PowerPoint Sunusu - Yücel KESEN Akademi

advertisement
EKOLOJĠ
Canlıların çevreleriyle ve birbirleriyle olan
ilişkilerini inceleyen bilim dalına ekoloji denir. Bir
canlının çevresi beslenme, üreme, barınma gibi
ihtiyaçlarını karşıladığı biyolojik, sosyolojik,
kültürel her türlü faaliyeti sürdürdüğü yerdir. Bu
yüzden ekolojinin çalışma alanı son derece geniştir.
Temel Ekolojik Kavramlar
Birey (Organizma) Ekolojisi: Bir türe ait birey ya da
bireylerin ortamlarıyla olan ilişkilerini inceler.
Populasyon: Belirli bir alanı paylaşan aynı türe ait bireyler
topluluğudur.
Komünite: Belirli bir alanda yaşayan farklı türlere ait
populasyonların meydana getirdiği topluluktur.
Ekosistem: Belirli bir alanda yaşayan türler cansız
çevreleriyle birlikte ekosistemi meydana getirirler. Başka bir
deyişle ekosistem komünite ve cansız çevreyi içerir. Bir
ekosistem çok sayıda farklı komünite içerir.
Biyosfer: Yerküre içinde canlılara yaşam ortamı
sağlayan küredir. Yeryüzündeki tüm ekosistemleri
içerir. Litosfer ve hidrosferin üst kısımlarıyla
atmosferin belirli bir yüksekliğe kadar olan alt
kısımlarını içerir.
Habitat: Bir canlının habitatı onun yaşadığı,
arandığı zaman bulunabileceği yer olarak
tanımlanır.
Ekolojik niĢ: Bireyin habitatı içinde yaşamını
sürdürmek için yaptığı faaliyetlerin tümü o
canlının nişini ifade eder
EKOLOJİK FAKTÖRLER
Bir organizma yaşamını sürdürürken etrafında canlı ve cansız bir çok
faktörle sürekli etkileşim halindedir. Bu faktörleri aşağıdaki şekilde
gruplandırabiliz.
Ayrıca bir ekosistemde yaşayan bütün canlılar diğer canlılarla
birlikte karmaşık bir besin ağı oluştururlar.
EKOSĠSTEM TĠPLERĠ
Yeryüzündeki ekosistem tipleri genel olarak üç
büyük ekosisteme ayrılmıĢtır.
Kara, deniz ve tatlı su ekosistemleri.
Bu ortamlarda yaĢayan canlılar özel etkileĢimlerle
birbirlerine bağlıdırlar.
Karasal ekosistemler birbirine benzer hayvan ve bitki topluluklarını
içeren geniĢ coğrafik bölgelere ayrılmıĢlardır.
Tundralar
Dağlar
Ormanlar
Savanlar
Stepler
Çöller
Tatlı su ekosistemleri
Bunlar akarsular (dere, çay ve
nehirler) ve durgun sular
(göl, gölet ve barajlar) olmak
üzere iki gruba ayrılırlar. Bu
sular arasında daima bir geçiş
gözlenir.
Akarsu ekosistemleri
Bir akarsunun kaynağı ile
döküldüğü yere kadar olan
bölümleri arasında ekolojik
yönden farklıklar vardır. Bu
nedenle bu bölgelerde yaşayan
canlılarda farklı farklıdır.
Durgun (Lentik) Sular
Durgun suların en önemli bölümünü
göller oluşturur. Bu sular fiziksel ve
kimyasal yapıları bakımından büyük
farklılıklar içerirler.
Göl Ekosistemi
Göller ekolojik özellikleri bakımından
Bentik ve Limnetik (Pelajik) olmak
üzere iki kısma ayrılırlar. Bentik bölge
kıyı çizgisinden gölün en derin
bölgesine kadar tüm dipleri içerir.
Limnetik bölge ise göl çukurunu
dolduran ve bentik bölgeyi örten su
kütlesinden oluşmuştur.
Bentik Bölge
Bentik bölge derinlik ve içerdiği bitki türlerine göre 4
bölüme ayrılır.
