! z ı ğ a c a l o r a V z ı r a V k ı d r Va 964 sayı l e z iÖ ülten B i ç ş İ ni / e t l ü ın b i kad ç k e m m/ e o c . l i ma ni@g e t l ü nb ikadi c k e em Sınıfa Karşı Sınıf Kurultayı’na ! Kadın Cinayetleri Sürüyor ! Nitelikli Ücretsiz Kreş İstiyoruz ! Berfo Ana Uzak Diyarların Sabırlı Kadını ! İşçilerin Birliği Halkların Kardeşliği için, HAYDİ EMEKÇİ KADINLAR Sınıfa Karşı Sınıf’ Kurultayı’na! 2 Özgürlük, Eşitlik SOSYALİZMDE! merhaba ! Bültenimizin 3. sayısını dünyada ve ülkemizde gündemin yoğun olduğu bir süreçte çıkarıyoruz. Emperyalist savaşlar, kapitalist sömürü, kadın cinayetleri, temel hak ve özgürlüklerimizin gaspı... Yaşantımızı, geleceğimizi birebir ilgilendiren bu gündemlere dair sözlerimizi, taleplerimizi 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü’nde haykırdık. Evet; 8 Mart, devrimci baharın müjdecisi ve mücadele andımızın günüdür! İşte bu sebeple 8 Mart’ın ardından; içtiğimiz andın kararlılığı ve devrimci baharın coşkusuyla “merhaba” diyoruz! Bültenimizin bu sayısında yoğun dünya ve ülke gündemlerini tek tek ele almadık. Ancak bunun yerine bu gündemlerin üzerinden işçi sınıfının bağımsız tavrını ortaya koyacağını ilan eden ve “kurultayımızı, sınıfa karşı sınıf duruşuyla, emperyalizme ve burjuvaziye karşı tüm milliyetlerden işçi sınıfı ve emekçilerin birliğini sağlama hadefiyle topluyoruz...”diyen kurultay çağrısına yer veriyoruz. Arka kapaktan paylaştığımız Eşitlik ve Özgürlük Beyannamesi’ne ise tüm emekçi kadınları destek vermeye çağırıyoruz. Maalesef bu sayımızda 2013 yılında da sürmeye devam eden kadın cinayetlerine yer vermek zorunda kaldık. 3. sayımızı, 10 Mart pazar günü tam da devrimci 8 Mart’ı alanlarda kutladığımız günde kayınvalidesi ve eşi tarafından İzmir’de katledilen Gamze Nur Özcan şahsında kadın cinayetlerine kurban giden yüzlerce kadına adıyoruz. Son sayfalarımızda ise ücretsiz, nitelikli kreş talebimizi dillendiriyor ve 12 Eylül darbesinin ardından “gözaltında” kaybolan oğlunu arayan ve geçtiğimiz haftalarda hayata gözlerini kapayan Berfo Ana’yı anıyoruz. Devrimci 8 Mart’tan kavganın günü 1 Mayıs’a uzanan bu bahar aylarında emekçi kadınları bir adım ileri çıkmaya, eşitlik ve özgürlük için sosyalizm yolunda yürümeye çağırıyoruz... Dünyanın dört bir yanında işçi sınıfının harladığı isyan ateşinin sıcaklığı ile tekrar “merhaba!” Ekmek ve Gül ... Yürüyoruz yürüyoruz, yan yana, güzel günler adına Kadınız, insanız, insanlığa ayağa kalkıyoruz. Paydos bundan böyle köleliğe, ayaklığa Herkes çalışsın, bölüşülsün kardeşçe, yaşamın sundukları İşte bunun için yükseliyor yüreklerimizden Bu ekmek ve gül türküleri Ve yineliyoruz hep bir ağızdan; “Ekmek ve gül! Ekmek ve gül!” James Oppenheim ulusal, cinsel, sınıfsal sömürüye SON! İşçilerin birliği, halkların kardeşliği için Haydi, emekçi kadınlar “sınıfa karşı sınıf” kurultayına! Biz, işçi