T. C. SAKARYA ÜNİVERSİTESİ SBF İKTİSAT BÖLÜMÜ İKTİSAT POLİTİKALARI Ders Notu Bölüm I SAKARYA – 2016 1 MAKRO EKONOMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÖNEMİ Makro Ekonomik Analiz, ekonomik durumu yansıtan ve nicelleştiren ekonomik, sosyal ve siyasi verilerin, finansal piyasaların gelecekteki hareketlerinin belirlenmesi amacıyla analiz edilmesidir. Analistler teknik ve temel analistler olarak ikiye ayrılmışlardır. Fakat aslında çok az sayıda sadece temel veya sadece teknik analist vardır. Teknik analistler ekonomi ile ilgili açıklamaların etkilerini ve zamanlamalarını göz ardı edemezler. Temel analistler de geçmişteki fiyat seviyelerinden ve volatiliteden elde edilen çeşitli sinyalleri görmezden gelemezler. Analiz yaparken; ülkelerin ekonomik, siyasi ve sosyal durumlarıyla ilgili bütün açıklamaları, verileri ve haberleri hesaba katmak, özellikle günümüzün global piyasasında gerçekten zordur. Fakat ekonomilerin çeşitli temel göstergelerini anladıkça ve bu göstergeleri derinlemesine inceledikçe finansal piyasaların analizi önemli ölçüde gelişir. Ekonomi ile ilgili sayısız açıklama yapılır. Ekonomik takvimi biraz daha yakından tanımak, verilerin doğasını ve olası etkilerini anlamaya çalışmak önemlidir. EKONOMİK GÖSTERGELERİN YAYINLANMA TAKVİMİ ve YORUM GEREKSİNİMİ Ekonomik göstergeler veri olarak açıklanan, ekonominin finansal, ekonomik ve sosyal atmosferini yansıtan niceliksel duyurulardır. Bu göstergeler hükümetlere bağlı veya özel sektördeki çeşitli ajanslar tarafından yayınlanır. Bu istatiskler kamu tarafından tahmin edilirler ve takvime göre önceden belirlenmiş zamanlarda yayınlanırlar. Birçokları tarafından bir ekonominin sağlığını ve gücünü gösteren bir ekran olarak kullanılır. Açıklanan verilerle ilgili tahminlerde bulunan çok sayıda oyuncu olduğu için bazen verilerin kendileri piyasadaki hacmi büyük oranda arttırır ve sıklıkla çeşitli finansal araçların fiyatlarını çok kısa süre içerisinde hareketlendirir. Günlük olarak yayınlanan çok sayıda ekonomik veri ile ilgili bilgilerimizi güncel tutmak fakat içlerinden araştırma amacına yönelik temel göstergeleri yakından takip etmek daha önemlidir. 1- Ekonomik Takvim Hangi ekonomik göstergenin tam olarak ne zaman açıklanacağını bilinmelidir. 2- Ekonomik Veriyi Anlamak Açıklanacak verinin, ekonominin özellikle hangi yönünün yansıtıldığını anlamaya çalışın. Ekonominin birçok farklı yönü vardır. Örneğin büyüme oranı – GSYİH, enflasyon - TÜFE veya ÜFE, işsizlik oranı -tarım dışı ücretler veya istihdam, ekonomiye olan güven - tüketici güveni veya harcamalar verileri ile ölçülür. Bu verileri bir süre için takip ettikten sonra hangi verinin ekonominin hangi yönü hakkında bilgi verdikleri konusuna aşinalık kazanılmalıdır. 3- Hangi Göstergelere Konsantre Olacağınızı Bilin Periyodik olarak yayınlanan çok fazla sayıda gösterge vardır. Bunların hepsini birden sürekli takip etmek oldukça güçtür. Bu göstergelerden bazıları piyasada hareketlilik yaratırken bazıları yaratmaz. Siz hareketlendirenlere konsantre olun. Fakat verilerin piyasalara olan etkisi hep aynı olmayabilir. Bazıları zamanla daha fazla önem kazanırken bazıları daha önemsiz hale gelebilir. Bu konuda bilgiler güncel tutulmalıdır. 2 4- Beklenen Veriler Bir verinin kendisi, gerçekleşen veri ile beklenen arasındaki fark kadar önemli olmayabilir. Daha önce bahsedildiği gibi, piyasanın beklentisini bilmek önemlidir. Beklentiler, yatırım aracının fiyatının üzerinde inşa edilir. Fiyatın içine inşa edilmeyen, fiyatı hareketlendiren beklemedik veri veya olaydır. Bazen de açıklanan verinin kendisi beklendiği gibi geldiği halde, o veri ile birlikte kullanılmış bir kelime piyasada hareketlilik yaratır. Örneğin faiz oranı beklendiği gibi % 0.25 olarak açıklanırsa fazla hareket yaratmayabilir fakat duyurunun arkasına eklenen, “daha fazla faiz artırımı olmayacak” gibi bir haber fiyatı hareket ettirir. 5- Açıklamayı Anlayın Bütün beklentilerden farklı gelen veya beklenmedik açıklamalar piyasada hareketlilik yaratmaz. Kamuya açıklanan her ekonomik gösterge daha önce açıklanmış verilerin düzeltilmiş halleridir. Bazen bunlar belirsiz olabilir. Örneğin, dayanıklı mallar siparişleri verisinde düşüş beklenirken % 0.4 oldu. Bu beklenmedik artış aslında yeni veri açıklaması ile birlikte önceki ayın verisinin de aşağı yönde düzeltilmiş olmasından kaynaklanır. Eski verilerde yapılan düzeltmeleri karşılaştırın. Çünkü verdiğimiz örnekte önceki ayın dayanıklı siparişler verisi aşağı yönde düzeltildiğinde % 0.4 olarak belirtilmiş artış aslında % 0.1 olmuştur. Bu nedenle bazen içinde bulunduğumuz aydaki artış önceki ayın düzeltmesinden kaynaklanabilir. 6- Döviz Çiftleri Yatırım araçları bir dövizin diğerine karşı olan değeri ile trade yapılır. Bu nedenle oyunun sadece bir yanını biliyor olmak yeterli olmayabilir. Bir para biriminin değeri düştüğünde satış işlemi girerseniz, diğer para biriminin değeri daha da fazla düşmüşse paritede yükseliş olacağından zarar edebilirsiniz. 7-İndikatör Türleri Ekonomik indikatörler genellikle öncü ( leading ) veya gerileyen ( lagging )göstergeler olarak ikiye ayrılır. Öncü göstergeler ekonominin belli bir yol veya trend izlemeye başlamasından önce değişirler ve ekonomideki değişimler hakkında öngörü sahibi olmak için kullanılırlar. Gerileyen göstergeler ise ekonominin belli bir yol veya trendi izlemeye başlamasından sonra değişirler. Hem ulusal ekonominin ve hem de dünya ekonomisinin performansını analiz edebilmek için pek çok gösterge sürekli izlenmektedir. Bunların başlıcaları; ekonomik büyümeyi ölçmeye yönelik “Milli Gelir” göstergeleri, ülkelerin dış ekonomik ilişkileri ile ilgili dinamikleri görmemizi “Ödemeler Dengesi ve Dış Ticaret Göstergeleri”, finans piyasalarındaki gelişmeleri izlediğimiz “Finansal Göstergeler” ile kamı dengesini izlediğimiz Kamu Maliyesi” göstergeleri bunların başlıcalarındandır. Bu çerçevede kullanılan bazı önemli makro ekonomik göstergeler aynı zamanda finansal ekonomiyi, reel ekonomiyi, para ve sermaye piyasalarını da doğrudan etkilemektedir. Sürekli takip edilmesi gereken başlıca göstergeler şunlardır: GSMH ve BÜYÜME Uluslararası alanda bir ülke ekonomisinin performansını gösteren, ülke ekonomisinin bir kriz sürecinde olup olmadığının en temel göstergesi, ekonomik büyüme hızı değerleridir. Ülke ekonomisinin büyüme hızının yavaşlama sürecine girdiğini işaret eden veriler; bir diğer biçimiyle 'ekonomide soğuma' olarak tanımlanan bu süreç, önce durgunluk ve alınan önlemler yeterli gelmez ise, ardından da daralma, ya da negatif büyüme boyutu ile kendisini gösterir. 3 Bu noktada, ekonomik büyüme ile ilgili iki temel gösterge söz konusudur. Göstergelerden bir tanesi, Gayri Safi Milli Hasıla (GSMH) (ing. GNP), yani daha öz Türkçe bir ifade ile net olmayan ulusal üretim; İkinci gösterge ise, Gayri Safi Yurtiçi Hasıla (GSYİH)(ing. GDP), yani daha öz Türkçe bir ifade ile net olmayan yurtiçi üretimdir. İki verinin temel farkı, Net Dış Alem Faktör Gelirleri'dir. Ekonomik durumun temel göstergesidir. Eğer bir ekonomide harcamalar ve üretim artarsa ekonomik büyüme olabilir. Ekonomide harcama potansiyeiyle üretim potansiyelinin artması ekonomiyi büyütmez ama bu potansiyeller kullanıldığı sürece ekonomik büyümeden bahsedilebilir. GSMH ekonominin sağlığı hakkında çok önemli bilgiler verir. Eğer GSMH’de bir yükseliş olursa, bunun anlamı ekonominin üretim ve tüketim potansiyeli büyüyor demektir. GSMH yorumlanırken bir diğer yanda da enflasyonu düşünmemiz gerekir. Eğer GSMH artarken enflasyonda belirgin bir yükseliş olmadığını gözlemliyorsak, bu veri asıl ol zaman olumlu bir sinyal verir. Eğer enflasyon yükselirken, GSMH da yükseliyorsa o zaman enflasyon yükselişinin ne kadar olduğuna bakmak gerekir. Çünkü GSMH yükselirken enflasyonun yükselişi genelde kaçınılmazdır. Dört çeyrekte ve arasındaki zaman dilimlerinde açıklanır. Açıklama ayları, Ocak, Nisan, Temmuz, Ekimdir. Her ay sonrasında açıklanan her çeyreğin nihai verisi revize edilir. İŞSİZLİK VE İSTİHDAM VERİLERİ İşsizlik, genel anlamda bir ülkede aktif olarak iş arayan ve çalışmak isteyen bireylerin, istihdam edilmiş bireyler ve iş arayan bireylerin toplanma olan oranıdır. İstihdam, halen çalışmakta olan bireylerin sayısını verir. İstihdam verisi açıklandığı zaman, bazı ülkelerde, bu veriyle birlikte haftalık çalışma saatleri, saatlik gelirler, tarım dışı istihdam açıklanır. İstihdamın alt başlıkları olarak kabul edilen bu veriler istihdamın aslında ne kadar olumlu olup olmadığı konusunda bilgi verir. Örneğin işsizlikte belirgin bir gerileme olabilir ama gelirlerdeki gerileme veya çalışma saatlerdeki azalma, istihdamın yarı zamanlı işler sayesinde azalabileceğini gösterebilir. Bu durumda istihdam verisinin gerçekte e kadar olumlu olup olmadığı anlaşılır. İstihdam verileri, bir ekonominin ne kadar canlı olduğunu ve bu canlılığın ne kadar devam edebileceğini gösteren önemli bir göstergedir. İşsizlik ve istihdamla ilgili veriler bir önceki ayın durumunu yansıttığından geçmişe yönelik verilerdir ancak her ay veriler açıklanırken bir önceki ayın revizyonu varsa, yani aslında önceki ay yanlış tahmin edilmişse yeniden revize edilebilir ve piyasa bu verilere son derece duyarlıdır. Haftalık İş Başvuruları İşsizlik sigortasından faydalanmak isteyen, işsiz kimselerin işsiz kimselerin hafta içinde kaç tanesinin bu sigortadan faydalanmak istediğini gösteren bir veridir. İş başvurularındaki belirgin yükselişler, daha çok insanın işsizlik sigortasından faydalanmak istediğini gösterir, yani para kazanan insan sayısında azalış çok fazla olursa o zaman harcamalar da azalır. Bu da perakende sektörünü ve sanayi sektörünün de azalan talep nedeniyle yavaşlamasına neden olur. Yani ekonomi yavaşlar ve faizler üzerinde bastırıcı etki oluşur. Bu da Dolar’ın gerilemesine, hisse senedi fiyatlarının da gerilemesine neden olabilir. Bonolar üzerindeki etki de bono faizlerini aşağı yönlü etkileyebileceğinden, dolayısıyla fiyatlarını da yükseltir. 