Supralittoral zon: Gölün su dışında kalan sahil kısmı,
Littoral zon.: 10 m. derinliğe kadar olan bitkili dip
kısım
Sublittoral zon.: 10 m. den itibaren bitkilerin ortadan
kalktığı bölgeye kadar olan dip kısım.
Derin zon.: Bitkisiz derin kısımlar.
Limnetik Bölge
Gölün su kütkesi kısmıdır. Dikey yöndeki sıcaklık
farklılaşmalarına göre 3 tabakaya ayrılır. Bu bölgede yaşayan
organizmalar ekolojik özelliklerine göre 4 gruba ayrılırlar;
Plankton: Pasif olarak yer değiştiren organizmalara verilen
addır. Göllerde yaşayan formlara algler, protozoonlar,
Rotiferler ve krustaseler (Cladocera, Copepoda, Ostracoda)
verilebilir.
Nekton: Aktif olarak yer değiştirebilen organizmalardır.
Özellikle çeşitli balık türleri ile temsil edilmişlerdir.
Nöston: Yaşamlarını gölün zemin kısmında sürdüren
organizmalardır. Bu faunanın çoğunluğunu çeşitli böcek
grupları (Veliidae, Gerridae, Gyrinidae) oluşturur.
Plöston: Göl sularının yüzeyinde rüzgar etkisiyle yer
değiştirebilen organizmalardır.
DENĠZ EKOSĠSTEMĠ
Hidrosferin ~%98’ini oluşturan okyanuslar
ve
denizler
yeryüzeyinin
~%71’ini
kapsarlar. Ortalama derinlik 4 bin civarıdır.
En derin nokta ~ 12 bin m dir. Deniz ortamı
ekolojik yönlerden (Bentik, Pelajik, ışık
dağılışı vs.) sınıflandırılabilir.
BĠYOCOĞRAFYA
Türün geçmişte ve şimdiki yayılışını, yayılışını etkileyen
faktörleri inceler. Ekolojik faktörler, kıtaların kayması,
çöller, dağ sıraları gibi engeller hayvanların yayılışını
etkileyen başlıca faktörler arasında yer alır.
Yeryüzündeki canlıların dağılışını inceleyen bilim dalı
Biyocoğrafya’dır.
Biyocoğrafya
hayvanların
(Zoocoğrafya) ve bitkilerin (Fitocoğrafya) sadece
günümüzdeki dağılışlarını değil geçmişteki dağılışlarını
da inceler.
Bazı türler belirli lokalite, bölge veya kıtalar için
karakteristiktir. Böyle formlara endemik form adı verilir.
Özellikle memeliler esas alınarak endemik hayvanlara göre
yapılan incelemelerde kıtalar altı zoocoğrafik bölgeye ayrılır.
1-Holoarktik
Nearktik (Kuzey Amerika, Greenland)
Palaearktik (Avrupa,Asya, Sahra)
2-Etiyopya-Orientalis
Ethiopian=Afrotropikal (Madagaskar, Etiyopya)
Orientalis (Orientalis, Wallacea)
3- Neotropik (Güney Amerika)
4- Notogea
(Avustralya, Yeni Gine, Okyanus adaları)
5- Antartika
Zoocoğrafik bölgeler
Zoocoğrafik her bölge için karakteristik hayvan türleri vardır. Bazı
bölgelerde belirli türler tipik iken, bazı bölgelerde de tipik cinsler
ve hatta familyalar bulunur.
HOLOARKTIK
a) Nearktik Kuzey Amerika
b) Palaearktik Avrupa, Asya'nın tropik olmayan kuzey yarısı,
Kore, Japonya, Tayvan; Kuzey Afrika, Kanarya Adaları.
Talpidae (Köstebekler), Castoridae (Kunduzlar), Esocidae
(Turna
balıkları),
Astacidae
(Tatlısu
istakozları),
Salamanderidae (Semenderler), Alcidae (Aves), Canis lupus
(Kurt), Microtus oeconomus (Sivrifare), Accipiter gentilis
(Atmaca), Buteo (Şahin), Aquila chrysaetos (Kayakartalı),
Circus cyanus (Mavidoğan), Vanellus vanellus (Kızkuşu),
Corvus corax (Kuzgun), Natrix tesellata (Suyılanı), Natrix
natrix (Küpeliyılan), Coluber (Karayılan), Elaphe
quatruorlineata (Sarıyılan).
