Sunuş: KENT, PLANLAMA VE KAMU YARARI

advertisement
Sunuş: KENT, PLANLAMA VE KAMU
YARARI
Yasemin SARIKAYA LEVENT
Yrd. Doç. Dr.
Mersin Üniversitesi,
Mimarlık Fakültesi,
Şehir ve Bölge Planlama Bölümü
E-posta: yaseminlevent@mersin.edu.tr
Avrupa siyasi tarihinin temel kavramlarından birisi olan ortak iyilik,
Antik Yunan’dan Ortaçağ’a kadar özünü korumuş ve Aydınlanma dönemi
öncesi monarşik düzeni desteklemiş tinsel bir kavramdır (Akıllıoğlu, 1991: 8).
Bu tinsel içerik, birey ve toplum yararının bir bütün olarak ele alınması ve
ortak iyinin Tanrı’nın iradesinin yansıması olarak kabul edilmesi ile ortaya
çıkmıştır (Sancaklı, 2004: 2). Kamu yararı kavramı ise, 1789 Fransız Devrimi
sonrasında ortak iyilik kavramına tepki olarak ortaya çıkmış ve toplum
yararını tinsel ve soyut bir kavram olmaktan çıkartıp, akılcı, anlaşılabilir ve
dünyevi bir değer haline getirmiştir. Kamu yararı, bireysel çıkarların toplamı
değil, onun üstünde ve kendi varlığı olan bir kavram olarak tanımlanmıştır.
Genel yarar, kamu menfaati, toplumsal fayda gibi terimlerle de ifade
bulan kamu yararı, yönetim bilimi, kamu hukuku ve siyaset bilimi
disiplinlerinde sıklıkla kullanılan bir kavram olmasına karşın, anlamı ve
tanımına ilişkin bir görüş birliği bulunmamaktadır (Keleş, 2000). En temel
uzlaşı noktası, kamu yararı kavramının, temelde kişiye ilişkin olmayıp,
bireylerin oluşturduğu toplumun varlığını sürdürmesi, toplumun genel
refahının ve kurulu düzeninin korunması, kişilerin birbirleri ve çevre ile olan
ilişkilerinin kurgulanması esnasında başvurulan kaynaklardan birisi olmasıdır
(Tekeli, 1991: 125; Kurucu, 2008: 2). Bu kapsamda kamu yararı ilkesi yol
göstericidir ve kamusal faaliyetlerin amacını oluşturan genel bir tanım
niteliğindedir.
Kamu yararı, yasa koyucunun iradesi ile yasalarla belirlenmekte;
haklar, kamu yararı amacı ile sınırlandırılabilmektedir. Mevcut Anayasa’da da
kamu yararı, hak ve ödevlerin hem belirlenmesinde, hem de
Sunuş, Toplum ve Demokrasi, Yıl 5, Sayı 11, Ocak-Haziran, 2011, s. 1-4.
sınırlandırılmasında temel bir ölçüt olarak kabul edilmiştir (Durmaz, 2007: 1).
Ancak, Anayasa’nın değişik hükümlerinde, kamu yararı ve toplum yararı
olmak üzere iki farklı kavramın kullanıldığı görülmektedir. Toplum yararı,
bazen kamu yararı kavramı ile aynı anlamda kullanılsa da, kamu yararı ve
toplum yararı farklı, ama birbirlerini tamamlayan kavramlar olarak ele
alınmaktadır (Doğanay, 1974; Keleş, 2000; Gençay, 2010)1. Toplum yararı,
tüm toplumun ortak iyiliğine ve çıkarına işaret ederken, kamu yararı her
zaman toplum yararını gözetmeyebilir (Gençay, 2010). Kamu yararı, hukuki
ve teknik açıdan dar bir anlam içerirken; toplum yararı, kamu yararının
genişletilmiş, siyasi ve ideolojik içerik kazanmış karşılığıdır (Sancaklı, 2004:
6).
Geniş anlamı ile kamu yararı, yani toplum yararı, siyasal ve ideolojik
bir nitelik taşıyan ve değer yargılarını içeren ahlaki bir kavramdır ve daha çok
sosyal devletin gerçekleştirmesi için ekonomik ve sosyal politikaların
yöneltilebileceği bir hedef olarak ele alınmaktadır. Toplum yararı, o topluluğa
ait tüm bireylerin ortak çıkarlarına işaret etmektedir. Ancak bu noktada, ortak
çıkardan kasıt, bireylerin yararlarının toplamı anlamına gelmemektedir
(Sancaklı, 2004: 9-10). Bu genel çerçeveden bakıldığında, toplum yararı
ilkesi, en temelde, bireysel ve toplumsal çıkarların çelişebileceğinin ve bu
durumlarda toplumsal çıkarların bireysel çıkarların üstünde olduğunun kabul
edilmesi durumudur. Bu bağlamda, bireylerin ve toplumun karşı karşıya
geldiği kentlerin imarı ve planlaması konularında en çok başvurulan
kavramlardan birisi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Diğer yandan dar kapsamda kamu yararı, kurulu düzenin
korunmasındaki çıkardır. Çoğunluğun faydasının en üst düzeye çıkartılması,
sosyal adaletin sağlanması ve bu amaçla kişilerin çıkarlarının sınırlandırılması
ilkesine istinaden (Tekeli, 1991; Kurucu, 2008: 2) kamu yararı, taşınmazlar
üzerindeki mülkiyet haklarının sınırlandırılmasında başvurulan en önemli
kaynaktır (Kurucu, 2008: 2). Mülkiyet hakkın özüne yapılacak olan
müdahaleleri belirler mahiyette olması nedeniyle,
temel başvuru alanı
kamulaştırma işlemleri ve kent planlama uygulamalarıdır. Bu dar anlamı ile
kamu yararı aslında tam olarak kent planlama eyleminin odak noktasındadır.
