AMİNOGLİKOZİDLER Aminoglikozidler protein sentezini bozarak baktericidal etki gösteren antibiyotiklerdir. Oral etkisizdirler bütün formları parenteraldir. Kan beyin bariyerini geçemezler. Hücre içine aktif transfüzyon ile girdiklerinden anaeroblara etkisizdirler. GENTAMİSİN TOBRAMİSİN AMİKASİN STREPTOMİSİN Ribozomun 30s kısmına bağlanarak protein sentezini inhibe ederler. SPEKTUM: Aerobik Gram negatif basiller Enterobakteriaceae Pseudomonas aeruginosa Acinetobacter Providencia Enterokoklar ( aminoglikozidlerin etkili olduğu tek Gram+ organizmadır fakat mutlaka Penisilin / Ampisilin veya Vankomisinle kombine edilmelidir). Aşağıdaki bakterilere etkisizdir: Anaeroblara etkisizdir. Streptokok ve stafılokoklara etkisi zayıftır. KLİNİK KULLANIM: 1. Pseudomonas aeruginosa enfeksiyonlarında antipseudomonal bir betalaktam ile kombine edilerek kullanılır. 2. Ciddi Gram negatif enfeksiyonlarda. 3. Aminoglikozidler, Betalaktam ve vankomisinin Staf, Enterokok ve Streptococcus viridans a karşı etkilerini arttırmak için kombine edilir (sinerjistik ). 4. Streptomisin : Tuberküloz, brusella, Yersinia pestis( veba ) , Tularemi tedavisinde kullanılır. 5. Aminoglikozidler Vankomisin ve Rifampisinle kombine edilerek S. epidermidis e bağlı kalp kapak protezlerinin enfeksiyonlarında kullanılırlar. 6. Aminoglikozidler ampisilin veya vankomisinle kombine edilerek enterokokal endokarditlerin tedavisinde kullanılırlar. AMİNOGLİKOZİDLERİN YAN ETKİLERİ: Nefrotoksisite Ototoksisite Nöromüsküler blok AMİNOGLİKOZİD UYGULAMASI. KULLANIMINDA GÜNDE TEK DOZ nefrotoksik ototoksik etkisini azaltır. Postantibiotik etkisi vardır, günde tek doz uygulama bu etkiyi arttırır. Konsantrasyona bağlı baktericidal aktivitesi artar. Iç kulak ve renal kortekste birikim azalır. AMİNOGLİKOZİDLERE DİRENÇ: Plazmidler aracılığıyla enzimatik yıkılım. permeabilitede azalma. Ribozoma bağlanma yerinde değişiklik. X. DUYU BOZUKLUĞU ENFEKSİYONLAR YAPAN Bazı enfeksiyon hastalıkları periferik sinirleri tutarak duyu ve his kusurlarına neden olurlar. A – HERPES ZOSTER: Varisella zoster virus bir DNA virusudur ve iki farklı hastalık yapar: Primer enfeksiyon (varisella veya su çiçeği): Generalize döküntü ve sistemik şikayetlerle karakterizedir. Primer enfeksiyonu takiben duyu sinirleri boyunca ilerleyip sensoryel gangliyonlarda latent halde kalır. Rekürran enfeksiyon ( zona ): Latent virusun reaktivasyonu sonucu ortaya çıkar. Virus bu kez ters yönde ilerleyip deriye ulaşır. Lokalize döküntü ve sistemik şikayetler görülür. Döküntü veziküler karakterdedir ve dermatomda sınırlıdır. Hastalar genellikle 50 yaşın üstündedir. Hücresel immün fonksiyon bozukluğu olan hastalar risk altındadır, ayrıca spinal kord ve sinir kökü basıları zonayı başlatabilir. 3-4 günlük ağrı, kaşıntı ve yanma hissinden sonra veziküller ortaya çıkar. Veziküller bir veya birkaç dermatom boyunca lokalizedir. Veziküllerin içeriği başta berraktır 1-3 haftada pürülan hale gelir, açılır ve kurutlanarak kaybolur. Zoster genellikle yüz, boyun ve göğüs dermatomlarını tutar. Ağrı ve dizestezi aylar yıllar boyunca sürebilir. Immun yetmezliği olan hastalarda hastalık yayılma eğilimindedir; gözü, medüllospinalis anterior motor nöronları, kranial sinir ganglionlarını tutabilir, ensefalit yapabilir veya tüm vücudu tutabilir ( dissemine zoster). Herpes Zoster Oftalmikus: trigeminal ganglionun tutulduğu vakalarda oftalmik dal da etkilenir. Göz kapaklarında veziküller ve korneal ülserasyonlarla karakterizedir. Bu hastalarda nekrotizan granülomatöz angiitise bağlı olarak serebral iskemik ataklar sık görülür. Ramsay Hunt Sendromu: Genikulat ganglion tutulursa