Holoarktik bölgede yaşayan bazı hayvanlar
ETĠYOPYA ORĠENTALĠS
a)Etiyopya: Kuzey Africa hariç Sahra'nın güneyinde kalan Afrika
kıtası, Madagaskar
b)Orientalis: Hindistan, Uzak Doğu Asya, Sumatra, Java, Borneo,
Filipin adaları.
Kobra (Naja haje), piton, nil timsahı (Crocodylus
niloticus), suaygırı (Hippopotamus amphibius),
flamingo, pelikan, gergedan (Diceros bicornis),
zürafa (Giraffa camelopardalis), zebra (Equus
guagga), antiloplar, Okapi (Okapia johnstoni),
Goriller (Gorilla gorilla), şempanzeler (Pan
troglodytes), arslan (Panthera leo), leopar
(Panthera pardus), panter, çita (Acinonyx jubatus),
sırtlan (Crocuta crocuta), çizgili sırtlan (Hyaena
hyaena), çakal (Canis aureus).
NOTOGEA: AVUSTURALYA
Avustralya, Yeni Gine ve Okyanus adaları.
Avustralya'daki endemik
kuş türlerinin zenginliği bu
kıt'anın 17. yüzyılda kuş
kıt'ası olarak tanınmasına
sebebolmuştur
Bölgede
özellikle papağan türleri
boldur.
Kiwiler (Apterygidae), Kloaklı
ve
keseli
hayvanlar
(Kangurular), Yenigine ve
Avustralya'da
çok
sayıda
endemik Placentalia türü ile
Avustralya
yaban
köpeği
(Canis
familiaris
dingo)
tipiktir.
NEOTROPĠK
Orta ve Güney Amerika
Didelphidae (Keseliler),
Myrmecophagidae (Karınca ayıları),
Dasypodidae (Kuşaklıhayvanlar),
Ceboidea (Geniş burunlu Maymunlar).
Yalnız Güney Amerika'da yaşayan 242
Kolibri kuş türleri bulunmaktadır. Güney
ve Orta Amerika'da endemik 690 yılan ve
kertenkele türü yaşamaktadır.
ANTARKTĠKA
Omurgalı hayvanlar besin zinciri dolayısıyla daha ziyade denize bağlı
olarak yaşarlar ve bunlar arasında memelilerden Ommatophoca rossi,
Hydrurga leptonyx, Lobodon carcinophagus, Leptonychotes weddelli;
balinalardan Balaenoptera physalus, B. musculus karakteristiktir.
Kuşlardan penguenler (Spheniscidae) bölgede 17 tür ile temsil edilir.
GÖÇ
Yayılma hareketleri içerisinde hayvan göçleri önemli bir yer
tutmaktadır. Göç, hayvan populasyonlarının ekolojik ve
genetik nedenlerle bulundukları çevreyi terketmeleridir.
Hayvanlar arasında göç olayına en yaygın ve belirgin şekilde
kuşlarda rastlanır. Leylekler (Ciconia alba) Kuzey Avrupa'an
başlayarak çeşitli göç yollarını takiben güneye, Afrika'daki
kışlaklarına giderler. Kuşlar arasında denizkırlangıçlarının
Kuzey Amerika'dan Güney Kutbuna kadar ulaşan uzun göç
yollarında her yıl gerçekleştirdikleri uçuşlar da önemli göç
hareketleridir.
Kuş göçleri 300 ile
1000 metre arasında
yoğun olmakla birlikte
çok yükseklerde uçan
kuşlar da vardır.
Göçlere neden olan ekolojik sebepler mevsimsel olarak
ekosistemlerde ortaya çıkan çevre şartlarında görülür.
Bazı türlerde göç etme kalıtsal olarak kazanılmış bir
karakter olarak ortaya çıkar.
Göç istikameti yatay (horizontal) veya dikey (vertikal)
şekilde görülebilir. Dikey göçler bilhassa sularda ve
toprak içerisinde yaşayan organizmalarda görülür. Örnek
olarak planktonlar sabah saatlerinden itibaren denizlerin
derinliklerine inerler.