4 KİŞİSEL GELİR VE KİŞİSEL HARCAMALAR Kişilerin kolektif olarak ne kadar kazandıklarını, ne kadar harcadıklarını ve ne kadar tasarruf ettiklerini gösterir. Tasarruf oranlarının ekonomiye doğrudan etkisi vardır. Yüksek oranda tasarruf çok az paranın ekonomiye katıldığını gösterir. Düşük oranda tasarruf tüketicilerin daha fazla harcadığını gösterir, böylelikle ekonominin canlanmasına olumlu katkısı olur. Negatif tasarruf oranı tüketicilerin kendilerini borca soktukları anlamına gelir. Bu da kısa vadede büyüme hızını tetikleyebilir fakat sürdürülebilir bir büyüme olmaz. Tüketim eğilimi yüksek olan ekonomilerde ve örneğin ABD gibi tüketime dayalı bir ekonomi için; (yüzde 75’i perakende ağırlıklı olduğundan) kişilerin harcama alışkanlıkları bütün ekonomiyi derinden etkiler. Eğer harcamalarda azalma olursa bunun anlamı, talepte çok belirgin düşüşlerin olabileceğidir. Diğer yandan eğer harcamalarda belirgin yükselişler olursa, oluşan aşırı talep enflasyon yaratabilecek düzeylere ulaşabileceği düşünülmelidir. Kişisel gelirlerdeki artış ya da azalış, faizler üzerinde etkisi büyüktür. Eğe gelirlerde artış olursa genellikle faizler yukarı gitme eğiliminde olur. Bununla birlikte Dolar daha cazip olur ve Dolar yükselebilir. Hisse senetleri fiyatları da yükselmek ister ama bu yükselişler her zaman olmayabilir. Çünkü faizlerin yükselmesi hisse senetlerindeki yükselişi sınırlandırabilir. Kişisel Harcamalar genelde kişisel gelirlerle birlikte hareket eder ve ekonominin yüzde 75’ini oluşturan perakende sektörünün ne yaptığını gözler önüne serer. Ekonomi perakende ağırlık içerdiği için, kişisel tüketim harcamalarındaki yükselişler ya da düşüşler, Gayri Safi Milli Hasılayı da direk olarak etkiler. Perakende satışlardaki yükseliş, genel talep seviyesinin bir göstergesidir ve aynı zamanda arzı da artırır veya azaltır. Perakende satışlar, üretimin aynası niteliğindedir. Üretim artarsa ve perakende satışlar da artıyorsa bu olumlu bir göstergedir. Ancak üretim yüksekken perakende satışlardaki gerileme fiyatların gerilemesine ve dolayısıyla enflasyonun da düşmesine neden olur. Tüketimdeki hareketliliği gösteren bir diğer veri tüketici kredileridir. Tüketici kredilerindeki yükseliş, insanların harcama yapmaya ne kadar iştahlı olduğuna işaret eder. Tüketici kredilerindeki yükseliş kredi piyasasını canlandırdığı ve talep artırdığı için hem enflasyonist hem de faizleri yukarı çekici bir etkisi vardır. Tüketicilerin beklentilerini yansıtması açısından “Tüketici Güven Endeksi” de izlenmelidir. Bu veri tüketicilerin yaptıkları harcamalarda ne kadar rahat olduklarının bir göstergesidir. Harcamaların psikolojik analizini yapan bir veri olduğu da söylenebilir. Genel itibarıyla harcamaları, işleri ve ekonominin geneliyle ilgili beklentiler sınanır. SANAYİ ÜRETİMİ VE KAPASİTE KULLANIMI Bir ülkenin yedekteki kapasitesinin ne kadar olduğunu ve sanayinin mevcut kapasiteyle ne kadar üretim yaptığını gösterir. Yıllık revizyonlar genelde Kasım aylarında yapılır. Aylık revizyonlar da olmakla birlikte, bunlar genelde az ve etkisi de düşüktür. Eğer bir ekonomide bir yükseliş ya da düşüş varsa sanayi üretimi verileri bunu derhal eksiksiz bir şekilde gösterecek olduğundan oldukça önemli bir veridir. 5 Aynı zamanda imalat sektöründe, istihdamda ortalama gelirler ve kişisel gelirlerin ön görülmesinde iyi bir öncü gösterge olarak bir role sahiptir. Kapasite kullanımı bir ülkede hiçbir zaman yüzde yüz olamaz. Çeşitli nedenlerden dolayı azalmalar olur. Talep, üretim olanakları, sermaye yeterlilikleri, teknik nedenler gibi konular kapasitenin altında üretim yapılmasına neden olur. Bunun ne kadar olduğunu gösteren veri kapasite kullanımıdır. Örneğin savaş zamanda ABD’nin kapasitesi yüzde 90’lara yakındı. Şimdilerdeyse yüzde 80 civarındadır. Bu oran ABD toprakları üzerindeki üretimi gösteriyor olması dolayısıyla aslında az değildir çünkü küreselleşen ekonomide, üretim farklı yerlere (örneğin Çin’e) kayabilmektedir. Dolayısıyla her geçen gün aslında kapasite kullanımı azalıyor olduğundan bu veri tam olarak gerçeği yansıtmıyor demektir. FİYAT HAREKETLERİ İLE İLGİLİ GÖSTERGELER Fiyat hareketleri ile ilgili süreç enflasyonist veya deflasyonist bir süreci tanımlayabilir. Her iki süreç te esasen bir başka ekonomik sorunun veya sorun krize dönüşmüş ise, krizin göstergesi olabilmektedir. Enflasyonist veya deflasyonist sürecin boyutu ve süresi de yine ekonomik sorunun ve/veya krizin boyutları konusunda ve sorun ve/veya kriz ile nasıl bir mücadele verileceği konularında ipucu verebilmektedir. Uzun süreli bir deflasyonist süreç durgunluğun bir göstergesi niteliğinde olup, ekonomik büyümeyi tehdit eder ölçüde daralmaya neden teşkil edebilir. Bu durumda, faizlerin aşağı çekilmesi vasıtası ile özel kesimin tüketim harcamalarının arttırılması, vergi oranlarının düşürülmesi suretiyle vergi olarak devlete giden kaynağın özel kesim tarafından tüketim harcamalarında kullanılması, bizzat kamunun tüketim ve yatırım harcamalarının arttırılması suretiyle ekonomiye hareketlilik kazandırılması bir dizi önlem olarak karşımıza çıkmaktadır. Uzun süreli enflasyonist süreçler içerisinde kalmış ekonomilerde ise, kriz enflasyon oranlarındaki ani ve şiddetli yükselmelerle kendini gösterebilir. 1970'li yılların ikinci yarısından bu yana sadece gelişmekte olan ekonomiler açısından değil, zaman zaman gelişmiş ekonomiler açısından da enflasyona yol açan yapısal sorunlar evrensel sorun haline geldi ve fiyatların düzenli ve sürekli olarak yukarı doğru hareket etmesine yol açan nedenler incelenmeye ve anlaşılmaya çalışıldı. Bu çalışmalar, enflasyona yol açan yapısal sorunların üç ana noktadan oluştuğunu gösterdi; tüketim kalıplarındaki değişimler ve tüketim temposundan kaynaklanan talep enflasyonu. Üretim maliyetlerinde artışa yol açan olaylardan, örneğin ücret zamları, kur artışı, enerji fiyatlarındaki yükselmeler benzeri gelişmelerden kaynaklanan maliyet enflasyonu ve ülkenin sosyo-ekonomik yapısından, yani vergi ödeme alışkanlığından ya da daha doğru bir deyişle vergi ödememe tercihinden, eğitim seviyesinden, nüfus artış oranından kaynaklanabilecek yapısal enflasyon. Bu üç enflasyon türünün tespiti için gelişmiş ekonomilerde fiyat hareketleri ile ilgili göstergeler olabildiği ölçüde geliştirilmekte, her enflasyon türü için ayrı fiyat indekslerinin oluşturulmasına özen gösterilmektedir. Bu alanda gelişmiş ekonomilerde kullanılmakta olan en yaygın iki fiyat indeksi tüketici fiyatları indeksi (TÜFE) (ing. CPI) ve üretici fiyatları indeksi (ÜFE) (ing. PPI) olarak karşımıza çıkmaktadır. TÜFE talep enflasyonunun bir göstergesi iken, ÜFE maliyet ve yapısal enflasyonun bir göstergesi olarak kullanılabilmektedir. Türkiye'de ise, uygulama Tüketici Fiyatları İndeksi (TÜFE) ve Toptan Eşya Fiyatları İndeksi (TEFE) olarak karşımıza çıkmaktadır. TEFE 6 gelişmiş ekonomilerde alışılagelmiş olan ÜFE'nin yerini tutabilecek özelliğe sahip bir fiyat indeksi değildir. Çünkü, indeks içerisinde tüketime sunulan nihai tarımsal ve sınai ürünleri barındırmaktadır. Bu nedenle, gelişmiş ekonomilerde ÜFE'nin maliyet enflasyonunun bir göstergesi olma yönündeki özelliğini tam anlamıyla üzerinde barındırmamaktadır. KAMU KESİMİ DENGESİNE İLİŞKİN GÖSTERGELER Kamu kesimi; Merkezî devletten daha geniş olarak, yerel idareler, sosyal güvenlik Kuruluşları, fonlar ve kamu iktisadî teşebbüslerini de kapsayan çok geniş bir alanı ifade eder. Kamu açığı: Tüm kamu kurum ve kuruluşları bütçe açıkları toplamıdır. Bütçe açığı