Dr. Nuri TOPAWGLU A. İnsan Hakları Meflmmu İnsan toplu yaşamak zorunda olan sosyal bir varlıktır. Bu itibarla içtimai münaseb~tleri düzenieyecek bir nizama ihtiyaç vardır. Cemiyeti düzenleyen ve devlet müeyyidesi ile kuvvetlendirilmiş olan kaidelerin bütününe hukuk denir. Hukukun insanlara tarudığı menfaata ve salatıiyete hak denir. Herkese tanınması gereken temel hak ve hürriyetler için de "İnsan Hakları" tabiri kullanılmaktadır. B. İnsan Haklan Taİihcesi Diyebiliriz ki hak meflıumu insanlık tarihi kadar uzun bir maziye sahiptir. Çünkü insanın varolduğu yerde hak sözkonusudur. En eski hukuk sistemlerinde ve bütün ilahi dinlerde insan haklarıyla ilgili hükümler bulmak mümkündür. İnsanlığın vazgeçilmez temel haklarını koruma düşüncesi tarih boyunca yavaş yavaş gelişmiş, XVIII. yüzyılda anayasalara girmiş, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra daha 3 sağlam teminata kavuşmuştur. Batıda ilk resmi belgeler ı2ı5 ve 1689'da İngiltere' de, ı 776'da Amerika'da ilan edilmiŞtir. İnsan haklarının gerçekten evrensel bir kavram olarak kabulü ise ı 789'da Fransız ihtilruinin aleabinde ilan edilen "İnsan ve Yurttaş Hakları" bildirisiyle olmuştur. ı898 yılında Fransa'da kurulan "İnsan Hakları Birliği" teşkiHitı insan haklarının korunması yolunda yarım asırdan fazla etkili çalışmalar yapmıştır. ı946'da Birleşmiş Milletler nezdinde İnsan Hakları Komisyonu kurulmuş, bu komisyonun hazırladığı bildiri, 48 devletin müsbet, 8 devletin çekimser oylarıyla ıo Aralık ı948'de kabu1 edilmiştir. "Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi" adıyla ilan edilen bu bildiri, hukuken bağlayıcı bir sözleşme olmayıp tavsiye kamnndan ibarettir. Bu beyannanıeden ilham alınarak daha birçok bildiri yayınlanmış, 40'dan fazla devletin anayasalarına bu hükümler aynen veya kısmen alınmıştır. Öteyandan Demokrasi ile idare edilen Avrupa devletleri "Avrupa Konseyi"ni kurmuşlar, ı950 yılında "İnsan Hakları ve Ana Hürriyetlerini Koruma Sözleşmesi"ni imzalamışlardır. Üye ülkeler ı953'te yürürlüğe giren bu sözleşmeyi daha sonralan kabul ettikleri protokollerle geliştirmişlerdir. Türkiye, İnsan Hakları Evrensel Beyannanı esini 6 Nisan 1949 tarihinde Bakanlar Kurulu kararıyla benimsemiş, Avrupa Konseyi'ne üye olmuş, insan hak ve hürriyetlerine anayasalarda yer vermiştir.ı C. İnsan Hakları ve İslam Yukarıda belirttiğimiz gibi, insan hakları konusunda birçok bildiri, sözleşme ve protokol kabul ve ilan edilmiştir. Bunların ihtiva ettiği hakları İslami açıdan kısaca değerlendir­ mek istiyoruz. 1. İnsanların Doğuştan Eşitliği Bu hak şu ayette ifadesini bulmaktadır: "Ey insanlar! Biz sizi bir erkek ile bir dişiden yarattık. Birbirinizi tanıyabilmeniz için sizi milletiere ve kabileZere ayırdık. Allah katında en değerliniz en müttakt olanınızdır." 2 Mefhum olarak bu ayet-i Kerime, Hz. Adem ile Hz. Havva neslinden geldikleri için bütün insanların menşe itibariyle eşit oldııklarını, birbirlerine karşı doğuştan hiçbir üstünlüğe ve imtiyaza sahip bulunmadıklarını, eşit hak ve imkanlara sahip olduklarını, bunları en iyi şekilde kullanarak Allah nezdinde bir değer ve itibar kazanabileceklerini ifade etmektedir. Buna göre ırk, renk, vücut yapısı gibi ferdin iradesine bağlı olmayan hususlar üstünlük ölçüsü ve övünç vesilesi olanıaz. Hz. Peyganıber bu gerçeği Veda Hutbesi'nde dile getiriyor: "Ey insanlar! Rabbiniz birdir. Dikkat edin, hiçbir Arabın Arap olmayana, Arap olmayanın Araba, hiçbir beyazın zenciye, zencinin de beyaza takviidan başka bir şeyle üstünlüğü yoktur. Şüphesiz Allah katında en değerliniz O'na karşı gelmekten ençok sakınanınızdır." 