ve emekçiler tarihsel bir sürecin içerisinden geçiyoruz. Bu sürecin bir yanında krizlerle debelenen, debelendikçe batan, battıkça saldırganlaşan kapitalist-emperyalist sistem yer alıyor. Onun tam karşısında ise, biz! Emek gücü sömürülen, geleceği çalınan, savaşlarda ölen ancak “artık yeter” diyerek dünyanın dört bir yanında ayağa kalkan tüm işçi ve emekçiler ile ezilen halklar bulunuyor! Bu tarihsel süreçte iki karşıt sınıf son kavgasına hazırlanıyor. Bu kavga ki, sonunda ya sınıfsız, sömürüsüz, güneşli günlerin müjdecisi sosyalizmle ya da kapitalizmin barbarlığı ile sonuçlanacak. Ve ancak işçilerin güçlerini birleştirdiği böylece ezilen halkların emperyalizmin oyunlarını bozarak kardeşleştiği bir mücadele bu kavganın sonucunu belirleyecek. Ancak böylesi bir mücadele gelecek günleri, kapitalizmin karanlığından sosyalizmin aydınlığına bağışlayacak. İşte, böylesi tarihsel bir süreçte “sınıfa karşı sınıf” kurultayı da bu şiarla “işçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarıyla toplanıyor. Biz emekçi kadınlar ise bu şiarı sahiplenerek, mücadeleye omuz vermeye adeta mecburuz. Mecburuz, çünkü kapitalist sistemde biz emekçi kadınların payına daha fazla acı, ölüm, tecavüz ve sömürü düşüyor. Çifte sömürüye uğrarken aynı zamanda her gün kadın cinayetlerine kurban gidiyoruz. Mecburuz, çünkü aslında biz emekçi kadınlar; sınıfsız, sömürüsüz bir dünyaya, eşitliğe ve özgürlüğe herkesten daha fazla muhtacız. Yaşamın yarısı bizsek, kavganın da yarısı biz olalım! Bunca acıya ve sömürüye kalkan ettiğimiz göğsümüzü, bundan gayrı, çocuklarımıza onurlu bir gelecek bırakmak için kavganın kızıl bayrağını taşımanın onuruyla gerelim! “İşçilerin birliği, halkların kardeşliği” şiarıyla toplanacak olan “sınıfa karşı sınıf” kurultayında; devrimci baharın coşkusuyla, kavgayı tutuşturan zılgıtlarımızla yerimizi alalım. Emekçi kadınlar olarak biz de “varız” diyelim! 3 Kadın Cinaye 4 İzmir’de bir kadın cinayeti daha... Gamze Nur dostumuzun katlini lanetliyorum! Gün geçmiyor ki kadın cinayeti haberlerini duymayalım. Günde 4 kadının öldürüldüğü günleri yaşıyoruz. Bazen kilometrelerce uzakta bazen yanı başımızda bir kadın öldürülüyor. Kadına yönelik şiddet, taciz, tecavüz ve kadın cinayetleri öyle olağan hale geldi ki insanlar cinayet haberlerine “yazık olmuş”un dışında tepki veremiyorlar. Bu cinayetlerden birinin kurbanı, arkadaşımızın (bir dostumuzun) kızı olan Gamze Nur Özcan oldu. Genç Gamze Nur’un, kaynanası ve kocası tarafından hunharca katledildiğini TV ekranlarında görüp gazete manşetlerinde okuyunca, kanım dondu. Kadına yönelik her taciz ve tecavüz, cinayet öfkemi ve bu sisteme karşı kinimi biliyordu. Ancak katledilen tanıdığın bir insanın yakınıysa ve cinayet oturduğun semtte yaşanıyorsa insan daha fazla etkileniyor. Katledilen insanın kendi tanıdıkları olunca insanın önce