Kadın-erkeğin işbölümü sosyalist yaşamın böyle

advertisement
Serxwebûn
keskin bir ideolojik şekillenmeye giderken
bile bunu insanlara anlatımı böyle Türkiye’deki solun yaptığı gibi ideolojiyi dayatan biçiminde olmamıştır. Karşıdaki beyin
ne kadar anlayabilir, onu hesaba katarak
o düzeyde başlamak üzere adım adım olmuştur. Bir esnek yaklaşım oluyor.
Önemli bir şey, bir önderliksel yaklaşım
oluyor, diğeri donkişotluk. Sözde çok
keskin, her şeyi savunuyormuşsun gibi
geliyor, doğruları söylüyorsun da. Sen istersen dosdoğru söyle her şeyi, doğrularının karşısında anlamıyorsa, benimsemiyorsa ve yaşama geçmiyorsa, bu bir hiçtir. Esas olan yaşama geçen gerçekliktir.
Şimdi neyi ne kadar yaşama geçirebiliyorsan o kadar yaşam alanına sunacaksın. Ama şu önemli: Yaşam alanına sunduğun şey esas ilkeye ters olmayacak,
onu sağa sola saptırtmayacak. Onun gerçekleşmesi için bir adım anlamına gelecek. Bir gerçeği bir sefer de ortaya koyup
gerçekleştiremiyorsan, on sefer de, yüz
sefer de koy. Esneklik demek bu demektir. Bu bir zorunluluktur. Böyle olmadan
politik hareketler, insanı etkileme hareketleri, örgütsel hareketler gelişemez.
Bu çerçevede doğuştan değerlendirebilirim. Mesela PKK çok katı bir önderlik
hareketi, örgütsel, kadro hareketi olarak
gelişirken bile, küçük üç-beş kişilik kadro
çekirdeği etrafında sürekli onlarca, yüzlerce dost ile birlikte yürümüştür. Yani parti
her zaman etrafında bir cepheyi varetmiştir. Küçük bir grupken etrafında geniş bir
dost çevresi, destek veren, ilişki içerisinde
olan bir çevre olmuştur. Bir parti hareketi
haline geldiğinde etrafında bir cephe örgütlemiştir ve bu, bugün ulusu içine alan
bir ittifak düzeyine ulaşmıştır. İdeolojik
gerçekliği yaşama aktarmanın, yaşamsallaştırmanın doğal bir sonucu bu ortaya
çıkmıştır. Bir zorunluluk. Böyle olmazsan
sen yaşamda varolamazsın, düşünce yaşamsallaşmaz, insanlar tarafından, toplumlar tarafından benimsenmez. Birden
bire bir düşünceyi herkes kabul etmez,
düşüncenin tümünü kabul edemez, yaşayamaz. Bu mümkün değil. Özellikle PKK
düşüncesi gibi insanlık için en ileri düzeyde idealleri temsil eden bir düşünceyse
bunu birden bir insana, topluma yedirmek
mümkün değil. Bu çok uzun zamanı alan
bir süreç işidir. Böyle görmek gerekiyor.
Önemli olan o yoldan yürüyebilmektir.
Ondan sapmamak, toplumu, insanlığı o
yola sokmak ve adım adım ilerletmeyi bilmektir. Şimdi bu temelde bir ilerleyiş var.
Bu yola sokulmuştur, devrim yolu diyoruz.
Kürdistan devrimi yola sokulmuştur, bu
temelde yürüyor. Şimdi belli bir düzeye
geldi, çok çeşitli kesimleri içine alıyor.
Ulusal düzeyde en büyük ittifakları yaratabilecek, onları yürütebilecek bir güce
ulaşmıştır. O düzeyde seyrediyor. Uluslararası alanda çok geniş bir ilişki-ittifak sistemini rahatlıkla yürütebilecek düzeyde.
Gücü ona ulaşmış ve bu düzeyde sağlamlığı var, kendine güveni var. Yürütebiliyor ve bundan çekinmiyor, korkmuyor.
