Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi 31 Ekim 2011 Antalya Açılış Konuşması Sayın Vali, Sayın Büyükşehir Belediye Başkanı, Sevgili TMMOB Başkanı, Sayın Rektör V. değerli belediye başkanları, sayın genel müdürler, TMMOB bileşeni Oda Başkanları, bilim insanları, akademisyenler, mühendisler, mimarlar ve şehir plancıları, değerli konuklar, değerli misafirler, Sevgili gençler, basın temsilcileri, TMMOB adına sekretaryası Odamızca yürütülen ve Antalya Şubemizin ev sahipliğinde üçüncüsü düzenlenen “TMMOB CBS 2011” kongremize hoş geldiniz. Sizleri Harita ve Kadastro Mühendisleri Odası adına saygı, sevgi ve dostlukla selamlarım. Kongremizin başarılı geçmesini, insanlığa, bilime, ülkemize ve mesleğimize katkı sağlamasını diliyorum. Etkinliğin düzenlenmesinde emeği geçen, Sevgili TMMOB başkanı nezdinde TMMOB Yönetim Kuruluna, Kongre Yürütme Kuruluna, Düzenleme Kuruluna, Bilim Kuruluna, TMMOB Oda bileşenlerine, Antalya Şubemize teşekkür ediyorum. Ayrıca etkinliğimize katkı ve destek veren kamu kurum ve kuruluşları ile firmalarımıza ve bizleri yalnız bırakmayan basın kuruluşlarına teşekkür ediyorum. Değerli katılımcılar, Odamız, kuruluş yılı olan 1954‟den bu yana, daima aklın ve bilimin ışığında yürümeyi ilke edinmiştir. Odamız; bilimi, teknolojiyi ve mühendisliği insanlık adına, ülke kalkınmasında ve gelişmesinde toplum yararı yönünde kullanmayı üstün bir görev olarak görmüştür. Anayasamızın 135. maddesi ve 6235 sayılı yasayla kurulan TMMOB ve Odalarımız, kamu tüzel kişiliği ve özerk yapısıyla, meslek alanlarından hareketle oluşturulan politikalarla toplumsal yaşama insanlık adına müdahale etmektedir. TMMOB ve meslek Odalarımızın, yaklaşık 60 yıldır bu anlayış ve bilinçle yaptığı bilimsel çalışmaların, değerlendirmelerin, saptamaların ve yayınladığı raporların, siyasal erk ve yetkili kurum ve kuruluşlarca gerektiği gibi dikkate alındığı söylenemez. Zaten Van'da yaşanılan son olaylarda bu olgu bir kez daha görülmüştür. Değerli konuklar, Türkiye bir deprem ülkesidir. "Deprem Bölgeleri Haritası‟na göre Türkiye„nin % 92„si deprem bölgesi içerisinde yer almaktadır. Nüfusumuzun % 95„i deprem tehlikesi altında yaşamaktadır. Büyük sanayi merkezlerinin % 98„i ve barajlarımızın % 93„ü deprem bölgesinde bulunmaktadır. Nüfusumuzun % 44„ü I. derece deprem bölgesinde yaşamaktadır. Ülkemizin bu depremsellik ve afet gerçeğine rağmen halen bilimi, mühendisliği ve kamu denetimini öne çıkaracak mevzuat düzenlemeleri eksik olup, havza/bölge ölçeğinde arazi kullanım planları ve kent yerleşim planları ya güncel değil, ya tamamlanamamış ya da planlama sürecinde bilimsel, teknik ve mühendislik verileri göz ardı edilmektedir. Türkiye„de 20 milyon civarında yapı bulunmaktadır. Devlet İstatistik Kurumu verilerine göre Türkiye'de toplam 14.8 milyon kaçak yapı bulunmaktadır. Bu yapıların % 40'ı projesiz, % 67'si ise projesine uygun yapılmamış ve iskan ruhsatı alınmamıştır. Türkiye‟de 1900 ve 2010 yılları arasında (110 yılda) 140 adet hasar yapan deprem meydana gelmiş ve bu depremlerde yaklaşık 495 bin bina diğer afetlerde ise; heyelandan 63 bin bina, selden 61 bin bina yıkılmış veya ağır hasara uğramıştır. Bu afetlerde on binlerce insanımız ise yaşamını kaybetmiştir. 