01.05.2011 İÇİNDEKİLER Türkiye-AB Ortaklık Konseyi 19 Nisan’da Toplandı AB Hedefi, STK’ları Birleştirdi Türkiye’nin Üyeliğinin AB Bütçesine Etkisi Değerlendirildi Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) 2010 Yılı Finansman Anlaşması İmzalandı AB’nin Dış Ticaret Açığı Artıyor AB Gıda Ürünlerine Sıkı Etiket Kuralları Getiriyor Enerji Ürünlerine Yeni Vergilendirme Sistemi Avrupa Vatandaşlık Girişimi İçin Hedef Yıl: 2012 AB, Tek Pazar Önceliklerini Belirledi TÜRKİYE-AB ORTAKLIK KONSEYİ 19 NİSAN’DA TOPLANDI Türkiye-AB ilişkilerinde en etkili karar organı olarak kabul edilen Ortaklık Konseyi’nin 49. toplantısı, 19 Nisan’da Brüksel’de gerçekleştirildi. Toplantıya; AB Konseyi adına Avrupa Komisyonu’nun Genişleme ve AB Komşuluk Politikasından Sorumlu Üyesi Štefan Füle ve Dönem Başkanı Macaristan’ın Dışişleri Bakanı János Martonyi, Türkiye’yi temsilen ise Devlet Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu katıldı. Toplantıda Türk tarafı, temel olarak, AB’nin Türk vatandaşlarına yönelik vize muafiyeti diyalogunu henüz başlatmaması, müzakerelerin önüne siyasi engeller çıkarılması ve dış politika alanında stratejik diyalog eksikliği konularında eleştirilerini ifade etti. AB tarafı ise, vize diyaloğunun ön koşulu olarak Geri Kabul Anlaşması’nın imzalanarak onaylanması gerektiğini; ancak Türk vatandaşlarının Schengen bölgesine seyahatlerini kolaylaştırmak için bir formül üzerinde çalıştıklarını belirtti. “Rekabet başlığı”nın müzakerelere açılmasına dair tartışmalarda ise; Türk tarafı bu konuda gerekli adımları attığını ileri sürerken, AB tarafı bu adımların yeterli olmadığını savundu. AB tarafı, ayrıca, açılış kriterleri belirlenen başlıklardaki koşulları yerine getirmek üzere Türkiye’den çabalarına hız vermesini talep etti. Toplantı sırasında, ayrıca YSK’nın 12 Haziran seçimleri öncesi bağımsız adaylara getirdiği yasak konusu gündeme geldi. AB tarafı, bu durumu gerek demokratikleşme ve demokrasi yolunda atılan adımlar, gerek bölgedeki barış süreci için kaygı verici olarak nitelendirdi. Anayasal reform paketinin Avrupa standartları çizgisinde uygulanması gerektiğini de belirten AB, ordu üzerinde sağlanan sivil denetim ve yargı reformu stratejisinin uygulanması konularında daha fazla ilerleme sağlanması gerektiğini vurguladı. AB, ayrıca, Türkiye’nin Ek Protokolü tüm AB üyesi ülkelere eşit şekilde uygulaması yönündeki talebini tekrarlarken, Türkiye’ye, Güney Kıbrıs dahil tüm üye ülkelerle ikili ilişkilerini normalleştirmesi yönünde çağrıda bulundu. Detaylı bilgi: http://www.consilium.europa.eu/uedocs/cms_data/docs/pressdata/en/er/121603.pdf AB HEDEFİ, STK’LARI BİRLEŞTİRDİ İktisadi Kalkınma Vakfı (İKV) ve Türkiye Avrupa Vakfı (TAV) öncülüğünde 100’ü aşkın sivil toplum kuruluşu ve üniversite temsilcisi, “Türkiye’nin AB Katılım Süreci için Sivil Toplum Platformu” adı altında 22 Nisan’da bir araya geldi. Türkiye’de sivil toplumu oluşturan farklı kesimleri ve bu kesimlerin AB katılım sürecine dair geniş mutabakatını temsil eden Platform; TOBB, TİM, TÜSİAD, TİSK, TESK, MÜSİAD, DİSK, Türk-İş, Hak-İş, Türkiye