KUR` AN NÜZULÜNÜN MEKKE DÖNEMİ

advertisement
KUR' AN NÜZULÜNÜN MEKKE DÖNEMİ
SEMPOZYUM
29 Haziran- Ol Temmuz 2012 ÇORUM
Editör
Prof. Dr. Mesut OKUMUŞ
Editör Yardımcıları
Arş. Gör. Ömer DİNÇ
Arş. Gör. Fatma PEHLiVAN
ÇORUM BELEDİYESİ KÜLTÜR YAYINLARI
ÇORUM2013
MEKKİ AYETLERDE İNSAN EŞİTLİGİ
VE SOSYALADALET MERKEZLi TEMALAR
Doç. Dr. Nurettin TURGAY*
Giriş
Kur'an'ın
Mekke toplumunda net bir tevhit inancı yerine daha
çok şirk inancı yaygın olduğu gibi, temiz bir ahlak ve sosyal adalete dayalı bir
insan eşitliği anlayışı da mevcut değildi. Buradanazil olan Kur' an ayetleri, insanları kirli şirk inancından kurtanp temiz tevhit inancına yönelik mesajlan verdiği
gibi, özellikle insan eşitliği ve sosyal adalete dair ilkeleri ortaya koymaktadır. Bu
konuda bazı örnekleri vermek istiyoruz:
nazil
olduğu
Kur'an'ın
özeti durumunda olan Fatiha süresinin girişinde, Allah'ın, bütün
alemierin Rabbi olduğu vurgulanmaktadır. Buna göre Allah, belli bir insan kesiminin
ve hatta yalnız insanların değil, tüm varlıkların Rabbidir; hepsine merhametiyle muamele etmektedir. Bununla insanlar, hatta tüm varlıklar arasında şefkat, merhamet ve
adalet açısından herhangi bir ayırımın yapılmamasının gerektiği vurgulanmaktadır.
Hz. Muhammed (sav), Mekke'de İslam dinini tebliğ ettiği zaman, insan eşitli­
ğini ve sosyal adaleti ölçü alıp ona göre hareket ettiği için, toplum içerisinde ezilen, itilen, ikinci sınıf muamelesine tabi tutulan insanlarm büyük bir kesimi, iman
ederek Müslümanlarm yanında yer alıyorlardı. Çünkü bu tür kişiler, İslam'da
güven, dürüstlük, adalet ve eşitliği görüyorlardı. Hz. Muhammed (sav) ile oturup görüşebilmek için fakir ve yoksul kişileri yanından uzaklaşfırma talebinde
bulunan Mekke müşriklerinin ileri gelenlerinin, söz konusu talepleri üzerine ayet
(el-En'am 6/52) indirildi ve Hz. Muhammed (sav) uyanldı.
Mekke' de nazil olan Maı1n süresi, başından sonuna kadar sosyal adalet dengesini anlatan bir süredir. Bu sürede, ibadet ile toplumdaki öksüz ve yetim tabakaya
yardımcı alınanın ilişkisi anlatılınakta, sosyal adalete ciddi bir şekilde vurgu yapılınaktadır. Bu sürenin, bu konuda iyi işlenmesi gerekmektedir.
İslam ve iman kelimeleri, güven, banş, huzur ve saadet gibi güzel anlamlan
ifade etmektedir. Bunun topluma yansıması, Kur'an'ın sosyal adalet ve eşitlik
ile ilgili ayetlerinin iyi aniaşılıp yaşanınası gerekir. Günümüz toplumunun, buna
daha çok ihtiyacı vardır. Onun için Mekke insanını Cahiliye döneminin karanlı­
ğından kurtanp İslam kelimesinin ifade ettiği huzura kavuşturan ayetleri iyi kavrayıp ona göre hareket etmek gerekir.
Dicle Üniversitesi ilahiyat Fakültesi. E-mail: nurettin.turgay@hotmail.com.
Kur 'an Niiziiliiniin Mekke Dönemi
412
İslam öncesi Mekke toplumunda, katıksız bir tevhit inancı bulunmamaktaydı.
Bunun yerine, daha çok şirk inancı yaygın bulunmaktaydı. Kirli bir inanç olan
şirkin yaygın olması nedeniyle, Mekke toplumunda temiz bir ahlak ve sosyal
adalete dayalı bir insan eşitliği anlayışı da mevcut değildi. Tek bir Allah inancının olmadığı, çeşitli batıl düşünce ve ideolojilerin kanştığı böyle bir inancın
yaygın olduğu bir toplumda, zaten inançlanndaki bozukluk nedeniyle saygı değer
bir ahlak anlayışı beklenememektedir. Aynı zamanda böyle bir toplumda, hak ve
hukuk anlayışı, sosyal adalet duygusu, ancak hayal edile bilmekt~dir. İşte böyle
bir manzarayı yansıtan Mekke toplumundanazil olan ayetleri ilk etapta insanlan
kirli şirk inancından kurtanp temiz tevhit inancına yönelik mesajlan vermektedir.
Bu inancın, ezilen, hor görülen, mağdur edilen, zulüm ve haksızlığa maruz kalan
insanlar tarafından benimsenmesi için, onun gereği olan insan eşitliğinin ve sosyal adaletin ortaya konması gerekiyordu. Onun için, Mekke döneminde indirilen
ayetlerde, başta katıksız bir Allalı inancı ve bunun gereği olan temiz ahlak, dürüstlük, insan haklannı yansıtan adalet ve benzeri hususlar işlenmektedir.
Kur'an ilimleri ve tefsir konusunda çalışmalarda bulunurken, Kur'an'ın sosyal hayata yönelik bu tür mesajlannı da önemseyip incelemek ve gündeme getirmek gerekir. Çünkü Kur'an'ın mesajlan, insanlara ve onun sosyal hayatına
yöneliktir. Bu tür çalışmalar, bir çeşit vaaz olarak yorumlarup hafife alanlar olabilir. Unutmamak gerekir ki Kuran' da, yirmi beş yerde vaaz konusu gündeme
getirilmektedir. 1 Örneğin, "Kuşkusuz Allah size, adaleti, iyiliği ve ala·abalara
yardımı emreder; ahlaksızlığı, kötülüğü ve haksızlığı yasaklm: Ders alasınzz diye
size vaaz eder/öğüt veri1:" 2 mealinde bir ayette, Allalı'ın insanlara vaaz ettiği haber verilmektedir.
Bu çalışmamızda, Mekke' de inen, aynı zamanda insan eşitliği ve sosyal adalet konusunda mesajlar veren ayetlerden üç örneği maddeler halinde incelemeye
çalıştık. Önce Fatiha süresini, ondan sonra insan eşitliğine dair bir ayeti ve üçüncü olarak da Miifın süresini işledik. Ardından, özetre yer verdiğimiz İslam ve
kardeşlik kavramlan hakkında bilgi verdik. Aynca bu çalışmamızda Mekld bazı
ayetleri yorumlarken, zaman zaman konunun izahı gereği Medeni bazı ayetlere
de yer verdik.
/1
Fatiha Suresi
Bir dinin ne olduğunu açıklayan özelliklerine, o dinin "mahiyeti" denmektedir. D inin mahiyetini belirleme yetkisi, sadece Allah' a mahsus tur. Vahye dayanan
2
Muhammed Fuad Abdulbaki, "veaze", el-Mu 'cem u '1-Mıifehres li Elfiizi '!-Kur 'Cini '1-Kerfm,
Diirıı İhyai't-Turasi'l-Arabi, Beyrut tsz. s. 755.
en-Nahll6/90.
Mekld Ayetlerde İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar
413
tüm ilahi dinler, Allah tarafından vahiy yolu ile peygamberlere bildirildikten sonra, zamanla insanların katkılan ile değişime uğramıştır. Kur'an'a göre ilk semavi
din, ilk insan ve aynı zamanda ilk peygamber olan Adem (as)' a gönderilmiştir.
Bu din, insanlar tarafindan değiştirildikten sonra, Allah, aynı dini yine vahiy yolu
ile yeni bir peygambere göndenniştir.
Din, gönderildiği toplumun fertlerine doğru yolu göstermek ve onlan hidayete
erdirmek için gönderilmiştir. Bu nedenle insanlar, dinlerini yaşamak ve onu hayatlarında uygulamaya çalışmak mecburiyetindedirler. Dinin, insanlan hidayete
götüren ilkelerinin tümünü, "iman" ve "amel" olmak üzere iki sınıfla toplayabiliriz. Bunlann ikisi olmadan, din diye bir şey olamaz. Bir dine olan inanç olmazsa,
o din hayata uygulanamaz ve bir dine olan inanç hayata uygulanmazsa, o inanç
bir anlam ifade edemez. Burada söz konusu olan amel de "ibadet" ve "muamelat"
yani sosyal hayattaki gündelik davramş ilkeleri olmak üzere ikiye aynlır. Buna
göre dinin, şu üç temel unsurunun olduğu anlaşılmaktadır:
1-İman
2 -İbadet
3-
MuameHit/insanların
toplumdaki
uygulamaları.
"İman" ve "ibadet" konulan, insanın bilgi alam ile sınırlı olmayıp bu alam
aşmaktadır.
