AK SİYASET SİYASİ VE HUKUKİ İŞLER HAFTALIK BÜLTENİ 11.07.2014 Sayı:8 Yıl:1 Sayın başbakanımız recep Tayyip Erdoğan’ın 08.07.2014 tarihinde grubumuzda yaptığı konuşması yine gündeme damgasını vurdu. İşte sayın başbakanımızın konuşmasından öne çıkan satır başları: C umhurbaşkanlığı vizyon seçimimizi halkımıza açıklayacağız. Cumhurbaşkanı seçilirsek neler yapacağımızı bu belgeyle kamuoyuna açıklamış olacağız. Yol haritamızı kamuoyuna duyuruyoruz, yazıya döküp belgeleştiriyoruz. Cuma günü açıklayacağımız vizyon belgemizden sonra alanları daha kalabalık dolduracağız. 1 AK SİYASET "EN SERT CEVABI VERDİK" Taktik budur… 2007 yılında da onun yanında bazı yüksek mahkemeler, dönemim cumhurbaşkanı ve maalesef TSk’dan bazıları bizim karşımızda yer aldılar. aleni şekilde milli iradeyi bu bildiriyle tehdit ettiler. 2007 yılında ChP ve zihniyeti tarafından hayata geçirilen bildirilere fırsat vermedik. En sert cevabı verdik ve geri adım atmadık. "DÖNEMİN CHP'Sİ SHP DE KARŞI ÇIKTI" C umhurbaşkanlığı seçimleri hep zor geçti. İstanbul’da cumhurbaşkanını halk seçsin mitingi yapmıştık. Halk için seçilmesi 2007’de ortada çıkmış bir konu değildir, tarihi daha eskiye dayanmaktadır. Bu makamın millete yüklediği faturayı gördük. 1989’da Merhum Özal Cumhurbaşkanı olmak istiyor, darbeden emekli komutan buna karşı çıkıyor. Buna SHP yani dönemin CHP’si de karşı çıkıyor. Merhum Özal’a sivil diktatör gibi kavramlarla hakaret ediyor. Bir CHP’li vekil çıktı, imam hatip mezununun cumhurbaşkanı olduğunun hayal olduğunu ifade etmişti. milletimizden yüzde 47 oy aldık. Siyasi tarihimizde olduğumuz gibi tuzaklara boyun eğmedik, tehditlerin hiçbirine eyvallah etmedik. meclis’te Egemenlik milletindir yazıyordu, hala böyle değil mi? millet artık alıyor, vermiyor. bu ülkede seçkinler, siyasi güçleri elinde bulunduranlar her zaman istediler, milleti adam yerine koymadılar. halka hiçbir zaman itibar etmediler. "HUKUK CİNAYETİ MAALESEF MAHKEMEDE ONAYLANDI" b “BİZ MİLLETİN İÇİNDEN GELİYORUZ” İz 2007 Nisan ayında Sayın Gül’ü aday olarak belirledik. Daha birinci turda anayasa mahkemesine gittiler. Bu hukuk cinayeti maalesef mahkemede onaylandı. biz milletin içinden geliyoruz. ak Partiyi millet kurdu, kumaşını millet dokudu. millet nasıl hükümetin tayin edebiliyorsa, onu da çok kolaylıkla seçer. ChP şu an da tan olduğu gibi millete itibar etmiyor, iyi bir seçim yapabileceğine inanmıyor. Sayın Baykal çıktı Anayasa Mahkemesi için iptal kararı vermezse çatışma olur diyerek aleni şekilde tehdit etti. Merhum Özal’a diktatör diyen CHP 2007 yılında da aynı tehditleri bizim için savundu. Milli irade karşısında CHP tarihi boyunca hiç yalnız hareket etmemiştir. 2 AK SİYASET ChP “DEVLETİN VİTRİNİNE VAZO DEĞİL, CUMHURBAŞKANI SEÇİYORUZ” şimdi de bir şey tutturdu, adeta cumhurbaşkanı değil bir vazo, saksı seçmenin gayreti içindeler. Bir cumhurbaşkanı tarafsız olabilir mi? Hangi cumhurbaşkanı tarafsız olmuştur ki? Düşünüyoruz… Tarafsız mı bunlar? Sayın Demirel, Sezer taraf değil miydi? Hepsinin bir siyaseti vardı. D EvlETİn vitrinine vazo, saksı seçmiyoruz cumhurbaşkanı seçiyoruz Gerektiğinde cumhurbaşkanı Aydın, Ağrı’nın suyuyla da köprüsüyle de ilgilenecek, paralel yapısıyla da ilgilenecek. Milletin hizmetkarı olmaya devam edeceğiz. Siyasetleri devletle örtüşüyordu, milletle örtüşmüyordu. "SEÇİLİRSEM TARAFSIZ OLMAYACAĞIM" “CHP’LİLER, MHP’LİLER VE DİĞER PARTİLERDEN DE OY ALACAĞIMIZA İNANIYORUZ” E ğEr bu kardeşiniz seçilirse tarafsız cumhurbaşkanı olmayacağım. İki taraf var bir devlet, bir millet. Ben milletin tarafında olacağım. Artık milletinden sürekli isteyen bir devlet yok. CHP ve MHP her reformda milleti korkutmuşlardır. Korkularının ne kadar yersiz olduğu da her defasında ortaya çıkmıştır.Şimdi de propaganda yapıyorlar. Her vatandaşımın güvenmesini istiyorum. Seçilmiş bir cumhurbaşkanı ve seçilmiş bir başbakan Türkiye’yi geri götürmez tam tersine şaha kaldırır. Seçildiğimiz takdirde herkesle uyum içinde Türkiye’yi geleceğe taşıyacağız. 10 Ağustos’taki seçimlerde AK Partililer kadar CHP’liler, MHP’liler ve diğer partilerden de oy alacağımıza inanıyoruz. Diğer partiler çıkardıkları adaylarla seçmenlerini hayal kırıklığına uğrattılar. MHP bu genel başkan yönteminde tarihinin en kötü zamanlarını yaşadı ve yaşıyor. MHP kendi iradesiyle hareket etmiyor.MHP, CHP’nin vagonu. Kendisine dayatılan seçeneğine itaat ediyor.CHP’de, MHP’de Cumhurbaşkanı için aday olacak imse yok muydu? 3 AK SİYASET “SİZ ERDOĞAN’A KÜFÜR EDEBİLİRSİNİZ AMA ERDOĞAN’IN ALDIĞI TERBİYE SİZE AYNI DİLLE CEVAP VERMEYE MÜSAADE ETMEZ” b ahçElİ o kadar sıfat saydıktan sonra neden çıkıp kendisi olmadı ya. O sıfatlara en layık. İzzetli bir mağlubiyet zelili bir galibiyetten iyidir bunu böyle bilin. Devlet bahçeli aday olsaydı belki kazanamayacaklardı ama izzetiyle kaybedeceklerdi. ne o hakaretler, ne o küfürler mhP’nin yaşadığı zilleti kapamaya yetmez. Siz Erdoğan’a küfür edebilirsiniz ama Erdoğan’ın aldığı terbiye size aynı dille cevap vermeye müsaade etmez. “NE YAZIK Kİ İÇİMİZDE PARALEL YAPIYA GEREKTİĞİ GİBİ TEPKİ KOYMAYANLAR VAR” b İzİm adaylığımızda anayasaya uygundur hiç kimse komik arayışlar içerisine girmesin. Milletimizin takdir eder de Cumhurbaşkanı seçilirsek paralel yapıyla mücadele aralıksız devam edecektir. Özellikle yargı içindeki paralellerin hukuksuzluk içinde yüzdüğünü görüyoruz. Ne yazık ki içimizde de bu yapıya gerektiği tepkiyi koymayanlar var. Cesaretle bu işin üzerine gitmediklerini görüyoruz. Devekuşu kafasını kuma gömer, kimseyi göremez, kendisinin de görünmediği zanneder ama millet her şeyi görüyor. Bu ihanet şebekesine göz yumanlar, sessiz kalanlar bilsinler ki biz de milletimiz de bunları not ettik ediyoruz. Eğer cumhurbaşkanı seçilirsek mücadelemiz asla kesintiye uğramaz. “AK PARTİNİN GELECEĞİYLE İLGİLİ TARTIŞMALARA MAHAL YOK” S EçİlİrSEm bizzat şahsım, yerime gelecek arkadaşım bizzat bu konuyla mücadele edecektir. Çözüm süreci, ekonomik politikalarımız aynı eksende devam edecektir. Ak partinin geleceğiyle ilgili tartışmalara mahal yok. Üretilen dedikoduların başarıya ulaşma imkanı yoktur. Partimizin ilkeleri, kırmızı çizgileri ve politikaları ve kuralları vardır. Hiçbir fani bu köklü davanın istikametini değiştiremez. 