T.C. EKONOMİ BAKANLIĞI TÜRKİYE İLE AVRUPA BİRLİĞİ ARASINDAKİ GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMESİ KAPSAMINDA OLUŞTURULACAK ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ MEKANİZMASI Tezi Hazırlayan : İbrahim Fatih YETER Tez Danışmanı : Elif GÜRSOY Birim Amiri : Murat YAPICI KABUL VE ONAY SAYFASI İsim-Soyisim: İbrahim Fatih YETER Bakanlığa Giriş Tarihi: 5 Temmuz 2012 Birimi: Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü Tez Danışmanı: Elif GÜRSOY Tez Teslim Tarihi: 25 Aralık 2015 Kelime Sayısı: 19517 TEŞEKKÜR Bu tezin hazırlanmasında bilgi ve deneyimlerinden faydalandığım Tez Danışmanım Daire Başkanı Sayın Elif GÜRSOY’a destekleri ve yol gösterici tavsiyeleri için teşekkür etmeyi borç bilirim. i KISALTMALAR AB : Avrupa Birliği ABD : Amerika Birleşik Devletleri ABAD : Avrupa Birliği Adalet Divanı AEA : Avrupa Ekonomik Alanı AET : Avrupa Ekonomik Topluluğu AHM : Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması AHMM : DTÖ Kurucu Anlaşması’nın 2 sayılı ekindeki Anlaşmazlıkların Halli Konusundaki Kural ve Usulleri Hakkındaki Mutabakat Metni AHO : Anlaşmazlıkların Halli Organı AKÇT : Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu ATK : Avrupa Topluluğu’nu Kuran Antlaşma BM : Birleşmiş Milletler BTA : Bölgesel Ticaret Anlaşması CETA : AB ile Kanada arasındaki Kapsamlı Ekonomi ve Ticaret Anlaşması DTÖ : Dünya Ticaret Örgütü DTM : Daimi Tahkim Mahkemesi EFTA : Avrupa Serbest Ticaret Birliği GATS : Hizmet Ticareti Genel Anlaşması GATT : Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması İYUK : İdari Yargılama Usulü Kanunu MERCOSUR : Güney Amerika Ortak Pazarı NAFTA : Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması OKK : Ortaklık Konseyi Kararı STA : Serbest Ticaret Anlaşması ii TRIPs : Ticaretle Bağlantılı Fikri Mülkiyet Hakları Anlaşması TTIP : Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması UAD : Uluslararası Adalet Divanı UNCITRAL : Birleşmiş Milletler Milletlerarası Ticaret Hukuku Komisyonu YDMÇG : Yüksek Düzeyli Memurlar Çalışma Grubu iii TABLO VE ŞEKİLLER Tablo 1: Anlaşmazlıkların Halli Hükümlerinin Temel Özellikleri İçeriği Şekil 1: DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması Yargılama Usulü Şekil 2: BTA’lardaki Anlaşmazlıkların Halli Hükümlerinin Temel Özellikleri Şekil 3: BTA’larda Yaygın AHM Usulü iv İÇİNDEKİLER SAYFA KAPAK KABUL VE ONAY SAYFASI TEŞEKKÜR KISALTMALAR TABLO VE ŞEKİLLER İÇİNDEKİLER ÖZET-ABSTRACT i ii iv v viii GİRİŞ Giriş………………………………………………………………………………….1 LİTERATÜR TARAMASI Literatür Taraması…………………………………………………………………8 GEREÇ VE YÖNTEMLER Gereç ve Yöntemler………………………………………………………………..10 BULGULAR 1. DEVLETLERARASI UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜ…………………...13 1.1. Giriş………………………………………………………………………....13 1.2. Çözüm Türleri……………………………………………………………...14 1.3. Uluslararası Ticaretteki Yeri…………………………………………...….18 2. ULUSLARARASI ÖRGÜTLER BÜNYESİNDEKİ DÜZENLEMELER…...20 2.1. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) ……………………………………………..20 2.1.1. DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması (AHM) ……………………21 2.1.2. DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması ile BTA’lardaki Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması İlişkisi……………………………………..24 2.2. Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ………………………………………...26 2.3. Daimi Tahkim Mahkemesi (DTM) ………………………………………..27 3. BTA’LARDA ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ……………………………...29 3.1. Genel …………………………………………………………………….….29 3.2. Amaç………………………………………………………………………...31 v 3.3. Konu………………………………………………………………………...32 3.4. Türler……………………………………………………………………….35 3.5. Yaygın Düzenleme………………………………………………………….37 3.6. Hukuki Bağlayıcılık………………………………………………………...38 3.7. Uygulamada Dikkat Çeken Hususlar……………………………………...39 4. TÜRKİYE’NİN STA’LARINDA ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ MEKANİZMASI…………………………………………………………………...40 4.1. Türk Hukukunda STA’ların Yeri…………………………………………40 4.2. Türkiye’nin STA Politikası………………………………………..……….41 4.3. STA’larda Anlaşmazlıkların Halli Düzenlemeleri………………………..43 4.3.1. Genel………………………………………………………………………43 4.3.2. Örnek Anlaşmalar………………………………………………………..47 4.3.2.1 Türkiye-Güney Kore STA’sı…………………………………………...47 4.3.2.2 Türkiye-Malezya STA’sı………………………………………………..49 4.3.2.3 Türkiye-Şili STA’sı……………………………………………………...50 5. AB’NİN BTA’LARINDA ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ MEKANİZMASI…………………………………………………………………...51 5.1. AB Mevzuatında BTA’ların Yeri………………………………………….51 5.2. AB’nin BTA’ları……………………………………………………………52 5.3 BTA’larda Anlaşmazlıkların Halli Düzenlemeleri………………………..53 5.3.1 Giriş………………………………………………………………………..53 5.3.2. Örnek Anlaşmalar………………………………………………………..54 5.3.2.1 AB-EFTA Avrupa Ekonomik Alanı……………………………………54 5.3.2.2 AB-Kanada BTA’sı……………………………………………………..56 5.3.2.3 AB-ABD BTA’sı……………………………………………………...…58 6. TÜRKİYE İLE AB ARASINDAKİ GÜMRÜK BİRLİĞİ SÜRECİ…………..61 6.1. Genel……….………………………………………………………………..61 6.2. Ankara Anlaşması………………………………………………………….62 6.3. 1/95 Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) …………………………………….65 6.3.1. Giriş……………………………………………………………………….65 6.3.2. Türk Hukukundaki Yeri…………………………………………………66 6.3.3. Kapsam…………………………………………………………………....66 vi 6.4. Gümrük Birliği’nin Güncellenmesi………………………………………..72 6.4.1. Giriş……………………………………………………………………….72 6.4.2. Süreç………………………………………………………………………73 6.4.3. Kapsam……………………………………………………………………74 7. GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMESİNDE AHM’DEN BEKLENTİLERİMİZ VE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR…...75 7.1. Önemi……………………………………………………………………….75 7.2. Uyuşmazlık Konusu………………………………………………………..76 7.3. Anlaşmazlıkların Halli Usulleri……………………………………………78 7.4. Etkinlik……………………………………………………………………...80 TARTIŞMA VE KISITLAR Tartışma ve Kısıtlar………………………………………………………………..82 SONUÇ VE ÖNERİLER Sonuç ve Öneriler…………………………………………………………………..84 KAYNAKÇA……………………………………………………………………….86 ÖZGEÇMİŞ………………………………………………………………...............92 vii ÖZET Türkiye ile Avrupa Birliği arasında önemi gittikçe artan ticari ve ekonomik ilişkinin temel taşlarından birini Gümrük Birliği oluşturmaktadır. Hem dünya ticaret sistemindeki değişim hem de Gümrük Birliği’nden kaynaklı ihtiyaçlar neticesinde AB ve Türkiye, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecini başlatmışlardır. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinde Gümrük Birliği anlaşmazlıkların halli mekanizmasının da gözden geçirilmesi öngörülmektedir. Tez kapsamında, Gümrük Birliği’ndeki anlaşmazlıkların halli mekanizması ile uluslararası örgütlerin bünyesindeki ve Türkiye ile AB’nin taraf olduğu bölgesel ticaret anlaşmalarındaki kural ve usullerin incelenmesini hedeflenmektedir. Bu çerçevede, Türkiye ve AB’nin hukuki yaklaşımlarına ilişkin bulunulacak tespitler Gümrük Birliği çerçevesindeki anlaşmazlıkların halli mekanizmasının gözden geçirilmesi müzakerelerinin başlaması öncesinde faydalı olabilecektir. viii ABSTRACT Customs Union constitutes one of the fundamental elements of the progressively developing trade and economic relation between Turkey and the European Union. As a consequence of the change in the world trade system and requirements originating from the Customs Union itself, Turkey and the EU initiated the process for modernization of the Customs Union. The dispute settlement mechanism of the Customs Union is also expected to be revised under the scope of modernization of the Customs Union. This study aims to put forward examinations of the dispute settlement mechanism under the Customs Union together with the rules and procedures adopted by the international organizations and those rules and procedures under the regional trade agreements of Turkey and the EU respectively. Within this context, findings with respect to the legal approaches of Turkey and the EU shall be beneficial prior to initiation of the negotiations for the revision of the dispute settlement mechanism. ix GİRİŞ Türkiye ile Avrupa Birliği (AB) arasında 1963 yılında yürürlüğe giren Ankara Anlaşması ile resmi olarak başlatılan ortaklık ilişkisi, 1996 yılında 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) çerçevesinde Gümrük Birliği’nin kurulmasıyla daha ileri bir seviyeye taşınmıştır. 50 yılı aşkın bir süredir devam eden bu süreç ekonomi ve ticaret alanlarında her bir tarafı diğeri açısından vazgeçilmez kılmış, ayrıca ekonominin tamamlayıcısı niteliğinde olan tüm alanlarda derin ve kapsamlı ilişkiler kurulması sonucunu doğurmuştur. Diğer taraftan, Türkiye’nin Avrupa Ekonomik Topluluğu’na (AET) 14 Nisan 1987’de yapmış olduğu tam üyelik başvurusu neticesinde Türkiye’nin adaylığı, 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan AB Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi'nde resmen onaylanmıştır. Müteakiben, 17 Aralık 2004 tarihli Brüksel Zirvesi'nde AB-Türkiye ilişkilerinde bir dönüm noktası daha yaşanmış ve Türkiye'nin siyasi kriterleri yeterli ölçüde karşıladığı belirtilerek 3 Ekim 2005'te müzakerelere başlanması kararı alınmıştır. Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girdiği 1 Ocak 1996 tarihinden sonraki dönemde AB ile Türkiye arasındaki ticaretin seyri incelendiğinde, Gümrük Birliği’nin de etkisiyle oluşan dış ticaret artışı açık bir şekilde gözlemlenebilmektedir. Bu kapsamda, 1995 yılında 18 milyar düzeyinde olan Türkiye’nin AB’den ithalatı %394 oranında artarak 2014 yılında 89 milyar dolara çıkmış; AB’ye ihracatımız ise aynı dönemde 12 milyar dolardan 68 milyar dolara yükselerek %466 oranında artış göstermiştir. Söz konusu rakamlar AB’nin, Türkiye’nin hem ihracat hem de ithalatta birinci sıradaki ticaret ortağı olduğuna işaret etmektedir. Nitekim, Türkiye’nin dünyaya ihracatının %43,5’ini, dünyadan ithalatının %36,8’ini AB ülkeleri ile arasındaki ticaret 1 oluşturmaktadır. Türkiye ise, sırasıyla aldığı %4,4 ve %3,2’lik paylarla AB’nin dünyaya ihracatında 5., ithalatında ise 7. sırada yer almaktadır.1 AB ile Türkiye arasındaki ekonomik ve ticari ilişkiler geniş bir alana yayılmaktadır. 2002-2015 Eylül döneminde Türkiye’de yapılan toplam 130 milyar dolarlık uluslararası doğrudan yatırımın %69’u AB ülkelerinden gelmiştir. Hizmet ticaretine bakıldığında ise 2013 yılında Türkiye, AB’den 11 milyar avro değerinde hizmetler ithalatı yapmışken; 15 milyar avro değerinde de hizmetler ihracatı gerçekleştirmiştir. Aynı dönem içerisinde Türkiye’nin dünyaya hizmetler ihracatı 44 milyar dolar iken hizmetler ithalatı 22 milyar dolar; AB’nin ise dünyaya hizmetler ihracatı 880 milyar dolar iken hizmetler ithalatı 667 milyar dolar düzeyindedir. Türkiye ile AB arasındaki coğrafi yakınlık ile siyasi, ekonomik ve sosyokültürel ortak çıkarlar ve paylaşımlar, her iki tarafın da geleceğin birlikte inşasına yönelik olarak birbirlerine olan ihtiyacını doğurmaktadır. Diğer taraftan, Gümrük Birliği’nin katkısıyla Türkiye ile AB arasında hızla gelişen ticari ilişkilerin yanı sıra, Gümrük Birliği’nden kaynaklı birtakım sorunlar karşısında Gümrük Birliği’nin yetersizliği son yıllarda gündeme gelmiş ve 20 yıl aradan sonra gözden geçirilmesi ihtiyacı doğmuştur. Bu çerçevede, Dünya Bankası tarafından 2014 yılı içerisinde hazırlanan “AB-Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirmesi” başlıklı raporda da Gümrük Birliği’nden kaynaklanan sorunlar ve taraflar arasındaki ticaretin arttırılabilmesi için atılabilecek adımlara ilişkin tespitlere raporda açıkça yer verilmiştir. Bu çerçevede başlatılan görüşmeler doğrultusunda, dönemin Türkiye Cumhuriyeti Ekonomi Bakanı Sayın Nihat ZEYBEKCİ ile Avrupa Komisyonu Ticaret Komiseri Cecilia MALMSTRÖM arasında 12 Mayıs 2015 tarihinde Brüksel’de gerçekleşen AB’nin Türkiye’ye yönelik ticaret politikası detaylı bilgi için bkz. http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-and-regions/countries/turkey/ 1 2 Gümrük Birliği’nden kaynaklı ticari ilişkinin geliştirilmesine yönelik görüşme sonrasında Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ilişkin tarafların iradesi resmi olarak ortaya konulmuştur. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi kapsamında, Gümrük Birliği’nin işleyişinden kaynaklanan temel sorunların çözülmesi ve Gümrük Birliği’nin kamu alımları, hizmet ticareti ve tarım alanları gibi yeni alanlara genişletilmesi suretiyle derinleştirilmesi konuları temel iki ana başlık olarak ele alınacaktır. Bu çerçevede, Gümrük Birliği’nin mevcudiyetinden ve işleyişinden kaynaklanan sorunlara karşı Ankara Anlaşması ve 1/95 sayılı OKK’da yer alan ve işlevsiz kalan anlaşmazlıkların halli mekanizmalarının (AHM) geliştirilmesi amacıyla müzakere edilmesi kaçınılmaz görünmektedir. Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinden temel beklentileri; Gümrük Birliği'nin eşit bir ortağı olarak Türkiye’nin AB'nin danışma ve karar alma mekanizmalarına etkin katılımının sağlanması, serbest ticaret anlaşmalarına (STA) uyum kapsamında yaşanan sorunlara kalıcı bir çözüm bulunması ve AB tarafından uygulanan karayolu kotalarının kaldırılması olarak açıklanmıştır. Şüphesiz ki ülkemizin Gümrük Birliği sürecinden beklentilerinin temeli, ilgili alanlarda müzakere edilecek olan hukuk kurallarından oluşacaktır. Bununla birlikte, etkin ve işlevsel bir AHM, söz konusu hukuk kurallarının uygulanmasının hukuki güvencesi olacaktır. Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği çerçevesinde yürürlükte olan AHM’ye, Gümrük Birliği’nin kurulmasından bu yana hiç başvurulmamış olması taraflar arasında bugüne kadar Gümrük Birliği’nden kaynaklı hiçbir sorunun doğmamış olmasından değil, bu AHM’nin uygulamada işlevsel ve etkin olmamasından kaynaklanmaktadır. 3 Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunun gündeme alınması ile birlikte; Gümrük Birliği güncellenmesi sürecinin kapsam ve derinlik olarak geleceği nokta göz önüne alınarak AHM’nin de revize edilmesi ülkemiz ile AB arasındaki ticari ilişkileri güçlendirecek ve söz konusu ilişkilerin sürekliliğini sağlayacaktır. Bu çerçevede, Türkiye’nin çıkarlarını ve eğilimlerini göz önünde bulundurarak etkin ve işlevsel anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin oluşturulması için; uluslararası hukuktaki anlaşmazlıkların halli düzenlemeleri, AB’nin taraf olduğu STA’lar ve gümrük birlikleri, Türkiye’nin taraf olduğu STA’lar ve diğer ülkelerin akdettiği Bölgesel Ticaret Anlaşmaları’ndaki (BTA) yaygın düzenlemelerin incelenmesinin faydalı olacağı değerlendirilmektedir. Tezin bu kapsamdaki hedefinin gerçekleştirilmesi amacıyla, öncelikle uluslararası hukukta yer alan devletlerarası uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin genel uyuşmazlık çözüm türleri üzerinde bir incelemede bulunulacaktır. İkinci olarak, uluslararası ticari uyuşmazlıkların çözümüne yönelik çok taraflı düzenlemeler değerlendirilecektir. Dünya Ticaret Örgütü’nün (DTÖ) 1995 yılında kurulması ile birlikte; DTÖ Kuruluş Anlaşması’nın2 2 numaralı ekinde Anlaşmazlıkların Halli Konusundaki Kural ve Usulleri Hakkındaki Mutabakat Metni kabul edilmiştir. Aralık 2015 itibariyle 162 üyesi bulunan DTÖ’nün, üyeleri arasında DTÖ anlaşmalarından doğabilecek anlaşmazlıkların halli için hizmet veren DTÖ AHM’sinin incelenmesi STA ve gümrük birliklerini kapsayan BTA’larda yer alan mekanizmaların daha net anlaşılmasında faydalı olacaktır. Zira, yarı-yargısal AHM’nin DTÖ bünyesinde ortaya çıktığı ve müteakiben ülkelerin BTA’larında DTÖ benzeri AHM’lere yaygın bir şekilde yer vermeye başladığı rahatlıkla söylenebilir. DTÖ’nün yanı sıra, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Daimi Tahkim Mahkemesi’nin (DTM) bünyesindeki uluslararası uyuşmazlıkların çözümü Dünya Ticaret Örgütü Kuruluş Anlaşması, ülkemiz tarafından 25 Şubat 1995 tarihli ve 22213 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak 31 Aralık 1994 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yürürlüğe konulmuştur. 2 4 düzenlemelerine genel olarak yer verilecektir. Bu çerçevede, BTA’larda yer alan AHM’ler amaç, uyuşmazlık konusu, anlaşmazlıkların halli türleri, hukuki bağlayıcılık, yaygın düzenleme örnekleri ve uygulamada dikkat çeken hususlar temel alınarak detaylı olarak incelenecektir. Üçüncü olarak; ülkemizin uluslararası ticaret anlaşmalarında yer alan AHM’lere ilişkin düzenlemelerin incelenmesi hedeflenmektedir. Bu çerçevede, ülkemiz, bugüne kadar DTÖ nezdindeki AHM’ye taşınan 2 davada şikâyetçi, 9 davada şikâyet edilen ve 70 davada da üçüncü taraf olarak yer almıştır. Diğer taraftan, Türkiye ile Avrupa Serbest Ticaret Birliği (EFTA) arasındaki 1992 yılında yürürlüğe giren STA’dan başlayarak bugüne kadar imzalanan 34 serbest ticaret anlaşmasının tamamında ilgili anlaşmadan kaynaklanan anlaşmazlıkların halline yönelik farklı nitelik ve usullerde AHM düzenlemelerine yer verilmiştir. Ülkemizin STA’larında yer alan söz konusu metinlerin incelenmesinin, Gümrük Birliği ile Türkiye arasındaki anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin geliştirilmesindeki hassasiyetlerimizi ve sınırlarımızı belirlemede yararlı olacağı değerlendirilmektedir. Dördüncü olarak; AB’nin taraf olduğu BTA'lardan ele alınabilecek örnek anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin incelenmesi, AB’nin bu konudaki yaklaşımının anlaşılması ve bu çerçevede, Türkiye’nin pozisyonun güçlü ve zayıf yönlerinin belirlenebilmesi açısından önemli olacaktır. Son olarak, Türkiye-AB arasındaki Gümrük Birliği süreci ile Gümrük Birliği kapsamında AHM’den beklentilerimiz ve dikkat edilmesi gereken hususlar başlıkları altında Gümrük Birliği sürecinin bugüne kadarki gelişimi, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi süreci ile birlikte Ankara Anlaşması ve 1/95 sayılı OKK kapsamındaki AHM’lerin incelenmesi ile güncellenmelerine ilişkin argümanların ortaya konulması hedeflenmektedir. Diğer taraftan, dünya ticaretine ilişkin hukuki düzenlemeler içerisinde son dönemde sayıları artan BTA’ların yanı sıra, mega-regionals anlaşmaları arasında yer 5 alan Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve AB arasındaki Trans-Atlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı Anlaşması’nın (Transatlantic Trade and Investment Partnership, “TTIP”) henüz müzakere edilen bölümlerinin incelenmesi yol gösterici nitelikte olacaktır. Zira, TTIP’deki müzakerelerin kapsamının eskiye oranla daha derin ve kapsamlı olması ve tarafların DTÖ taahhütlerinin ötesine geçen hükümler içermesi sebebiyle, tarafların söz konusu hükümlerin uygulanmasından kaynaklanan sorunların çözümü için de daha ayrıntılı AHM hükümlerine yer vermeye yönelecekleri öngörülmektedir. Dünya genelindeki ticaretinin %40’dan fazlası TTIP’i müzakere eden AB ile ABD arasında gerçekleşmektedir. Bu sebeple, bu blokta yer alan ülkelerin, üçüncü ülkeler ile mevcut olan hem teknik hem de kurumsal hükümlerinin güncellenmesine yönelik yeni anlaşma müzakerelerine girmeleri veya mevcut anlaşmalarını revize etmelerinin de gündeme gelmesi suretiyle; bu anlaşmalarda yer alan düzenlemelerin diğer ülkelere domino etkisiyle yayılabilecektir. Bu açıdan, TTIP’de halen müzakereleri devam eden AHM usullerinin incelenmesinin yararlı olacağı değerlendirilmektedir. 2015 yılı G20 Dönem Başkanlığı’nı üstlenen Türkiye, ekonomik büyüme için önceliklerini “3İ” başlığı altında Uygulama (Implementation), Kapsayıcılık (Inclusiveness) ve Yatırım (Investment) şeklinde açıklamıştır. Bu çerçevede Türkiye, Uygulama önceliği ile uluslararası kuralların ve düzenlemelerin uygulanmasının önemine ve gerekliliğine dikkat çekmiştir. Uluslararası ikili ticaret düzenlemelerinde de benzer bir anlayışla hareket etmenin, karşılıklı ticari ve ekonomik kalkınma açısından yararlı olacağı düşünülmektedir. İki taraf arasında oluşturulan ticaret yapısını düzenleyen kuralların tam ve etkin uygulanması, taraf ülkeler arasındaki ilişki ve işbirliğinin gelişmesine ve ilerlemesine yardımcı olacaktır. Bu kapsamda, AHM hem yaptırım hem de ortak anlayış geliştirme özellikleri ile ikili ticaret anlaşmalarının sürekliliğini teminat altına almış olacaktır. 6 Günümüz dünyasında, gelişmiş ülkeler tarafından mal ticaretinde uygulanan tarifeler göreceli olarak düşük düzeylerde seyretmektedir. Bu sebeple, ülkeler akdettikleri BTA’larda gümrük vergileri ile sağlanan pazar açılımı taahhütlerinin yanı sıra söz konusu ticarette teknik engeller, sağlık ve bitki sağlığı tedbirleri, fikri mülkiyet hakları vb. gibi ticareti destekleyici nitelikte unsurlar içeren hükümler müzakere etmektedirler. Kuralların ve tedbirlerin net olmadığı, müzakere eden tarafların kolaylıkla yorum farklılığına düştüğü bu kapsamlı ve karmaşık anlaşmalara dair, taraf ülkeler arasında çıkacak uyuşmazlıkları çeşitli mekanizmalar ile çözüme kavuşturacak bir AHM, BTA’ların da devamı için kaçınılmaz bir gereklilik olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu kapsamda, değerlendirilmesi anlaşmazlıkların gerekmektedir. hallinin, Anlaşmanın anlaşmanın güvencesi uygulanmasında olarak karşılaşılan farklılıkların, aykırılıkların ve zorlukların üstesinden gelinmesinde taraflarca ortak bir anlayışın geliştirilmesi ve ortadan kaldırılmasında bir mekanizma olarak da değerlendirilebilecektir. Ülkeler arasında bu kadar derin ekonomik ve ticaret ilişkileri kurulmasına yönelik BTA’lardaki düzenlemeler beraberinde ülkeler arasındaki ilişkilerden kaynaklı uyuşmazlık çıkma olasılığını da artırmaktadır. Bu durumda da, ülkeler arasındaki ticaret anlaşmalarının uygulanması veya farklı yorumlanmasından kaynaklanan sorunların çözülmesine ilişkin etkin bir mekanizmanın mevcudiyeti kaçınılmaz olmaktadır. 7 LİTERATÜR TARAMASI Tez kapsamında öncelikli olarak uluslararası hukukta devletler arasındaki uyuşmazlık çözüm türleri genel olarak incelenmiştir. Bu çerçevede, literatürde hakim olan devletler arasındaki uyuşmazlık çözüm türlerini oluşturan hukuksal ve politik uyuşmazlıklar çerçevesinde yargısal yollar, yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar altındaki görüşmeler, danışma, dostça girişim, arabuluculuk ve uzlaştırmanın literatürde hakim olan tanımlamalarına yer verilmiştir. Bu genel tanımlamaların yapılmasında temel olarak (Pazarcı, 2010) kaynağından yararlanılmıştır. Tezin bu bölümü altında yer alan devletler arasındaki ticarette uyuşmazlık çözümü konusundaki uyuşmazlıkların açıklanmasında ise temel kaynak olarak (Özman, 1964), (Şanlı, 2013), (Chase ve başk, 2013) ve (Qureshi&Ziegler, 2007) alınmak suretiyle konu alt başlığı irdelenmeye çalışılmıştır. Uluslararası Örgütler Bünyesindeki Düzenlemeler başlığı altında DTÖ, UAD ve DTM’nin incelenmesi esnasında ise ağırlıklı olarak DTÖ Anlaşmaları, Birleşmiş Milletler Antlaşması, İki Devlet Arasındaki Uyuşmazlıkların Tahkim Yoluyla Çözümü için Seçimlik Kuralları, DTM Tahkim Kuralları ve Birleşmiş Milletler Ticaret Hukuku Komisyonu Kuralları esas alınmış olup; (Bossche, 2005), (Şanlı, 2013), (Marceau&Wyatt, 2010), (Marceau ve Kwak, 2004), (Chase ve başk., 2013) ve (Hassanien, 2010)’in görüşlerine yer verilmiştir. Bu çerçevede, uluslararası örgütlerin bünyesindeki rapor ve çalışmalar ile bulguların açıklanması hedeflenmiştir. Uluslararası örgütlerin bünyesindeki düzenlemelerden hareketle BTA’lardaki altındaki AHM’lerin açıklandığı tezin 3. bölümünde incelenen BTA’larda yer alan kural ve düzenlemeler çalışmanın odak noktasını oluşturmuştur. BTA’larda yer alan düzenlemelerin genel özelliklerinin değerlendirildiği bu bölüm altındaki bulgular, (Mahtis, 2011), (Bossche ve Lewis, 2014), (Chase ve başk., 2013), (Davey, 2006), (Snyder, 2002), (Dür&Elsig, 2015) ve (Horn ve başk., 2010) çalışmalarında yer alan 8 değerlendirmeler ile desteklenmiştir. Bu bölüm kapsamında da özellikle DTÖ’nün BTA’lara ilişkin belge ve raporlarındaki incelemeler değerlendirmeye alınmıştır. Türkiye’nin ve AB’nin STA’larındaki ve Gümrük Birliği düzenlemelerindeki AHM’lerin incelenmesine ilişkin olarak ise, öncelikli olarak AB mevzuatı ve Türk hukukunda yer alan ulusal ve uluslararası hukuk kuralları temel inceleme kaynakları olarak kullanılmıştır. Müteakiben, bu bölüm ile yakın ilintili olan Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği sürecinde de bu yaklaşım benimsenmiş olup, bu bölümlerde incelenen kuralların ve düzenlemelerin içerik ve uygulamalarının yorumlanmasında (Chalmers ve başk., 2010), (Robles, 2006), (Reçber, 2002), (Arat, 1996), (Başar,2004) ve (Ülgen&Dilek, 2015) çalışmalarından faydalanılmıştır. Ayrıca, bu bölüm altında özellikle Dünya Bankası tarafından hazırlanan Gümrük Birliği’nin Değerlendirilmesi Raporu ile diğer kurumsal belgeler incelenerek çalışmanın kapsamının geniş tutulması hedeflenmiştir. 