Barolar Birliği, Reklamcılar Derneği, Türkiye Kalite Derneği, Sosyal Demokrasi Vakfı, Tüketiciler Birliği, Türkiye Sakatlar Konfederasyonu gibi kuruluşlardan oluşuyor. Platform’un yaptığı ortak açıklamada; Türkiye’nin AB katılım sürecinin tıkanma noktasına geldiğine ve AB sürecinin her iki tarafta da öncelikli gündem maddesi olmaktan uzaklaştığına dikkat çekilerek, AB üyeliğinin Türkiye’nin vazgeçilmez hedefi olmaya devam ettiği kaydedildi. Türkiye’nin AB üyeliği hedefinin; sürdürülebilir kalkınma, yüksek demokratik standartlar, hukukun üstünlüğü, bireysel özgürlükler, refah toplumu, toplumsal cinsiyet eşitliği anlamına geldiğinin vurgulandığı açıklamada, AB yöneliminin ne AB’deki ne de Türkiye’deki dönemsel siyasal ve ekonomik gelişmelerden etkilenmemesi gerektiği belirtilerek, “gelecek seçimlerin değil, gelecek nesillerin düşünülmesi” çağrısında bulunuldu. Platform; hükümeti ve siyasi partileri, Türkiye’nin tam üyelik hedefi yolunda, partiler-üstü bir anlayışla daha fazla gayret sarfetmeye davet ederek, 12 Haziran seçimlerinin bu süreçte yeni bir başlangıç olması yönündeki dileklerini ifade etti. Avrupa Birliği’ne ve üye ülke liderlerine de, hukuki yükümlülüklerini ve Türkiye’nin 2 üyeliğine yönelik tutumlarını süratle, ahde vefa ilkesi doğrultusunda gözden geçirme çağrısı yapan Platform, AB’nin 2014 bütçesinde, Türkiye’nin üyeliğinin dikkate alınması gereğini vurguladı. Öte yandan, ABGS’nin hazırladığı AB İletişim Stratejisi’nin etkinliğinin değerlendirilmesi, AB’ye verilen mesajların ikna ediciliğinin sorgulanması ve geliştirilecek yeni ve daha etkin bir iletişim stratejisi aracılığıyla AB yönündeki iradenin daha güçlü şekilde uygulamaya koyulmasının önemine dikkat çekildi. Detaylı bilgi: http://www.abhaber.com/ozelhaber.php?id=9612 TÜRKİYE’NİN ÜYELİĞİNİN AB BÜTÇESİNE ETKİSİ DEĞERLENDİRİLDİ Avrupa Birliği Genel Sekreterliği (ABGS) tarafından hazırlanan çalışmada, Türkiye’nin AB’ye 2014 yılında üye olması halinde, üyeliğin ilk yılında AB bütçesine aktaracağı 9 milyar euro kaynağın karşılığında, AB bütçesinden 15,6 milyar euro kaynak alacağı öngörüldü. Bu durumda, Türkiye’ye sağlanan net kaynak miktarının 6,6 milyar Euro dolaylarında olması, bu desteğin, 2020 yılında 12,5 milyar euro, 2023 yılında ise 16,5 milyar euro düzeyinde gerçekleşmesi bekleniyor. Türkiye’nin tarım ve yapısal fonlardan alacağı kaynaklara ilişkin ayrıntıların ise, üyelik müzakereleri sırasında taraflar arasındaki görüşmelerde açıklığa kavuşturulacağı belirtiliyor. Öte yandan, 2007-2009 dönemi için AB bütçesinden üye ülkelerin ekonomik ve sosyal gelişmişlik farklılıklarını azaltmaya yönelik projeleri desteklemek üzere kullanılan yapısal fonlar ve uyum fonlarının miktarına bakıldığında, bu desteklerin, söz konusu ülkelerin GSMH’larının %2 ila %3’üne karşılık geldiği görülürken, Türkiye’nin de yapısal fonlardan ve uyum fonlarından yıllık olarak GSYİH’sının %1,5’u oranında yararlanabileceği tahmin ediliyor. Türkiye’nin 2014 yılında AB’ye üye olacağı varsayımı altında yapılan hesaplamalar uyarınca; AB