4 AK SİYASET mehmet ali şahİn Siyasi ve hukuki İşler başkanı karabük milletvekili CUMHURBAŞKANLIĞI SEÇİMİ İÇİN NASIL ÇALIŞACAĞIZ? İlk Turu 10 ağuSTOS’Da YaPılaCak Cumhurbaşkanlığı SEçİmİ, İlklErE DE SahnE OlaCak bİr SEçİm… halkımız, İlk kEz kEnDİ Cumhurbaşkanını kEnDİSİ SEçECEk… bu ülkEmİz İçİn DEmOkraTİk bİr rEfOrm haTTa bİr DEvrİmDİr... Bu aynı zamanda Türkiye için yeni bir durumdur.. Bir çok şeyin eskisi gibi olmayacağı, olamayacağı bir gelişmedir.. Bir defa halkın, kendisinin seçtiği Cumhurbaşkanından beklentisi artacaktır. Her türlü sorununun çözümü için sadece hükümete bakmayacak, gözleri Çankaya köşkünde de olacaktır.. Bu durum, Başkanlık tartışmalarının artacağı bir süreci de ister istemez tetikleyecektir. Acaba Cumhurbaşkanı adayları nasıl bir seçim çalışması yapacaklar? Kendilerini aday gösteren partiler, bu çalışmalara nasıl katkı verecekler? Bu iki sorunun planlamalarının yapılmakta olduğu ve uygulamalarını göreceğimiz günler içindeyiz.. halkın ilk defa doğrudan kendisinin seçeceği Cumhurbaşkanlığı seçim süreci başladı.. Adaylar belli oldu.. Çalışmalarına da başladılar.. Bir ilki de tam bu noktada yaşıyoruz.. 5 AK SİYASET ak Partili tüm milletvekillerinin imzalarıyla aday gösterilen Genel Başkanımız ve Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan, aslında çalışmalarına çoktan başladı.. Samsun’dan başladığı mitinglerine büyük bir hızla devam ediyor.. Ramazan olmasına rağmen halkın büyük teveccühü ile karşılaşıyor. Özellikle iftar programları çok daha renkli geçiyor. Diğer iki aday ise genellikle nokta ziyaretleriyle yürütmeye çalışıyorlar seçim çalışmalarını.. Her seçimde ilk hedef tanıtımdır. Adayın veya adayların kendilerini halka tanıtmaları faaliyetidir.. Bu seçimde en rahat olan Cumhurbaşkanı adayımız Recep Tayyip Erdoğan’dır.. Onu tanınma sorunu bulunmuyor.. Onu tüm Türkiye tanıyor, Dünya tanıyor.. Seçildiği takdirde nasıl bir Cumhurbaşkanlığı yapacağına dair vizyon belgesini hazırladı, kamu oyuyla paylaşıyor.. Şimdi daha başka neler yapabiliriz? Ramazan ayındayız.. İftar programları, konunun halka mal edilmesi için önemli bir fırsattır.. Sahura kadar süren Ramazan gecelerinde teşkilatlarımız halkımızla birlikte olmaya ve seçimin önemini paylaşmaya özen göstermeliler. Sivil toplum örgütleriyle bir araya gelmeliler. Belki de en önemlisi adayımız Recep Tayyip Erdoğan posterleri tüm cadde ve sokakları süslemeli, ev ve apartmanlara asılmalıdır. *** Psikolojik üstünlük her seçimde önem arz eder.. Biz, Başbakanımızın, adayımızın ilk turda seçileceğine yürekten inanıyoruz.. Amacımız, yüksek bir oranla seçilmesini sağlayabilmektir. Peki, partiler ne yapacaklar, adaylarının çalışmalarına nasıl yardımcı olmalılar? Milletvekili seçimlerinde, yerel seçimlerde her İl’de ilçede, belde de adaylar oluyor.. Onlar mahalle mahalle, köy köy, sokak sokak dolaşarak hem kendilerini tanıtıyorlar, hem de vatandaştan oy istiyorlar.. 10 Ağustos 2014 tarihi, Yeni Türkiye için önemli bir dönüm noktası olacaktır.. Bunu teşkilatlarımızla, vefabilir halkımızla birlikte paylaşacağız.. 10 Ağustos şimdiden hayırlı olsun. Cumhurbaşkanlığı seçiminde aday tek.. Partilerin adayları tek.. Her yere ulaşmaları mümkün değil.. Zaten süre de buna imkan vermiyor.. Bu durumda adayları destekleyen siyasi partilere görev düşüyor.. Biz AK Parti teşkilatı olarak, bu konuda ilk faaliyetimizi, sandık görevlileri toplantılarıyla başlattık. 6 AK SİYASET MECLİS GÜNDEMİ Yılmaz Tunç Siyasi hukuki İşler başkan Yardımcısı bartın milletvekili TERÖRÜN SONA ERDİRİLMESİ VE TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞMENİN GÜÇLENDİRİLMESİNE DAİR KANUN TASARISI TBMM GENEL KURULUNDA KABUL EDİLDİ ➢ Tasarı ile, terörün sona erdirilmesi ile toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi için başlatılan çözüm sürecine ilişkin usul ve esaslar düzenlenmektedir. DEmOkraTİk, özgür, daha güçlü, güvenli ve huzurlu bir Türkiye için bir devlet politikası olarak nihai amacı terörü tamamen sona erdirmek ve toplumsal bütünleşmenin güçlendirilmesi ile milli birlik ve beraberliğin pekiştirilmesi olan Çözüm Süreci, çok boyutlu ve değişik aşamalar içeren dinamik bir süreçtir. Dolayısıyla sürecin farklı aşamalarında atılması gereken yeni adımlar söz konusu olabileceğinden devlet kurumlarının etkin koordinasyonun yanı sıra halkın ve sivil toplumun sürece aktif katılımlarını sağlayacak düzenlemelerin oluşturmasını gerektirmektedir. yon görevleri düzenlenmekte, çözüm sürecine ilişkin hususlarda Bakanlar Kuruluna gerekli kararları alma yetkisi verilmektedir. Çözüm süreci kapsamında yapılan çalışmalara ilişkin koordinasyonun ve sekreterya hizmetlerinin Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından yürütüleceği hüküm altına alınmaktadır. Kanun kapsamında verilen görevlerin ilgili Kamu kurum ve kuruluşlarınca ivedilikle yerine getirileceği, bu süreçte görev alanların ve çalışmalara katılanların gerçekleştirdikleri faaliyetler nedeniyle gelecekte herhangibir yaptırım tehdidi ile karşılaşmamaları amacıyla bu görevleri yerine getiren kişilerin hukuki idari veya cezai sorumluluğunun doğmayacağı yönünde düzenleme yapılmaktadır. Tasarıyla, Hükümetin çözüm süreci kapsamında alacağı tedbirler ile ilgili uygulama izleme ve koordinas- TÜRKİYE SAĞLIK ENSTİTÜLERİ BAŞKANLIĞI KURULMASI İLE BAZI KANUN VE KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI TBMM GENEL KURUL’UNDA GÖRÜŞÜLMEYE BAŞLANDI ➢ Türkiye Sağlık bilimleri üniversitesi kuruluyor. halEn ülkemizde Ar-Ge araştırmaları TÜBİTAK ve üniversitelerimizce yürütülmekle birlikte, sağlık alanında beklenen gelişmelerin yakalanabilmesi için bu alana münhasır yeni bir yapılanmanın yarar sağlayacağı değerlendirilmektedir. Bu Tasarı ile, sağlık bilimi ve teknolojileri alanında ülkeye ve insanlığa hizmet etmek amacıyla kamu tüzel kişiliğine, bilimsel ve idarî özerkliğe sahip ve özel bütçeli Türkiye Sağlık Enstitüleri Başkanlığı (TÜSEB) kurulmaktadır. TÜSEB bünyesinde; d) Türkiye Geleneksel ve Tamamlayıcı Tıp Enstitüsü, e) Türkiye Sağlık Hizmetleri Kalite ve Akreditasyon Enstitüsü, kurulması öngörülmüştür. Bu enstitüler dışında da, ihtiyaca göre Bakanlar Kurulu kararıyla yeni enstitüler kurulabilecektir. Ayrıca, ülkemizin başta tabip ve uzman tabip olmak üzere, sağlık insan gücü açığının karşılanması amacıyla, sağlık bilimleri ve tıp alanında eğitim vermek üzere, Türkiye Sağlık Bilimleri Üniversitesinin kurulması öngörülmektedir. Diğer taraftan, sağlık personeline, aile hekimliğine ve yükseköğretime ilişkin olarak uygulamada karşılaşılan bazı sorunların giderilmesine yönelik çeşitli düzenlemeler de yapılmaktadır. a) Türkiye Kanser Enstitüsü, b) Türkiye Biyoteknoloji Enstitüsü, c) Türkiye Anne, Çocuk ve Ergen Sağlığı Enstitüsü, ç) Türkiye Kronik Hastalıklar Enstitüsü, 7 AK SİYASET İŞ KANUNU VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK PAKETİNİN GÖRÜŞMELERİNE PLAN BÜTÇE KOMİSYONUNDA DEVAM EDİLİYOR ➢ maden işçilerinin çalışma ve sosyal güvenlik şartlarına yönelik önemli düzenlemeler getiriliyor. ➢ bazı kamu alacakları ve prim borçları yeniden yapılandırılıyor. ➢ 40 bin öğretmen ataması için kadro ihdas ediliyor. i Yeraltı işçilerinin emeklilik yaşı 55’ten 50’ye düşürülüyor, çalışma süreleri de günlük 8 saatten 6 saate indiriliyor. Yeraltı işçilerinin izinde ve tatilde geçen çalışılmayan günleri de çalışılmış gibi yıpranmaya dâhil ediliyor. i Yer Altı İşlerinde Çalışan İşçilerde haklı nedenle fesihte 6 aylık Kıdem Şartının Aranmaması düzenlenerek, işveren tarafından yapılan fesihler için işçiler lehine düzenleme yapılıyor. i Yer altı işlerinde çalışan işçilerle ilgili fazla mesai şartlarının ıslahına ilişkin düzenleme yapılıyor, işçilerin yıllık ücretli izin sürelerinin artırılması öngörülüyor. i Alt işveren, asıl işveren ve bunların çalıştırdıkları işçilerin haklarına ilişkin çeşitli durumlar taşeron işçileri lehine düzenleniyor. i İşveren Sendikalarının Karşılıksız Yardıma Dayalı Dayanışma Ve Yardım Fonu Oluşturması imkânı getiriliyor. i Esnaf ve ziraat odaları kayıtlarındaki geçersizlikler sebebiyle esnaf ve çiftçilerimizin hizmetleri silinmeyecek, İşyeri kapanmış işverenlerin 100 TL’nin altında olan borçları siliniyor. Odalara verilen idari para cezaları bir defaya mahsus olmak üzere siliniyor. Disiplin affından yararlanan memurların çalışamadığı süreler için prim borçlandırması yapılıyor. i Prim Borcuna Mahsuben Alınan Taşınmazların Satışında KDV Muafiyeti, Vatandaşlıktan İzinle i i i i Çıkanlara (Mavi Kartlılar) Borçlanma Hakkı getiriliyor. İkili Sözleşme Yapılan Ülkelerdeki İlk İşe Giriş Tarihi Emeklilik İşlemlerinde Kabul Edilip, Türk Vatandaşlığından İzinle Çıkanlar Ve İlk İşe Giriş Tarihi İle İlgili 3201 Sayılı Kanunda Yapılan Değişikliklerin Davasından Feragat Edenlere De Uygulanması Sağlanıyor. Doğum borçlanması 2’den 3’e çıkarılıyor, bağkurlular ve memurlara da bu uygulamadan yararlanma imkanı getiriliyor. Tüp bebek deneme sayısı da ikiden üçe çıkarılıyor. Kamu alacakları yeniden yapılandırılıyor. 30 Nisan 2014 tarihi itibarıyla kesinleştiği halde ödenmemiş olan bazı kamu alacaklarının taksitler halinde ödenmesi imkanı getiriliyor. Kapsama giren alacak asıllarının ödenmemiş kısmının tamamı ile bunlara bağlı faiz, cezai faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacakları yerine bu Kanunun yayımlandığı tarihe kadar TEFE/ÜFE aylık değişim oranları esas alınarak hesaplanacak tutarın maddede belirtilen süre ve şekilde tamamen ödenmesi şartıyla alacak asıllarına bağlı faiz, cezai faiz, gecikme faizi, gecikme zammı gibi fer’i amme alacaklarının tamamının tahsilinden vazgeçilmesi öngörülmektedir. Ödenmemiş olan kısmın yalnızca faiz gibi fer’i alacak olması halinde bu fer’i alacak yerine TEFE/ÜFE tutarı alınacaktır. 40 Bin Öğretmen Ataması yapılıyor DÖRT ESKİ BAKAN HAKKINDAKİ İDDİALARI ARAŞTIRMAK İÇİN KURULAN MECLİS SORUŞTURMA KOMİSYONU İLK TOPLANTISINI YAPTI ➢ Dört eski bakan hakkındaki meclis Soruşturma komisyonu başkanlığı'na ak Parti kastamonu milletvekili hakkı köylü seçildi. DörT eski bakan hakkındaki iddiaları araştırmak için kurulan meclis soruşturma komisyonu ilk toplantısını yaparak çalışmalarına başladı. İlk toplantıda soruşturma Komisyonu Başkanlığına AK Parti Kastamonu Milletvekili Hakkı Köylü seçilirken; Başkanvekili AK Parti Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç, Komisyon Sözcüsü AK Parti Bursa Milletvekili Kemal Şerbetçioğlu ve Komisyon Katibi de AK Parti Aksaray Milletvekili İlknur İnceöz oldu. BASIN KANUNU VE BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI TBMM ADALET KOMİSYONUN’DA KABUL EDİLDİ ➢ İnternet haber siteleri 5187 sayılı basın kanunu'nun kapsamına dahil ediliyor. i Kamu tüzel kişiliklerine ait resmi internet sitelerinde yayınlanacak ilan ve reklamlara ilişkin özel kanun hükümleri saklı olacak. • Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkındaki Kanun'ndaki haber ve fotoğraf ajansları ibaresine internet haber siteleri de eklenerek, internet haber sitelerinin çalışanları da aynı kapsama alınıyor. Ayrıca İnternet haber siteleri 5187 sayılı Basın Kanunu'nun kapsamına dahil ediliyor. İnTErnET haber sitelerinin Basın Kanunu kapsamına alınmasını öngören kanun tasarısı, TBMM Adalet Komisyonu'nda kabul edildi. Bu tasarıya göre; i Komisyonda kabul edilen tasarıya göre, internet ortamındaki resmi ilanlar, Basın İlan Kurumu aracılığı ile yayınlanacak. i İnternet ortamında yayınlanan resmi ilan ve reklamların tespiti ve takibinde, Basın-İlan Kurumu ile Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu iş birliği içinde çalışacak. 8 AK SİYASET • • • • Tasarı ile internet haber sitelerinin Basın Kanunu'nun kapsamına alınmasına paralel olarak süreli yayın tanımına internet haber siteleri de ekleniyor ve internet haber sitesinin tanımı, "internet ortamında haber ya da yorum niteliğinde yazılı, görsel veya işitsel içeriklerin sunumunu yapan süreli yayın" olarak belirleniyor. İnternet haber sitelerine sahibinin, varsa temsilcisinin veya sorumlu müdürünün adları, adresleri, haber sitesinin faaliyet gösterdiği işyeri adresi ile yer sağlayıcının adı, adresi ve ticari unvanı, kendilerine ait internet ortamında kullanıcıların ana sayfadan doğrudan ulaşabileceği şekilde ve iletişim başlığı altında bulundurma zorunluluğu getiriliyor. İnternet haber sitelerinde bir içeriğin internette ilk kez sunulmaya başlandığı tarih, her erişildiğinde değişmeyecek şekilde içeriğin üzerinde belirtilecek. İnternet ortamında yayınlarını sürdüren internet haber siteleri, beyanname vermeleri halinde, 5651 sayılı İnternet Ortamında Yapılan Yayınların Düzenlenmesi ve Bu Yayınlar Yoluyla İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanundaki yükümlülükleri devam etmek kaydıyla faaliyetlerini Basın Kanunu çerçevesinde yürütecek. İnternet haber siteleri, gazete ve dergi gibi süreli yayınlara Basın Kanunu'na göre belirtilen beyanname • • • • • yükümlülüğünü gereği gibi yerine getirmemeleri halinde uygulanan yayın durdurma cezasına tabi olmayacak. Beyanname vermeyen internet haber sitelerinin, Cumhuriyet Başsavcısının talebi üzerine Asliye Hukuk Mahkemesi tarafından internet haber sitesi vasfının kaybedildiğine karar verilecek. İnternet haber siteleri yayınladıkları içerikleri, doğruluğu ve bütünlüğü sağlanmış şekilde 6 ay süreyle muhafaza edecek ve gerektiğinde, talep eden yetkili mercilere teslim edilmesi zorunda olacak. Yayının herhangi