3 Hz. ~eygamberin insanların eşit­ ı. İnsan Haklannın daki bilgiler özetlenmiştir 2. Hucuriit 49/13 4 tarihçesine dair yukanansiklopedilerden çeşitli liği konusundaki hassasiyetini şu hadi- se açıkça göstermektedir: Bir gün Ebu Zer, Bilal-i Rabeşi'ye kızmış ve haddi aşarak "siyah kadının oğlu" diye hakaret etmişti. Bilal onu Rasul'ü Ekrem'e şikayet etti. Hz. Peygamber (A.S.) Ebu Zerr'e dedi ki: "Onu anasının zenci olmasıyla mı ayıp/adın? Sen öyle bir adamsın Id sende h/i/ii cahiliyet kokusu var. Bak, sen takva ile daha-üstün almadığın takdirde, beyaz veya siyah deri/iden daha hayırlı değilsin." EbU Zer hata ettiğini anladı ve tevbe etti. Fakat bu kuru bir tevbe değildi. Yüzünü yere koydu: "Vallahi ya Rasiilallah, Bilru ayağı ile yanağıma basmadıkça yüzümü yerden kaldırmam" dedi ve ısrar etti. Nihayet Bilal EbU Zerr'in yanağı­ na bastı ve ayağı gözyaşları ile ıslandı. 4 2. Kanunlar Önünde Eşitlik İslam'a göre "ırk, renk, makam, zenginlik, akrabalık ve dostluk ve hatta inanç farkiarına bakılmaksızın herkes kanun önünde eşittir; aynı kanun bütün müslümanlara ve bazı istisnalar ile gayr-ı müslimlere tatbik edilir." 5 Mahzflm kabilesinden hırsızlık eden Fatıma bintü Esved adlı itibartı kadına ceza tatbiki Kureyş'in ağırına gidiyordu. Bu cezayı aifetmesi ifin Hz. Peygambere çok sevdiği Usame b. Zeyd'i §efaatçi gönderdiler. Hz. Peygamber ittiması kabul etmedi. Kalktı ve §Unları söyledi: "Sizden ev3. Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned, Mısır 1313, V, 411. 4. İbn Hanbel, Müsned, V, 158; Ali Abdülviihid Viifi, Hukuku1-1nsiin fi'l-lsliim ' Kahire, Trz. 6-7. 5. Karaman, Hayreddin, Mukayeseli lsliim Hukuku I-II[, İst. 1974-1987. I, 112. vetkilerin mahvolmalarının sebebi §Udur: içlerinden §erefli bir kimse çalınca onu bırakır, zayıf birisi çalınca onu cezalandırır/ardı. Allah'a yemin ederim ki Muhammed'in kızı fatıma bile hırsızlık yapsa elini keserdim. 6 3. Mahkemede Esitlik İslam'ın emir ve tavsiyelerine göre herkes, mahkeme karşısında eşit muamele görmeli, adaletle davranıl­ malıdır. "Ey imam edenler! Allah için adaleti ayakta tutan, doğru §ahitler olun. Bir kavme dügmanlığınız sizi asla adaletten ayırmasın. Adil olun, bu, Allah'a kar§ı gelmekten sakınmaya daha yakındır." 7 Hz. Ömer, Ebu Mfis~'ya gönderdiği bir talimatta şu tavsiyede bulunmuştur: "Huzurunda, davranı§ında ve hükmünde insanları e§it tutki kodaman zulmünü ummasın, zayıf da adaletinden ümidini kesmesin." 8 · 4. Fırsat Eşitliği islam'da, insanın dünya ve ruxiret saadetine vesile olan her fırsattan bütün vatandaşların eşit olarak faydalanma hakları vardır. İlim tahsili, İş ve meslek edinme, servet kazanma gibi imkanlar hiçbir fert veya grubun imtiyazına verilmemiştir. 9 5. Her insan Bütün Haklardan ve Hürriyetlerden istifade Eder Özet olarak İslam der ki "vatan6. Buhan, el-Ciimiu' s-Sahlh, I-VIIl, İst. 1315, Hudiid ll, 12; Müslirn, el-Cimiu' s-Sahih, I-V, Mısır 1374/1955, Hudiid 8. 