inanası gelmiyor. Ancak yaşananlar gösteriyor ki kimin başına ne zaman ne geleceği belli olmuyor. Gamze Nur’un annesi küçük yaşta evlenmiş, kocası tarafından şiddet gördüğü için kocasından ayrılmış ve iki çocuğuyla birlikte hayat mücadelesi veren bir dostumuz. Çocuklarını tekstilde çalışarak tek başına büyütmek zorunda kalmış. Kızı Gamze Nur ise erken yaşta evlenmiş ve bir çocuğu olmuş. Kızı da dostumuz olan annesi gibi kocasından şiddet görmüş ve kocasından ayrılmış. Bir yıl sonra Gamze Nur tekrar evlenmiş ve bu evliliğinden de bir erkek çocuğu olmuş. Ancak ne şansızlıktır ki 7 yıldır evli olan Gamze Nur ikinci eşinden de şiddet görmeye başlamış. Birkaç kez ayrılmayı deneyen Gamze Nur kocasının “pişmanım” yalvarmaları sonucu her seferinde barışmış. Ancak son gördüğü şiddetten sonra polisten koruma istemiş ve iki çocuğuyla birlikte evden ayrılmış ancak bir süre sonra kocası kendi kendine zarar vererek (kendini bıçaklayarak, yaralayarak) Gamze ile barışmak istemiş, af dilemiş. Gamze Nur, yine kocasını affedip barışarak polis korumasını kaldırtmış. Aradan geçen kısa bir süre sonra kayın validesi ve kocası Gamze Nur’un yaşadığı eve gelerek 4 yaşında ki çocuğunun gözleri önünde genç kadını öldürmüşler. Gamze Nur bu vahşetin ardından aramızdan ayrılırken, çocuğun bundan sonra ki yaşantısı nasıl şekillenecek tahmin etmek zor değil. Gamze Nur, şiddete uğrayan yüzlerce kadından biriydi. Şiddete dayanamayıp kocasından ayrı yaşamaktaydı. Ama ölümden kurtulamadı. Bu sistem ne Gamze Nur’u koruyabildi ne de öldürülen yüzlerce kadını. Sermaye devletinin mahkemeleri de, polisi de bizleri koruyamaz. Sermaye devletinin mahkemeleri işçi ve emekçiler haklarını ararken, sendikalaşırken, örgütlü mücadele çağrısı yaparken onlara, delillere bakılmaksızın uzunca yıllar hapis cezası verebiliyorken emekçi bir kadının öldürülmesinde delil araması da mahkemelerin kadına ve kadın cinayetlerine bakışını tescillemiştir. Yine savcının dostumuza “basına, kamuoyuna konuyu daha fazla taşıma, basını karıştırma, haklıyken haksız olursun” demesi de bu cinayetin üstünün nasıl örtülmeye çalışıldığını göstermektedir. Tıpkı bundan önce öldürülen yüzlerce kadın cinayetinin üstü örtüldüğü gibi. Çünkü Gamze Nur emekçi bir annenin kızı, kendisi de işçi bir kadındı. Eğer Gamze Nur zengin olsaydı bu cinayet cezasız kalmazdı. Bu devletin yasaları da ancak parası olanlar için, zenginler için vardır zaten. İşte bu yüzden bizleri koruyacak olan ancak kendi örgütlüğümüzdür. Son olarak, tüm işçi-emekçileri kadın cinayetlerine karşı örgütlü mücadeleye çağırıyorum. Çiğli’den bir emekçi kadın tlerine Son! 5 Kadın cinayetlerine karşı örgütlü mücadeleye! Kadın cinayetleri dur durak bilmeden devam ediyor. Hemen hemen her gün bir ya da birkaç kadının katledildiği haberini alıyoruz. Çok uzaklarda cereyan eden vakalarmış gibi gördüğümüz