9 GEREÇ VE YÖNTEMLER UAD Statüsü’nün 38. maddesi uyarınca uluslararası hukukun kaynakları: a) uluslararası hukuku doğrudan oluşturan asıl kaynaklar olan i) Uluslararası Anlaşmalar, ii) Yapılageliş (Teamül) ve iii) Hukukun Genel İlkeleri; ve b) uluslararası hukuk kurallarını yaratmayan, ancak onların varlığının ya da içeriğinin saptanmasında yardımcı olarak kendilerinden yararlanılan yardımcı kaynaklar olan i) Mahkeme Kararları ve ii) Öğreti ve Doktrinden oluşmaktadır. Uluslararası ticaret hukuku özelinde ise, birçok düzeyde uluslararası örgütün ve düzenlemenin yer aldığı çok yapılı bir sistem kurulmuştur. Bu sistemin asıl kaynaklarını ikili, bölgesel ve çok taraflı ticaret anlaşmalarının oluşturduğu söylenebilir. Uluslararası ticaret hukukunu oluşturan anlaşmalarda, ticaret kurallarını oluşturan maddi düzenlemelerin yanı sıra; ilgili anlaşma veya uluslararası örgüt bünyesinde bu maddi kurallara ilişkin ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümü usulünü oluşturan anlaşmazlıkların halli düzenlemeleri de bulunmaktadır. Anlaşmazlıkların halli düzenlemeleri, anlaşma kurallarına yaptırım gücü sağlamaya yönelik olarak anlaşmanın uygulanmasına ve anlaşmanın yorumlanmasına ilişkin taraflar arasındaki görüş farklılıklarını gidermeye hizmet etmektedir. Bu çerçevede, AHM neticesinde ortaya çıkan hukuki kararlar da uluslararası ticaret hukuku kaynakları arasında sayılabilecektir. Anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinde yer alan kurallar nitelik itibariyle usul kurallarından oluşmaktadır. Bu kurallar, taraflara doğrudan hak ve yükümlülükler tanıyan kurallar değillerdir. Bu kuralların amacı, taraflar arasında ortaya çıkan bir uyuşmazlığın çözümüne ilişkin yöntem ve kuralları belirlemektir. 10 Diğer taraftan, uluslararası anlaşmalardaki hem maddi kuralların hem de usul kurallarının yorumlanması, hukuki bir faaliyet olarak nitelendirilebilecektir. Bu kapsamda, uluslararası maddi kuralların ve usul kurallarının yorumlanmasında aynı usul takip edilmektedir. Uluslararası anlaşmaların yorumlanmasında, uluslararası teamül hukuku niteliği kazanmış 22 Mayıs 1969 tarihli Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi esas alınmaktadır. Sözleşmenin 31. maddesi uyarınca temel yorum kuralı, “Bir andlaşma, andlaşmanın içeriği ile bağlantılı olarak konu ve amacının ışığı altında terimlerin olağan anlamına uygun bir biçimde iyi niyetle yorumlanmalıdır” şeklinde belirlenmiştir. Bu çerçevede, bir uluslararası anlaşmanın yorumlanmasında öncelikli olarak metnin gerçek anlamının ortaya çıkarılmasına çalışılacaktır. Bununla birlikte, yapılan yorum sonucunun açık olmaması halinde ise, Viyana Andlaşmalar Hukuku Sözleşmesi’nin 32. maddesi uyarınca, tamamlayıcı yorum kaynakları olan; i) andlaşmanın hazırlık çalışmaları ve ii) andlaşmanın yapıldığı koşullar değerlendirmeye alınacaktır. Bu kapsamda, tezin amacının sağlanmasına yönelik olarak; uluslararası ticaret hukukunun ana kaynakları olan ikili, bölgesel ve çok taraflı uluslararası ticaret düzenlemelerinin yorumlanması temel alınmıştır. Çok taraflı uluslararası ticaret düzenlemelerine ilişkin DTÖ ve BM kapsamındaki düzenlemeler; BTA’lar çerçevesinde ise Türkiye, AB ve üçüncü ülkelerin tamamlamış olduğu anlaşmalar esas alınmıştır. Uluslararası hukukta devletler arasındaki genel uyuşmazlıkların çözümünde etkin olan UAD ile uluslararası ticaret uyuşmazlıklarının çözümüne ilişkin öncü nitelikte olan DTÖ AHM’si sistemlerinin incelenmesi ikili ve bölgesel ticaret anlaşmalarında yer alan AHM’lerin açıklanabilmesi açısından belirleyici olmuştur. Tezin temel yöntemini, çok taraflı uluslararası ticaret sisteminden hareket edilmesi suretiyle ikili ve bölgesel sistemlerin irdelenmesi oluşturmaktadır. Bu çerçevede, farklı düzenlemelerin sağladığı hak ve yükümlülükler karşılaştırmalı olarak da ortaya konulmaya çalışılmıştır. 11 Türkiye ile AB arasında güncellenmesi öngörülen Gümrük Birliği kapsamında oluşturulacak AHM’nin tezin temel amacını oluşturması sebebiyle, tezin amaçlarının sağlanmasına yönelik uygulanacak olan ikinci yöntem ise bu iki taraf arasındaki mevcut düzenlemelerin irdelenmesi suretiyle yapılacak değişikliklerin mevcut mekanizmaya etkilerini değerlendirmektir. Bu kapsamda, AB ile oluşturulacak olan AHM’de Türkiye’nin çıkarlarını koruyacak bir düzenlemenin taşıyabileceği belirli özelliklerin tespit edilmesi amaçlanmıştır. 12 BULGULAR 1. DEVLETLERARASI UYUŞMAZLIKLARIN ÇÖZÜMÜ 1.1. Giriş Uluslararası öğretide, uyuşmazlıkların konusuna bakılarak, hukuksal uyuşmazlıklar (legal or justiciable disputes; differends justiciables) ve politik uyuşmazlıklar (political or non-justiciable disputes; differends politiques ou non-justiciables) biçiminde bir ayrıma gidildiği görülmektedir (Pazarcı, 2005: 444). UAD Statüsü’nün 36. maddesi uyarınca hukuksal nitelikteki uyuşmazlıklar bir anlaşmanın yorumlanması, uluslararası hukuka ilişkin her türlü konu, uluslararası bir yükümlülüğe aykırılık oluşturabilecek her olayın gerçekliği ve uluslararası bir yükümlülüğe aykırı bir davranışın gerektirdiği zarar gideriminin niteliği ya da kapsamı şeklinde kabul edilmektedir. Belirtilen bu ayrımı kabul eden anlayış çerçevesinde hukuksal uyuşmazlıklar bir hukuk kuralının uygulanması ya da yorumlanması nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar olarak tanımlanırken, siyasal uyuşmazlıklar ise ya uluslararası hukukun düzenlemediği bir alanda ortaya çıkan ya da yaşamsal çıkarları ile ilgili olduğu iddiasına dayanarak taraflardan birinin yürürlükte bulunan uluslararası hukuk kuralını reddetmesi ya da değiştirilmesini istemesi nedeniyle ortaya çıkan uyuşmazlıklar olarak belirlenmektedir (Pazarcı, 2005: 444). Buna karşılık, öğretide aksi görüşü savunan yazarlar da bulunmaktadır. H. Kelsen hukukta boşluk olmayacağı varsayımından hareket ederek bütün uyuşmazlıkların hukuksal olduğunu ve hukuksal denilen uyuşmazlıkların var olan hukuk kurallarıyla çözülecek; siyasal denilen uyuşmazlıkların ise uyuşmazlığı çözmeye yetkili makamca 13 yaratılacak kurallarla çözülecek uyuşmazlıklar olduğunu ileri sürmektedir (Pazarcı, 2005: 444). Uluslararası hukukun ana aktörü olan devletler, uyuşmazlık çözüm mekanizmalarına başvuru yollarını da kontrol eden temel aktörlerdir. Devletler, oluşturdukları kuralların uygulanması ve yorumlanmasına ilişkin uyuşmazlıklarda yine kendilerinin oluşturdukları kurallara ve usullere başvuracaklardır. Bu çerçevede devletler, uluslararası örgüt veya organları aracı olarak kullanabildikleri gibi, ikili mekanizmalar da oluşturabilmektedirler. Bu çerçevede, UAD, DHM, DTÖ, Avrupa Birliği Adalet Divanı (ABAD) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, devletlerin uluslararası uyuşmazlıkların çözümünde başvurdukları uluslararası organ veya örgütler olarak öne çıkmaktadır. Bu organ veya örgütlerin bünyesindeki uyuşmazlık çözüm mekanizmalarının yanı sıra, devletlerin aralarında oluşturdukları ikili mekanizmalar aracılığıyla da uluslararası uyuşmazlıklar çözümlenebilmektedir. 1.2. Çözüm Türleri Devletler arasındaki uyuşmazlıkların çözümü temel olarak ikiye ayrılmaktadır. Bu çerçevede, siyasal yollar diye de adlandırabileceğimiz uyuşmazlığa taraf devletlerin sonuca ilişkin karar vereceği yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar ile üçüncü kişilerin bağlayıcı kararlar verdiği yargısal (hukuksal) yollar geleneksel çözüm yollarını oluşturmaktadır (Pazarcı, 2005:447). Yargısal yollar, geçerli hukukun üçüncü bir kişi tarafından uyuşmazlıklara uygulanması ve bağlayıcı bir kararın alınması özelliği sebebiyle, uyuşmazlığın çözümü üzerinde taraflar arasındaki siyasi veya hukuki temellerin esas alınması ile anlaşmaya varmanın söz konusu olduğu yargı-dışı yollardan ayrılmaktadır. 14 Yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollara başvurma konusunda olduğu gibi, yargısal yollara başvurma konusunda da tarafların iradesi asıldır. Başka bir deyişle, tarafları uyuşmazlığı yargısal usul ile çözmeye zorlayan herhangi bir genel hukuk kuralı bulunmamaktadır (Pazarcı, 2005:454). Bununla birlikte, yargısal usulün geçerli olduğu bazı platformlarda uyuşmazlık çözüm sürecinin başlatılmasına ilişkin tek bir tarafın iradesi yeterli olabilmektedir. Yargısal yollar grubu, “mahkeme yargılaması” (judicial settlement/adjudication) ve yarı-yargısal olarak değerlendirilebilecek olan tahkim (arbitration)’den oluşan iki tür çözüm yöntemini içermektedir. İki yöntem arasında bazı temel farklılıklar göze çarpmaktadır. Öncelikle, tahkimin “ad hoc” olarak, yani belirli bir uyuşmazlık için geçici olarak, kurulmasına karşılık uluslararası mahkemeler genellikle sürekli yargı organlarından oluşmaktadırlar. Öte yandan, tahkimdeki hakemler uyuşmazlığın tarafları devletler tarafından seçilirken; uluslararası mahkemelerin üyeleri, uyuşmazlığın taraflarınca değil, önceden belirlenmiş usul ve kurallara göre, yaygın olarak da uluslararası örgüt veya organların bünyesinde belirlenmektedir. Bir diğer ayrım ise; tahkim usulüne ilişkin kuralların taraflarca belirlenmesinin daha esnek olmasına karşın; uluslararası mahkemelerin usul kurallarının önceden belirlenmiş olması ve tarafların iradeleri ile değiştirilememesidir. Bu nitelikleri itibariyle, uluslararası mahkemeler, tahkime kıyasla, uyuşmazlık taraflarının iradesine çok daha az bağımlıdırlar. Tahkim (arbitration), bir uyuşmazlığın, bağlayıcı karar alan üçüncü bir kişi (hakem) ya da organa sunulmasını gerektiren diğer bir çözüm yöntemidir. Uyuşmazlığın çıkması durumunda, hakemin bir ya da birden fazla olması, hakemin uyuşmazlığın doğmasından sonra ya da önceden belirlenmiş olması, hakemin ya da hakemlik organının ad hoc ya da önceden kurulmuş bir uluslararası veya ulusal hakemlik yargı organı ya da siyasal değiştirmemektedir (Pazarcı, 2005:455). 15 organ olması, tahkimin niteliğini Yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar çerçevesinde ise, bir devletin belli konulardaki görüş, kanaat ve taleplerinin, doğrudan doğruya diğer devletlerin karar mercilerine iletilmesi söz konusudur. Bu anlamda diplomasi, münhasıran devletlerin tekelinde bulunan bir dış politika aracıdır. Yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar ile uyuşmazlıkların çözümü Birleşmiş Milletler (BM) Şartı’nın 33. maddesinde düzenlenmiştir. Bu kapsamda, “görüşmeler” (negotiation), “araştırma” (inquiry), “arabuluculuk” (mediation) ve “uzlaştırma” (conciliation) yer almaktadır. Ayrıca, “dostça girişim” (good offices) ve “danışma” (consultations) da yargı-dışı diplomatik yollar kapsamında değerlendirilmektedir. Bu metotların her birinin kendine has özelliği bulunmaktadır. Örnek olarak, görüşmeler ve istişareler doğrudan taraflar arasındaki ikili görüşmeleri ifade etmekte iken; dostça girişim, araştırma, arabuluculuk ve uzlaştırmada üçüncü tarafların müdahalesi söz konusu olabilmektedir (Robles, 2006:4). Bu çerçevede, yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar ile uyuşmazlık çözümünün uluslararası kamu hukukundaki iki temel özelliği; bir uyuşmazlığın hukuki bir temelden ziyade, politik temeldeki gerekçeler ile gerçekleştirilen görüşmeler vasıtasıyla çözüme kavuşturulması ve görüşmeler sonucunda ortaya çıkacak kararın tarafların onay vermesi halinde bağlayıcı hale gelecek olmasından oluşmaktadır (Robles, 2006:4). Buna rağmen, yargı-dışı (diplomatik/siyasi) yollar ile uyuşmazlık çözümünde hukuk kurallarının veya gerekçelerin göz ardı edileceğinin düşünülmemesi gerekir. Görüşmeler (negotiation); iki ya da daha çok taraf arasında gerçekleştirilen, tarafların yetkili temsilcilerinin sözlü ya da yazılı olarak bir konuyu, bir isteği, bir uyuşmazlığı, alınacak bir tutumu, gerçekleştirilecek bir girişimi ya da yapılacak bir anlaşmayı birlikte incelemesi ve tartışmasıdır (Pazarcı, 2005:447). 