bir şekilde soruşturma ya da kovuşturma konusu yapılması halinde, bu işlemlerin sonuçlandığının yetkili mercilere, ilgili internet haber sitesine yazılı olarak bildirilmesine kadar soruşturma ya da kovuşturma konusu yayın kaydının saklanması zorunlu olacak. İnternet haber sitesi sorumlu müdürü, düzeltme ve cevabı, kullanıcıların ana sayfadan doğrudan ulaşabileceği şekilde ve tekzip başlığı altında bir hafta süreyle yayınlayacak. İnternet haber siteleri, düzeltme ve cevap yazısının yayınlanmaması halinde, hakim, masraflar yayın sahibi tarafından karşılanmak üzere bu yazının iki internet haber sitesinde yayınlanmasına karar verebilecek. SOMA MADEN KAZASI ARAŞTIRMA KOMİSYONU ÇALIŞMALARINA DEVAM EDİYOR ➢ komisyon üyeleri konunun uzmanlarını dinlemeye devam ediyor. SOma’Dakİ maden faciasını araştırmak için kurulan araştırma komisyonu TBMM’de özel ve kamu kurumlarından gelen uzmanları dinlemeye devam etti. 9 AK SİYASET Cuma İçTEn Siyasi ve hukuki İşler başkan Yardımcısı Diyarbakır milletvekili ÇÖZÜM SÜRECİ VE TOPLUMSAL BÜTÜNLEŞME (1. Bölüm) Eğer konu çözüm Süreci ise bu konuyu ak Parti iktidarı öncesi ve sonrası şeklinde ayırmak gerekmektedir. şöyle ki; ak Parti öncesi ülkemizdeki insanlarımızın gözyaşlarına; ak Parti sonrası ise ülkemizin, insanlarımızın umutlarına bakmamız lazım. kan, gözyaşı, ölümler, ayrılıklar, kederler ve hüzünler; Bir bir elimizden kayan hayatlar, küçücük bedenler içerisinde, kocaman yüreğe sahip insanlarımızın gözyaşları. Türk’ü, Kürdü, Arabı, Lazı, Çerkezi, Müslimi, Gayri müslimi şafisi alevisi ile birlikte, bu saydıklarım ve çok daha fazlası yaşadığımız ülkemizin tarihinde saklı. Bir kere daha ifade etmek istiyorum ki: Kürt sorununu Ak Parti iktidarı ve sonrası olarak ele almak lazım. Ak parti iktidarından öncesinde bu ülkede kardeş kanı dökülüyor ve vatandaşlarımız birbirlerini öldürüyorlardı. Peki neydi yıllar yılı adeta bir tabu gibi söylenmeye bile çekinilen Kürt sorunu? Kürt sorununu anlamak için bazı şeyleri bilmek gerekiyor. Bazı şeyleri unutmamak gerekiyor ki bu gerçeği anlayabilelim. Evet, ben bir Kürt’üm ve bir Kürt olarak; Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olmaktan, sizlerle aynı çatı altında, aynı bayrak altında Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olarak görev almaktan onur ve şeref duyuyorum. Türk’ü, Kürdü, Arabı, Lazı, Çerkezi, Müslimi, Gayri müslimi şafisi alevisi ile birlikte, bu saydıklarım ve çok daha fazlası yaşadığımız ülkemizin tarihinde saklı. İktidarımız öncesi Kürt sorununa bakmak için önce, 1925’lerde Şeyh Sait olaylarında 47 dedemizin düzmece İstiklal Mahkemelerinde yargısız infaz edilirken, idam sehpasını kendi ayağı ile iterken döktüğü göz yaşına bakmak lazım. Biz bu ülkeyi Edirne’den Hakkari’ye vatan olarak görüp farklı dilleri dinleri renkleri ve mezhepleri kendi içersinde yaşayan, aynı coğrafyada binlerce yıl kardeşçe yaşamış bu ortak dili oluşturmuş bir tarihin mirasçısı olmaktan onur duyuyorum. 81 ili vatanı olarak gören, ay yıldızlı bayrakta dedemin kanını koklayan, aynı tarihin ve medeniyetin içersinde yoğrulduğumuz her din ve dil ile bir arada birlikte yaşamak arzusunda olan ve bu uğurda mücadele verenlerdeniz. Kürt sorununu 1925’ lerde, 1937’lerde askeri darbelerde kapatılan ahıra çevrilen camilerde inkar ve ret politikalarında cezaevlerinde köy yakmalarında faili meçhul cinayetlerde aramak lazım. 10 AK SİYASET Kürt sorununu iyi anlamak için 1937 Diyarbakır’dan kalkan uçakların Dersim’i kadın çocuk yaşlı ayrımı yapmaksızın katlederken, insanların çıplak bir vaziyette kendi ölümlerini beklerken gözyaşlarına ve ahlarına bakmak lazım. Cezaevlerinde annesinin yolunu gözeten annesi geldiğinde tek kelime Kürtçe konuşamayan ve bundan dolayı gözyaşı döken annelerin gözyaşına bakmak gerekir. annenin kendi çocuğunun nereye gömüleceğine karar verememesi ve yasını dahi tutamamasına bakmak lazım. Veya dağa çıktığına pişman olup geri dönmek isterken, kendi arkadaşları tarafından infaz edilirken annesinin sözleri kulağında çınlarken akan göz yaşlarına bakmak lazım. Şehit evlerinde duvarda asılı resimlerle her gün konuşarak büyüyen çocukların bu durumuna şahitlik yapan annelerin babaannelerin, diğer büyük çocukların döktüğü gözyaşlarına bakmak lazım. Kürt soruna bakarken senin hakkını savunacağım deyip; Gece kafasına silah dayayıp, “Senin köyünden bana katılan olmadı, bu köyden 5 genç alacağım!” diyen ve annelerin kucağında çocuklarını zorla alıp gecenin zifiri karanlığında dağlara giderken bir babanın çaresizce yerlere yığıldığında döktüğü gözyaşına bakmak lazım. 90’lı yıllarda sabah evinden 5 yaşındaki kız çocuğunu kucağına alıp koklayarak öpen babanın, akşam eve geldiğinde kapısı önünde üniformalılar tarafından yargısız infaz edilirken, kızının kokusuna hasret, sevdikleriyle helalleşmeden ölüme yürümesine bakmak lazım. Ya devlet ya PKK denilerek tercih yapmak zorunda bırakılan ama neticede her iki taraftan da zulüm gören insanların ahlarına, göz yaşlarına bakmak lazım. Yıllarca okulda ayrı; Kendi evinde, sokağında, köyünde ayrı bir dil ile başka başka duygular yaşayan Kürtlerin, ne kürt olmayı ne de Türk olmayı beceremeyenlerin gözyaşlarına bakmak lazım. Dağdan çocuğunun cenazesi gelen bir Ben kendi adıma Şiwan Perver’in kasetlerinin serisi evimde olduğunda 2001 yılında işkence gördüğümde kürt sorunun ne olduğunu gördüm. Okula gittiğimde okulda öğretmenim bana Türkçe anlamadığım bir şeyleri anlatırken eve geldiğimde annem ve babam da bana anadil dedikleri Zazaca’yı konuşuyordu. Şimdi de kendi dilimizi unuttuk, Türkçe konuşmaya çalışıyorum. Babam, Diyarbakır cezaevinde hapisteyken annemle ziyarete gittiğimizde tek kelime konuşamadan sadece birbirlerine bakarak gözleri ile konuşmuşlardı. Ben, gözyaşları içinde kaldığım o anı hayatım boyunca unutamadım. Oysa şimdi artık ana dilini konuşmak okullarımızda öğrenmek serbest. Sorunun çözülmesi için önemli olan doğru tespit yapıp, gerekli stratejileri geliştirmektir. Bu anlamda AK Parti iktidarımızın yaptığı devrimsel atılımlar ve bu süreçteki gelişimleri ise bir sonraki yazımızda incelemeye devam edeceğiz. 