bütçesinden yapısal harcamalar kapsamında yaklaşık 10,9 milyar euro tutarında kaynağın Türkiye’ye aktarılacağı öngörülürken, 2020 yılında fon kullanma kapasitesi artacak olan Türkiye’nin yararlanacağı miktarın 18,5 milyar Euro dolaylarında olacağı tahmin ediliyor. Türkiye’nin ayrıca, kırsal kalkınma fonundan yılda yaklaşık 2,1 milyar Euro, Ortak Tarım Politikası kapsamındaki doğrudan destek kaleminden ise 2023 yılından itibaren yıllık 10,4 milyar Euro tutarında destek alabileceği varsayılıyor. Detaylı bilgi: http://www.euractiv.com.tr/ab-fonlari/article/abgsnin-tahminlerine-gore-turkiye-abye-uyeoldugu-ilk-yil-65-milyar-euro-yardim-alacak-017249 KATILIM ÖNCESİ YARDIM ARACI (IPA) 2010 YILI FİNANSMAN ANLAŞMASI İMZALANDI Türk Hükümeti ile Avrupa Komisyonu arasında Katılım Öncesi Yardım Aracı (IPA) kapsamında Geçiş Dönemi Desteği ve Kurumsal Yapılanma Bileşeni kapsamında ikinci proje paketine ilişkin 2010 yılı Finansman Anlaşması, 11 Nisan 2011 tarihinde imzalandı. IPA-Geçiş Dönemi Desteği ve Kurumsal Yapılanma Bileşeni çerçevesinde Türkiye’ye, toplam 217 milyon Euro ayrılıyor. İmzalanan anlaşma ile birlikte, söz konusu proje paketinde yer alan toplam 30 adet projeye 148 milyon Euro’luk finansman sağlamak suretiyle, uygulama safhalarına geçilmesi mümkün hale geldi. Söz konusu projeler; siyasi kriterlerin yanı sıra, Gümrük Birliği, Malların Serbest Dolaşımı, Adalet ve İçişleri, Tarım, Sanayi Politikası, Eğitim, Çevre, Tüketicinin ve Sağlığın Korunması, İstatistik, Bilgi Toplumu ve Rekabetçilik, Ulaştırma ve Enerji başlıklarında AB müktesebatının üstlenilmesine yönelik kurumsal kapasite geliştirme ve Sivil Toplum Diyaloğu konularına odaklanıyor. Detaylı bilgi: http://www.abgs.gov.tr/index.php?p=45904&l=1 3 AB’NİN DIŞ TİCARET AÇIĞI ARTIYOR AB’nin istatistik kurumu Eurostat’ın 12 Nisan tarihinde yayımladığı dış ticaret istatistiklerine göre, AB’nin Şubat 2010’da -7,5 milyar euro olan dış ticaret açığının Şubat 2011’de -9,6 milyar euro’ya yükseldi. Ocak 2010’da 23,4 milyar euro olan dış ticaret dengesi ise, Ocak 2011’de -30,2 milyar euro’ya ulaştı. Şubat ayı itibariyle dönemsel ihracat bir önceki aya oranla %0,7 oranında artarken, ithalat ise %0,2 oranında azaldı. Bir önceki yıla oranla, Ocak 2011’de mamül ürünlerdeki ticaret dengesi de 1,9 milyar Euro’dan 6,5 milyar euro’ya yükseldi. Eurostat verilerine göre, AB’nin başlıca ticaret ortaklarının tümü ile ticareti Ocak 2011’de bir önceki yılın aynı dönemine göre artış gösterdi. AB’nin ihracatındaki en büyük artış ise, %53 ile Türkiye’ye yapılan ihracatta yaşandı. Türkiye’yi, %49 ile Rusya’ya yapılan ihracat izliyor. Türkiye, Ocak 2011 itibariyle AB’den 5,3 milyar euro değerinde ithalat gerçekleştirirken, aynı dönemde AB’ye ihracat ise 4,1 milyar euro olarak gerçekleşti. AB’nin ortaklarından yaptığı ithalatta ise %39 ile en büyük artışı gerçekleştiren Norveç’i, %38 ile Brezilya, %33 ile Rusya ve %31 ile Çin izliyor. Aynı dönemde, Türkiye’nin AB’ye yaptığı ihracatın, %29 oranında artış kaydederek, 4,1 milyar euro seviyesine yükseldiği belirleniyor. İstatistikler