16 Danışma (consultation); iki tarafın görüş alışverişinde bulunması amacına yönelik olup, görüşmelerdeki asıl amaç, eğer taraflar anlaşabilirlerse, kesin bir çözüme varılmasının aranmasıdır. Bu nedenle, amaç bakımından görüşmelerden farklılık göstermesine karşın danışma yönteminin kimi zaman görüşme biçiminde değerlendirilmesi de olanaklıdır (Pazarcı, 2005:447-448). Ayrıca UAD, görüşme yükümünü yalnızca biçimsel bir görüşmenin gerçekleştirilmesi olarak değerlendirmemekte, görüşmelerin bir anlaşmaya varmak üzere “anlamlı” biçimde yapılması gerektiğine hükmetmektedir (Pazarcı, 2005:448). Dostça girişim (good offices), uyuşmazlığın sona erdirilmesi ya da çözümü amacıyla uyuşmazlığın taraflarının görüşmelere başlaması ve çözüme varabilmeleri için bir üçüncü kişinin hizmetlerini ölçülü bir biçimde sunmasıdır (Pazarcı, 2005:448). Öğretide benimsenen ağırlıklı eğilime göre, dostça girişimde üçüncü kişinin uyuşmazlığın özüne karışmaması, öze ilişkin öneriler getirmemesi, yalnızca tarafların görüşmelerini sağlaması ve kolaylaştırması görevinin bulunduğu kabul edilmektedir (Pazarcı, 2005:448). Bu görüşü benimseyen yazarlara göre, üçüncü kişinin görüşmeleri yürütmesi, öze ilişkin öneriler götürmesi gibi faaliyetler arabuluculuğun özellikleri arasında yer almakta olup, bunlar dostça girişim yöntemi ile bağdaşmamaktadır (Pazarcı, 2005:448). Hangi biçimde gerçekleştirilirse gerçekleştirilsin, dostça girişim yoluyla uyuşmazlıkların çözümü sonuç olarak tarafların iradesine bağlıdır. Arabuluculuk (mediation), uyuşmazlığa taraf devletlerin görüşmede bulunmalarına ve uyuşmazlıklarını çözmelerine yardımcı olmak üzere görüşmelere katılmak suretiyle üçüncü bir kişinin hizmetlerini sunmasıdır (Pazarcı, 2005:449). Arabuluculukta, dostça girişimden farklı olarak, üçüncü kişinin görüşmelere katılması ve taraflara öze ilişkin öneriler sunması olanağı olmasına karşın, burada da söz konusu önerilerin bağlayıcı gücünden bahsedilememektedir (Pazarcı, 2005:450). 17 Uzlaştırma (conciliation), uyuşmazlığa taraf devletlerin kendi aralarında kurdukları bir organa söz konusu uyuşmazlığı sunarak bunun incelenmesini ve çözümüne ilişkin olarak kendilerine öneriler getirilmesini istedikleri çözüm yöntemidir (Pazarcı, 2005:451). Uzlaştırma (conciliation) yöntemi, genellikle uyuşmazlık çıkmadan önce yapılan anlaşmalar ile kurulan ve genellikle uzlaştırma komisyonu adı verilen ad hoc bir organın mevcudiyeti ile uygulanmaktadır (Pazarcı, 2005:451). Tarafların, bu organı uyuşmazlığın doğmasından sonra oluşturmaları da mümkün olmaktadır. Uzlaştırma komisyonu yapısı anlaşmalara göre değişiklik göstermekle birlikte, uygulamada üç ya da beş kişiden oluştukları görülmektedir. Uzlaştırma komisyonu üyeleri kendilerini seçen devletlerden bağımsız olarak görev yapmak zorundadır (Pazarcı, 2005:452). Uzlaştırma komisyonun görevi uyuşmazlığı inceleyip tarafları uzlaşabilecekleri bir çözüme doğru yönlendirmek olup, bu usulün sonunda tarafların anlaşıp anlaşamamasına göre komisyonun tespitlerine ve çözüm önerilerine komisyon raporunda yer verilmektedir (Pazarcı, 2005:452-453). Uzlaştırma komisyonu kararları bağlayıcı olmayıp; komisyon tarafından oluşturulan raporların ne gibi bir hukuksal etki doğuracağı tarafların ortak rızasına bağlıdır (Pazarcı, 2005:453) 1.3. Uluslararası Ticaretteki Yeri Uluslararası hukukun temel ilkelerinden biri, dış egemenlik olgusu çerçevesinde, bir devletin diğer devletlerle olan ilişkilerinde hiçbir devlete bağlı olmadığı ve diğer devletlerle aynı statüde bulunduğudur (Özman, 1964:59). Bu çerçevede, birbirleri ile eşit statüde olan iki ülke arasında gerçekleştirilen bir ticaret anlaşması, yaptırım gücünü anlaşmanın kendisinden almaktadır. Taraflar, ikili veya bölgesel bir ticaret anlaşması çerçevesinde ikili bir mekanizma dizayn edilmesi suretiyle, kendi hassasiyetlerini anlaşmaya yansıtabilmekte ve göreceli olarak daha serbest bir yapı tesis edebilmektedirler. Uluslararası hukukta, devletler arasında ortaya çıkan uyuşmazlık türlerinden olan ticari uyuşmazlıkların çözümünde, taraf ülkeler açısından iki tür beklenti ortaya çıkabilmektedir. Taraf ülkeler, öncelikle aralarındaki ticari sorunun tabi olduğu 18 uluslararası hukuk çerçevesinde çözümünü ve ayrıca bu çözümün ikili ticari ilişkilerinin geleceğini olumsuz etkilemesinin önüne geçmeyi hedeflemektedirler. Uluslararası ticari uyuşmazlıkların, tarafların karşılıklı müzakere ve mutabakatları ile çözümlenmesi en ideal ihtilaf çözme usulüdür. Taraflar, kaçınılmaz bir ihtilaf vukuu bulduğunda, uyuşmazlıkların yargı yolu ile çözümünün getireceği maliyeti, doğacak zaman kaybını ve ilişkiler üzerinde geleceğe dönük muhtemel tahribatı da dikkate alarak doğrudan müzakereler yolu ile ihtilafı çözme usulünü kullanmalıdırlar (Şanlı, 2013:407). Bu tür ihtilafların çözümüne yönelik olarak taraflar arasındaki müzakerelerin başlatılabilmesi ve bu müzakereler çerçevesinde rızai bir çözüme ulaşılabilmesi için, ihtilafın anatomisini iyi bilen tarafsız üçüncü kişi konumundaki uzlaştırıcıların veya bu nitelikteki kuruluşların yardım ve müdahalesine ihtiyaç duyulmaktadır (Şanlı, 2013:407-408). Uluslararası ticari uyuşmazlıkların bir kısmı herhangi bir hakem veya uzlaştırma ya da arabulucu gibi üçüncü kişilerin yardım ve müdahalesine ihtiyaç olmadan doğrudan taraflar arasındaki görüşmelerle çözümlenebilir. Bu minvalde, ihtilafın niteliği, tarafların uluslararası ticaretteki karşılıklı çıkarları ve görüşmeler yolu ile ihtilafı çözmenin sağlayacağı yararlar belirleyici olacaktır. Ticaretin kesintisiz olarak sürdürülmesi gerekliliği, karşılıklı beklentilerin niteliği, karşı-tedbir alınabilmesi ihtimalleri, ihtilafın müzakereler yolu ile çözümünün imkân dâhilinde olması ve özellikle görüşmeler yolu ile ihtilafı tasfiye etmenin avantajlar sağlaması gibi unsurlar tarafları uyuşmazlıkların müzakereler yolu ile çözümüne teşvik etmektedir. Buna karşın görüşmeler yoluyla çözümlenemeyecek ihtilaflar da doğabilmektedir. 19 Diğer taraftan, uluslararası ticaret sisteminin çok taraflı, bölgesel veya ikili anlaşmalardan oluşmasının bir sonucu da birbirleriyle kesişebilen AHM’lerin bu sistem içerisinde yer almasıdır. Örnek olarak, DTÖ bağlamında mevcut olan AHM’ye karşın BTA’larda ayrıca bir AHM’nin mevcudiyeti de sorgulanabilir (Chase ve başk., 2013:7). Bu çerçevede, ilk akla gelecek olan sorun, BTA’ları tarafından sağlanan DTÖ ötesindeki taahhütlerin çözümünde DTÖ kapsamındaki AHM’nin yetersiz kalacak olmasıdır (Chase ve başk., 2013:7). Bununla birlikte, ikili ve çok taraflı BTA’larda yer alan ilgili hükümler, çoğunlukla geleneksel olarak DTÖ AHM’sinin özelliklerini taşımakta olup, bu özelliklerin tahkim panelinin işleyişine derç edilmiş olduğu sistemleri kapsamaktadır (Qureshi&Ziegler, 2007:374). Anlaşma müzakereleri çerçevesinde tarafların temel hedefinin de, AHM sürecinin tıkanmasını engelleyici nitelikteki unsurlar içeren etkin bir AHM oluşturmak olduğu bilinmektedir. Bu çerçevede, uluslararası ticaret uyuşmazlıkları yaygın olarak tahkim yoluyla çözümlenmektedir. Teknik olarak, tahkim kararları, yorumlamada buyruk kararlar niteliğinde olmamaktadır. Çünkü bu kararlar, ilgili tahkimin münhasır durumu çerçevesinde oluşturulmaktadır (Qureshi&Ziegler, 2007:31). Bununla beraber, bu kararların uluslararası ekonomi hukukunun netleştirilmesinde ve belirlenmesinde de katkısı olduğu söylenebilecektir (Qureshi&Ziegler, 2007:31). 2. ULUSLARARASI ÖRGÜTLER BÜNYESİNDEKİ DÜZENLEMELER 2.1. Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ) Uruguay Round müzakereleri sonunda 1 Ocak 1995 tarihinde kurulan ve 1947 tarihli Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması’nı (GATT) da kapsamına alan DTÖ, dünya devletleri arasındaki ticaretin kurallarını düzenlemektedir. 20 DTÖ’yü kuran DTÖ Kurucu Anlaşması ile birlikte toplam 60 anlaşma ve karardan3 oluşan hukuki anlaşmaların bütünü DTÖ sistemini oluşturmaktadır. 2.1.1. DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması (AHM) 1947 tarihli GATT’ın bünyesinde mevcut olan eski AHM, usule ilişkin sürelerin belirli olmadığı ve taraflarca ihtiyari olarak bloke edilebilen bir yapıdaydı. DTÖ bünyesindeki anlaşmalarının yaptırım gücünün artırılması hedefiyle bu sistem revize edilerek, DTÖ Kurucu Anlaşması’nın 2 sayılı ekindeki Anlaşmazlıkların Halli Konusundaki Kural ve Usulleri Hakkındaki Mutabakat Metni (AHMM) çerçevesinde bugünkü DTÖ AHM’si oluşturulmuştur. DTÖ AHM’si ile yargılamada izlenecek usullerin detaylı kurallar ile belirlendiği, bu usullere ilişkin sürelerin kesin olduğu ve yargılama yapılması halinde alınacak kararın taraflar üzerinde bağlayıcı olduğu bir sistem getirilmiştir. Bununla birlikte, şikâyet edilen tarafın süreci ihtiyari olarak tıkaması imkânı ortadan kaldırılmıştır. Bugün itibariyle, DTÖ’nün önemli özelliklerinden biri, bünyesindeki üye devletler arasında çıkan ihtilafların çözümü amacıyla faaliyet gösteren bir yargı organına sahip olmasıdır. Bu çerçevede DTÖ AHM’si, üye devletler arasında DTÖ kurallarının uygulanması ve yorumlanmasından kaynaklanan uyuşmazlıkların tümü hakkında “münhasıran” yetkili olup, faaliyetini kat’i kurallarla belirlenmiş bir usule riayet ederek yürütmektedir (Şanlı, 2013:487). AHMM tarafından oluşturulan AHM’de, uyuşmazlığın çözümüne yönelik dört temel usul benimsenmiştir. Bunlar; i) “Danışma ve Müzakere”, ii) “Panel ve Temyiz Organı yargılaması”, iii) “Tahkim”, iv) “İyi niyet, Uzlaştırma ve Arabuluculuk”tan oluşmaktadır (Bossche, 2005:186). 3 DTÖ’nün Anlaşmaları listesi için bkz. https://www.wto.org/english/docs_e/legal_e/legal_e.htm 21 i) Danışma ve Müzakere: DTÖ yargılamasına başvuran bir devletin ilk olarak karşılaşacağı aşamadır. AHMM’nin 4. maddesinde düzenlenen bu usulde, bir üye devletin, bir uyuşmazlığın görüşülmesi için danışma talebinde bulunması ile başlamaktadır. Danışma talebi tarihinden itibaren 60 gün içinde herhangi bir sonuç elde edilmesi halinde, şikâyetçi taraf, uyuşmazlığın çözümü için Panel oluşturulmasını talep edebilmektedir. ii) Panel ve Temyiz Organı yargılaması: AHMM’nin 6. maddesi uyarınca uyuşmazlığın danışma ve müzakere yoluyla ilgili süreler içerisinde çözümlenememesi halinde şikâyetçi taraf Panel kurulması talebi ile Anlaşmazlıkların Halli Organı’na4 (AHO) başvurabilecektir. Panel üyelerinin seçimi konusunda tarafların anlaşamamaları halinde ise DTÖ genel müdürü üye atamasını yapmaktadır (AHMM’nin 8. maddesi). Panelin kurulması ile birlikte, AHMM’nin 10. maddesi uyarınca, üçüncü ülkeler de önemli menfaatlerinin bulunması şartı ile Panel tarafından dinlenme ve Panele yazılı görüş sunma imkânına sahip olacaklardır. Panel, DTÖ anlaşmalarında yer alan kurallara uygunluk açısından yaptığı inceleme neticesinde hazırladığı nihai raporu en geç 9 ay içeresinde üye devletlere iletilecektir (AHMM’nin 12. maddesi). Müteakiben, Panel raporu aleyhine Temyiz Organına başvurmak isteyen uyuşmazlık tarafı, AHO nezdinde bu talebini iletecektir. Temyiz yoluna gidilmesi halinde ise, Temyiz Organı tarafından 90 gün içerisinde inceleme tamamlanarak raporu üye devletlere iletilecektir (AHMM’nin 16. maddesi). iii) Tahkim: AHMM’nin 25. maddesi uyarınca uyuşmazlık taraflarına Tahkime başvurma imkanı da tanınmaktadır. Bu durumda, uyuşmazlık tarafı devletlerin tahkime sunulacak uyuşmazlığı açıkça tanımlamaları, tahkim usullerini açıkça belirlemeleri ve tahkim kararının bağlayıcı olduğu üzerine anlaşmaları gerekmektedir. iv) İyi niyet, Uzlaştırma ve Arabuluculuk: AHMM’nin 5. maddesi uyarınca devletlerin aralarındaki uyuşmazlıkları İyi niyet, Uzlaştırma ve Arabuluculuk Anlaşmazlıkların Halli Organı, AHMM’nin 2. maddesi uyarınca kurulmuş ve bütün DTÖ üyesi devletlerin temsilcilerinden oluşmaktadır. 