Mekana, ve dolayısıyla mülkiyete müdahale aracı olan kent planlama eylemi,
meşruiyetini kamu yararı kavramı üzerinden kurgulamaktadır.
1
Doğanay, kamu yararını kurulu düzenin korunmasındaki çıkar olarak tanımlarken, toplum yararını ülkede yaşayan
tüm bireylerin ortak çıkarı olarak ele almaktadır (Doğanay, 1974: 5). Diğer yandan, Keleş de kamu yararı ve toplum
yararını farklı ele almakta, kamu yararına dar anlam, toplum yararına ise geniş anlam yüklemektedir. Keleş’e göre
kamu yararı kavramı tüzel ve teknik bir terim iken toplum yararı kavramının siyasi ve ideolojik bir boyutu vardır
(Keleş, 2000). Özünde her iki kavram da aynı olmakla birlikte, kamu yararı daha çok dar anlamda mülkiyet hakkının
sınırlandırılması ve özüne yapılacak müdahaleler için bir ölçütken, toplum yararı geniş anlamıyla bütün toplumsal
değerleri kucaklayan bir nitelik ve kapsam kazanmaktadır (Akıllıoğlu, 1991: 7). Anayasanın 35. maddesi de kamu
yararı – toplum yararı ayırımına gitmiş; kamu yararını mülkiyet sınırlandırmasında bir ölçüt olarak kullanırken
toplum yararını halkın genel çıkarı olarak değerlendirmiştir. Bu ele alışların ortak noktası bireysel çıkardan farklı,
onun üstünde veya dışında bir yarara işaret ediyor olmasıdır. Bu nedenle Akıllıoğlu asıl ayırımın kamu-toplum yararı
yerine kamu yararı – bireysel çıkar arasında yapılması gerektiğini belirtmektedir (Akıllıoğlu, 1991: 7).
Levent, Y. S., 2011, “Sunuş: Kent, Planlama ve Kamu Yararı”
Sayı Đçeriği
Kamusal politikalar ve hedeflerin belirlenmesinde sıklıkla kullanılması
ve kentlerin imarında başvurulan en temel ilkelerinden birisi olması
nedeniyle, Toplum ve Demokrasi dergisinin “Kent, Planlama ve Kamu Yararı”
temalı sayısı kapsamında, kamu yararı kavramının kent planlama disiplini
bağlamında farklı açılardan ele alınması ve tartışılması amaçlanmıştır.
Bu amaçla hazırlanan Toplum ve Demokrasi Dergisi XX. sayısının ilk
makalesi Batuman tarafından kaleme alınmıştır. Batuman’ın çalışmasında bir
meslek alanı olarak kent planlama disiplinin ortaya çıkışını anlatılmaktadır.
Đkinci makalede Levent ve Sarıkaya Levent, yeni planlama yaklaşımlarının
ortaya çıkışını küreselleşme bağlamında ele almakta ve bu yeni planlama
yaklaşımlarının kamu yararı ile ilişkisini tartışmaya açmaktadır.
Son dönemlerde planlama gündeminde sıklıkla karşılaşılan kültürel
planlama yaklaşımı, Karaca ve Kiper tarafından uluslararası örnekler
bağlamında incelenmekte ve bu özel planlama yaklaşımının kamu yararı
boyutu tartışılmaktadır. Kent planlamanın karar geliştirdiği temel kentsel
bileşenlerden olan konut ise Bektaş’ın çalışmasında ele alınmakta; özel bir
konut biçimi olan kapalı sitelerin ortaya çıkış süreçleri ve tercih edilme
nedenleri Mersin örneğinde irdelenmekte ve kamu yararı açısından
değerlendirilmektedir.
Kültür varlıklarının koruması ve koruma planlaması konusu iki farklı
makalede ele alınmaktadır. Taşınmaz kültür varlıklarının korunmasına ilişkin
koruma politikaları ve uygulamalarındaki kamu yararı ilkesinin tartışıldığı
makalede Sarıkaya Levent, mülk sahipleri ve kullanıcılar üzerinden koruma
politikaları ve uygulamalarında kamu yararının sağlanmasına ilişkin kuramsal
bir tartışma yürütürken; koruma planlamasına ilişkin ikinci makalede Saf ve
Ergül, koruma imar planı sürecinde kamu yararı ilkesinin tesis edilebilmesi
amacıyla bir yöntem önermekte ve kentsel koruma alanlarında yeni yapılacak
yapılarda ve tarihi yapılardaki tadilatlarda verilecek olan imar haklarının ve
yapı düzeninin tespitinde nasıl bir yöntem izlenmesi gerektiğini Edirne Kale içi
örneği üzerinden tartışmaktadır.
Download