Bu konularla ilgili bilgiler, ancak tevatür yolu/Kur'an ve sünnet va-
sıtası ile öğrenilebilmektedir. İnsanoğlunun, sosyal hayatta toplum içerisindeki
davramşlanndan oluşan "muamelat" ise, Kur'an ve sünnet ölçü olmak üzere, insanlann yorum, bilgi ve kültürleri ile belirlenmektedir. "Muamelat" da, hukuki ve
ahlaki olmak üzere, iki kısım halinde değerlendirilir. Başından sonuna kadar incelediğimiz zaman Kur'an'ın, insanlara özet olarak bu üç konuyu anlattığı kanaatine varmaktayız. Sıralamada Kur'an'ın ilk süresi olarak yer alan Fatiha sfiresi,
Kur'an'ın özeti durumundadır ve bu üç husus, bu sürede çok kısa bir şekilde
anlatmaktadır. Mekke'de nazil olan Fatiha süresinde, Kur'an ayetlerinin verdiği
tüm ilkelerin mesajlan verilmektedir. Katıksız bir Allah inancı, tevhidin ve İs­
lam inanç esaslarının hülasasıdır. Bu inanç, Fatiha süresinin, "Hamd, Cilemierin
rabbi, rahman, rahim ve din gününün sahibi Allah'a mahsustw: " 3 mealindeki
ayetlerinde çok kısa bir şekilde anlatılmaktadır. Ondan sonra gelen, "Yalnız sana
ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz. " 4 mealindeki ayette, İslam dininin
ibadetsiz olamayacağı, yapılan bu ibadetin sadece Allah nzası için yapılınasının
gerektiği ve Allah ile kul arasında ibadet konusunda herhangi bir aracının bulunmamasının icap ettiği dile getirilmektedir. Fatiha süresinin, "muamelat" ile
ilgili olan son bölümünü oluşturan ayetlerinmeali ise, şöyledir: "Bizi doğru yola,
3
4
el-Fatiha 112-4.
el-Fatiha 115.
Kur 'an Niiziiliiniin Mekke Dönemi
414
kendilerine nimet verdiklerinin yolıma ilet; gazabına uğrayanlarınkine ve sapık­
larınkine değil. " 5 Bu ayetlerde, insan hayatının uygulamalanna yönelik ilkelerin
tümü, "sırat-ı müstakim/dosdoğru yol" ile ifade edilmektedir. Sürenin bütünlüğünden anlaşıldığına göre Kur'an'da anlatılan "iman" ve "ibadet", her türlü sosyal muamelede dürüst olmayı, dosdoğru bir yolu takip etmeyi gerektirmektedir.
BuradaAllah'ın,
alemierin rabbi olduğu ve ralıman ile rahim sıfatıanna sahip
bulunduğu anlatılmaktadır. Ayrıca yukanda dile getirmeye çalıştığımız gibi, burada Allah'ın varlığı ve birliği anlatılmakta ve her türlü şirk kiililiğinden uzak,
tertemiz bir tevhit inancına vurgu yapılmaktadır. Bu ayette, Allah' a inandıklannı
söyleyen tüm insanlara, inandıklan Allah' ın yalnız kendilerinin değil, aynı zamanda tüm alemierin rabbi olduğu hatırlatılmaktadır. Allah, yalnız benim değil, senin
de onun da Allah'ıdır ve O, tüm alemiere karşı ralıman ve rahimdir. Bu ifadeler,
inanan insanlara çeşitli mesajlan vermektedir. Tüm varlıklara karşı göstermemiz
gereken merhameti, sosyal hayatın her safhasında mutlaka uyulması gereken adaleti sınırlandırmak, onu, kendimizin dışında kabul ettiğimiz kişilerden esirgemek,
bu ayette anlatılan şirksiz iman anlayışını kavramamak demektir. Unutmamamız
gerekir ki Allah, benim olduğu kadar, benim inandığım şeye inanmayan, benim
sosyal, siyasal, etııik ve kültürel düşüncelerime katılmayan tüm insanlann, hatta
insanlarm dışındaki diğer tüm varlıklarm da rabbidir. Herhangi bir insanın veya
diğer bir varlığın hakkını ihlal etmek, Allah'ın, Kur'an'ın başında bildirdiği ilahl
mesajı kavramamak ve ona muhalefet etmektir. Kur'an'ın Mekke'de nazil olan
ilk süresinin ilk ayetlerinde, böyle bir sosyal adalet, insan eşitliği ve hukuk mesajı verilmektedir. "er-Rab" kelimesi, sadece Allah hakkında kullanılmaktadır. Bu
durum, mutlak rabliğin Allah' a ait olduğunu göstermektedir. 6 "Rabebe" fiilinden
türemiş bir isim olan "rab" kelimesi, sahip, efendi, idare eden, yöneten, düzene koyan, ıslah eden, gözeten, sorumluluğu yüklenen, nimet veren, terbiyeci ve
benzeri anlarnlar için kullanılmaktadır. "Rab" kelimesinin çoğulu, "erbab" şek­
linde kullanılır. 7 Allah, bütün varlıklarm insanüstü sevk ve idaresini üstlendiği
için "Rab" kelimesi, mutlak anlamda sadece kendisi için kullanılmaktadır. 8 Tefsirciler bu anlamları, başka ayetlerden ve Arap şiirinden deliller göstererek ileri
sürmüşlerdir. 9
5
6
7
8
9
el-Fatiha 116, 7.
M. Sait Şimşek, Hayat Kaynağı Kur 'an Tefsil·i, Beyan Yayınlan, İstanbul2012, I, 14.
Ali b. Muhammed b. Habib el-Maverdi, en-Nuketu ve '1-Uyz/n, Muessesetu'l-Kutubi's-Safiyye,
Beyrut 1992, I, 54; Ebı1'1-Fadl Cemaluddin Muhammed b. Mukerrem b. Manziir, "rabebe",
Lisanu '1-Arab, Dfuıı'l-Fikr, Beyrut 1994, I, 400 vd.; Alımed b. Zekeriya b. Faris, "rabebe",
Mu 'cemu 'l-Mekiiyisi '1-Luğa, thk. Abdusseliin:ı Muhammed Harun, Beyrut 1991, XI, 381.
el-Hüseyn b. Muhammed er-Rağıb el-İsfahiini, "rabebe", el-Miifi·edatfi Garibi '!-Kur 'an, Kahraman Yayınlan, İstanbul 1986, s. 269.
Örnekler için bkz. Ebu Abdiilah Muhammed b. Alımed el-Kurtı1bi, el-Cami' li Alıktim i 'IKur 'an, Daru'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrut 1988, I, 92 vd.
Mekki Ayetlerde İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar
Mevdudi, "rab" kelimesinin şu manalann tümünü ifade
415
ettiğini kaydetmiştir:
a- Mürebbi, ihtiyaçlarm gönderilmesinde kefil, terbiye ve
kaim olan.
yetiştirme işiyle
b -Kefil olan, murakabe eden, durumu düzelten ve mesuliyeti üzerine
tekeffiil eden.
c -Mümtaz kişi ki, kavmi arasında kutup
sayılır.
almayı
Ehli, onun etrafında toplanır.
d- itaat edilen efendi, sözü geçen otorite, efendilik ve üstünlüğü kabul edilen,
tasarruf sahibi.
e- Malik ve efendi. 10
Kur'an'da, Allah'ın varlığını ve birliğini anlatan "rab" ve "ilah" kelimelerinin
önemli bir yeri vardır. Kur'an davetinin özü, tekAllah'ın varlığı ve O'nun ortaksız oluşudur. Çünkü tarih boyunca insanlarm muhtaç olduklan en önemli şey, tek
ve ortaksız tanrı inancıdır. Ondan başka tapılacak "rab" ve "ilah" yoktur. Tüm
ibadetler, sadece O'nun nzası için yapılır. Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde, buna işa­
ret edilmektedir:
"Şüphesiz
Bu,
Id Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir. O 'na kulluk edin.
doğruyoldur." 11
Bu ayetteki hitap, İsa (as)'ın, etrafındaki kişilere söylediği bir sözdür. Aynı
zamanda bu hitap, tüm peygamberlerin, içinde yaşadıklan toplumu oluşturan insanlara yönelik olan ortak hitabıdır. 12 Buna göre bütün peygamberler, insanlar
arasında ayırım yapmamışlar, kendilerini başkalanndan üstün görmemişler ve
"Allah, benim de Rabbim, sizin de Rabbinizdir!" mealindeki ilahi mesajın verdiği
inanç ve anlayış ile hareket etmişler. Bu da gösteriyor ki Allah, tüm peygamberlerin rabbi olduğu gibi, onlann muhatap olduklan insanlarm da rabbidir. Nitekim
başka bir ayette Allah, görevlendirdiği elçisine, "De Id: Ben de ancak sizin gibi
bir insanım. Bana ilahınızın tek bir ilah olduğu vahyolımuyor. Rabbine kavuş­
mayı uman kimse, yararlı iş işleyişin ve Rabbine kullukta hiç ortak koşmasın/" 13
talimatını vermektedir. Buna göre Allah'ın tek ilah olduğu, tüm varlıklarm tek
rabbi olduğu, her türlü egemenliğin O'nun tasarrufunda bulunduğu ve O'nun yanında insan ayırımının olmadığı, açık bir şekilde anlaşılmaktadır. Tevhit inancı,
Allah'ı tek rab/ilah olarak tanımayı, O'nun gösterdiği yolda yürüyerek adaletten
aynlmamayı, insanlar arasında ayının yapmamayı, O'nun, her konuda olduğu
gibi bu konuda da emir ve yasaklanın yerine getirmeyi gerektirmekte ve her ko10 Ebu'I-Ala el-Mevdi'ıdi, Kur 'an 'a Göre Dört Terim, tre. Osman Cilacı ve İsmail Kaya, Düşünce
Yayınları, İstanbul1979, s. 38 vd.
ıı AI-i imran 3/51.
12 Seyyid Kutııp,jf Ziliili '/-Kur 'iin, Dfuu İhyai't-Turasi'l-Arabi, Beyrut tsz. I, 590.
13 el-Kehf 18/110.
