MAKRO GÖRÜNÜM Selim Çakır Emre Tekmen Başekonomist (selim.cakir@teb.com.tr) Ekonomist (emre.tekmen@teb.com.tr) 28 Mayıs 2010 GLOBAL DALGALANMALAR VE TÜRKİYE Global Görünüm Gelişmekte olan ekonomilerin ve gelişmiş Grafik 1: Sanayi Üretim Endeksi ülkelerin toparlanma hızlarındaki farklılık artık iyice belirgin hale geldi. Çin ABD ve euro bölgesinde sanayi üretimi Hindistan halen kriz öncesi seviyelerin altında seyrederken başta Çin olmak üzere G. Kore Hindistan ve Güney Kore gibi Asya Türkiye ülkelerinde ise sanayi üretimi kriz öncesi Euro bölgesi ABD seviyelerini önemli ölçüde aşmış durumda Japonya (Grafik 1). Türkiye’de ise sanayi üretimi kriz öncesi seviyesine yaklaşmakla beraber halen kriz öncesi seviyesinin altında Kaynak : BNPP, Ecowin. seyretmekte. Bu görünümüyle Türkiye’nin sanayi üretimi gelişmekte olan ülkelerin performansıyla gelişmiş ülkelerin performansının arasında bir yerde ama gelişmekte olan ülkelere daha yakın bir profil çiziyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin Grafik 2: Enflasyon (% y/y ) büyüme hızlarındaki farklılık kendisini enflasyonist baskılarda da belirgin şekilde gösteriyor (Grafik 2). ABD ve Avrupa’da deflasyon tehlikesi enflasyon tehlikesine kıyasla daha belirgin hale gelirken Çin’de enflasyonun sene ortasında %5 seviyesine yükselmesi büyük olasılık olarak gözüküyor. Enflasyona ilişkin resimde Türkiye gelişmekte olan ülkeler arasında önde yer alıyor ve aşağıda da tartışacağımız üzere Merkez Bankası’nın sene sonu enflasyon Kaynak : Ecowin. hedefini %2’nin üzerinde aşması önemli bir risk olarak karşımızda duruyor. Euro bölgesi ve ABD’de bu enflasyon görünümüyle faiz oranlarını uzun süre, kanımızca 2011 ortasına kadar artırmamaları önemli bir olasılık oluşturuyor. 14 Türkiye-gıda ve enerji hariç ABD-gıda ve enerji hariç Euro bölgesi-gıda ve enerji hariç Çin 12 10 8 6 4 2 0 -2 1 Nis-10 Eki-09 Oca-10 Nis-09 Tem-09 Eki-08 Oca-09 Nis-08 Tem-08 Eki-07 Oca-08 Nis-07 Tem-07 Eki-06 Oca-07 Nis-06 Tem-06 Eki-05 Oca-06 Nis-05 Tem-05 Eki-04 Oca-05 Nis-04 Tem-04 Oca-04 -4 Gelişmiş ülkelerde ve ABD’de Grafik 3: İşsizlik Oranı (% ) toparlanma euro bölgesine kıyasla çok daha belirgin bir şekilde seyrediyor. Bunda ABD’nin emek piyasasının ve ekonomisinin esnekliği iktisadi faaliyetteki toparlanmaya önemli ölçüde yardımcı oldu. Grafik 3’te de görüleceği üzere ABD şirketleri krizin başlamasıyla beraber hızla istihdamı azaltıp rekabetçi bir yapıya kavuşurken, euro bölgesinde, özellikle Almanya’da devlet desteğiyle suni olarak Kaynak : Reuters. düşük tutulan işsizlik oranı ve bunun yan etkisi olarak işsizlik oranındaki artış beklentileri euro bölgesinde tüketimin ertelenmesine ve düşük kalmasına yol açıyor. ABD’de ise istihdam ve tüketimdeki artış belirgin şekilde kendisini gösteriyor (Grafik 4). Diğer taraftan, çalışan sayısındaki artışa rağmen düşen gelir seviyesi ile emek piyasasına katılımların artması ABD’de işsizlik oranının düşmesine engel oluyor. Türkiye’nin ise euro bölgesine kıyasla daha esnek olan emek piyasası sayesinde işsizlik oranındaki görünümü daha çok ABD’ye yakınsıyor (Grafik 5). Bir başka deyişle krizle beraber önemli ölçüde artan işsizlik oranı, Türk şirketlerini yeniden rekabetçi hale getirerek ekonomideki canlanma ile birlikte gerilemeye başladı. Buna rağmen kanımızca Türkiye’de de ABD’de olduğu gibi, işsizlik oranının kriz öncesi seviyelerine gerilemesi uzun zaman alacak gibi görünüyor. Henüz işsizlik oranını 2001 krizi öncesi seviyelerine çekememişken yaşadığımız global kriz ile işsizlik seviyesi %12’lerde yeni bir platoya oturabilir. 