– — ˜ ™ – — ˜ ™ – — ˜ ™

advertisement
ZEVZENÎ, Abdullah b. Muhammed
X, 51-52), 1859’da Delhi’de ilk baskýsý yapýlmýþtýr. Zevk’in þiirleri deðiþik kiþiler tarafýndan derlenerek Dîvân-ý ¬evš (Delhi 1859, 1279/1862; nþr. M. Hüseyin Âzâd,
Lahore 1890; Leknev 1923) ve Külliyyât-ý
¬evš (nþr. Tenvîr Ahmed Alevî, I-II, Lahor
1967) adýyla defalarca neþredilmiþtir. Kaynaklarda Zevk’in “Nâme-i Cânsûz” adlý 500
beyitlik tamamlanmamýþ bir mesnevisinden söz edilmektedir, fakat bu eser de
1857 ayaklanmasýnýn ardýndan kaybolmuþtur (Râm Babû Saksena, s. 155).
BÝBLÝYOGRAFYA :
Muhammed Ýbrâhim Zevk, Külliyyât-ý ¬evš
(der. Tenvîr Ahmed Alevî), Lahor 1967, tür.yer.;
ayrýca bk. derleyenin giriþi, I, 1-48; M. Hüseyin
Âzâd, Âb-ý ¥ayât, Mîrpûr, ts. (Âzâd Keþmir), s.
531-589; Râm Babû Saksena, A History of Urdu
Literature, Allahâbâd 1940, s. 155; Tenvîr Ahmed Alevî, “Cevk kî Kasîde Nigârî”, Urdû Æa½îde
Nigârî (der. Ümm-i Hânî Eþref), Aligarh 1982, s.
186-237; Muhammad Sadiq, A History of Urdu
Literature, Delhi 1984, s. 229-237; Mahmûd Birelvî, MuÅta½ar TârîÅ-i Edeb-i Urdû, Lahor 1985, s.
146-147; Selîm Ahter, Urdû Edeb kî MuÅta½ar
Terîn TârîÅ, Lahor 1986, s. 182-184; Tebessüm
Kâþmîrî, Urdû Edeb kî TârîÅ: Ýbtidâ sey 1857
tak, Lahor 2003, s. 675-687; Nûrülhasan Nakvî,
TârîÅ-i Edeb-i Urdû, Aligarh 2008, s. 118-119;
M. Þefî‘ Lahorî, “Dhawk”, EI 2 (Ýng.), II, 221-222;
a.mlf., “Cavk”, UDMÝ, X, 50-54; “Zauq, Sheikh
Muhammad Ibrahim”, Encyclopaedia of Muslim Biography: India, Pakistan, Bangladesh (ed.
N. Kr. Singh), New Delhi 2001, V, 517-518; Choudhri Mohammed Naim, “Dhawq, Ibrahým”, The
Encyclopaedia of Islam Three, Leiden 2011, fas.
3, s. 145-147.
ÿHalil Toker
–
—
ZEVVÂK
˜
(bk. ÇAÞNÝGÎR).
–
™
—
ZEVVÂRE CUMA CAMÝÝ
˜
Ýran’da
XII. yüzyýlýn ilk yarýsýnda
inþa edilen cami.
raylar ve ribâtlarda sýkça rastlanan dört
eyvanlý avlu þemasýnýn bir araya getirilmesinden meydana gelmiþtir. Sivil mimaride yaygýn biçimde kullanýlan bu planýn ilk
defa Zevvâre’de mükemmel þekilde uygulanmasýnýn ardýndan ayný plan daha eski
tarihlerde yapýlmýþ olan diðer Selçuklu camilerinde ele alýnarak bu camiler dört eyvanlý avlu planýna uygun biçime sokulmuþtur. Bu eserlerin baþýnda Zevvâre’ye çok
yakýn olan Erdistan ve Ýsfahan cuma camileri gelir. Zevvâre Cuma Camii’nin plan
þemasý bu coðrafyadaki cami mimarisinin geleneksel planý olarak devam etmiþtir. Özellikle tezyinata yönelik malzemelerdeki deðiþikliklere ve yardýmcý mimari elemanlardaki farklýlýklara raðmen ana
plan þemasý deðiþmeden mevcudiyetini korumuþtur. Bu durum, Ýran coðrafyasýyla
yakýn temas halinde bulunan Orta Asya
ve Hindistan Ýslâm coðrafyasýnda da kendisini göstermiþ, bu þemaya uygun eserler yapýlmýþtýr.
