Filistinliler insanlığın onurunu kurtarıyor

advertisement
On5yirmi5.com
Filistinliler insanlığın onurunu kurtarıyor
Saçaklızade Düşünce ve Kültür Topluluğu tarafından organize edilen bir toplantı ile
yazar Yusuf Kaplan okurları ile buluştu..
Yayın Tarihi : 28 Aralık 2012 Cuma (oluşturma : 10/20/2017)
Saçaklızade Düşünce ve Kültür Topluluğu tarafından organize edilen bir toplantı ile yazar Yusuf
Kaplan okurları ile buluştu. Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen toplantıda
konuşan yazar Yusuf Kaplan, hayata dair, yaşamaya dair, var olmaya dair mütevazı, deruni aynı
zamanda gönül penceresinden bir konuşma yaptı. Kaplan, konuşmasında, dertlendiği, sancısını
çektiği konuları dile getirdi.
Dünyaya söyleyecek sözün var mı?
İnsanların dünyaya söyleyecek sözleri olması gerektiğine işaret eden Yusuf Kaplan şunları söyledi:
“Bu dünyaya söyleyecek bir sözün yoksa, bu dünyada yaşamaya hakkın yoktur. Senin kendi
hayallerin, rüyaların yoksa başkalarının hayallerini düşünüyor ve başkalarının rüyalarını görüyorsun
demektir. Dünyanın ihtiyaç hissettiği tek bir şey var, o da biziz. Fakat içinde bulunduğumuz
zamanda bir medeniyet krizi yaşanıyor ve bizi o krize sürüklediler. Biz kimiz? Burası neresi, sor
kendine… Dün tarih buradaydı, yarın da tarih burada olabilir ama tarih bugün burada değil. Tarihin
dün burada olması Osmanlının bu coğrafyada olmasındandır. Son üç yüz yıla kadar tarih burada
yazılıyordu. Bugün Amerika ve Avrupa bu kıtalarda var olmaya çalışıyor. Bunlar varlıklarını bizim yok
oluşumuza borçlular. Bu topraklar çok önemli; Batı klasik sömürgeciliği bitirdi, artık her yerden fakir
bir coğrafya bırakarak çekildiler fakat bu topraklardan çekilmiyorlar, çünkü çekilirlerse yok olacaklar.
Bize bırakılan o misak-ı milli sınırları sömürgeden arta kalan topraklardır.”
Filistinliler insanlığın onurunu kurtarıyor
Filistin’de bir insanlık ayıbı yaşandığını işaret ederek aynı zamanda Filistin’de insanlık onuruna bir
saldırının olduğunu kaydeden Yusuf Kaplan sözlerine şöyle devam etti: “Filistin’de zulüm var, saldırı
var. Sanmayın ki sadece Filistin’e saldırı gerçekleştiriyorlar, orada insanlığa yapılan bir saldırı var.
Aslında Filistinliler kendilerini değil, insanlığın onurunu kurtarıyorlar. O mücadele destansı bir
şahlanıştır.”
Roma’daki düzenin zorbalık düzeni olduğunu söyleyen Kaplan, onun da bugün Amerikan düzenine
denk geldiğini söyleyen Kaplan, pax Ottomananın sulha dayalı bir düzen olduğunu aktardı.
“Osmanlının sınırları sıkıştırılmış bir Türkiye sınırı değildir” diyen Kaplan, sözlerine şöyle devam etti:
“Osmanlının sınırları güneyde Yemen, kuzeyde Kırım, Batıda Balkanlar, Doğuda Hazara kadar uzanır.
O açıdan Türkiye sıkıştırılmış bir coğrafyadır.”
Cumhuriyet tarihinin en önemli dış işleri bakanının Ahmet Davutoğlu olduğunu söyleyen Kaplan, bu
ülkenin çocuklarının hâlâ bu yüksek politikaya hakim olmadığını, yüksek politikanın İstanbul
dükalarının elinde olduğunu ifade etti. Bu yüksek politikayı şu şekilde açıkladı Kaplan: “Biz millet
olarak çıkara dayalı değil ahlaka, güvene, sözleşmeye dayalı politika izliyoruz. Ondan dolayı birkaç
yıl önce Suriye’ye gittiğimizde bizim Türkiye’den geldiğimizi anlayınca restoranda bulunanlar ayağa
kalkarak bir dakika saygı duruşunda durdular. İşte bu Osmanlının mirasına saygı duruşu, adaletine
saygı duruşudur.”
Cinayetler artık sessizce işleniyor
İnsanlarda ahlaki değerlerin yitirildiğini ve bunun sonucunda da vahşetlerin yaşanmaya başladığının
altını çizen Yusuf Kaplan, devamında şunları söyledi: “Bu zamana kadar televizyonlarda yapılan
cinayetler hiçbir şekilde yapılmamıştır. Şam’da öyle bir hakaret vardır ki o da ‘Ananı Türk
televizyonunda gördüm!’dür. işte en büyük cinayet. Hayâyı, edebi yitirdik. İstanbul fethedildi ama
bir soralım, Fatih gemileri neden karadan yürüttü? Fatih surları toplarla dövseydi binlerce masum
insan ölecekti. Şeyhülislam buna fetva vermiyordu. Tarihte böyle bir şey yok. Müslüman olmayan
başka insanlara zarar vermemek için karadan yürütüldü o gemiler. Amerika’nın ise insanlık adına
dünyaya vereceği hiç bir şey yok. Biz 13.yy.da krizi böyle atlattık.”