4 22 yöntemleri ile de çözebilmeleri mümkündür. İyi niyet, Uzlaştırma ve Arabuluculuk yöntemlerine başvurabilmek için taraflara herhangi bir zaman sınırlaması getirilmemiştir. Diğer taraftan, Panel aşaması devam ederken taraf devletlerin paralel olarak bu yöntemlere de başvurabilmeleri olanaklı kılınmıştır. AHMM’nın temel öğesini oluşturan yargılama usulünde Danışma, Panel ve Temyiz Organı aşamalarını “Uygulama ve İcra” aşaması takip etmektedir. Şekil 1: DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması Yargılama Usulü Danışma (Consultation) Arabuluculuk, Panel Uzlaştırma, Temyiz (Appeal) İyi Niyet Uygulama (Implementation) Uygulama aşaması, Panel/Temyiz raporunun AHO organında kabul edilmesi ile birlikte başlamaktadır. Şayet Panel/Temyiz raporundaki kararda, şikâyet edilen tarafın DTÖ kurallarını ihlal ettiği sonucuna varılması halinde, ihlale sebep olan düzenlemelerin geri alınarak ihlale son verilmesi tavsiye edilmektedir (AHMM’nin 19. maddesi). Bu karar şikâyet edilen taraf için bağlayıcı niteliktedir. Şikâyet edilen tarafın ihlali ortadan kaldırmaması üzerine, şikâyet taraf, DTÖ Anlaşmaları çerçevesinde karşı tarafın karşı taviz ve yükümlülüklerini askıya alma hakkına sahip olabilecektir (AHMM’nin 22. maddesi). 23 2.1.2. DTÖ Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması ile BTA’lardaki Anlaşmazlıkların Halli Mekanizması İlişkisi Uluslararası ticaretin temel kuralları, ikili ve bölgesel ticaret anlaşmaları ile çok taraflı ticaret anlaşmaları çerçevesinde oluşturulmaktadır. (Bossche, 2005:39). DTÖ çerçevesindeki BTA’lar, iki veya daha fazla ülkenin taraf olduğu STA’lar, gümrük birlikleri veya ortak pazarları kapsayacak şekilde tanımlanabilmektedir. Bu çerçevede, dünya ticaretinin önemli bir kısmı da BTA’ların şemsiyesi altında sürdürülmektedir (Bossche, 2005:650). DTÖ kapsamındaki BTA’lar, DTÖ üye devletlerinin bölgesel ticaret entegrasyonu düzenlemesine girmeleri halinde aralarında, DTÖ üyesi ülkelere uygulanandan daha avantajlı şartların BTA’lar kapsamında uygulanması suretiyle, GATT’ın 1. maddesi ve Hizmet Ticareti Genel Anlaşması’nın (GATS) 2. maddesinde yer alan ayrımcılık yapmama (non-discrimination) ilkesinden sapılması sonucunu doğurmaktadır.5 Bununla birlikte, BTA’lar, GATT’ın 24. maddesi ve GATS’ın 5. maddesi ve gelişmekte olan ülkelerin Tercihli Ticaret Anlaşmalarını düzenleyen Yetkilendirme Hükmü’ne (Enabling Clause) uygun olarak yapılmaları halinde DTÖ hukukuna uygun görülmektedir. DTÖ’ye 2015 yılı başı itibariyle, STA ve gümrük birliği niteliğinde 445 BTA bildirimi yapılmıştır. Bugün itibariyle bu anlaşmaların 262 tanesi yürürlükte6 bulunmaktadır. Son dönemde düzenlenen BTA’lar, geçmişe kıyasla kapsam olarak daha geniş ve derin hükümler içermektedirler. Bu bağlamda, bazı anlaşmalar yalnızca mal ticaretindeki tariflerin indirilmesi ve ticarette engellerin kaldırılmasını düzenlemekte iken; son dönemdeki anlaşmaların hizmet ticaretinde pazar açılımı sağlanması ve yatırımlar, rekabet politikaları, ticaretin kolaylaştırılması, kamu alımları, fikri mülkiyet hakları, elektronik ticaret, iş ve çevre hükümlerini içerdiği de dikkat çekmektedir (WTO Annual Report 2015, 2015:75). BTA’ların DTÖ sistemindeki dayanak maddeleri detaylı bilgi için bkz. https://www.wto.org/english/tratop_e/region_e/regrul_e.htm 6 DTÖ’ye yapılan Bölgesel Ticaret Anlaşmaları bildirimleri için bkz. https://www.wto.org/english/tratop_e/region_e/region_e.htm 5 24 BTA’lar ile DTÖ kapsamındaki hak ve yükümlülükler arasında bir örtüşme söz konusu olması sebebiyle, bunlardaki AHM’ler arasında çatışmaların ortaya çıkması ihtimalinin artan bir potansiyele sahip olduğu ifade edilmiştir (Marceau&Wyatt, 2010:68). BTA’lar ile DTÖ kapsamında ülkelerin sahip olduğu hak ve yükümlülüklere ilişkin iki ayrı sistem bulunmasına rağmen, söz konusu hak ve yükümlülükleri birbirinden tamamen bağımsız olarak değerlendirmek mümkün değildir. Diğer taraftan, BTA veya DTÖ anlaşmalarından birinin ihlali kolaylıkla diğer sistemin anlaşmasının ihlali ile de sonuçlanabilmektedir (Hassanien, 2010:18). Bunun en temel örneği, bazı DTÖ kurallarının BTA’lara derç edildiği ve bu düzenlemenin BTA’daki AHM’den istisna tutulmadığı hallerde karşımıza çıkmaktadır. Bu çerçevede, hem BTA hem de DTÖ’deki yükümlülüklerin ihlali yani “çifte aykırılık (double breach)” durumunun ortaya çıkması halinde, her iki sistemin de var olan AHM’sinin yargılama yetkisinden bahsedilebilecektir (Marceau&Wyatt, 2010:71). Böylelikle DTÖ üyesi taraflar, ortaya çıkan bir uyuşmazlık için hem BTA çerçevesinde kurulan AHM’ye hem de DTÖ çerçevesinde var olan AHM’ye başvurabilecektir. Bu durumun önlenmesi amacıyla Chase ve başk., (2013:21,) DTÖ’ye bildirilen BTA’larda beş çeşit düzenlemenin bulunduğuna dikkat çekmektedir: i) BTA’daki AHM’nin kullanılmasını öngören hüküm; ii) DTÖ AHM’sinin kullanılmasını öngören hüküm; iii) Zorunlu kılmaksızın, BTA’lardaki AHM’nin kullanılmasını teşvik eden hüküm; iv) “Fork in the road” hükmünün uygulanması suretiyle, tarafların iki mekanizmadan birini seçmeleri halinde diğer mekanizmaya başvurmalarının mümkün olmaması; v) Taraflara, eşzamanlı olmamak suretiyle, bir mekanizmanın takip edilmesi halinde diğer mekanizmaya da başvurabilme hakkının tanınmış olması. 25 Marceau ve Kwak (2004:470), DTÖ AHM’sinin önüne getirilen bir davada, davanın taraflar arasındaki BTA AHM’sinin tercihine yönelik bir hüküm olsa dâhi, bu davanın DTÖ AHM’si tarafından reddedilmeyeceğini belirtmişlerdir. Bu gibi bir durumun önlenmesi amacıyla, bir BTA’da yer alan “münhasır forum hükmü (exclusive forum clause)” düzenlemesinin BTA açısından bağlayıcılık getireceği düşünülmektedir. Buna rağmen, Marceau ve Wyatt, (2010:72), BTA’larda mevcut olan “münhasır forum hükmü (exclusive forum clause)” sebebiyle münhasıran BTA’nın yetkili kılındığı bir hükmün bulunduğu durumlarda dâhi konunun DTÖ’deki AHM’ye taşınması halinde, DTÖ’nün davayı sonuçlandırmadan yetkisizlik kararı vermeyeceğini belirtmektedir. Diğer taraftan, Marceau&Wyatt (2010:71)’ın yorumladığı Mexico-Soft Drinks davasında Meksika, özel olarak NAFTA’ya dayandığını ileri sürdüğü bir uyuşmazlığın münhasıran NAFTA dâhilindeki AHM’ye tabi olduğu gerekçesi ile DTÖ AHM’sinin herhangi bir bağlayıcılık taşımadığını ileri sürmüştür. Ancak, Meksika’nın bu çerçevede DTÖ’ye sunduğu söz konusu argüman ve itiraz hem Panel hem de Temyiz Organı tarafından reddedilmiştir.7 2.2. Uluslararası Adalet Divanı (UAD) UAD, BM Şartı’nın 92. ila 96. maddeleri çerçevesinde 1945 yılında BM’nin başlıca adli organı olarak kurulmuştur. UAD’nin temel görevi, BM üyesi ülkeler tarafından önüne getirilen uyuşmazlıkları uluslararası hukuka uygun olarak çözmektir (Statü’nün 34/1., 35/1. ve 38/1. maddeleri). Panel Report, Mexico – Tax Measures on Soft Drinks and Other Beverages (‘Mexico – Soft Drinks, Panel report’), adopted 7 October 2005, WT/DS308/R as modified by the Appellate Body Report, paragraf 7.1–7.18; Appellate Body Report, Mexico – Tax Measures on Soft Drinks and Other Beverages, 6 Mart 2006, WT/DS308/AB/R, paragraf 10 ve 46–54. 7 26 UAD’nin yetki alanı8, UAD Statüsü’nün 36. maddesi uyarınca “tarafların kendisine sunacağı bütün işlerle Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda ya da yürürlükteki antlaşma ve sözleşmelerde özel olarak öngörülmüş bütün durumları” kapsamaktadır. Devletlerin UAD önündeki davalara taraf olma hakkı bulunmakla birlikte, Divan’ın belli bir davaya bakma yetkisi otomatik değildir. Ortaya çıkan belirli bir uyuşmazlığın Divan önüne getirilebilmesi için, ilgili devletlerin UAD önündeki davalara taraf olma yeteneğini haiz olmaları ve aynı zamanda somut olaydaki uyuşmazlığa bu yönde rıza vermeleri gerekmektedir (Statü’nün 36. maddesi). UAD, Birleşmiş Milletler’in başlıca organları arasında yer almaktadır, ancak UAD’yi yalnızca bir uluslararası organın yargısal organı olarak değerlendirmek doğru olmayacaktır. Zira, UAD’nin işlevi ve yetkileri, yalnızca bir uluslararası organizasyonun sistemi içinde yer alan bir organ fonksiyonunun ötesine geçmektedir. UAD Statüsü’nün, Divan’ın yetkisini konusal olarak herhangi bir sınırlamaya tabi tutmamış olması da bu durumun en belirgin hukuksal dayanağıdır. Bu çerçevede, ülkelerin UAD Statüsü’ne uygun olarak taraf oldukları ticaret anlaşmalarında Divan’ın yetkisine ilişkin hükümlere yer vermeleri halinde; Divan’ın BTA’lardan kaynaklanan uyuşmazlıklarda yetkili olacağı değerlendirilmektedir. 2.3. Daimi Tahkim Mahkemesi (DTM) Daimi Tahkim Mahkemesi (DTM) (Permanent Court of Arbitration), 1899 yılında kurulan ve bugün itibariyle 117 üye ülkesi bulunan hükümetler arası bir uluslararası UAD Statüsü’nün II. Bölümü altında 34 .ila 38. maddeleri UAD’nin yetkisini düzenlemektedir. Bu çerçevede, yalnızca UAD Statüsü tarafı devletlerin, Divan önündeki uyuşmazlıklarda taraf olarak bulunabileceği düzenlenmektedir. 8 27 örgüttür.9 Türkiye, Daimi Hakemlik Mahkemesi’nin 1899 tarihli kurucu Konvansiyonu’na kuruluş ile birlikte taraf olmuştur. DTM, belirli ülkeler tarafından BTA’larda da anlaşmazlıkların halli için yaygın bir şekilde tercih edilen ve dikkat çeken bir mekanizmadır. DTM’nin bünyesinde kabul edilen ve devletlerarası uyuşmazlıklarda kullanılan temel usul kuralları, 1992 tarihli İki Devlet Arasındaki Uyuşmazlıkların Tahkim Yoluyla Çözümü için Seçimlik Kuralları (Optional Rules for Arbitrating Disputes between Two States of the Permanent Court of Arbitration) ve bu kuralların yerini alan 2012 yılı tarihli DTM Tahkim Kuralları (Permanent Court of Arbitration Rules 2012)’dır. DTM’nin iki temel fonksiyonundan bahsedebiliriz. Bunlardan birincisi, DTM’nin, tahkim uyuşmazlıklarında sekretarya hizmetlerini sağlaması; ikincisi ise DTM’nin bünyesinde bulunan tahkim usul kuralları ile tahkimin işleyişine ilişkin kurallara uyuşmazlığa taraf devletlerce başvurulabilmesidir. Ayrıca, DTM’nin Genel-Sekreteri, Mahkeme’nin bünyesindeki kuralların yanı sıra, Birleşmiş Milletler Ticaret Hukuku Komisyonu (United Nations Commission on International Trade Law, “UNCITRAL”) kuralları çerçevesinde de taraflarca hakemlerin belirlenememesi halinde tayin edici makam (appointing authority) olarak belirlenmiştir. Örneğin, EFTA’nın taraf olduğu STA’lardaki AHM’ler yaygın olarak İki Devlet Arasındaki Uyuşmazlıkların Tahkim Yoluyla Çözümü için Seçimlik Kuralları’na Daimi Tahkim Mahkemesi kuruluşuna ilişkin detaylı bilgi için bkz. http://www.pcacpa.org/showpage37e7.html?pag_id=363 9 28 atıfta bulunmaktadır. EFTA’nın taraf olduğu 8 serbest ticaret anlaşmasında10 DTM’nin tahkim kurallarına atıfta bulunulmaktadır. Bununla birlikte, bu anlaşmaların bir kısmında (Ukrayna, Kolombiya, Körfez İşbirliği Konseyi) yalnızca hakem seçimine ilişkin bölümlere atıfta bulunulurken; diğerlerinde (Arnavutluk, Karadağ, Sırbistan, Bosna-Hersek, Orta Amerika Topluluğu11) hakem seçiminin yanı sıra, tahkim usulünün işleyişine ilişkin olarak da İki Devlet Arasındaki Uyuşmazlıkların Tahkim Yoluyla Çözümü için Seçimlik Kuralları’na atıfta bulunulmuştur. 