2010 yılı başında dönemin Bayındırlık ve İskan Bakanı, Türkiye`deki yapı stokunun envanterini çıkarmaya başladıklarını, Türkiye`de ne kadar yapının afetlere dayanıksız olduğunu, 2010 sonuna kadar belirleyeceklerini ifade etmiştir. Ancak bugün bu çalışmayla ilgili herhangi bir envantere rastlanamamıştır. Değerli konuklar, Gerçekleştirmekte olduğumuz Coğrafi Bilgi Sistemleri Kongresi‟nin temel amaçlarından biri de doğa-insan ilişkisinde, doğayla birlikte yaşamayı sağlamak için insanlık adına katkıda bulunmaktır. Bilgi, insan yaşamında tartışılmaz en önemli değerdir. Bilgi bir güçtür. Doğa ve insan arasında ilişkiyi sağlayan bu gücün kullanımı, değeri kadar ayrı bir önem kazanmaktadır. Doğayı tanıma, doğa olaylarını izleme, irdeleme, modelleme ve neden-sonuç ilişkisiyle veri ve bilgi yönetiminin ve karar alma süreçlerinin etkin bir biçimde hayata geçirilmesi, bilgi sistemlerinin kurulmasıyla mümkündür. CBS özetle; sosyo-ekonomik, kültürel, politik çevresel ve teknik vb. sorunların çözümüne yönelik mekâna/konuma dayalı karar verme sürecinde ve bilginin yönetiminde doğru ve güncel verilerin; toplanması, depolanması, işlenmesi, yönetimi, mekânsal analizi, sorgulaması ve sunulması fonksiyonlarını yerine getiren donanım, yazılım ve yöntem bütünü olarak ifade edilmektedir. Coğrafi Bilgi Sistemleri‟nin alt bileşenlerinden olan “Afet Bilgi Sistemleri‟nin kurulmasının ve işletilmesinin önemi ve gerekliliği Van‟da bir kez daha ortaya çıkmıştır. Ülkemiz açısından kaçınılmaz olan doğa olaylarının bilinci içerisinde; gerek afet öncesi yapılması gereken hazırlıklar ve alınması gereken tedbirlerdeki eksiklikler ve gerekse afet anı ve sonrasındaki hasar tespiti, kaynak paylaşımı, yönetimi ve yönlendirilmesinde yaşanan kaos, 21.yy ülke yöneticilerinin başarısızlığı ve sorumluluğu yanında ülkemizin bilgi sistem ve teknolojilerini geliştirme ve uygulamada büyük bir eksikliği olarak görülmelidir. Bu eksiklik, görsel basında izlemek zorunda kaldığımız yardım toplama kampanyalarının şova dönüşmesine neden olmuş, insanlık onurunu yaralamıştır. Diğer taraftan 99 Marmara Depremi sonrası konan vergilerin kalıcı hale getirildiği halde bu alanda kullanılmadığının ilgili Bakanlıkça açıklanması ise şaşkınlık yaratmıştır. 1999 depremi sonraki geçen 12 yıl'da deprem ülkesi olduğumuz unutulmuş, kaçak, plansız, projesiz, ruhsatsız yapılar ve yerleşim alanları görmezlikten gelinmiş, Kentsel ve Kırsal Alan Düzenlemeleri, Arazi Yönetim Planları, Kent Bilgi Sistemleri, Afet Bilgi Sistemleri hayata geçirilememiştir. Ek vergi adı altında toplanan maddi kaynaklar afetlere karşı duyarlı ve dayanıklı yerleşim alanları ve yapılarda zorunlu yapılması gereken güçlendirme ve iyileştirmelerinde değil de farklı alanlara kaydırılmıştır. Böylece Van'da görüldüğü üzere karamsar bir tablo ile karşı karşıya olduğumuz anlaşılmaktır. Depremlerde yaşanan can kayıplarının “kader” olduğu algısının gelecek nesillere devredilmemesi gerekmektedir. Van'da meydana gelen depremde yaşanılan acıları paylaştığımı ifa ediyoruz. Değerli katılımcılar, Ülke düzeyinde CBS bilincinin yaygınlaştırılması ve CBS‟nin kurulması ve işletilebilmesi için tüm kurum, kuruluş ve bireylerin sürece dâhil olması gerekmektedir. Odamız, birçok ülkede 1999 yılında başlatılan “CBS Bilinçlendirme Haftası” etkinliği ve CBS Günü kutlamalarını, 2000 yılından bu yana Oda birimlerimizle ülkemizin dört bir köşesinde hayata geçirmektedir. Her yıl düzenlenen panel, konferans, seminer, sempozyum vb. etkinliklerimizi; üniversiteler, kamu kurum ve kuruluşları, uygulayıcılar, bilim insanları, uzmanlar ile birlikte yapmaktayız. 