doğrultusunda, AB’nin ticaret ortaklarından sadece ABD ve Türkiye ile olan dış ticaret fazlası artış gösteriyor. Ocak 2011’de ABD ile olan ticaret fazlası bir önceki yıla kıyasla 2,8 milyar euro’dan 4,1 milyar euro’ya yükselirken; Türkiye ile olan ticaret fazlası ise aynı dönem aralığında 0,3 milyar euro’dan 1,2 milyar euro’ya yükselmiş bulunuyor. Detaylı bilgi: http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=STAT/11/56&format=HTML&aged=0&language=E N&guiLanguage=en AB GIDA ÜRÜNLERİNE SIKI ETİKET KURALLARI GETİRİYOR Avrupa Komisyonu’nun, gıda ürünü etiketlerine ilişkin kuralları basitleştirmek ve günümüz şartlarına uyarlamak amacıyla 2008 yılında hazırladığı Tüzük teklifi, 19 Nisan’da Avrupa Parlamentosu Çevre ve Kamu Sağlığı Komitesi tarafından bazı değişiklikler getirilerek onaylandı. Gıda ürünü etiketlerinde yer alması zorunlu tutulan bilgilerin genişletilmesi ve daha görünür kılınmasına dair detayların, düzenlemeye eklenmesi konusunda uzlaşan Komite, etiketlerdeki yazı büyüklüğünün minimum 1,5 mm (8 cm’den küçük ambalajlarda 0,9 mm) olmasına; alerjiye neden olan maddelerin etiketlerde daha açık şekilde belirtilmesine; kırmızı et, tavuk ve balık ürünlerindeki etiketlerde ise ürünün dondurulma tarihinin mutlaka bulunmasına karar verdi. Ancak AP’nin, etiketlerin üzerinde ürünün menşe ülkesinin de yer alması konusunda getirdiği değişiklik, tartışma yaratıyor. Özellikle gıda sektöründe faaliyet gösteren KOBİ’ler için “menşe etiketlendirmesi” yükümlülüğünün oldukça külfetli olabileceği öngörülüyor. Bunun yanı sıra, bazı hayvanların doğdukları yer ile yetiştirildikleri ülkeler, hatta hayvansal ürünlerin işlendikleri ülkeler bile farklı olduğu için, bu tür gıda ürünlerinde üç ayrı ülke isminin belirtilmesi gibi bir durum ortaya çıkıyor. Aynı sorun, reçel üreten bazı işletmelerin farklı ülkelerden meyve tedarik etmesi durumunda da söz konusu. Dolayısıyla, AP’nin onayladığı metinde, menşe bilgilendirmesinin zorunlu tutulması eleştirilerin odak noktasını oluşturuyor. 10 Mayıs 2011’de, Avrupa Parlamentosu, Komisyon ve üye devletlerinin temsilcilerinin, yeni etiketleme kurallarıyla ilgili üçlü bir toplantı gerçekleştirmeleri bekleniyor. Teklif’in Haziran ayında da AP Genel Kurulu’nda oylanması planlanıyor. Teklif’in kabul edilmesini takiben; işletmelerin yeni düzenlemelere uyum sağlamaları için 3 yıllık; besin değerlerine dair spesifik açıklama yükümlülüklerine uyum sağlamak için ise 5 yıllık bir süreleri bulunuyor. Detaylı bilgi: http://www.euractiv.com/en/food/meps-back-origin-labels-food-battle-looms-news-504192 4 ENERJİ ÜRÜNLERİNE YENİ VERGİLENDİRME SİSTEMİ AB, enerji ürünlerinin vergilendirilmesine dair kuralları güncelliyor. Avrupa Komisyonu’nun bu konuda hazırladığı Direktif Teklifi’nin temel amacı; enerji ürünlerinin vergilendirilmesinde yaşanan mevcut dengesizlikleri yok etmek ve CO2 emisyonlarını göz önünde bulundurarak sistemi yeniden düzenlemek. Böylelikle, bir yandan enerji verimliliği ve daha çevre-dostu ürünlerin tüketimi teşvik edilirken, bir yandan da Tek Pazar içinde