Mevcut girişim de böyle. Aslında Parti
Önderliği ’93’te ateşkes ilan ettiğinde,
benzer şeyleri söyleyenler olmuştur, sanırım aynı sözü tekrarlayanlardır. Düşünce
sistemleri çok dogmatik, kalıpçı, yaşamdan kopuk, böyle kendileri de yaşamıyorlar. Söylüyorlar da ikiyüzlüdürler, iki dillidirler, sahtedirler, sözleri ayrı yaşamları
ayrıdır. O tür sözlerin hiçbir değeri yok.
PKK öyle söz söyleyen bir hareket değil,
sözle yaşamı bu kadar kopuk ele alan bir
hareket değil. Tersi temelde ele alanlar
hiçbir şey yaratamazlar. Sonunda varolan
egemenlik içinde yaşarlar, ona hizmet etmekten kendilerini kurtaramazlar.
PKK basit bir sanat olarak baştan beri
ideolojik ilkeler temelinde politikayı yürüten, oldukça esnek yaklaşan bir hareket.
Tabii mensupları aynı düzeyde bunu uygulayamıyorlar. Temel birçok uygulama
sorunlarımız var; kalıpçılık, dogmatizm,
şematizm, etkisizlik şu-bu. Ama işin yürüyüş tarzı, partinin önderliksel çalışmaları
yürütme tarzı bu temelde. Önderliksel gelişme güç buldukça bu politik esnekliğin
düzeyini geliştirmiş, ittifakın düzeyini bu-
Kasım 1998
gün dünyaya uzanacak kadar genişletmiştir. Bu oldukça önemli ve anlaşılır bir durum, bunsuz sonuç almak mümkün değil.
Şimdi onu söyleyenlere sormak gerekiyor, ateşkes olmadan sürekli savaş
dünyanın neresinde var? Savaş olan yerde ateşkes de olur. İlişki, ittifak olmadan
politika yapılır mı? Zaten politika demek,
ilişki ve ittifak demektir. Politikanın esası
bu. Şimdi sen ona karşı çıkarsan, o zaman politikaya karşı çıkarsın. Karşı tarafla anlaşmak, sorunu çözmek için bir yöntemdir. Eğer o yöntemle iş iyi götürülecekse ondan kaçınmak anlamsızdır, doğru değildir. Bir de özellikle karşı tarafta
belli bir tıkanma ortaya çıkıyorsa, bu çok
daha bir zorunluluk oluyor.
Parti Önderliğimizin reel-sosyalizme
yönelik eleştirileri içerisinde çok önemli bir
yön vardı: “Sistemden çok fazla uzaklaştılar, koptular” diyordu. Karşı tarafın sisteminden kopmak, böyle apayrı söz söyleyen bir yapıda olmak çok ileri gitmek anlamına gelmiyor; tam tersine zayıflık unsurudur. Tersinden onu yaşamak anlamına geliyor ve sistem üzerinde etkide bulunmuyor. PKK sistem dışında da epeyce
mücadele etti, önemli bir gelişmeyi yarat-
◆
likleri olsa bile aslında önderliği anlama
ve ona yanıt vermede halk önemli bir düzeye ve duyarlılığa ulaşmış durumda.
Militanlar düzeyinde belli sorunlar var,
yönetimler, kadro düzeyinde sorunlar var.
Bunlar eğer dışa göre değerlendirlecekse
çok ileri düzeyi yaşıyorlar, ama PKK gerçekliğine, önderlik gerçekliğine göre değerlendirilecekse ciddi zayıflıkları, eksiklikleri, yanlışlıkları var. PKK özüyle bütünleşme sorunundan kaynaklanıyor aslında. PKK’yi anlama, kavrama, doğru bütünleşme, ona doğru katılma sorunları
oluyor. Tabii insanın zayıflıkları var.
PKK’de şöyle bir gerçek ortaya çıkıyor, tartışılabiliyor: İnsan gerçekten kapitalist burjuvanın iddia ettiği gibi bireysel
bir varlık mı, yoksa sosyalizmin iddia ettiği gibi toplumsal bir varlık mı? Bu soruyu
PKK içerisinde –ki sorunları yaşadığında– insan her zaman kendine soruyor.
Çünkü günlük olarak böyle bir sorunla
karşı karşıya geliyor. İnsan bu kadar ayrılıyor, çözülüyor PKK içerisinde. İnsan çözümlemesi bu düzeyde bir derinliğe ulaşmış bulunuyor.