Kûfî kitâbesinden 530’da (1136) tamamlandýðý anlaþýlan camide tuðla ve alçý malzeme kullanýlmýþ olup süslemede geniþ ölçüde stukodan faydalanýlmýþtýr. Ayrýca minarenin özgün kýsmýnda yer alan çini kalýntýlarý tezyinatta çinilerden de yararlanýldýðýný göstermektedir. Cami, merkezî
bir avlu ve bu avluya açýlan dört eyvanla
birlikte eyvanlarýn arasýndaki revaklar ve
mihrap önü kubbeli mekândan oluþmaktadýr. Ana ibadet mekâný eyvanlarýn en geniþi ve yükseði olan kýble eyvaný arkasýnda yer almakta ve bu mekâna saðlý sollu
baðlanan kanatlardan meydana gelmektedir. Caminin merkezî bölümünü teþkil
eden mihrap önü mekâný geniþ kare plana sahip olup üzeri 7,45 m. çapýnda tuðla
bir kubbeyle örtülüdür. Kare mekândan
kubbeye geçiþ köþelerdeki yonca tromplarla saðlanmýþ ve bu kýsým üzerinde sivri kemerli onaltýgen bir kasnak yer almýþ-
™
Orta Ýran’da Zevvâre þehrinde yaptýrýlmýþtýr. Selçuklu cami mimarisinde plan açýsýndan önemli bir geliþmeye iþaret etmekte olup Ýran cami mimarisinde olduðu kadar Orta Asya ve Hindistan camileri üzerinde derin etkileri bulunan, bu bölgelerin
cami mimarisinin temelini teþkil eden dört
eyvanlý cami planýnýn ilk örneðidir. Zevvâre Cuma Camii’nde vurgulanan dört eyvanlý ve mihrap önü kubbeli plan tipi, daha önceki camilerde ele alýnan ortada merkezî kubbeli bir mihrap önü mekâný ve bu
mekâna baðlanan mekânlardan oluþan
plan ile, önceleri medreseler, kervansa-
Zevvâre
Cuma Camii’nin
yýkýk minaresi
týr. Mihrap önü mekânýn yanlarýnda bulunan kanatlar mihrap duvarýna paralel üçer
neften oluþur. Dýþarýdan gayet sade görünen caminin ana ibadet mekânýnýn önemi yüksek merkezî kubbeyle belirtilirken
içeride duvarlar üzerinde yer alan kitâbe
þeridi ve tuðla süslemelerle deðiþik bir
görüntü elde edilmiþtir. Zengin alçý tezyinatýyla göz dolduran mihrap 551 (1156)
yýlýnda tamamlanmýþtýr. Selçuklu mimari
tezyinatýnýn an‘anevî hususiyetlerini gösteren bu süsleme biçimi devrinin en güzel
örnekleri arasýnda gösterilmektedir. Caminin taban bölümüne kadar yýkýlmýþ olan
minaresi külliyenin kuzeybatý tarafýnda bulunmakta, fîrûze ve turkuaz rengi sýrlý çini
kalýntýlarýna sahip olduðundan bu tip çinilerle zengin biçimde tezyin edildiði intibaýný vermektedir.
BÝBLÝYOGRAFYA :
Oktay Aslanapa, Türk Sanatý, Ýstanbul 1972, I,
58-59; Nosratallah Meshkati, A List of the Historical Sites and Ancient Monuments of Iran (H. A.
S. Pessyan), [baský yeri ve tarihi yok], s. 59-60; A.
Godard, “Ardistan Et Zaware”, Athår-é œrån, I,
Paris 1936, s. 285-309.
ÿA. Engin Beksaç
–
Ebû Muhammed Abdullåh b. Muhammed
b. Yûsuf el-Abdelekånî ez-Zevzenî
(ö. 431/1040)
˜
Zevvâre Cuma Camii – Ýran
—
ZEVZENÎ, Abdullah b. Muhammed
( ‫א"! א‬#$ )
Hamâsetü’z-zurefâ. adlý
þiir antolojisiyle tanýnan þair.