ise; olağan bütçe harcamalarının olağan bütçe gelirlerini aşan miktarıdır. Bütçe açığı kavramı bütçe içinde yer alan kamu harcamaları ile vergi ve harç vb gibi olağan bütçe gelirleri arasında harcamalar lehine olan farkı gösterir. Bütçe açıkları kamu açıklarının en önemlisi olmakla beraber, ancak bir bölümünü oluşturmaktadır. Vergiler ve diğer olağan kamu gelirleri ile karşılanamayan kamu harcamaları için Hazine aracılığı ile borçlanma yoluna gidilir. Bütçe açığı zamanla vergilerin yükseltilmesi yoluyla ortadan kaldırılabilir. Bu durumu açığın finansmanı olarak değil, açığın kapatılması olarak ele almak gerekmektedir. Harcamaların vergilerle karşılanan bölümü dışında kalan kısmının borçlanma ile karşılanmasına bütçe açığının finansmanı adı verilir. Avrupa Birliğinin kabul etmiş olduğu Maastricht ölçütüne göre, kamu açığının (akım kavramı) milli gelire oranının %3’ü, borç stokunun milli gelire oranının da %60’ı geçmemesi gerekmektedir. Aksi halde, ekonomik kırılganlık ortaya çıkar ve böyle bir ekonominin hem uluslar arası borçlanma faizi risk oranı yükselir, hem de uluslararası piyasalardan borç temini zorlaşacağından ve içeride nakit tutmada zorluklar oluşacağından faiz oranı olağanüstü yükselir ve bu durum ekonomiyi riskli kılar. (Vergi ve Olağan Bütçe Gelirleri – Toplam Kamu Harcamaları) olarak formüle edilen tanımlamanın sonucuna Nihai Bütçe Dengesi adı verilir. Birincil bütçe dengesi = [Vergi ve Olağan Bütçe Gelirleri-(Toplam Kamu Harcamaları + Faiz Ödemeleri) Bütçe Açıklarının Merkez Bankası Dışı Kaynaklardan Finansmanının Ekonomik Etkileri; Bütçe açıklarının Merkez Bankası dışı kaynaklarla karşılanması, yurt içi kaynaklar ve yurt dışı kaynaklar olmak üzere iki şekilde olabilir. Yurt içi kaynaklar iç ekonomide borç verilebilir piyasalardan oluşur. İç finansal kuruluşlar ve tüm tasarrufların aktığı finansal piyasalar iç borç verilebilir kaynaklar havuzunu oluşturur. Dış piyasalardaki finansal kaynaklar ise dış borç verilebilir kaynakları oluşturur. İç piyasalar açısından bakıldığında, bir maliyet unsuru olarak faiz oranının yükselmesi Marjinal sermayenin piyasadan silinmesi sonucunu doğurur. Yüksek faiz oranı yatırımlar ve dolayısıyla ekonomik büyüme üzerinde olumsuz etki oluşturmaktadır. SargentWallace hipotezine göre, kamu açıklarının finansman yönteminin sonucu olarak ortaya çıkan faiz, kamu bütçesinde transfer kalemleri arasında yer alarak, toplam harcamaları yükseltmektedir. 7 ÖDEMLER BİLANÇOSU VE ÖNEMİ Ekonomideki en önemli göstergelerden biri de Ödemeler Bilançosundaki gelişmelerdir. Burada ödemeler bilançosu alt kalemleri ile birlikte ekonomiye ve özellikle finansal kesime ve finansal piyasalara etkisi üzerinde durulacaktır. Uluslararası Para Fonu ödemeler bilançosunu; belirli bir süre içinde, ülkenin yerlileri ile yabancılar arasında meydana gelen iktisadi akımlara bağlı olan değerlerin, transfer ödemelerin ve rezerv değişmelerinin sistematik olarak ve muhasebe kayıtlarına uygun olarak tespit edildiği, istatistiki bir belge olarak geniş anlamda tanımlanmıştır. Uluslararası Para Fonu (IMF) tarafından belirlenmiş kriterler çerçevesinde, her IMF üyesi ülkenin Merkez Bankası tarafından düzenlenmekte olan Ödemeler Bilançosu Tablosu, bir ülkenin diğer ülkeler ile gerçekleştirdiği her türlü uluslararası ekonomik işlemi görmemizi sağlayan bir tablodur. Ülkenin uluslararası ekonomik ve mali işlemlerinin gruplandırılarak incelenmesi, dış ödemeler açığı veya fazlası, dış dengesizliklerin giderilmesi gibi konular bu çerçevede ele alınan temel konulardır. Ödemeler Bilançosu ya da dış ödemeler dengesi ülkelerin belirli bir dönem içerisindeki dış ekonomik ve mali ilişkilerinin durumunu göstermektedir. Ülkenin mal, hizmet ve sermaye akımları gibi işlemler dolayısıyla dış dünyadan sağladığı gelirlerin dışarıya yaptığı ödemelere eşit olup olmadığı inceler. Bir ülkenin dış ödemeler bilançosundaki denge veya dengesizlik, o ülkenin uluslararası ödeme gücündeki iyileşmeyi ya da bozulmaları yansıtmaktadır. Bu nedenle, dış ödemeler bilançosu bir ülkenin uluslararası alanda ekonomik ve mali itibarını ifade etmektedir. Dış ödemeler dengesi, uygulanan ekonomik ve mali politikaların bir sonucu olarak ortaya çıkar. Bu bağlamda, hükümetlerin ekonomik politika uygulamalarındaki başarılarının bir göstergesi olarak değerlendirilir. Dış ödemeler bilançosundaki bir açık veya fazla oluşması durumu, ülke ekonomisi açısından geniş kapsamlı etkiler doğurmaktadır. Örnek vermek gerekirse, ülkedeki milli gelir, çalışma düzeyi, kalkınma hızı, döviz kurları, enflasyon oranı, ücret artışları, gelir dağılımı ve dış borçlar gibi temel ekonomik değişkenler dış ödemeler dengesiyle büyük ölçüde ilişkilidir. Sonuç olarak, ülkenin dış ekonomik ilişkilerinin sağlıklı bir yolda gidip gitmediğinin belirlenmesi, eğer bir sorun varsa gerekli önlemlerin zamanında alınması ve politikalar düzenlemelerinin yapılması maksadıyla, ödemeler bilançosu istatistiklerinin sürekli izlenmesi gereklidir. Arz ettiği büyük önem dolayısıyla ülkenin ticari, mali ve parasal politikalarını belirleyen veya uygulayan kuruluşlar (örneğin Maliye Bakanlığı, Hazine, Merkez Bankası, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Devlet Planlama Teşkilatı vs. gibi) dış ödemeler dengesindeki gelişmelerle yakından ilgilidirler. Bazı hükümet uygulamaları ise doğrudan dış denge durumundaki gelişmelere tepki niteliğindedir. Örnek olarak, bir dış açık veya fazlanın döviz kurlarını etkilememesi için merkez bankasının döviz piyasasına müdahalede bulunması durumunda olduğu gibi. Aslında, ekonomik ve mali politikaların belirlenmesinde yalnızca ülkenin kendi dış denge durumunun izlenmesi yeterli olmayacaktır. Çünkü günümüzde dünya ekonomisinin genel 8 gidişi ve yakın ilişkilerde bulunduğu ülkeler gibi bir ülkenin dışarıya daha bağımlı bir halde olduğunu unutmamak gereklidir. Dış ödemeler bilançosu yalnızca hükümet yetkilileri açısından değil, dış ticaret ve yatırımlarla ilgili tüm kişi, firma ve kuruluşlar bakımından da önemli bir gösterge olmaktadır. İthalatçı ve ihracatçı firmaların ulusal para cinsinden gelir ve gider hesapları doğal olarak kur değişmelerinin etkisi altında kalmaktadır. Ayrıca, ana ülkenin veya onun ticaret ortaklarının bir döviz darboğazı içinde bulunmaları durumunda, dış ticaret ve kambiyo kısıtlamaları gibi tarife ve tarife dışı ekonomi politikası uygulamalarının gündeme gelmesi olasılık dahilindedir. Tüm bu hususlar, ödemeler dengesindeki gelişmelerin iş dünyasının maliyet ve kâr hesaplamaları ile yatırım plânı yaparken göz önünde tutmak zorunda oldukları ve bu süreçteki kararlar üzerinde beklenmedik etkilerin oluşması anlamı taşımaktadır. Bu noktada ilave olarak altını özellikle çizmemizi gerekir ki, finansal piyasalardaki gelişmeler de ödemeler dengesine duyarlıdır. Yabancı tahvil, hisse senedi, hazine bonosu, banka mevduatı biçimindeki uzun veya kısa vadeli mali varlıklara yatırımda bulunmak isteyenler ile birlikte, yabancı ülkelere doğrudan sermaye yatırımı yapmayı plânlayanlar da, ödemeler dengesindeki gelişmelerle ilgilenirler. Örnek olarak, yabancı bir menkul değer (tahvil veya hisse senedi) satın alan yerli yatırımcılar, ilgili menkulün bağlı olduğu dövizin kurunda beklenmedik bir düşüşten zarara uğrarlar. Bunun gibi durumlarda, yatırım yapılan ülkede şiddetli bir döviz ihtiyacı yaşanması, yabancı şirketlerin kâr transferleri üzerine sınırlamalar konulması ile de sonuçlanabilir. Geleneksel teoriye göre, bir ülkenin parasının dış değerindeki değişmelerle onun gerçekleştirdiği ticaret akımları arasında sıkı bir ilişki söz konusudur. Dış ticaret fazlası veren ülkelerin paraları döviz piyasalarında değer kazanırken, ticaret bilançosu açık veren ülkelerin paraları da değer kaybedecektir. Günümüzde ulusal paranın dış değerindeki değişmeler açısından ülkenin uluslararası ticaret akımları yanında sermaye akımlarına da büyük önem verilmektedir. Bu alandaki gelişmeler de ödemeler bilançosu gelişmeleri izlemeyi gerektirir. Özetle, çeşitli ülkelerde politika yapıcıların ve uygulayıcıların, halkların ve iş aleminin neden ödemeler bilançosundaki gelişmelere duyarlılık gösterdiğine dikkat çekmiş olduk. Fakat bunların da ötesinde konunun uluslararası ekonomik ve mali örgütlerle ilgili yönü de mevcuttur. Dünya Bankası veya Uluslararası Para Fonu (IMF) gibi kuruluşlara kredi için başvuran ülkelerin, dış ödeme bilançoları ve genel olarak izledikleri iç ve dış ekonomik politikalar, bu kuruluşlar tarafından detaylı olarak incelenmektedir. Bu paralelde adı geçen kurumlar, açık veya fazla veren ülkelere iç ve dış dengelerini sağlayacak politika değişiklikleri tavsiye etmek üzere bu verileri izlemektedirler. Özetle; Ödemeler Bilânçosu bir ülkede yerleşik kişilerin belirli bir dönem boyunca yabancı ülkede yerleşik tüm kişilerle yaptıkları bütün ekonomik işlemlerin sonucunu gösteren sistematik bir kayıt özelliği taşır. Ödemeler Bilânçosunun belirli bir dönem süresince gerçekleşen işlemleri göstermesi, bu durumun stok değil, akım kavramı ile ilgili olduğunu göstermektedir. Örneğin, ödemeler bilânçosu, ülkenin birikmiş dış borç veya varlıklarının tutarını göstermemektedir. Onun yerine, bunlardaki yıllık değişmeleri göz önüne sermektedir. 