Vertikal göçler dağlık arazide yaşayan
böceklerde de mevsime bağlı olarak
görülebilir. Nitekim, buğday tarımının
yapıldığı iç ve güneydoğu Anadolu
bölgelerimizde süne (Eurygaster maura) ve
kımıl (Aelia rostrata) denilen zararlı böcekler
(Hemiptera) ilkbahar ve yaz aylarında alçak
tarım ovalarında görülür. Bu hayvanlar
sonbaharda yüksek dağlara göç ederler ve
orada kuru bitki artıkları altında kışı
geçirirler.
Böceklerde ise çekirge ve kelebek
göçleri önem taşır.
Acrididae (Orthoptera) familyası
içerisinde
göçmen
çekirge
(Locusta migratoria), kelebekler
arasında da göçmen türler
bulunmaktadır.
Sürü halinde göç eden çekirgeler ve kelebekler
Deniz ve okyanuslarda yaşayan canlıların da göç hareketleri
önem taşır. Yılanbalıkları esasen iç sularda yaşarlar ve üreme
dönemlerinde denizlere (Sargas denizi) göç ederler. Bu
hareketleri katadrom olarak isimlendirilir. Sombalıkları ise
tersine, anadromdur. Bunlar normal olarak denizlerde yaşar,
ancak üreme dönemlerinde tatlısulara girerler.
Göç eden Somon balıkları
Göç
hareketleri,
türlerin
yayılış
alanlarının
genişlemesinde çok önemli rol oynayan olaylardır. Göç,
bireylerin aktif hareketleriyle ortaya çıkar. Ancak göç
etmeyen pekçok hayvan türü, hatta bitkiler yayılış
alanlarını pasif yayılma yoluyla genişletebilirler.
Hayvanların pasif dağılışında ilk planda rüzgar, hızlı
akarsular,başka hayvanlar ve insan önemli rol oynar.
Aynı zamanda kendi de uçabilen türler, kuş ve böcekler,
rüzgarın da yardımıyla bulundukları çevreden çok daha
uzaklara ulaşabilirler.
DAVRANIġ
Davranış, organizmanın dışarıdan gelen
etkilere karşı gösterdiği tepkidir. Genel
olarak
davranış
bir
organizmanın
faaliyetlerinin tümü olarak tanımlanır.
Bunun yanında canlıların tümünün,
çevrenin fiziksel, kimyasal ve biyolojik
koşullarına karşı kendilerini en uygun
şekilde koruyabilmesi ve zamanında en
etkili tepkiyi gösterebilmesi olarak da
tanımlanabilir. Hayvanların davranışlarını
ve bu davranışların amaç ve nedenlerini
araştıran bilim dalına ise Etoloji ya da
Davranış Bilimi denir. Etoloji (davranış
bilimi),
biyolojiyle
psikolojinin
bileşimiyle oluşan bilim dalıdır.
Hayvan davranışları ile ilgili araştırmalar
yapılırken çok çeşitli yöntemler kullanılır.
Hayvanları doğal ortamlarında gözlemek, onları
günlerce hatta yıllar ve aylarca izlemek gerekir.
Bunun yanında laboratuvar koşullarında da hayvan
davranışları incelenir. Bunun için yapay koşullarda
tutulan hayvanlar incelenir. Elde edilen sonuçların
doğal yaşamı temsil edip etmedikleri tartışılır.
Laboratuvar ortamında elde edilen sonuçlar doğal
yaşamı temsil etmekten çok çoğu zaman doğal
koşullarda elde edilen sonuçları tamamlayıcı
nitelikte olur.
Hayvanlara görülen davranışlar doğal davranışlar ve sonradan
kazanılan (öğrenilmiş) davranışlar olarak ikiye ayrılır.
Hayvanlarda Doğal DavranıĢlar
Sonradan öğrenilmemiş davranış
biçimlerine doğal davranış denir.
Canlılardaki doğal davranışlar, genel
olarak canlıların sonradan öğrenmeyip
kalıtsal olarak sahip oldukları davranış
biçimleridir. Hayvanlar yaşam ve
nesillerinin devamı için doğal olarak
farklılık
gösterebilen
istemli
davranışlarının yanı sıra doğuştan gelen
bazı iç güdülere sahiptirler. Örneğin bir
örümceğin ağını ilk seferinde bile
mükemmel bir şekilde yapması,
kuşların yuva yapımı, tırtılın koza
yapması gibi davranışlar örnek olarak
gösterilebilir.