dış kulak yolu ve kulak zarında veziküller oluşur. Ipsilateral sağırlık ve fasial güçsüzlük vardır. TANI: Zoster tanısı, klinik bulgular, deri biopsilerinde immunofluoresan teknikle viral antijenlerin gösterilmesi, vezikül dibinden hazırlanan Tzank preparatında dev hücrelerin gösterilmesi veya serumda varisella antikorlarında artışın gösterilmesiyle konur. TEDAVİ: Zona tedavisinde asiklovir 800 mg günde 5 kez PO 7 gün boyunca verilir. B – LEPRA: Etken Mycobacterium leprae aside dirençli bir basildir, lepra nörolojik sistemin majör enfeksiyonlarından biridir. Basil enfekte insanların nazal sekresyonlarında bolca bulunur ve insandan insana uzun süreli yakın temasla bulaşır. Lepra basili endotel hücreleri, deri histiositleri ve nöronların Schwann kılıf hücrelerini enfekte eder. Dünyada 12 milyondan fazla vaka olduğu biliniyor. Lepra zengin klinik bulgularla seyreder, temel olarak 2 klinik formu vardır. Tüberküloid Lepra: Hücresel immun cevap organizmanın üremesini sınırlamaya çalışır, çok az basil görülür, hücresel immun cevap ve gelişen enflamasyon sonucu granülomlar oluşur, Lepromin testi pozitiftir. Klinikte keskin sınırlı, deriden kabarık, büyük eritematöz plaklar görülür. Bu plakların ortası kuru, tüysüz ve anestetiktir. Periferik sinirler kabalaşmıştır. Kutanöz ve subkutanöz sinirlerin enfeksiyonuna bağlı olarak yama tarzı karakteristik bir duyu kaybı olur. Lepramatöz Lepra: Basile karşı hücresel immun cevap çok zayıftır, deri ve muköz membran lezyonları bol basil içerir, Köpük hücreleri ( histiosit ) görülmesi tipiktir, Lepromin testi negatiftir. Klinikte eritematöz makül, papül ve nodül den oluşan simetrik bilateral deri lezyonları görülür. Lepramatöz leprada basil hematojen yolla diffüz olarak kutanöz sinirlere yayılır. Derinin soğuk bölgelerini (kulak kepçesi, el sırtı, ayaklar, önkol, bacakların dış yanları) tutan simetrik ağrı ve ısı duyusu kayıpları vardır. Hasta anestezi nedeniyle travmaları farketmez ve yaralanmalar sonucu trofik değişiklikler, doku kayıpları gelişir. Derin tendon refleksleri korunmuştur. Poliartraljiler, nevraljiler, periferik sinir fonksiyonlarının ani kayıpları sonucu düşük ayak gibi komplikasyonlar lepramatöz leprada sık görülür. Konjoktivit, süperfisiyal punktat keratit ve leprotik iridosiklit lepromatöz leprada sık görülen göz bulgularıdır. TANI: Klinik bulgular, deri biyopsileri, deri ve burun mukoza kazıntılarında basilin görülmesi ile tanı konur. TEDAVİ:TedavideDiaminodfenilsulfon(DDS;Dapson)100mg/Gün, Rifampisin600mg/Gün ve Klofazimin kullanılır Tedavi 6 ay sürmelidir. Tedavi kesildikten sonra hastalar 2 yıl süre ile takip edilmelidir. Ek olarak lepromatöz leprada Talidomid verilebilir. Tedavi sırasında sinir hücrelerinde şişme sonucu şiddetli nevralji tarzında ağrılar ve ani motor fonksiyon kayıpları olabilir. V. C – SİSTEMİK BAKTERİYEL ENFEKSİYONLARIN KOMPLİKASYONU OLAN ENSEFALİTLER Bazı ensefalitler bakteriyel enfeksiyonların komplikasyonu olarak ortaya çıkarlar. Bu ensefalitler genellikle bakteriyel enfeksiyon geçtikten sonra ortaya çıkan immün reaksiyonlara bağlı olarak 2-4 hafta sonra ortaya çıkarlar. MİKOPLAZMA ENSEFALİTİ: Mycoplazma pneumonia enfeksiyonlarının seyri sırasında (özellikle pnömoni) % 5 ila 10 oranında nörolojik tutulum görülür. M. Pneumonia enfeksiyonunu takiben 3 ila 28 gün içinde nörolojik semptomlar ortaya çıkar. Nörolojik komplikasyonlar ensefalit, deliryum, epileptik ataklar, hemiparezi, koreatetoz, Reye sendromu şeklinde olabilir. Prodromal dönemde şiddetli başağrısı görülebilir. BOS da lenfositer pleositoz ve protein artışı vardır glukoz normaldir. Tanı eş zamanlı veya