7. Ma ide 5/8. · 8. lbnü1cKayyirn el-Cevziyye, 11iimü' 1Mı.ivakkıin, I-IV, Beymt, 1973, I, 85-86. 9. Bkz. A'rnf7/10; Zuhruf 43!32; Mülk 67/15. 5 daşlar, can, mal, namus himayesi, fikir, vicdan, ibadet, seyahat, toplanma ve kazanç için teşebbüs hürriyeti, içtiının kuruluş ve müesseselerden raydalanma ve yükselmede fırsat eşitliği gibi bütün haklardan -kanunun çizdiği hudud içinde- istifade ederler."lO Müslüman bir memlekette yaşayan gayr-ı müslim azınlıklar da yukarıdaki bütün medeni haklardan faydalanırlar. 6. Y!l§ama Hakkı İslam nazarında hayat hakkı en tabii ve asla vazgeçilmez haklardandır. Allah'ın verdiği canı almaya kimsenin yetkisi yoktur. Bu konudaki pekçok ayet ve hadisten birkaç örnek vermekle yetineceğiz. "Kim bir mü'mini kasten öldürürse cezası, içinde temelli kalacağı Cehennem'dlr. Allah ona gazabetmiş, lanetlemiş ve büyük bir azap hazırlamıştır." ll "Bir mü'mini haksız yere öldürmek Allah indinde dünyanın yıkı/masından daha büyük bir olaydır. u 12 Gayr-ı müslim tebaadan birisini öldürme de katiyyen caiz görülmemiş­ tir. "Kim bir zımm?yi kasten ve haksız yere öldürürse o Cennet'in kokusunu alamaz. Halbuki onun kokusu kırk senelik yoldan duyulur. u 13 İnsan hayatına en büyük değeri veren islam, intiharı, yani sebep ne olursa olsun kendi iradesiyle hayatına son vermeyi de kesinlikle haram kılıyor, büyük günahlardan sayıyor. "Kendi canlarımza kıymayınız. Muhakkak Allah size karşı çok merhamet10. Karaman, İslam Hukuku, L 72. ı ı. Nisa 4/93. 12. Nes1ü, Tahılm 2. 13. İbn Hanbel, Müsned, II, 186; Nes1ü, Kasame ıs. 6 /ı"dir. ll 14 Düello tabir edilen iki kişinin bilerek karşılıklı birbirini öldürme teşebbüsleri asla tasvib edilmemiştir. Bu konudaki bir hadis şöyledir: '1ki müslüman birbirine silah çekerlerse Cehennem'in kenarındalar demektir. Birisi diğerini öldürdüğü takdirde Cehennem'e her ikisi birden girerler." IS 7. Hürriyet Hakkı Hürriyet, varken kıymeti tam idrak edilemeyen ancak elden çıktığı an değeri anlaşılan temel bir haktır. İnsan için hürriyet asıldır. Dinimiz başka­ larının hak ve hürriyetlerine tecavüz etmemek şartıyla insanlara din ve dünya işlerinde hür iradesiyle serbest hareket imkanı sağlamış, şahsi hürriyet İslam'da en geniş manasıyla tanın­ mıştır.·Bir kimsenin hayat ve şahsiye­ tine tecavüz zulümdür. Meşru sınırlar dahilinde hür yaşamak herkesin tabii hakkı dır. Hürriyetten söz açılınca akla hemen insanlığın yüz karası kölelik gelir. Bu konuda her zaman sorulur: İnsan hürriyetine sonsuz değer veren İslam köleliği niçin kesin bir tavırla kaldırmadı? İslam'ın kölelik hakkında­ ki tutumu özetle şudur. ı. İslam köleliğin kaynağını kurutucu tedbirler almıştır. Köleliğe sebep olacak bütün kapıları kapatmış, sadece cihadi karakterdeki harp esaretine izin vermiştir. Zira savaş esirleri serbest bırakılabilir, esir mübadelesi yapılabilir, devleti veya akrabası tarafından fidyesi ödenebilir, öldürülebilir, devletin esiri veya şahısların kölesi 14. Nisa 4/29. ıs. Müslim, Fiten ı6; İbn Mace, Fiten ı 1. olarak kalabilir. Görüldüğü gibi kölelik esiriere yapılacak muameleden ancak bir şıktır. Köleliği tek taraflı kaldırsaydı savaş esirleri bakımından zayıf düşerdi. Yine de esirleri köleleş­ tirmeye teşvik eden herhangibir tavsiyesi yoktur. İslam geldiğinde çok yaygın bir şekilde kölelik vardı, tedricen kaldırma metodu takib edilmiştir. 