İnsanlarda doğuştan davranış
şekilleri vardır. Kör ve sağır
doğan insanlarda bu durum
izlenebilir.
Bu
şekildeki
çocukların mimikleri,sağlıklı
çocukların gülüş ve ağlayışına
benzer.
Bu yüz ifadelerinin öğrenilmesi olanaksız ise nasıl
olurda böyle bir benzerlik söz konusudur? Bir başka
örnekte, yeni doğmuş bebeğin havuza konulduğunda
yüzebiliyor olmasıdır. Ama bu özellik sonraki yıllarda
yitirilmektedir.
Sonradan Kazanılan DavranıĢlar
Bir çok hayvan yaşayabilmek ve soyunu devam
ettirebilmek için birçok şeyi öğrenir. Öğrenilerek
kazanılan bu tip davranışlar genler tarafından dolaylı
olarak kontrol edilir. Deneyimlerin toplanması ve onların
bireysel bellekte depolanması, bireyin değişken çevre
uyarılarına tepki vermesini mümkün kılar.
Doğuştan davranış şekilleri kazanılmış
olanlarla takviye edilir. Bu durum
çevreye en iyi biçimde uyumu sağlar.
Yaşayıp soyunu sürdürebilmek için
birçok canlı belli hareketleri öğrenmek
zorundadır.
Örneğin,
doğduğunda
yürüyemeyen bebeğin (fiziki olgunluğa
da erişince) yürümeyi öğrenmesi gib.
Sonradan kazanılan davranışta en önemli unsur öğrenmedir.
Öğrenmenin birkaç yolu vardır.
AlıĢkanlık Ve Taklit Yolu Ġle
Öğrenme:
Genç yavruların ilk gördükleri
davranışı, sesli uyartıları vb. lerini
izleyerek algılamalarıdır. Örneğin;
yumurtadan çıkan civcivin annesini
izleyerek davranış geliştirmesi
izleyerek ya da taklit etme yoluyla
öğrenmeye bir örnektir.
Önceden öğrenilen bir olgunun, daha sonra
otomatik olarak tekrarlanmasına alışkanlık denir.
Başlangıçta yavaş ve zor gerçekleşen alışkanlıklar,
zamanla kolayca ve hızlı bir şekilde gerçekleşir.
Örneğin; insanlarda yürüme, temizlenme, giyinme,
dans etme, bilgisayar kullanma gibi etkinlikler,
alışkanlık şeklini almış davranışlardır. Önüne
buğday taneleri attığımız güvercinlerin, buğdayları
gagalayarak yemeleri de alışkanlık şeklindeki
etkinlikleridir.
Ġzleme Yolu Ġle Öğrenme
Bu tip öğrenme, yeni doğmuş ya da yumurtadan yeni çıkmış
yavrularda görülür. Avustralyalı biyolog Konrad Lorenz 1935 yılında,
belirli türlerin yavrularında görülen basit bir çeşit öğrenmeyi keşfetti,
yumurtadan yeni çıkmış ördek, tavuz ve kaz yavrularının gördükleri
hareket eden ilk cisme büyük bir bağlılık gösteerdiklerini ve onu
izlediklerini gözledi.Eğer hareket eden cisim ses çıkarıyorsa, onu da
izliyorlardı.
ġartlanma Yolu Ġle Öğrenme
Doğuştan gelen içgüdüsel refleksin, doğal uyaranının
değiştirilmesiyle ortaya çıkan öğrenme etkinliği, şartlanma
yoluyla öğrenmedir. İçgüdüsel refleksin doğal uyaranı
değiştirildiğinde şartlanma tepkisi oluşur. Bu olayı ilk kez Ivan
Pavlov (İvan Pavlov), köpeklerle yaptığı ünlü deneyiyle
göstermiştir. Pavlov, köpeğe et verdiğinde köpeğin salya
çıkardığını görmüş. Daha sonra et verirken zil çalmış ve et
nedeniyle köpek yine salya çıkarmış. Bu olayı defalarca
tekrarlamış ve köpeğe et vermeden zil çaldığında köpeğin yine
salya çıkardığını görmüştür. Pavlov bu deneyiyle yeni bir
refleksin geliştiğini ve doğuştan gelen reflekslerin doğal
uyaranlarının değiştirilebileceğini göstermiştir. Bu vb. olaylar,
şartlı refleks ya da şartlanma olarak adlandırılır.