16 11 Almanya (Sol) 15 Euro Bölgesi (Sol) 14 10 (Türkiye (Sağ) ABD (Sağ) 13 9 12 8 11 7 10 9 6 8 5 7 Nis-10 Eki-09 Oca-10 Nis-09 Tem-09 Eki-08 Oca-09 Nis-08 Tem-08 Eki-07 Oca-08 Nis-07 Tem-07 Eki-06 Oca-07 Nis-06 Tem-06 Eki-05 Oca-06 Nis-05 Eki 09 Tüketim (% 6 ay, sağ) Oca 10 Grafik 4: ABD İstihdamı ve Tüketim Tem-05 4 Oca-05 6 Grafik 5: Türkiye’de İşsizlik Oranı (%) 20 Toplam-Mev. Düz. Tarım dışı Mev. Düz. Toplam Tarım dışı 18 16 14 12 İstihdam (% 6 ay, sol) 10 Nis 09 Tem 09 Eki 08 Oca 09 Nis 08 Tem 08 Oca 08 Eki 07 Tem 07 Nis 07 Oca 07 Eki 06 Tem 06 Nis 06 Oca 06 Eki 05 Nis 05 Grafik 6: EUR/USD Tahminleri 1.50 1.41 1.46 1.44 1.40 Tahmin 1.35 1.33 1.30 1.22 1.16 1.20 1.08 1.10 1.00 1.04 1.00 0.90 Kaynak : BNPP. 2 Haz-11 Mar-11 Ara-10 Eyl-10 Haz-10 Mar-10 Ara-09 Eyl-09 0.80 Haz-09 ABD ve euro bölgesindeki gelişme farklılıkları ve euro’nun rezerv para imajının yaşanmakta olan sorunlar nedeniyle sekteye uğraması önümüzdeki dönemde euro’nun dolar karşısında değer kaybetmeye devam etmesine yol açabilir. Biz euro’nun 2011’in ilk çeyreğinde pariteye, yani 1 euro = 1 dolar seviyesine yaklaşacağını düşünüyoruz (Grafik 6). Kaynak: TÜİK. Mar-09 Kaynak: BNPP. Tem 05 Oca 05 8 Türkiye ekonomisi hızla toparlanırken Grafik 7: CDS Spreadleri global ekonominin ve Türkiye’nin karşı Daily QTRGV5YUSAC=, QGRGV5YUSAC=R, QPTGV5Y karşıya olduğu en önemli risk Avrupa ekonomisine ilişkin yaşanmakta olan belirsizlik ortamı. Krizle mücadele için harcamalarını artıran ve kriz sırasında gelirleri düşen Avrupa ülkeleri şimdi de bizim geçmişten yakınen bildiğimiz borç sürdürülebilirliği endişesini yaşıyor. Bu çerçevede bilindiği üzere AB, IMF destekli olarak önce Yunanistan’a sonra da diğer AB ülkelerini de kapsayacak bir mali yardım Q3 2009 Q4 2009 Q1 2010 Q2 2010 paketi açıkladı. Bu paketin piyasalarda Kaynak : Reuters. yarattığı olumlu havanın etkisi ise ne yazık ki kısa sürdü. Açıklanan önlemlere rağmen Yunanistan’ın CDS’leri ülkenin bir borç yeniden yapılandırmasına gitmesinin piyasalarca olası görüldüğünü gösteriyor. Diğer taraftan açıklanan önlemler ile Portekiz ve İspanya’nın CDS’lerinde bir iyileşme gözlemleniyor (Grafik 7). Yunanistan’ın programını büyük ölçüde uygulaması, yardım paketinin büyüklüğünün piyasalardan borçlanmasına gerek bırakmaması bölgedeki diğer ülkelere ve Yunanistan riski taşıyan bankalara bilançolarını düzeltmeleri için önemli bir zaman kazandırabilir. Bu zamanın iyi kullanılması krizin derinleşmemesi açısından çok önemli. 07/08/2009 - 09/06/2010 (LON) Price USD Line, QTRGV5YUSAC= 26/05/2010, 185.00 Line, QGRGV5YUSAC=R 26/05/2010, 791.99 Line, QPTGV5YUSAC=R 26/05/2010, 352.58 Line, QESGV5YUSAC=R 26/05/2010, 255.23 900 800 700 Yunanistan 600 500 400 Türkiye 300 Portekiz 200 100 .12 İspanya 17 01 16 01 16 02 16 01 16 04 18 01 16 01 16 01 16 04 17 01 Hem bütçe açığı hem de cari açığı yüksek olan ülkeler tahmin edileceği üzere en zor durumda olanlar. Aşağıdaki tablo ülkelerin bütçe açıklarını ve cari açıklarını göstermekte. Hem bütçe hem de cari açık veren ülkelerin borç sürdürülebilirliklerini sağlamaları ülkelerine olan güveni sürdürerek dış tasarrufları çekebilmelerine de bağlı. Diğer taraftan aynı ülkeler sabit kur rejimi ile ekonomilerini büyütmekte zorlanıyorlar. Bu ekonomilerin büyüyememesi hem bütçe açıklarının durumunu daha da kötüleştirirken bir yandan da zaten zor durumda olan finans ve şirketler kesiminin bilançolarını zorlayabilir. Rekabetçi hale gelebilmeleri ise uygulaması çok güç olan aşağı yönlü ücret ayarlamaları ile mümkün gözüküyor. Türkiye bu resimde özellikle yüksek büyüme hızı, düşük borç yükü ve bütçe açığı yönünden iyi gözükmekte. Diğer taraftan Türkiye’nin cari açığının yüksekliği dikkat çekiyor. Tablo 1: Mali ve Ekonomik Göstergeler Kamu Borç Bütçe Açığı Stoku / / GSYH (%) GSYH (%) Yunanistan İtalya Belçika Portekiz Fransa İngiltere İrlanda Almanya İspanya Türkiye 128.1 118.6 101.2 86.2 85.0 79.2 78.2 76.4 65.9 46.2 -9.6 -5.2 -5.8 -8.6 -7.1 -10.6 -11.7 -5.5 -10.0 -4.6 Cari Açık / GSYH (%) -10.0 -2.9 -0.6 -10.1 -2.6 -1.1 -1.6 5.9 -4.1 -4.8 GSYH Nominal