Tasarruflar ve Sermaye Piyasası Doç. Dr. Doğan Cansızlar Bugün için Türkiye ekonomisinin en önemli sorunu; işsizlik, yoksulluk ve cari işlemler dengesi yani döviz açığıdır. Özellikle 2003 yılından itibaren uygulanmakta olan ve yüksek faiz düşük kur, ithalata ve dış borçlanmaya, sıcak paraya dayalı büyüme modeli şeklinde özetlenebilecek yanlış ekonomi politikaları nedeniyle döviz açığımız giderek artmış ve sadece 2010 yılında 80 yıllık Cumhuriyet dönemindeki (1923-2002) toplam 42.7 milyar doları aşarak 48.6 milyar dolar yükselmiştir. Döviz açığının milli gelir içindeki payı da uluslararası literatürde eşik değer olan yüzde 5’i de geçerek yüzde 6.6 seviyesine kadar çıkmıştır. Cari açığın temel nedenlerinden birisi tasarruf açığıdır. Türkiye artık tasarruf yaratmıyor. 2002’de toplam tasarrufların GSYH’ ya oranı yüzde 19.1 iken, 2010 yılında bu oran yüzde 12.6’ya gerilemiştir. Özel tasarrufların oranı ise aynı yıllar itibariyle yüzde 25.3’den, yüzde 11.8’e gerilemiştir. DPT ise 2011 yılı programında toplam yurtiçi tasarruf oranını yüzde 12.6, buna karşılık sabit sermaye yatırımlarının GSYH içindeki payın da yüzde 18.9 olarak hesaplamıştır. Bu ekonomi açısından gerçekten ürkütücü bir durumdur. Yine de bu konuda en kötü Türkiye değil. Bizden daha kötü durumda olan Avrupa ülkeleri var. Avrupa’ da tasarrufu en düşük ülke yüzde 8.9 oran ile İrlanda. Kendisi borçlarını ödeyemedi ve battı. Arkasından yüzde 9.2 tasarruf oranı ile Yunanistan geliyor. Bu ülkenin de ekonomisi göçmüş durumda. Avrupa Birliği’nin verdiği milyar eurolar yetmiyor. Her an borçlarını ödeyemeyeceğini ilan edebilir. Bu anlamda diğer bir ülke de yüzde 10.6 oran ile Portekiz. Durumu malüm, o da batık... Gelişmekte olan Asya ülkelerinde tasarruf oranı yüzde 30-40 arasında değişmekte, OECD oralaması da yüzde 23 düzeyindedir. Petrol ihracatcısı Orta Doğu ülkelerinde ise tasarruf oranı yüzde 40 üzerindedir. İşsizlik verilerine bakıldığında en fazla tasarruf oranına sahip Asya ekonomilerinin dünyada endüşük işsizlik oranlarına sahip olduğu görülür. Türkiye’de ise 2000 yılı itibariyle 103 ülke arasında işsizlik oranı yüksek olan ilk 50 üke arasında bile yer almayan ülkemiz 2010 yılında işsizlik sıralamasında 26’ıncı sırada yerini almıştır. Tasarruf oranı azalınca yatırımlar azalmış, yatırımlar azalınca da işsizlik almış başını gitmiştir. Tasarruf oranının işsizlikle olan paralelliğine bakarmısınız .... İç tasarruf yetersizliği dış kaynak ihtiyacını artırır ve bu da cari açığın artmasına neden olur. Halihazırda uygulanan yanlış ekonomi politikası sayesinde özel tasarruflar artmamış aksine azalmıştır. İç tasarrufların artırılması yerine dışarıdan gelen sermayenin peşinden koşulunca özel sektör de dış borca yönlenmiş ve bu arada karlı kamu şirketleri de özelleştirilerek sermaye yaratılmaya çalışılmış ve böylece kronik cari açığın temelleri atılmıştır. Fazla seçenek maalesef yoktur. Türkiye tasarruf oranlarını bir şekilde artıramazsa ya ekonomisi daha yavaş büyüyecek ya da yabancı sermayeye daha fazla bağımlı hale gelecektir. Türkiye’de tasarruflar düşük ve dağınıktır. Bu dağınık tasarruflar sermaye piyasasında yapılacak halka arzlarla bir araya getirilip, yatırımların bu yolla finansmanı sağlanabilir. Ne var ki, bu dönemde sermaye piyasasına açılan şirketler, hisse senedi satışlarından elde ettikleri geliri, yeni yatırımlar için kullanmak yerine işletme sermayesi olarak ya da ithalatın finansmanında kullanmaktadır. Çünkü sanayide ithal girdi oranı yüzde 70’i bulmuştur. Değerli Türk Lirası nedeniyle ara malı ve hammadde ithalatı iç üretimden daha fazla maliyet avantajı sağlamakta ve ithalatı cazip kılmaktadır. Dağınık ve yetersiz olan tasarrufların artırılması ve yatırımlara yönlendirilmesi için öncelikle Türk Lirasının aşırı değerlenmesine neden olan para ve kur politikalarından vazgeçilmesi ve sermayenin tabana yaygınlaştırılması açısından özelleştirmelerin halka arz yoluyla yapılması ve KOBİ piyasalarının yeni baştan ele alınarak IMKB bünyesinden çıkarılarak anadoluya Finans Çarşısı şeklinde yaygınlaştırılması sağlanmalı ve böylece sermaye piyasalarının vatandaşın ayağına götürülerek tasarrufların artırılması ve yatırımlara yönlenmeleri sağlanmalıdır.