Genler kansere yakalanma riskini söyleyecek

advertisement
On5yirmi5.com
Genler kansere yakalanma riskini söyleyecek
Kanser Genetiği Uzmanı Prof. Dr. Hülya Yazıcı, günümüzde 100-150 genin meme
kanserinde etkin rol oynadığının bilindiğini ifade etti.
Yayın Tarihi : 11 Ekim 2017 Çarşamba (oluşturma : 10/21/2017)
Kanser Genetiği Uzmanı Prof. Dr. Hülya Yazıcı, günümüzde 100-150 genin meme kanserinde etkin
rol oynadığının bilindiğini ifade ederek, 'Bundan 5-10 yıl sonra kişisel genom konfigürasyonumuza
göre ne zaman hangi tip kanserlerle karşılaşabileceğimizi öğrenebileceğiz'
Meme Sağlığı Derneği'den (MEMEDER) yapılan açıklamaya göre, meme kanseriyle ilgili farkındalığı
arttırmak amacıyla dernek tarafından 'Pembe Festival' düzenlendi.
Festival kapsamında yapılan birçok etkinliğin yanı sıra, bilimsel oturumlarda, meme kanseri teşhisi,
tanı ve tedavi yöntemlerine dair bilgiler katılımcılarla paylaşıldı.
Festival kapsamında, oturum Başkanlığını MEMEDER Kurucu Üyesi Marmara Üniversitesi Tıp
Fakültesi Genel Cerrahi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Bahadır M. Güllüoğlu ile MEMEDER Yönetim Kurulu
Üyesi, Namık Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Genel Cerrahi Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç. Dr.
Sibel Özkan Gürdal'ın yaptığı 'Meme Kanseri Sürecinde Rehberleriniz 'Tanı ve Tedavi Sonrası İzlem'
başlıkı oturumunda, konu uzmanlar tarafından masaya yatırıldı.
Oturumda konuşan Prof. Dr. Yazıcı, kanserin, genetik bir hastalık olduğunu, aynı zamanda kalıtsal bir
nitelik de taşıdığını belirterek, hastalığın erken teşhis ve tedavisinde genetik danışmanlığın önemli
olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Yazıcı, genetik danışmanlık kapsamında, aile ağacının çizilip, tüm klinik parametrelerin de
göz önünde bulundurularak hastanın hangi kanser sendromu taşıdığı ve bu sendromla ilgili genetik
testlerin belirlendiğini aktararak, 'Genetik testler sayesinde özellikle aile hikayesine sahip sağlıklı
ya da meme kanserine yakalanmış ve genetik bozukluğu olan bir kadının kanserden korunmasında
memelerinin boşaltılması, yumurtalıklarının alınması gerekebileceği bilgilendirilmesi yapılıyor.
Bundan başka hastalık kalıtsal nitelik taşıdığından kişinin bu hastalığı çocuğuna geçirme riski olup
olmadığı, ailenin hastalıktan korunması ve takibi konusunda bilgiler ve gerekli yönlendirilmeler
paylaşılıyor.' değerlendirmesinde bulundu.
Genom incelemeleri konusunda tıbbın sürekli ilerleme kaydettiğini vurgulayan Yazıcı, şu bilgileri
verdi:
'2015'ten önce meme kanserinin kalıtsal nitelik taşıyan kısmının yüzde 10 olduğu bilinirken,
2015'te yayımlanan bir makaleyle meme kanserinin yüzde 35'ten daha fazla bir kısmının kalıtsal
nitelik taşıdığını öğrendik. Bizim şu anki bilgi durumumuzda 100-150 genin meme kanserinde etkin
rol oynadığını biliyoruz ve her gün bu bilgi değişiyor. Bundan 5-10 yıl sonra kişisel genom
konfigürasyonumuza göre ne zaman hangi tip kanserlerle karşılaşabileceğimizi öğrenebileceğiz.'
'Meme kanseri kronik bir hastalık gibi ele alınmalı'
İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Konsültasyon Liyezon Psikiyatrisi Ve Psikoonkoloji Bilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Mine Özkan, meme kanserinde ilk tanı alma sürecinden başlayarak hastanın ve
hasta yakınının psikolojisinin çok önemli olduğunu ve bütüncül tedaviyle bakımın sunulması
gerektiğini kaydetti.
Prof. Dr. Özkan, 'Meme kanserinin kronik bir hastalık olarak ele alınması gerekmektedir. Belirsizlik
kaygıya neden olabilir ve hastanın doğru bilgilendirilmesi bu konuda çok önemli.' ifadelerini kullandı.
Depresyonun sıklığına dikkati çeken Özkan, depresyonun mutlaka tedavi edilmesi gerektiğini,
hastalara ihtiyaç duydukları psikiyatrik tedavilerin yanında, bireysel veya grup psikoterapileri
verilebileceğini belirtti.
Mine Özkan, hastaların aktif baş etme becerilerini geliştirmeye, felaketçi algı ve değerlendirmelerini
değiştirmeye, yaşamını yeniden yapılandırmaya yönelik destek ve terapilerin önemli olduğunun
altını çizdi.
Meme kanserinde ağrıyla mücadele
İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi Algoloji Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Gül Köknel Talu da hastalarda
gerek cerrahi sonrası ilgili bölgede yanma, acıma, sızlama, batma, elektrik çarpması şeklinde, gerek
ise meme kanserinin kitle etkisiyle göğüs, sırt, kol bölgesinde, metastaslara bağlı kemik ağrıları, baş
ağrıları ya da uygulanan kemoterapi ve radyoterapilere bağlı vücutta yaygın ağrı şikayetleri
olabildiğini bildirdi.
Meme bölgesinin cerrahi sonrasında en uzun cerrahi ağrıyı yaşatan bölgelerden biri olduğunu
aktaran Talu, operasyon sonrası kadınların yaşayabileceği ağrının erken müdahaleyle
önlenebileceğini vurguladı.
Talu, ameliyata başlamadan önce genel anesteziye ek olarak uygulanacak bölgesel anestezi
teknikleri veya işlem öncesi düşük doz ilaç uygulamalarıyla o bölgede uzayan ağrıyı dindirmenin
mümkün olabildiğine işaret ederek, kansere bağlı gelişen ağrıları da öncelikle doğru ve uygun ilaç
tedavisi, gereğinde girişimsel yöntemlerle etkin şekilde azaltıp, hastanın yaşam kalitelerini
artırdıklarını sözlerine ekledi.
Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç. Dr. Evrim Coşkun Çelik de hastalara tedavilerin ilk
basamağıyla birlikte günlük yaşam aktiviteleri ve egzersizleri hakkında bilgiler verilmesi gerektiğine
değinerek, cerrahi sonrası egzersizlere mümkün olduğunca erken başlanmasının ileride olabilecek
omuz ve eklem kısıtlılıklarının önüne geçebileceğini anlattı.
Doç. Dr. Çelik, 'Meme hastalığı geçiren ve tedavi olan hastaların bize en çok sorduğu sorulardan biri:
'Ben hiç iş yapmayacak mıyım?' Biz de günlük yaşam aktivitelerine makul oranda devam etmesini
istediğimizi belirtiyoruz.' ifadelerini kullandı.
Bu dökümanı orjinal adreste göster
Genler kansere yakalanma riskini söyleyecek
Download