GSYH Büyümesi (milyar USD) (%) -3.4 0.6 1.2 -0.3 1.4 1.9 -1.0 1.7 -0.7 6.5 Source: Eurostat, TEB. 3 325 2,121 472 226 2,669 2,223 216 3,333 1,425 694 Kişi Başına GSYH (USD) 29,060 35,231 43,354 21,185 42,415 35,721 48,578 40,679 30,960 9,950 Soruna kamu borcunun yanısıra özel sektör ve finans kesiminin borçluluğu açısından bakmakta da fayda var (Grafik 8). Kamu borç yükünü azaltırken ülkelerin büyümesi belli ölçüde hanehalkının ve şirketlerin borçlanabilme kapasitelerine bağlı. Yandaki grafik, bu açıdan bakıldığında Portekiz ve İspanya gibi ülkelerin karşı karşıya olduğu sorunlar hakkında daha iyi bir fikir veriyor. Portekiz ve İspanya’nın özel sektörlerinin ve hanehalklarının borçluluğu bu ülkelerin uzun süre düşük bir büyümeyle yaşamak durumunda kalabileceğini gösteriyor. Grafik 8: Sektörlere Göre Borçluluk (% GSYH) Hanehalkı Kamu Finans dışı şirketler 46.3 32.7 15.4 Kaynak : BNPP, TCMB. Bu açıdan bakıldığında Türkiye, gerek devletin, gerek şirketlerin, gerekse de hanehalkının düşük borçluluğu nedeniyle iyi konumda görünüyor. Türkiye kamu açığını azaltıp kendini borç sorunu yaşayan ülkelerden hızla ayrıştırabilirse özel sektör öncülüğünde yüksek büyüme hızlarını yakalayabilir. Bunun ön koşullarından biri enflasyonu kalıcı şekilde düşürebilmek ve kredilerin maliyetlerini düşürürken vadelerini uzatabilmek. Türkiye doğru makro politikalar uyguladığı takdirde kamu tasarruflarını artırırken büyümesinin finansmanını sağlayacak şekilde uzun vadeli dış tasarruflara da ulaşmaya devam edebilir. Grafik 9: 3 Ay LIBOR ve OIS Farkı (%) Dünya ekonomisini bir trene benzetecek olursak Türkiye artık tren giderken en çok sallanan son vagonlar arasında değil, kendisine orta vagonlar arasında bir yer buldu diyebiliriz. Ancak Türkiye yine de tren nereye giderse oraya, yani dünya ekonomisinin yönüne doğru hareket etmek durumunda. Biz baz senaryomuzda global ekonomiye ilişkin endişelerin yer yer baş göstereceği ama global ekonominin toparlanmaya devam edeceği, Kaynak : Ecowin Avrupa’nın gecikmeli de olsa doğru kararları alacağı, Türkiye’nin de büyümesine azalan hızda da olsa devam edeceği varsayımıyla hareket ediyoruz. Bununla beraber, risk algılamasının önemli bir göstergesi olan Libor-OIS spreadindeki gelişmeleri de yakından izlemekte fayda görüyoruz (Grafik 9). Türkiye’nin ekonomik görünümü Ekonomik veriler Türkiye’nin yılın ilk çeyreğinde güçlü bir büyüme hızı yakaladığına işaret ediyor. Biz yılın ilk çeyreğinde büyüme hızının yıllık bazda %14 (çeyrek bazında ise %1.5) civarında olmasını öngörüyoruz (Grafik 10). Bu rakamın biraz üzerinde bir büyüme hızı da bizi şaşırtmayacaktır. Öncü veriler ikinci çeyrekte de büyüme hızının kuvvetli seyrettiğine işaret ediyor. Bankacılık sistemi güçlü sermaye yapısıyla büyümeyi desteklemeye devam ediyor. Sene başından bu yana TL krediler yıllık bazda %24 büyümüş durumda (Tablo 2). ETTE tüketim endeksi (Grafik 12), güven endeksleri, dolaylı vergiler ekonomideki güçlü 4 Grafik 10: GSYH Büyümesi (% y/y) 20 Grafik 11: GSYH Büyümesi (% q/q) 8 13.7 15 6.0 10 6.5 3.8 5 6,6 6 8.5 4 1.9 -2.9 2 0 2,7 2,3 0,8 1,5 0,8 0,2 0,1 0 -7.7 -2 -4.7 Net İhracat Stok Değişimi Özel Sektör Yatırımı Devlet Harcama ve Yatırımı Hanehalkı Tüketimi GSYH -6 -5,2 Eyl 10 Ara 10 2009 Ara-09 Eyl-09 Haz-09 Ara-08 2010 Ara-10 (t) Haz 10 Eyl-10 (t) Mar 10 Haz-10 (t) Ara 09 Mar-10 (t) Eyl 09 Kaynak: TÜİK, TEB. Tablo 2: TL Cinsi Mevduat ve Kredi Hacmi (Milyar TL) Grafik 12: ETTE Tüketim Endeksi 14.05.2010 % Değ. (Yıllık.) Kaynak: BDDK. 10 5 0 Nis.10 Şub.10 Eki.09 Ara.09 Ağu.09 -5 Haz.09 24 26 31 31 -4 30 63 13 22 31 26 16 Nis.09 285,2 140,3 102,8 49,5 4,3 42,3 6,7 37,4 145,0 40,9 28,4 75,8 Şub.09 262,3 128,2 92,4 44,5 4,3 38,1 5,5 35,8 134,1 36,7 25,9 71,4 Eki.08 249,8 122,0 87,1 41,4 4,5 36,2 5,0 34,8 127,8 35,8 22,0 70,0 15 Ara.08 Toplam TL Krediler