9 Diğer taraftan örneğin, bir yıla ait dış ödeme açıkları o yıl sonunda ülkenin dış borçlarının artmasına veya dış fazlalarının azalmasına neden olmaktadır. Bu bağlamda dış ödemeler bilânçosu kavramı ticari işletmelerin bilânçolarına değil, kâr-zarar hesaplarına benzerler. a) Ekonomik İşlem ve Ülkede Yerleşik Olma Ödemeler bilânçosu tanımındaki şu iki kavram dikkat çekmektedir. Bunlar; − Ekonomik işlem ve − Ülkede yerleşik olanlardır. Uluslararası ekonomik işlemler, ele alınan ülke ile dış dünya arasındaki mal, hizmet ve faktör akımlarını kapsamaktadır. Faktör akımları da sermaye, emek ve teknolojiden oluşmaktadır. Geleneksel olarak uluslararası ekonomik işlemlerde mal ve hizmet ticareti ilk sırada anılmaktadır. Fakat özellikle iletişim olanaklarının gelişmesi ve sermaye piyasalarındaki küreselleşme ile birlikte, çoğu ülke için sermaye akımları da ticaret akımları kadar önem taşımaya başlamıştır. Uluslararası ekonomik işlemlerin sonucunda genel olarak parasal bir ödeme söz konusu olmaktadır. Bu bağlamda; mal, hizmet veya teknoloji ihraç eden veya sermaye ithal eden bir ülkeye döviz girecektir. Tersi durumda, yani mal, hizmet veya teknoloji ithal eden veya sermaye ihraç eden bir ülkeden ise döviz çıkacaktır. Bununla birlikte, bilinmesi gerekir ki tüm ekonomik işlemler karşılığında bir ödeme yapılmayabilir. Buna örnek olarak, uluslararası şirketin şubeleri arası mal gönderimi veya en basitinden gıda yardımı gibi hibeler gösterilebilir. Ödemeler bilânçosu tanımı bağlamında, dış dünya ile yapılan ekonomik işlemler ister parasal bir ödeme gerektirsin, isterse gerektirmesin, ödemeler bilânçosuna kaydedilmelidir. Ödemeler bilânçosu tanımında yer alan “ülkede yerleşik olma” deyiminden normal olarak anlaşılan ekonomik faaliyetleri yürüten kişilerin söz konusu ülkede bulunuyor olması anlamı çıkmaktadır. Burada vurgulanması gereken nokta, yerleşik olma ile vatandaşlık arasında farkın bulunduğudur. Bir kimse ülkenin vatandaşı olmadığı halde, sürekli oturdukları veya işlerini yürüttükleri yerde yerleşmiş kabul edilebilir. Bu kavramın anlaşılması açısından örnek vermek gerekirse, Almanya’da uzun süreli bir Türk işçi bu ülkede yerleşmiş kabul edilir. Fakat, bu ülkede turist olarak bulunan kişiler ise o ülkeye yerleşik kabul edilmezler. O yüzden o ülkede yapılan harcamaları bir dış ekonomik işlem sayılacak ve ilgili ülkenin ödemeler bilânçosuna kaydedilecektir. Bununla birlikte, ülkede yerleşik olma durumunun istisnaları da mevcuttur. Bunlar, sürekli olarak görev yapan diplomatlar ve yabancı silahlı kuvvetler mensupları gibi kişiler olmaktadır. Bu kişilerin yaptıkları harcamalar aynen turist harcamaları gibi değerlendirilir. Şirketler bağlamında yerleşme durumuna bakarsak, şirketler tüzel kişilikleri gereği kurulduğu ülkede yerleşmiş sayılırlar. Ana merkez dışındaki her şube bulunduğu ülkede yerleşmiş olarak değerlendirilecektir. Buna istinaden, Türkiye’de kurulan bir yabancı şirketin, ödemeler bilânçosunda yerli şirketlerle aynı kefede olacağını bilinmesi önemlidir. Yani bu şirketlerin Türkiye’de yaptığı satışlar Türkiye açısından ithalat kabul edilmez, bu 10 şirketlerin yabancı ülkelere hatta ana merkez ülkesine yaptığı satışlar da Türkiye’nin ödemeler bilânçosuna kayıt edilecektir. b) Alacaklı ve Borçlu İşlemler Konumuzun başında belirttiğimiz gibi bir ülkenin dış dünya ile yaptığı her türlü ekonomik işlem ödemeler bilânçosuna kayıt edilmektedir. Fakat, tahmin edilebileceği gibi bir ülke açısından bu rakamlar çok yüksek olabilmektedir. Bu dağınıklığa karşın, tüm ödemeler sınıflandırma açısından ortak noktalara sahiptir. Öncelikle, bir işlem iki ayrı gruptan birine ait olmak zorundadır. Yani ya bir alacak hakkı, ya da bir borç doğuracaktır. Birinci gruptakiler “alacaklı işlemler” dir. Bu işlemler ödemeler bilânçosunun aktif kısmına kaydedilirler. Diğerleri ise “borçlu işlemler” olmaktadır. Bunlar da pasif kısımda yer alırlar. Genel olarak alacaklı işlemler ülkeye bir döviz girişi sağlamaktadırlar. Örneğin, mal ve hizmet ihracında bu durum geçeridir. Bazen ise alacaklı bir işlem yapıldığı halde ülkeye döviz yerine mal girmesi veya ülkede yerleşik birinin dışarıda bir alacak hakkı elde etmeleri gibi durumlar da söz konusu olabilmektedir. Borçlu işlemler ise genellikle ülkeden döviz çıkışı sonucunu doğurmaktadır. Buna örnek olarak ise mal ve hizmet ithali verilebilir. Sonuç olarak, ödemeler bilânçosu, alacaklı ve borçlu işlemlerin kaydedildiği genel bir hesap görünümünde olmaktadır. Ayrıca unutulmaması gereken bir nokta, dış ödemeler bilânçosunun tanımlamasında bir ölçüde karışıklık mevcut olmaktadır. Bunun nedeni şöyle açıklanabilir. Bazen ödemeler bilânçosu, farklı ülkelerde yerleşik kişiler arasında yapılması gerekmez. Örneğin, merkez bankasının piyasada yaptığı döviz satışları yine o ülkedeki kişilere veya mali kurumlara yönelik olmaktadır. Bu tür durumlar gösteriyor ki, ülkenin mali piyasalarına yatırılan yabancı para fonlarının her zaman yurtdışından giriş yaptığı doğru olmamaktadır. Kısaca, o ülkedeki tasarrufçular da dövizle yatırım yapmakta olabilirler. Türkiye’de yerleşik kişilerin bankalarda Döviz Mevduat Hesabı açtırabilmeleri buna bir örnektir. Bu tür yabancı para fonları da, aynen yurtdışından gelen sermaye gibi ödemeler bilânçosunda yer almalıdır. Diğer yandan, ilke olarak aynı grup içinde yer alan işlemlerden alacaklı ve borçlu nitelikte olanlar ödemeler bilânçosuna ayrı ayrı kayıt edilirler. Örneğin, mal ticaretinde hem ihraç, hem de ithal edilen malların gösterilmesi söz konusudur. Merkez bankasında ise rezervlerdeki net değişme gösterilir, yani giren çıkan dövizler ayrı ayrı belirtilmez. c) Uluslararası Ticari İşlemlerin “İkilik” Özelliği Her uluslararası ekonomik işlem, ilgili ülkelerden birine fiziki mal ve hizmetlerin devrini, diğerine de bunun karşılığı olan parasal kaynakları talep etme hakkı vermektedir. Örnek olarak, *mal ihracatı durumunda, ihracatçı ülke ödemenin yapılmasını, ithalatçı ülke de malın devrini isteme hakkına sahip olmaktadır. Aynı şekilde, yabancı tasarruf sahipleri ulusal sermaye piyasasında tahvil alınca, yabancı ülke bu menkul kıymetin mülkiyetini elde ederken, ev sahibi ülke de bunun karşılığı olan dövizleri elde eder. 11 Bu açıklamalar bağlamında, uluslararası ekonomik ve mali işlemlerin çoğunda böyle bir “ikilik” olduğunu görebilmekteyiz. Yani bir kayıt tekniği olarak, ödemeler bilânçosu “Çift Kayıtlı Muhasebe Sistemi”ne göre tutulmaktadır. Bu yöntemde ikilik özelliğine uygun olarak bir borçlu işlem, ilgili hesabın borçlu yanına kaydedildikten sonra, başka bir hesabın da alacaklı kısmına kaydedilir. Aynı şekilde bir alacaklı işlemde hesabın alacaklı kısmına kaydedildiğinde, başka bir hesabın da borçlu kısmında gösterilmiş olacaktır. Neticede, aynı işlemin iki ayrı hesabın ters yanlarına kaydedilmesi gerçekleşmektedir. Bu durum bu işlemlerin denkleştirilmesi sonucunu doğurmaktadır. Özet olarak belirtmek gerekirse, çift kayıtlı muhasebe tekniğinin bir özelliği olarak ödemeler bilânçosunun alacaklı kısmın toplamı borçlu kısmın toplamına eşit çıkmalıdır. Bunun anlamı ödemeler bilânçosunun muhasebe kayıtları bağlamında her zaman denk olması demektir. Ancak bu, ekonomik anlamda dış dengenin sağlanmış olduğu anlamına gelmeyecektir. Ekonomik anlamda ödemeler dengesi açığı veya fazlasının hesaplanabilmesi için, bazı teknik işlemler yapılmalıdır. d) Otonom ve Denkleştirici İşlemler Ödemeler bilânçosunun temel hesap grupları şu şekilde özetlenebilir: Cari İşlemler Dengesi [(ihracat + hizmet gelirleri + diğer gelirler) – (ithalat – hizmet giderleri – diğer giderler)] Sermaye hesabı (göçmen transferleri + üretilmeyen ve finansal olmayan varlıklar) Finans Hesabı (doğrudan yatırımlar + portföy yatırımları + diğer yatırımlar) Rezerv Varlıklar (Resmi döviz rezervlerindeki artış ya da azalışlar ve IMF’ye yapılan ödemeler ya da IMF’den alınan krediler) Cari işlemlere mal ve hizmet akımlarıyla ilgili işlemler kaydedilir. Finans hesabına da sınır ötesi sermaye işlemleri kaydedilir. Resmi rezervler hesabı ise merkez bankasının piyasaya müdahalede bulunarak yaptığı döviz alım ve satımları sonucu ülkenin resmi uluslararası rezervlerindeki net değişmeyi göstermektedir. Ayrıca İstatistik Farklar diye bilinen