4ı6
Kur 'an Niizuliiniin Mekke Dönemi
nuda O'nun egemenliğini kabullenmeyi ön planda tutmaktadır. Bu istikamette
başanlı olabilmek için, bilgi ve samirniyetle bunun gereklerini yerine getirmek
icap eder. 15
14
"On!m; Allah 'ı bırakıp hahamlarznz, papazlarını ve Me1yem oğlu Mesih 'i
rableri olarak kabul ettiler. Oysa kendilerine, tek Tanrı 'dan başkasına kulluk
etmemeleri emredilmişti. Ondan başka tanrı yoktw: Allah, koştuk/arz eşierden
miinezzehtir. " 16
Bu ayette haber verildiğine göre, kitap ehli olan eski kavimlerden bazılan,
Allah'ı bırakıp kendi din adamlannı rab edinmişlerdir. Onlann din adamlannı
rab edinmeleri, Allah'ı unutup onlara tapma veya onlara secde etme şeklinde
olniarnıştır. Nitekim bu ayet nazil olunca, önce Hıristiyan olan ve daha sonra
Müslüman olan Adiy b. Hatem, "Ya Rasulallah! Biz, din büyüklerimize ibadet etmezdik." demiş. Hz. Muhammed (sav) ona, "Onlar, Allah'ın helal kıldı­
ğı bir şeyi haram kılarlar, siz de onu haram tanımaz rnıydınız?" diye sormuş.
~da "Evet!" diye cevap verince, Hz. Muharrpned (sav), şöyle devam etmiştir:
"Işte onlan rab edinmek, böyle davranmak demektir." 17 Fahruddin er-Razi (ö.
604/1209), bazı alimlerin, dünya görüşlerine ters düşen ayetlere bile aldırmadık­
larını dile getirmiştir. 18 İbn Aşilr da, Allah'ın helal !aldığını haram, haram kıldığı­
m da helal kabul eden din alimlerine uyan halkın, onlan rab edinmiş olduklarını
ileri sürmüştür. 19 M. Sait Şimşek ise, bu ayetin tefsirinde bu konuya geniş yer
vermiştir. Onun bu konudaki açıklamalanndan bazı cümleler şöyledir. "Kitap
Ehli 'nde ilahi bir takım vasıflan insanlara verme işi peygamberlerle de sınırlı
değildir. Din alimlerine de bu vasıflan verdikleri vakidir. İşte bu ayette, bu husus
dile getirilmektedir." "Kuşkusuz, Kitap Ehli hakkında söylenenler, Müslümanlar
için de geçerlidir. Müslümanlardan da aynı duruma düşenler olursa, onlar da din
alimlerini rab ediniyorlar demektir. Bu gibi hususlarm Kitap Ehline has olduğu­
nu düşünmek, dini anlamamaktır ve cehaletin bir sonucudur. Cehalet ise, insam
kurtaramaz. Allah'ın yetkilerini kişi veya kurumlara devretmek, helal kılma ve
yasaklama yetkisini onlara tammak, onlan rab edinmek anlamına gelir. Böyle
birinin Allah inancı, sağlam bir inanç değildir. " 20 Buna göre tevhit inancına sahip
14 Salih Akdemir, Cumlıuriyıvt Dönemi Kur'an Tercüme/eri, Akaid Yayıncılık, Ankara ı989, s.
3ı vd.
ı5 Akdemir, "Kur'an Çevirilerinde Dikkate Alınmayan Önemli bir iislup Özelliği Üzerine", İsla­
miyat, V (2002), sayı: ı, s. 152.
ı6 et-Tevbe 9/31.
ı 7 ; Ebü Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Camiu '-Beyiin an Te 'vfl-i Ayi'l-Kur 'iin, tlık. Sıtkı
Cemil eAttar, Diinı'l-Fikr, Beyrut 1995, X, ı47; İsmail b. kesir, Tejsfru '!-Kur 'iini'l-Azfm, Diinı
İlıyai't-Turiisi'l-Arabi, Beyrut 1969, II, 348.
ı8 Fahruddin er-Rilzi, Mefiitflıu'l-Gayb, Daru'l-Fikr, Beyrut ı990, XVI, 37.
19 Muhammed et-Tahir İbn Aşur, et-Talırir ve't-Tenvfr, Tunus ı984, Vl, ı 70.
20 Şimşek, Hayat kaynağı Kur 'iin Tefsiri, II, 440, 441.
/
Mekki Ayetlerde İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar
417
olan insanlann, Fatiha süresinin başında haber verildiği gibi temiz rab ve ih1h
inancını korumalan, herhangi bir surette bu inanca şirk kirliliğine bulaştırmama­
lan ve Allah'ın kullan arasındaki eşitlik ile sosyal adalet dengesini bazınamalan
gerekmektedir. Bu konuda bilgi veren daha pek çok ayet vardır. 21
Fatiha süresinin başında, Allah'ın tüm alerolerin rabbi olduğu vurgulanmaktaBurada geçen "alem" kelimesi, akıllı varlıklar, cinler ile insanlar ve Allah'ın
dışındaki tüm varlıklar gibi anlamlar için kullamlmaktadır. 22 Buna göre "alem"
kelimesini, ilk etapta Allah'ın yaratmış olduğu tüm varlıklar, ikinci etapta cinler ile insanlar alemi ve en dar çerçevede akıl sahibi olan insanlık alemi olarak
değerlendirebiliriz. Kur'an'ın son süresi olan Nas süresinin başında da, "De ki
ben, insanların Rabbine, İnsanların Melikine/mutlak sahip, İnsanların İlahına
sığımrım. " 23 denmekte ve Allah'ın, tüm insanlarm rabbi, maliki ve ilahı olduğu
vurgulanmaktadır. Buna göre, saf ve temiz tevhit inancına sahip olan kişilerin,
insanlar arasındaki eşitlik ilkesine ve sosyal adalet dengesine dikkat etmeleri ve
bu konuda hassasiyet göstermeleri gerekmektedir. Her şeye rağmen "alem" kelimesini, Allah 'ın yaratmış olduğu tüm varlıklan kapsayacak şekilde geniş bir yelpazede değerlendirmenin daha kapsayıcı ve daha isabetli olacağı kanaatindeyiz.
dır.
Netice olarak şunu söylemek istiyoruz ki, Kur'an'ın ilk süresinin başında besıneleden soııra gelen ilk ayette bildirildiğine göre Allah, yaratmış olduğu tüm
varlıklarm rabbidir. O, rabbi olduğu varlıklar arasında ayının yapmaz, adaletsiz
davranmaz. Bu husus, Kur'an'ın başka pek çok ayetinde anlatılmaktadır. Özellikle insanlar arasında şu veya bu şekilde ayının yapmak, birilerini herhangi bir sebepten dolayı ötekileştirmek, saf ve temiz tevhit inancı ile bağdaşmaz. Böyle bir
davramşın, İslam öncesi Mekke müşriklerinin içinde bulunduğu kirli şirk anlayı­
şından farkı yoktur. Bu tür davramşlar, Allah'ın emirlerinin dışındaki bazı idealleri, kişilerin isteklerini, ilke ve kurallan, Allah'ın emirlerinin önüne geçirmekten, bir nevi bazı şeyleri Allah'a ortak kılmaktan kaynaklanmaktadır. Kur'an'da
bildirildiğine göre, Nuh,Z4 Hüd, 25 Salih26 ve daha nice peygamberlerin kavimleri,
Allah'ı inkar etmiyorlardı. Ancak bazı kişilerin emirlerini veya Allah'ın emrinin
dışındaki diğer bazı düşünceleri Allah'ın emrinin önüne geçirerek şirke düşmüş­
lerdi. Yine Kur'an'ın çeşitli ayetlerinden, Mekkeli müşriklerin de böyle bir durumda olduklarını öğrenmekteyizY Bu türlü şirk anlayışına sahip olan topluııılar,
insanlar arasında ayının yapmışlar, adalet meflıumunu ihmal etmişler ve netice21 Al-i İmriin 3/83; el-En'iim 6/164; en-Nahl 16/36; el-Enbiya 21125, 92; ez-Zumer 39/11 vs.
22 Abdurrahman Hasan habenneke el-Meydiinl, Medricii t-Tefek/dir ve DekdiJ..ii t-Tedebbiir,
Diiru'l-Kalem, Dımaşk 2006, I, 292.
23 en-Niis 114/1-3.
24 el-Müminun 23/24.
25 el-A'riif/65, 70; fussilet/14; Hud/59.
26 Fussilet/13, 14.
27 Yusuf/18; ez-Zumer/3.
Kur 'an Niizfiliiniin Mekke Dönemi
418
toplumun helakine sebep olmuşlar. Allah, başta Fatiha süresinin
olmak üzere çeşitli ayetlerde, bu türlü şirk anlayışından uzak durmayı,
Allah'ın kullan arasında adaleti gözetıneyi, sosyal adalet ve insan eşitliği konusunda hassas davranınayı ernretınektedir.
de
yaşadıklan
başında
2 - İnsan Eşitliğine Dair Bir Örnek
Kur'an'ın çeşitli
ayetlerinde, insanlarm eşitliğine, hiç kimsenin kendisini baş­
kalanndan üstün görmeye hakkının bulunınadığına, insanlar arasında sınıf ayı­
nınının söz konusu olmadığına işaret edilmektedir. Bu ayetlerden birinin meali
şöyledir:
isteyerek sabah akşam O 'na yalvaranları kovma! Onların hesabından sana bir sorumluluk, senin hesabından da onlara herhangi bir
sorumluluk yoktur ki onları kovup da zalimlerden olasın." 28
"Rab lerinin
rızasım
Tefsir kaynaklannda, bu ayetin nüzül sebebi hakkında çeşitli rivayetler vardır.