bu vahşet, artık yanıbaşımızda! Belki bir sokak ötede, belki de komşumuzun evinde! Kadın cinayetleri sürüyor. Ve bu cinayetler gazetelerin üçüncü sayfalarını doldurup taşarken her seferinde öne çıkarılan cinayetin sebepleri oluyor. Adeta kadının ölümü hakettiğini dillendiren bu haberlerde “namus”, “töre”, “aşk” , “kıskançlık” kelimelerini sıkça okuyoruz. Çünkü amaçlanan kadın cinayetlerini kanıksatmak. Amaçlanan cinayetleri salt iki kişinin, ölen-öldürülen kişinin arasındaki drama indirgemek! Böylece bu cinayetlerin ardındaki koskoca bir sömürü sistemini gizlemek! Ancak bizler artık kanlı cinayet haberleri duymak istemiyoruz. “Kadın cinayetlerine son!” diyoruz. Ve biliyoruz ki, kadın cinayetlerini durduracak olan bu sistemin göstermelik önlemleri değildir. Yüzlerce kadın cinayeti bu önlemlerin işe yaramadığını fazlasıyla gösterdi. Bu önlemler işe yaramadı çünkü sermaye devletinin ve onun uşağı AKP hükümetinin kadını koruma gibi bir bakışı bulunmuyor. Kadın cinayetlerini durduracak olan bizlerin örgütlü gücüdür. Kadına yönelik toplumsal algıyı değiştirecek olan, kadını koruyucu gerçek önlemleri hayata geçirecek olan mücadelenin kendisidir. Biz istemezsek, biz almazsak bu sefil sistemin bize vereceği tek şey ölüm olur! Her gün bir kadının daha istatistikleri oluşturan rakamlarla ifade edilmemesi için, artık özgür ve eşit bir dünyada “insanca” bir yaşam için mücadeleye omuz verelim. Mart ayı içerisinde; İzmir’in Çiğli ilçesinde eşinden ayrı yaşayan 27 yaşındaki Gamze Nur Özcan, 4 yaşındaki çocuğunun gözleri önünde boğazı kesilerek, Muğla’nın Dalaman ilçesinde bir kadın eşi tarafından, Diyarbakır’da çağrı yöntemiyle koruma verildiği iddia edilen bir kadın, eski erkek arkadaşı tarafından silahla, Manisa’nın Turgutlu ilçesinde Gülcan Çelen, kocası tarafından sokak ortasında bıçaklanarak, Kadıköy’de, bir kadın silahla, Kocaeli’nin Darıca ilçesinde 5 çocuğu ile birlikte yaşayan bir kadın, kendisini Erzurum’a götürmek isteyen erkek kardeşi tarafından 26 yerinden bıçaklanarak, Hatay’ın Dörtyol İlçesi’nde 31 yaşındaki Fatma Mercan, kucağındaki kızı 2 aylık Nazlı Mercan ile katilinden kaçarak sığındığı bir evin kapısında 6 kurşunla, Bursa’nın İznik İlçesi’nde, Kadriye Menkeş eşi tarafından uyurken başına baltayla vurularak, KATLEDİLDİ! ücretsiz, nitelikli kreş hakkı! 6 Kapitalist sistem bize ücretsiz, nitelikli kreş hakkı vermiyor! Haklarımız için mücadeleyi yükseltelim! Biz emekçi kadınların sorunlarının başında çocuklarımızın bakımı geliyor. Çalışmak, üretmek böylece ben de “varım” demek, evin dört duvarının arasından ya da yoğun mesailerden sıyrılıp sosyal yaşamın bir parçası olalım istiyoruz ancak çocuklarımızın bakımı bizi engelliyor. Canımızdan bir parça olan çocuklarımız bazen köleliğimizin zincirleri oluveriyorlar. Anne ile çocuk arasındaki bağı zedeleyen bu durumda