2009 yılında İzmir‟de düzenlenen İkinci CBS kongremizin sonuç bildirgesinde de belirttiğimiz gibi, “tarihte ilk defa, bundan 3500 yıl önce Mezopotamya„da yaşamlarını sürdüren ve dünyanın ilk medeniyetini kuran Sümerler döneminde NİPPUR kentinin harita bilgileri, topraktan üretilen kil tabletler üzerine kayıt edilerek, bugünkü anlamda Coğrafi Bilgi Sistemlerinin ilk örneği verilmiştir. Modern Coğrafi Bilgi Sistemleri, kökleri 1950‟lere uzanmakta olup ülkemizde ise 1980‟lerden sonra konuşulmaya başlanmıştır. CBS‟ler bugün, afet yönetiminden tarıma, ormancılıktan arkeolojiye, çevresel kaynakların yönetiminden turizme, sürdürülebilir gelişmeden sanayileşmeye, ulaşımdan nüfus planlamasına, üç boyutlu kent modellerinden kırsal ve kentsel gelişime, değişim algılama ve analizinden tıp alanındaki uygulamalara kadar çok geniş bir yelpazede kullanılmaktadır. Aynı kongrenin sonuç bildirgesinde: CBS Politikaları‟nın geliştirilmesi ve kurumsallaştırılmasının zorunluluk haline geldiği belirtilmiş, bu nedenle Coğrafi Bilgi Sistemleri Enstitüsü‟nün kurulması önerisi yapılmıştır. Son yapılan düzenlemelerle Çevre ve Şehircilik Bakanlığı‟na bağlı Coğrafi Bilgi Sistemleri Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Bu yaklaşımı önemli bir gelişme olarak görmekteyiz. Ancak CBS Genel Müdürlüğü‟nü çok büyük sorumluluklar beklemektedir. Bilim ve teknolojiyi üretmede neredeyse dünya‟yı 30-40 yıl geriden takip eden ülkemizin bu arayı kapatması gerekmektedir. Bunun için de CBS Genel Müdürlüğü, günlük politikalardan uzak bir yaklaşımla, donanımlı, üretken, nitelikli mühendis ve uzmanların yönetiminde bir kurumsal yapı niteliğinde örgütlenmelidir. Değerli konuklar, Bu nitelikteki mühendis, mimar ve şehir plancıları da ancak bilimsel, özerk, demokratik üniversitelerimizin varlığıyla mümkündür. 2003-2011 yılları arasında 50'si devlet 39'u vakıf üniversitesi olmak üzere 89 yeni üniversitenin kurulmasıyla toplam üniversite sayımız 103'ü devlet 62'si vakıf olmak üzere 165'e yükseldi. Üniversitelerde 2010 yılı itibarıyla toplam 2 milyon 924 bin 281 öğrenci vardır. 2010-2011 Öğretim yılı, toplam okuyan mühendis sayısı: 280 bin‟dir. Son dönemlerde öğrenci kontenjanları hiçbir bilimsel veri ve altyapıya dayanmadan iki katına çıkartılmıştır. Üniversitelerimiz son yıllarda niceliksel olarak büyümekte ancak nitelik olarak uluslararası ölçütlere ulaşamamaktadır. Bu nedenle ülkemiz dolayısıyla üniversitelerimiz Dünya Bilim üretimi sıralamasında çok geridedir. Üniversitelerimiz bilimsel bilgi üretme mekanları olmalıdır. Uluslararası standartlara ulaşmak durumundadır. Ülkemizde 400.000 mühendis, mimar ve şehir plancısı bulunmaktadır. Her yıl yaklaşık 35.000 mühendis ve mimar, şehir plancısı mezun olmaktadır. Ve ülkemizde mühendis ve mimarların %25‟i işsizdir. İşsizliğin temel nedeni ise, 1980‟den bu yana uygulanan ekonomik politikalar sonucu üretim ekonomisinden uzaklaşılmasıdır. Değerli konuklar, Bir ekonomi felsefesi haline getirilen özelleştirmelerle, ülkenin