3. BTA’LARDA ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ 3.1. Genel Uluslararası ticaret çevrelerinde, ikili ticari uyuşmazlıkların diplomatik yolla çözümlendiği veya çözümlenebileceği konusunda yaygın bir kanaat mevcuttur. Bu sebeple uygulamada, herhangi bir uyuşmazlığın vukuunda taraflar meseleyi karşı taraf devletlerin dış ticaretle ilgili resmi kurumlarına şikâyet vasıtasıyla intikal ettirmektedirler. Müteakiben harekete geçirilen AHM’de ise diplomatik usuller takip etmektedir. Bu bölümde, ilk olarak BTA’lardaki anlaşmazlıkların halline ilişkin hükümlerin özellikleri incelenecek; sonrasında bu yapı kapsamında oluşturulan hukuki müesseselere ve usul kurallarına ilişkin tespitler aktarılacaktır. Tasnif edilen bu özellikler arasında geçişler bulunduğundan, bazı hususlar birden fazla özellik altında ele alınabilmektedir. Bu çerçevede, AHM düzenlemelerinin amacı, konusu, çözüm mekanizması türleri, yaygın düzenleme ve uygulamada dikkat çeken hususlar başlıkları altında tasnif edilen özelliklere değinilecektir. EFTA’nın, Arnavutluk, Kolombiya, Karadağ, Sıbistan, Ukrayna, Bosna-Hersek, Orta Amerika Topluluğu ve Körfez işbirliği Konseyi ile arasındaki STA’lar için bknz. http://www.pcacpa.org/showpage890a.html?pag_id=1389 11 Kosta Rika Cumhuriyeti ve Panama Cumhuriyeti bu anlaşmaya taraf olan Orta Amerika Topluluğu ülkeleridir. 10 29 Şekil 2: BTA’lardaki Anlaşmazlıkların Halli Hükümlerinin Temel Özellikleri Anlaşmazlıkların Halli Konusu Adil ve Eşit Kurallar Etkin ve İşlevsel Şeffaflık Açık ve Kesin Usul Kuralları Sürelerin Belirliliği ve Etkinliği Tablo 1: Anlaşmazlıkların Halli Hükümlerinin Temel Özellikleri İçeriği Uygulama kapsamına giren tedbirler ile anlaşmada yer alan Konu düzenlemeler Etkin ve İşlevsel Açık ve Kesin Prosedürlerin Sürelerin ve Etkinliği Adil ve Kurallar Şeffaflık işletilmesine yönelik tarafların hak ve yükümlülüklerinin açık bir şekilde belirlenmiş olması. Usul Kuralları Belirliliği Sürecin taraflarca ihtiyari olarak tıkanabilmesinin önlenmesi Eşit Öngörülen usuller için belirlenen sürelerin açık bir şekilde belirlenmesi ve usul sürelerinin çakışmasının engellenmesi Şikâyet eden taraf veya şikâyet edilen taraf arasında hem usul kuralları hem de esas kuralları açısından taraf menfaatlerinin gözetilmesi Kamuoyu veya özel sektör temsilcilerinin bilgilendirilmesi ve sürece dâhil edilmeleri Uyuşmazlık çıktıktan sonra uyuşmazlığın; etkin ve işlevsel, açık ve kesin usul kuralları çerçevesinde çözüme kavuşturulması AHM’nin etkinliğini belirlemektedir. Ayrıca, etkin bir AHM, uyuşmazlığın çıkmasına olmazsa olmaz bağımlı değildir. Zira 30 anlaşma tarafı ülkelerin anlaşmaya uyum sağlama güdülerinde itici bir güç olması halinde de, AHM’nin etkin olduğundan bahsedilebilecektir. 3.2. Amaç Anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin BTA’lar açısından önemini irdelemek için, BTA’ların iki temel özelliğinin öncelikli olarak göz önünde bulundurulması gerekmektedir. Birincisi, taraflar arasında aksine net bir irade ortaya konulmadığı müddetçe BTA’larda, ikili ticaret ilişkisinin devam etmesine yönelik bir irade bulunmaktadır. Diğer bir deyişle bu anlaşmalar tek seferlik bir ticaret münasebetini değil, uzun süre devam edecek ikili ticaretin kapsamını ve içeriğini düzenleyen bir çerçeve niteliğindedir. Bu kapsamda, ülkelerin BTA’lardan kaynaklı bir uyuşmazlığın çözülmesi yönünde çaba sarf etmeleri uzun vadede ikili ticareti oluşturan çerçeveyi de kuvvetlendirecektir. Aksi halde; ortaya çıkan uyuşmazlıklara ilişkin ortak anlayışın oluşturulamaması veya uyuşmazlığın çözülmemesi durumunda, BTA ile oluşturulan çerçeve zarar görecektir. Bu durum, ülkeler arasındaki işbirliğinin ve karşılıklı ticaret ilişkisinin zayıflamasına neden olacaktır. Günümüz itibariyle, uluslararası ticaretin hızlı değişen yapısı12 neticesinde, uluslararası ticareti düzenleyen kurallar da sürekli bir değişim içerisindedir. Bu çerçevede, ülkeler arasında ticaretin düzenlenmesine yönelik düzenlemeler yapılması ve ortak anlayışın oluşturulması, taraflar arasındaki ticari ve ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi için kaçınılmaz bir gerekliliktir. AHM, anlaşmaların yorumlanmasına ilişkin taraf ülkeler arasında oluşturacağı ortak anlayış ile anlaşmayı kuvvetlendirecektir. Bu durum, anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin doğrudan etkisi olarak nitelendirilebilecektir. Çünkü anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin Daha detaylı bilgi için World Trade Report 2013 bkz. https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/world_trade_report13_e.pdf 12 31 temel amacı olan, taraflar arasındaki anlaşmanın uygulanmasından veya yorumlanmasından kaynaklanan farklılıkların giderilmesine hizmet etmektedir. Anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin BTA’lar kapsamındaki ikinci temel özelliği, anlaşma tarafları üzerinde uygulamaya yönelik olarak itici bir yaptırım gücünün bulunacak olmasıdır. Anlaşmayı bilinçli olarak uygulamaması halinde kendisine karşı bir yaptırım uygulanmayacağını düşünen taraf için, anlaşmanın bağlayıcı gücü sorgulanabilecektir. Bu durum, anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin dolaylı etkisi olarak nitelendirilebilecektir. Zira BTA tarafı ülkelerin anlaşmaya aykırı olacağını bildikleri bir uygulamanın ileride anlaşmazlıkların halli düzenlemelerine konu olmasından imtina etmeleri sebebiyle, o uygulamayı başlatmamaları veya erken sonlandırmaları söz konusu olabilmektedir. AHM’nin bu etkisinden, caydırıcı etki olarak bahsedilebilecektir. Her ne kadar, rekabet, ticarette korunma önlemleri, hizmetler, sağlık ve bitki sağlığı gibi bölümlerin BTA’ların kapsamından yaygın olarak çıkarılması sebebiyle bu itici gücün etkisinin zayıf olduğuna ilişkin görüşler bulunsa da (Mathis, 2011:293), AHM’lerin ilgili BTA’lar altında en azından uygulanabilir olduğu bölümler açısından anlaşmanın tarafları üzerindeki itici gücünün devam edeceği düşünülmektedir. Bu çerçevede, Bossche ve Lewis (2014:11), BTA’lardaki AHM’nin, iki temel karşılıklı amaç arasındaki dengeyi sağlamaya hizmet ettiğini ifade etmektedirler: Yükümlülüğünü yerine getirmeyen tarafın anlaşmaya uygun davranmasını sağlamak ve anlaşmanın ihlali durumunda da karşılık olarak diğer tarafın anlaşmadan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınabilmesine olanak sağlayacak hukuki altyapının oluşturulmasını temin etmek. 3.3. Konu BTA’larda yer alan anlaşmazlıkların halli hükümleri, temel olarak anlaşmanın uygulanmasında taraflar arasındaki yorum ve uygulamaya dayalı anlaşmazlıkları 32 gidermek amacıyla oluşturulmuştur. Örnek olarak; Kuzey Amerika Serbest Ticaret Anlaşması (NAFTA)’nın Anlaşmazlıkların Halli Prosedürlerine Başvuru başlıklı 2004. maddesi “this Chapter shall apply with respect to the avoidance or settlement of all disputes between the Parties regarding the interpretation or application of this Agreement” düzenlemesini içermektedir. Bununla birlikte, anlaşmazlıkların halli bölümlerine konu olabilecek tedbirler ve düzenlemelerin, diğer bir deyiş ile kapsamın, iki farklı açıdan ele alınması daha açıklayıcı olacak ve böylece anlaşmazlıkların halli bölümünün yargısal yetkisinin sınırı belirlenmiş olacaktır (Chase ve başk., 2013:20). Bunlardan birincisi, anlaşmazlıkların halline hangi tür tedbirlerin konu olabileceği; ikincisi anlaşma dâhilindeki hangi alanların -bölümlerin/kuralların- söz konusu anlaşmazlıkların halline konu olabileceğidir. (i) Tedbir Türleri: Anlaşmazlıkların halline ilişkin olarak, taraf ülkelerin BTA’larda uyuşmazlık konusu olarak üç eylemi değerlendirmeye aldığı görülmektedir: 1) uygulanan tedbirler (actual measures), 2) tasarı aşamasındaki tedbirler (proposed measures), 3) ihlal niteliği taşımayan tedbirler (non-violation measures), yani BTA’ya açıkça aykırı olmayan, fakat taraf BTA kapsamında makul olarak bekleyebileceği faydaların hükümsüz kalması veya zarar görmesi sonucunu doğuran tedbirler (nullifying and impairing a benefit that an RTA member may reasonably expect). ABD’nin taraf olduğu BTA’larda (NAFTA, Şili, Peru, Kolombiya, Avustralya, İsrail, Fas, Umman ve Panama), tasarı aşamasındaki tedbirlerin yalnızca istişare aşamalarına konu olabileceği düzenlenmektedir. ABD, Kanada, Şili, Kolombiya, Meksika ve Peru’nun anlaşmalarında ihlal niteliği taşımayan tedbirlere yaygın olarak yer verildiği görülmektedir. Örneğin, NAFTA’nın Anlaşmazlıkların Halli Prosedürlerine Başvuru başlıklı 2004. maddesinde: “…wherever a Party considers that an actual or proposed measure of another Party 33 is or would be inconsistent with the obligations of this Agreement or cause nullification or impairment in the sense of Annex 2004.” düzenlemesine yer verilmiştir. Ülkemizin bugüne kadarki STA’larındaki anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinde ise, yalnızca uygulanan tedbirler anlaşmazlıkların halli kapsamına alınmıştır. (ii) İlgili Düzenlemeler (Bölümler/Kurallar): Anlaşmazlıkların hallinin, anlaşma dâhilindeki hangi bölümlerden/kurallardan kaynaklanan uyuşmazlıklara uygulanabileceği, anlaşmazlıkların hallinin konusunun belirlenmesine yönelik bir diğer ölçüt olarak karşımıza çıkmaktadır. Anlaşmazlıkların halli bölümü kural olarak, BTA’nın tamamını kapsamaktadır. Ancak bazı anlaşmalarda ülkeler, anlaşmanın belirli bölümlerini veya maddelerini anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinden açıkça istisna tutmaktadırlar.13 Düzenleme itibariyle, anlaşmazlıkların halli bölümünün altında bu istisnalara yer verilebileceği gibi; istisna tutulan bölüm veya maddenin altında da bunların istisna tutulduklarına ilişkin ifadeler bulunabilmektedir. Örnek olarak; BTA altındaki hizmet ticareti bölümü tamamen anlaşmazlıkların halli kapsamı dışında bırakılabileceği gibi; sadece bu bölüm altında yer alan kişilerin serbest dolaşımı da anlaşmazlıkların halli haricinde tutulabilecektir. Bu durumda, AHM’nin uygulama alanı kapsamı dışına çıkarılmış bir yükümlülüğün hukuken bağlayıcı olmayacağı değerlendirilmektedir (Horn ve başk., 2010:16). Dür&Elsig (2015:339), anlaşmazlıkların hallinden istisnaları “negatif (negative) istisnalar” ve “pozitif (positive) kapsama alma” şeklinde ayrıma tabi tutmuştur. Bu çerçevede, negatif istisnalar ilgili alanların anlaşmazlıkların hallinin kapsamı dışına Örnek olarak; AB ile Meksika arasındaki STA kapsamında, Sağlık ve Bitki Sağlığı Önlemleri, Antidamping, Telafi Edici Önlemler ve TRIPs konuları Anlaşma altındaki AHM’den hariç tutulmuştur. 13 34 çıkarılması yönünde; pozitif kapsama alma ise ilgili alanlarda uygulanacak usul bazlı anlaşmazlıkların halli düzenlemelerine atıfta bulunulması şeklinde düzenlenmektedir. Anlaşmazlıkların halline konu olabilecek bir hüküm veya düzenlemenin hukuki bağlayıcılığı ise, önemli bir belirleyici olarak uygulamada karşımıza çıkmaktadır. Bu çerçevede, bir düzenlemenin hukuki bağlayıcılık yönünden incelenmesi amacıyla düzenlemenin ilgili olduğu alanın belirlenmesi ve hukuki icra edilebilirliğinin (legal enforceability) değerlendirilmesi gerekmektedir. İçeriği ve kapsamı belirli olmayan ve zayıf bağlayıcılığı olan hukuki yükümlülükler ile hâlihazırda belirli tedbirler ile karşılanan yükümlülüklerin AHM’de de hukuken bağlayıcılığına karar verilmeyecektir (Horn ve başk., 2010:19). Bu çerçevede, anlaşmazlıkların halli bölümünün etkisini daha iyi belirtebilmek adına BTA hükümleri “hukuken bağlayıcı (legally enforceable)” ve “hukuken bağlayıcı olmayan (legally non-enforcable)” ayrımına tabi tutulabilmektedir. Bu ayrım iki kriter dâhilinde yapılabilecektir: i) hükümde yer alan ifadelerin netliği ve bağlayıcılığı ve ii) anlaşmanın ilgili hükmünün veya hükmün yer aldığı bölümün AHM’den istisna tutulup tutulmaması (World Trade Report, 2013:129). 