11 AK SİYASET HAFTANIN SEÇİLEN MAKALESİ Ortadoğu'daki tehlikenin adını koyalım Akif EMRE / Yenişafak TürkİYE'nİn yıllarca uzak tutulduğu Ortadoğu'da haritaların yeniden çizileceği bir sürece girildiğinin işaretleri iyice belirginleşti. Suriye'de başlayıp Irak'ı da içine alan iç savaş hali ile ortaya çıkan şey; sınırların ne kadar yapay ve coğrafya, insan, kültür faktöründen uzak oluşunun fark edilmesinden ibarettir. Eğer süreç haritaların yeniden çizilmesine doğru gidecekse bu durum yeterli bir gerekçe oluşturacaktır. gördü. Baas Partisinin Irak ve Suriye kolları, Nasırizmin Yemen'den Suriye'ye uzanan maceraları, hem siyasi anlamda hem de toplumsal olarak Ortadoğu'yu daha da parçalı hale getirdi. Yaşadığımız süreç bu hızla devam ettiğinde Ortadoğu'da yeni parçalanmaların, çatışmaların kapısı aralanacak demektir. Milliyetçiliğin, özelde de Arap milliyetçiliğinin birleştirici değil parçalayıcı olduğunun, çizilen haritaların yapay ve iç dinamiklerden çok emperyal projeleri karşılamak için çizildiğinin anlaşıldığı bir süreçte elde edilebilecek kazanımların nasıl ters yüz edilebileceğinin kanlı örnekleri sergileniyor. Emperyal projelerin darmadağınık ettiği tarihi tecrübeyi Araplara, Türklere, Kürtlere bir kazanıma dönüştürmenin önüne yeni tehlikeli engeller çıkıyor. Osmanlı'nın tasfiyesiyle belirlenen haritanın yeniden çizilmesi, yüzyıl geriye giderek işin başına, yani 'nerde yanlış yapıldığı' sorusuna dönüleceği anlamına gelmiyor. Ne yazık ki daha büyük yanlışlara gebe olma ihtimali büyük. Osmanlı sonrası Ortadoğu'da iki büyük travma yaşandı. Bunlardan biri Araplarla Türkleri bir arada tutan ortak değerlere rağmen araya husumetin girmesidir. İkincisi sembolik düzeyde bile olsa hilafetin kaldırılarak Türkiye'nin İslam aleminden kopması ve resmi olarak başka bir medeniyete dahil olması... Ders kitaplarında Arapların bize ihaneti masalı ile büyümüş, Arapları da Osmanlının kendilerini sömürdüğü yalanını anlatarak büyütmüş nesiller olarak önümüzdeki tehlikenin ne olduğunu yeniden tespit etmekte yarar var. Osmanlı'nın son dönemlerinde çıkan İslamcılık hem merkezi tahkim etme hem Müslümanları kucaklama, diğer taraftan da Batı medeniyetine bir cevap geliştirme çabası idi. Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilmesi ile İslamcılığın İslami birlik iddiasının modern çağda geçerliliğinin kalmadığı, dönemin milliyetçilik çağı olduğu tezi işlendi. Madem İslam ittihadı idealinin pratik karşılığı kalmamış, Osmanlı'nın parçalanmasını engelleyememişti bu durumda milliyetçilik modern dünyanın ideolojisi olarak Arapları ve diğer etnik grupları kurtarmaya yetecekti. Türklerle Araplar arasındaki ayrışmanın tam kapanacağı bir ortamda bunu tersine çevirecek bir tuzağın içine çekiliyoruz. Bu tuzağa bizzat Batılıların hegemonik niyetleri, Arap devletçiklerinin iktidar hırsları ve Türklerin de fazlaca heveskar öngörüsüzlükleri, İran'ın stratejik çıkar taasubu neden olmaktadır. Arap coğrafyasında derin ayrışma yaşanıyor. Bu ayrışma sadece siyasal olarak devlet/çikler arası rekabet ve siyasi nüfuz mücadelesi ile sınırlı değil. Her ulusdevlet içinde yeni ayrışmalar, Araplar arası iç savaş kanlı bir şekilde alevlendirilmek isteniyor. Suriye'de, Irak'ta yaşananlar Arap'ın Arap'la savaşına dönüştü. Mısır gibi devlet geleneği olan büyük bir ülke kendi içinde adeta ikiye bölünerek siyasal elitlerle dışlanan İslamcı kitle arasında bir çatışmaya sahne. Osmanlı sonrası tecrübe şunu gösterdi ki: milliyetçilik Arapları birleştiren bir ideoloji olmaktan çok parçalayan, çatıştıran bir siyasal akımdı. Arap milliyetçiliğinin kurucu ideologlarının arasında Hristiyan Araplar olması bu durumu değiştirmiyor. Araplar arası din farkına rağmen birleşmeleri bir yana bu modern pagan ideoloji onları, birbiri ile rekabetten öte çatıştıran bir işlev 12 AK SİYASET Bu sürecin en kritik coğrafyasından biri olarak Irak'ta Arap-Kürt ayrışmasının alacağı şekil bölgenin geleceğini belirleyecek düzeydedir. Kürtlerin Ortadoğu'nun geleceğini belirleyecek yeni ve önemli bir aktör olarak devreye girecekleri ortaya çıkmıştır. Önemli olan Kürtlerin bu bölgenin yerli unsuru olarak, doğal dinamiklere dayanarak rol alıp almayacaklarıdır. Arap-Kürt ve Kürt-Türk çatışması hem İslamcılığın tezlerine karşı geliştirilen milliyetçiliğin hem de seküler milliyetçi devletçiklerin ortaya çıkardığı bir sorundur. tehlikesi son derece yüksektir. İran, Türkiye ve Suriye ekseninde bakıldığında hem etnik hem mezhep eksenli ayrışma bölgeyi ciddi biçimde tehdit etmektedir. Bir yanda Şiilik tehlikesi propagandası ile kitleler harekete geçirilirken diğer tarafta Sünnilere karşı acımasız bir iktidar savaşı ateşlenmiş bulunuyor. Tüm bunlar olup biterken 'sentetik Sünnilik' olarak tanımlanabilecek silahlı grupların hem İslamcılığın iddialarını tersyüz eden hem de modern ideolojilere karşı bir teklif olma imkanını yok eden bağnaz şiddetleri daha vahim sonuçlara gebe görünüyor. İdeolojilerin bittiği bir dönemde İslam'ın kurtarıcı soluğunu üfleyecek, teklif sunacak bir dil yerine parçalayan, bölen, nefret ettiren, kan ve şiddete dayalı bir din anlayışıyla farklılıkları katleden bir hareketin gündeme oturtulması düşündürücüdür. Sadece Araplarla Arapların, Kürtlerle Arapların savaşıyla sınırlı olmayan yeni çatışma potansiyeli mezhep eksenli gerilimdir. Amerikan işgaliyle Irak'ta baş gösteren, Suriye'deki iç savaşta uluslararası boyut kazanarak tetiklenen mezhep eksenli bölünmenin sıcak çatışmaya dönüşmesi yüzyıl öncesinin de tecrübe edilmeyen yeni bir parçalanma halidir. Küresel hegemonyanın bölgeyi eskisi gibi kontrol etmek kapasitesinin zayıfladığı bir süreçte en büyük kozunu oynayarak bölgenin tarihine, kültürüne sentetik bir aşı yaparak dokusu bozulmak istenmektedir. Birleştiricilikten çok siyasal rekabetle çatışma kaynağı olan milliyetçilik sekter karakter kazanarak aynı ulusdevlet ve aynı etnik yapı içinde yeni bölünmelere yol açmaktadır. Bu coğrafyanın tabiatında, tarihi tecrübesinde olmayan iki hastalık nüksetmiş bulunuyor: Etnik ve sekter çatışma. Irak'ta şimdiden etnik ve mezhep temelli parçalamanın tohumları atılmıştır. Kürt-Arap ve Araplar içinde de Sünni-Şii ayrışması tüm kanlı yüzüyle ortaya çıktı. Etnik ve sekter çatışmanın aynı zamanda uluslararası bir gerilimi, hatta çatışmayı doğurma Ortadoğu'nun yeniden tanzimi aşamasında olayın başlangıç noktasına dönerken bugünkü açmazları tespit etmek zorundayız. Ortaya çıkan etnik ve sekter temelli bölünüşler sağlıklı tespit edilmeli. Bu coğrafyanın yegane birleştirici unsuru İslam'ın hak ve adalet üzere sunacağı çözümü rehin alacak sentetik Sünnilik adına İslam ittihadı, despotik yönetimlere, hegemonik güçlere karşı mücadele söylemi, adalet anlayışı, kuşatıcı kardeşlik imkanı yok edilmek üzeredir. ahmet DEmİrCan Siyasi ve hukuki İşler başkan Yardımcısı 21. Dönem milletvekili ● Sömürgeci egemenler son iki yüz yılda dünya üzerinde kendilerine karşı direnen bütün merkezleri dağıttılar. Bu gün direnen, karşı tez oluşturma imkanını içinde barındıran tek merkez İslam kaldı. O'na karşı çok saldırgan bir program uygulanıyor. İslam'a ve müslümanlara karşı uygulanan bu program İslam'ın batının akl-ı selim insanlarına mesaj vermesini engellemek için çok ağır bir imaj saptırması şeklinde devam ediyor. İslamı terörle özdeşleştirmeye çalışıyorlar. Diğer taraftan yirminci yüzyılın başında etnik bazda parçaladıkları İslam dünyasını şimdi de mezhep bazında bir kanlı kavganın içine çekmeye çalışıyorlar. ● Milletimiz bir kere daha tarihi sorumlulukla karşı karşıya. Tarihin bu tehlikeli kavşağında Türkiye kendisine düşen görevi yapabilirse insanlık için çok büyük bir kazanım olacaktır. Allah yanlış yaptırmasın, yardımcımız olsun. Türkiye üstüne düşen görevi yapabilirse insanlık için çok büyük bir kazanım olacaktır. Allah yanlış yaptırmasın, yardımcımız olsun. 