2. İslamiyet, mevcut köleliğin tasfiyesi ve sona erdirilmesi için bütün kapıları açmıştır. Köle azadmı her vesileyle tavsiye etmiş bunun için devlet bütçesinden fon ayırmış, bütün keffaretlerde -günah küçük bile olsa- köle azadım bir şık olarak göstermiştir. Konuyla ilgili bir hadis şöyledir: "Kim kölesini tokatiasa veya (daha ağır bir şekilde) döverse bunun keffareti o köleyi /izad etmesidir." 16 3. Buna rağmen köleliği devam edenlerin insan haysiyetine yakışır bir hayat siirdiirebilmeleri için gerekli tedbirleri almıştır. Bu mevzfıda Hz. Peygamber şöyle buyuruyor: "Emrinize verilmiş köleler sizin kardeşlerinizdir. Onlara kendi yediklerinizden yedirin, giydiklerinizden giydirin. Onları güçlerinin yetmiyeceği işlere zorlamayın. Zor işlerde siz de yardım edin." 17 İnsafla bakıldığında görüliir ki, günümüzde bile insanların birçoğu İslam'ın himayesindeki kölelik seviyesine ulaşamamıştır. Hz. Peygamberin bu sözleri kuru bir tavsiye olarak kalmamıştır. Asr- Saadetteki· tatbikattan 16. Müslim, Eyman 29,30; İbn Hanbel, Müsned, II, 45, 17. Müslim, Edeb, 38,40; İbn Hanbel, Müsned, V, 158 bir misalini bizzat olayı yaşayan sabahiden dinleyelim: Ebfı Aziz b. Umeyr diyor ki, Bedir savaşından sonra ben esirler arasındaydım. Rasfılüllah (A.S.) "esirlere iyi davranın" buyurdular. Ben Ensar'dan bazılarının gözetimindeydim. Öğle veya akşam yemeği yiyecekleri zaman, Hz. Peygamberin tavsiyesine binaen kendileri hurma yiyor, (daha kıymetli olduğu halde) bana ekmek yediriyorlardı. 18 Bu tedbirler sayesinde kölelik islam toplumlarında daha erken sona ermiştir. 8. İnanç ve ibadet Hürriyeti İslam 'ın tanıdığı din, vicdan ve ibadet hUrriyetini başka dinlerde ve sistemlerde görmek mümkün değildir. Bu itibarta kimse dinini bırakıp müslüman olmaya zorlanmaz, İslam'a davet edilir. Herkes kendi iradesiyle dinini seçer. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de davet metodu gösterilmiş fakat zorlama tavsiye edilmemiştir. "Rabbinin yoluna hikmet/e ve güzel öğütle çağır, onlara karşı en güzel metodla mücadele et." 19 "Dinde zorlama yoktur; artık doğru eğ­ riden ayrılmıştır." 20 "Ey Muhammed! Eğer Rabbin dileseydi yeryüzünde bulunanların hepsi birden iman eder/erdi . . O halde iman etsinler diye insanları sen mi zorlayacaksın?"21 Zulmü önleme, savunma ve İslam'ı tebliğ gibi meşru sebepler dolayısıyla savaş kaçınılmaz olduğunda yine düşman önce İslam'a davet edilir, 18. Taberanl, el-Mu' cemü' s-Sağir, I-II, Medtne, 1388/1968, I, 146 19. Nahl 16/125. · 20. Bakara 2/256. 21. Yunus 10/99. 7 kabul etmezlerse müslümanların idaresine boyun eyip cizye vermeleri istenir, buna da razı olmaziarsa savaşmak­ tan başka çare kalmaz. "Şahadet edinceye kadar insanlarla savaşmaya emrolundum" 22 hadisinin hükmü son çareyi ifade eder. Yoksa sulh zamanın­ da insanları dinleriyle başbaşa bırak­ mak lazımdır. İsıarn memleketinde yaşayan gayr-ı müslim azınlıklar da tam olarak din, ibadet, dini öğretim ve kültür hürriyetine sahiptirler. Tarih boyunca müslümanlar başkalarına bu hakkı tanımış, fakat onlar aynı şekilde müsamahakfu" davranmamışlardır. Ancak din seçimindeki bu geniş hürriyet yanında, din olarak İslam'ı tercih ve kabul etmiş bir kimsenin, onun kesin olan bütün hükümlerini kabul etme, bunlarla amel etme ve alenen haramları ihlal etmeme zorunluluğu vardır. Bu yasakların çiğnenmesi halinde kötü örnek olmaması ve dinin korunması için bu konuda müslümanlar ve yetkililerce, belli ölçüde cezftlandırma ve zorlama yapılabilir. 