Sorularlarisale.com "İşte bu istidada binaen, hayat-ı kalbî ve ruhîye medar olan marifet-i İlâhiye ve muhabbet-i Rabbâniye ve ubudiyet-i Sübhâniye ve marziyât-ı Rahmâniye,.." Marifet-i İlâhiye, muhabbet-i Rabbâniye, ubudiyet-i Sübhâniye, marziyât-ı Rahmâniye terkipleri ile birlikte izah eder misiniz? "Nasıl ki saatin saniyelerini sayan dairesi, dakikayı ve saati ve günleri sayan daireleri zâhiren birbirine benzer, fakat sür'atte birbirine muhaliftir. Öyle de insandaki cisim, nefis, kalb, ruh daireleri öyle mütefavittir. Meselâ, cismin bekası, hayatı, vücudu, bulunduğu bir gün, belki bir saat olduğu ve mazi ve müstakbeli mâdum ve meyyit bulunduğu halde, kalbin hazır günden çok gün evvel, çok gün sonraki zamana kadar daire-i vücudu ve hayatı geniştir. Ruhun hazır günden seneler evvel ve seneler sonraki bir daire-i azîme, daire-i hayatına ve vücuduna dahildir." "İşte bu istidada binaen, hayat-ı kalbî ve ruhîye medar olan marifeti İlâhiye ve muhabbet-i Rabbâniye ve ubudiyet-i Sübhâniye ve marziyât-ı Rahmâniye cihetiyle, bu dünyadaki fâni ömür, bâki bir ömrü tazammun eder ve ebedî ve bâki bir ömrü intaç eder ve bâki ve lâyemut bir ömür hükmüne geçer." "Evet, Bâkî-i Hakikînin muhabbet, marifet, rızası yolunda bir saniye, bir senedir. Eğer Onun yolunda olmazsa, bir sene bir saniyedir. Belki Onun yolunda bir saniye lâyemuttur, çok senelerdir. Ve dünya cihetinde ehl-i gafletin yüz senesi bir saniye hükmüne geçer."(1) İnsanın mahiyetinde bulunan maddi ve manevi duyguların etki alanları muhteliftir. Ceset maddi olduğu için etki alanı sadece bulunduğu andır, onun için geçmiş ve gelecek ölüdür, yani bu zaman dilimlerine etki edemez. Ama kalp nurani bir duygu olduğu için, dairesi yani etki alanı cesede göre daha geniştir. Geçmişe gidip hüzünlenir, geleceğe varıp endişelenebilir. Ruh tam nurani bir mahiyette olduğu için, artık zamanın kayıt ve kısıtlamaları ondan kalkıyor gibidir. Bu yüzden ruhun dairesi yani etki alanı en geniş ve en serbesttir. page 1 / 2 Allah’ın insana kalp ve ruhu bu kabiliyette vermesinin sebebi; marifet, muhabbet, rıza, ibadete mazhar olabilmesi içindir. Çünkü cesedin dar ve kısıtlı kabiliyeti bu vasıflara mukabil gelemez. Yani Allah, insana ruh ve kalbi kendini tanıyabilmemiz, sevebilmemiz, ibadet edip rızasını kazanabilmemiz için bu kabiliyette yaratmıştır. Ruh ve kalp bu incelik ve genişlikte olmamış olsa idi marifet, muhabbet, rıza, ibadete mazhar olabilmemiz imkansız olurdu. İbadet ruh ve kalp eksenli bir ameliyedir. Bu yüzden ibadet ile ruh ve kalbin doğrudan bir ilişkisi bulunuyor. Mesela, kalbi mecazi aşklar ile meşgul olan birisinin ceset ile yapmış olduğu namaz kalitesiz ve keyfiyetsizdir, hatta içi boş bir ibadettir. Bu yüzden ibadet ile kalp ve ruh arasında sıkı bir bağ vardır. (1) bk. Lem'alar, Üçüncü Lem'a. page 2 / 2 Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)