170_ Subat 96 (Page 1)

advertisement
Sayfa 22
Şubat 1996
Serxwebûn
TARİHTEN GÜNÜMÜZE –II–
Yeni insan
İ
nsanlığın evrile evrile, devrimlerle dönüşe değişe eriştiği bu süreç, kapitalizmin serbest rekabetçi aşamasıdır. Kadın, erkek ve çocuk
işçilerin emeği üzerinde korkunç bir
sömürü gerçekleştirilmektedir. Tahammül edilmez derecede uzun ve bitirici
işgünü karın tokluğuna çalışma, yani
düşük ücretler işçileri kar gibi eritmektedir. Kadın ve erkek işçiler otuzuna
gelmeden ihtiyarlamakta ve kötürümleşmektedir. Çocuk işçiler cılız ve çelimsiz kalmaktadırlar. Hastalıklar ve iş
kazaları işçileri sakat bırakmakta, öldürmekte ve ölü canlar haline getirmektedir. Sefalet, yoksulluk diz boyudur. Düşkünleşme, ahlaki çöküntü, fuhuş, alkol bağımlılığı çığ gibi büyümektedir. Sömürgeler fethedilmekte, yağmalamakta, kan ve baruta boğulmaktadır. Bütün servetler metropollere su
gibi akıtılmaktadır. Sömürgeciliğe karşı
direnen halklar soykırımdan geçirilmektedir. Diğer yandan ilkel kapitalizmin temsilcileri açgözlü, görgüsüz, sefil, kaba yaşamaktadırlar. Adeta toplumda ve sömürgelerdeki açlığa inat
olarak görgüsüz burjuvazi göbek bırakma ve ense kalınlaştırma yarışına girmiştir. Büyük göbekli ve enesi kalın olmak moda haline gelmiştir. Paradan
başka hiçbir şeye değer vermeyen bu
yoz burjuva tip, sanatı, sanatçıyı, kültürü, bilimi ve bilim adamlarını da satın
almak kendi zevki ve çıkarlarına cevap
verebilecek duruma getirmiştir. Sanatçılar onun soytarısıdır, eğlenceliğidir.
Kültür değerleri villaların süsleyen gösterişin, böbürlenmenin aracıdır. Bilim
adamları, aydınlar ve din adamları hizmetindedir. Sömürüsünü derinleştirmenin, gizlemenin ve günahlarını kutsallaştırmanın aracıdır. Her şey alım-satım konusu olduğu, metalaştığı kapitalizm koşullarında insan ve yeteneklerine de meta gözüyle bakmaktadır. Görgüsüz, kaba ve ilkel bir konumda bulunan burjvazinin bu pervasızlığı ve patavatsızlığına tepki duyan, onun aşılmasından yana olan onurlu aydın ve
bilim adamları, romanlarında, şiirlerinde, tiyatro oyunlarında, kitaplarında bu
burjuva tipi yerden yere vurmaktadır.
Onu düzeltse, her şeyin düzeleceğini
umut etmektedir ve sürekli bir arayış
içindedir. Fakat içtenlikli, samimi arayışları felsefede, ekonomi politikada,
estetikte, toplum bilimlerinde gelip bir
noktaya çakılmıştır.
Hegel'de en üst ifadesini bulan klasik Alman felsefesi eğer değerlendirilebilirse, insana ve insanlığa yeni bir
çıkış yaptıracak kadar olgun ve güçlüdür. Aynı şey Fransız ütopik sosya-
Tarih ve insanlık “yeni insan”a gebedir. Doğum sancıları içinde kıvranmaktadır.
Nihayet bilim alanında da enerjinin
dönüşümü keşfedilir. Bunu türlerin evriminin keşfi ve canlı hücrenin buluşu
izler. Artık doğum kaçınılmazdır. Doğacak olan çocuğun gürbüz, sağlıklı ve
güçlü olacağı gelişinden bellidir. Büyük
acılar, sancılar, dayanılmaz işkenceler
sonucunda, nihayet doğum ağır ağır
gerçekleşir. Ve insanlık tarihinde ilk
defa ezilen, sömürülen, yönetimin dışına itilen, horlanan her türlü kötülükte,
cehalleten nasibine düşeni ziyadesiyle
alanların, doğaya, insanlığın ihtiyaçlarına cevap verecek hale getirenlerin,
emekçilerin ideolojisi, dünya görüşü
olan bilimsel sosyalizm tarih sahnesine
çıkar.
Marks ve Engels'in engin, cesur
fedakar ve yorulmak bilmez çabalarıy-
çekleştirecek “yeni insan”ın doğuşuna Marks ve Engels şahsında tanıklık
edecektir.
