M. Meclisi B : 89 giriş kapısında böyle bir depozit akçesinin alın­ masını talebetmişizdir. Bu depozit akçesi Türki­ ye'ye girişte gümrük kapılarına tevdi edilsin, çı­ karken de kendilerine iade edilsin denmiştir. Gümrük ve Tekel Bakanlığıyla yaptığımız bu çalışmalar müspet bir anlayışın içinde devam et­ mektedir. Yoksa triptik anlaşması, Hükümet eden arkadaşların keyfî ortaya çıkarmış olduk­ ları bir anlaşma değildir, Hükümetimizden evvel­ ki Hükümetler zamanında konulmuştur ve bir gerçeğin ifadesini cevaplamak bir gerçeğe cevap vermek için konulmuştur. Sayın Ali Cüceoğlu zannediyorum ki bir hu­ susu birbirine karıştırmış olacaklar, eğer yan­ lış tesbit etmedi isek, diyorlar ki, «Turist pasa­ portuyla Avusturya kapısına gidenler orada bu işi meslek ittihaz etmiş olan şahıslar tarafından isviçre veya Almanya'ya aktarılmaktadır.» Doğ­ rudur. Evvelâ ifade edeyim ki, turist pasapor­ tuyla gitmek hususunda Hükümetimizi şöyle bir tedbirin içerisinde bulunmaktadır: Dışa­ rıya işçi göndermeyi meslek ittihaz etmeye çahşan bâzı müesseseler Türkiye'de bâzı beyan­ nameler dağıtmak suretiyle, «Sizleri kısa süre içerisinde dışarı 'göndereceğiz, bize bu konu­ da müracaat ediniz, şu miktar parayı da de­ pozite olarak müessesemize yatırınız» demek suretiyle, bu fevkalâde samimî ve sâf insan­ ları bir otobüse bindirerek Viyana kapdarma kadar getirmekteler, ondan sonrada getirenle­ rin hiçbirisi orada bulunmayıp bir başka yere dönmekteler. Bu kapılarda kalan insanlar da elbette turist pasaportuna istinaden gelmiş ol­ duğundan dolayı Avusturya Hükümeti tara­ fından geriye gönderilme mecburiyeti ile karşı karşıya bulundurulmakta... Bunun bir başka şekli yok. Yapılan şey şu olmuştur: Turistik pasapor­ tu ile (gidenlerin, pasaportlarına >bir şey işlen­ meye başlanmıştır, denmiştir ki, tur'st pasa­ portu ile iştirak etmektedir, işçi değildir, iş ala­ maz. Bu todıbiri almıak mecburiyetindeyiz. Aksi halde turist pasaportu ile gidenlerin ora­ da hangi kötü şartlar içerisinde yaşadıklarını tesbit etmemize imkân olmadığı gibi, tedbirle­ rini de almamıza, önlememize imkân " yoktur. Bunu meslek haline getirmiş olanlar vardır, Son 1966 yılı içinde yapmış olduğumuz çalış­ malarda bu tarz dışarıya işçi şevkini meslek 20 . 4 .1967 O : 1 haline getirmiş 85 müessese veyahut şahıs tes­ bit edilmiş ve mahkemelere verilmiştir. 3008 sat* vılı îş Kanunu 1936 senesinde düşünülmüş, o tarihte yürürlüğe girmiştir. Dışarıya bir gün işçi: gönderilmesi keyfiyetinin mevzuubahis olup olmıyacağının o tarihte bilinmesine imIkân 'olmadığı için dışarıya bçı gönderen bir şahsın karşılığında uyrıyacağı cezai müeyyide 25 lira para eczası... Bu sebepten defasında dı­ şarıya işçi gönderip 25 lira para cezasını ver­ meye âmâde olan şahıslar turist pasaportu adı altında dışarıya rahatlıkla- işçi göndermek­ te ve oralarda bu isçileri kendi perişan hayat­ ları içinde bırakmaktadırlar. Aziz dostum, îş Kanununun Meclisteki mü­ zakerelerine zaman zaman siz de iştirak etti­ niz, zannediyorum son celselerinde bulunmadı­ nız, orada İş ve İşçi Bulma Kurumu aracılığı. dışında arac;lıkta bulunan şahıslara cezai müey­ yide olarak para cezasının dışında hapis ceza­ sını da getirmişizdir. Bu Kanun Meclisten çık­ mıştır. Sayın önerge sahibe, «Hrıstiyanlık propa­ gandası yapılıyor.» dedi. Bu bir vakıa. Yalnız hrısti yanlık propagandası yapılmıyor, bunun dışında Anayasamızın reddettiği, sosyal yapı­ mızın reddettiği diğer ideolojik tesirler de de­ vamlı surette işçilerimiz üzerinde tesirlerini artırma şeklinde bir kampanyaya girme gayre­ ti içinde yapılmaktadır. Buna karşılık Türk Hükümeti nasıl b'r kampanyanın içerisine -girmintir, şeklindeki hususu belirtmek için de oraya gönderilen aydın din adamları tarafın­ dan, yine yanlış 'tesbit etjmeniıYi3caı, 2,5 marka satılan bir kitaptan bahsetmişlerdir. Sayın Ali Cüceoğlu'na b'r hususu belirtmek isterim, ora­ da yaşı yan arkadaşlarımızın her türlü muzır cereyanlardan korunmaları hususunda Türk danış bürolarının 1966 senesi Mart ayında ak­ tif 41 derneğine gönderilen kittaplar içinde 14 000 adedi münhasıran muzır cereyanlar ve hırıstiyanlık propagandasının karşısında alın­ ması lâzımgelen tedbirlerin neler olabileceğine dair kitaplardır. Bunlar kâfi clmıyabilir, bun^ lar kâfidir artık, mesele bitmiştir iddiası için­ de değiliz. Bunlar kâfi değildir ama, şunu ha­ tırlatmak isterim ki, bu çalışmalar 1965 senesi­ nin sonu, 19.66 Bcnesinin başından itibaren yapılmaya başlanmıştır. Hâdiselerin ıbaşlan- — 311 —