Yaşadığımız medeniyet krizine de değinen Kaplan, “Akdeniz Müslüman gölü iken medeniyet krizinin
ikincisini yaşadık. Bağdat çöktü, Kurtuba düştü. Öyle derinlikli bir kriz ki İslam tarih sahnesinden
çekilme noktasına geldi. Biz bu krizi Horasan erenleriyle atlattık, Osmanlı’nın ektiği tohumlarla
atlattık. İslam tarih sahnesinden çekilirse Müslümanlar perişan olacaktı.” dedi. Devamında ise şunları
söyledi: “Osmanlı bu krizi akidevi anlamda dünya Müslümanlarıyla ilk defa bütünleşerek, ümmeti ilk
defa ehlisünnet omurgasında birleştirerek ve sömürgeci anlayıştan uzaklaşarak atlattı. Osmanlı
varlığını şu üç kaideye borçlu. Osmanlı Bosna’yı fethederken ‘Hıristiyanların dinlerine dokunma,
tabiata zarar verme, hayvanlara zarar verme’ şeklinde ferman yayınlamıştır. Ancak Amerika ve
Avrupa dünyanın en zengin kıtası olan Afrika’yı sömürerek en fakir, perişan ülkesi durumuna
sokmuştur.”
İnsanların nereden gelip nereye gittiğini bilmeden yaşadığına işaret eden Kaplan, sözlerini şöyle
sürdürdü: “1492 Amerika’nın keşfi deniyor. Sanki Amerika keşfolunmadan önce orada başka ırklar
yaşamıyordu. Bu tarih aynı zamanda İspanya’nın ve Portekiz’in Müslümanlara mezar olmasıdır.
İspanya’da bulunduğumuz bir sırada karnaval kutlamaları vardı, bizim arkadaşlarımız da fotoğraf
çektiriyorlardı. Nereden gelip nereye gittiğimizi bilmeden yaşıyoruz. Endülüs’de yok oluşumuzu
bilmeden karnavala katılıyorsun, yazık bize… Avrupalı öğrenciler Kurtuba’ya girdiklerinde burası
cennet diyorlardı. Bizim için ise geçici bir mekân. Hayatta adil, hakkaniyetli bir düzen kurduğun
zaman ideal dünya düzeni ortaya çıkar. İşte Endülüs zirveyi yakalamaktır.”
Dünyaya Müslümanca bakamıyoruz
Günümüz insanının ödünç akılla yaşadığına dikkat çeken Kaplan, durduğumuz yerin baktığımız şeyi
belirlediğine işaret ederek sözlerini şöyle devam ettirdi: “Ancak Fatih Ayasofya’nın karşısına cami
yapmıyor. Çünkü biliyor ki bir Müslümana yakışmaz zırvalar. Biz iyi ki emperyalist değiliz. Siz başka
âleme müdahale edemezsiniz. Biz başkalarının hayalleriyle kültürüyle yaşıyoruz. Ödünç akıllarla
yaşıyoruz. İbni Arabî ile Dekart’ı karşılaştırmak aşağılık kompleksindendir. ‘Kendimiz değiliz,
başkasıyız’ demektir. Dünyaya Müslümanca bakamıyoruz. Sekülerleşme, yozlaşma, hırsızlık, bunun
hepsini biz yapıyoruz. Bunu biz yapıyoruz, kul hakkı yiyoruz. İmtihanı kaybettik. Hayatta tek söz
ahlaktır. Akif’i şiirleri var etmez, ahlakı var eder. Akif bir ahlak anıtıdır. Tarihin akışını savaşlar
değiştirmez, ahlak adamları değiştirir.”
Yusuf Kaplan, konuşmasında ayrıca gündemin iyi değerlendirilmesi gerektiğinin ve kendi kendini
sömürgeleştiren tek ülke olduğumuzun altını çizdi. Türkiye’nin tehlikeli bir yere gittiğini söyleyen
Kaplan, her gün cinayetler işlediğimizi, bu cinayetlerin sadece insanların ölümüyle ilişkili olmadığını,
ahlak cinayeti ve edep cinayetinin de yaygınlaştığını söyledi.
Yusuf Kaplan, konuşmasının devamında şunları ifade etti: “Osmanlı kendiliğinden çökmüş bir millet
değildir. Durdurulmuş bir millettir. Durdurulması iki türlü gerçekleştirilmiştir: 1. Şark meselesiyle
Türkler Avrupa’dan uzaklaştırıldı. 2. Türkler İslam’dan uzaklaştırıldı. Türkiye’den Hıristiyanlar
sürdürüldü. İslam medeniyeti cami, havra, kiliseyle medeniyettir. Gayrimüslimlerin sürülmesi bu
ülkede 100 seneye mal olmuştur. Dünyada sömürgeleştirilemeyen tek ülke biziz. Fakat kendi
kendini sömürgeleştiren tek ülkeyiz. Ve kalenin içten fethedildiği tek ülkeyiz.”
dunyabizim.com
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Filistinliler insanlığın onurunu kurtarıyor
Download