9. Düşünce ve Söz Hürriyeti Düşünce özgürlüğü dendiği ve düşüncesini beyan zaman fikrini etme hürriyeti kastedilir. Yoksa düşün­ ceyi sınırlamak ve sahaya müdahale · imkanı yoktur: İslam, şüphesiz her . türlü müsbet fikri söz ve yazı ile beyan etme hakkını tanımıştır. Hakkını arayan ve doğruyu söyleyen herkesin konuşma haİdcı vardır. 23 Ancak "İslam'ın ana prensiplerine aykırı olan, anarşi ve yıkıcılık tevlid eden fıkir ve nazariyelerin neşrine ve 22. Buhiiri, İman 17, 28; Müslirn iman, 32, 36. 23. Bkz. Buhari, İstikraz 13; Müslirn, Müsii-kiit 8 propagandasına izin verilmez."24 Gerçi Allah Taala muhtelif ayetlerinde inkarcıları iddialarını delillerle ispatlamaya davet eder. Böylece onlara batı! düşüncelerini açıklama ve savıınma imanı tanır.25 Kanaatımızca, gerçekliği ispat edilmemiş nezariyelerin münakaşası ilim ·erbabınca uygun zeminlerde yapılmalıdır. Halka batıl fikirler empoze edilmeye çalışılırsa veya söz hürriyeti eyleme dönüşürse fıkir suçu işlenmiş olur, elbette bunlara müsaade edilmez. 1O. İs ve Meslek Edinme Hürriyeti "İslam'da çalışmak, el emeğiyle kazanıp yemek teşvik edilmiş; Yasak, haram, ahlaka aykırı ve başkalarının zararına olmayan her nevi işte çalış­ mak -fertler için- serbest bırakıl­ mıştır."26 Dinimiz bu sahada herkese fırsat eşitliği tanımış, hiçbir işi veya mesleği muayyen şahıslara tahsis etmemiştir. İş ve meslek seçiminde zorlayıcı bir hüküm de yoktur; tam bir hürriyet sözkonusudur. Aynızamanda toplumu meydana getiren bütün sınıfların hak ve hukuku' adil ve dengeli bir şekilde korunmaya çalışılmıştır. ll. Seyahat Hürriyeti İslam 'da seyahat hürriyetini kısıtlayan bir hüküm bulunmadığı gibi aksine Kur'an-ı Kerim ve hadis-i şerif­ ler ibret almak, bilgi edinmek ve kazanç sağlamak maksadıyla insanları seyahata teşvik etmektedir. "Yeryüzünü size boyun eğdiren Allah'tır; haydi 24. Karaman, İsliim Hukuku, L 75 25. Bkz Bakara 2/111; En'iim 6/148; Enbiya 21/24; Neml 27/64; Kasas 2sns; Ahkiif 46/4. 26. Karaman, İslam Hukuku 1.1 15. gezin, Allah'ın verdiği rızıktan yiyin; sonunda dönüş O'nadır." 27 "Seyahat ediniz, sıhhat bulursunuz." 28 12 Mülkiyet Hakkı yerin üzerinde dolaşıp Bazı esaslar dahilinde İslamiyet fertlere özel mülkiyet hakkı tanımıştır. Mülkiyet konusundaki bu esasları şöyle özetleyebiliriz: a. Kamu hizmetine tahsis edilmiş mallardan, yeraltı madenierinden ve ormanlar gibi devlet mülkü olan mallardan özel mülkiyet kaldırılmıştır. ise, bu aylarınız nasıl mukaddes birer ay ise, bu şehriniz (Mekke) nasıl mübarek bir şehir ise, canlarınız, mallarınız ve namuslarınız da öyle mukaddestir, her türlü tecavüzden korunmuştur."3o Bu konudaki pekçok ayet ve hadisten sadece birer misal vermek istiyoruz: "Kim malını koruma uğruna öldürülürse o şehiddir; kim ailesini müdafaa uğruna öldürülürse o şe­ hiddir; kim canı uğruna öldürülürse o şehiddir; kim dini uğruna öldürülürse o şehiddir."31 b. Mal-mülk meşru yollardan kazanılıp yine meşru yollarda harcana- "Ey iman edenler! Kendi evlerinizden başka evlere sahiplerinden izin almadan ve selam vermeden girmeyin." caktır. 