Danışma Meclisi B : 48 rilmektedir. >Bu izin kadın memurlarda 3 hafta daha kısadır. Bebek dalha 1,5 aylıkken, fiziksel ve ruhsal olarak anneye en çok ihtiyaç duyduğu ıbir dönemde, oridan ayrılmaktadır. Anne 'de çalıştığı yefden aldığı çeşitli izinlerle, raporlarla bebeği 'büyütmeye çalış­ makta ve bu nedenle randımanlı olamamaktadır. Her iş yerinde emzirme odaları, kreş bulunmadığı için, verilen süt izinlerinden de bir fayda sağlanamamaktadır. iBu nedenle önerimiz, doğum izninin isteğe bağlı olarak en az bebek ıbir yaşına gelinceye kadar uza­ tılmasıdır. Çünkü bu izlin Fransa^da iki yıl, Bulgaris­ tan ve MacaristanMa üç yıl, Avusturya'da da 10 aydır. Sayın Bakandan bir diğer ricamız da şu olacak; Yüksek Hakem Kurulu çalışmıalanyle ilgili bu rica­ mız; Yüksek Hakem Kurulundan sözleşmeler en az »bir yıl sonra çıkabilmektedir. Bu hal iş yerlerimizde büyük huzursuzluklara sebebiyet vermiştir. Aslında toplusözleşmelerin bu kadar ağır yapılmasının nede­ ni, görevli uzman ve raportör sayısının çok az olma­ sıdır. Yüksek Hakem Kurulunun, yeni uzman ve ra­ portörlerle takviyesini temenni ve teklif etmekteyim. Hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar) ıBAŞKAN — Teşekkür ederim Sayın Aykut. Sayın Vardal, buyurunuz «fendim. !İSA VAROAL — Sayın Başkan, Yüce Meclisim değerli üyeleri; Çalışımla Bakanlığının 1982 Yılı Bütçesi hakkın­ da görüşlerimi 'bildirmeden evvel, Yüce Meçisin tüm üyelerimi, Sayın Bakan ile Bakanlığın değerli mensuplarını saygıyla senatolarım, Çok partili sisteme giırdiğimıiz yılda kurulan Ça­ lışma Bakanlığı, tülmı çalışma hayatında çok önemli fonksiyonları olan bir kuruluışümıuzdur. Yasalar ile Baikariliğa, çalışma hayatının düzenlenlmesi, çalışanların yaşam seviyedterüriin yükseltilırııesi, çalışanlar ile çalıştıranlar arasında münaseibeitlerimahenifcleş'tiidJimıes'i, memleketteki çalışma gücünün, ıgenıel refahı artıraıoalk surette verimli kıltinıması, tam; iısltiihdaım ve sosyal güvenliğin sağlanması görevleri veriilımiş'tir.; Ancak, aradan 36 yıl geçmesine rağmen, sosyal hayatımızda ve iş hukukumuzda halen büyük boşluklar vardır,, 1950 - 1960 dönemlinde işçi - işveren arasında gerekli düzenlemeler yapıümaimış, bir dienige kurul amaımııştır. Çalışma Bakanlığı, sadece 1936 yüında yürürlüğe giren 3008 sayılı İş Kanunu, sonradan ka­ bul edilen Silgortta Kanunları ve 195;0ı yılında yürür— 435 29 g 1 , 1982 O : 3 ülüğe giren iş Malhtkelmıelbıii Kanunu ile 1960 yılına. (kadar, Kanıunla kendisine verilen görevleri yerine ge­ tirmeye çalhşmıştır, il 961 yılından sonra yeni Anayasanın ışığı altın­ da işçi - işveren arasındaki gerekli dengenin kurul­ ması için 274 ve 275 sayılı yasalar kafbul edilmiş ve /bu yasalarla uyuşmayan 3008 sayılı İş Kanunu yeri­ ne 931 sayılı İş Kanunu çıkarılmıştır; ancak bu Ka­ nun dalha taslak haindeyken bile .bir kısım' işveren ve işçi çevrelerinden gelen tenkitlerin kaynağı oimlaıkitan kurtul'aimaımıştır. Gerçekten bu Kanun bir yandan işsizliği artıracak bir İş Kanunu olarak diğer yönden (işveren halklarını düzenleyen kanun olarak ka­ muoyuna sunulmuş; falk'at 39 ay sonra Anayasa Mah­ kemesi tarafından şekil yönünden ipital edilen bu Ka­ nunun aksayan yönleri görülmemliştiır. Bu nedenle 1475 sayılı İş Kanunu hemen hemen 1931 sayılı İş Kanununun aynı hükümleri alınarak yürürlüğe konul­ muştur., IBu yasaların çıkartılması iilb Türk iş hayatında ibüıyü'k ve olumlu gelişmeler olmakla birlikte, maale­ sef bazı müesseseler, siyasi iktidarların işbaşına gelmıesli veya geldikten sonra iktidarda kalabilmesi için birer destek olarak kullanılmak istenmişler ve dola­ yısıyla memleket yararına olmayan birtakım mües­ seselerin ^oluşması durumuyla 'karşı karşıya kalınmış­ tır. 'Bu müesseseler işçi haklarım aramak veya kollamıalk perdesi arkasında, ülke yararına olmayan bir­ takım düşüncelerin savunucusu durumuna gelmiş •ve hatta bu kuruluşlar 275 sayılı Yasanın verdiği yet­ kilere dayanarak grev uygulamış veya işi yavaşlaitmalk hareketiyle, gerek kamu, gerekse özel kesim­ deki işyeriterinde çalışma temposunu düşürünüş ve hatta durdurmuşlardır. Bunun sonucu olarak verlim düşmüş, bu da sosyal hayatta ve ökonıomide darbo­ ğazlara girmemüze neden olmuştur; falkat bu darbo­ ğazlara gktaenlin tüm mesuliyetini çalışkan işçi sını­ fına yüklemek haksızlık olur. IBÜtün bu dezavantajlara rağmen, gelişmiş Avru­ pa üikelerinde çalışanların yıllarca süren çetin mü­ cadeleleri sonucu elde ettikleri halk ve menfaatlere, Türk işçisi en kısa zamanda kavuşmuştur, Bunun yegane sebebi Türk Milletinin demokrasiye olan inancının ıbir sonucu olarak Çalışma Bakanlığının çahşmal'arıdır.; Tüirfc işçisi de bu hak ve menfaatlere Hayıkltır. 1974 yılından sontra oluşan siyasi, ekonomik ve sosyal kargaşaya rağmen Türk işçisinin büyük bir