İnsan tabii bireysel bir varlık değil,
toplumsal bir varlıktır. Toplum-birey ayrı-
“Kadın-erkeğin işbölümü sosyalist yaşamın
böyle doğru bir işbölümü, özü olurken, kadın-erkek çelişkisinin
varlığı da sosyalizm dışı yaşamların esasıdır.
Eğer sosyalizme geçilecekse bu çelişkinin çözülmesi esastır.
Toplumsal düzeyde gerçek bir toplumun sosyalist yaşamı ortaya
çıkacaksa temelde bu çelişkinin çözümüyle ortaya çıkacaktır.”
tı. Şimdi sistem içine girebilecek gücü görüyor. Çok fazla uzak düşmek, kopmak,
onun üzerinde etkisini azaltıyor, etkili olamıyor. Etkili olabilmek için, ona daha yakın olmak, onunla daha içiçe olmak gereği var. Zaten bunu baştan beri yürütüyordu da çeşitli biçimlerde. Yeniden böyle bir
şey deniyor, yöneliyor. Bu tabii değişik
mücadele biçimlerini, yaklaşımlarını geliştirecek. Bunda samimidir. Öyle ne denildiği gibi “sisteme teslim oluyor”, ne de bazı
sistem sahiplerinin dediği gibi “çok kurnaz
her şeyi altetmek istiyor.” Yok. Uygun bir
tarzda böyle etkide bulunmak, bir gelişmeyi, değişmeyi yaratmak, bir yenilik, değişim gücü olmak istiyor. İsteminde samimi. PKK’nin bu konuda aslında temel bir
yöntemi. Bu yöntem çerçevesinde yaklaşıyor ve herkeste bir ilerlemeye, gelişmeye yol açmak istiyor. Yani öyle hiç kimseye karşı bir artniyeti yok kesinlikle, teslim
olması da yok. PKK’yi iyi inceleselerdi
PKK’nin doğasında varolduğunu rahatlıkla görebilirlerdi. Nitekim öyle diyenler, belki onuncu-yirminci seferdir aynı sözü söylüyorlar PKK için, fakat dünyayı, Kürdistan’ı, Türkiye’yi etkilemede PKK yine en
ileride oldu, her zaman bir etkileme gücü,
geliştirme gücü oldu. Onu söyleyenler ise
hiçbir esamesi bile okunmuyor, böyle boş
sözlerinden başka. Bu anlamda çok fazla
değer ifade etmiyor. Boş sözlerdir, çok
fazla dikkate alınacak sözler de değildir.
Militan kendini yatırsaydı
PKK’nin gücü şimdi on-yüz kat olurdu
Serxwebûn: PKK militan yapısı,
PKK’nin sosyalist çizgisine ne kadar geldi, bunu ne kadar özümseme, anlama
gücü, ifade etme ve savunma gücü, bir
başka ifadeyle temsil etme gücüne ulaştı?
Duran Kalkan: Önemli bir gelişme
var. Mevcut durum, yani PKK’nin gücü
bunu net gösteriyor. Böyle olmazsa zaten
gücü olmazdı ortada. Bu uğurda binlerce
şehidi, onbinlerce militanı, milyonlarca direnişçisi, çalışanı, katılımcısı var. Bu büyük bir güç ve bu gücü ortaya çıkarmış
durumda. En zor koşullarında bu mücadele yürüyor. Demek ki önemli bir toplumsallaşma düzeyi var. Fakat bunlara
rağmen ciddi eksiklikler de var militan düzeyde. Özellikle oradan sözetmek gerekiyor. Böyle halk katılım düzeyi ileridir, önderlik-halk birleşmesi oldukça ileri düzeyde, çok fazla bir sorunu yok, bazı eksik-
lığı ve bütünlüğü de var, çok karşı karşıya da koymamak gerekiyor. Fakat bireysel düzenler tarafından çok kirletilmiş, aslından çok uzaklaştırılmış, deyim yerindeyse içi karartılmış bir duruma da getirilmiş halde. Bunu düzeltmek, temizlemek,
insanı çok ileri düzeyde PKK çizgisine
göre toplumsallaştırmak oldukça zaman
alıyor, çaba istiyor, zorluklarla geçiyor.
Bu kirletilme her zaman ortaya çıkabiliyor, bu ters düşmeye götürüyor. Yine önderliğin deyimiyle “zayıf bırakılmış, düşürülmüş insanlık”, bireyler, yine halklar...