rekabeti bozucu durumların önlenmesi hedefleniyor. Enerji ürünlerinin vergilendirilmesi, AB düzeyinde büyük oranda uyumlaştırılmış durumda. Bu konuda hâlihazırda uygulanan direktif kapsamında; enerji ürünlerinin vergilerine yönelik asgari değerler belirleniyor. Ancak, mevcut sistemde, vergilendirme, tüketilen enerji ürünü miktarına göre yapılıyor ve vergilendirmede, enerji içerikleri (Gigajoule - GJ) ve çevre üzerindeki etkileri göz ardı ediliyor. Dolayısıyla yeni teklifte, enerji ürünleri üzerindeki asgari vergi oranının ikiye ayrılması hedefleniyor: ilk oran; enerji ürünlerinin neden olduğu “CO2 salınımları”na göre hesaplanacak ve bir ton CO2 karşılığında 20 Euro’luk bir vergi oranı sabitlenecek. İkinci oran ise; “enerji içeriği”ne göre oluşturulacak ve farklı enerji değerlerine sahip olmaları nedeniyle motor yakıtlarına ayrı, ulaşım-ısıtma için kullanılacak yakıtlara ayrı vergi oranları belirlenecek. Dolayısıyla, motor yakıtları için GJ başına asgari 9,6 Euro; ulaşım ve ısıtma amaçlı tüm yakıtlar için 0,15 Euro öngörülecek. Bu iki oranın toplamı ise, ürünün vergilendirileceği toplam meblağı oluşturacak. Mevcut durumda, en çok kirliliğe yol açan enerji kaynaklarının en az vergiye tabi olduğu gerçeğinden hareketle, yeni düzenlemenin daha az CO2 salınımında bulunan enerji kaynaklarının tüketimini teşvik etmesi bekleniyor. Buna ek olarak, yüksek miktarda emisyona neden olan ulaştırma, tarım gibi sektörlere CO2 vergisi uygulanarak, seragazı emisyonlarının azaltımına destek olunması öngörülüyor. Direktif teklifinin bir diğer katkısı ise, enerji vergilendirmesinde AB çapında uyumlu bir yaklaşım geliştirerek, özel sektör için eşit koşullar yaratılması olarak görülüyor. Taslak düzenlemenin 2013 yılında yürürlüğe girmesi bekleniyor. Uygulamaya geçirilmesi için ise, özel sektöre 2023 yılına kadar süre tanınanacak. Detaylı bilgi: http://europa.eu/rapid/pressReleasesAction.do?reference=IP/11/468&format=HTML&aged=0&language=EN& guiLanguage=en AVRUPA VATANDAŞLIK GİRİŞİMİ İÇİN HEDEF YIL: 2012 Avrupa Vatandaşlık Girişimi, Aralık 2009’da yürürlüğe giren Lizbon Antlaşması’nın getirdiği ve AB çapında doğrudan demokrasi uygulamasına yönelik önemli bir yenilik. Lizbon Antlaşması’nın vatandaşlık girişiminin nasıl uygulanacağını net olarak belirlememesinden dolayı, AB kurumları arasında 2010 yılı sonuna kadar bu konuda hararetli tartışmalar yaşanmıştı. Düzenleme ancak 16 Şubat 2011 tarihinde Konsey tarafından resmen onaylandı. Vatandaşlara AB’nin karar alma süreçlerinde inisiyatif kullanma ve Birliğin siyasi gündemini doğrudan etkileyebilme imkanı tanıyarak onları Birliğe yakınlaştırmayı hedefleyen uygulamanın, 2012 yılında başlatılması bekleniyor. Böylelikle, asgari yedi üye ülkeden (toplam üye ülke sayısının dörtte biri) bir milyon Avrupa vatandaşı, imza toplayarak, gerekli gördükleri bir konuda AB’yi yasa hazırlamaya çağırabilecek. Ancak AB’nin yasal düzenleme yapabileceği ve Komisyon’un düzenleme teklifi hazırlama yetkisi olan bir alanda Vatandaşlık Girişimi’nde bulunulabiliyor. Komisyon’un, ilgili konuda düzenleme