™
IV. (X.) yüzyýlýn sonlarýnda Nîþâbur’a
baðlý Zevzen’de (Zûzen) doðdu. Hayatý ve
uzun zaman unutulmuþ olan eseri hakkýnda kaynaklarda pek az bilgi bulunmaktadýr. Onun kültürlü bir aileden geldiði,
âlim, edip ve þair olarak bilinen babasýnýn
özellikle hadisle uðraþtýðý nakledilir. ¥amâse’nin beþ yerinde þiirini zikrettiði babasýnýn kendisinin yetiþmesinde önemli
katkýlarý vardýr. Zevzenî’nin devrin ilim ve
sanat merkezi olan Nîþâbur’un ileri gelenleriyle iyi iliþkiler kurmasý daha sonra tah311
ZEVZENÎ, Abdullah b. Muhammed
siline burada devam ettiðini gösterir (Çetin, Ab† Muhammad £Abdullåh, s. 34-35).
Boyu “2 arþýný geçmeyen” Zevzenî zayýf
hoþsohbet ve sevimli bir insandý. Döneminin siyaset ve devlet adamlarýyla iyi geçirdiði hem eserinden hem de kendisinden
bahseden kaynaklardan anlaþýlmaktadýr.
Onun kaleme aldýðý eser bilgisinin geniþliðini ve hadisle uðraþtýðý hususundaki kayýtlarý ispatlamaktadýr (a.g.e., s. 41). Zevzenî, Kütübî’ye göre Selçuklular’ýn Horasan’ý ele geçirmesinin ardýndan 431 (1040)
yýlýnda vefat etmiþtir (Fevâtü’l-Vefeyât, II,
495).
Zevzenî’nin tam adý ¥amâsetü’¾-¾urefâß min eþ£âri’l-mu¼de¦în ve’l-šudemâß olan eseri, Câhiliye devrinden baþlayarak kendisinin yaþadýðý V. (XI.) yüzyýlýn
ilk yarýsýna kadar Arap edebiyatýndan seçilip konularýna göre tasnif edilen 1500
parça þiirden meydana gelir. Seçilen þiirler Endülüs’e kadar uzanan bir yelpazeye
sahiptir. Bunlarýn bir bölümü önemli þairlerin divanlarýndan alýnmýþ, bir bölümü de
müellifin çaðdaþý olan þairlerden derlenmiþtir. Eserde eski þairlerden az þiir aldýðý, kendi çaðýna yaklaþtýkça þiirlerin arttýðý
göze çarpmaktadýr. Antolojinin büyük kýsmý Zevzenî’nin Nîþâbur emîrlerinin çocuklarýna okutmak için derlediði parçalardan,
diðerleri ise sohbetlerine serpiþtirdiði latifelerinden meydana gelmektedir (Çetin,
Ab† Muhammad £Abdullåh, s. 39). Kitap
önemine raðmen çaðdaþlarý tarafýndan
pek anýlmamýþtýr. ¥amâsetü’¾-¾urefâßdan bahseden tek kaynak Avfî’nin (ö. 629/
1232 [?]) Lübâbü’l-elbâb’ýdýr (IV, 6). Eserin bilinen yegâne nüshasý Ýstanbul Üniversitesi Kütüphanesi’nde kayýtlý olup (AY, nr.
1455), 779’da (1377) istinsah edilmiþtir. Bu
nüshadan ilk defa 1948 yýlýnda Hellmut
Ritter söz etmiþ, nakledilen þiirlerin sayýsýný belirtmiþ ve müellif hakkýnda bilgiler
aktarmýþtýr (Oriens, II/1 [1949], s. 262-265).
Daha sonra eser üzerine Nihad M. Çetin
doçentlik tezi hazýrlamýþ (bk. bibl.) ve ¥amâse’den epey miktarda þiiri Türkçe’ye
çevirmiþtir. N. M. Çetin’in Zevzenî ve eseriyle ilgili bir makalesi Ýzzet Hasan tarafýndan Arapça’ya çevrilmiþtir (bk. bibl.). Ebû
Temmâm ve Buhtürî’ye ait ¥amâse’lerin, özellikle de birincisinin yaygýn þöhretinin etkisi ¥amâsetü’¾-¾urefâßý gölgelemiþ olmalýdýr. Eserin önemli özelliklerinden biri Zevenî’nin çaðdaþlarýnýn þiirlerinden bol örnekler içermesidir. Öte yandan
müellifin, hayatýnýn son yýllarýnda Zevzen’de derlediði eserin hiciv ve mülah (latifeler) bölümlerindeki bazý þiirleri öðrencilerine okutmayýp antolojiye sonradan ilâve
etmiþ olmasý kuvvetle muhtemeldir.