Bu rivayetlerde verilen bilgilerin kısacası, Kureyş büyükleri, Hz. Muhammed
(sa)'in yanına geldikleri zaman, fakir müminlerin yanlannda bulunınalanın istemiyorlardı. Hz. Muhammed (sav) ile oturup konuşmak için, onları yanından
uzaklaştırmasını istiyorlardı. O da, Mekke müşriklerinin ileri gelenlerinin Müslüman olmalanın arzu ettiğinden dolayı, onlarla bir araya gelip Müslüman olmaları için konuşacağı zaman, yanındaki fakir ve yoksul mürninleri bir süre için
yanından uzaklaştırmayı düşünmüş olabilir. Çünkü Yüce Allah, "Rab lerinin rıza­
sım isteyerek sabah akşam O 'na yalvaranları kovma!" diyerek Hz. Muhammed
(sav)'i uyarmıştir. 29 Bazı müfessirler, Hz. Muhammed (sav)'in böyle bir düşün­
eeye tevessül etmediğini ileri sürmüşlerdir. 30 Ancak ayetteki ifadelerin akışı, önce
"Onları kovma!", sonra da "Onların hesabından sana bir sorumluluk, senin hesabından da onlara herhangi bir sonmı/uluk yoktur ki onları kovup da zalimlerden
olasın" şeklindeki hitap, peygambere yöneltilen ciddi bir uyandır. 31
Bu olay Kur'an'ın, insanlar arasında fakir zengin, amir memur, patron işçi
ve benzeri farklılıkları gözetınediğini, tüm insanları, insan olarak eşit bir şekilde
28 el-Eniim 6/52.
29 Bu ayetin nüzfil sebebi ile ilgili olan çeşitli rivayetler için bkz. Müslim, Fediiilü's-Sahabe,
45; İbn Miice, Zühd, 7; Abdulmelik İbn Hişiim, es-Siretii 'n-Nebeviyye, Beyrut 1971, I, 392;
et-Taberi, Camiu '-Beyan an Te 'vfl-i Ayi '!-Kur 'an, VII, 127; Ali b. Muhammed el-Viihıd!,
Esbtibii'n-Niizfil, Mısır 1968, s. 149; Ebu'l-Ferec Abdurrahman b. Ali İbnu'l-Cevz!, Ztidii'lMesfrfi İlmi't-Teftfr, Beyrut 1987, III, 48; er-Riiz!, Mefatflıu '1-Gayb, XII, 234; Celaluddin esSüyilt!, Lubtibu 'n-Nu/dil fi Esbtibi'n-Niizfil, Celaleyn tefsirinin zeylinde, Mektebetu'l-Melliih,
Dımaşk tsz. s. 334;
30 Muhammed E sed, Kur 'an Mesajı, tre. Cahit Koytak ve Alırnet Ertürk, İşiiret yayınlan, İstanbul
1999, I, 234; Şimşek, Hayat Kaynağı Kur'an Tefsiri, II, 165.
31 Kutup,fi Zilali'l-Kur 'an, III, 231.
Mekkl Ayetlerde İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar
419
değerlendirdiğini göstermektedir. Kur'an, insanlar arasında böyle bir eşitliği ve
sosyal adaleti emretmektedir. O zaman olduğu gibi, günümüzde de kendilerini
güçlü, zengin, üstün gören şımarık mütrefler, diğer bazı insanlan hor görmekte ve
kendilerini onlardan üstün kabul etmektedirler. Bu tür fikir, düşünce ve davranış­
lar, her zaman için saf ve temiz tevhit inancı ile bağdaşmamaktadır. Kendilerini
başkalanndan üstün görme fıkir ve düşüncesi, kirli şirk inancının bir kalıntısıdır.
Nitekim insanlar, Kur'an'ın başka ayetlerinde de bu konuda uyanlmaktadır:
"Ey miiminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlm;
kendilerinden daha iyidirle1: Kadınlar da kadınları alaya almasın/m: Belki
onlar kendilerinden daha iyidirle1: Kendi kendinizi ayıplamayın, birbirinizi
kötü lakaplarla çağumayın İmandan sonra fiisıklık ne kötü bir isimdiri Kim
de tevbe etmezse işte onlar zalimlerdir." 32
Buna göre kadın olsun erkek olsun, fert veya topluluk olsun, hiç kimsenin
başkasını alaya alması, hor görmesi, kendilerini başkalanndan üstün görmesi,
Kur'an'ın anlattığı inançla bağdaşmamaktadır. Belki hor görüp küçümsediğimiz
kişiler, bu ayette haber verildiği gibi kişilikleri itibanyla aynca Allah'ın nazannda bizden daha iyi kişilerdir.
İnsanlık
tarihi boyunca insanlar arasında zengin-fakir, amir-memur, güçlügüçsüz gibi farklılıklarm var olması, yaşanan bir gerçektir. Önemli olan husus,
burada anlamlan üzerinde durduğumuz ayetlerde haber verildiği gibi, hiç kimsenin kendisini başkalanndan üstün görmemesi ve onlan küçümseyip horlamamasıdır.
3 - Miiôn Suresi ve Sosyal Adalet
Kalkınmanın nimetlerinden faydalanma ve külfetlerine katianma konusunda
sosyal sınıflar arasında denge sağlamaya, "sosyal adalet" .denilmektedir. 33 Buna
göre toplumu oluşturan insanlar arasında dengeyi sağlamayı ifade eden sosyal
adalet, geniş bir anlama sahip olan adalet kavramının bir parçası olarak değerlen­
dirilebilir. Bir toplumda beraber yaşayan insan kitlelerinin refahı ve kalkınmalan
için, aralannda mutlaka sosyal adaletin oturması gerekir. Bu nedenle, sosyal sınıf­
lar arasındaki iktisadi dengesizliklerin düzeltilmesi ve ekonomik bakımdan zayıf
durumda bulunan sosyal sınıflarm diğerlerine karşı korunmalan icap eder. Bununla, maddi açıdan zayıf olan herkesin, güçlü olanlara karşı korunması amaçlanmaktadır. Toplumun devamlılığı ve huzurunun sağlanması, o toplumu oluşturan
insanlar arasında sosyal bir dengeyi sağlamaya bağlı olması nedeniyle, "sosyal
32 el-Hucfuiit 49/11.
33 İzzet Er, "Kalkınma, Sosyal Adalet ve Sosyal Refah", İslam'a Giriş (Gençliğin İslam Bilgisi),
Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlan, Ankara 2006, s. 408.
420
Kur 'an Niizilliiniin Mekke Dönemi
adalet" mefhumu, daima ön plana çıkmaktadır. Yeryüzü, diğer bir ifade ile tüm
kainat, Allah'a karşı olan kulluk görevlerini yerine getirebilmeleri için, insaniann emrine verilmiştir. 34 İnsanlarm bu düzeye gelebilmeleri için, mutlaka kendi
aralannda sosyal adalet dengesini sağlamalan gerekmektedir. İnsanlarm yaratılış
gayesi, Allah' a karşı olan kulluk görevlerini yerine getirmektir. 35 İnsanlarm kendi
aralannda sosyal adaleti sağlamalan, bu önemli görevlerini yerine getirmelerini
kolaylaştırmaktadır. Kur'an'ın yüz yedinci silresi olan Mailn silresinde de, insanlar arasındaki sosyal adalet dengesine işaret edilmektedir:
"Dini yalanlayanı gördün mü? İşte o, yelimi itip kakar; yoksulu doyurmaya
teşvik etmez. Yazıklar olsun o namaz kılanlara ki, onlar, namazlarını ciddiye
almazla1: Onla1; gösteriş yapanlardır ve hayrada miini olurlar."36
Bir rivayete göre, Müşriklerin ileri gelenlerindenEbil Süfyan, her hafta bir iki
deveyi kurban olarak keser, etlerini dağıtırdı. Bu cömertliğine rağmen bir gün bir
yetim çocuk, kendisine gelip bir şeyler istedi. Fakat o, ahası ile çocuğu iteleyerek
hiçbir şey vermedi. Bu o_lay üzerine Mailn silresi nazil oldu. Buna benzer çeşitli
rivayetler, bu sürenin nüzill sebebi olarak tefsir kaynaklarında yer almaktadır. 37
Ancak bu sürede müşriklere değil, Müslümanlara hitap edilmektedir. Nüzill sebebi olarak çeşitli rivayetlerin anlatılması, sürede verilen mesajlarm manalannın
umumi olmasına mani değildir. Aynca doğruluk payı tartışma konusu olan bu tür
rivayetlerin bağlayıcılığı söz konusu olamaz.
Tefsir kaynaklannda, bu sürenin nerede nazil olduğuna dair farklı yorumlar kaydedilmektedir. Eski tefsir kaynaklanna göre, bu süre Mekke'de nazil
olmuştur. 38 Daha sonra yazılan bazı tefsir kaynaklannda ise, bu sürenin Mekke'de
veya Medine'de veya ilk yansının Mekke ve ikinci yansının da Medine'denazil
olduğuna dair bazı rivayetler yer almaktadır. 39 Ancak bu sürenin bir bütün halinde
Mekke' de nazil olduğu kanaati daha yaygın bulunmaktadır. 40 Süleyman Ateş, bu
konuda şu açıklamaya yer vermiştir:
el-Bakara 2/29; İbrahim 14/32, 33; en-Nahl 16/1-18.
ez-Ziiriyiit 51156.
el-Miifin 107/1-7.
el-Kurtubl, el-Cami' li Alıkilmi '!-Kur 'an, XX, 143; Bedrettin Çetiner, Es biib-ı Niizül, Çağrı
yayınlan, İstanbul 2002, II, 972.
38 Mukatil b. Süleyman, Tejsfru Mukatil b. Süleyman, Daru'l-Kutubi'l-İlmiyye, Beyrut 2003; III,
527; et-Taberl, el-Cami' li Alıkilmi '!-Kur 'an, XXX, 400.
39 İbnu'l-Cevzl, Ziidii'l-Mesfrjf İlmi't-Tejsfr, VIII, 328; Kutup,jf Ziliili'l-Kur'iin, VIII, 678; elMaverdl, en-Nuketu ve '1-Uyün, VI, 350; Hayreddin Karaman ve diğerleri, Kur'an Yolu Türkçe Meiil ve Tefsir, Diyanet İşleri Başkanlığı, Ankara 2007, V, 695; Celal Yıldırun, Tefsirli
Kur 'an-ı Kerim Meali, Anadolu yayınlan, İzmir 1984, II, 1209.