emekçi kadınlar olarak “kader” diyerek dört duvar arasında çamaşır, bulaşık, bakım işleri arasında boğulup kayboluyoruz. İşte bu sebeple biz emekçi kadınların başlıca taleplerinden birini kreş oluşturuyor. Bu yaşamsal derecede önemli talebimiz, kapitalist sistemin çıkarcı yapısında hemen değerlendirilerek ücretli ve çoğu durumda çocuklarımız için güvenli olmayan özel çocuk yuvaları, kreşler pıtrak gibi çoğalıveriyor. Son zamanlarda ise kadın istihdamını artırmak safsataları eşliğinde sanayi bölgelerinde kreşler açılacağı dillendiriliyor, patronlar tarafından. Sebep ister toplumsal bir sorun olan çocuk bakımından kar gütmek olsun isterse kadın emeğinin ucuz iş gücü olarak kullanımını yaygınlaştırmak olsun sonuç değişmiyor. Sebeplerin ortak kaynağını kapitalizmin ikiyüzlü politikaları oluşturuken sonuç ise emekçi kadınların sömürüsünün katmerleşmesi oluyor. Bizler, kreş hakkı istiyoruz. Kanımızın, canımızın daha fazla sömürülmesi için değil, zincirlerimizden kurtulup toplumsal yaşama katılmak için fabrikalarda, mahallerde ücretsiz, nitelikli kreş istiyoruz. Ve biliyoruz ki, bunun için mücadele etmekten başka bir yol yok. Bu sistemin ikiyüzlü politikalarını parçalayacak olan ancak bizlerin nasırlı yumruklarıdır! Biz, ücretsiz nitelikli ve ulaşılabilir kreşlerin, çocuk bakım evlerinin var olabileceğini Sovyet deneyiminden biliyoruz. Büyük Ekim Devrimi’nin ardından Sovyetler’de kadının üzerindeki yük alınarak toplumsallaştırılmıştır. . Toplu çamaşırhaneler, çocuk bakım evleri, kreşler açılmıştır. Böylece emekçi kadınlar üretime, sosyal, kültürel yaşama katılabilmişlerdir. Kadınlar, hakları için örgütlenerek mücadele etmişler ve sonunda dövüşerek harcına kürek salladıkları ve güneşi gördükleri sosyalist işçi emekçi iktidarında insanca bir yaşama kavuştular. Biz emekçi kadınlar burjuvazinin rüyalarını kabusa çevirmekten kaçınmayacağız elbette. Büyük Ekim Devrimi’nin açtığı yolda haklarımız için mücadele etmekten geri durmayacağız. Kreş hakkımız için erkek işçi kardeşlerimizle beraber örgütlü mücadeleyi öreceğiz. Kadın cinayetleri protesto edildi! 15 Mart Cuma günü saat 12.00’de Çiğli Belediyesi önünde gerçekleştirilen basın açıklaması ile kadın cinayetleri lanetlendi. Yapılan açıklamada şunlar söylendi: “O günler gelinceye kadar, kadına yönelik şiddete, kadın cinayetlerine karşı mücadele etmek, kadınları kapitalist sistemin çarklarından, özgürleşmeye çağırmak bizlere düşüyor. Son olarak dostumuz Gamze’nin katlinin verdiği öfkeyle, haykırıyoruz: Bizleri koruyacak olan kendi örgütlülüğümüzdür!” Açıklamanın ardından Gamze Nur Özcan’ın davasının takipçisi olunacağı ifade edilerek, kadın cinayetlerini destekleyen ve göz yuman sermaye devletinden hesap sorulacağı vurgulandı. anaların öfkesi katilleri boğacak! 