Pavlov’un deney düzeneği
Deneme-Yanılma Yolu Ġle Öğrenme
Canlının, yeni bir durum karşısında
meydana gelecek birden fazla tepkiden
doğru olanını seçmesi, deneme
yanılma yoluyla öğrenmedir. Bu
yöntem, sık uygulanan bir öğrenme
yoludur. Bir civcivin yumurtadan ilk
çıktığında gördüğü her küçük varlığı
gagalaması, zamanla yenilmeyecek
olanlara dokunmaması, böyle bir
öğrenme şeklidir. Güzel yazı yazma,
doğru araba kullanma, iyi futbol
oynama, hızlı bilgisayar kullanma gibi
davranışlar deneme yanılma yoluyla
kazanılır.
BIYOLOJIK SAAT
Hayvanların çoğu, belirli aralıklarla tekrarlanan davranıĢ
Ģekilleri gösterir. bu davranıĢlar, günlük, aylık, mevsimlik, yıllık,
gelgit (met cezir) olaylarına bağlı olarak ya da bunların
etkileĢimlerine göre düzenlenir. Leylekler mevsimlere göre
değiĢik bölgelere göçer. Balıklar, kuĢlar, memeliler ilkbaharda;
geyikler ve koyunlar sonbaharda yavru meydana getirmek için
üreme davranıĢında bulunur. Sürüngenler, ayılar, tavĢanlar,
yarasalar, fareler vb. birçok hayvan, soğuk ve besin bulmanın
zorlaĢtığı kıĢ mevsiminde kıĢ uykusuna yatar.GüneĢ ıĢığının
günlük değiĢmeleri, canlıların pek çoğunun kullandığı bir zaman
belirleyicidir.
Kuşlar, balinalar, bazı böcekler ve arılar, çok gelişmiş
zaman ayar mekanizmalarını yön saptamakta kullanılır.
Örneğin; bal arıları güneşin bulunduğu yönü saptayarak
ona göre kovanla besin kaynağını bulunduğu yer
arasındaki yönü belirler.
Gözcü olarak seçilen arı, çiçeklerin bulunduğu yer kovana
yakınsa dairler çizerek dans eder. Bu yer kovana uzaksa
sallanarak dans eder. Böylece arılar yaptıkları dairesel
hareketlerin yönüyle çiçeklerin bulunduğu yerin yönünü,
sallanmanın sıklığı ile de uzaklığı belirtir. Arılar, yağmurlu
günlerde bile yerlerini şaşırmadan bulur.
Arı dansı
SOSYAL DAVRANIġ
Hayvanların davranış şekilleri, dış çevrenin cansız
koşulları yanında canlı koşullara göre değişir. Bu da
toplumsal davranışı oluşturur. Yani toplumsal davranış, iki
ya da daha fazla birey arasındaki etkileşim demektir.
Karşılıklı etkileşimler aynı türün bireyleri arasındaysa buna
sosyal ilişki adı verilir. Sosyal davranışlar, bir yandan
mücadeleye bir yandan da iş birliğine dayalı etkileşimleri
kapsar. Bu etkileşimler; sesli, görsel ve kimyasal mesajlarla
sağlanır. Toplumsal davranış, genel olarak eş bulma ve
eşleşme temeline dayalıdır. Ayrıca düşmanlardan korunma,
besin bulma, avlanma, yuva yapımı ve iş bölümü
amaçlarıyla grup oluşturma ya da ebeveyn ile yavru
ilişkileri şeklinde de olabilir.
Hayvanların oluşturdukları toplumsal grupların
çoğunda cinsiyet farkı vücut yapısı ve davranış
şekillerine göre düzenlenen iş bölümüne dayalı
farklılaşmalar vardır. Özellikle arılarda ve
karıncalarda bu durumun en tipik örneklerine
rastlanır.
Download