312
¥amâsetü’¾-¾urefâß bir mukaddime
ile on bölümden meydana gelmektedir.
Zevzenî, kýsa mukaddimesinde Ebû Temmâm’ýn Kitâbü’l-¥amâse’sini lafýzlarýnýn
çoðu garîb olan ve bu yüzden mânalarý kolayca anlaþýlmayan þiirlerle doldurduðunu,
kendi döneminde ise daha sade þiirlere
raðbet edildiðini ve eserini bu sebeple derlediðini belirtmektedir (nþr. M. Cebbâr elMuaybid, I, 15). Bununla birlikte müellif
Ebû Temmâm’ýn eserindeki bölümlemeye baðlý kalmýþtýr. Bu bölümler “hamâse”
(kahramanlýk), “merâsî” (mersiyeler), “el-edeb
ve’l-hikme”, “el-kiber ve’l-meþîb” (yaþlýlýk ve
saçlarýn sakalýn aðarmasý), “en-nesîb ve’l-melâhî” (aþk ve eðlence), “hicâ” (hiciv), “medih”,
“el-azyâf ve’s-sehâ ve istinâu’l-ma‘rûf”
(misafirperverlik, cömertlik ve ihsanda bulunma), “sýfât” (tasvirler) ve “mülah” adýný taþýr.
Her bölümde þiirlerden sonra konuyla ilgili hadislere, sahâbe sözlerine, kýsa hikâyelere vb. mensur kýsýmlara yer verilmiþtir.
¥amâsetü’¾-¾urefâß, Muhammed Cebbâr el-Muaybid (I-II, Baðdad 1973), Halîl
Ýmrân Mansûr (Beyrut 2001) ve Muhammed Behiyyüddîn Sâlih (I-II, Beyrut 2003)
tarafýndan neþredilmiþtir.
BÝBLÝYOGRAFYA :
Abdullah b. Muhammed ez-Zevzenî, ¥amâsetü’¾-¾urefâß min eþ£âri’l-mu¼de¦¢n ve’l-šudemâß
(nþr. M. Cebbâr el-Muaybid), Baðdad 1973, I, 15;
ayrýca bk. neþredenin giriþi, I, 7-14; Ebû Mansûr
es-Seâlibî, Yetîmetü’d-dehr (nþr. M. Muhyiddin
Abdülhamîd), Kahire 1377/1957, IV, 449-450;
a.mlf., Tetimmetü’l-Yetîme (nþr. Abbas Ýkbâl), Tahran 1353/1934, II, 33, 34; Avfî, Lübâb, IV, 6; Kütübî, Fevâtü’l-Vefeyât (nþr. M. Muhyiddin Abdülhamîd), Kahire 1951, II, 495; Ziriklî, el-A£lâm,
IV, 266; H. Ritter, “Philologika, XIII: Arabische
Handschriften in Anatolien und Istanbul”, Oriens, II/1 (1949), s. 236-314; Nihad M. Çetin, Ab†
Muhammad £Abdallåh al-£Abdalakån¢ ve Kitåb ¥amasat a¾-æurafåß min Aþ£år al-Mu¼da¹¢n
wa’l-Qudamåß Adlý Eseri (doçentlik tezi, 1964),
ÝÜ Ed. Fak (ÝSAM Ktp., nr. 2084N); a.mlf., “Ebû
Muhammed .Abdullah b. Muhammed b. Yûsuf
el-.Abdelekânî ez-Zevzenî ve kitâbühû Hamâsetü’z-zurefâ, min eþ.âri’l-muhdeþîn ve’l-kudemâ,” (trc. Ýzzet Hasan), MMLADm., XLVI (1971),
s. 712-726; Cezzâr, MedâÅilü’l-müßellifîn, I, 613,
614.
ÿHalim Öznurhan
–
ZEVZENÎ, Hüseyin b. Ahmed
( ‫א‬% & )
—
Ebû Abdillâh Hüseyn
b. Ahmed ez-Zevzenî
(ö. 486/1093)
˜
Dil ve lugat âlimi.