40 Süleyman Ateş, Yüce Kur 'an 'ın Çağdaş Tefsiri, Yeni Ufuklar neşriyat, İstanbul tsz. XI, 115;
Yaşar Nuri Öztürk, Miiün Süresi, Yeni Boyut, İstanbul 2012, s. 41; Şimşek, Hayat kaynağı
Kur 'an Tefsiri, V, 490.
34
35
36
37
Mekki Ayetlerde İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar
421
"Bazı müfessirler, bu ayetlerin, münafıklar hakkında indiğini söylemişler­
dir. Buna göre ayetlerin, Medine'de inmiş olması gerekir. Çünkü münafıklar
Medine'de vardı. Sürenin tamamı Mekke'de inmiştir, meşhur olan da budur. Şu
da söylenmiştir: Son dört ayet, Mekke'de Müslüman olmuş, fakat imam salıili
olmayan bir adam hakkında inmiştir. Ancak Mekke'de iman edip de imam sahih
olmayan bu adamın kimliği hakkında bir şey söylenmemiştir. Çünkü bunun aslı
yoktur. Mekke'de inanan, doğru dürüst inammştır. Orada gösteriş, Müslümanlara
karşı değil, müşriklere karşı olabilirdi. Müslüman olan kimse samimi inammyorsa, niçin Müslüman olsun? Müslüman olınakla, zayıf dururnda bulunan Müslümanlardan bir kar sağlayacak değildir. Tersine, Müslüman olduğu duyulunca,
müşriklerden çeşitli işkencelere ve zararlara maruz kalacaktır."
"Çoğunluğun kamsına göre,
sürenin tamamı Me kke' de inmiş tir. Zira dördüncü
ayet, takip ifade eden "ra" ile başlar. "Fa'', kendinden sonraki cümleyi, öncesine
bağlayan bir bağlaçtır. Bu cümle bağımsız inmiş olsa, "ra" ile başlamaz. Çünkü
bağımsız cürnleler, bağlaçlarla başlamaz. Beşinci ve altıncı ayetler ismi mevsül
ile yedinci ayet de yine bağlaç olan 'atıfvavı' ile öncesine bağlanmaktadır. Yani
sürenin bütün ayetleri, birbirinin devamıdır. Bir bölümü, diğerinden ayrı inmiş
olamaz. Hepsi beraber, Mekke'de inmiştir." Bu açıklamalar, bu sürenin Mek.ki
olduğunu pekiştirmekte ve farklı görüş belirteniere cevap niteliğini taşımaktadır.
41
Bu sürenin başında geçen "gördün mü?" sözü, bir sorudan ziyade bir hayret
ve taaccüp anlamını ifade etmektedir. Ayrıca burada "sen gördün mü?" derken,
Hz. Muhammed (sav)'e olduğu gibi, bütün inananlara ve genelde tüm insanlara
hitap edilınektedir. Çünkü Kur'an'ın muhatabı, genel olarak tüm insanlardır.
Kur'an'ın mesajları, tüm insanlara yöneliktir.
42
Yetim ve yoksul kişiler, toplumun zayıf ve himayeye muhtaç kesimini oluş­
Bu sürenin baş tarafında bu iki sınıfın durumuna dikkat çekilmektedir. Onlara karşı gösterilen olumsuz davramşlar, bu sürede kınanmakta ve bu
tür davramşlarınAllah'ın nazannda büyük kötülüklerden olduğu vurgulanmaktadır. Ayrıca bu tür kötü davramşların temelinde, inanç zayıflığı yatmaktadırY
Toplumun himayeye muhtaç bu tür kesimleri küçümsemek, onları itip kakmak,
Kur'an'ın sağlamak istediği sosyal adaletin ilkelerine ters düşmektedir. Çünkü
Kur'an, tüm insanlar arasında saygı ve sevginin oluşmasını hedeflemektedir.
Zekat, fitre ve çeşitli sadakaların, bu konuda ciddi etkileri olınaktadır. Burada
anlamları üzerinde durduğumuz ayetler, ilgiye ve yardıma muhtaç olan kişilere
yardımcı olınayı emrettikleri gibi, başkalarım da bu konuda gerekli görevlerini
yerine getirmeleri için teşvik etmeyi de vurgulamaktadır. Bu sürenin sonunda
turmaktadır.
41 Ateş, Yüce Kur'an'm Çağdaş Tefsiri, XI, ll5; Öztürk, Mtiıin Süresi, s. 41.
42 er-Razi, Meftitflıu 'l-Gayb, XXXII, lll; Muhammed b. Ali b. Muhammed eş-Şevkani, Fet/m 'lKadfr, Muessesetu'r-Reyyan, Beyrut 2004, V, 665.
43 İbn Aşur, et-Talırir ve't-Tenvfr, XXX, 564.
422
Kur 'an Niizfiliiniin Mekke Dönemi
geçen "Maün" kelimesi, süreye isim olmuş ve Hz. Ali'nin (ö. 40/661) yaptığı
çeşitli yorumlara göre, zekat, farz olan sadaka, ödünç, hayır, mali yükümlülükler, yardımlaşma ve benzeri manaların tümünü kuşatmaktadır. 44 "Maün" kelimesi, insanların yararına olan her şeyi ifade etmektediı-4 5 ve Arapların çeşitli
şiirlerinde yer alıp bu anlamda işlenmiştir. 46 Buna göre tüm insanların, özellikle
zayıf ve güçsüz kişilerin haklarını, yarariarına olacak şeyleri korumak, onları
himaye etmeden yana tavır koymak, imanın gereğidir. Kamil iman, insanları bu
gibi konularda etkilemekte ve İslam ahlak kurallarına uygun hareket etmelerinde olumlu rol oynamaktadır.
Tevhit inancına dayanan bütün dinlerin ve modem demokrasi anlayışının ideali; insanlar arasında sosyal adaleti sağlamaktır. Çünkü bu sistemlerde, insanların
eşitliğine inanılmaktadır. Bilindiği gibi sosyal adalet, sınırlı cemiyet yapısının doğurduğu bütün kusurları gidenneyi hedef olarak kabul eden bir kavramdır. Sosyal
adalet, yönetimin yönettiği vatandaşiara sosyal hizmetlerde sağladığı adalettir.
Adalet kavramını ön planda tutan devlet anlayışına göre, insanların hukuk karşı­
sında ve hayat mücadelesinde her konuda eşit turulmaları gerekmektedir. Verdiğimiz bu bilgilere göre, sosyal hayatta insan eşitliğine ve adalete uygun hareket
edilirse, toplumda en güzel sosyal adalet gerçekleşir. Bu konuda, Kur'an'dan
daha sağlıklı ve daha güzel bir şekilde bilgi veren herhangi bir kanun, görüş veya
felsefeyi bulmak, mümkün değildir. Kur'an, çeşitli yönleri ile olduğu gibi, bu
yönü ile de mucizedir.
Yüce Allah bu sürenin ilk ayetlerinde, yetimi def edip hakkını ödemeyen, aç
ve muhtaç olan yoksulu cirnriliği ve ahiret inancından yoksun olması sebebiyle
doyurmayan, doyurabilecekleri de bu konuda teşvik etmeyen kişileri, dini yalanlayanlar olarak tanımlamaktadır. Ayette, tek kelime ile din kelimesi geçmektedir.
Bazı meal ve tefsir kaynaklarında dini yalanlayanlar, ahiret hayatıyla ilgili hesap,
mükafat, ceza, azap, Cennet, Cehennem ve benzeri konulara inanınayıp bunları
inkar edenler anlamında yorumlanmaktadır. Ancak ayette geçen kelimelere hakıldığı zaman, bu yanlışın içine giren kişilerin, genel olarak dini yalanlayanlar
olarak tanımlandığı anlaşılmaktadır. Bu ayetlerde, toplumun ezilen insanlarının
problemlerine dikkat çekilmekte, onların haklarının korunması ve sosyal sıkıntı­
larının giderilmesi emredilmektedir.
~
Bu sürenin ikinci bölümünü oluşturan diğer ayetlerinde ise, gösteriş için ibadet eden, namazlarından gafıl olan ve her türlü bayrı engelleyen insanlar kınan­
makta, tenkit edilmektedir. Yetim ve fakirierin durumu ile ibadetteki gaflet ve
44 et-Taberi, el-Cami· li Alıktim i '!-Kur 'an, XXX, 406 vd.
45 Ebubekir Ahmed b. Ali er-Razi el-Cessas, Alıkamu '!-Kur 'an, thk. Muhammed Sadık Kaınhavt,
Daru'l-Mushaf, Kahire tsz. V, 375.
46 el-Kurtfib!, el-Cami' If Alıktim i '!-Kur 'an, XX, 145, 146; eş-Şevkan!, Fet/w '1-Kadir, V, 666.
Mekld Ayetlerde İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar
423
riyakarlığın
beraber amlması, dikkat çekicidir. Bu sılredeki iki bölümün beraber
mesajlardan anlaşıldığına göre, toplumda sosyal adaletin oluşması için
kendilerine düşen görevleri yerine getirmeyen, yetim, fakir, yoksul ve muhtaç kişilerin durumuna eğilmeyen insanlar, son derece dindar geçinseler ve kendilerini
ibadet ehli olarak göstermeye çalışsalar bile, İslam dinine inanmış sayılmazlar.