13 AK SİYASET filiz kOzan Genel merkez kadın kolları Siyasi ve hukuki İşler başkanı SOSYAL VATANDAŞLIK HAKLARIMIZ kontroller için ücretli izin verilir. Soru 1- Eşimle boşanma safhasına geldik. ancak hem kendimiz hem de çocuklarımız için evliliğimize bir şans daha vermek istiyoruz. bunun için devletten nasıl bir hizmet alabiliriz? Hekim raporu ile gerekli görüldüğü takdirde, hamile kadın işçi sağlığına uygun daha hafif işlerde çalıştırılır. Bu halde işçinin ücretinde bir indirim yapılmaz. Cevap 1- Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının verdiği “Aile ve Boşanma Süreci Danışmanlığı” hizmetinden faydalanabilirsiniz. Bu hizmetten yararlanmak isteyen herkes bulunduğu şehrin Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne başvurabilir. İl Müdürlüklerine bağlı Sosyal Hizmet Merkezlerinde bu konuda eğitim almış uzmanlardan ücretsiz olarak danışmanlık alabilirsiniz. İsteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz. Kadın işçilere bir yaşından küçük çocuklarını emzirmeleri için günde toplam birbuçuk saat süt izni verilir. Bu sürenin hangi saatler arasında ve kaça bölünerek kulllanılacağını işçi kendisi belirler. Bu süre günlük çalışma süresinden sayılır. Soru 2-hamileyim ve İşçi olarak çalışmaktayım. Doğum öncesi, doğum sonrası izinleri ile süt izni ve analık haklarımla ilgili bilgi almak istiyorum. Soru 3- hamileyim ve devlet memuru olarak çalışmaktayım. Doğum öncesi, doğum sonrası izinleri ile süt izni ve analık haklarımla ilgili bilgi almak istiyorum. Cevap 2- İşçi olarak çalışan kişiler, 4857 sayılı İş Kanununa tabidirler. Kanunun 74. maddesi, analık izinler, ücretsiz izin ve süt iznine ilişkin hususları düzenlemektedir. Cevap3- Memur olarak çalışan kişiler, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabidirler. Kanunun 104. maddesi, analık izinleri, ücretsiz izin ve süt iznine ilişkin hususları düzenlemektedir. Buna göre, kadın işçilerin doğumdan önce sekiz ve doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam onaltı haftalık süre için çalıştırılmamaları esastır. Buna göre, kadın memura; doğumdan önce sekiz, doğumdan sonra sekiz hafta olmak üzere toplam on altı hafta süreyle analık izni verilir. Çoğul gebelik halinde doğumdan önce çalıştırılmayacak sekiz haftalık süreye iki hafta süre eklenir. Ancak, sağlık durumu uygun olduğu takdirde, doktorun onayı ile kadın işçi isterse doğumdan önceki üç haftaya kadar işyerinde çalışabilir. Bu durumda, kadın işçinin çalıştığı süreler doğum sonrası sürelere eklenir. Çoğul gebelik durumunda, doğum öncesi sekiz haftalık analık izni süresine iki hafta eklenir. Ancak beklenen doğum tarihinden sekiz hafta öncesine kadar sağlık durumunun çalışmaya uygun olduğunu tabip raporuyla belgeleyen kadın memur, isteği hâlinde doğumdan önceki üç haftaya kadar kurumunda çalışabilir. Bu durumda, doğum öncesinde bu rapora dayanarak fiilen çalıştığı süreler doğum sonrası analık izni süresine eklenir. Kadın işçinin erken doğum yapması halinde ise doğumdan önce kullanamadığı çalıştırılmayacak süreler, doğum sonrası sürelere eklenmek suretiyle kullandırılır. Hamilelik süresince kadın işçiye periyodik 14 AK SİYASET Doğumun erken gerçekleşmesi sebebiyle, doğum öncesi analık izninin kullanılamayan bölümü de doğum sonrası analık izni süresine ilave edilir. Doğumda veya doğum sonrasında analık izni kullanılırken annenin ölümü hâlinde, isteği üzerine memur olan babaya anne için öngörülen süre kadar izin verilir. Kadın memura, çocuğunu emzirmesi için doğum sonrası analık izni süresinin bitim tarihinden itibaren ilk altı ayda günde üç saat, ikinci altı ayda günde bir buçuk saat süt izni verilir. Süt izninin hangi saatler arasında ve günde kaç kez kullanılacağı hususunda, kadın memurun tercihi esastır. Kanunun 108. maddesi ise, aylıksız izin alınabilecek durumlara ilişkin hususları düzenlemektedir. Buna göre, doğum yapan memura, ücretli olarak verilen doğum sonrası analık izni süresinin bitiminden; eşi doğum yapan memura ise, doğum tarihinden itibaren istekleri üzerine yirmi dört aya kadar aylıksız izin verilir. lanabileceği hallere ilişkin hususları düzenlemektedir. Buna göre, hizmet akdi ile çalışan sigortalı kadın, iki defaya mahsus olmak üzere doğum tarihinden sonra iki yıllık süreyi geçmemek kaydıyla hizmet akdine istinaden işyerinde çalışmaması ve bu süre zarfında çocuğunun yaşaması şartıyla borçlanma talebinde bulunabilmektedir. Bu kişiler, yazılı talepte bulunmaları ve kanunda öngörülen prime esas günlük kazanç alt ve üst sınırları arasında olmak üzere, kendilerince belirlenecek günlük kazancın % 32'si üzerinden hesaplanacak primlerini borcun tebliği tarihinden itibaren bir ay içinde ödemeleri şartı ile borçlandırılarak, borçlandırılan süreleri sigortalılıklarına saydırabilmektedirler. Soru 5- 3 çocuk annesi bir işçiyim. çocuk yardımı alabilir miyim? Soru 4- çalışan işçi bir anneyim. Doğum sonrası ücretsiz izin kullanabiliyor muyum? kullandığım takdirde sigorta ödemelerim ve emeklilik haklarım nasıl etkileniyor? Cevap 4- İşçi olarak çalışan kişiler, 4857 sayılı İş Kanununa tabidirler. Kanunun 74. maddesi, analık izinler, ücretsiz izin ve süt iznine ilişkin hususları düzenlemektedir. Buna göre, isteği halinde kadın işçiye, onaltı haftalık ücretli analık izni sürenin tamamlanmasından veya çoğul gebelik halinde onsekiz haftalık süreden sonra altı aya kadar ücretsiz izin verilir. Bu süre, yıllık ücretli izin hakkının hesabında dikkate alınmaz. Ücretsiz izin kullanan bir işçiye bu sürede herhangi bir ücret ödenmemekte, herhangi bir çalışma oluşmamaktadır. Bu sürede prim günü veya prime esas kazanç matrahı benzeri bir durum ortaya çıkmayacağından, ücretsiz