™
Herat ve Nîþâbur arasýndaki Zevzen (Zûzen) þehrindendir. Kâtib Çelebi adýný Muhammed b. Ahmed, Corcî Zeydân ile Brockelmann, Hüseyin b. Ali b. Ahmed olarak
verirse de kendisine ait Kitâbü’l-Me½âdir’in eski bir nüshasýnýn baþýnda adý
yukarýda kaydedildiði þekilde geçer. Abdülgafir el-Fârisî, Zevzenî’nin nahiv, lugat
ve Arapça’da asrýnýn imamý, Ýbnü’l-Kýftî de
dil ve edebiyet ilimlerinde benzersiz olduðunu yazar. Zevzenî, Muallakat-ý Seb‘a üzerine yazdýðý þerh ile ilk Arapça-Farsça sözlüklerden olan Kitâbü’l-Me½âdir’i sayesinde þöhret kazanmýþtýr. Ali b. Zeyd elBeyhaký’nin, hocasý Ahmed b. Muhammed
el-Meydânî’den 516’da (1122) Kitâbü’lMe½âdir’i okuduðunu zikretmesi, eserin
çok erken dönemlerden itibaren dikkat
çektiðini ve ders kitabý olarak okutulduðunu göstermektedir (el-Me½âdir, neþredenin
giriþi, s. 25, 28). Ýbnü’l-Kýftî, Zevzenî’nin VI.
(XII.) yüzyýlda hayatta bulunduðunu kaydederken ona daha yakýn bir dönemde yaþayan Abdülgafir el-Fârisî 486 (1093) yýlýnda vefat ettiðini belirtir.
Eserleri. 1. Þer¼u’l-Mu£allašåti’s-seb£.
Nisbeten açýk ve kolay anlaþýlabilir ifadesi
yanýnda gereksiz bilgilerden arýndýrýlmýþ
olmasýndan dolayý büyük raðbet görmüþ
ve birçok defa basýlmýþtýr (Kalküta 1823,
1282/1865; Beyrut 1853; Kahire 1277, 1293,
1311, 1319, 1327, 1352; nþr. Muhammed
Abdülkadir Ahmed, Kahire 1407/1987; Ýskenderiye 1292; nþr. Muhammed Ali Hamdullah, Dýmaþk 1963, 1980; nþr. Muhammed Muhyiddin Abdülhamîd, Kahire, ts.).
Eserde yer alan Ýmruülkays b. Hucr’a ait
kasidenin þerhini Caussin de Perceval (Paris 1820), Lebîd b. Rebîa’ya ait kasidenin
þerhini de Silvestre de Sacy (Paris 1816)
Fransýzca tercümesiyle birlikte yayýmlamýþtýr. J. A. Vullers de Tarafe b. Abd’in
kasidesinin þerhini Latince tercümesiyle,
Hâris b. Hillize’ye ait kasidenin þerhini ve
Ebü’l-Alâ el-Maarrî’ye ait iki kasideyi Latince çevirileri ve açýklamalarla neþretmiþtir.
Neylü’l-ereb fî þer¼i Mu£allašåti’l-£Arab
adýyla da basýlan eser (Kahire 1328) Muhammed Ýbrâhim Selîm tarafýndan, Hatîb
et-Tebrîzî’nin þerhinde bu yedi kaside ile
birlikte yer alan Meymûn b. Kays el-A‘þâ
el-Ekber, Nâbiga ez-Zübyânî ve Abîd b.
Ebras’ýn kasideleri de eklenerek yayýmlanmýþtýr (Kahire 1414/1993). 2. Kitâbü’l-Me½âdir. Yalnýz Arapça masdarlarýn Farsça
karþýlýklarýný ihtiva eder. Mukaddimede belirttiðine göre müellif Kur’an’da geçen,
hadislerde sýkça kullanýlan ve meþhur divanlarda bulunan kelimeleri esas almýþtýr.
Ancak “meþhur divanlar”la hangi eserlerin
kastedildiði bilinmemektedir. Kolay ezberlenmesi amacýyla örneklere yer verilmeyerek hacmi küçük tutulan kitabýn tertibinde, dil ve lugat âlimi Ýshak b. Ýbrâhim
Download