geçirilmiş M. Pneumonia enfeksiyonunun varlığı ve BOS da artmış antikor titresinin gösterilmesiyle konur. M.Pneumonia enfeksiyonunun tedavisini takiben nörolojik semptomlar hızla geriler. Tedavide eritromisin veya tetrasiklin kullanılır. LİSTERİA MENİNGOENSEFALİTİ: Listeria monocytogenes gram pozitif, hareketli çomaktır, doğada hayvanlarda, bitkilerde ve toprakta yaygın halde bulunur. Yenidoğanlarda ve immun sistemi bozuk olan hastalarda, yaşlılarda menenjit, ensefalit ve sepsise neden olabilir. Ateş, başağrısı, bulantı kusmayı takiben meningoensefalit bulguları ortaya çıkar: hemiparezi, kuadriparezi, kafaçiftlerinin felçleri ve serebellar bozukluklarla seyreder. Periferik yaymada monositoz vardır, BT ve MR da fokal serebrit, serebellitle uyumlu görünüm vardır. Tedavide penisilin veya ampisilin kullanılır. LEJYONER HASTALIĞI: Legionella pneumonia enfeksiyonlarının seyri sırasında nörolojik komplikasyonlar sıklıkla hastalığa eşlik eder. Solunum sistemi şikayetleri ve yüksek ateşle beraber başağrısı, konfüzyon, deliryum gibi ensefalit bulguları görülür. Legionella enfeksiyonunun tedavisiyle nörolojik bulgular hızla geriler. Tanı eş zamanlı legionella enfeksiyonunun varlığıyla ve anti legionella antikorlarının gösterilmesiyle konur. BOS ve BT bulguları normaldir. Tedavide makrolid grubu antibiyotikler kullanılır. KEDİ TIRMIĞI ENSEFALİTİ: Etken Bartonella henselae dir. Enfekte kedilerin tırmalamasıyla bulaşır. Tırmalamayı takiben bölgesel lenfadenopati gelişir, bunu ateş, ensefalopati ve epileptik nöbetler izler. Tanı antikor titresinde artış veya PCR yöntemiyle enfekte lenfeadenopatide etkenin gösterilmesi ile konur. Vakaların birçoğu tedavisiz iyileşir. Nörolojik tutulum varsa tedavide gentamisin 5 mg/kg/gün IV 8 saatte bir uygulanır. Gentamisin yerine rifampisin, trimetoprim sülfometaksazol veya siprofloksazin kullanılabilir. BRUSELLA MENİNGOENSEFALİTİ: Meningoensefalite sebep olan diğer bir bakteride Brucellalar dır. Brucella abortus, melitensis veya suis enfeksiyonları sırasında meningoensefalit gelişebilir. Etken enfekte hayvanlarla kontak veya enfekte sütlerin kullanılmasıyla insanlara bulaşır. Bruselloz: gece terlemeleri, lenfadenopatiler, hepatosplenomegali ve spondilitle karakterizedir. Nörolojik tutulum nadirdir. Nörobruselloz kendini akut meningoensefalit veya kronik menenjit tablosu şeklinde gösterebilir. Brucellaya bağlı kronik menenjitte BOS da lenfositik pleositoz, protein miktarında artış, glukozda düşme görülür. Brucellaya bağlı meningoensefalitte ise meningeal irritasyon bulgularına ek olarak kafa çiftlerinin tutulumu, hemiplejiler, paraplejiler ve geçici parkinsonizm görülür. Tanı için BOS da herhangi bir titrede antikor varlığının gösterilmesi yeterlidir. Kan ve BOS da etken izole edilebilir. Tedavide doksisiklin 100 mg günde 2 kez ( veya tetrasiklin 500 mg günde 4 kez ) 3 – 6 hafta ve streptomisin 1 gr IM günde bir 14 gün beraber uygulanır. Tedavi edilmemiş nörobruselloz tekrarlama eğilimindedir, kronikleşmiş nörobruselloz multipl skleroz ile karışır. V. ENSEFALİTLER Ensefalit: Beyin parenkiminin tutan enfeksiyon ve inflamasyon halidir. Klinikte ateş, başağrısı ve konfüzyonla karakterizedir. Viral bakteriyel veya parazitik olabilirsede akut ensefalitlerden genellikle viruslar sorumludur. Tablo birkaç gün içinde yerleşir ve beyin parenkiminin inflamasyonundan dolayı hızla konfüzyon, stupor ve koma gelişir. Sinir sisteminin viral enfeksiyonları rölatif olarak nadir görülür, diğer enfeksiyon ajanlarına göre selim seyirlidir ve genellikle spontan iyileşirler. Mortaliteleri düşük olsada ensefalitler yüksek morbiditeye