OKULLAR VE SAĞLIK Çocukluk dönemi sağlık alışkanlıklarının geliştirilmesi için de uygun bir dönemdir. Bilgi, tutum ve davranışlarını sağlıklı bir şekilde geliştiren öğrenciler çevrelerindeki bireyler için de eğitici olabilirler. Okul sağlığı hizmetleri; öğrencilerin sağlığını değerlendirmek, korumak ve geliştirmek için yapılan çalışmaların tümüdür. OKULDA VERİLEBİLECEK SAĞLIK HİZMETLERİ NELERDİR? 1. Akut hastalıklara yaklaşım: Okulda sık görülebilen kanama, solunum yetmezliği, bayılma, konvülsiyon, alerjik reaksiyonlar, yanıklar, zehirlenmeler, kafa travmaları, üst solunum yolu enfeksiyonları, deri enfeksiyonları, ishal, kusma, karın ağrısı, burkulma, kırık, çıkık gibi ani durumlarda yapılan ilk yardım girişimleridir. 2. Kronik hastalıklara yaklaşım: Okulda kronik hastalığı olan çocukların olması durumunda bu hastalığın çocuk, aile ve eğitim üzerindeki etkileri ile mücadele etmek gerekir. Örneğin astımlı bir çocukta çevre kontrolü ve enfeksiyonların önlenmesi; diabetli bir çocukta kan şekerinin izlenmesi ve hastanın uyumunun geliştirilmesi; epileptik bir çocukta ise atakların önlenmesi ve kazalardan korunması için çaba harcanmalıdır. 3. Sağlığın değerlendirilmesine yönelik çalışmalar: A. Okula giriş muayeneleri: Öğrencilerin sağlık durumunu değerlendirmek için her yıl tam bir fizik inceleme yapılması muayene edilecek öğrenci sayısını çok arttırmaktadır. Fizik muayeneye başlamadan önce, öğrencilere muayenelerin ne olduğu anlatılmalı, korkuları giderilmelidir. Muayene için okulda önceden bir yer hazırlatılmalı ve bu odanın sıcaklığı, aydınlığı yapılacak iş için uygun olmalıdır. Öğrenciler içeriye birer birer alınmalı, böylece hem birbirlerinden utanmaları, hem de görme, işitme gibi kendilerinin yorum yapacağı testlerde birbirlerini yanıltmaları önlenmelidir. a. Görme taramaları: Görme kusuru olan öğrencilerle olmayanlar arasında okul başarısı yönünden farklar vardır. Görme kusurunun erken saptanıp düzeltilmesiyle bu fark ortadan kaldırılabilir. b. İşitme taramaları: İşitmenin ölçülmesinde fısıltı testi, saat testi gibi basit yöntemler kullanılabileceği gibi, hava iletimini ölçen pür ton odiyometri gibi daha güvenilir yöntemlerden de yararlanılabilir. c. Diş sağlığı taramaları: Diş çürüklerinin erken tanınıp tedavi edilmesi o dişin kaybını önlediği gibi, vücuttaki bir enfeksiyon odağının da ortadan kalkması demektir. d. Büyüme ve gelişme taramaları: Öğrencilerin boy ve ağırlıkları her yıl ölçülmeli, gelişiminde gerilik saptananlar ileri incelemeler için sevk edilmelidir. 4. Sağlığın korunması ve geliştirilmesine yönelik çalışmalar: a. Bağışıklama: Bebeklikte başlanan aşıların pekiştirme dozlarının okul çağında yapılması, öğrencilerin toplu olarak bir yerde bulunması nedeniyle sağlık çalışanlarına kolaylık sağlamaktadır. Ülkemizde ilkokul 1. sınıfta Td, OPV, kızamık ve PPD (-) olanlara BCG; ilkokul 5. sınıfta ise Td yapılmaktadır. b. Beslenme: Öğrencilerin beslenme programlarının yeterli ve dengeli, sağlık kurallarına uygun olması okul sağlığı ekibinin denetiminde olmalıdır. c. Taşıyıcıların araştırılması: Okul çalışanlarının B hepatiti, salmonella, tüberkuloz yönünden taranması, özellikle kantin ya da yemekhanesi olan okullar için çok önemlidir. d. Spor etkinlikleri: Öğrencilerin bedensel ve ruhsal gelişimine olumlu katkıları olduğu için spor etkinlikleri desteklenmeli, beden eğitimi derslerine katılmama raporları çok dikkatle verilmelidir. e. Sağlık eğitimi: Sağlık için temizliğin önemi, kazalar ve hastalıklardan korunma, ilkyardım, sigara ve alkolün zararları ve cinsel eğitim gibi konularda öğrencilere eğitim verilebilir. f. Çevre sağlığı hizmetleri: Okulda sağlıklı çevre, okul binasının, oyun alanlarının, mutfak ve tuvaletlerin, ısıtma, havalandırma, aydınlanma gibi durumların sağlığa uygun koşullarda olmasıdır. Okul Sağlığı Ekibi