Bu, çok büyük bir zayıflık ifade ediyor,
eksiklik olarak ortaya çıkıyor.
Bu zayıflık parti içinde zayıflığı sermaye yapma, ona dayanarak yaşama biçiminde kendini gösteriyor. “Ben bu kadarım, partide bu işi yapabilirim, parti benden daha fazlasını istemesin. Beni bu biçimde kabul etsin” diyor ve böyle yaşamak istiyor. Halbuki parti zaten buna karşı
bir hareket. Kendisini öyle kabul etmese,
zayıflığının nedenlerini görse, çözmeye
çalışsa kesinlikle güçlendirecek. Zaten
PKK’nin de özü bu; zayıf insanın zayıflığının nedenini göstererek güçlendirmek.
Yanlışta olan insanın yanlışının nedenlerini göstererek düzeltmek. PKK’nin varlık
nedeni, mücadelesinin özü oluyor. Bunu
öyle görmeyen, bunda zorlanan, yöntem
tutturamayan yaklaşımlar ortaya çıkıyor.
Bunlarla mücadele etmek, bunları aştırtmak gerekiyor. Bu anlamda tabii ki büyük
eksiklikler, yalnışlıklar var. PKK’ye doğru
katılamama, PKK’yi doğru özümseyememe, onunla doğru bütünleşememe, dolayısıyla da PKK’nin ideolojik, politik, örgütsel mücadelesini doğru yöntemlerle ve etkili bir biçimde yürütememe ortaya çıkabiliyor, çıkıyor. Bu epeyce de var. Daha önce belirttim bu biçimde olmasa da önderlik
gerçeğiyle tam bir bütünleşme ve o düzeyde işleri yürütme olsaydı PKK’nin gücü
şimdi on kat, yüz kat ileride olurdu. Devrimsel gelişme, mücadelenin gelişimi bunun onlarca kat ilerisinde olurdu. Fakat bu
zayıflıklar nedeniyle bu düzeyde kalmıştır.
Bu, insanın geriliğinden ileri geliyor,
geriliği yaşatan, geriliği yaratan mevcut
düzendir. Kapitalist, sömürgeci düzen
oluyor. PKK de zaten bunu aştırtma hareketi, insanlara aştırtarak bunu yürütüyor. Sömürgeci, kapitalist düzen özelliklerinden gelen dayatmalara teslim olmuyor.
Onlar tarafından önemli bir tahribata, zorlanmalara uğruyor, ama kendisi de büyük
bir dayatmadır, değiştirme gücüdür. Böy-
Sayfa 29
le bir yaklaşımla ve etkili, kapsamlı bir
çalışmayla insanları değiştirip, dönüştürüp parti çizgisine çekiyor ve devrim yolunda yürütüyor.
Emperyalizmin korkusu
PKK’nin sosyalist yaşam sistemidir
Serxwebûn: Parti Önderliği’ne karşı
kapsamlı bir uluslararası komplo geliştirildi. Bu komployla önderliğin yaratıp geliştirdiği yeni sosyalizm arasındaki bağlantıyı biraz açar mısınız? Emperyalizm gerçekten önderliğin geliştirdiği sosyalist sistemi çok tehlikeli çizgi olarak mı görüyor?
Kendisine, yaşam kaynaklarına, geleceğine yönelen çok etkili bir tehdit olarak mı
görüyor? Çok büyük bir tehdit olarak görmese niye üstüne üstüne gitme istiyacı
duyuyor?
Duran Kalkan: Doğru. Savaşın esası
zaten orada sürüyor. Yoksa PKK’nin öyle
ne ordusu var, ne devleti var, ne sağasola hükmedip alacak gücü var, ne de
öyle bir anlayışı var zaten. Kesinlikle yok
ve onlara itibar etmiyor. PKK’nin güç kaynağı, adaletsiz, eşitliksiz, sömürücü düzene karşı olmasındadır. Ona karşı eşitlikçi, adil, sömürüsüz ortak yaşamı ifade
eden bir yaşam sistemini, yaşam düzenini yaratmasıdır. Bunu yaşayan kişiliği yaratması ve kişilere bunu yaşatmasıdır. Bu
alternatif bir sistem oluyor tabii, insanın
alternatif yaşamı oluyor. Toplumlar düzeyinde toplumun alternatifi, yaşamı oluyor.