Tüketici Kredileri ve Kredi Kartları Tüketici Kredileri Konut Araba İhtiyaç Diğer Kredi Kartı Ticari Krediler Taksitli Ticari Krediler Spot Krediler Diğer 20 Ağu.08 20 17 21 -9 29 31 Nis.08 342,4 210,8 84,4 14,9 69,4 47,2 Haz.08 318,7 198,1 78,3 15,5 62,8 42,4 Ağu.07 31.12.2009 294,2 189,5 66,1 12,5 53,6 38,6 Haz.07 30.09.2009 Toplam TL Mevduat Tasarruf Mevduati Ticari Mevduat Vadesiz Vadeli Diğer Mevduat Şub.08 Haz 09 Kaynak: TÜİK, TEB. Eki.07 Mar 09 Eyl-08 -25 Mar-09 -7,0 -8 Haz-08 -20 Mar-08 -14.5 -15 -1,2 -4 Ara.07 -5 -10 -0,4 Kaynak: TCMB. Grafik 13: Reel Kesim Güven Endeksi Grafik 14: Kapasite Kullanım Oranı (%) 160 85 Kapasite Kullanım Oranı 140 80 Kapasite Kullanım Oranı -Mev. Düz. 120 75 100 70 80 60 Yeni siparişler 65 40 Reel kesim güven endeksi 60 May-07 İhracat siparişi beklentisi 55 Kaynak: TCMB. May 10 Mar 10 Oca 10 Eyl 09 Kas 09 Tem 09 May 09 Mar 09 Kas 08 Oca 09 Eyl 08 Tem 08 Mar 08 May 08 Oca 08 Eyl 07 Kas 07 Tem 07 May 07 Mar 07 Oca 07 Mar-10 May-10 Oca-10 Eyl-09 Kas-09 Tem-09 Mar-09 May-09 Oca-09 Eyl-08 Kas-08 Tem-08 Mar-08 May-08 Oca-08 Eyl-07 Kas-07 Tem-07 Mar-07 Oca-07 20 Kaynak: TCMB. toparlanmaya işaret ederken işsizlik oranı mevsimsel etkilerden arındırıldığında azalmaya devam ediyor. Reel kesim güven endeksi Mayıs ayında gerilemesine rağmen halen kriz öncesi seviyesinin üzerinde seyretmekte (Grafik 13). Kapasite kullanım oranı ise Mart ayında yaptığı sıçramanın ertesinde Nisan ayında da %73,4 seviyesine yükseldi ve kriz öncesi olan %75-80 seviyelerine yaklaştı (Grafik 14). Kapasite kullanım oranının alt endekslerindeki (metalik olmayan mineral ürünler imalatı ve mobilya sektörü) gelişmeler inşaat sektörünün toparlanmada bir rol oynadığını gösterirken ihracatı dayalı sektörlerin toparlanma hızında bir yavaşlama gözlemleniyor. Bu çerçevede 2010 yılı büyümesinin %6,5 seviyesinde gerçekleşmesini bekliyoruz. Bu tahminimizde yılın ikinci yarısında çeyrekler bazında büyüme hızının yavaşladığı bir büyüme profili var. Bu yavaşlamayı ise piyasalarda yaşanmakta olan volatilitenin ve Avrupa piyasasındaki durgunluğun ödemeler dengesine ve Türkiye ekonomisine olumsuz etkileri, 5 Merkez Bankası’nın yılın ikinci yarısında faiz artırmaya başlaması, kamunun borçlanma ihtiyacının özel sektörün borçlanması üzerinde baskı oluşturmaya başlaması, stok üretiminin yavaşlaması gibi varsayımlar var. Türkiye’nin %6’dan daha düşük bir büyüme hızı yakalaması ancak yılın ikinci yarısında çeyrekler bazında küçülme yaşanırsa olabilir. Bu da kanımızca global risk algılamasının çok yükselmesi ve global ekonominin yeniden durgunluğa yöneldiği bir senaryoda mümkün olabilir. Diğer taraftan Türkiye’nin kredi notunun yükseltilmesi, global risk algılamasının düşmesi ve Türkiye’nin artan oranda dış sermaye çekmeye başlaması gibi senaryolarda ise %6,5’in de üzerinde bir büyüme hızı görmek mümkün olabilir. Biz baz senaryomuza kıyasla aşağı ve yukarı yönlü riskleri bu aşamada dengeli görüyoruz. Eski dost kapımızda: cari açık Mart ayı sonu itibariyle cari açığımız 10 Tablo 3: Dış Finansman (Milyar USD) milyar dolar seviyesine yükseldi (Tablo 3). 2010 2009 Petrol fiyatları sene sonuna kadar 70 dolar Mar Oca-Mar Nis-Ara Top 7,9 21,7 54,4 76,1 Finansman İhtiyacı 61,6 civarında seyretse bile sene sonu cari Cari Açık 14,0 4,3 10,0 23,1 33,1 Borç Servisi (orta-uzun vadeli) 47,7 3,6 11,8 31,2 43,0 açığımızın 30 milyar dolar civarında olması Kamu 6,7 0,3 1,9 6,1 8,0 Özel 40,9 3,3 9,9 25,1 35,0 muhtemel gözüküyor. Bugüne kadar cari 7,9 21,7 54,4 76,1 Finansman Kaynağı 61,6 Doğrudan Yatırımlar (net) 6,1 0,2 1,0 9,0 10,0 açığın finansmanında belirgin bir zorlukla Portföy (özel sektör hisse senetleri; ne 0,1 0,5 -0,4 4,4 4,0 Borçlanma (orta-uzun vadeli) 35,1 3,5 11,7 36,0 47,7 karşılaşmadık. Bununla beraber Mart ayı Kamu 6,6 2,7 5,3 10,9 16,2 Borç Senetleri 