32 c. Başkalarına zarar verilmeye- cek. d. Devletin ve cemiyetin hakları gözetilecek. Yukarıdaki prensipiere riayet etmek şartıyla mülk edinmede bir tehdid sözkonusu değildir; müslüman gerekeni yapar Allah da lütfederse- dünyanın en zengini olabilir. 13. Can, mal, mesken ve özel · hayatın dokunulmazlığı Bir kimsenin canı, malı, namusu, evi, özel hayatı ve şahsi yazışma­ ları, sırları İslam tarafından her türlü tecavüze karşı korunmuştur. Hz. Peygamber (A.S) Veda hutbesinde önce bu haklan dile getirmişti: "Ey insanlar! Bu günleriniz nasıl mukaddes birer gün 120; İbn Hanbel, Müsned IV, 268, 416,456 Zl. Mülk 67/15. 28. İbn Hanbel, Müsned, ll, 380 2l Bkz. Eıu Zelııa, Mulıamnıed,İslam'daSosyal dayıınış­ ma, Çev. F. Rulü FİGJ.AU- Osman F.SKldOÖLU, lsı. "Ev halkından izinsiz olarak evin içine (gizli şeyleri görebilmek ıçın bir de/ikten) bakan kimsenin gözünü patlatmak onlara helaldir." 33 "Dinlenilmelerini istemiyenZerin konuşmasını dinieyenin kulaklarına kıyamet gününde eritilmiş bakır dökü.. tl 34 l ur. "Bir kimse mü'min kardeşinin izni olmaksızın (gizli) yazısını (mektup vs.) okursa günah işiemiş olur." 35 30. Müslim, Kasame 29-30; İbn Hanbel, Müsned, V, 411 31. Tirmizi- Diyat, 21; Ebu Davıld, Sünne, 29. 32. Nur 24/27. 33. Müslim, Edeb 43; İbn Hanbel, Müsned, ll, 266. 34. Buhaıi, Ta'blr 45; Tirmizi, Libas 19; ebu Davıld, Edeb 33. 35. Münavl, Muhtasaru Şehri 1-Caruiı's­ Sağ!r, Mısır 1373/1954, ll, 282. 9 14. Keyfi tutuklamalann yasaklanması, her sanığın suciniuğu resmen tasdik edilineeye kadar suçsuz sayıl­ ması ve işkence yasağı Bunlar da hiç şüphesiz İslam'ın kabul ettiği haklardır. Kanun izin vermedikçe hiçbir kişinin elinden hak ve hürriyetleri alınamaz, savunma hakkı verilip mahkemede hüküm giymeden hiçbir kimse de bir suç veya günahtan dolayı cezalandırılamaz.36 "Bedi.et-i zimmet (suçsuzluk) asıldır." 37 SuçinIuğu isbat edilmemiş her insan masumdur. Suçiniara verilecek ceza zan ve şüpheyle değil, kesin deliliere istinad etmelidir. 15. Evlenme Hakkı İslam'da ruhhan sınıfı yoktur. Çok ciddi sebepler ve mazeretler hariç iSteyen evlenme ve aile kurma hakkına sahiptir. Evlenme hakkını tanımakla yetinmemiş, sağlıklı nesiller yetiştire­ bilmek için imkanı olan herkesi bu hakkı kulanınaya teşvik etmiştir. Aile düzenine büyük önem vermiş, namus mefuumunu mukaddes saymış, nikah dışı münasebetleri yasaklamış ve evli'liği kolaylaştırmıştır. 16. Kadın Hakları Bütün dünyada kadına pek değer verilmezken İslam gelmiş ona layık olduğu değeri vermiştir; dinl ve hukUki sahalarda müstakil şahsiyet kabul etmiş, aile ve toplumda saygın bir yer kazandırmıştır. Esasen islam'da kadın­ lara mahsus özel haklar yoktur. Tüm insan hakları kadın-erkek ayırımı yapıl­ maksızın herkes için geçerlidir. Şu kadar var ki İslam, bedeni ve rfıhl has1969-61-62; Karaman, 1siaın Hukuku 1.115 36.Bkz. Karaman, 10 İslam Hukuku, I, 113. Jetleri bakımından cins-i Iatif ola(! kadının içtimat vazifelerdeki yükünü hafifletmiştir. Hakla vazifeyi kanştı­ ranlar burada islam'ın kadına zulmettiğini sanmışlardır. Halbuki maksad onu himayedir; zor şartlarda sorumluluğunu azaltına düşüncesidir. Erkekle kadının~ fıtrat ve cinsiyet