3.4. Türler BTA’lar, anlaşmazlıkların halli düzenlemelerinin kapsamı açısından birçok sınıflandırmaya tabi tutulabilmektedir. Bu sınıflandırmaların merkezinde ise, uyuşmazlık çözüm mekanizmalarında tarafların veya üçüncü kişi ve kurumların anlaşmanın çözümüne ne ölçüde katıldığı yer almaktadır. BTA’lar kapsamındaki AHM türleri anlaşmada yer alan yapı çerçevesinde Politik/Diplomatik, Yarı-Yargısal ve Yargısal şeklinde üçe ayırılmıştır (Chase ve başk., 2013:10). Bu çerçevede, AHM neticesinin bağlayıcı olup olması, söz konusu mekanizmanın Politik/Diplomatik veya Yarı-Yargısal/Yargısal olması arasındaki ayrımı doğurmaktadır. Yargısal mekanizmalar ise, yargılama yapacak makamın 35 devamlı olması veya ad hoc olmasına göre tasnif edilmektedir (Chase ve başk., 2013:10). (i) Politik/Diplomatik Usul: Anlaşmada temel olarak; 1) herhangi bir AHM’nin yer almaması, ve/veya 2) anlaşmazlığın taraflar arasındaki müzakereler yoluyla çözülmesi veya politik bir mekanizmaya gönderilmesi halinin öngörülmesi, ve/veya 3) tarafların üçüncü bir kişinin dâhil olacağı uyuşmazlık çözüm yoluna gidilmesini reddetme hakkına yer verilmesi durumlarında gündeme gelmektedir (Chase ve başk., 2013:11). AHM’lerin altında yatan temel fikrin, tarafların uyuşmazlığı gayri-resmi veya resmi olarak çözümünü teşvik eden bir temel üzerine kurulması gerektiği düşünülmektedir (Dür&Elsig, 2015:345). (ii) Yarı-Yargısal Usul: AHM dâhilinde üçüncü taraf yargılamasına başvurabilme imkânının mevcut bulunduğu ve söz konusu haktan faydalanmanın yalnızca tarafların bu mekanizmayı çalıştırabilmesi durumunda mümkün olduğu usuldür. Bu kapsamda yer alan AHM’lerin birçoğunun ad hoc (yani yalnızca somut anlaşmazlık için kurulan ve ilgili anlaşmazlığın son bulması ile ortadan kalkan) tahkim mahkemelerinin kurulması yolunu düzenlemesi sebebiyle, hakem atanması ve ad hoc yargılama merciinin oluşturulmasına ilişkin süreçlerin tıkanabilmesi sebebiyle dolaylı engelleme de mümkündür (Chase ve başk., 2013:11). (iii) Yargısal Usul: Tarafların bağımsız ve kurumsal devamlılığa sahip bir yargılama organına başvurarak uyuşmazlığı çözdükleri usuldür. Chase ve başk., (2013:13) tarafından incelenen 226 BTA’nın %65’inin YarıYargısal, %30’unun Politik/Diplomatik ve %5’inin ise Yargısal unsurlara sahip olduğu görülmektedir. Ayrıca, Bossche ve Lewis (2014:11), bu üçlü ayrımdan bağımsız olarak anlaşmazlıkların halli türlerini beş başlık altında toplamıştır: (i) diplomatik müzakereler (diplomatic negotiations), (ii) üçüncü kişilerin müdahil olması yoluyla 36 diplomatik müzakereler (diplomatic negotiations with external support), (iii) ad hoc hakemler aracılığıyla uyuşmazlığın çözülmesi (dispute settlement by ad hoc arbitrators), (iv) daimi bir mahkeme ile uyuşmazlığın çözümü (dispute settlement by a permanent tribunal), (v) özel kişilerin de taraf olabilmesine imkân sağlayan daimi mahkeme aracılığıyla uyuşmazlığın çözülmesi (dispute settlement by a permanent tribunal with standing for private parties). 3.5. Yaygın Düzenleme Hem düzenleme hem içerik olarak, BTA’lardaki anlaşmazlıkların halli düzenlemeleri arasında uyumluluk söz konusu olmayıp, birbirlerinden farklılıklar mevcuttur. Chase ve başk., (2013:6) çalışması kapsamında DTÖ’ye bildirilmiş 226 BTA’nın anlaşmazlıkların halline ilişkin hükümlerinin incelenmesi sonucunda ortaya çıkan temel unsurlar aşağıda sıralanmaktadır: Anlaşmaların büyük çoğunluğu DTÖ Panel usulüne paralel bir yapıda üçüncü kişinin müdahil olduğu bir yargılama sürecini düzenlemektedir. Bu minvalde, BTA’lardaki AHM’ler öncelikle taraf ülkeler arasında istişare süreci ve bu süreci takip eden bir tahkim sürecini öngörmektedir. Ancak, çoğu durumda, BTA’lardaki AHM’ler DTÖ usullerine göre daha kısa süreler öngörmektedir. Buna ilaveten, DTÖ’ye sunulan birtakım BTA’larda yer alan usullerdeki sürelerin çakışması durumu da söz konusudur. Bu çerçevede, uygunluk tedbirinin gözden geçirilmesi ile imtiyazların durdurulması tedbirlerinin çakışması veya bunların diğer usuller ile aynı zamana denk gelmesi durumu söz konusu olabilmektedir. Diğer taraftan, BTA’larda, “gözden geçirme (compliance review)” mekanizmasının davalı tarafça başlatılıp başlatılamayacağı hususu açık bir nokta olarak dikkat çekmektedir. 37 Şekil 3: BTA’larda Yaygın AHM Usulü Danışma Arabuluculuk, Tahkim Uzlaştırma, İyi Niyet Uygulama Bu yaygın usulün yanı sıra, resmi ve gayri-resmi devletlerarası işbirliği mekanizmaları (intergovernmental cooperation mechanisms) ile BTA’ların kurumsal hükümlerinin de BTA’ların etkin uygulanması ve anlaşmazlıkların halli hususunda etkinliği bulunmaktadır (Mathis, 2011:294). Bu çerçevede, iyi niyet, uzlaştırma ve arabuluculuk usullerinin yer aldığı mekanizmalar yaygın olarak BTA’larda yer almaktadır. 3.6. Hukuki Bağlayıcılık BTA’lardaki AHM’nin hukuki bağlayıcılığı konusunda taraf ülkelerin mutabakatının sağlanması, bu alandaki en önemli ve hassas husus olarak değerlendirilebilir (Snyder, 2002:92). Hukuki bağlayıcılık, uyuşmazlığın tarafı olan ülkeye, uyuşmazlığın çözümüne yönelik olarak alınan karara uygun davranma yükümlülüğü yüklenebilmesi olarak değerlendirilebilir. Bu minvalde, ülkelerin makul ve etkin bir icra mekanizmasının uygulanmasına yönelik katı kuralların düzenlenmesini karşılıklı olarak kabul etmeleri önemini korumaktadır ki, aksi halde uyuşmazlıkların politik/diplomatik yollardan çözülmesi söz konu olacaktır (Snyder, 2002:92). BTA’larda mevcut AHM hükümlerinin geçerliliği ülkeler arasındaki anlaşmadan kaynaklanmakta ve anlaşmanın uygulanmasına yönelik taraf ülkelerin hak ve 38 yükümlülükleri karşılıklı olarak doğmaktadır. Bu sebeple; hukuki bağlayıcılığın teminat altına alınmasına yönelik hakları ihlal edilen ülke veya ülkelerin anlaşma kapsamındaki yükümlülüklerini hukuken askıya alması veya durdurması halinde, anlaşmaya aykırı davranan ülke açısından hukuki bağlayıcılığın güçleneceği değerlendirilmektedir. 3.7. Uygulamada Dikkat Çeken Hususlar BTA’ların AHM içermesinin en temel sebebi, söz konusu anlaşmalarda etkin bir hukuki yaptırım mekanizmasına yer verilmesinin sağlanmasıdır. Bir ticaret anlaşması kapsamında anlaşmaya taraf ülkelerin yükümlülüklerinin yerine getirilmemesi halinde uygulanacak hukuki bir yaptırım mekanizmasının mevcut olması, o anlaşmayı uluslararası hukuk çerçevesinde de güçlü ve etkin kılmaktadır. Bu çerçevede, BTA’lardaki AHM’nin en temel sorunlarının başında, tahkim mekanizmasında tarafların birinci derecede etkin rol oynaması ve şikâyet edilen tarafın anlaşmazlığın halli mekanizmasının çalıştırılmasının engellenmesidir (Chase ve başk, 2013:6; Davey, 2006:354). Aslında bu sorun AHM’nin taraflardan bağımsız olarak ilerlemesi (automaticity of the dispute settlement procedure) olarak karşımıza çıkmaktadır (Chase ve başk, 2013:6). Bu çerçevede uyuşmazlığın, AHM dâhilinde etkin ve işlevsel, açık ve kesin, belirli ve etkin süreler uyarınca çözülmesi hedeflenmektedir. (Chase ve başk, 2013:6) incelemesinde AHM’lerin uygulamasına bakıldığında, BTA’lar altındaki devletler arası AHM’ye nadiren başvurulduğu; ancak, BTA tarafı ülkelerin sıklıkla DTÖ AHM’sine başvurduğu görülmektedir. Bu çerçevede, DTÖ’ye sunulan uyuşmazlıklar incelendiğinde, DTÖ üyesi ülkelerin aralarında BTA da olsa DTÖ AHM’sine başvurduklarının gözlemlendiğini dile getirmektedirler. 39 BTA’lar kapsamındaki AHM’nin yalnızca kamu hukuku kapsamında değil, özel hukuk bağlamında da etkileri bulunmaktadır. STA’ların, ticaretin asıl aktörleri olan tacir veya yatırımcılara ilişkin getirdiği düzenlemelere devletler tarafından aykırı davranılması halinde ortaya çıkacak belirsizlik veya hukuksuzluğun giderilmesinde devletlerin hukuki ve ticari menfaatlerinin bulunduğu muhakkaktır. Bu sebeple, BTA’lardaki AHM’lerde özel hukuk kişilerinin de mevcut çözüm yolları vasıtasıyla haklarını doğrudan arayabilmeleri veya bunlara müdahil olabilmeleri önem arz edebilmektedir. Ancak, BTA’larda yaygın olarak özel hukuk kişilerine AHM’ye dâhil olma olanağı sağlanmamaktadır (Chase ve başk, 2013:23). Bunun bir istisnası olarak, NAFTA’da yer alan 1904. madde uyarınca, AHM’de anti-damping ve telafi edici vergi kararlarına ilişkin olarak taraf ülkelerin özel hukuk kişilerine tanınan, kararı alan ülkeye tahkim panelinde dava açabilme imkânı örnek gösterilebilir. 4. TÜRKİYE’NİN STA’LARINDA ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ MEKANİZMASI 4.1. Türk Hukukunda STA’ların Yeri Türk hukuk sisteminde STA’lar, 1982 tarihli Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın “Milletlerarası Andlaşmalar” başlıklı 90. maddesi kapsamına girmektedir. Bu minvalde, Anayasa Madde 90/5 uyarınca, usulüne uygun olarak yürürlüğe giren milletlerarası andlaşmalar kanun hükmünde olup, bu anlaşmaların Anayasa’ya aykırılığı iddiası ile Anayasa Mahkemesi’ne başvurulamaz. STA’lar da bu kapsamda milletlerarası andlaşmalar statüsündedir. Bu çerçevede, iç mevzuat haline gelen uluslararası bir anlaşmaya aykırılık gerekçesi ile ulusal mahkemelerin de yargılama yapabilmesi mümkündür. Diğer bir deyişle, uluslararası anlaşmaya aykırı davranan bir 40 devletin, idari işleminin iptali14 ve sonucunda şayet bir zarar doğmuş ise zararın tazmin edilmesi15 talebiyle Danıştay16 veya idare mahkemelerinde17 dava açılabilecektir. Bu minvalde, STA kapsamındaki bir AHM’nin mevcudiyeti, tacir/yatırımcı tarafından karşı devletin yargılama mercilerine başvurmak yerine, sorunun kendi devleti aracılığıyla anlaşmazlıkların halli yolu ile çözümlenmesi yolunda adımlar atmasına imkân verebilecektir. Bu şekilde, anlaşma tarafı devletin kendi yargılama mercileri önündeki dava tehlikesi daha dar bir alanda olsa da mümkün olabilecektir. 4.2. Türkiye’nin STA Politikası Türkiye’nin STA politikasının oluşturmasında, AB ile arasındaki 1/95 sayılı OKK belirleyici bir etkiye sahiptir. 1/95 sayılı OKK’nın 16. maddesi, Türkiye’nin Topluluğun tercihli gümrük rejimlerine uyum sağlamasını ve bu uyumun hem tek taraflı rejimlere hem de tercihli ticaret anlaşmalarına şamil olmasını amirdir. Ayrıca, Gümrük Birliği Kararı’nın 54. maddesinde üçüncü ülkelerle yapılan tercihli ticaret anlaşmaları da dâhil, Gümrük Birliği’nin işleyişiyle doğrudan ilgili alanlarda mevzuat uyumu hükme bağlanmıştır. Türkiye, bu çerçevede, AB’nin tercihli ticaret anlaşması yaptığı ülkelerle karşılıklı yarar esasına dayalı benzer anlaşmalar akdetmektedir. Söz konusu anlaşmalar ile Gümrük Birliği alanında eşyanın serbest dolaşımının düzgün işleyişi sağlanmakta, ihracatçılara, üçüncü ülke pazarlarına avantajlı giriş imkânı yaratılmakta ve dış İYUK Madde 2/1-a: “İdari işlemler hakkında yetki, şekil, sebep, konu, maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan iptal davaları”. 15 İYUK Madde 2/1-b: “İdari eylem ve işlemlerden dolayı kişisel hakların doğrudan muhtel olanlar tarafından açılan tam yargı davaları.” 16 Danıştay Kanunu 24. maddesi uyarınca; “Danıştay ilk derece mahkemesi olarak; … c) Bakanlıkların düzenleyici işlemleri ile kamu kuruluşları veya kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşlarınca çıkarılan ve ülke çapındaki uygulanacak düzenleyici işlemlere … Karşı açılacak İptal (İYUK Madde 2/1-a) ve tam yargı davaları (İYUK. Madde 2/1-b) karara bağlar.” 17 Bölge İdare, İdare ve Vergi Mahkemeleri Kanunu 5. maddesi uyarınca, “İdare mahkemeleri, vergi mahkemelerinin görevine giren davalarla ilk derecede Danıştay’da çözümlenecek olanlar dışındaki: a)İptal davalarını (İYUK Madde 2/1-a), b) Tam yargı davalarını (İYUK. Madde 2/1-b), çözümler”. 14 41 pazarlarda başta AB ülkelerinin müteşebbisleri olmak üzere rakipleri ile eşit şartlarda rekabet edebilme imkânı temin edilmektedir.18 2015 yılı Aralık ayı itibariyle, Türkiye tarafından 34 adet STA imzalanmış olup bunlardan Merkez ve Doğu Avrupa ülkeleriyle akdedilmiş olan 11 adet STA, bu ülkelerin AB üyelikleri nedeniyle feshedilmiştir. Geriye kalan STA’lardan 18 adedi (EFTA, İsrail, Makedonya, Bosna ve Hersek, Filistin, Tunus, Fas, Suriye, Mısır, Arnavutluk, Gürcistan, Karadağ, Sırbistan, Şili, Ürdün, Malezya, Morityus ve Güney Kore) 19 hâlihazırda yürürlüktedir. Öte yandan, Lübnan, Kosova, Moldova, Singapur ve Faroe Adaları STA’larının iç onay süreçleri devam etmekte olup; Gana ile müzakereleri tamamlanan STA’nın yakın dönemde imzalanması beklenmektedir. Diğer taraftan; üçüncü ülkelerle STA akdedilmesine yönelik olarak Türkiye’nin 12 ülke/ülke grubu (Ukrayna, Peru, Kolombiya, Ekvator, Meksika, Japonya, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Kamerun, Seyşeller, Körfez İşbirliği Konseyi, Libya ve MERCOSUR) ile STA müzakereleri devam etmektedir. Ayrıca, 10 ülke/ülke grubu (ABD, Kanada, Tayland, Hindistan, Endonezya, Vietnam, Orta Amerika Topluluğu, Afrika Karayip Pasifik Ülkeleri, Cezayir ve Güney Afrika Cumhuriyeti) nezdinde de STA müzakerelerine başlama girişiminde bulunulduğu ve devam ettiği bilinmektedir. Türkiye’nin taraf olduğu STA’ların kapsamı incelendiğinde; son dönemde AB, ABD gibi gelişmiş ülkelerin STA politikalarında yaşanan değişikliğe paralel olarak bir değişim gözlemlenmektedir. Bugüne kadar sadece mal ticaretini içeren STA’lar akdeden Türkiye, yakın dönemde itibaren rekabet, fikri mülkiyet hakları, hizmetler, Türkiye’nin STA politikası detaylı bilgi için bkz. http://www.ekonomi.gov.tr/ Türkiye ile Suriye Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Ortaklık Anlaşması 6 Aralık 2011 tarihinde askıya alınmıştır. Bakınız: 14 Aralık 2011 tarihli ve 28142 sayılı Resmi Gazete, Suriye Arap Cumhuriyeti Menşeli Bazı Tarım Ürünleri İthalatında Tarife Kontenjanı Uygulanması Hakkında Karar (Karar Sayısı: 2011/2517). 