2,0 2,4 4,4 6,6 11,0 sonu itibariyle yayımlanan ödemeler dengesi o/w: Yurtiçi (TL) Senetler (n -1,7 1,4 1,4 4,6 6,0 Özel 28,6 0,8 6,4 25,1 31,5 rakamları dış finansmanın doğrudan Kısa-vadeli borç (Net) -4,0 1,4 0,2 1,8 2,0 Nakit ve Mevduat (net) 19,5 4,3 8,0 3,2 11,2 yatırımlar veya uzun vadeli dış borçlanma Net Hata ve Noksan 5,0 -0,1 2,1 0,0 2,1 Rezerv Varlıklar (' - ' = rezerv birikim -0,1 -1,9 -0,9 0,0 -0,9 gibi daha belirgin kalemlerden ziyade Özel Sektör borç çevirme oranı (%) 70 23 65 100 90 portföy yatırımları gibi daha oynak kalemlerden geldiğini görüyoruz. Diğer Kaynak : TCMB, TÜİK, TurkeyDataMonitor, TEB. başka önemli bir gelişme ise 32 sayılı kararda yapılan değişiklik ertesinde şirketlerin dış borçlarının yerini içeriden aldıkları dövizle borçlanarak karşılamaları. Bunu da “mevduatlar” kalemindeki değişimden gözlemleyebiliyoruz. Bankalar içerideki döviz kredisini karşılayabilmek için yurtdışındaki döviz kaynaklarını Türkiye’ye getiriyorlar. Bu trendin devamı Türk bankalarının yurtdışından borçlanabilme kapasitelerine bağlı. Şimdilik bu konuda bir sorun gözükmüyor. 20 Mayıs tarihi itibariyle bankaların yurtdışı bankalara döviz plasmanı yaklaşık 17 milyar dolar seviyesinde bulunuyor. Ödemeler dengesi görünümü bize TL’nin önümüzdeki dönemdeki seyrinin global risk algılamasına paralel seyredeceğini gösteriyor. Son dönemde artan portföy girişleri, özellikle TL cinsinden Hazine tahvillerine olan girişler, risk algılamasını bozabilecek bir olay sonrası tekrar çıkabilirler ve TL üzerinde baskı yaratabilirler . Cari açığın yükselmeye devam etmesi de görünümü bulanıklaştıran diğer bir unsur. Biz euronun dolar karşısında değer kaybederken TL’nin sepet bazında sene sonunda 1,76 seviyesinde kalacağını Grafik 15: Yurtdışı Yerleşiklerin Sermaye Akımları (Milyar USD) 3,5 3,0 Hisse Senedi 2,5 Bono 2,0 1,5 1,0 0,5 0,0 -0,5 -1,0 Kaynak : TCMB. 6 Nis 10 May 10 Mar 10 Şub 10 Ara 09 Oca 10 Eki 09 Kas 09 Eyl 09 Ağu 09 Haz 09 Tem 09 Nis 09 May 09 Mar 09 Şub 09 Oca 09 -1,5 öngörüyoruz. Tabii bu öngörümüzde euronun değer kaybının global risk algılamasında bir bozulma olmadan meydana geldiği varsayımı var. Buna göre sene sonu USD/TL kurunun 1.7 seviyesine yaklaşmasını olası görüyoruz. ABD ve euro bölgesinde faizlerin uzunca bir süre düşük seyretmesinin Türkiye gibi ülkelere olan sermaye akımlarını güçlendirmesi mümkün. Diğer taraftan dünya finansal sistemine olan güvenin bir kere daha sarsılması, ülkelerin borç sürdürülebilirliklerine karşı endişelerin artması bu senaryoyu tersine de çevirebilir. Gelişmekte olan ülkelere olan sermaye akımlarını negatif etkileyebilecek diğer bir unsur ise Basel düzenlemeleri. Eğer AB ve ABD’de bankalara yeni likidite yükümlülükleri getirilirse düşük faiz oranlarına rağmen global likidite gelişmekte olan ülkelere gidemeyebilir. Diğer taraftan Çin’in ekonomisini yavaşlatmak üzere alacağı tedbirler yine global likiditeyi olumsuz etkileyebilir. Orta vadede Türkiye, sermayenin geleceği, büyüme potansiyeli olan ülkeler arasında olsa bile kısa vadedeki riskler gerçekleştiği zaman orta vadeli olumlu görünüme rağmen TL zayıflayabilir. Enflasyon bir süre daha yükselecek gibi duruyor Finansal ve Parasal Durum Endeksimiz (FPDE) Nisan ayında sıkılaşmaya işaret ediyor (Grafik 16). Merkez Bankası’nın çıkış stratejisi çerçevesinde Nisan ayında piyasaya sağladığı net likiditeyi azaltmaya başlaması endeksteki sınırlı gerilemenin ana sebebini oluşturuyor. Bu sıkılaşmaya rağmen FPDE Nisan ayında da finansal ve parasal koşulların gevşek seyrettiğini gösteriyor.1 Grafik 16: Finansal ve Parasal Durum Endeksi 3 2 1 0 -1 -2 -3 Şub.10 Ağu.09 Kas.09 May.09 Şub.09 Ağu.08 Kas.08 May.08 Şub.08 Ağu.07 Kas.07 May.07 Şub.07 Ağu.06 Kas.06 May.06 Şub.06 Ağu.05 1 Kas.05 Enflasyon ve çekirdek enflasyon oranı büyük olasılıkla Ekim ayına kadar çift