Kapitalist düzen, bireyci yaşam düzenleri,
bunu kendi sistemlerine, kendi varlıklarına, kendi ölümlerini getirecek bir tehlike
olarak görüyorlar. Saldırı bu temeldedir.
Birçok devlet önderliğin yarattığı sosyalist sistem üzerinde incelemeler yaptı
geçmişte, tartışmalar oldu. Biz bazılarını
duyduk, inceledik. Mesela Fransızlar incelemeler yapmışlardı, aslında kapsamlı
tartışıyorlardı da ve PKK’nin tek tehlike
yönünün burası olduğunu görüyorlardı.
“Bizim sistemimizin dışına çıkıyor” diyorlardı. “Sisteme karşıt bir sistem, alternatif
bir sistem geliştirme üzerinde duruyor ve
bu bizim sistemimizi tehdit ediyor” diyorlardı. Bunu açıkça söylüyorlar. “İnsanları
böyle bir sisteme çekiyor, bizim sistemimizin dışına çıkarıyor.” Tehlike onlar açısından bu. Bunun böyle olmaması için
üzerine böyle geliyorlar, saldırıyorlar. Hâlâ da saldırı bu temeldedir.
Parti de sosyalist sistemi çok iyi anlayıp benimsemedi, adım adım değiştirerek
ilerlemek istedi, istiyor. Partinin temel bir
yaklaşımı zaten. Şimdiki yönelim bunu
çok daha iyi gösteriyor. Bu konuda bazıları güvenmiyor, böyle bir aldatma olarak
değerlendiriyorlar. Tabii doğru değil, onların zayıflıklarından ileri geliyor böyle eskisi kadar endişeli olmaları. Halbuki kendi
anlayışının gereği olarak parti buna yöneldi, bu anlayıştadır ve bu temelde yürümek istiyor. Kuşkusuz böyle değişim partinin özüdür, esasıdır. Değişim yaratmak
istiyor. Fakat bunu yerinde, zamanında,
uygun yöntemlerle gerçekleştirmek de
partinin temel bir yaklaşımı oluyor. Bu temelde yürütüyor yani. Bütün saldırıların
özü buradan ileri geldi.
TC açısındansa bu zaten oldukça zorladı, adeta yıkımla yüzyüze getirdi. Parti
Önderliği bir panel konuşmasında “onlar
bize ölümü gönderiyorlar, biz onlara yaşamı gönderelim. Onlar bize silahla vuruyorlar, biz onlara yaşamla vuralım” diyordu.
TC’yi, yarattığı yaşam sistemiyle bu biçimde vurdu ve bu da onu çok daralttı, zorladı. Bundan ileri gelen böyle adeta kendi
ölümünü bu sistemin gelişmesinde görerek saldırıya geçme durumu var. Diğer
güçleri de bu temelde harekete geçiriyor.
Yani bütün TC sistemiyle müttefik olan
güçlerin yaklaşımlarının özünde bu var.
Onlar bu temelde yaklaşıyorlar ve karşı çıkıyorlar. Çok değişik yöntemleri uyguluyorlar, uygulanmasını kabul ediyorlar.
TC’yle müttefik olan devletler mesela
kendi demokratik sistemlerinin kabul etmeyeceği yöntemlerin PKK üzerinde uygulanmasına ses çıkarmıyorlar, kabul
ediyorlar çoğu zaman. Oldukça çelişkili
bir durum. Bu şuradan ileri geliyor: Bir
sistem savaşı denebilir. Bunu uygar bir
tarzda yürütmek gerekli. Partinin yaşam,
yaklaşım sistemleri olabilir, onlar PKK’yi
kuşkusuz her zaman etkiliyorlar, zorluyorlar da. PKK de onlar üzerinde etkide
bulunmalı, bundan korkmaması gerekli.
Bu bir mücadeleye de yolaçabilir, onu da
reddetmemek lazım. Fakat bu mücadeleleri uygar bir tarzda yürütmek, yöntemlerini doğru seçmek, böyle insanları tahrip
eden, toplumları tahrip eden tarzdan-yöntemden ziyade, etkileyen, geliştiren, etkileme temelinde hakim olarak böyle işi yürüten bir yöntemi esas almak daha doğru. PKK sonuna kadar buna açık. Parti
Önderliğimiz buna açık olduğunu ve bunda samimi olduğunu netçe göstermiştir.