sahiptirler. Beyin dokusu metabolik hasarlara karşı hassastır, ensefalit nedeniyle oluşan hasarlar genellikle yavaş ve iz bırakarak iyileşir. Etken patojenin virulansı, nörotropizm’i, patojenin miktarı, hastanın immün durumu, yaşı, çevrenin kültürel ve coğrafi yapısı hastalığın şiddetini ve insidansın belirleyen önemli etkenlerdir. Tümörler, otoimmün hastalıklar ve diğer enfeksiyonlarda benzeri klinik görünümlere neden olabilirler. Ensefalopatiler: metabolik veya toksik sebeplerle ortaya çıkan SSS fonksiyon bozukluklarıdır, benzer klinik bulgulara sebep olurlar, parenkimde inflamatuar hücrelerin bulunmayışıyla ensefalitlerden ayrılırlar. Hernekadar anamnez ve fizik muayene ensefalit tanısı koymada yeterli olsada etkeni tahmin etmekte çok yardımcı olamaz. Akut ensefalitte klinik bulgular genellikle saatler günler içinde ortaya çıkar, kronik ensefalitte ise bulguların ortaya çıkışı haftalar, aylar alabilir. Ensefalit etkenleri sinir sistemine genellikle hematojen yolla girerler (kuduz virusu periferik sinirler yoluyla, Naegleria amibik meningoensefaliti ise os kribiformisden olfaktor sinir trasesini izleyerek geçer). Birçok viral ve bakteriyel enfeksiyonda menenjit ve ensefalit tablosu iç içedir (meningoensefalit), viral enfeksiyonlarda bu durum daha belirgindir. Akut ensefalit tabloları hızlı bir nöronal ve glial hücre hasarıyla ve yaygın beyin ödemiyle seyreder. Akut ensefalitlerde en sık görülen klinik bulgular: Ateş, Başağrısı, Bulantı – Kusma, Mental değişiklikler: konfüzyon, deliryum, letarji, stupor, koma, Epilepsiler: generalize veya fokal, Hiperrefleksi, Babinski pozitifliği, Nadiren : el ve yüzde tremorlar, dizartri, hemiparezi, kranial sinir felçleri, afazi, ataksi, körlük görülür. ENSEFALİTLER V. A- AKUT VİRAL ENSEFALİTLER V. B- YAVAŞ VİRÜS İNCELENECEKTİR. ENFEKSİYONLARI BAŞLIĞI ALTINDA V. C – SİSTEMİK BAKTERİYEL ENFEKSİYONLARIN KOMPLİKASYONU OLAN ENSEFALİTLER V. D – SPİROKETAL ENSEFALİTLER V. E – RİKETSİYAL ENSEFALİTLER V. F – PARAZİTİK MENİNGOENSEFALİTLER İDRARDA KREATİNİN 24 Saatlik İdrarda Kreatinin; Kreatinin; Creatinine – urine; Spot idrarda Kreatinin kas metabolizmasının atık maddesidir ve tamamı böbrekler den atılır. Kan ve idrar kreatinin miktarı böbrek fonksiyonları hakkında değerli bilgiler verir. İdrarda kreatinin 24 saatlik idrarda yada anlık idrarda bakılabilir. Aşağıdaki ilaçlar test sonucunu etkiler, testten önce kesilmeleri gerekir: Sefalosporin gurubu antibiyotikler, Cimetidin, Cisplatin benzeri kemoterapi ilaçları, Gentamisin, Trimetoprim kreatinin seviyesini etkiler. İdrarda kreatinin testi ne için istenir? Test böbrek fonksiyonlarını ölmek amacıyla istenir. Böbrek fonksiyonlrının önemli bir göstergesi olan kreatin klirensi ölçümü için idrarda kreatin bakılmalıdır. İdrarda kreatinin normal değeri nedir? İdrada kreatinin miktarı ( 24 saatlik idrarda ) 500 ila 2000 mg /gün arasında değişir. Sonuç kas kitlesi yaş ile ilişkilidir. Kas kitlesine oranla normal değer : Erkekler için 14 – 26 mg/kg/gün, Kadınlar için 11 – 20 mg/kg/gün dür. idrar kreatinin miktarı tek başına çok anlam ifade etmez, kan kreatini ile birlikte böbrek fonksiyonlarının ifadesinde değerlidir. İdrar kreatinin seviyesi birçok hastalıkta değişir: Glomerülonefrit, Aşırı et tüketimi, Piyelonefrit ( böbrek iltihabı), Böbrek yetmezliği, Kas hastalıkları, Myasteniya gravis, Dehidratasyon ( susuz kalmak ), Rabdomyoliz, İdrar yolu tıkanmaları idrar kreatinin seviyesini etkiler. Referansler: Landry DW, Bazari H. Approach to the patient with renal disease. In: Goldman L, Schafer AI, eds. Cecil Medicine. 