7 Ey uzak diyarların sabırlı kadını... Berfo… Sen uzaklarda ağlayansın Berfo…Sen acı türkü söyleyensin Berfo… Sen oğula yanansın Berfo... Berfo Anaya yazılan türküden bir dize ile başlamak istedim yazıma. Bu dize Berfo Anayı anlatıyor bence. Oğlu için tam 33 yıl mücadele etmiş bir kadın Berfo Ana. Hepimiz duymuşuzdur Berfo Ananın hikayesini. Cumartesi annelerinin, umudun, direnmenin adı Berfo Ana. 105 yaşına kadar umudunu kaybetmemiş mücadele etmiş bir kadın Berfo Ana. 12 Eylül 1980 darbesinden bir gün sonra oğlunu alıp götürüyorlar. Giderken “Annem, kim kimi öldürüyormuş? Döneceğim!” diyor Cemil Kırbayır.. 33 yıl bekliyor Berfo Ana oğlu Cemil Kırbayır’ı. 33 yıl boyunca sokak sokak dolanıyor, oğlunun ölüsünü ya da dirisini bulabilmek için. 12 Eylül davası başladığında ilk o çıkıyor Kenan Evren’in karşısına.“‘Ben O’na oğlumu sağlam teslim ettim. Çıksın karşıma neden çıkmıyor. O’nun ocağı söne, boynu devrile evi yıkıla! Tuhh lanet ola! Bana cevap verecek.. Çocuğum kaçmış diyor nasıl kaçabilir? Allah’ından bula. Bana oğlumun mezarını versinler, kemiklerini versinler... Allah affetsin onları ben etmem” diyor. 33 yıldır hiç pes etmeden oğlunun kemiklerini arayan, tam 33 yıldır olur da oğlu gelir diye misafirliğe gitmeyen, 33 yıldır oğlu gelir de tanıyamaz diye evini bile boyamayan Berfo Ana oğlunu bulamadan aramızdan ayrıldı. Omuzlarımıza büyük bir yük bırakıp gitti Berfo Ana. Oğlunun hesabını sormanın yükünü bırakıp gitti bize Berfo Ana. Ama bu yük altında ezilmesi gerekenler başkaları. Berfo Ana’nın oğlu Cemil’i alıp götürenler, öldürenler, kaybedenler, onun katilleri bu yükün altında ezilecek; 33 yıldır Berfo Ana’nın oğlunun kemiklerini bulamayanlar bu yükün altında ezilecek. Berfo Ana’ya ağlayacak bir mezar taşını çok görenler ezilecek bu yükün altında... Berfo Ana affetmedi, unutmadı kaybedenleri, Biz de affetmeyeceğiz kaybedenleri. Unutmayacak, unutturmayacağız kaybolanları. Ne kaybolanlar unutulacak, ne de Berfo Ana’ya çok görülen oğlunun kemikleri... Berfo Ana; direnişin, umudun sembolü olarak kalacaksın her zaman. Senin 33 yıldır bir an bile kaybetmediğin umudun güç katacak bize. Söz sana Berfo Ana oğlunun kemiklerini bile çok görenlerin hesabını er ya da geç soracağız. En sonunda kazanan biz olacağız. Eyyy uzak diyarların sabırlı kadını Yıldızlar nasıl da azalıyor kayıp gecede Sen bir asır devirmiş ömrüne inat Boynu bükük gecenin içinde ‘Ben anayım’ deyip Kayıp giden yıldızını arıyorsun.. İşçi Bülteni Özel Sayı: 964 * Fiyatı: 25 Kr * Mart 2013 * Sahibi ve S. Yazı İşleri Md.: Tayfun Altıntaş * Yayın Türü: Yerel, süreli, siyasi, ayda bir, Türkçe * EKSEN Basım Yayın Ltd. Şti. * Millet Caddesi Sultan Cami Sk. No:2/9 Fatih/İstanbul Tel/Fax: 0 (212) 621 74 52 * Baskı: Özdemir Mat. Davutpaşa Cd. Güven Sanayi Sitesi C Blok No: 242 Topkapı / İstanbul Tel: (212) 577 54 92 : in iç i iğ şl e rd a K n rı la lk a H i ğ İşçilerin Birli i s e m a n