Kaynak : Ecowin, TEB. haneli seviyelerde seyretmeye devam edecek. Merkez Bankası’nın son enflasyon raporunda yayımladığı %8,4 oranındaki enflasyon tahmini gerçekçi gözüküyor. Burada dikkat edilmesi gereken bu tahminde öngörülen gıda fiyatları enflasyonunun %9 olduğu. Halbuki TEFE tarım ürünleri fiyatlarındaki yıllık artış oranı Nisan ayı itibariyle %30 olarak gerçekleşti. Artan talep koşulları gıda fiyatlarının tüketiciye yansıtılmasını kolaylaştırabilir. Gıda fiyatlarındaki baskı kendisini artan restoran fiyatlarında hissettirmeye başladı bile. Enflasyonun uzun süre çift hanelerde seyretmesi beraberinde enflasyon beklentilerindeki artışın sürmesine neden olabilir. Enflasyon görünümüne ilişkin diğer bir risk ise kur seviyesindeki gelişmeler. Çıktı açığının hızla kapandığı bir ortamda kurdaki oynamaların 2009 yılının aksine enflasyon beklentilerine ve Endeksin hesaplanmasında aşağıdaki değişkenler kullanılmaktadır: • Hisse senedi fiyatları (endeksteki yıllık değişim); • 5 yıl vadeli tahvil getirisi ile 2 yıl vadeli tahvil getirisinin farkı; • Para arzındaki büyüme; • Reel faiz oranları (12 ay sonrası için enflasyon beklentileri baz alınarak); • 3 ay TRLIBOR ile TCMB gecelik borçlanma faizinin farkı; • Reel efektif döviz kuru seviyesi (trendden sapma). Endeks hesaplanırken, ağırlıklandırılmış toplam, ortalaması sıfır ve standart sapması bir olacak şekilde düzenlenmektedir. Elde edilen endeksin negatif olması görece gevşek, pozitif olması ise nispeten sıkı finansal ve parasal koşullara işaret etmektedir. 7 enflasyon oranına yansıyacağını düşünüyoruz. Enflasyon tahminimizde riskler yukarı yönlü gözüküyor. Merkez Bankası çıkış stratejisinin bir parçası olarak politika faizini haftalık repo faizi olarak belirledi ve sabit faiz – sabit miktar ihalelerini de gerçekleştirmeye başladı. Merkez Bankası’nın likiditeyi de bol tutmasıyla beraber faiz oranlarında önemli bir dalgalanma yaşanmadı. Biz yeni uygulamanın faizlerde kendi başına bir etki yaratmayacağı görüşündeyiz. Diğer taraftan global ekonomik durumun belirsizliğini koruması, Merkez Bankasına faiz artırımları için öngördüğü zaman olan yılın son çeyreğine kadar bekleme imkanı sağlayabilir. Biz Merkez Bankası’nın öngördüğü gibi yılın son çeyreğinde faiz artırımlarına başlamasını ve yıl sonuna kadar 150 baz puan faiz artırımı yapmasını bekliyoruz. Merkez Bankası’nın duruşunda global gelişmeler etkili olacak gibi duruyor. Merkez Bankası’nın 2011 ve sonrasında enflasyonu –ikinci bir global daralma yaşanmadığı takdirde- %5’ler seviyesine indiremeyeceği ve enflasyonun %7’ler seviyesine yakınsayacağı görüşündeyiz. Mali Görünüm ve Bono faizleri Grafik 17: Hazine İç Borç Ödemeleri (Milyar TL) Merkez Bankası faiz oranlarının düşük seyretmesi bir yerde bono faizleri için “yerçekimi” etkisi yaratıyor. Bono faizleri bazen yukarı doğru zıplasa bile yerçekiminin etkisinden kolay kolay kurtulamıyorlar. Türkiye’nin büyüme olan – dolayısıyla yüksek faizlerin olduğu- nadir ülkelerden olması onu yurtdışı yatırımcılar için son dönemde cazip yatırım yerlerinden biri haline de getirdi. Bu da faizlerde olası bir yükselmeyi şimdilik engelleyen bir unsur gibi duruyor. 30 25 20 15 10 5 Ara-11 Kas-11 Eyl-11 Eki-11 Ağu-11 Haz-11 Tem-11 Nis-11 May-11 Mar-11 Şub-11 Ara-10 Oca-11 Kas-10 Eyl-10 Eki-10 Ağu-10 Haz-10 Tem-10 Nis-10 May-10 Mar-10 Şub-10 Oca-10 0 Kaynak : HM, TEB. Peki bu “yerçekimini” ne kırabilir? Öncelikle Hazine’nin itfasının düşük olduğu dönemlerde faiz oranlarında önemli bir artış beklemiyoruz. Ancak itfalar yoğunlaştıkça artan global risk ortamında yerli ve yabancı oyuncular daha fazla risk primi talep edebilir. Hazine’nin önümüzdeki dönemdeki yüklü borç ödemeleri 2010 Ağustos ve 2011 Ocak-Şubat ayları olarak görülüyor (Grafik 18). Global risk algılamasındaki değişimler önemli. Portföy girişleri