24th ed. Philadelphia, Pa: Saunders Elsevier; 2011:chap 116. KORONER RİSK TESTİ Koroner Check Up; Coronary risk profile; Koroner kalp hastalıkları risk testi; Lipid profili; Koroner kalp hastalıklarına yol açan kolesterol ve lipit testleridir. Koroner risk testleri koroner kalp hastalıklarına ne derece yatkın olduğumuzu ortaya koyar. Kolesterol bir yağ çeşididir ve damar duvarına yapışarak tıkanma ve sertleşmeye yol açar. Damar sertleşmesi hipertansiyon tıkanmalar ise enfarktüs ve felçlerle sonuçlanır. Koroner risk profili hangi testlerden oluşur? Total kolesterol, LDL kolesterol (kötü kolesterol), HDL kolesterol (iyi kolesterol), VLDL kolesterol, Trigliserid, High sensitif CRP. Kolesterol risk profili ne gösterir? Kalbinizin koroner arter hastalıklarına ne kadar yakın olduğunu gösterir. Koroner arter hastalığına yatkınlığınızı gösterir. Kalp ve diğer damarlarınızın kolesterol ve kan yağları ile tıkanıp tıkanmadığını damar sertliği, hipertansiyon, enfaktüs, inme ve felç gelişme riskinizi gösterir. Koroner risk profili ne zaman yapılır? Erişkinler: İlk kolesterol testleri 20 li yaşların başında yapılmalıdır. Daha sonra 5 yılda bir ve 35 ila 45. Yaşlarda tam kalp muayenesi ile birlikte değerlendirilmelidir. Ailesinde hipertansiyon ve koroner arter hastalığı olanların kolesterol değerlerini daha sık izlemeleri önerilir. Diyabet, şeker hastalığı, hipertansiyon, felç, yada koroner arter hastalığı olanların kolesterol değerlerine dikkat etmeleri gerekir. Korner risk profili zamanı: Hiçbir hastalık ve risk taşımayanlar için 20 yaşından itibaren her 5 yılda bir, Ailede koroner kalp hastalığı, diyabet, hipertansiyon, felç, gibi öyküler var ise daha sık, Kendisinde hipertansiyon, enfarktüs, inme, felç, koroner kalp hastalığı var ise ve kolesterol düşürücü ilaç alıyorsa en az yılda bir kolesterol lipit profili bakılmalıdır. Çocuklarda ilk yapılmalıdır? kolesterol testi ne zaman Ailede koroner kalp hastalıkları, enfarktüs, beyin kanaması, hipertansiyon, diyabet var ise 5 yaşından itibaren 5 yılda bir kolesterol ve lipit profiline bakılmalıdır. Kolesterol için normal değerler nedir? • LDL kolesterol: < 130 mg/dL (düşük değerler tercih edilir) • HDL kolesterol: > 40 – 60 mg/dL (yüksek değerler tercih edilir) • Total kolesterol: < 200 mg/dL (düşük değerler tercih edilir) • Trigliserid: 10 – 150 mg/dL (düşük değerler tercih edilir) • VLDL: 2 – 30 mg/dL. Yüksek kolesterol ne anlama gelir? Yüksek kolesterol ( HDL hariç) sizin kalp hastalıklarına, kalp krizine, hipertansiyona, beyin kanaması, inme ve felç geçirmeye yatkın olduğunuzu gösterir. Kalp ve diğer arterlerin kolesterol nediyle sertleşmeye başladığını tıkanmaya başladığını gösterir. Bu durumda yaşam şeklinizi değiştirmeniz, diyet yapmanız ve kolesterol düşürücü ilaçlar almaya başlamanız gerekebilir. Kronik hastalıklar, artrit, nefrit, kronik böbrek yetmezlikleri, tiroit hastalıkları, Hipotiroidi, hipertiroidi ve karaciğer hastalıkları kolesterol seviyesini arttırabilir. Artrit alevlenmesine bağlı ise tedaviden 2-3 ay sonra kolesterol testleri tekrarlanmalıdır. Koroner risk profili koroner kalp hastalıklarına yatkınlığımızı gösterir ne zaman enfarktüs yada felç geçireceğinizi göstermez. Referanslar: Expert Panel on Detection, Evaluation, and Treatment of High Blood Cholesterol in Adults. Executive summary of the third report of the National Cholesterol Education Program (NCEP) expert panel on detection, evaluation, and treatment of high blood cholesterol in adults (Adult Treatment Panel III). JAMA. 2001;285:2486-2497. Updated 2004. Libby P. Lipoprotein disorders and cardiovascular disease. In: Bonow RO, Mann DL, Zipes DP, Libby P, eds. Braunwald’s Heart Disease: A Textbook of Cardiovascular Medicine. 