Böyle insanlara yazıklar olsun. Çünkü bu çeşit kişiler, Müslüman görünmelerinde, inanç ve ibadetlerinde samimi iseler, toplumda sosyal adaletin yerleşmesi için
çalışırlar, yoksul ve fakirierin dertleriyle dertlenirler. Çünkü ibadetin bilincinde
olan insanlar, toplumdaki yoksul ve ilgiye muhtaç olan kişilere karşı son derece
müşfık davranır, dertleri ile dertlenir, toplumdaki sosyal adaletin meydana gelmesine azami derecede dikkat ederler. Samimi inanç ve iman, insam bu istikamette
yönlendirir. Bu durum, iman, ibadet ve sosyal hayattaki davramşların birbirleri
ile ilişkili olduğunu göstermektedir. Kur'an'ın emirlerinin ve İslam inancının gereği olarak bunlan birbirlerinden ayırmamak icap eder.
verdiği
Bu sürede geçen "veyl" kelimesi, "veyele" fılinden türemiş bir isimdir.
"Veyl" kelimesi, cehennemde bir ateş nehri veya bir vadi, helak, yazıklar olsun,
kahrolsun, lanet olsun, bela ve benzeri itharn ile beddualan ifade etmektedir. 47
Kur'an'da 40 defa geçen48 "veyl" kelimesi, vebali büyük, günahı ağır suçlann
işlendiği durumlarda söylenir. 49 Allah, bu sözü, cehennemi hak eden insanlar için
söylemektedir. 50 Bunların büyük bir kısrm, arnelleri ile inançlanna ters düşen, bu
davramşlan ile inançlanm bir türlü yalanlayan kişilerdir. sı Bu sürede yer alan bu
büyük tehdit, ibadette gaflet içinde olan, riyakarlık yapan, sosyal adaleti yakın­
dan ilgilendiren ve insanlar arası her türlü yardımiaşmayı ifade eden "maün"u
engelleyen kişilere yöneliktir. Ayın zamanda bu durum, sürenin anlam bütünlüğünü yansıtmaktadır. 52
Yukanda anların üzerinde durduğumuz Fatiha sılresinde işaret edildiği gibi,
bu sürede de ibadetin, her türlü riya ve gösterişten uzak bir şekilde Allah nzası
için yapılmasımn gerektiği haber verilmektedir. Bu konuda, bu iki sürenin ortak mesajlan bulunmaktadır. Sosyal hayatta insanlar arasında meydana gelen
her türlü yardımiaşmayı kendi menfaatlerine göre yönlendiren riyakar kişilerin
kıldıklan namaz, bilinçli bir şekilde kılınan ve insam her türlü adaletsizlikten
uzaklaştıran makbul bir namaz değildir. Riyakar, bencil ve menfaatperest insanlar, genel olarak davramşlanm insanlar görsün diye ayarlarlar. Bazı riyakarlar da,
yapılması adet olan şeyleri, amacının dışındaki gayeler için kullanırlar. Önemli
47 İbn Manzür, "veyele", Lisiinu '1-Arab, XI, 737 vd. (Lisfuıu'l-Arap'ta, "veyl" kelimesinin yer
aldığı çeşitli şiiriere de yer verilmiştir.).
48 Abdulbaki, "veyele", el-Mu 'cemu '1-Mufelıres li Elfazi '!-Kur 'ani '1-Kerfm, s. 768.
49 er-Razi, Mefiitflıu '1-Gayb, XXXII, 114.
50 el-İsfahiin'i, "veyele", el-Mii.fi·ediitfi Garibi'l-Kur'iin, s. 741.
51 et-Tür 52111; el-Mürseliit 77115, 19, 24, 28, 34, 37, 40, 45, 47, 49; el-Miiı1n 107/4.
52 er-Riiz'i, Mefiitflıu '1-Gayb, XXXII, 114.
Kur 'an Niizüliiniin Mekke Dönemi
424
bir ibadet olan namaz, bu alanda çok kullanılmakta olduğundan dolayı olacaktır
ki, Hz. Muhammed (sav) bir hadiste bu konuda şöyle buyurmuştur: "Namazı,
kendisini kötülüklerden alı koymayan bir kişinin kıldığı o namazı, onu Allah'tan
uzaklaştırmanın dışında hiçbir işe yaramaz. " 53
Riyakarlığı
kullanarak kendi menfaat duygularını ön planda tutan ve başka­
larının hakkını yiyenler, Allah'ın istediği insan eşitliği ve adalet ilkelerini ihlal
ederler. Bu tür insanların içinde bulundukları riyakarlık, şirkin çeşitlerinden biri
olarak değerlendirilebilirler. Carullah Zemahşeıi'nin (ö. 538/1143) bu konunun
açıklamasında yer verdiği bir hadiste, "Riya, siyah karıncanın karanlık gecede
siyah yün kaftandaki yürüyüşünden daha sessiz ve sinsice yol alır!" diye haber
veri~ektedir. 54 Ahmet Mustafa el-Merağl'nin (ö. 1372/1952) dediği gibi, "Dini
tasdik edenleri, dini yalanlayanlardan ayıran nitelikler, adalet, merhamet ve insanlara iyiliktir. Bu nitelikler yoksa din de yoktur."55
Yukarıda,
Fatiha süresi üzerinde durup bu sürede işlenen insan eşitliği konusunu açıklamaya çalıştık. Maün süresi, bu anlamda Fatiha süresi ile örtüştüğü
gibi, her iki süre de yedişer ayetten oluşmaktadır. Fatiha süresinde bu konu işle­
nirken, insanın Allah'a yönelik dua hali söz konusudur. Maün süresinde ise, insanın insana yönelik yardımı ön planda bulunmaktadır. Fatiha süresinde anlatılan
ibadet anlayışının Kur'an mihverinden çıkarılması, insanı şirke götürdüğü gibi,
Maün süresinde anlatılan paylaşım anlayışının Kur'an mihverinden çıkarılması
da, insanı şirke götürür. 56
4 -İslam
İslam dini, tüm insanlara barış, huzur, saadet, güven ve benzeri güzellikleri
vaat etmektedir. Kelime olarak "islam", "Selime-yeslemu" fıilinin, "efale" babın­
dan "esleme" fılinin mastarıdır. "Selime" fiili, esenlikte, emniyette ve güvende
olmak, sağ salim olmak, zarar görmemek, yanlış yapmamak, şüpheden uzak bir
şekilde kesin olmak, hür ve bağımsız olmak gibi anlamlara gelmektedir. Fiil olarak "esleme" ise, teslim olmak, Müslüman olmak, sulha girmek, sulh ve barış içerisinde bulunmak gibi manaları ifade etmektedir. Din! açıdan İslam, Allah tarafından gönderilen ilkelere inanmak ve onlara uygun hareket edip teslim olmaktır.
Buna göre İslam, itaat edip teslimiyet göstermek, dahili ve harici afetlerden beri
es-Süyfıtl, ed-Durru'l-Mensiirfi~-Teftfri bi'l-Me'sür, Muhammed Emin Remc ve Şurekauhu,
Beyrut tsz. VI, 465; Muhammed Abdurrauf e1-Menavi, Feyzu '1-Kadfr Şer/m '!-Camii 's-Sağfr,
Mektebetu Mustafa Muhammed, Mısır 1938, VI, 221, hadis no: 90 14; Muhammed Reşid Rıza,
Teftiru '!-Kur 'tini 'l-Azim (Tefsiru '1-Menar), Beyrut tsz. I, 87 vd.
54 Muhammed b. Ömer b. Muhammed b. Ahmed ez-Zemahşeri, el-Keşştif an Haktifku~-Tenzfl,
thk. Muhammed Mursi Amr, Daru '1-Mushaf, Kahire 1977, VI, 258.
55 Ahmet Mustafa e1-Meraği, Teftir, Kahire 1974, X, 250; Öztürk, Mtiün Süresi, s. 75.
56 Öztürk, Mtitm Süresi, s. 31, 33.
53
Mekki Ayetlerde İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar
425
olup kurtulmak, banş ve güvene kavuşmak gibi anlamlara gelmektedir. Ayrıca
"seleme" fiili, yılan sokmak ve eskimiş kovayı onarmak gibi farklı anlamlar için
de kullanılmaktadır. 57 Bu tanırnlara göre İslam, insanın İslam inanç esasıanna
inanması, Allah'ın emir ve yasaklanna gerektiği şekilde uygun hareket etmesi,
bunun neticesinde çeşitli afetlerden kurtularak huzur, saadet ve mutluluğa kavuşmasıdır. Buna göre hareket eden bir insan, kendi hayatında, bir aile kendi yuvasında ve bir toplum da kendi dünyasında dalıili ve harici afetlerden kurtularak
mutlu olur; huzur ve saadeti bulur.
"İslam"
kelimesi, türevleri ile birlikte Kur'an'da 157 defa geçmekte58 ve hep
birbirlerine yakın anlamda kullanılmaktadır. Bir ayette, Allah katında dinin, sadece İslam olduğu haber verilmektedir:
"Allah katında din, şüphesiz İslam 'dır." 59 Bu ayette geçen "islam" kelimesinin manasma göre düşündüğümüz zaman, Allah katında geçerli olan dinin, sulh,
banş ve güven dini olduğu anlaşılmaktadır. Bu duygulan taşımayan bir dini anlayışın, Allah'ın yanında hiçbir geçerliliği yoktur. Başka bir ayette ise, mealen
şu bilgilere yer verilmektedir: "Kim İslam 'dan başka bir dine yöneliJ·se, onunki
kabul edilmeyecektb: O ahirette de kaybedenlerdendir." 60 Buna göre sulh, güven
ve banş düşüncesini taşımayan bir dini anlayış, Allah'ın yanında kabul görmeyecektir. Kur'an'ın çeşitli ayetlerinde dile getirilen İslam'ın ifade ettiği güzelliklerin meydana gelmesi için, Müslümaniann Kur'an ve sünnette haber verildiği
şekilde birbirlerine kardeşçe davranmalan gerekmektedir.