“Yeni insan” olmaksızın işçi sınıfı
ve emekçilerin kendiliğinden, otomatikmen bilimsel sosyalizm ideolojisini yaratma, dolayısıyla burjuvazinin iktidarını hangi araçlarla, nasıl ve kimlerle yıkacalarını ve yerine düşledikleri sosyalist düzeni nasıl ve kimlerle inşa edeceklerini kavrayıp bilince çıkartmaları
mümkün değildir. Zira işçi sınıfı, objektif konumu gereği ancak ekonomik çıkar bilincini kendiliğinden, yaşam ve
üretim faaliyeti içinde kavrayabilmekteydi. Sezgisel olarak sosyalizmi düşünüp istese de, bunu bir bilim ve kurtuluş ideollojisi olarak yaratma, üretme
olanağından ve gücünden yoksundur.
Çünkü, bu çok derin, uzun ve titiz bir
araştırmayı, yoğunlaşmayı, bunun için
gerekli olan kitaplara, materyal, belge
gerçekliğe, bilime ve bilim adamı onuruna sadakatle bağlı, emeğin ve insanlığın çıkarları nesnel gerçekler ve bilimler, kendi kişisel ya da sınıfsal çıkarlarına, düşünce ve alışkanlıklarına
la kurulan yeni felsefe, yeni ekonomik
politika, yeni tarih ve toplum bilimi, yeni estetik, yeni ahlak bir tek işçi sınıfı
ve emekçilerin kurtuluşunu değil, “yeni insan”ın yaratılmasını da müjdelemiştir.
Diğer dünya görüşleri gibi marksizm de “eskinin” eleştirisi ve çözümlemesiyle işe başlamıştır. Marks ve
Engels'in eleştiride ustalıkla tutturduğu
bilimsellik bin yıllardır sadece bir düş
olan ve düş olmaktan öteye gidemeyen sömürsüz, baskısız, devletsiz, ulu-
ve doküma sahip olmayı, daha önce
alınmış ciddi bir eğitimi, birikimi, araştırmalar, incelemeler için gerekli zamana sahip olmayı gerektirmektedir. Yani
maddi üretimden kopmuş olmak, geçim kaygısından uzak bir konumda bulunmak ve bir yığın olanağa sahip olmak gerekmektedir. Oysa, hiçbir işçi
bu lükse, olanağa sahip değildir. Bırakalım okumak için gerekli maddi olanağı buna ayıracak zamanı dahi bulunmamaktadır. Yaşayabilmek, ailesini
besleyebilmek ve yeniden üretim yapabilmek için ücretli olarak çalışmak,
işgücünü satmak zorundadır. Ne araştırma-inceleme yapabileceği kitap, doküman vb. için ayıracak parası vardır,
ne de bunları okuma zamanı. O halde
onun bu görevi başkaları yapmak zorundadır. Bu başkaları da genellikle
burjuva ya da küçük-burjuva sınıflardan gelen, maddi üretimden kopmuş,
belli ve ciddi bir eğitim sürecinden geçmiş, evrensel kültürü ve insanlığın entellektüel birikimini en üst düzeyde
özümseyip felsefi, tarihsel, toplumsal
gerçekliği çözümleyebilmiş dehalar
olacaktır. İnsanlığa, emeğe, nesnel
ve ezilenler adına bu görevi bilim adamı onuru ve namusuyla yapacaklardır.
Bununla da yetinmeyip kendi yaratımları olan bilimsel sosyalizmi sınıfa bizzat götürecek, barikatlarda işçi sınıfıyla
omuz omuza burjuvaziye karşı savaşacak, savaşa önderlik edebilecek
“yeni insan”lar yetiştirmek için anlamlı çaba ve kavgalar vereceklerdir. Çünkü, işçi sınıfının, bilimsel sosyalizmi
“yeni insan” olmadan kendiliğinden
ve otomatikmen kavrayıp benimseyebilmesi ve öncü politik partisini inşa
edip örgüçlenebilmesi imkansızdır.
Devrimci aydınlar ya da “yeni insan”lar bu tarihsel görevi üstlenmek
durumundadırlar. Dolayısıyla, öncelikle
bu görevleri yapabilecek “yeni insan”lara ihtiyaç vardır; bunların açığa
çıkartılıp eğitilmesi ya da kendi kendilerini eğiterek bu misyonu yüklenmeleri
gerekmektedir.
Eski dünyada, yani Avrupa'da binbir
çeşit ideolojik, politik felsefi eğilim vardır. Hemen hepsinin kökleri Kahramanlıklar Çağı'na kadar uzanmaktadır. Sosyalizmin ütopik olanı, çileci ve
Hıristiyan olanı, anarşizm reformizm
“Kadro ya da 'yeni insan' öncü partinin dinamosudur.