tek kalemlik bir hesapta yer almaktadır. Bu açıklamalar çerçevesinde cari işlemler ve sermaye/finans hesabı kaydedilen işlemler otonom niteliktedir. Çünkü bunların yapılış nedenleri ödemeler bilânçosu dengesini sağlamak değildir. Aksine ekonomik hayatın normal işleyişine göre yapılan işlemlerdir. Ödemeler bilânçosunda ekonomik anlamda bir açık veya fazla ortaya çıkaran işlemler bunlar olmaktadır. Bu açıdan bu işlemlere “otonom işlemler” denilmektedir. Bazı kaynaklarda “dengesizlik doğuran işlemler” adı verilmektedir. Diğer taraftan, resmi rezerv değişmeleri “denkleştirici işlemleri” oluşturmaktadır. Merkez Bankasının bu tür işlemler yapması dış dünya ile yürütülen mal, hizmet ve sermaye/finans akımlarının sonucuna bağlı olmaktadır. Eğer bir dengesizlik söz konusuysa ve sabit kur sistemi izleniyorsa doğal olarak Merkez Bankasının müdahalelerine gerek duyulmaktadır. Bu durumda Merkez Bankasının müdahaleleri resmi döviz rezervlerinde net bir artış veya azalış şeklinde sonuçlar doğurmaktadır. Esnek kur sisteminde ise merkez bankası kurlara müdahale amaçlı döviz alım satımında bulunmaz. Bir diğer dengesizlik durumu mal ve sermaye biçimindeki otonom işlemlerin neticesinde piyasada döviz talebi döviz arzını aşması biçiminde ortaya çıkabilir. Bu durumda ise kurlar yükselmeye başlayacaktır. Sabit kur sistemi 12 uyguladığı durumlarda Merkez Bankası kurların bu yükselmesini önlemek amacıyla resmi döviz rezervlerini kullanma yoluna gidecektir. Sonuç olarak Merkez Bankası kurlarda yükselmeyi durdurmak için piyasada döviz satışı yapacak ve döviz rezervlerini azaltmış olacaktır. Esnek kur sisteminde ise merkez bankası kurlara müdahale amaçlı döviz alım satımında bulunmayacaktır ve kurlar piyasa koşullarının gerektirdiği düzeyde kalacaktır. Diğer yandan yine sabit kur sistemi geçerli iken döviz arzının döviz talebini aştığı durumda ise, merkez bankası bu sefer döviz fazlasını satın alarak ülkenin resmi rezervlerini arttırmış olacaktır. Aynı şekilde Esnek kur sisteminde ise merkez bankası kurlara müdahale amaçlı döviz alım satımında bu durumda da bulunmayacaktır ve kurlar piyasa koşullarının gerektirdiği düzeyde olacaktır. Ülkenin resmi rezerv bulundurması ve iç ve dış piyasa değişikliklerine göre bu rezervlerin yönetimini gerçekleştirmesi Merkez Bankasının normal görevleri arasında sayılmaktadır. Bir ülkenin uluslararası rezervleri genellikle döviz, altın, SDR veya IMF net rezerv pozisyonu şeklinde olmaktadır. Altın ve öteki döviz dışı rezervlerin piyasaya müdahale amacıyla kullanılması için öncelikle döviz dönüştürülmeleri gerekmektedir. Özet olarak ifade etmek gerekirse, Merkez Bankası müdahaleleri, piyasada bağımsız olarak yürütülen otonom işlemlerin doğurduğu dengesizlikleri gidermek için yapılmaktadır. Bu nedenle, bu tür döviz işlemlerine denkleştirici ve “dengesizlik giderici” işlemler denilmektedir. Ödemeler bilânçosunda dönem boyunca yapılan tüm müdahaleler teker teker gösterilmez, bunun yerine hepsinin net sonucu olarak resmi rezervlerde bir artış veya azalış olarak gösterilir. Ödemeler bilânçosu hesaplarında bazen işlemlerin nitelik farklarını göstermek için otonom ve denkleştirici işlemler arasına bir çizgi çekildiği varsayılmaktadır. Otonom işlemler bu çizginin üst kısmında, Denkleştirici işlemler ise bu çizginin altına kaydedildiği tasavvur edilir. Bu nedenle literatürde otonom işlemler için “çizgi üstü” işlemleri, denkleştirici olanlar için ise “çizgi altı” işlemleri deyimleri de kullanılmaktadır. Ödemeler dengesi işlemlerinin bu şekilde ayrılması dış açıkların ve dış fazlaların belirlenmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Çünkü bir dengesizlik doğuran işlemler otonom işlemlerdir. Denkleştirici olanlar ise bu dengesizliklere bağlı olarak Merkez Bankasının gerçekleştiği dış rezervleri doğrudan etkilemektedir. ÖDEMELER BİLÂNÇOSUNUN ANA HESAP KALEMLERİ A) Cari İşlemler Hesabı Geleneksel olarak ödemeler bilânçosu içinde en fazla önem verilen bölüm cari işlemler hesabı olmaktadır. Ülkenin ihraç ve ithal ettiği mallar ve hizmetler bu hesaba kaydedilmektedir. Cari işlemler kendi içinde aşağıdaki alt bölüme ayrılırlar. Mal Dengesi Mal ve Hizmet Dengesi Mal, Hizmet ve Gelir Dengesi Tek Yanlı (karşılıksız) Transferler a) Mal Dengesi 13 Mal Ticareti yerine bazen “görünür ticaret” deyimi de kullanılmaktadır. Mal ithalatı ve ihracatı çoğu ülkelerin uluslararası ekonomik işlemlerinde büyük yer tutmaktadır (genellikle %60 - %70 arası). Mal Ticareti reel ekonomideki gelişmelerin somut bir göstergesi olmaktadır. Çünkü ülke ekonomisinde üretim, teknoloji, verimlilik gibi alanlarda gerçekleşen gelişmeler mal ticaretindeki değişmeleri meydana getiren temel faktörlerdir. Mal ihracatı ülkeye döviz kazandıran başlıca işlemlerden biridir. Kayıt tekniği açısından alacaklı bir işlem olarak aktif kısma kaydedilmektedir. Bunun tersine, mal ithalatı ise yabancılar için alacak hakkı doğurması nedeniyle borçlu bir işlem olarak kaydedilmektedir. Toplam mal ithalatı ile toplam mal ihracatı arasındaki farka “dış ticaret bilânçosu” adı verilmektedir. Bu kavram ilk okuduğunuzda yaşayacağınız gibi asıl konumuz olan dış ödemeler bilançosu terimi ile karıştırılabilmektedir. İkisi arasındaki farka gelecek olursa, ödemeler bilançosu tüm uluslararası gelir ve giderleri gösterirken, dış ticaret dengesi ise yalnızca mal ithal ve ihracını kapsamaktadır. Mallar dengesi hesabı, genellikle cari hesabın en büyük kategorisidir. Mallar genel ticareti, ticari altını (nonmonetary gold) ve Ödemeler Dengesi V. El Kitabı uygulanmasından bu yana işlem gören mallar (goods for processing), onarım gören mallar (repairs on goods) ve taşıtlar için limanlarda sağlanan malları (goods procured in ports by carriers) kapsar. Dış ticaret akımları 1- Özel ticaret sistemi, 2- Genel ticaret sistemi çerçevesinde belirlenmektedir. Ülkelerin yasal düzenlemelerine bağlı olarak uygulamada değişim gösterebilmektedir. Özel ticaret sistemi; gümrüklerden giriş çıkış yapan malları kapsamaktadır. Genel ticaret sistemi; milli sınırlara giren ya da sınırlardan çıkan mallar kavramına dayanmaktadır. b) Hizmetler Dengesi Ülkenin hizmet ithali ve ihracından kaynaklanan ödeme akımları cari işlemler bilançosunun hizmetler bölümünde yer almaktadır. Hizmet ithal ve ihracına “görünmez ticaret” (invisible trade) de denilmektedir. Uluslararası hizmetler kapsamındaki işlemlerin başlıcaları şunlardır: Dış Turizm; Yabancı turistlerin ülkede yaptıkları harcamalar burada belirtilir. Yabancı turistler gezi, otel, yiyecek, müze ziyaretleri, hediyelik eşya gibi hizmetleri karşılamak için dövizle ödemede bulunurlar. Bu kaynaktan gelen gelirler, mal ihracatına benzer yapıdadır. O nedenle benzetme açısından turizm için “bacasız fabrika” deyimi kullanılabilmektedir. Tabii ki tersi durumunda, yani ülke vatandaşlarının başka ülkelere yaptıkları gezilerde harcamaları ise mal ithalatı gibi değerlendirilecektir. Bu bağlamda bu işlemlerde borçlu işlemleri olarak bilançoda yer alacaktır. Uluslararası Taşımacılık; Kara, deniz ve havayolu araçlarıyla yabancı ülkelere yapılan yolcu ve yük taşımacılığından elde edilen dövizler veya aynı şekilde yabancılara bu bağlamda yapılan döviz ödemeleri bu grupta yer almaktadır. Uluslararası Bankacılık ve Sigortacılık; Ulusal banka ve sigorta şirketlerinin uluslararası faaliyetler yaparak kazandığı dövizler veya bu hizmetler için yabancı kuruluşlara yapılan ödemeler bu kapsamda olmaktadır. Hizmet dengesini özetle, ulaştırma (navlun dahil), turizm gelir ve giderleri, haberleşme hizmetleri, inşaat hizmetleri, sigorta hizmetleri, mali hizmetler, bilgisayar ve bilgi hizmetleri, patent ve lisans komisyonları, ticari ve 14 ticaret bağlantılı diğer hizmetler, finansal kiralama hizmetleri, çeşitli teknik hizmetler, kişisel, kültürel ve eğitsel hizmetler ile resmi (hükümet) hizmetleri oluşturur. Lisans Bedelleri, Kiralar, Komisyonlar; Yurtdışındaki çeşitli şirket ve kuruluşlara sağlanan özel hizmetler karşılığında yapılan ödemeler burada belirtilir. Bunlara örnek olarak, leasing bedelleri, danışmanlık ve mühendislik ücretleri, yabancı film kiraları, uydu kiraları, telefon hizmetleri gösterilebilir. Bunlara benzer başka uluslararası hizmet işlemlerine rastlanabilmektedir. Toplam uluslararası hizmet gelir ve gideri arasında farka “hizmetler bilânçosu” (görünmez işlemler bilânçosu) denilmektedir. Bazen ayrıca mal ve hizmet işlemleri bir arada ele alınmakta ve ikisini birden kapsayan “mal ve hizmetler bilânçosu” terimi kullanılır c) Gelirler Dengesi Yabancı Sermaye Yatırımlarının Kazançları; Yabancı sermaye şirketlerinin faaliyetlerinden kazanıp yurtdışına transfer ettikleri kârlar, ayrıca ülkedeki uzun ve kısa süreli mali sermaye yatırım gelirlerinin dışarıya gönderilmesi