farklılığına bağlı olarak birbirinden üstün taraflarının bulunduğunu kabul etmek gerekir. Ancak temel hak ve hürriyetler bakımından mutlak bir eşitlik vardır.38 17. Sosyal Güvenlik Hakkı Dünyada sosyal güvenlik kavramı oldukça yenidir. Fakat İslam sosyal güvenlik anlayışını, 14 asır önce vasıtaları ve gayeleri açısından şumullü ve etkili bir muhteva ile ortaya koymuştur. Ancak bu haktan istifade edebilme, acz ve ihtiyaç şartlarına bağlıdır. Yani hasta, ihtiyar, sakat, zihinsel özürlü, çalışamayan dul kadın, mesaisini ilme hasreden öğrenci, iş bulamadığı için çalışamayan işsiz -geçirnine yeterli maddi güce sahip değilse- İslam hukukçularına göre bunlaı:: aciz ve muhtaç kimselerdir. Sınıf ve din farkı gözetilmeden ve hiçbir prim ödemeden sosyal güvenlik ve yardım hakkına sahiptirler. Devletin ve toplumun muhtaç kimselere temin etmek mecburiyetinde olduğu zarfiri ihtiyaçlar, yiyecek,·içecek, giyecek, hannma ve tedavi giderlerinin karşılanmasıdır. Şöyle ki çalışamayacak durumda olaniann en lüzumlu masraflannı karşı­ lamak, nafaka yoluyla zengin akrabası­ na düşer. Akrabası yoksa veya fakirse bu görev cemiyete düşer. Toplum, 38. Bkz. Beşer, Faruk, İslam'da Sosyal Güvenlik, Ankara, 1987, 27-29. lanna zarar verildiği an hürriyet sona erer. Sınırsız bir hürriyet düşünülemez. Hatta başkalarına zarar verme söz konusu olmasa da hakiann kullanılınasında bazı şart ve kayıtların bulunduğunu görüyonız. Nitekim insan kendi hayatı­ na bile son veremez, özel mülkünü israf ve tclef edemez. zekat, sadaka-i fıtr (fitre), kefffiretler, Allah nzası için yapılan her türlü maddi bağışlar (sadaka), vakıflar v.s. ile fakiri kollar. Bunlardan sonra sıra devlet güvencesine gelir. 39 18 Siyasi Haklar Dört Halife devrinde vatandaş­ Iann halifelere çeşitli şekillerde, soru sorma, hak arama vb. yollarla yönetime katılması siyasi hakların kullanı­ şının ömekleridir. Siyasi haklar, ferdin, siyasi bir topluluğun üyesi olması hasebiyle iktisab ettiği haklardır. Seçme, aday olma ve kamu hizmetlerine katı­ lma haklan gibi... Ancak "İslam'da kamu hizmetlerine girme, vatandaşın devlet üzerindeki bir hakkı olmaktan çok, devletin vatandaşa yüklediği bir ödev gibi görünmektedir." 40 19. Toplanma, Demek Kurma ve Üye Olma Hakkı E. İnsan Hakianna Riayet Tarihte ve giınümüzde insan hak ve hürriyetlerinin ciddi şekilde çiğllen­ diğini ve nice zulümlerin yapıldığını biliyonız. Bu itibarla son yüzyıllarda dünyadaki insan haklan sahasındaki gelişmeleri takdirle karşılamamak imkansızdır. Acaba bunca haksızlık neden yapılmış ve yapılıyor? Burada, bazı siyasi rejimierin insana bakış açılannın yanlışlığı, bazı kişi ve gruplann ilıti­ raslan, fertlerin haklarını korumadan aciz olmalan ve en önemlisi yetkili ve güçlü kişilerin ilahi buzurda hesap verme hissinden mahrum olmalan vb. gibi sebepler söylenebilir. Din, milet ve devlet aleyhine faaliyet göstermernek şartıyla, hayırlı hizmetler için bu hakiann kullanılması gayet tabiidir. Nitekim Hz. Peygamber, henüz 25 yaşında iken, kamu güvenliğinin sağlanması ve mazlumların haklarının korunması maksadıyla yapı- Ian toplantılara katılınıştır. D. Hakiann Sının Bütün bu haklar mutlak, sınırsız ve sorumsuz değil, pekçoğu bazı şart­ larla tanınmıştır. Her hakkın genel sının, başkalarının hak ve hürriyetine tecavüzün başladığı noktadır. Mesela hürriyet hakkı sınırsız değildir; başka37. Mecelle Madde 8. 