izin sürelerinde çalışanlar için herhangi bir sigorta primi ödenmesi de söz konusu olmayacaktır. Bu süreler çalışma süresi olarak dikkate alınmamaktadır. Bu sebeple kişinin kıdemi de beklemede kalır. Cevap 5- Çocuk yardımı için Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne başvurabilirsiniz. Ancak bu yardım öncelikle hiçbir sosyal güvencesi olmayan, çalışamayacak durumda olan ve boşanmış ya da boşanmak üzere olan annelere verilmektedir. Yine de çocuk yardımına başvurabilirsiniz. Yaşadığınız şehrin Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne kimliğiniz ile birlikte giderek bir dilekçe vermeniz yeterlidir. Dilekçenizi sosyal hizmet uzmanları inceleyecek ve sizi evinizde ziyaret ederek yardım almaya olan ihtiyacınızı değerlendireceklerdir. Çalışan bir anne olarak çocuk yardımı alabilmeniz için gelirinizin ne kadar olduğu önemlidir. Eğer geliriniz asgari ücretin altında ise değerlendirmeler sonucu destek almaya hak kazanabilirsiniz. Geliriniz asgari ücretin üzerinde ise bile geçici yardım kapsamında yardım alabilirsiniz. Ayrıca çocuklarınız için ücretsiz kreş desteği alabilirsiniz. Bunlara ek olarak Sosyal Dayanışma ve Yardımlaşma Vakfına da başvurabilirsiniz. Vakıf başvuran kişilere bir gelir testi uygulamakta ve çeşitli değerlendirmeler sonucunda uygun gördüğü kişilere yardım sağlamaktadır. Ancak ilk defa 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile getirilen doğum borçlanması kavramı ile doğum nedeniyle ücretsiz izin alan kadınların sigortalılıklarının durması engellenebilmektedir. 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunun 41. maddesi sigortalıların borç- 15 AK SİYASET Emre çalışkan ak Parti Gençlik kolları Siyasi ve hukuki İşler başkanı AK GENÇLİK'İN KİTABI Siyasetin öznesi ak Gençlik, ak Parti Gençlik kollarını 1800’lü yıllardan günümüze, gençliğin siyaset ile kurduğu ilişkiler boyutuyla ele alan bir kitap. ak Gençlik bu çalışmada hem gençlik ve siyaset bütünü içinde yerini almakta hem de kendine has yönetim ve siyaset anlayışıyla özel bir konuma yerleştiriyor. abimiz.Kitabın editörlüğünü ise bizzat ben yaptım.Güncel gelişmeler, teşkilatlarımızın son durumu,yapılan faaliyetler, hedefler noktasında katkılar sağlamaya çalıştım. kİTabın önsözünde vurgulanan kavramlar, toplam üç bölümde ele alanın kitabın konu bütünlüğünü özetlemekte. Gençliğin tarihin her döneminde eleştirilmesine vurgu yapılarak; Üç bölümden oluşan Siyasetin Öznesi AK Gençlik kitabı, iki farklı okuyucu kitlesine ulaşmayı hedeflemektedir. Bunlardan ilki gençliği siyaset ile kurulan ilişki içinde genel olarak görmek isteyen okuyucudur. İkincisi ise AK Gençliği anlamak ve bu hareket içinde yer alarak gençliğin misyon ve vizyonuna sahip olmak isteyen genç kesimdir. Sen şa’b içinde şab kalıp Şadilik istersin. Gel gör ki tarihin emaneti var sende. Zaman sana şahitlik eder şikâyetten yana; mekân razı olmaz senden, denilerek, gençliğin sosyopsikolojik çatışmalarına vurgu yapılmakta. Yine önsözde ele alınan bir kavram da siyasettir; Kitabın ilk bölümü bir olgu olarak gençliği sosyal ve psikolojik boyutuyla tanımaya ve anlamaya yönelik bir girişi kapsamaktadır. Devamında Osmanlı’dan günümüze, iki binli yıllara kadar, gençlik hareketleri kısaca ele alınarak okuyucuya genel bilgiler sunulmaktadır. Bu bölümün genel vurgusu, her ne kadar gençlik bu uzun tarihi süreçte siyaset ile müspet ilişki kurmayı istemiş olsa da daha çok onun siyaset içinde sömürülüşü üzerinedir. Siyasete nesneleştirilerek ideolojilerin ötekileştirici aklına hizmet etmeye mecbur bırakılan gençliğin bütünlük arz eden hikâyesi bu bölümde farklı ideolojiler altında ele alınmaktadır. Siyaset, insan ile insan arasında; mizacıyla, inancıyla ve bilgisiyle varlığına uygun köprüler kurmaya niyetli taş ustalığı, şeklinde tanımlanarak siyasetin nitelikli hizmet üretimi vurgulanmakta. Gençlik ve siyaset kavramı ise gençliğin taşıdığı zahiri arzularının hakikatle yer değiştirmesi olarak ifade edilmektedir. Kitabın yazarı, Hasan SARI. 2005-2012 yılları arası Genel Merkez Gençlik Kolları’nda sırasıyla Üniversiteler, AR-GE ve Teşkilat Başkanlıkları görevlerinde yer almış olan 16 AK SİYASET Kitabın ikinci bölümü tam olarak AK Gençliğin siyaset sahnesine çıkışıyla başlayarak, taşıdığı anlamı ve asla elden bırakmaması gereken misyonu ile başlamakta. Devamında genel başkanları dönemleriyle on iki yılda elde ettiği kazanımları dönemsel olarak izah edilmekte. Bundan sonra ise AK Gençliğin teşkilat yapısına girilerek başkan yardımcılıkları ele alınmakta. Böylece AK Gençliğin MYK’sını oluşturan birimler gençlik siyaseti merkezinde irdelenmekte ve yöntemi oluşturulmakta. Son bölümde ise gençliğin siyasette nesneden özneye geçişinin kodları ele alınmaktadır. Genç Muhafazakâr Demokrat kimliği irdelenerek, gençliğin siyasette taşıması gereken ana unsurlarına yer verilmekte. Nesil bilinci, arkadaşlık bağları, milli iradeye sahip çıkma, fikirlere fikirlerle karşılık verme, ötekini dışlamama ve siyasal iletişim stratejileri ile AK Gençliğin siyasal hayat içinde özne olarak kalabilmesine yönelik değerlendirmeler yer almakta. Kitabın bir özelliği de teorik boyutunu aşmak için gençlik kollarında yer almış isimlerin anılarına yer vermesi. Gençlik Kollarında değişik kademelerde ve illerde görev yapanların hatıralarını da ihtiva etmesi bakımından teorik bilginin yanında duyguları barındırması, kitabı teşkilatlarda görev almış herkes ile bağdaştırmakta. Kitabın ek bölümlerinde yer alan kurucular listeleri ile geleceğe yönelik önemli bir arşiv görevini de üstleniyor olması, AK Gençliğin teşkilat ve siyaset hafızasına yönelik ele alınmış şuana kadar ilk ve tek kitap olma hüviyetinde. Gençliğimizin okumasına, okuyup eleştirmesine, eleştirip uygulamasına… 17 AK SİYASET TAVSİYE EDİLEN KİTAP lale ErSOY ak Parti mkYk üyesi Siyasi ve hukuki İşler başkan Yardımcısı GÜVERCİN GERDANLIĞI YAZAR: İBN HAZM G da biçimle içerik bütünleşmiş, adeta ten ve can oluvermiştir. Sonuç olarak, takipçilerimizi Güvercin Gerdanlığı’nda İbn Hazm’ın doyurucu inceleme ve değerlendirmelerini, gerçekte her insanda olan sevginin derin tahlillerini ve yorumlarını birlikte izlemeye davet ediyoruz. Hep birlikte, İbn Hazm’ın ruhi anlamlı sevgiyle, şehevi anlamlı sevgiyi nasıl birbirinden ayırt ettiğini görebiliriz. Bütün bu okumaları yaparken İbn Hazm’ın 10-11. Yüzyıllarda Endülüs’te-Kurtuba’da yaşadığını hatırlamamız gerekmektedir. Aklımızda tutmamız gereken bir başka nokta da siyasi kargaşanın hüküm sürdüğü, buna karşın bilimsel ve edebi