ve dış borç faizleri bu grupta yer almaktadır. Doğrudan yatırım, portföy yatırımları ve diğer yatırımlardan elde edilen gelir ve ödenen tutarları içermektedir. Bu kalem doğrudan yatırımlar ile ilgili olarak hisse gelirleri, kar payları, sermayeye katılan kazançlar ile şirketler arası diğer yatırımlardan doğan gelir ve giderleri içermektedir. Portföy yatırımlarında da hisse senetlerinden elde edilen gelirler (kar), tahvil ve benzeri borç enstrümanları ile ilgili gelir ve giderleri (faiz) kapsamaktadır. Diğer yatırımlarda ise diğer borçlanma ile ilgili gelir ve giderler (faiz) kaydedilmektedir. Burada önemli nokta, uluslararası dolaysız yatırımların ve portfolyo yatırımlarının burada yer almasıdır. Fakat, bu yatırımların gelirleri ise (kâr, faiz veya temettü) sermaye faktöründe yararlanma bedeli olarak kabul edilir ve cari işlemler bilânçosunda yer alırlar. d) Cari Transferler Bir ülkeye mal, hizmet ya da para girişi gerçekleştiğinde, bu girişler karşılığında kaynak transferi yapılmıyorsa, işlemler cari transferler (karşılıksız transferler) başlığı altında gösterilir. İşlemler sektörlere göre gösterilmektedir; i- Merkezi Hükümet (hibe, vb.) ii- Diğer Sektörler Ülkeler arasında bağış ve hibe şeklinde yapılan işlemler bu gruba girmektedir. Karşılığında hiçbir ödeme yapılmadığı için, bu tür işlemlere tek taraflı (karşılıksız) denilmektedir. Bağışın niteliğine göre resmi ve özel transferler mümkün olabilmektedir. Hükümetlerin hibe şeklindeki parasal yardımları resmi tek taraflı transfer grubuna girmektedir. Aynı şekilde, özel kişi veya işletmelerin yabancı ülkelerdeki kişi ve kuruluşlara yaptığı bağışlar veya hediyeler de özel tek yanlı transfer işlemleri olarak kabul edilmektedir. Yapılan bir karşılıksız transfer, bağışı yapan ülke açısından borç işlemi niteliğinde olmaktadır. Muhasebe kaydını denkleştirmek için başka gruplardaki bir hesaba aynı miktar bir alacak kaydı düşülecektir. Cari işlemlerin alacaklı ve borçlu kısımları toplamı arasındaki farka “cari işlemler bilânçosu” (current transactions balance) adı verilmektedir. İki taraf toplamı birbirine eşit çıkarsa bu durum cari işlemler bilançosunun dengede 15 olması demektir. Alacaklı kısım toplamının borçlu kısımdan büyük olması cari işlemler bilânçosunun fazla vermesini, tersi yani borçlu kesim toplamının alacaklı kısımdan büyük olması ise cari işlemler açığını ifade etmektedir. Cari işlemleri, alt bilançoları olan mal ve hizmetler bilançosu ve tek-yanlı transferlerin toplamına eşit olmaktadır. B) Sermaye Hesabı Ödemeler dengesinin diğer önemli bir bölümü de sermaye ve finans hareketleridir. Özel ve kamu kuruluşlarının yurtdışında yerleşikler ile gerçekleştirdiği kısa ve uzun vadeli sermaye akımları bu hesapta incelenmektedir. Söz konusu veriler bankacılık sisteminden alınmakta olup, vade ve sektörel bazda ayrım yapılmaktadır. Doğrudan yatırımlar yurtdışına ve yurtiçine yapılan yatırımlar olarak; portföy ile kısa vadeli sermaye hareketleri varlık ve yükümlülük olarak sınıflandırılırken uzun vadeli sermaye hareketleri kullanım ve geri ödeme olarak takip edilmektedir. V. El kitabı çerçevesinde sermaye hareketleri sınıflandırılmasında yer alan sektörler ve diğer alt ayrımlar da var olan sistemden elde edilebilmektedir. Ödemeler dengesi istatistiklerindeki kayıt işlemleri aşağıdaki tabloda özetlenmiştir: ; CARİ İŞLEMLER SERMAYE/FİNANS İŞLEMLERİ Reel Kaynak Yükümlülük Varlık Alacak (+) kayıtlar Mal ve hizmet ihracını Artış Azalış Borç (-) kayıtlar Mal ve hizmet ithalini Azalış Artış Karşılıksız yapılan Sermaye transferlerinin gösterildiği hesaplardır. Borcun bağışlanması, göçmen transferleri gibi. Üretilmeyen, finansal olmayan varlıkların kaydının yapıldığı hesaplardır. Kara parçası gibi üretilmeyen varlıkların alım/satımı ile patent yayımlama hakkı gibi soyut varlıklara ait işlemler sonucu ortaya çıkan akımların görülmektedir. C) Finans Hesabı Özel ve kamu kurum veya kuruluşların dış alemle kurulan ilişkiler sonucu ortaya çıkan kısa ve uzun vadeli uluslararası sermaye akımlarının gösterildiği hesaplardır. Uluslararası ekonomik işlemlerin sermaye ithal ve ihracı oluşturur. Sermaye hareketleri temel olarak, bir ülkenin dış finansal varlıkları ve yükümlülüklerindeki değişmeler ve bu değişmelerin karşılıklı kayıtlarını içermektedir . Sermaye hareketleri temel olarak; a) Fonksiyonlarına göre; i) Doğrudan yatırımlar ii) Portföy yatırımları iii) Diğer yatırımlar iv) Rezerv varlıklar b ) Sektörlerine göre; Portföy ve diğer yatırımlar kaleminde, borçluya göre; i) Parasal yetkili (Merkez Bankası) ii) Merkezi Hükümet (Hükümet ve ona bağlı teşkilatlar, mahalli idareler vb.) 16 iii) Bankalar (Kamu ve özel bankalar) iv) Diğer sektörler (Kamu ve özel kuruluşlar) c) Vadelerine göre; Diğer yatırımlar kaleminde; i) Kısa vadeli (vadesi 1 yıla kadar olanlar) ii) Uzun vadeli (vadesi 1 yıldan uzun olanlar) sınıflandırılmaktadır. a) Doğrudan yatırımlar Doğrudan yatırım; bir ülkenin doğrudan diğer bir ülkeye yaptığı yatırımdır. Bu tür yatırımlar ülkelerin sermaye stokuna ilavelerdir. Doğrudan yatırım kalemi, doğrudan yatırım için, sermaye ihraç ve doğrudan yatırım için sermaye getirilen ülke olarak ayrıma tabii tutulmaktadır. Bu ayrımlar Sermaye, Karın Sermayeye Katılımı, Diğer Sermaye olarak sınıflandırılmaktadır. Burada, - Sermaye: Doğrudan yatırımcının ana merkezinin bulunduğu ülke dışındaki ülkelerde yeni bir şirket kurulması, mevcut şirketlere iştirak edilmesi için getirdiği sermayeyi, - Karın Sermayeye Katılımı: Doğrudan yatırımlardan elde edilen kazançların dağıtılmaksızın sermayeye ilave edilmesini, - Diğer Yatırımlar: Ana şirket ile yatırım yapılan şirket arasındaki borçlanmadan doğan yatırımları ifade etmektedir. b) Portföy yatırımları Menkul değerlere yapılan yatırımlar (plasmanlar) olarak tanımlanan portföy yatırımları, genellikle hükümet tahvilleri ya da özel kuruluşların bono ve tahvilleri ile hisse senedi satın alınması şeklinde gerçekleşir. Ayrıca, son yıllardaki para piyasası araçları ile finansal türevler araçları işlemleri de bu hesaplarda izlenmektedir.. Portföy yatırımlarının azalıp artmasında dış alemdeki ve yurtiçindeki faiz oranları ile birlikte ülkelerdeki politikalar etkili olmaktadır. Portföy yatırımcıları öncelikle kendi parasal kaynaklarının güvenli ve garantili bir karşılığının olmasını isterler. Doğrudan yatırım ile portföy yatırımları arasında bazı önemli farklılıklar vardır. En önemli fark, yabancı ülkede yapılan yatırımın yönetimi ve denetimi konusudur. Doğrudan yabancı sermaye yatırımı durumunda, şirket yönetimi ve denetiminde etkili olunmaktadır. Oysa, portföy yatırımlarında yerleşik şirket üzerinde yönetim hakkı veya denetim söz konusu değildir; bu yolla yerleşik şirket uluslararası piyasalardan kaynak sağlamış olur. İkinci önemli fark, doğrudan yatırımlarda yatırımcının yatırım sermayesinin yanı sıra üretim teknolojisi ve işletmecilik bilgisini de beraberinde getirmesi, portföy yatırımlarında ise yabancı yatırımcının sermayeden başka bir katkıda bulunmamasıdır. Portföy yatırımları kalemi varlık ve yükümlülük ana başlıkları altında; 17 -Hisse Senetleri -Borç Senetleri -Tahvil ve senetler -Para piyasası araçları -Finansal türevler ayrımında ve sektörel dağılımı da içerecek şekilde sınıflandırılmaktadır. Hisse Senetleri: Banka ve diğer kuruluşlarca ihraç edilen yabancı hisse senetlerine yapılan yatırımlardır. Borç senetleri: i) Tahvil ve senetler: Yatırımcıya koşulsuz olarak sabit bir getiri sağlayan tahvil, kuponsuz tahvil gibi 1 yıldan uzun vadeli menkul kıymet araçlarıdır. ii) Para piyasası araçları: Vadeleri 1 yıl veya daha az olan ve yatırımcıya koşulsuz olarak belirli bir tarihte sabit bir getiriyi sağlayan hazine bonolan gibi menkul kıymetlerdir. iii) Finansal türevler: Sahibine ileri bir tarihte getiri sağlayan faiz veya para swapları, futures, options gibi ikincil piyasa araçlarıdır. c) Diğer yatırımlar Doğrudan yatırım, portföy yatırımları ve rezerv dışında kalan diğer tüm sermaye hareketleri bu bölümde yer almaktadır. Portföy yatırımlarında olduğu gibi, varlık ve yükümlülük ayrımında, türlerine ve sektörüne göre alt ayrımlar bulunmaktadır. -Ticari krediler -Krediler -Efektif mevcutları ve mevduat hesapları -Diğer varlık ve yükümlülükler Ticari krediler: Mal ve hizmet ticaretinin finansmanı amacıyla satıcıdan sağlanan kredilerdir. Krediler: Borçlu ve alacaklı arasında bir kredi anlaşmasına göre sağlanan borçlanma çeşididir. IMF kredilerinden kullanım, IMF'ye üye ülkelerin, ödemelerin, ödemeler dengesi sorunu ile karşılaşmaları halinde IMF’den sağladıkları kredileri içermektedir. Bu krediler, IMF tarafından belirlenen bir dizi önlemlerin alınması kaydıyla üye ülkelere kullandırılır. Efektif mevcutları ve mevduat hesapları: Efektif mevcutları yerleşiklerin elinde tuttukları yabancı hükümetler tarafından tedavüle sunulan efektifler ve madeni paraları oluştururken, mevduat hesabı yabancı para üzerinden tutulan mevduat hesaplarını içerir. Diğer varlık ve yükümlülükler: Yukarıda sınıflanan finansal varlık ve yükümlülükler dışında kalan tüm varlık ve yükümlülükler bu kalemin içerisinde gösterilmektedir. Türkiye’de Doğrudan yatırımlar yurtdışına sermaye ihracı dolayısıyla ödenen dövizler ile yabancı sermaye girişi nedeniyle yurda gelen bedeller bankalardan temin edilen veriler ışığında, ödemeler dengesi tablosunda net olarak takip edilmektedir. Yabancı sermaye girişleri ile yabancı sermaye olarak gelen dövizlerle açılan döviz tevdiat hesaplarından alışı yapılan tutarlar, mevzuat doğrultusunda yabancı sermaye izin belge numarasının bildirilme 18 gerekliliğinden dolayı, bankalarca saptanmaktadır. Türk lirası karşılığı alışı yapılan bu tür dövizlere ait Döviz Alım Belgeleri de (DAB) ayrıca alınarak detay bilgilere erişilmektedir. Öte yandan, yabancı ortaklı şirketlerin şirketlerarası kısa ve uzun vadeli borçlanmaları ödemeler dengesi sınıflandırmasında doğrudan yatırımlar kalemine dahil edilmesi gerekirken özellikle uzun vadeli kredilerin Hazine Müsteşarlığı nezdindeki dış borç kütüğüne kaydedilme zorunluluğu nedeniyle ödemeler dengesi tablosunda da orta-uzun vadeli sermaye hareketleri içerisinde yer almaktadır. Yabancı sermaye girişlerinin ülke ve sektör bazında ayrımları DAB'lar çerçevesinde oluşturulmaktadır. Portföy Yatırımları ise Bu kalem yurtiçinde yerleşik kişilerin yurtdışında ve yurtdışında yerleşiklerin yurtiçinde alım satımlarını yaptıkları menkul kıymetler ile yurtdışından tahvil ihracı yolu ile sağlanan borçlanmaları ve geri ödemelerini içermektedir. Yurtiçindeki bankaların kendi portföyleri için ve yurtiçinde yerleşik kişilerin bireysel olarak yurtdışından yaptıkları menkul alım ve satımlarına ilişkin veriler ile yurtdışında yerleşik kişilerin yurtiçinde yaptıkları hisse senedi ve tahvil alım ve satımlarına ilişkin veriler, istatistik kodların yanı sıra bankalardan ilgili DAB ve Döviz Satım Belgesi (DSB) ile temin edilmektedir. Portföy yatırımlarının ülke bazında ayrımı ise yine DAB ve DSB'ler çerçevesinde oluşturulmaktadır. Türkiye’de Uzun Vadeli Sermaye Hareketleri; Kredi Kullanımları, Geri Ödemeler ve Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesapları (KMDTH)’ından oluşur. Kredi Kullanımları; Bankalar ve Merkez Bankası’nın doğrudan yurtdışından sağladıkları nakit döviz kredileri, kuruluşların yurtdışından sağladıkları ve bankaların aracılık ettikleri veya geri ödemesine garanti verdikleri nakit döviz kredileri ile ithalatın finansmanı amacıyla sağlanan uzun vadeli ticari kredilerinden oluşmaktadır. Söz konusu krediler bankacılık sisteminden alınan bilgiler çerçevesinde sektörel bazda borçlu, alacaklı ve kredi türüne göre sınıflandırılmaktadır. Ayrıca, finansal kiralama yoluyla ithal edilen mallara ilişkin borçlanmalar da DİE'den alınan verilere göre kredi kullanımlarına dahil edilmektedir. Geri Ödemeler; Yurtdışından sağlanan uzun vadeli döviz kredilerine ait geri ödemeler de yine bankacılık sisteminden sektörel bazda borçlu, alacaklı ve kredi türüne göre temin edilmektedir. Kredi kullanım ve geri ödeme bilgileri ile borçlu ve alacaklı bazında yurtdışına olan net borçluluk ve alacaklılık da takip edilebilmektedir. Kredi Mektuplu Döviz Tevdiat Hesapları (KMDTH) ise, yurtdışında çalışan kişilerin, Merkez Bankası nezdinde açtırdıkları uzun vadeli mevduat hesapları bu kalem içerisinde izlenmekte olup verilerde Merkez Bankası kayıtları esas alınmaktadır. Süper Döviz Hesapları da bu kalem içerisinde yer almaktadır. Kısa Vadeli Sermaye Hareketleri ise Varlıklar ve yükümlülükler olarak başlıklandırılır. a- Varlıklar: i- Bankaların döviz mevcutları: Bankalarca yurtdışı muhabirleri nezdinde tutulan cari ve depo hesaplarından oluşmaktadır. Bankaların döviz üzerinden yaptıkları her türlü işlem, bankaların döviz mevcutlarına yansımaktadır. ii- Verilen döviz kredileri: Bankalar ve Merkez Bankası tarafından yurtdışına verilen döviz kredilerinden oluşmaktadır. b- Yükümlülükler: Yurtdışında yerleşik kişilerce açılan döviz tevdiat hesapları (kısa vadeli KMDTH'lar dahil) ve yurtdışı bankaların depo hesaplarını içeren Mevduat kalemi ile banka ve kuruluşların yurtdışından sağladıkları kısa 19 vadeli döviz kredileri ve dış ticaretin finansmanı amacıyla sağlanan kısa vadeli ticari kredileri kapsayan Kredi kaleminden oluşmaktadır. D) Net Hata ve Noksan Ödemeler Dengesi’nin önemli bir verisidir. Net Hata ve Noksan, Merkez Bankası’nın uluslararası rezervler ile ilgili verilerine yansımış; ancak, ödemeler dengesinin cari işlemler ve sermaye hareketleri kalemleri ile açıklanamayan döviz giriş ve çıkışlarını temsil eder. Zaman zaman, Türk ihracatçısının gelirlerinin Türkiye’ye geç girmesinden veya Türkiye’nin döviz cinsinden bir harcamasının olması gerekenden farklı bir tarihte muhasebeleşmesinden kaynaklanan muhasebe tutarsızlıkları da, Net Hata ve Noksan kalemine yansır. Genel olarak, Net Hata ve Noksan kalemindeki pozitif değerler Türkiye’ye girdiği bilinen, ancak hangi kalemler aracılığı ile girdiği bilinmeyen döviz girişini, Net Hata ve Noksan kalemindeki negatif değerler ise, Türkiye’den çıktığı bilinen, ancak hangi kalemler aracılığı ile çıktığı bilinmeyen döviz çıkışını gösterir. E) Resmi Rezervler Hesabı Türkiye'nin rezervleri, parasal altın, döviz rezervleri, özel çekme hakları (SDRs), Fon Nezdindeki Rezervler, IMF'den kredi kullanımları ile Merkez Bankası döviz varlıkları ve diğer alacak haklarından oluşmaktadır. Özel Çekme Hakları ve Fon Nezdindeki Rezervler, IMF'den kredi kullanımları IMF alt kaleminde; parasal altın ve depo hesapları ile portföy hesapları şeklinde tutulan döviz varlıkları ve diğer alacak hakları ise Resmi Rezervler kaleminde yer almaktadır. Parasal altın ve döviz varlıklarına ilişkin veriler Merkez Bankası kayıtlarından alınmaktadır Rezerv varlıklar, ülkenin parasal yetkilisi tarafından ülke ödemelerinin kontrolü ve ödemelerde ortaya çıkan dengesizliklerin dolaylı olarak döviz kurlarına müdahale yolu ile düzenlenmesine yönelik olarak kullanıma hazır olan dış varlıklardır. Rezerv tanımı, merkezi otoritenin doğrudan ve etkili kontrol kavramını içermektedir. Aynca, yurtdışından borçlanmada teminat, güven sağlayıcı unsur; yurtiçinde ise bazı gereksinmelerde yeterlilik ölçüsü olması da rezerv tutulmasına neden olmaktadır. -Parasal Altın Rezervleri -Özel Çekme Hakkı (SDR's) -Fon Nezdindeki Rezerv Pozisyonu -Döviz Rezervleri -Diğer Alacak Hakları başlıklarında sınıflandırılmaktadır . Parasal Altın Rezervleri: Ülkenin parasal yetkilisinin elinde tuttuğu parasal altın rezervleri, rezerv varlıkları içerisinde yer almaktadır. Parasal altın, ülkenin para otoritesi ile diğer ülke para otoriteleri veya uluslararası para kuruluşları arasında olan işlemlerle elde edilir. Özel Çekme Hakları (SDR's): IMF tarafından yaratılan ve üye ülkelerin kotaları çerçevesinde üye ülkelere rezerv sağlamak amacıyla tahsis edilen bir uluslararası rezerv şeklidir. 20 Fon Nezdindeki Rezerv Pozisyonu: Üye ülkelerin IMF'deki rezerv pozisyonları, üye ülkelerin kredi dilimlerinden satın alışlarının toplamı olup, üye ülkeye her an ödenebilen tutarlardır. Fon'dan satın alınan tutarlar, döviz rezervlerinde artış, rezerv pozisyonunda azalışı göstermektedir. Döviz Rezervleri: Döviz rezervleri, parasal otoritenin elinde tuttuğu dış ödemelerde kullanılabilecek yabancı paralar, yurtdışında geçerli çek, poliçe, senet, hazine bonosu gibi ödeme araçlarından oluşmaktadır. Diğer Alacak Hakları: Rezerv varlıkları içerisinde yukarıda sınıflananlar dışında kalan diğer rezerv varlıklarıdır. Örneğin, bankaların elinde tuttuğu rezerv varlıkların parasal yetkilinin kontrolüne girmesi durumunda bu başlıkta kaydedilir. DIŞ AÇIKLARA KARŞI İZLENEBİLECEK POLİTİKALAR Ödemeler bilânçosu dengesizlikleri ile uygulanan döviz kuru politikası birbiriyle yakın ilişkiye sahiptir. Serbest dalganan kur sisteminde, döviz arz ve talebi arasındaki denge, kur değişmeleri ile kendiliğinden sağlanmaktadır. Bu sistemde resmi rezervlere gerek duyulmamaktadır. Sabit kur sistemlerinde ise kur değişmelerine izin verilmediği için dış dengesizlikler oluşmakta ve bu da rezerv değişmelerini (merkez bankası müdahaleleri)zorunlu hale getirmektedir. Bu genel açıklamalar doğru olmakla birlikte, bazı düzeltmelere ihtiyaç vardır. Temel neden, ödemeler bilânçosu ile döviz piyasasının tam olarak birbiriyle uyumlu olmamasıgerçeğidir. Mesela ülkenin dış ekonomik ilişkileri arasında yer alan bir grup işlem, bir döviz giriş ve çıkışı ile ilgili olmamasına rağmen ödemeler bilânçosuna