39 Bkz. Ebii Zehra, İslam'da Sosyal Dayanış­ ma, 137-1 47; Karaman, lsHim Hukuku, I, 117-118; Beşer, İslam'da Sosyal Güvenlik, 98-157. İnsanoğlu fıtraten maddi zevklere düşkün yaratılmıştır. . Onun mal hırsı ve doymak bilmeyen nefsi, çoğu zaman başkalannın hukukuna tecavüz etmesine sebep oluyor. İnsanın haksızlık yapmasına mani olacak çok kuvvetli bir müeyyideye ihtiyaç vardır; bu da din1 müeyyidedir. Zira insan kanun boşluk­ lanndan, hukukçulann zaaflarından istifade edip paçayı kurtarabilir, zulmü yanına kar kalabilir. Din ise, hukuki tedbirler yanında, ilahi adalet şuuru ve allah'ın huzurunda hesap verme inancı ile insanın kalbine nüfuz eder, onu hayatının her safbasında kontrol altında tutar. Şüphesiz, dünyada mutlak adaletin temini mümkün değildir. Ancak 11 şunu kabul etmek gerekir ki, ahirette zerre miktarı bir zulmün hesahım vereceğine inanmış bir müslüman, bu hissi taşımayanlara nazaran, başkalarının hak ve hukukuna daha çok saygılı olmaktadır. F. İslam'ın İnsana Verdim Değer İslam'ın insana verdiği değeri bu- güne kadar hiçbir nizarn asla verememiştir. İslam insana 3 kademeli bir üstünlük tanımaktadır: 1. İnsan olması hasebiyle üstündür (insani üstünlük). "And olsun Id biz insanoğlunu şerefli kı/dık, onların karada ve denizde gezmesini sağladık, temiz şeylerle onları rızıklandırdık, yarattıklarımızın pek çoğundan üstün kıldık. ll 42 2. inancından kaynaklanan üstünlük (İmani üstünlük). "... Şeref, Allah'ın, Rasulünün ve inananlarındır, ama münaftklar bu gerçeği bilmez/er." 43 3. Çalışmasıyla elde ettiği üstünlük (Ameli üstünlük). "işlediklerine karşılık herbirinin dereceleri vardır. Rabbin onların yaptıklarından habersiz - .ldir. "44 degı Bunların en şumüllüsü, insanın doğuştan sahip olduğu insan olma haysiyet ve şerefidir. İslilm bu şerefi bütün insanlığa, erkek veya kadın, fakir veya zengin, beyaz veya siyah, zayıf veya kuvvetli, cahil veya alim, herhangi bir millet veya ırk ayırımı gözetmeden tanır. Hatta İslam düşmanıarına 40. Karaman, İslam Hukuku, m, 256. 42. ls ra 17 43. Münafıkı1n 63/8. 44. En'am 6/132. 45. Bkz. Draz, M. Abdullah, İslam'ın İnsana . Verdiği Değer, Çev. Nureddin Demir, İst. ölüsüne ve dirisine- insan haysiyet ve şerefine layık muamele yapılır.45 Bundan sonra Allah'a inananlara özellikle müslümanlara üstünlük tanı­ yor, onları inkarcılardan ve sapıklardan ayırıyor. Nihayet ilim, amel, ahlak ve fazilette yükselenler Allah indinde en mu'teber kimseler sayılıyor. "Şühhesiz Allah katınçla en değerliniz, O'na karşı gelmekten en çok sakınammzdır." 46 İslfun, insanları böyle bir derecelendirmeye tabi tutmakla beraber, dünya hayatında bj.itün insanların hak ve hukukunu gayet makfıl ve dengeli bir şekilde korumaya çalışıyor. Muayyen şahıslara veya gruplara imtiyaz tanımıyor. İnsan hakları açısından herkesi eşit görüyor. Netice olarak diyebiliriz ki, İslam, insan hak ve hürriyetlerini 14 asır önce tanımış, Asr-ı Saadetten günümüze kadar müslüman toplumlarda bu haklara mümkün mertebe riayet edilmiştir. Son birkaç asırda bütün dünyada insan haklarının teminat altına alınma gayretleri insanlık adına sevindirici bir gelişmedir. no. 12 46. Hucurat 49/13.