9th ed. Philadelphia, Pa: Saunders Elsevier; 2011:chap 49. Gennest J, Libby P. Lipoprotein disorders and cardiovascular disease. In: Bonow RO, Mann DL, Zipes DP, Libby P, eds. Braunwald’s Heart Disease: A Textbook of Cardiovascular Medicine. 9th ed. Philadelphia, Pa: Saunders Elsevier; 2011:chap 47. Adult Treatment Panel III (ATP III) of the National Cholesterol Education Program. Implications of recent clinical trials for the National Cholesterol Education Program Adult Treatment Panel III guidelines. Circulation. 2004 Jul 13; 110(2):227-39. KOMPLEMAN C3 ve C4 Complement components; C3; C4; Kompleman 9 proteinden oluşan immün sistemin önemli bir parçasıdır. C3 kompleman sisteminin 3. proteinidir. C3 ve C4 en sık bakılan kompleman proteinleridir. Kompleman proteinleri immün sistemin takibinde, otoimmün hastalıkların aktivitelerini izlemekte ve tedaviye verdikleri cevapları görmekte kullanılır. Örneğin Lupus Eritematozus hastalığının aktivasyonunda C3-C4 düşer, tedaviyle yükselir. Normal değer: C3 için normal değer : 75-135 mg/dl . C4 için normal değer: Erkek: 12 to 72 mg/dL Kadın: 13 to 75 mg/dL Normal değerler laboratuarlar arası değişiklik gösterebilir. Kompleman nelerdir? seviyesini arttıran hastalıklar Bazı kanserler, Bazı enfeksiyon hastalıkları, Ülseratif kolit sırasında kompleman seviyesi artar. Kompleman nelerdir? C3 seviyesini düşüren hastalıklar Ağır enfeksiyonlar, Sepsis, Sistemik mantar hastalıkları, Sıtma gibi Paraziter hastalıklar, Otoimmün hastalıkların alevlenme dönemleri, Sistemik Lupus Eritematozus Paroksismal noktürnal hemoglobinüri, Şok, Lupus nefriti, Hepatit ler, Glomerülonefrit gibi böbrek hastalıkları, Siroz, Herediter anjioödem, Böbrek transplant rejeksiyonu, Kötü beslenme sırasında C3 ve C4 düşer. Kompleman proteinleri iltihabi olaylar sırasında sırayla aktive olarak birbirlerine yapışır ve zararlı maddelerin ortadan kaldırılması için immün sistemi harekete geçirirler. Örneğin: Aktive olmuş kompleman sistemi bakterinin zarını delerek ölmesini sağlar. KARACİĞER BİYOPSİSİ Karaciğer biyopsisi karaciğerden küçük bir parçanın alınıp mikroskopta incelenmesi ile hastalıkların karaciğere verdiği zararın tespit edilmesidir. Karaciğer biyopsisi genellikle ince bir iğne yardımıyla deriden girilerek yapılır ancak çok nadir hallerde laparoskopi ile yada açık olarak da yapılması gerekebilir. Karaciğer nedir? Karaciğer vücudun en büyük organıdır. Vücudun fonksiyonu karaciğer tarafından idare edilir. birçok Kandan zehirli maddelerin, temizlenmesi, Mikroplara karşı savaşmak, Yenilen gıdaların sindirilmesi, Besin ve vitaminlerin saklanması, Enerji depolamak, Protein üretmek gibi temel görevler hep karaciğerin işidir. Karaciğer Biyopsisi Ne zaman Yapılır? Karaciğer biyopsisi kan testleri, ultrason, film ve diğer teşhis araçları ile karaciğerdeki hastalık teşhis edilemeyince yapılır. Genellikle kronik hepatit gibi karaciğere zarar veren hastalıkların ne derece zarar verdiklerini tespit etmek ve buna göre tedaviyi programlamak için yapılmaktadır. Karaciğer Biyopsisi İçin Hazırlık Gerekir mi? Evet karaciğer biyopsisinden en az 1 hafta önce doktorunuzun ilaçlarınızı kontrol etmesi ve birtakım ayarlamalar yapması gerekir. Bazı ilaçların karaciğer biyopsisi öncesi ve biyopsi sonrası bir süre kesilmesi gerekir. Özellikle kan pıhtılaşmasını bozan ilaçlar, sedatif ilaçlar kesilir. Karaciğer biyopsisi öncesi kısıtlanan veya kesilen ilaçlar şunlardır: Aspirin, ibufen gibi ağrı kesiciler ve kan sulandırıcı ilaçlar, Steroid ilaçlar, Heparin ve benzeri kan sulandırıcılar, Tansiyon ilaçları, Diyabet