kaydedilirler. Takas, kliring, hediyelik eşya alışverişi gibi. Neticesinde ülkenin döviz piyasası gerçekte dengede olsa bile, böyle durumlara bağlı olarak dengesiz görülebilmektedir. Ayrıca dış dengesizliğin kur değişmeleriyle tam olarak giderilebilmesi olanağını sınırlayan bazı nedenler mevcuttur. Bu durum da kısa ve uzun dönem farklılığıyla ilgilidir. Kur değişmeleri yalnızca yeterli bir uzun dönemde arz ve talep değişmelerini uyararak dış dengesizliği giderebilecek etki doğurabilir. Fakat, daha kısa dönemlerde bu mümkün olmamaktadır. Döviz arz ve talebinin kurlara karşı esnekliğinin düşük olduğu bu durumlarda varolan bir dengesizlik uzun süre ortadan kalkmayabilir. Görüldüğü gibi sadece kur değişmeleriyle dış dengenin sağlanması bağlamında bazıkavramsal sorunlar mevcuttur. Ayrıca uygulama açısından da sorunlar vardır. Çünkü,hemen hemen hiçbir ülkede tümüyle serbest piyasanın işleyişine bırakılan bir kur sistemi bulunmamaktadır. Bazı ülkeler sabit kur sistemi uygulamaktadır. Bu ülkeler ulusal paralarını ya bir başka ülkenin parasına ya da bir para sepetine bağlamışlardır. Bazı ülkelerde ise, kurlar görüntüde piyasa işleyişine bırakılmış olsa bile, merkez bankası müdahaleleri ile kurlarda istikrar sağlanmaya çalışılır (yönetimli dalgalanma sistemi). Bu tarz istikrarlı kur uygulamaları, bir çeşit sabit kur uygulaması gibidir ve bu sistemlerde de dış dengenin sağlanması ekonomi politikasının temel hedeflerinden biri olmaktadır. Ödemeler bilânçosunda meydana gelen açıklara karşı ülkelerin izleyebilecekleri yollar, bu açıkları finanse etmek, baskı altına almak veyahut tedavi edici önlemler olarak özetlenebilir. Açıkların finanse edilmesi için resmi döviz rezervleri kullanılmaktadır. Böyle bir yol ile açıkların düzeltilmesi demek önlem almaya gerek duyulmaması anlamına gelmektedir. 21 Fakat ülke kaynakları sınırsız değildir. Varolan dış rezervler ne kadar büyük olursa olsun, eninde sonunda tükenecektir. Diğer yandan dış borçlanmaların da bir sınırı vardır. Bu açıdan bakıldığında uzun süreli açıkların finanse edilmesi yerine, tedavi edilmesi gereklidir. Resmi döviz rezervlerinin kullanıldığı ekonomiler doğal olarak sabit kur rejimlerini ifade etmektedir. Serbest değişken kur sistemlerinde ise, döviz kurları arz ve talep gelişmelerine tepkilerini gösterme olanağına sahiptir. Bu şekilde dengesizlikler kendiliğinden kur değişmeleri ile sağlanmaktadır. Dış açıkların varolduğu ekonomilerde izlenebilecek bir diğer yöntem, dış ticaret ve kambiyo politikası araçlarının hareket geçirilmesidir. Özetle, hükümetler gümrük vergileri, kotalar ve yasaklamalarla ithalatı kısıtlamaya çalışırken, kambiyo denetimi ile de ülkeden döviz ve sermaye çıkışını kısıtlayabilirler. Bu önlemler dış açıkları yalnızca baskı altına almak demektir, gerçekte ise açıklar giderilmiş olmamaktadır. Dış ödeme açıkları “potansiyel açık” ve “görünür açık” diye 2’ye ayrılmaktadır. Potansiyel açık, uygulanan dış ticaret ve kambiyo sınırlandırmaları nedeniyle gizlenen ve bunların kaldırılmasıyla ortaya çıkabilecek dengesizlikleri ifade eder. Görünür açık ise ödemeler dengesinde görünen dengesizlikleri göstermektedir. Uygulanan fiyat ve miktar kısıtlamaları ölçüsünden izin verilmiş açıklar olmaktadır. Ödemeler dengesi açıklarına karşı izlenebilecek üçüncü yol ise açıkların tedavisi yanidüzeltilmesidir. Bu yol en zor olan fakat en güvenilir sonucu veren yöntemdir. Açıkların tedavisi öncelikle uygulanan kur politikasının gözden geçirilmesi ile başlar. Dış dengesizliklerin önemli bir nedeni çoğu zaman uygulanan kur politikası olmaktadır. Merkez bankasının kur istikrarını sağlamak gerekçesiyle piyasaya yaptığı müdahaleler, ulusal paranın aşırı değerlenmesi sonucunu doğurabilmektedir. Bu nedenle tedavi yönteminde, eğer ortada böyle bir durum söz konusu ise, merkez bankası döviz kurunun dengesini bulacak şekilde değerini yükseltmesine izin vermelidir. Bunun yanında ihracatın arttırılabilmesi için kısa ve uzun dönemde alınacak sonraki önlemler gereklidir. Kısa dönemde örneğin, ihracatçının dış piyasalar konusunda bilgilendirilmesi, ihracat üretimine ucuz girdi ve kredi sağlanması, ihracat bürokrasisinin azaltılması gibi düzenlemeler olabilmektedir. Uzun dönem tedavi edici önlemler ise daha çok kalkınma politikası ile ilgilidir. İhracata yönelik bir kalkınma modeli, kaynakların dinamik karşılaştırmalı üstünlüklere göre dağıtımını, dış ticaret rejiminin serbestleştirilmesi ve uluslararası işbölümüne gidilerek ekonominin dünya piyasası ile bütünleştirilmesini içermektedir. 22 İÇİNDEKİLER .......................................................................................... 2 MAKRO EKONOMİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ VE ÖNEMİ ................................................................................................ 2 EKONOMİK GÖSTERGELERİN YAYINLANMA TAKVİMİ ve YORUM GEREKSİNİMİ ................................................... 2 GSMH ve BÜYÜME ..................................................................................................................................................................... 3 İŞSİZLİK VE İSTİHDAM VERİLERİ .......................................................................................................................................... 4 KİŞİSEL GELİR VE KİŞİSEL HARCAMALAR ......................................................................................................................... 5 SANAYİ ÜRETİMİ VE KAPASİTE KULLANIMI ..................................................................................................................... 5 FİYAT HAREKETLERİ İLE İLGİLİ GÖSTERGELER............................................................................................................... 6 KAMU KESİMİ DENGESİNE İLİŞKİN GÖSTERGELER ......................................................................................................... 7 ÖDEMLER BİLANÇOSU VE ÖNEMİ ........................................................................................................................................ 8 a) Ekonomik İşlem ve Ülkede Yerleşik Olma ...................................................................................................................... 10 b) Alacaklı ve Borçlu İşlemler ............................................................................................................................................. 11 c) Uluslararası Ticari İşlemlerin “İkilik” Özelliği ................................................................................................................ 11 d) Otonom ve Denkleştirici İşlemler .................................................................................................................................... 12 ÖDEMELER BİLÂNÇOSUNUN ANA HESAP KALEMLERİ ................................................................................................. 13 A) Cari İşlemler Hesabı ............................................................................................................................................................ 13 a) Mal Dengesi ..................................................................................................................................................................... 13 b) Hizmetler Dengesi............................................................................................................................................................ 14 c) Gelirler Dengesi ............................................................................................................................................................... 15 d) Cari Transferler ................................................................................................................................................................ 15 B) Sermaye Hesabı ................................................................................................................................................................... 16 C) Finans Hesabı ...................................................................................................................................................................... 16 D) Net Hata ve Noksan ............................................................................................................................................................ 20 E) Resmi Rezervler Hesabı ...................................................................................................................................................... 20 DIŞ AÇIKLARA KARŞI İZLENEBİLECEK POLİTİKALAR .................................................................................................. 21 23