n a y e B ik l it ş Özgürlük ve E ryalistABD öncülüğündeki empe ın lan be k yü bü en n ola llat *Dünya halklarına musa uğunu, old isi f alındığını ve tüm kapitalist sistemin kend ardından Suriye’nin hede nin eri all işg ya Lib k, Ira Afganistan, uğunu, tanın, bölgesel Ortadoğu’nun hedefte old ” safsatasının ardında ya ak rm rta ku en rd rle atö “dikt “Demokrasi götürmek”, eği olduğunu, kaynaklarını elde etme ist i erj en ve kışkırtıldığını ve ma ğla sa i liğ egemen mezhepsel farklılıkların , sel din ik, etn l, sa ulu n içi *Bu rezil amaca ulaşmak eye çalışıldığını, ilm tir ge halkların halkların karşı karşıya sömürüye karşı direnen st ali pit ka ve a lığ an rg saldı *Böylelikle emperyalist e çalışıldığını görüyorum. ey lm a yön veren parçalanıp zayıf düşürü ci-Amerikancı AKP ve on din en ey etm r su ku tte me e hiz haline *Emperyalist efendilerin ına karşı bir savaş üssü ar lkl ha lge bö n, izi em an yönetilen ülk bir avuç zengin tarafınd sına topraklarda konumlanma bu getirilmesini reddediyor, n cü gü t lis rya pe em her türlü komşu halklara *NATO başta olmak üzere esini Türkiye devletinin km çe ni eli an ad afy ğr co min bu karşı çıkıyor, emperyaliz rum. son vermesini talep ediyo ına lar ka in karar liti po an rg ldı sa karşı rlerine ancak kendilerin de ka i nd ke da n ını ar lkl ha *Her halk gibi Ortadoğu . um Ortadoğu verebileceğine inanıyor tlerin ve işbirlikçilerinin vle de t lis rya pe em z lnı tohumu ya tarafından aramıza nifak Bu inanç doğrultusunda ler en em eg dır lar yıl , ğil ldırganlığa de halklarına uyguladığı sa dediyorum. ulusalinkarcı yaklaşımları da red yılan, inkar edilen farklı sa olarak ekilen ayrımcı ve k yo dır lar yıl ere üz iler olmak rşılanmasının bizi *Başta Kürt halkı ve Alev ve eşitlik taleplerinin ka k rlü gü öz n, eri çil ek em e karşı nsup peryalizme ve kapitalizm em , etnik kökene veya dine me ini eğ ec tir leş bir ile ğlam bir maya gönüllülük bölmeyeceğini, tersine sa nabileceğini, kardeşlik ve ğla sa yle bö k ca an n ini birliğ işçi sınıfı ve emekçilerin i, enin böyle kurulabileceğin ülk bir r gü öz lu ru ku ne üzeri bir çok BİLİYOR; i ve emekçilerin dünyanın işç rşı ka iğe lel kö st ali a ve kapit *Emperyalist saldırganlığ evrede: i lkmaya başladığı bu tarihi dettiğimi, her ulusun kend red yerinde yeniden ayağa ka ığı cıl rım ay sel ep zh dinsel, me savaş ve *Her türden ulusal, etnik, ığımı, yalnız emperyalist nd ina ine tiğ rek ge esi zhepsel etm n ulusal etnik, dinsel, me kaderini kendisinin tayin ola sı rça pa bir z ma rıl litikaların ay n sınıfsız, saldırganlığa değil, bu po her milliyetten emekçileri un luş rtu ku k rçe ge u, uğum ayrımcılığa da karşı old geçtiğini, na ortak mücadelesinden ru uğ a ny dü bir z sü rü iyorum. sömü lkları nezdinde beyan ed ha iye rk Tü ve u oğ tad Dünya, Or İmza İletişim um ur /k lek es M Ad-soyad