İslam kelimesinin
ifade ettiği tüm güzelliklerin Müslümanlarm arasında meydana gelmesi için, Müslümanlann, yukanda izah etmeye çalıştığımız ayet ve
sürelerde haber verildiği şekilde insan eşitliğine ve adalet ilkesine mutlaka uygun
hareket etmeleri gerekir. Aksi taktirde, İslam ve imanın ifade ettiği banş, güven,
huzur ve saadet, ancak bir hayal olur. Müslümanlar arasında arzu edilen kardeşlik
duygulannın meydana gelebilmesi için, İslam'ın başlangıcında indirilen ayetlerde haber verildiği şekilde şirk kirliliğinden uzak bir tevhit inancının ve onun gereği olan insan eşitliği ile sosyal adaletin yaşanınası icap eder.
5-
Kardeşlik
Kardeş
kelimesi Arapçada, kardeş olmak anlamındaki "eM" fiilinden türemiş
bir isim olan "ehun" kelimesi ile ifade edilmektedir. "EM" fiilinin aslı "eheve"
57 el-Halil b. Ahmed el-Ferabid'i, "selime", Kitiibu'l-Ayn, Daru İhyai't-Turasi'l-Arabi, Beyrut tsz.
s. 441; İbn Manzür, "selime", Lisiinu'l-Arab, XII, 289 vd. Afıf Abdulfettah Tabbare, Riilıu'd­
Dfni'l-İsliimf, Dam'I-İlın li'l-Melayin, Beyrut 1973, s. 13.
58 Abdulbaki, "selime", el-Mu'cemu'l-Mufelıres li Elfiizi '!-Kur 'iini '!-Kerim, s. 355 vd.
59 Al-i İınran 3/19.
60 Al-i İınriin 3/85.
Kur 'an Niiziiliiniin Mekke Dönemi
426
ve "ehun" isminin aslı da "ehevun"dır. "Ehun" kelimesinin çoğulu, "ihvetun" ve
"ihvanun" olarak kullanılmaktadır. "Uhtun" ise, kız kardeş demektir ve çoğulu
"ehevatun"dır. Kardeş kelimesi, Türkçede olduğu gibi başka dillerde de dost, arkadaş ve olmak gibi anlamlarda da kullanılmaktadır. 61 Arap edebiyatında, "ehun"
kelimesi ve türevleri hakkında çeşitli yorumlar yapılmış ve şiirler yazılmıştır. 62
"Ehun" kelimesi, türevleri ile birlikte Kur'an'da 96 yerde geçmektedir. 63
Kardeşliği nesep, inanç ve insan olma bakırnından üç kategoride değerlendi­
rebiliriz. Ku'an'da, "Hısımlar (kan bağı olan/m), Allah 'ın kitabmda birbirlerine
daha yalandırlar/" 64 mealindeki ayette işaret edildiği gibi, nesep kardeşliği birinci derecede gelmektedir. Nitekim hukuk açısından, miras ve evlilik gibi konularda ·nesep kardeşleri arasında özel kurallar bulunmaktadır. Aynı inancı paylaşan
insanlar arasında ise, din kardeşliği söz konusudur. Kur'an'da, bu tür kardeşlik
hakkında açıklamalara yer verilmektedir:
"Müminler ancak kardeştirle1: Öyleyse kardeşlerinizin arasını düzeltin ve
Allah ~an korkun ki esirgenesiniz." 65 Bu ayette müminlerin, inanç noktasında
kardeş olduklan haber verilmektedir. Başka bir ayette de, müminlerin ancak bu
kardeşlik duygulan ile hareket etmeleri ve bunu sağlayan Kur'an'da birleşmeleri
neticesinde aralanndaki nifak ve kavgalardan kurtulabileceklerini haber verilmektedir:
"Hep birlikte Allah 'ın ipine (Kur 'an 'a) sımsıkı sarılın. Parçalanıp bölümneyin.
Allah 'ın size olan nimetini hatırlayın. Hani sizler birbirinize düşmanlar idiniz
de o, kalp/erinizi birleştirmişti. İşte onun bu nimeti sayesinde kardeşler olmuş­
tunuz. Yine siz, bir ateş çulatrunun tam kenarında idiniz de o sizi oradan !atrtarmıştı. İşte Allah size ayetlerini böyle apaçık bildiriyor ki doğru yola eresiniz."66
Hz. Muhammed (sav), bir hadiste şöyle söylemiştir: "Birbirinize haset etmeyiniz. Birbirinizin satışına engel almayınız. Birbirinize kızmayınız. Birbirinize
sırt çevirmeyiniz. Ey Allah'ın kullan! Kardeş olunuz. Müslüman Müslüman'ın
kardeşidir, ona zulmetmez, onu rüsva etmez, ona hakaret etmez." Ondan sonra da
üç defa, "Takva, buradadır!" diyerek göğsüne işaret etmiştir." 67
Kur'an'ın
üçüncü tür kardeşlik ise, tüm insanların insan olarak kardeş olduklarıdır. Kur'an'ın, dünya çapında insanlar arasında sosyal bir
adaletin oluşması için üzerinde durduğu önemli bir husus, insanlar arasında
61
62
63
64
65
66
67
haber
verdiği
e1-Ferahidi, "ehii", Kitiibu '1-Ayn, s. 20; İbn Manzür, "ehii", Lisiinu '1-Arab, XIV, 19.
Bu konuda geniş bilgi için bkz. İbn Manzür, "ehii", Lisiinu'l-Arab, XIV, 19 vd.
Abdulbaki, "ehun", el-Mu 'cemu '1-Mufelıres li Elfiizi '!-Kur 'iini '1-Kerfm, s. 23 vd.
el-Enfiil 8/75.
el-Hucuriit 49/IO.
Al-İ İınran 3/103.
Buhiiri, Nikiih, 45; Edeb, 57-58, 62; Müslim, Birr, 30-32.
Mekld Ayetlerde İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar
427
ırk,
kavim, millet ve benzeri hususlarda ayırımın gözetilmemesidir: "Ey insanim; biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattzk ve birbirinizi tanımanız için,
sizi milletiere ve kabi/elere ayn·dık. Kuşkusuz Allah yanında en üstün olanınız,
(günahlardan) en çok korunanınızdn: Allah, bilendil; haber alandır." 68 mealindeki ayette haber verildiği gibi, insanlar farklı kabile ve milletlerden oluşurlar.
Ancak tüm insanlar, bir erkek ve bir kadından yaratıldıklan için, insan olarak
kardeştirler. Hz. Muhammed'in (s.a.a) veda hutbesinde, "Ey insanlar! Rabbiniz bir ve babanız birdir. Hepiniz Ademdensiniz ve Adem de topraktandır!" 69
diyerek, bu ayette işaret edilen kardeşliği pekiştirmiştir. Bu ayet ve hadislerde,
insan kardeşliği anlatılmaktadır. Hz. Muhammed (sav) başka bir hadiste de,
"Sizden biri, kendi şahsı için istediğini kardeşi için istemedikçe, iman etmiş
olamaz. " 70 diye buyurmuştur. Alimierin bir kısmı, bu hadisteki kardeş kelimesini, Müslüman kardeş olarak yorumlamışlardır. Diğer bazı alimler ise, bütün
insanların Adem ile Havva'nın çocuklan olduğunu, dolayısıyla bu hadiste söz
konusu olan kardeşliğin, yukarıda anlatılan ayet ve hadiste haber verilen insan
kardeşliği anlamına geldiğini söylemişlerdir. 71 Nitekim Hz. Muhammed (sav)
bu hadiste kardeş derken, bu kardeşliği Müslüman veya mürnin kardeş diye
sınırlandırmamıştır.
Sonuç
İslam ve
iman, güven, barış, huzur ve saadet gibi güzel anlamları ifade etmektedir. Bunun topluma yansıması için, Kur'an'ın sosyal adalet ve eşitlik ile ilgili
ayetlerinin iyi aniaşılıp uygulanması, tatbik edilmesi gerekir. Günümüz toplumunun, buna daha çok ihtiyacı vardır. Onun için Mekke insanını Cahiliye döneminin
karanlığından kurtarıp İslam'ın huzuruna kavuşturan ayetleri iyi kavrayıp ona
göre hareket etmek gerekir. Bu ayetler, insan haklarını yakından ilgilendirmektedir. Kur' an, hayat kitabıdır, insanların sosyal hayatiarına hitap eder. Bunun sonucu olarak Kur'an, insan haklarının kitabı olarak düşünülebilir. Kur'an'ın özellikle
vurguladığı tevhit inancı, Allah'ın varlığı ve O'nun istediği adalet anlayışıdır. Bu
adalet anlayışı, daima insan hakları mefuumuna çıkar.
Kur'an'ın
özeti ve girişi durumundaki Fatiha süresinin başında, Allah' ın, tüm
alemierin rabbi olduğu anlatılmaktadır. İnsan topluluğu, bu alemleri oluşturan
varlıklar arasında önemli bir yere sahip bulunmaktadır. Kur'an'da verilen mesajlara göre, genel olarak tüm insanlar arasında, hiçbir surette ayırım yapmadan,
68 el-Hucuriit 49113.
69 Ahmet Zeki Safve, Cemhere/u Hutubi '1-Arab, Şirketu Mektebe ve Matbaati Mustafa el-Biibi
el-Haleb!, Mısır 1962, I, 157.
70 Müslim, İman, 71, 72; Buhar!, İman, 7; Tirmizi, Kıyame, 59; Nesai, İman, 19,33; İbn Mace,
Mukaddime, 9; Darımi, Rikak, 29; İbn Hanbel, ID, 176, 177.
71 Muhammed b. Allan, Delilu '1-Falilıinli Turu kiRiyiizi 's-Salilıfn, Diiru'l-Fikr, Beyrut tsz. II, 23.
Kur'an Niizüliiniin Mekke Dönemi
428
hiç kimseyi ötekileştirnıeden herkesin tabii haklarına saygılı olmak ve herkese
rahmet ve merhametle yaklaşmak gerekir. Sosyal hayatta var olan sosyal farklı­
lıklan, insan ayınmına götürmemek icap eder. Özellikle toplurndaki yetim ve fakir kesime şefkat elini uzatmak, yaralannı sarmak, sıkıntılarını gidermek, insani
ve İslami bir görev olarak bilinmelidir. Mekke'de indirilen başka çeşitli ayet ve
sürelerde tüm insanlara, hatta tüm varlıklara şefkat ve merhametle yaklaşınanın
gerektiği haber verilmekte, bilhassa insanlar arasında ayının yapmamanın, hak ve
görevler hakkında, hiç kimseyi ötekileştirnıemenin gerektiği haber verilmektedir.