faaliyetlerin doruk noktasına ulaştığı bir ortamda yetişmiş olmasıdır. Emevilerin hilafete geçmesine yönelik siyasi faaliyetler göstermiş, iki kez vezirlik yapmış ve savaşlara da katılmış, etkin bir siyasetçi olan İbn Hazm’ın kaleminden aşkı okumak hepimiz için siyasette de yeni pencereler açacaktır. üvErCın Gerdanlığı’nın içeriği, aşk ve aşkın muhtelif safhalarına dairdir. İbn Hazm bu kitapta, psikolojik görüşlerini kendi hayatından veya çağdaşlarının tecrübelerinden alınmış kısa hikayeler ve kendi şiirleriyle açıklamıştır. Dolayısıyla İbn Hazm bu eserde karşımıza ince bir şair olarak çıkmaktadır. Bununla birlikte, yalnızca kendi karakterini göstermekle kalmamakta fakat aynı zamanda çağındaki hayatın pek az bilinen bir yönünü de ilgi uyandırıcı bir şekilde aydınlatmaktadır. Güvercin Gerdanlığı bağlılık, ülfet, sevgi ve muhabbet konusunda yazılmış önemli bir psikolojik tahlil denemesidir. Yazar gerçeklerin tanıtılmasında bizzat gözüyle gördüklerine veya kendisine doğru olarak anlatılanlara dayanmaktadır. Bu ne bir hayal ürünü, ne de gerçekte tersine, kendi kişisel deneyimlerinin ömrünün sonbaharında hazırlanmış, olgunlaşmış ve tamamlanmış sağlıklı bir yorumudur. İbn Hazm, bu eserde tümevarım yoluyla çeşitli psikolojik tahlillere girişiyor, hazır cevaplarla sonuçlanan mantıki önermelere başvurmaktadır. Tümevarım yöntemi rastgele bir şey olursa kuşkusuz tam olmaz, eksik kalır. Oysa İbn Hazm, tümevarımlarını “sahih dini naslarla” güçlendirmektedir. Bu yönüyle Güvercin Gerdanlığı, alışageldiğimiz eser türlerinden, biçimlerinden farklıdır. Özellikle roman, öykü ya da oyun türü eserlerin çağdaş biçimlerinin hiçbirine uymamaktadır. Şiir kitaplarının biçimlerine de hiç benzememektedir. Eserde içerik ile biçim öylesine bir içiçelik göstermektedir ki yukarıda sayılan edebi türlerin hepsinin biçimsel özelliklerini taşımaktadır. Öte yandan temel konu olan aşkın grafiğine göre kimi zaman düzyazılar, kimi zaman kısa öyküler, kimi zaman da uzunlu kısalı şiirler okuyucuyu sanki düzlükten inişe indirir veya yokuş tırmandırır. Tıpkı rendin boyadığı nesneyle bütünlenişi gibi burada HAFTANIN KARİKATÜRÜ Haslet SOYÖZ / 02.07.2014 18 AK SİYASET HAFTANIN SÖZÜ haydar kemal kurT Siyasi ve hukuki İşler başkanlık Danışmanı 23. Dönem ısparta milletvekili Dostlar, köşemiz hatırlatma,hatırlatarak ders ve hisse çıkarma için cılız ışığı ile sizlere hizmet vermeye çalışıyor. Bu hafta da hepimizin bildiği Edebi Şark Klasiklerinden Gülistandan sizler için birkaç kıssa sunuyoruz. Hayırlı Ramazanlar dileklerimizle … SADİ’DEN (GÜLİSTAN’DAN) ALINTILAR Şirazlı Sadi / GÜLİSTAN ve kavga üreten doğrudan iyidir.’’derler. SULTANLARIN GELENEKLERİNE DAİR Sözünü sultanın dinlediği kişi iyilikten başka bir şeyden söz etmesin. Feridun salondaki duvara bir levha asmıştı,şunlar yazıyordu: Bir zamanlar, padişah, masum bir adamın öldürülmesini buyurdu. Adamcağız can korkusuyla sövüp saymaya, sultan hakkında ileri geri konuşmaya başladı. ‘’Dünya kimseye kalmaz,yüreğini kainatın yaratıcısına ada. Dünya malına güvenme,senin gibi çoklarını beslemiş,sonra öldürtmüştür. Can temiz olarak çıkıp gidecektir,o halde taht ya da toprak üzerinde ölmüşsün ne önemi var! “Canından elini çeken, gönlünden geleni söyler.” Zora düşünce el, keskin kılıcı tutar Yenilen kedi köpeğe saldırır. PADİŞAHLIK VE DENİZ YOLCULUĞU İnsanda umutsuzluğa düşünce ağzına geleni söyler. Kulağına nasihat girmeyenin ayağına zincir takılır. Padişah adamın söylendiğini duyunca kızmış. İğne acısına dayanamıyorsan, parmağını akrep deliğine sokma. Vezirlerden biri, “Efendim,” demiş, “Cennet, öfkesini yenenler, suçluyu bağışlayanlar için hazırlanmıştır.” PİR PARÇA TUZ Bunun üzerine sultan bağışladı adamı, öldürme buyruğunu geri aldı. Nuşirevan ava çıkmıştı. İkinci vezir atıldı bu sıra, “Yalan söylemek sultanımın huzurunda bize yakışmıyor.’’dedi. ‘’Bu adam size sövdü,çirkin sözler sarfetti.’’ Adamlarından birinin şansı yaver gitti,semiz geyikler avladı. Birini pişirirken tuz olmadığını fark ettiler. Hizmetçiden en yakın köye gidip tuz getirmesini istediler. Padişahın canı sıkıldı,’’Onun yalanı senin doğrundan daha doğru gelmiştir bana.’’dedi,’’Onun sözü iyiliğe yöneltmişti,sen kötülüğe dayanıyorsun.’’. Bilgiler,’’İyiliğe neden olan yalan karışıklık 19 AK SİYASET VEZİR VE KORKU Adam giderken Nuşirevan çağırdı, para vererek,’’Bununla al.’’dedi,’’devletin parasıyla tuz alması bir gelenek olsun,köylü perişan olmasın.’’ Bir vezir, Zünnun-ı Mısri’ye, ”bana yardım et” dedi, “sürekli saray işleriyle ilgileniyorum. Padişahımın iyiliğini umuyorum. Fakat birgün hatamdan dolayı aşırı biçimde cezaya uğramaktanda korkuyorum.” Oradakiler şaşırdı. ‘’Bir parça tuzdan ne çıkar ki ..’’ dediler. Zünnun’un gözleri nemlendi ve “sultandan korktuğun gibi Allah’tan korkmuş olsaydım, gerçek dindarlardan olurdum.” ‘’Zulüm başlangıçta az idi.’’ diye konuştu.’’Her gelen bir şey kattı,büyüdü,büyüdü,bugünkü şiddetine ulaştı.’’ Mutluluk ve kader kaygısı olmasaydı, dervişler göğe uçardı. Halkın bağındn sultan bir elma yiyince,adamları ağacın kökünü söker. Sultan’dan korktuğu kadar Allah’tan korkabilseydi vezir, melekleşirdi. Bir yumurta alarak zulmü başlatan Padişah’ın askerleri bin tavuğu şişe geçirir. ÖFKE BAŞ, TAŞ VE DERVİŞ Suçsuz bir adamın öldürülmesi için padişah buyruk vermişti. İnsanları üzmekle keyiflenen biri,bir dervişin başına taşla vurmuştu. Karşılık verecek ve acısını çıkaracak gücü yoktu dervişin. Taşı alıp sakladı. “Öfkeyle kendi kendine zulmediyorsun,” dedi adam. Padişah şaşırdı. Gün geçti,devran döndü. “Ne demek istiyorsun ?” Derviş,bir gün başını kıran adamın suç işleyerek Sultan’ın adamlarınca cezalandırıldığını ve kuyuya atıldığını gördü. “Ölümüm bir anlık benim ama bu günahı sonsuza dek boynunda taşıyacaksın.” Kuyunun başına gelerek ,seslendi,cevap alınca,taşı adamın üzerine attı. Padişah çok etkilendi ve adamı bağışladı. ‘’Kimsin sen? Neden taşlıyorsun beni?’’ diye bağırdı adam. Hayat çöl rüzgarı gibi eser. Acı, tatlı, çirkin, güzel ne varsa sona erer birgün. Derviş olup biteni anlattı. Zalim başkasına zulmettiğini sanır, oysa kötülüğü boynuna geçirir ve sonsuza dek taşır. ‘’Bunca zaman neredeydin?’’diye sordu. ‘’İktidara yakındın,güç sahibiydin,korkuyor,yanına yaklaşamıyordum.’’ dedi derviş, ‘’Kuyuda görünce fırsat bu fırsattır dedim.’’ Akıllı kişiler,boşboğaz ve sıradan kişiyi mutlu görünc ilişmez,onu hoşgörürler. Keskin ve parçalayıcı tırnağın yoksa kötülerle savaşma. Gümüş gibi narin bileğini incitmek istemiyorsan çelik kollu kimseyle kapışma. 20 AK SİYASET