ilaçları, Anti depresan ilaçlar, Antibiyotikler, Astım ilaçları, Diyet takviyesi amacıyla kullanılan ilaçlar. Karaciğer biyopsisi öncesi bu ilaçların doktor tarafından dikkatle gözden geçirilip kesilmesi veya doz ayarlaması yapılması gereklidir. Prosedür sırasında hastanın nefesini tutması istenecektir bu nedenle hastanın gelmeden önce nefes egzersizleri yapması ve nefesini 30 – 40 saniye tutmaya çalışması istenir. Biyopsi öncesinde sabah kan alınıp kanama ve pıhtılaşma değerleri gözden geçirilir. Ağır karaciğer hastalığı olanlarda kanama problemi biyopsi sonrası kanama riskini arttırır. Bu durumda pıhtılaşma sağlayıcı ilaçlar yapılır. Hastaların biyopsi öncesi ve sonrasında aç olmaları gereklidir. Biyopsi öncesi 8 saat açlık gerekir. Hastalara ağrı kesici ve anksiyete giderici sedatif ilaçlar verileceği için 12 saat boyunca araba kullanmaları sakıncalıdır, hastaların yalnız gelmemeleri ve dönüşlerini ayarlamaları gerekir. Prosedür süresince damar yolu açık tutulur ve gerekirse ilaçlar bu yoldan verilir. Karaciğer Biyopsisi Nasıl Yapılır? Karaciğer biyopsisi hastanede yada klinikte yapılabilir. İnce bir iğne ile karaciğere girilerek küçük bir parça alınır. En çok tercih edilen yöntem deriden girilerek iğne ile parçanın alınmasıdır. Bu işlen 20 – 40 saniye kadar sürer. Bu işlen sırasında hastanın nefesini tutması istenir. Girişim öncesinde Ultrason veya Tomografi istenebilir. Hastaya sakinleştirici verilir, Hastaya pozisyon verilerek sol yanına yatırılır, Giriş yeri işaretlenir, Bölge iğne ile uyuşturulur, Biyopsi iğnesi ile karaciğere girilir ( bu sırada Ultrason kullanılabilir), Parça alınarak çıkılır, Bölgeye 5-10 dakika kompres yapılarak basılır, Hastaya pozisyon verilerek istirahat yatağına alınır, Hasta en az 4 – 6 saat kum torbası ile bası altında yatakta tutulur, Kontrol ultrasonu yapılarak kanama vb. komplikasyon varlığı araştırılır, Her şey normal ise hasta ayağa kaldırılır ve taburcu edilir. Anestezinin etkisi 12 saat kadar sürer, bu süre içinde hasta bayılabilir, araba kullanmak, mutfak işleri gibi tehlikeli işler ile uğraşmak, tek başına yürümeye kalkışmak tehlikelidir. Biyopsi sonrası 2 gün istirahat etmek, spor yapmamak, ağır kaldırmamak gerekir. Biyopsi yerinde bir haftayı bulan hafif ağrı olabilir. Ağrı olursa parasetamol içeren, kanama değerlerini bozmayan hafif ağrı kesiciler kullanılabilir. Biyopsi Sonucumu Ne Zaman Alırım? Biyopsi materyali kısa sürede patoloji merkezine gönderilir, burada yapılan boyama ve özel teknikler ile karaciğerdeki harabiyet ve hastalığın durumu derecelendirilir. Biyopsi sonucu genellikle bir hafta içinde alınır. Karaciğer Biyopsisinin Tehlikesi Nedir? Karaciğer biyopsisinden sonra en sık görülen komplikasyon ağrıdır. Hastaların %20 sinde biyopsi sonrası ağrı şikayeti olur ancak bunların neredeyse tamamı parasetamol ile geçer. Biyopsi yerinde kanama nadir görülen bir komplikasyon dur hastaların 500 de birinde görülür. iç organların zedelenmesi, enfeksiyon, karın iç zarının iltihabı çok nadir görülen yan etkileridir. Sol omuza vuran ağrı, karın ağrısı, yüksek ateş yada aşırı halsizlik durumunda doktorunuzu arayınız. Karaciğer Biyopsisini SGK karşılar mı? Evet karaciğer biyopsi girişimi SUT tarafından ödenmektedir. Kısaca Karaciğer Biyopsisi Karaciğer hastalığının teşhisi veya derecelendirilmesi için iğne ile karaciğerden küçük parça alınmasıdır, Parça patolojide değerlendirilir, rapor bir haftada çıkar, En sık iğne ile ve hafif uyuşturularak yapılır, 20- 40 saniye süren bir işlemdir, SUT tarafından parası ödenir, Bir hafta önceden hazırlık gerekir bazı ilaçların kesilmesi gerekir, doktorunuza tüm