aynı hızda çıkarsa faiz oranlarında dalgalanmalar görebiliriz. Sene sonunda faiz oranlarının %10 seviyesine yaklaşacağını düşünüyoruz. Mayıs ayı içerisinde döviz tevdiatlardaki yaklaşık 5 milyar dolarlık çözülme ertesinde bankaların yurtdışındaki bankalara döviz plasmanlarındaki azalma 20 Mayıs 2010 tarihi itibariyle 1,5 milyar dolara yaklaştı (Tablo 4). Bankaların bu resim karşısında döviz yaratmak amacıyla swap işlemlerine girmesi ve elinde TL kaynak olan yabancı yatırımcıların TL tahvil piyasasına yönelmesi, bono faizlerinde gözlemlediğimiz düşüşün sebeplerinden biri olabilir. Bu durumun uzun süre sürdürülemeyeceği varsayımıyla mevcut bono faiz seviyelerinin dip noktalara yakın olduğu düşüncesindeyiz. 8 Tablo 4: Bankacılık Bilançosu Gelişmeleri (Sabit EURUSD kuruyla) Nakit Değerler ve TCMB (mn TL) Bankalara Plasmanlar -Yurtiçi Bankalar (mn TL) -Yurtdışı Bankalar (mn USD) Menkul Değerler Portföyü (mn TL) Krediler -TP (mn TL) -YP (mn USD) Takipteki Alacaklar (Brüt) (mn TL) Mevduat TL (mn TL) Döviz (mn USD) Gerçek Kişiler Diğer (Ticari dahil) Bankalara Borçlar -Yurtiçi Bankalar (mn TL) -Yurtdışı Bankalar (mn USD) Takipteki Alacaklar / Krediler (%) 03.05.10 32.999 04.05.10 33.721 05.05.10 32.246 06.05.10 32.839 07.05.10 31.093 10.05.10 29.487 11.05.10 28.697 18.05.10 34.806 20.05.10 32.806 6.855 19.332 183.984 6.562 18.981 183.042 6.736 18.249 184.564 6.444 18.339 183.027 5.891 18.034 183.367 6.095 16.950 185.715 6.381 17.172 186.351 5.712 18.306 183.390 5.459 17.737 181.347 313.037 80.569 312.529 81.149 312.282 81.658 312.068 81.996 312.699 82.132 314.034 82.020 314.205 82.711 317.311 83.476 315.716 83.795 21.340 21.336 21.321 21.348 21.334 21.351 21.343 21.329 21.331 376.717 122.666 66.031 56.635 376.024 123.046 65.877 57.169 376.223 122.615 65.470 57.144 376.373 121.982 65.114 56.868 377.754 119.812 63.579 56.233 380.491 119.025 63.463 55.561 380.182 120.421 64.361 56.059 390.830 120.466 63.881 56.585 384.583 117.912 62.800 55.112 3.512 54.583 3.519 54.029 3.382 53.930 3.592 54.088 3.575 53.889 3.416 52.948 3.451 53.331 3.400 54.172 3.543 54.544 4,77 4,76 4,74 4,74 4,71 4,71 4,71 4,67 4,66 Kaynak : BDDK. Mar.10 Kas.09 Oca.10 Eyl.09 May.09 Tem.09 Mar.09 Oca.09 Kas.08 Eyl.08 Tem.08 May.08 Mar.08 Oca.08 Diğer taraftan bütçe performansındaki Grafik 18: Reel Bütçe Endeksi (2006=100) göreli iyileşme devam ediyor (Grafik 18). 120 Ocak-Nisan döneminde vergi gelirleri %24 Vergi Gelirleri Faiz Hariç Harcamalar oranında artarken faiz dışı harcamalardaki 115 artış %8 ile sınırlı kalmış gözüküyor. İç 110 talepteki canlanma özellikle kendisini 105 dolaylı vergi gelirlerindeki artış şeklinde hissettiriyor. Artan gelirlere paralel olarak 100 belediyelere aktarılan gelir paylarında da bir 95 artış gözlemleniyor. Artan enflasyon 90 oranının memur maaş zammı, mal ve hizmet alımlarında da kendisini ilerleyen dönemlerde harcama baskısı olarak Kaynak : Maliye, TEB. göstermesi muhtemel. Yine de bütçe performansında en önemli etken yılın son çeyreğinde yapılacak olan yatırım harcamaları olacak. Seçim atmosferinin harcalamalar üzerindeki baskısını 2010’un son çeyreği ve 2011’in ilk çeyreğinde görmek olası. Biz sene sonu bütçe açığının yatırım harcamalarının bütçede öngörüldüğü şekilde yapılacağı varsayımıyla bütçede öngörülen %4,9’luk oranın biraz altında, GSYH’nın %4,6’sı seviyesinde olacağını tahmin ediyoruz. Mali alandaki en önemli gelişme tabii ki mali kuralın detaylarının açıklanması. Daha önceki notlarımızda da belirttiğimiz üzere biz mali kuralı ana hatlarıyla olumlu buluyoruz. Özellikle kuralın kapsamının geniş tutulması, belediyeler ve KİT dengesini içermesi olumlu. Kuralın kredibilitesi haliyle uygulanmasıyla yerleşecek. Yaptırımının yeterince güçlü olmaması ve bağımsız bir gözetim kurumunun oluşturulmaması ilk aşamada eleştirilebilecek hususlar olarak göze çarpıyor. Diğer taraftan kendi büyüme öngörümüzle eğer mali kural 2010 senesinde uygulansaydı bütçe açığının GSYH’nın %3,5’ine indirilmesi gerektiğini hesaplıyoruz. Bu rakam, bir yerde kuralın uygulanmasının kağıt üzerinde gözüktüğünden daha zor olacağının da bir göstergesi. Uygulanırsa, mevcut haliyle bu kural, euro bölgesindeki ülkelere örnek teşkil edebilir ve Türkiye’nin kredi notunun yatırım yapılabilir seviyeye yükseltilmesinin önünü açabilir. 