Kadro sorununu ve yedekleri sorununu halledemeyen
partiler, önlerine koydukları 'yeni toplum' projesini
gerçekleştiremezler. Çizgileri ne kadar doğru, bilimsel
ve devrimci olursa olsun, bu böyledir.”
lizmi ve İngiliz ekonomi politiği için
de geçerlidir. İnsanlık ve tarihi yeni tip
bir insanın doğuşuna acılar, sancılar
içinde mutlak bir ihtiyaç duymaktadır.
sal sınırların olmadığı, eşit ve özgür
dünyanın kurulmasının yalnız olanaklı
değil, kaçınılmaz olduğu noktasına
ulaştırmıştır. Tarih, bu ütopyayı ger-
kılıklı olanları ortalıkta cirit atmaktadır.
Hepsi de işçi sınıfına, emekçilere kurtuluşu, özgürlüğü, sınıfsız, sömürüsüz
bir düzeni vaat etmektedir. “Yeni insan” adayları bu eğilimlerin derin etki-
“İnsanlık ve tarihi yeni tip bir insanın
doğuşuna acılar, sancılar içinde mutlak bir
ihtiyaç duymaktadır. Tarih ve insanlık 'yeni insan'a
gebedir. Doğum sancıları içinde kıvranmaktadır.
ters düşse de, zarar verse de onlardan
yana tercih yapabilecek kadar dürüst
ve fedakar insanlar olacaktır. Ezilenlerin geleceği ve tarih buna mecburdur.
Bu zorunluluğun en üstün ürünü ve
“benzerlerini aşan” “yeni insan” Marks ve Engels olacak, ezilenler için
si altındadır. Kah biri, kah diğeri kendisine daha doğru gelmekte, kafasına
yatmaktadır. İşçilerin ve emekçilerin
durumu daha keza öyle. Bilimsel sosyalizmin güçlü bir ideoloji mücadele ile
bunların etkisini kırması, rüştünü ispatlaması, tek doğru ve bilimsel önerme
olduğunu olgulara dayanarak kanıtlaması ve kendisini örgütlemesi gerekmektedir.
Bu ideoloji, politik ve örgütsel olarak
düzenden kopma özgürleşme ve bağımsızlaşma sürecidir. Dolayısıyla ideolojik olarak belli bir formasyona ulaşmak politikleşmek ve örgütleşmek “yeni insan” adayının ilk ve temel hedefi
olmalıdır. Bunlarla birlikte fedakar, dürüst, çalışkan, kararlı olmak ve işçi sınıfı davasına sadakatle bağlı olmak “yeni insan”ın temel kişilik taşları olarak
belirlenip öne çıkartılmaktadır. Fakat,
bu kişilik özeliklerinde yoğun bir ısrar,
bunlar üzerine derinleşme ne Marks,
ne de Engels tarafından fazlaca yapılacaktır. Bir başka deyişle, “yeni insan”ın üzerinde A'dan Z'ye durulmayacaktır. Örgütleşmede, partileşmede,
çalışma tarzında, disiplinde işleyişte,
günlük yaşama, kadına ve aileye yaklaşımda “yeni insan”ın nasıl olması
gerektiği üzerinde öyle ısrarlı durulmayacaktır. Zira o dönemin koşulları içinde buna fazla ihtiyaç da duyulmamaktadır. “Yeni insan” için biçilen kişilik,
esas olarak proletaryanın üretim içindeki yeri, üretim araçları karşısındaki
durumu, günlük ve ailesel yaşamının
objektif durumu bunların proletaryanın
düşünce ahlak ilişkileri üzerindeki etkileri ve sonuçları olmuştur. Bununla birlikte, devrimci aydının rolünün; konumunun doğru, üstün, güçlü bir soyutlaması yapılacak ve bu kişilik özellikleri
yüceltilecektir. Çok ciddi ve belirgin olmayan burjuva etkilerinin, sızmalarının
üzerine ideolojik (politik ve örgütsel saha dışında) gidilmeyecek, eleştiri ve
çözümlemeleri yapılmayacaktır. Yani
kişilik sorunu ve bundan hareketle militan kadro tipi çok özel bir çözümlemeye tabi tutulmayacaktır. Çünkü bu, kendisini zorunlu bir ihtiyaç olarak henüz
dayatmamaktadır. Burjuvazinin azgın
sömürüsü, siyasi zoru, sınıf çelişkilerinin çıplak ve yaman oluşu, her sınıfa
ve bireye yerinin kimin yanında olduğunu el yordamıyla buldurabilecek kadar
nettir. Avrupa proletaryası bir baştan
bir başa vahşi kapitalizme karşı nefret
içinde alev alev yanmaktadır. Özünde
biraz insanlık taşıyan namuslu aydınların durumu da bunlardan pek farklı değildir. Büyük bir devrim dalgası ayağa
kalkmalarına yol açabilecek durumda-
Download