun idrakinin ötesinde.
Ama Zahira ve düzinelerce diğer cesur kadın, onlara Beşar Esed’in hapishanelerinde
ne olduğunu Suriyeli doktorların ve avukatların kurduğu bir derneğin yetkililerine
anlattı. Hükümetin, eşinin muhaliflere sağlık desteği verdiğinden şüphelendiği için tutuklanan
hamile kadın, koridorlar boyunca sürüklenen ölü bedenleri görüşünü, onları kan revan
içinde terk edişini anlatıyor. İşkence uğrayanların çığlıkları hala aklından çıkmıyor.
Başka bir eski mahkum, zifiri karanlık bir hücrede ölü bir bedenle altı gün kalışını
anlattı. Bir jilet de bilerek orada bırakılmıştı ve onu kendisini öldürmeye çalışmak için
kullanmıştı.
Gözaltının fiziksel ve ruhsal izleri, bu kadınlara geride kalan hayatları boyunca etki
edecek. Çoğu utangaç hissediyor ve aileleri ile topluluklarla olan ilişkileri, cinsel saldırı
ve tecavüzle iliştirildikleri damgası yüzünden değişti. Yasal yollardan hak aramak mümkün değil
Onların umudu, Esed’in tutuklama merkezlerinde neler olduğuna bir ışık tutmanın,
suçluların cezalandırılmasında bir parça etkisi olması.
Onların şahitliği ayrıca; Suriye rejiminin, polisinin ve ordusunun olası savaş suçu
davalarında yaptıklarından sorumlu tutulabileceği anlamına geliyor.
Gaziantep’teki bir beyin cerrahı ve Suriyeli avukatlar tarafından kurulan "Lawyers and
Doctors for Human Rights"ın (İnsan Hakları İçin Avukatlar ve Doktorlar) kurucu
üyelerinden olan biri “Uluslararası avukatlar, bunun sahip olduğumuz en güçlü delil
olabileceğini söylüyor.’’ diyor.
“Bu, insanlığa karşı bu suçlara yönelik adaleti elde etmek için en iyi fırsatlarımızdan
biri.’’
Şimdiye kadar Suriye’nin karmaşık sekiz yıllık savaşındaki herhangi bir kurban için
yasal çare yolu oldukça az olmuştur. Onlara açılan bazı yollar var. "Pes ettim. BM Güvenlik Konseyi adalet istemiyor"
Seçkin bir uluslararası savaş suçları savcısı olan Carla del Ponte, bu ayın başında
BM’deki görevinden ayrıldı çünkü onun suçluları sorumlu tutmadaki yetersizliğinden
dolayı oldukça hayal kırıklığına uğramıştı.
Medyaya istifa ettiği ortaya çıkarıldığında “Pes ettim. Güvenlik Konseyi’ndeki devletler
adalet istemiyor.’’ dedi.
Güvenlik Konseyi’nin, Ruanda ve Yugoslavya çatışmalarındakilere benzer bir
mahkemeyi görevlendirmesi gerektiğini söyledi, bu karar Esed hükümetinin ana
destekçisi olan daimi üye Rusya tarafından veto edildi.
Ponte, binlerce röportaj ve Suriye’nin tüm kesimlerinde işlenmiş olabilecek savaş
suçlarının belgelenmesine rağmen, çalışmanın mahkeme olmaksızın anlamsız olduğu
ekledi. Suriye’deki savaş suçu suçlularını sayan savcı “Kesin olarak hiçbir başarımız yok.”
dedi. “Beş yıldır duvarlara karşı koşuşturduk.’’ diyor.
İspanya mahkemelerinde bir umut
Mart ayında, İspanyol bir mahkeme 43 yaşındaki kamyon sürücüsünün Suriye
hükümetinin ellerinde işkence görüp öldürülmesi olayını dinlemeyi kabul etti. Çünkü
adamın İspanya vatandaşı olan kız kardeşi davacıydı.
Uluslararası hukuk altında, insanlığa karşı herhangi bir yerde işlenen suçların
mağdurları, mağdur olarak ilişkilendiriliyor. Bu yüzden İspanyol mahkemesinin
dinleme kararı, yüksek seviyedeki Suriyeli yetkilileri yargılama ihtimali için önemli bir
işaret olarak görüldü.
Davayı açan Madrid temelli yasal avukat grubu olan Guernica 37 Uluslararası Adalet
Odası, bir beyanda bunun ‘’özellikle mahkemelerin, -Esed rejimi tarafından işletilenyasadışı tutuklama merkezlerinde binlerce sivile işkence edilmesini ve onların
öldürülmesini incelemesinin önünü açacağını’’ söyledi.
Bu aynı zamanda, şikayette adı geçen dokuz Suriyeli yetkili için uluslararası tutuklama
kararının konu edilebileceği anlamına geliyor. Yani tutuklanmaları ele alınabilir veya
yurtdışına seyahat edelerse suçlanabilirler.
İspanya’daki süreçten umutlu olan, Almanya’da ikamet ediyor olan Suriyeli mağdurlar
ve sağ kalan kişiler, Avrupa Anayasal ve İnsan Hakları Merkezi’nin (ECCHR) bir
soruşturmasına dayanarak bir dava açtı. Bu, farklı türden bir durumu temsil ediyor; evrensel yargı kavramına dayanan,
suçlamaların şiddeti sebebiyle devletlerin suçların nerede işlendiği göz önünde
bulundurulmaksızın suçlanan kişiye suçlu hükmü vermesine izin veren bir durum.
Geçtiğimiz altı yıl boyunca 65.000 bin insanın Suriye rejimi hapishanelerinde öldüğü
söyleniyor ve binlercesi ise hapishanede iğrenç muameleye maruz kaldı. LDHR’in aktivistleri, işkencenin işaretlerinin ve belirtilerinin nasıl anlaşılacağı ve
belgeleneceği hakkında BM’nin kabul ettiği metodoloji olan İstanbul Protokolü'ne
uydu, bu yüzden belgeleme mahkemede geçerli bir kanıt olarak iş görebilir.
Bulgularının gelecekteki aynı temellere kurulan davalarda delil olarak iş görebileceği
hakkında umutlular. Bir LDHR doktoru, “Bu raporu derlemeye koyulduğumuzda korkunç hikayelerle
seçilebilecek birçok kadın vardı.’’ dedi.
“Savaş süresince sıklıkla güçsüz hissettim. Bu tarihimizi belgelemektir, ne kadar
korkunç da olsa, ve muhtemelen Suriye halkının biraz adalet elde edebileceği tek yol.’’ Kaynak: Mepa News
'Suriyeli kadınlar' denildiğinde sizin aklınıza ne geliyor?
© 2015 Mepa News Tüm Hakları Saklıdır!
Kaynak Gösterilmeden Alıntı Yapılamaz!
Tasarım ve Yazılım: Mepanews
Download