temel mal varlıklarının ve zenginliklerinin yerli/yabancı sermayeye satılmasının, beraberinde işsizlik, borç yükü ve tehlikeli bütçe açıklarını ortaya çıkaracağı zaten beklenilen bir sonuçtu. Ülkeye sıcak para girişine izin vermek, ülkeyi ithal malların cenneti yapmak, vatandaşlarımızı alım gücünden fazla harcamaya teşvik etmek gibi politikaların ekonomimiz için felaket olacağı sosyal bilimciler ve ekonomistler tarafından sıkça dile getirilmiştir. Yabancıların ürettiğini yine yabancılardan yüksek faizle borç alarak satın alan bir tüketim toplumu olma anlayışını bırakıp üretim ekonomisine geçen bir toplum olmamız gerektiği tartışmasız bir gerçektir. Büyük katma değer yaratarak ülke ekonomisinin kendi ayakları üzerinde durmasını sağlayan ancak özelleştirme adı altında kamunun elinden çıkarılan ülke varlıklarının tekrar kamuya kazandırılmasının yerine bu politikaların devam ettirilmesi ülke ekonomisini refaha ulaştırmayacaktır. Değerli konuklar, Bugün dünyanın, siyasi ve ekonomik olarak bir felakete doğru sürüklendiği, neoliberal politikaların destekleyicileri tarafından bile dile getirilmektedir. Artık şirketler değil, ülkeler de batmaya ve iflas etmeye başlamıştır. Kapitalizmin krizi o kadar derin ki, neoliberal ideologlar bu uçuruma yuvarlanışa çözüm bulamadıkları için korkuya kapılmış durumdadırlar. Üretim ekonomisinden şişirilmiş finansal piyasalara evrilmiş olan dünya kapitalizmi, şimdi bunun acısını çekmektedir. Dünyada üretim sonucu yaratılan yıllık değer toplam 60 trilyon dolarken, bu durum kâğıt üzerinde tam 600 trilyon dolar olarak “piyasalar”da işlem görmektedir. Bu olumsuz gelişmelerin ülkemizi etkilemeyeceği düşünülemez. Türkiye yıllardır, “finansal piyasalar”daki aşırı genişlemenin bizim gibi ekonomilere yüksek düzeyde sıcak para taşımasıyla idare etmektedir. Sıcak para, ülkeye yabancı mal girişini hızlandırmış, satın alınacak mal ve satın alacak para bolluğu vatandaşları mutlu etmiş, geçici de olsa sanal bir cennet yaratabilmiştir. Ancak bugün, üretmeyen ekonomimiz sıkıntı içerisindedir. Bugün enerji girdilerinde yapılan zamlar çok yakın gelecekte, yaşamın tüm alanlarına yayılacaktır. Değerli konuklar, Bu ekonomik bunalımdan ülkemizin çıkabilmesi, üretim ekonomisiyle olanaklıdır. Üretim ekonomisinin en önemli unsuru ise mühendislerdir. Biz mühendis, mimar ve şehir plancıları, bilimi teknolojiye, teknolojiyi üretime dönüştüren beyinler olarak insanlık ve toplum adına ülkenin kalkınması ve gelişmesi yönünde görev yapmaya inançlı ve kararlıyız. Bilginin güç olduğu bilinci içerisindeyiz. Bilginin yönetiminin önemini de biliyoruz. Bilgi Sistemleri bu süreç içerisinde önemli bir işlevi yerine getirecektir. CBS‟nin başta üniversitelerdeki eğitimi olmak üzere tüm kurum ve kuruluşlarda, yerel yönetimlerde, yaşamın tüm alanlarında bilince çıkarılarak gerekli önemin verilmesinin altını bir kez daha çiziyoruz. Kongremizin nedenli önem taşıdığının farkındayız. Yöneticileri, kurum ve kuruluşları, karar vericileri, mühendis, mimar, şehir plancılarını kısaca herkesi “Ortak Aklın Adresinde” buluşmaya çağırıyoruz. Bu duygu ve düşüncelerle etkinliğin başarılı geçmesini diliyor, Kongre Düzenleme Kuruluna ve Şubemize ve emeği geçen herkese teşekkür ediyoruz. TMMOB HARİTA VE KADASTRO MÜHENDİSLERİ ODASI