hazırlayıp hazırlamama yönündeki kararını, imzaların toplanmasını takiben üç ay içinde belirterek gerekçelendirmesi şart koşuluyor. Girişim çerçevesinde gerekli imzalar, elektronik ortamda ya da kağıt üzerinde toplanabiliyor. Bir milyon imzaya erişilmesinin ardından, girişimi organize eden taraflar; Komisyon, Parlamento ve Konsey temsilcileriyle bir 5 araya gelme hakkı kazanmış oluyor. Bununla birlikte, imza verecek vatandaşların kimlik ve adres bilgilerini paylaşmak gibi bir zorunluluklarının bulunması, bazı çevrelerde endişe yaratıyor. Detaylı bilgi: http://www.euractiv.com/en/future-eu/european-citizens-initiative-linksdossier-502067 AB, TEK PAZAR ÖNCELİKLERİNİ BELİRLEDİ Avrupa Komisyonu’nun 13 Nisan’da kabul ettiği “Tek Pazar Senedi” adlı Tebliğ çerçevesinde, Tek Pazar’a dair 12 yeni öncelik belirleniyor. Söz konusu önceliklerin temel amaçları ise 3 başlık altında özetleniyor: 2012 yılına kadar Tek Pazar’a yeni bir ivme kazandırmak; kişilere, mallara, hizmetlere ve sermayeye AB çapında daha özgür bir dolaşım imkanı sunmak; sürdürülebilir bir ekonomik büyüme ve ilave istihdam olanakları yaratmak. Öncelikler şu şekilde sıralanıyor: 1. KOBİ’lerin finansmana erişimi: KOBİ’lerin finansman kaynaklarına erişim imkanlarının artırılması ve çeşitlendirilmesi için, bir üye devlette yerleşik risk sermayesi fonunun bir diğer üye devlette yatırım yapabilmesinin daha kolay hale getirilmesi hedefleniyor. 2. Tek Pazar içinde kalifiye işçi hareketliliği: Mesleki niteliklerin karşılıklı tanınmasına dair prosedürlerin basitleştirilmesi ve Avrupalıların istedikleri AB ülkelerinde çalışabilmelerinin önündeki yasal engellerin kaldırılması öngörülüyor. Bu çerçevede, AB çapında Tek Meslek Kartı gibi uygulamalar aracılığıyla, üye ülkeler arasında daha güvenli bir işçi hareketliliğinin temin edilmesi bekleniyor. 3. Fikri mülkiyet hakları: AB çapında ilk Tek Patent uygulamasının 2013 yılında başlatılması için, standart patent koruma sistemine yönelik gerekli mevzuatın geliştirilmesi ve patent ihtilaflarında tek tip bir sistemin getirilmesi yönünde adımlar atılması hedefleniyor. Avrupa’daki ticari markaların korunması ve ulusal sistemlerin Avrupa’daki sistemle uyumlaştırılması da bu öncelik çerçevesinde göz önünde bulunduruluyor. 4. Tüketicilerin güveninin artırılması: Tüketicilerin karşılaştığı zararların mahkeme-dışı uzlaşı yollarıyla tazmini ve anlaşmazlıkların çözümüne yönelik alternatif yaklaşımlar geliştirilmesi, tüketicilerin daha kolay, daha hızlı ve daha ucuz prosedürlere erişimi için gerekli görülüyor. Ayrıca, sınır-aşırı elektronik ticarete tüketici güveninin artırılmasının da, AB’nin GSYİH’da yaklaşık 2,5 milyar Euro’luk bir artış sağlayacağı öngörülüyor. 5. Hizmetler sektöründe standardizasyonun güçlendirilmesi: Avrupa’nın standardizasyon mevzuatının revize edilerek, hizmetler sektörünü de kapsaması, böylelikle standardizasyon usullerinin etkinliğinin ve kapsayıcılığının artırılması hedefleniyor. 