On5yirmi5.com Avatar bize hava atar! Yayın Tarihi : 21 Aralık 2009 Pazartesi (oluşturma : 10/21/2017) Ben de tam Avatar’ı düşünüyordum. Nasıl mı? Başının ağrısını iki gündür dindiremeyen, başını yaşlı teyzeler gibi tülbentle dolamış bir halde aynada kendime bakarak… Saçlarım ortadan ayrılmış, salınmış ve sıkı sıkı bağlanmış tülbentle amazonlara benziyorum… Ya da hippi… Ya da prenses Neytiri. O da kim demeyin. Pandora gezegeninin prensesi… Doğaya aşık, hayatlarını Aborjinler ya da Şamanlar gibi sürdüren bir halkın prensesi… Doğaya aşık olma anlamında Neytiri’yi yakaladık… Ama diğerleri konusunda sınıfta kaldık anlaşılan… Zaten başım da şehirde yaşayan bir insanın dengesiz hayatı modunda ağrıyor. Kafayı eski yöntem sarıp sarmalasam ne fayda! Neyse Avatar’ı ağzım açık bir halde, gözlerimde üç boyutlu bir gözlük eşliğinde izledikten sonra, zaten fantastik dünyalara hayranım, gözlerimi gerçek dünyanın tek boyutuna çevirmek zorunda kaldım. Etrafımdaki insanlar Avatar’ı beğenmediklerini söylüyordu. Nasıl ya? Beklentileri çok yüksekmiş, film onu karşılamamış. Beklenti niye yüksek tutulur ve birilerinin onu en üst düzeyinden karşılaması beklenir ki zaten… Hem öykü de çok bildikmiş… Evet bildik… İnsanların kudurmuş hırsları üzerine… Daha ne bekliyoruz ki… Dünyanın içine eden insanoğlu başka bir gezegende yaşayan Na’vi’lerin hayatlarına göz dikiyorlar bu kez. Beni Avatar’da etkileyen şey teknolojiyle, tam anlamıyla ilkellik denemese de insanlığın yalın halinin aynı karelerde buluşması oldu… Pandora gezegeninde yaşayan Na’vi’ler Şamanlar gibi, Aborjinler gibi doğadan aldıkları güçle yaşayan kavimler… Zaten yaşadıkları yer Salvador Dali resimlerini aratmayacak derecede sürrealist… Ama bir yandan da o kadar ayakları yere basan bir öyküsü var filmin… James Cameron aslında Avatar’ın fikrini ilk önce 15 yıl önce oluşturmuş ama teknik olarak yeterli zeminin oluşmadığını fark edip beklemiş… Animasyon tekniğiyle çekilen Avatar, filmi gerçeğe dönüştürme tekniğiyle de farklı bir ikilem yaratıyor. 3D çekilmesi de hayal gücünün görünür kılınmasına eşlik ediyor. İnsanların her şeye burnunu sokma ve sahip olma hırsı, Na’vi halkının sade, barış dolu ve doğayla kardeş dünyalarıyla karşı karşıya geliyor. Bu mavi, uzun ve çizgili halk birçok yanıyla insanları çağrıştırıyor. Yani insanoğlunun ilkel hali gibi… İnsanların iştahı Na’vi gezegeninde bulunan doğal kaynaklara yöneldiği için, askeri bir program dahilinde gezegen içinde sinsi ve hummalı bir çalışma var. Askeri bir şirket uzaktaki bu gezegeni ve barındırdığı kaynakları incelemek üzere AVATAR adlı bir program oluşturuyor. Bu program ile insanlar genetik mühendislik sonucu yarı insan yarı Na’vi haline getiriliyor ve misyoner olarak Pandora’ya gönderiliyorlar. Bacakları felçli olan Jake de ajan olarak Na’vi’ye gönderilir. Matriksvari bir durumla uykuya yatan ve o zamanlarda bir Na’vi olarak hayatına devam eden Jake farklı bir tecrübe katıyor hayatına… Na’vi olduğu anlarda felçli bacakları koşar, savaşçı ruhu açığa çıkar. Na’vi’leri tanır ve onların barışçıl ve doğal hayatlarına aşık olur… Tabii bir de Prenses Neytiri’ye… Filmin bir başka çatışması da bu noktada çıkıyor. Bilgi toplamak için gittiği yerde Jake, bir süre sonra karmaşa yaşamaya başlıyor ve kendisini Pandora’ya gönderen tehlikeden Na’vi halkını savunurken buluyor… Film 2154 yılında geçiyor. Navi’lerin her şeye saçlarıyla bağlanmaları, doğal hamaklarda uyumaları, gökyüzünde bağlantısız duran dağlar, ağaçta devan eden bir yaşam ve bio-ışık ormanı çok çekici görsel olarak. Zaten Cameron’un görsel yaratma konusundaki deneyimi su götürmez. Terminatör’ün çarpıcı görüntülerini, Aliens/Yaratık’ın inanılmaz derecede gerçekçi ve korkutucu predatörlerini kim unutabilir ki! Ve sonrasında çektiği sualtı bilim-kurgu filmi Abyss, yönetmenin iki büyük tutkusu olan film yapımı ve sualtı keşfini bir araya getiren bir çalışma oldu.Ve tabii Titanic… Ama Avatar’da teknolojiyi sonuna kadar zorlayan bir yapı var, bunu görmek mümkün. Bence seyircinin beklentisini çok yükseltmeden gitmesi gerekiyor, o güzel dünyanın içine ağzı açık girebilmesi için… Film sadece görsel bir şölen değil, öyle bakmamak lazım… Alt metinlerde insanlığın gelişimine ve geldiği noktanın başarısızlığına dair birçok gönderme de içeriyor… O yüzden belki de doğanın ve doğal olanın her şekilde üstün gelmesi gerekiyor… Baş ağrım mı? Hala devam ediyor!!! Bu dökümanı orjinal adreste göster Avatar bize hava atar!