Kimlerden Oluşmalıdır? Ülkemizde okul sağlığı hizmetleri il ve ilçelerde Millî Eğitim Bakanlığına bağlı sağlık eğitim merkezleri, köylerde ve küçük yerleşim merkezlerinde ise sağlık ocakları tarafından yürütülmektedir. Okul Sağlık Kayıtları Nasıl Tutulmalıdır? Her öğrenci için okul hemşiresi tarafından öğrencinin sağlık durumunu gösteren bir kayıt tutulmalı; bu kayıtta okul öncesi dönemindeki sağlık bilgileri, okul döneminde konan tanılar ve yapılan tedaviler yer almalıdır. TÜRKİYE’DEKİ ÇOCUKLARIN REFAH DÜZEYİNİ ORTAYA KOYMAK Kamu sektörünün eğitim alanındaki harcamaları son yıllarda reel anlamda artmıştır. Ancak, genç nüfusa rağmen söz konusu harcamaların GSYH’deki payı gene de %4’ünün altında kalmaktadır. Tüm çocuklar ve gençler, haklarından yararlanabilme anlamında aynı şansa sahip değildirler. Kızlar, pek çok açıdan erkek çocuklara göre daha dezavantajlı konumdadır. Kız çocukların eğitim, boş zaman, enformasyon ve topluma tam katılım gibi alanlardaki haklarından yararlanmaları daha sınırlı olduğu gibi, cinsel şiddetin her biçimine daha fazla maruz kalkmaktadır Azgelişmiş bölgeler ve kırsal alanlarda yaşayan çocuklar ve gençler, beslenme, sağlık ve eğitim sonuçlarıyla hizmetler ve fırsatlar açısından açıkça dezavantajlı durumdadır. Bu çocuklar ve gençler ayrıca başka açılardan da yoksun ve riskli durumda olabilmektedir. TOPLAM NÜFUS İÇİNDEKİÇOCUKLAR Ülkenin kimi bölgelerinde çocukların genel nüfus içindeki payı aşırı yüksektir ve/veya nüfus göç süreci içindedir. Dolayısıyla, tüm çocukların haklarından eşit biçimde yararlanabilmeleri açısından kamu hizmetlerinin tahsisinde özel çabalar gerekmektedir. Türkiye’de çocuklar; yaşlarına, cinsiyetlerine ve toplumsal şartlarına göre de değişen şekil ve ölçülerde şiddet, istismar, sömürü ve/veya ihmal uğramakta veya uğrama ihtimali ile karşı karşıya kalmaktadır. 2005 yılında çıkartılan Çocuk Koruma Yasası çocuk korumada haklara dayalı bir yaklaşım getirmiş ve yasanın yaşama geçirilmesi yolunda önemli çabalar harcanmıştır. Ana baba bakımından yoksun yaklaşık 14 bin kadar çocuk kurumlarda yaşamaktadır. Bu sayı, ailelere destek, bakıcı aile ve evlat edinme gibi kurum dışı bakıma ağırlık veren uygulamalarla son yıllarda belirli bir mesafenin alındığını göstermektedir. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, Çocuk Hakları İzleme ve Değerlendirme Kurulunun kurulması ve çocuk hakları ile ilgili ilk Strateji Belgesi’nin benimsenmiş olması, çocuk haklarının yaşama geçirilmesine yönelik eşgüdümde ve genel politikada olumlu gelişmeler sağlayabilir. YOKSULLUK VE EĞİTİM Yoksulluk: Çocukların yaklaşık dörtte biri göreli yoksulluk içinde yaşamaktadır. Ekonomik durgunluğu hâlinde ciddi risklerle karşı karşıya kalacakların sayısı muhtemelen daha da yüksektir Zorunlu eğitimin 2012–2013 öğretim yılından itibaren 12 yıl olduğu Türk eğitim sisteminde, toplumun bütün kesimlerinden örgencilerin okullaşmasının sağlanması, basta MEB olmak üzere ilgili bütün tarafların en önemli görevlerinden biridir. Türkiye’de 1997–1998 öğretim yılından itibaren 8 yıllık kesintisiz ilköğretim zorunlu iken 2012–2013 öğretim yılıyla birlikte ortaöğretim sürecinin de zorunlu eğitim kapsamına alındığı 4+4+4 şeklinde ifade edilen 12 yıllık kademeli eğitim sistemine geçilmiştir. Yoksul ailelerde, anne-babanın eğitim düzeyleri oldukça düşüktür. Özellikle anne eğitim düzeyinin babadan daha da düşük olduğu görülmektedir. Bu durum, annenin çocuğun eğitimi üzerindeki etkisi dikkate alındığında, yoksul aile çocuklarının eğitim süreçlerinden istenilir düzeyde yararlanamamalarına neden olarak gösterilebilir. İlköğretimde okullaşma oranlarının % 100’e yaklaştırılması konusunda son on yılda iyi bir mesafe kat edilmiş fakat henüz bu amaca ulaşılamamıştır. 2008–2009 itibariyle ilköğretimde okullaşma oranı % 96.49 olarak tespit edilmiştir.