6. Avrupa çapında daha güçlü ulaşım, enerji ve elektronik iletişim ağları: AB çapında kişilerin, malların, enerji kaynaklarının ve verilerin hızlı ve makul bir fiyata serbest dolaşımını sağlamak üzere, altyapıların performansının artırılması öngörülüyor. Bunun için de, söz konusu alanlarda stratejik nitelikte projeler başlatılması için, Komisyon tarafından ilgili mevzuatın hazırlanması planlanıyor. 7. Dijital Tek Pazar: Dijital bir Tek Pazar’ın kurulması; elektronik ticarete güvenin artırılması için olmazsa olmaz olarak görülüyor. Bu çerçevede, öncelikli olarak, Avrupa çapında elektronik kimlik tespiti ve bilgi doğrulama usullerinin karşılıklı olarak tanınmasını sağlamak üzere bir AB mevzuatının kabul edilmesi ve E-İmza Direktifi’nin gözden geçirilmesi öngörülüyor. 8. Sosyal girişimciliğin güçlendirilmesi: Sosyal amaçlı yatırım fonlarının gelişimini kolaylaştıran bir mevzuatın hazırlanması ve Tek Pazar’ın sağladığı fırsatlardan bu fonların da yararlandırılması hedefleniyor. Ayrıca, sosyal dışlanmışlıkla mücadele eden işletmelerin de bu yöndeki çabalarının desteklenmesi ve AB’nin ilgili mali programlarına erişimlerinin kolaylaştırılması planlanıyor. 6 9. Vergilendirme: AB’nin vergilendirme kurallarının, günümüz gerçeklerini yansıtacak şekilde, enerjide en fazla tasarruf sağlayan veya çevre-dostu uygulamalara yeterli teşviki sunmak üzere, gözden geçirilmesi hedefleniyor. Sınır-ötesi vergilendirmeden doğan çifte vergilendirme, vergi ayrımcılığı gibi sorunların da, bu çerçevede değerlendirilmesi öngörülüyor. 10. Tek Pazar içinde daha fazla sosyal uyum: AB’de hizmetlerin serbest dolaşımı çerçevesinde, giderek daha fazla sayıda çalışan, bir ülkeden diğerine tayin ediliyor. Bu öncelik çerçevesinde; çalışanların temel sosyal haklarının güçlendirilmesi ve işletmeler ile üye ülke mercileri arasındaki bilgi akışının kolaylaştırılması amacıyla, ilgili yasal çerçevenin revizyonu hedefleniyor. 11. İş dünyası için düzenleyici bir ortam: İş dünyası açısından çoğu zaman bir dizi engeli beraberinde getiren Tek Pazar’da, düzenleyici ve idari engellerin azaltılması için, finansal raporlama yükümlülüklerine ilişkin direktiflerin sadeleştirilmesi ve özellikle KOBİ’ler üzerindeki aşırı bürokratik yükün hafifletilmesi planlanıyor. 12. Kamu alımları: AB çapında büyümenin önemli araçlarından biri olan kamu harcamalarının yasal çerçevesinin modernleştirilmesi önerilirken; çevre-dostu, sosyal sorumluluk sahibi ve yenilikçi mal ve hizmet alımlarına yönelik talebin sürdürülebilir kılınması hedefleniyor. Kamu alımlarında daha basit ve esnek prosedürler getirilmesi ve KOBİ’lerin kamu alımlarına erişiminin kolaylaştırılması da, bu öncelik dahilinde ele alınan bir diğer husus. Komisyon’un 2011 yılı içinde bu önceliklerin her birinin uygulanmasına yönelik tedbirleri belirleyip gerekli yasa tekliflerini sunması bekleniyor. 2012 yılı sonunda ise bu öncelikler temelinde kaydedilen ilerlemeyi değerlendirecek olan Komisyon, bir sonraki aşama için izleyeceği programı hazırlayacak. Komisyon’un bu süreçte geniş kapsamlı bir ekonomik araştırma gerçekleştirmesi de planlanıyor Detaylı bilgi: http://ec.europa.eu/news/economy/110413_en.htm 7