ilaçlarınızı söyleyin, Biyopsiden önce nefes tutma egzersizi yapın, Hastaya ağrı kesici verilecek hasta tek başına dönemez, 12 saat araba kullanamaz, tehlikeli iş yapamaz, düşebilir, bayılabilir, Biyopsiden önce 8 saat aç olması gerekir, Biyopsiden sonra 4- 6 saat hastanede kalması gerekir, Bir iki gün ev istirahatı gereklidir, Biyopsi sonrası bir hafta ağır egzersiz, ağır kaldırma yapmayacak, Biyopsi yerinde bir hafta hafif ağrı olabilir parasetamol ile geçer, Şiddetli karın ağrısı, sol omuz ağrısı, ateş yada halsizlik olursa doktora başvurulacak. KREATİNİN Kreatinin protein metabolizmasının atık ürünüdür. Vücuttaki kas kitlesi ne kadar fazlaysa kreatinin de o kadar çok üretilir. Tamamı idrarla atılır. Kan kreatinin miktarı metabolizma ve böbrek fonksiyonları hakkında çok önemli bilgiler sunar. Aşağıdaki ilaçlar kan kreatinin seviyesini etkiler: Aminoglikozid gurubu antibiyotikler, Cimetidin ( mide ilacı ) Kemoterapi ilaçları, Sefalosporinler gibi böbreğe zarar veren ilaçlar, Ağrı kesiciler, Trimetoprim kullanımı sırasında kreatinin seviyesi etkilenir. Kreatinin testi ne için istenir? Kreatinin testi böbrek fonksiyonlarını değerlendirmek amacıyla istenir. Kreatinin tamamen böbrekten atılır, eğer böbrek fonksiyonları bozulursa artmaya başlar, idrardaki miktarı da düşmeye başlar. Kreatinin normal değeri: Kreatinin erkekte 0,7 ila 1,3 mg/dL , kadında 0,6 ila 1,1 mg/dL arasında dır. Kadınlarda düşük olmasının sebebi kas kitlesinin daha az olmasından kaynaklanır. Kreatinin seviyesini arttıran sebepler: Akut tübüler nekroz, Dehidratasyon ( susuz kalma), Diyabetik nefropati ( şeker hastalığına bağlı böbrek hasarı), Eklampsi ( gebelik zehirlenmesi), Glomerülonefrit, Böbrek yetmezliği, Kas hastalıkları, Piyelonefrit ( böbrek iltihabı), Şok, kalp yetmezliği ve buna benzer sebepler dolayısı ile böbrek kan akımının azaldığı durumlar, Rabdomyoliz,, İdrar yollarında tıkanma, Kan kratinin seviyesini düşüren sebepler: Kas hastalıkları ( kas kitlesini eriten hastalıklar), Myasteniya gravis, Referanslar: Landry DW, Bazari H. Approach to the patient with renal disease. In: Goldman L, Schafer AI, eds. Cecil Medicine. 24th ed. Philadelphia, Pa: Saunders Elsevier; 2011:chap 116. B CELL PANELİ LÖSEMİ / LENFOMA B-cell leukemia/lymphoma panel; B Lenfosit Yüzey Marker Paneli; B lenfositleri kanın beyaz hücreleridir. İmmün sistemin önemli hücreleridir. B cell Lösemi Lenfoma panelinde bu hücrelerin yüzeyinde yer alan proteinlere bakılır. Bu proteinler lösemi / Lenfoma tanısında kullanılır. Kan, kemik iliği yada Lenfoma şüphesinde lenf bezi biyopsisinden bakılır. Kan örneği immün fenotipleme ile flow citometri yöntemiyle incelenir. B cell lösemi / Lenfoma paneli ne için istenir? • Periferik yaymada anormal lökositler / lenfositler görülürse, • Lösemi yada Lenfoma dan şüphelenilirse, • Lösemi / Lenfoma nın tipini belirlemek amacıyla istenir. Referanslar: 1. Appelbaum FR. The acute leukemias. In: Goldman L, Ausiello D, eds. Cecil Medicine. 23rd ed. Philadelphia, Pa: Saunders Elsevier;2007:chap 194. 2. Bierman PJ, Harris N, Armitage JO. Non-Hodgkin’s lymphomas. In: Goldman L, Ausiello D, eds. Cecil Medicine. 23rd ed. Philadelphia, Pa: Saunders Elsevier;2007:chap 196. 3. Kantarjian H, O’Brien S. The chronic leukemias. In: Goldman L, Ausiello D, eds. Cecil Medicine. 23rd ed. Philadelphia, Pa: Saunders Elsevier;2007:chap 195. 4. Najfeld V. Conventional and molecular cytogenetic basis of hematologic malignancies. In: Hoffman R, Benz EJ, Shattil SS, et al, eds. Hematology: Basic Principles and Practice. 5th ed. Philadelphia, Pa: Elsevier Churchill Livingstone; 2008:chap 55