T.B.M.M. B : 49 17 . 12 . 1989 O:2 Sayın Bakan, dünyanın 7 harikasını görmeye gerek yok; çıkın sokaklara, milyonlarca ha­ rika göreceksiniz. Bağ-Kur emeklisinin aylığı 80 bin Türk Lirasıdır. Bu, insan onuruyla, insan haysiyetiyle oynamak, onu hiçe saymak, onunla alay etmektir. Kırıkkale Makine ve Kimya Fabrikalarına, gençliğini, varlığını, emeğini veren işçiler, ten­ sikat yoluyla işten atılmaya tabi tutuluyor, "30 yıllık işçiler bizdendir" mantığı ile işlerine de­ vam ettirilirken, diğer işçiler üzerinde partizanca bir baskı uygulayarak işten uzaklaştırılıyor, işçiler arasına düşmanlık ve nifak tohumları atılıyor. SEKA grevinden, Demir-Çelik grevinden, işçinin sırtından milyarları vuranları koruya­ cak, kol kanat gereceksiniz, millî gelirdeki payın yüzde 70'ini o insanlara aktaracaksınız, on­ dan sonra da kalkıp Türk-tş kongresinde, kardeşlikten, barıştan ve işçi ücretlerinin reel artışın­ dan bahsedeceksiniz, tşte o zaman "yuh" sesleriyle kürsüden indirilirsiniz. Kürsüye çıkma ce­ saretini kendinizde bulamayarak, toplantıyı terk edersiniz. Aslında bu yuhların, bu protestola­ rın muhatabı, ne Sayın Çelebi'dir, ne de Sayın Çalışma Bakanıdır. Ülkeyi bu duruma getiren, uzaktan kumanda ile Hükümeti yönetmeye kalkan; kurtuluşu, batan gemiyi terk etmekte bu­ lan, Cumhurbaşkanlığı koltuğuna oturan Turgut özal'dır. ERCAN VURALHAN (Ankara) — Ağzına alma. YAŞAR YILMAZ (Devamla) —r İşinize gelmedi herhalde; tabiî sizi de koruduğu için. KEREM GÜNEŞ (Kars) — Ne ilgisi var?.. AHMET KARAEVLt (Tekirdağ) — Alakası yok Yaşar. YAŞAR YILMAZ (Devamla) — Ülke yönetimi ciddiyet ister; ülkeyi yönetenler demokra­ siye, ulusumuza saygılı olmak mecburiyetindedirler. Uzaktan kumandalarla, hele hele televiz­ yonu telefon görenlerle, kanalizasyon borusunu su şebekesi görenlerle, Anayasanın dediğini değil demediklerini yapacağız diyenlerle bu ülke yönetilemez. Bu, Türk ulusuna hakarettir, de­ mokrasiye saygısızlıktır, rejimi hafife almaktır. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, işçi sizi yuhlarken, tepki gösterirken, ne istiyor­ du sizden? Yaklaşan yılbaşı gecesinde, hindisiyle, tatlısıyla, çoluk çocuğuyla... BAŞKAN — Sayın Yaşar Yılmaz, ben müşkül durumda kalacağım. Partinin iç işlerine ka­ rışmam, tamamen takdir sizindir, ben ikaz ettim; Sayın Cankurtaran, "Ben işimi bilirim" de­ di, zatı âliniz de "Ben işimi bilirim" dediniz, ben fazla mUdale edemem; fakat sizden sonra konuşacak olan Ömer Çiftçi Bey çıkacak ve "Ben 10 dakika konaşacağım, yazımı bitireceğim" diyecek... Beni müşkül durumda bırakacaksınız. YAŞAR YILMAZ (Devamla) — Çok az kaldı, bitiyor efendim. Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri, işçi sizi yuhlarken, tepki gösterirken ne istiyor­ du? Yaklaşan yılbaşı gecesinde çoluk çocuğuyla beraber siyah beyaz televizyonunun karşısında hindisiyle, tatlısıyla mutlu bir yılbaşı gecesi geçirmeyi, hastaneye başvurduğu zaman insan gibi karşılanmayı ve tedavi olmayı; mutfaktaki kadını bunaltan, çaresizliğe sürükleyen, zamları dur­ durmanızı, ILO kurallarına göre sendikal hak ve özgürlüklerine kavuşarak, patronun, hükü­ metin, işverenin gözüne bakmadan, kendi haklarını kendinin almasını; yüzde 21,75'lik bir des­ tekle iktidar koltuğunu ve Cumhurbaşkanlığı koltuğunu işgal edenlerin, seçime giderek, bu ma­ kamlardan indirilmesini ve kendi sorunlarını çözecek, bu doğal haklarını kendilerine verecek Sosyaldemokrat Halkçı Partinin iktidara getirilmesini istiyordu. (ANAP sıralarından "Hayal hayal" sesleri) Siz bu yasakları kaldırsanız da, kaldırmasanız da, bir gün bu yüce Meclisten, işçi üzerindeki bu baskılar, bu yasaklar kalkacaktır; ama, siz o zaman, bu Mecliste bu koltuk­ larda oturmayacaksınız. ' — 538 —