İnsan, kişisel menfaatleri için şirk duygusuna kapılmaktadır. Kişisel menfa-
atler de daha çok maddi alanı ilgilendirmektedir. Menfaat duygıılannı her şeyin
önünde tutan insanlar, ister istemez başkalannın haklannı ihlal ederler. Başkala­
nnın haklannın ihlal edildiği yerde, ne insan eşitliğinin ne de sosyal adaletin toplurnda meydana gelemsİ mümkün değildir. Bu nedenle, bu çalışmamızda verdiği­
miz örneklerde haber verildiği şekilde, temiz bir tevhit inancına sahip olmamız,
insanlar arasında asla ayının yapmamamız, hiçbir surette maddi veya manevi
menfaat duygıılanmızı ilah! emirlerin önüne geçirmememiz gerekir. Özellikle
Maün süresinde, müşrik tipi sergilenmektedir.
KAYNAKÇA
ABDULBAKİ, Muhammed Fuad, el-Mu 'cemu '1-Mufehres li Elfôzi '/-Kur 'cini '1-Kerfm,
Dilru İhyili't-Turilsi'l-Arab!, Beyrut tsz.
AKDEMİR, Salih, Cımıhuriywt Dönemi Kur 'an Tercüme/eri, Akaid Yayıncılık, Ankara
ı989.
"Kur 'an Çevirilerinde Dikkate Alınmayan Önemli Bir Üslup Özelliği Üzerine",
İslamiyat, V, Ankara 2002.
ATEŞ, Süleyman, Yüce Kur 'an 'ın Çağdaş Teftiri, Yeni Ufuklar neşriyat, İstanbul tsz.
BUHARi, Muhammed b. İsmail (ö. 256/870), el-Cômiu's-Salıilı, Beyrut ı990.
CESSAS, Ebubekir Ahmed b. Ali er-Razi (ö. 370/980), Alıkômu'l-Kur'ôn, thk. Muhammed Sadık Kamhilv!, Dilru'l-Mushaf, Kahire tsz.
ÇETİNER, Bedrettin, Esbôb-ı Niiziil, Çağn yayınlan, İstanbul 2002, II, 972.
ER, İzzet, "Kalkınma, Sosyal Adalet ve Sosyal Refah", İslam 'a Giriş (Gençliğin İslam
Bilgisi), Diyanet İşleri Başkanlığı Yayınlan, Ankara 2006, s. 408.
DARİMİ, Abdullah b. Abdirrahman (ö. 255/869), es-Sunen, Dımaşk 1349.
ESED, Muhammed, Kur 'an Mesajı, tre. Cahit Koytak ve Ahmet Ertürk, işaret yayınlan,
İstanbul ı 999.
FERA:HİDİ, Ebı1Abdirrahman el-Halil b. Ahmed (ö. ı 75/791), "ehl", Kitôbu '1-Ayn, Dilru
İhyili't-Turilsi'l-Arab!, Beyrut tsz.
İBN ALLAN, Muhammed (ö. ı057/1647), Delilu'l-Falilıfn li Turztki Riyôzi's-Salilıin,
Daru'l-Fikr, Beyrut tsz.
İBN AŞÜR, Muhammed et-Tahir, et- Talırir ve 't- Tenvfr, Tunus 1984.
İBN FARİS, Ahmed b. Zekeriya, Mu 'Cemu '1-Mekôyisi '1-Luğa, thk. Abdusselam Muhammed Harun, Beyrut ı 99 ı.
İBN HANBEL, Ahmed b. Muhammed (ö. 241/855), Miisned, Beyrut tsz.
Mekld Ayetlerde İnsan Eşitliği ve Sosyal Adalet Merkezli Temalar
429
İBN HİŞAM, Abdulmelik (ö. 218/833), es-Siretii 'n-Nebeviyye, Beyrut 1971.
İBN KESİR, İsmail (ö. 774/1372), Tejsfnı '!-Kur 'ani '1-Azfm, Da.ru İhyai't- Turasi'l-Arab1,
Beyrut
ı969.
İBN MACE, Ebu Abdilialı Muhammed b. Yezit (ö. 273/886), Sünen, Kahire tsz.
İBN MANZÜR, Ebu'l-Fadl Cemaluddin Muhammed b. Mukerrem (ö. 71111311),
Lisanu 'l-Arab, Daru'l-Fikr, Beyrut 1994.
İBNU'L- CEVZI, Ebu'l-Ferec Abdurrahman b. Ali İbnu'l-Cevz1, Zddii '1-Mesfrjf İ/mi 'tTejsfr, Beyrut ı987.
İSFAHANi, el-Hüseyn b. Muhammed er-Rağıb (ö. 502/1 108), el-Miifredat fi Garibi '1Kur'an, Kahraman yayınlan, İstanbul ı986.
KARAMAN, Hayreddin ve diğerleri, Kur'an Yolu Türkçe Meal ve Tefsir, Diyanet İşleri
Başkanlığı, Ankara 2007.
KURTUBI, Ebu Abdiilah Muhammed b. Ahmed (ö. 67ıl1272), el-Cami' If Alıkdmi'/­
Kur 'an, Daru'l-Kutubi'l-İlrniyye, Beyrut ı988.
KUTUP, Seyyid,jf Zilali '/-Kur 'an, Diiru İhyai't-Turasi '1-Arab!, Beyrut tsz.
MAVERDI, Ali b. Muhammed b. Habib (ö. 450/ı 058), en-Nuketu ve '1-Uyün,
Muessesetu'l-Kutubi's-Safiyye, Beyrut ı 992.
MENAvi, Muhammed Abdurrauf, Feyzu '1-Kadfr Şerlıu '!-Camii 's-Sağfr, Mektebetu
Mustafa Muhammed, Mısır 1938.
MERAdl, Ahmet Mustafa (ö. 1372/ı952), Tefsir, Kahire 1974.
MEVDÜDI, Ebu'l-Ala, Kur'an'a Göre Dört Terim, tre. Osman Cilacı ve İsmail Kaya,
Düşünce Yayınlan, İstanbul1979.
MEYDAN!, Abdurrahman Hasan Habenneke, Mearicii 't-Tefek/dir ve Dekdildi 't- Tedebbiir,
Darü'l-Kalem, Dımaşk 2006.
MUKATİL b. Süleyman (ö. ı50/767), Tefsiru Mukatil b. Süleyman, Daru'l-Kutubi'lİlmiyye, Beyrut 2003.
MÜSLİM, b. el-Haccac (ö. 26ı/874),Salıihu Miislim, Kahire tsz.
NESAI, Ebü Abdirrahman b. Şuayb (ö. 303/9ı5), Siinenii 'n-Nesai, Şirketu Mektebe ve
Matbbati Mustafa el-Bab! el-Halebi, Mısır ı964.
ÖZTÜRK, Yaşar Nuri, Maün Süresi, Yeni Boyut, İstanbul20ı2.
RAzi, Fahruddin (ö. 604/ı209), Mefatflıu '1-Gayb, Daru'l-Fikr, Beyrut ı990.
RlZA, Muhammed Reşid (ö. ı323/ı905), Tefsiru '!-Kur 'ani '1-Azim (Tefsiru'l-Menar),
Beyrut tsz.
SAFVE, Ahmet Zeki, Cemlıeretu Hutubi 'l-Arab, Şirketu Mektebe ve Matbaati Mustafa
el-Babi el-Halebi, Mısır 1962.
SÜYÜTI, Celaluddin es-Süyün, Lu bdbu 'n-Nukü/ fi Esbdbi 'n-Niizü/, Celaleyn tefsirinin
zeylinde, Mektebetu'l-Mellah, Dımaşk tsz.
ed-Dzm·u '1-Mensürfi 't- Tejsfri bi 'I-Me 'sür, Muhammed Emin Remc ve Şurekauhu,
Beyrut tsz.
ŞEVKANİ, Muhammed b. Ali b. Muhammed (ö. ı255/ı 839), Fethu '1-Kadir,
Muessesetu'r-Reyyan, Beyrut 2004.
ŞiMŞEK, M. Sait, Hayat Kaynağı Kur 'an Tefsiri, Beyan Yayınlan, İstanbu120ı2.
TABBARE, Afif Abdulfettah, Rülıu'd-Dfni'l-İs/amf, Daru'l-İlm li'l-Melaylıı, Beyrut
ı973.
TAB ERI, Ebu Cafer Muhammed b. Cerlr (ö. 3 ı 0/922), Camiu '-Beyan an Te 'vfl-i Ayi 'IKur 'an, thk. Sıtkı Cernil eAttar, Daru'l-Fikr, Beyrut ı995.
TiRMizi, Ebu İsa Muhammed b. İsa (ö. 279/892), Siinen, İstanbul ı 992.
430
Kur 'an Niizılliiniin Mekke Dönemi
VAHİDİ, Ebu'I-Hasan Ali b. Ahmed en-Nisiibüri (ö. 46811 075), Esbdbu'n-Nuzul, Mısır
1968.
YILDIRIM, Celal, Tefsirli Kur 'an-ı Kerim Med/i, Anadolu yayınlan, İzmir 1984.
ZEMAHŞERİ, Muhammed b. Ömer b. Muhammed b. Ahmed (ö. 538/1 143), el-Keşşdfan
Hakdilm't-Tenzfl, thk. Muhammed Mursi Amr, Daru'l-Mushaf, Kahire 1977.
Download