Bütün dünyaya bunu ilan etti. Kuşku duymaya hiç gerek yok. Bu önderlik gerçeğini en yakından bilenler olarak biz hiç kuşku duymadık. Dünyanın da böyle yaklaşması, anlaması en doğrusu. Mücadelenin
bu biçimde süreceğini de kabul etmesi
gerekiyor. Böyle yaklaşılır ve bu temelde
yürütülürse mücadele, en uygar sonuca
götürülebilir.
Her şeyden önce partililer olarak bizim anlamamız gerekiyor. Çünkü bu çok
önemli bir durum, önemli bir yaklaşım
oluyor, tarz oluyor. Bu tarzı partili olanların ilk anlaması, bu tarzda kendilerini bütünleştirmesi çok önemli. Özellikle yaratılan bu süreç açısından çok daha fazla
önemli ve gerekli. İnsan bu biçimde olur,
kendini yenilerse bundan sonraki sürece
cevap verebilir, sürecin militanı olabilir.
Eğer böyle bir yenilenme olmazsa, özellikle içine girdiğimiz süreçte, insan geliştirici dönemin militanı olmaktan öteye, engelleyicisi, ona ters düşen olur ki, bu da
partiden kopuşa götürür. Bu anlamda
partililere süreci herkesten önce iyi anlamak, doğru kavramak düşüyor. Bu sürecin istediği yenilenme, kendinde yaratma
partililere düşüyor. Ve ben bütün yoldaşların böyle bir değişim döneminde, yeni
bir geçiş döneminde, temel, tarihsel bir
dönemeçte, bu dönemin özelliklerini, sürecin özelliklerini doğru kavramaya, buradan kalkarak partiyi, önderlik gerçeğini
doğru kavramaya, kendini bu temelde yeniden gözden geçirerek kapsamlı bir biçimde değiştirip, dönüştürüp yenilemeye
ve yeni dönemin bu temelde başarılı militanı olmaya çağırıyorum.
Yine halk açısından, sınıf açısından
çok önemli bir sürecin eşiğindeyiz. 25 yıllık parti mücadelemiz var. Partimizin resmen kuruluşunun 20. yıldönümünü yaşıyoruz. Yine 15. yılındayız ulusal kurtuluş
savaşımızın. Bütün bu mücadelelerle yaratılmış büyük bir gelişme var. Önderliğimiz bu gelişmeleri kalıcı sonuca dönüştürecek bir sürece yöneldi. Tarihsel ve büyük bir yönelimdir. Tabii içinde büyük
riskleri taşıyan bir yönelimdir de. Bu yönelimin büyüklüğünü görmek, onu iyi anlamak, onunla iyi bütünleşmek gerekiyor.
Risklerini, tehlikelerini de görmek, onlara
karşı oldukça duyarlı olmak ve gerekli tutumu, tavrı gösterebilmek, bu anlamda
mücadeleye, partiye, önderliğe sahip çıkmayı bilmek gerekiyor. Yurtsever halkımızı da bütün bunları iyi görmeye, iyi anlamaya, şimdiye kadar olduğu gibi önderlik gerçeğini daha iyi anlayıp daha sıkı
bütünleşmeye, bu sürecin halk mücadelesi süreci olduğunu görerek kendisini
büyük mücadelelere hazırlamaya, daha
fazla katmaya çağırıyorum.
Böyle olursa önümüzdeki sürecin büyük kazananı kesinlikle partimiz olacaktır.
PKK’nin 21. yılı böyle bir değişim dönemi
olacak. Bu yıldönümünde partimizin 21.
resmi yaşına girişinde başta Parti Önderliği olmak üzere, tüm halkı, partili yoldaşları selamlıyor, yıldönümlerini kutluyor,
önümüzdeki süreçte bu bilinçle katılmaya
çalışacağımızı, kendimizi yenileyeceğimizi, dönemin gereklerine uygun yenilenmiş
bir militan olarak bu sürece katılacağımızı belirtiyor, tüm yoldaşlara başarılar diliyorum.
21 Kasım 1998
Download