9 Tablo 5: Makroekonomik Göstergeler Reel Sektör GSYH Büyümesi, % Nominal GSYH, milyar TL Nominal GSYH, milyar $ TÜFE, % yıl sonu TÜFE, % ortalama Kur ve Faiz Oranları EUR/TL, yıl sonu EUR/TL, ort USD/TL, yıl sonu USD/TL, ort EUR/USD, yıl sonu EUR/USD, ort EUR-USD Sepeti Yıllık reel kur değişimi, % TCMB politika faizi, % yıl sonu Gösterge tahvil faizi, % yıl sonu Mali Sektör (% GSYH) Merkezi Yönetim Bütçe Dengesi Merkezi Yönetim Faiz Dışı Dengesi Merkezi Yönetim Faiz Dışı Dengesi (IMF Tanımlı) Net Kamu Borcu Brüt Kamu Borcu Dış Denge (milyar $) Cari Denge GSYH'ya oran % 2008 2009 2010 2011 2012 0,7 951 733 10,1 10,4 -4,7 954 618 6,5 6,3 6,5 1.094 694 8,4 9,7 3,5 1.224 715 7,6 7,2 4,0 1.367 803 6,9 6,6 2,15 1,91 1,52 1,30 1,42 1,48 1,83 -11,0 15,00 16,45 2,14 2,16 1,49 1,54 1,44 1,40 1,82 3,0 6,50 8,87 1,82 1,93 1,69 1,58 1,08 1,23 1,76 10,0 8,50 10,50 1,91 1,80 1,73 1,71 1,10 1,05 1,82 3,0 10,00 11,25 2,18 2,05 1,68 1,70 1,30 1,21 1,93 0,0 9,00 11,00 -1,8 3,5 -0,5 28,6 40,0 -5,5 0,1 -1,5 31,7 46,3 -4,6 0,6 -0,5 31,3 46,2 -3,9 0,6 -0,4 30,5 46,6 -3,3 1,3 0,2 29,3 45,1 -41,9 -5,7 -14,0 -2,3 -33,1 -4,8 -43,9 -6,1 -53,3 -6,6 10 Disclaimer All rights reserved. This material issued by Türk Ekonomi Bank A.Ş. is for information purposes only. No part of this material may be reproduced in any manner without the written consent of Türk Ekonomi Bank A.Ş. Under no circumstances should it be used or considered as an offer to sell or a solicitation to buy the securities or other instruments mentioned in it. Although Türk Ekonomi Bank A.Ş. uses its best endeavours to update the material presented, it does not undertake that all information is accurate or complete, nor should it be relied upon as such. The products mentioned here are not be suitable for all investors; their value may fluctuate and/or be adversely affected by exchange rates, interest rates or other factors. TEB A.Ş. assumes no responsibility whatsoever in respect of or arising out or in connection with the content of this material to third parties. If any third party chooses to use the content of this material as references he/she accepts and approves to do so entirely at his/her own risk. Yasal Uyarı Bütün hakları saklıdır. İşbu materyal Türk Ekonomi Bankası A.Ş. tarafından hazırlanmıştır ve sadece bilgi içindir. Materyalin hiçbir bölümü Türk Ekonomi Bankası A.Ş.’nin yazılı muvafakati olmadan herhangi bir şekilde çoğaltılamaz. İşbu materyal hiçbir durumda içeriğinde geçen kıymetli evrak ya da diğer araçların satış teklifi veya satın alma talebi olarak addedilemez. Belirtilen görüşler önceden bildirilmeksizin değiştirilebilir. Türk Ekonomi Bankası A.Ş., sunulan materyali mümkün olduğunca güncellemeye çalışmış olsa dahi, bütün bilginin doğru ve tam olduğunu taahhüt etmemekte ve güvenilir olduğunu iddia etmemektedir. İşbu materyalde belirtilen ürünler bütün yatırımcılar için uygun olmayabilir; değerleri değişken olabilir ve/veya döviz kurundan, faiz oranından ya da diğer faktörlerden negatif olarak etkilenebilir. TEB A.Ş., işbu materyalin içeriği ile ilgili, materyalin içeriğinden kaynaklanan ya da içerikle bağlantılı olarak üçüncü şahıslara karşı hiçbir sorumluluk kabul etmez. Üçüncü kişi işbu materyalin içeriğinde yer alan materyali referans olarak almayı tercih ederse bunun tamamen kendi riski olduğunu kabul eder. 11