18 19 42 yatırımlar ve kamu alımları konularını ihtiva eden derin ve kapsamlı anlaşmalar akdetmeye başlamıştır. Bu çerçevede, 2013 yılında yürürlüğe giren Türkiye ile Güney Kore arasındaki STA’nın kapsamında yer alan yatırım anlaşması ve hizmet ticareti anlaşmasının 26 Şubat 2015 tarihinde imzalanması ile Türkiye ilk derin ve kapsamlı serbest ticaret anlaşmasını tamamlamış bulunmaktadır. Müteakiben, diğer başlıkların yanı sıra kamu alımlarını içeren ilk serbest ticaret anlaşması, Türkiye ile Singapur arasında 14 Kasım 2015 tarihinde imzalanmıştır. Bununla birlikte, Türkiye’nin hâlihazırda devam eden Japonya, Meksika, Peru ve Ukrayna ile arasındaki STA müzakereleri derin ve kapsamlı hükümler çerçevesinde yürütülmektedir. Türkiye’nin mevcut STA’larının güncellenmesi çerçevesinde ise Arnavutluk, Bosna Hersek, EFTA, Gürcistan, Makedonya ve Şili ile Türkiye arasındaki anlaşmaların kapsamının diğer alanlara da genişletilmesi hususu değerlendirilmektedir. 4.3. STA’larda Anlaşmazlıkların Halli Düzenlemeleri 4.3.1. Genel Anlaşmazlıkların halli konusu, Türkiye’nin gündemine özellikle son yıllarda yürütülen STA’lar ile daha kapsamlı girmiştir. Dünyada akdedilen STA’larda bu tür düzenlemelere yaygın olarak yer verilmesi ile ülkemizin akdettiği STA’lardaki konuların kapsamının genişlemesinin bu süreçte etkili olduğu değerlendirilmektedir. Türkiye tarafından imzalanan yukarıda anılan 34 STA’nın 11 tanesinde anlaşmazlıkların halli ayrı bir bölüm olarak düzenlenmiştir. Bunlardan, Türkiye’nin Güney Kore, Malezya, Singapur ve Şili ile akdettiği STA’ların yürürlükte olan veya müzakereleri tamamlanan anlaşmazlıkların halli bölümleri bulunmaktadır. Diğer 43 taraftan, Türkiye’nin EFTA20, Ekvator, Kolombiya, Japonya, Meksika, Peru ve Ukrayna ile arasındaki müzakereler kapsamında anlaşmazlıkların halli bölümleri görüşmeleri devam etmektedir. Diğer taraftan, Türkiye’nin Gürcistan, Kosova, Moldova, Filistin, İsrail, Suriye, Ürdün, Lübnan, Tunus, Fas, Mısır, Morityus, Gana ve Faroe Adaları ile akdetmiş olduğu STA’larda “Yükümlülüklerin Yerine Getirilmesi” veya “Anlaşmazlıkların Halli” başlıkları altında düzenlenmiş hükümler bulunmaktadır. Bu maddelerin temel özelliği, anlaşmazlık halli için öncelikli olarak anlaşma altındaki ortak komite organının yetkili kılınmış olmasıdır. Ortak komitede bir çözüme ulaşılamaması halinde, anlaşmazlığın tahkime sunulabileceği düzenlenmektedir. Bununla birlikte, STA’larda yer alan tahkime ilişkin kurallar; tahkim sürecinin belirli olmadığı, sürecin taraflarca çalıştırılmasının engellenebildiği ve genel kuralların yer aldığı düzenlemeler olarak karşımıza çıkmaktadırlar. Ayrıca, Makedonya, Bosna Hersek, Arnavutluk, Sırbistan ve Karadağ ile Türkiye arasında yürürlükte olan STA’larda, anlaşmanın teknik görüşme organı olan ortak komite haricinde herhangi bir mekanizmaya atıfta bulunulmamıştır. Bu anlaşmalarda, “Yükümlülüklerin Yerine Getirilmesi” başlığı altındaki maddelerde ilgili düzenlemelere yer verilmiştir. Genel olarak, Türkiye’nin STA’ları ve AB ile arasındaki Gümrük Birliği’nde yer alan AHM Diplomatik ve Yarı-Yargısal usulde mekanizmalar içermektedir. Türkiye’nin taraf olduğu anlaşmalar arasında, EFTA ve Balkan ülkeleri ile sonuçlandırılan STA’larda birbirleri ile benzer nitelikteki Diplomatik usulün; Kuzey Afrika ve Orta Doğu ülkeleri ile sonuçlandırılan anlaşmalarda benzer nitelikteki YarıYargısal usulün; Güney Kore, Malezya ve Şili ile akdedilen STA’larda ise Diplomatik ve Yarı-Yargısal usulün detaylı olarak düzenlendiği görülmektedir. Türkiye-EFTA STA’sı yürürlükte olmakla birlikte, Anlaşmazlıkların Halli bölümü anlaşmanın güncellenmesi safhasında müzakere edilmektedir. 20 44 Tablo 1 : Türkiye’nin Taraf Olduğu ve Müzakeresi Devam Eden STA’lardaki Anlaşmazlıkların Halli Kurallarının İncelemesi TÜRKİYE’NİN STA’LARINDA ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ 1. STA’ÜLKELERİ MADDE/BÖLÜM MEKANİZMA İÇERİĞİ Güney Kore (2012)* Kapsamlı bölüm Danışma + Tahkim Süreci (Detaylı Usuller) 2. Malezya (2014)* Kapsamlı bölüm Danışma + Tahkim Süreci (Detaylı Usuller) 3. Singapur (2015)* Kapsamlı bölüm Danışma + Tahkim Süreci (Detaylı Usuller) 4. Şili (2009)* Kapsamlı bölüm Danışma + Tahkim Süreci (Detaylı Usuller) 5. EFTA** Kapsamlı bölüm Danışma + Tahkim Süreci müzakeresi 6. Ukrayna** Kapsamlı bölüm Danışma + Tahkim Süreci müzakeresi 7. Japonya** Kapsamlı bölüm Danışma + Tahkim Süreci müzakeresi 8. Kolombiya** Kapsamlı bölüm Danışma + Tahkim Süreci müzakeresi 9. Ekvator** Kapsamlı bölüm Danışma + Tahkim Süreci müzakeresi 10. Peru** Kapsamlı bölüm Danışma + Tahkim Süreci müzakeresi 11. Meksika** Kapsamlı bölüm Danışma + Tahkim Süreci müzakeresi 12. Gürcistan İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Belirsiz) 13. Kosova İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim 14. Moldova İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim + WTO 45 15. Filistin İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Belirsiz) 16. İsrail İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Belirsiz) 17. Suriye İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Belirsiz) 18. Ürdün İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Kısmen Belirli) 19. Lübnan İki madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Kısmen Belirli) 20. Tunus İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Kısmen Belirli) 21. Fas İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Kısmen Belirli) 22. Mısır İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Belirsiz) 23. Morityus İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Kısmen Belirli) 24. Gana İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Kısmen Belirli) 25. Faroe Adaları İlgili madde altında Ortak Komite + Tahkim (Usul Kısmen Belirli) 26. Makedonya Genel hüküm Ortak Komite 27. Bosna Hersek Genel hüküm Ortak Komite 28. Arnavutluk Genel hüküm Ortak Komite 29. Sırbistan Genel hüküm Ortak Komite 30. Karadağ Genel hüküm Ortak Komite * Anlaşmaların imzalandığı tarihe atıfta bulunulmaktadır. **Müzakereler devam etmektedir. 46 4.3.2. Örnek Anlaşmalar 4.3.2.1. Türkiye-Güney Kore STA’sı Türkiye ile Güney Kore arasındaki STA’yı oluşturan “Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Çerçeve Anlaşma” (Çerçeve Anlaşma)21 ile “Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Mal Ticareti Anlaşması (Mal Ticareti Anlaşması)”22 1 Mayıs 2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Söz konusu Çerçeve Anlaşma’nın “Diğer Anlaşmalarla İlişkiler” başlıklı 1.4. maddesi ve “Liberalizasyon” başlıklı 1.5. maddesi uyarınca, taraflar hizmet ticareti ve yatırımlara ilişkin anlaşmalara ilişkin olarak da müzakerelere başlamaya ve bunları sonuçlandırmaya yönelik yükümlülük altına girmişlerdir. Müteakiben, taraflarca bu alanlarda yürütülen müzakereler tamamlanmış ve 26 Şubat 2015 tarihinde Seul’da “Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Çerçeve Anlaşma Kapsamında Hizmet Ticareti Anlaşması” (“Hizmet Ticareti Anlaşması”) ve “Türkiye Cumhuriyeti ile Kore Cumhuriyeti Arasında Serbest Ticaret Alanı Tesis Eden Çerçeve Anlaşma Kapsamında Yatırım Anlaşması” (“Yatırım Anlaşması”) taraf ülke bakanlarınca imzalanmıştır.23 Bu çerçevede, Türkiye-Güney Kore Serbest Ticaret Anlaşması kapsamındaki Çerçeve Anlaşma’nın Anlaşmazlıkların Halli başlıklı 6. bölümü; taraflar arasındaki STA’yı oluşturan Çerçeve Anlaşma, Mal Ticareti Anlaşması, Hizmet Ticareti Anlaşması ve Yatırım Anlaşması’ndan kaynaklanan taraflar arasındaki yorumlama ve uygulamaya ilişkin anlaşmazlıkların çözümü için izlenecek usulleri içermektedir. 2013/4383 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 21 Mart 2013 tarihli ve 28594 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 22 2013/4407 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 27 Mart 2013 tarihli ve 28600 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 23 Anlaşmaların taraflarca, iç onay süreçleri Aralık 2015 itibariyle devam etmektedir. 21 47 Türkiye-Güney Kore STA’sının Anlaşmazlıkların Halli başlıklı bölümünün, söz konusu Anlaşma’nın kapsam olarak Türkiye’nin önceki STA’larında farklı olarak mal ticaretinin yanı sıra, sağlık ve bitki sağlığı, ticarette teknik engeller, fikri mülkiyet hakları, rekabet, şeffaflık, ticaret ve sürdürülebilir kalkınma ile hizmet ticareti ve yatırım konularını da ihtiva etmesi itibariyle çok daha geniş bir kapsamda uygulanabilirliği söz konusudur. Bununla birlikte, anlaşmanın Anlaşmadaki Rekabet, Ticaret ve Sürdürülebilir Kalkınma, Genel Koruma Önlemleri, Anti-Damping ve Telafi Edici Önlemler ve Sağlık ve Bitki Sağlığı Önlemleri başlıkları bölümleri anlaşmazlıkların halli bölümünün kapsamı haricinde tutulmuştur. Türkiye-Kore STA’sındaki anlaşmazlıkların halli bölümü detaylı usul kurallarının yer aldığı danışma ve tahkim usullerini düzenlemektedir. Bu çerçevede, Diplomatik ve Yarı-Yargısal usulleri bir arada bulundurmaktadır. Şikâyetçi taraf öncelikli olarak danışma yoluna başvuracaktır. Danışma süresi sonunda uyuşmazlığın devam etmesi halinde ise tahkim süreci başlatılabilmektedir. Tahkim usulü içerisinde hakem seçimine ilişkin olarak, taraflar öncelikli olarak birer hakem atayacaklardır. Tarafların üçüncü hakem üzerinde anlaşamamaları halinde STA’nın temel organı Ortak Komite’de belirlenecek hakem listesinden atama yapılması usulü benimsenmiştir. Tarafların ilk hakem atamasını yapmamaları veya Ortak Komite’de hakem listesinin belirlenememesi durumlarında ise tahkim usulü tıkanacaktır. Tahkim süreci neticesindeki karar taraflar açısından bağlayıcı olacaktır. Karar ile uyumlu davranmayan şikâyet edilen tarafa karşı, şikâyetçi tarafın misilleme veya yükümlülüklerin yerine getirilmekten kaçınılması yoluyla karşı-tedbir alabilmesi mümkündür. 48 4.3.2.2. Türkiye-Malezya STA’sı Türkiye ile Malezya arasındaki STA24 1 Ağustos 2015 tarihinde yürürlüğe girmiştir. STA’lar açısından esasen AB’yi takip eden ülkemizin, AB ile henüz yürürlükte bir STA’sı olmayan Malezya ile bir anlaşma akdetmiş olmasının ekonomik ve politik önemi bulunmaktadır. Anlaşma kapsamında; mal ticaretinin yanı sıra, sağlık ve bitki sağlığı önlemleri, ticarette teknik engeller, ticaret politikası önlemleri, ekonomik ve teknik işbirliği ve şeffaflık konuları düzenlenmekte ve ayrıca kurumsal hükümler yer almaktadır. Söz konusu başlıklar çerçevesinde, sağlık ve bitki sağlığı önlemleri, ticarette teknik engeller, ikili korunma önlemleri, genel korunma önlemleri, anti-damping önlemleri, önlemlerin etkisiz kılınmasının engellenmesi alanında işbirliği, telafi edici önlemler ve ekonomik ve teknik işbirliği konuları anlaşmazlıkların halli bölümünün kapsamı haricinde tutulmuştur. Türkiye-Malezya STA’sındaki anlaşmazlıkların halli bölümü detaylı usul kurallarının yer aldığı danışma ve tahkim usullerini düzenlemektedir. Bu çerçevede, Diplomatik ve Yarı-Yargısal usulleri bir arada bulundurmaktadır. Şikâyetçi taraf öncelikli olarak danışma yoluna başvuracaktır. Danışma süresi sonunda uyuşmazlığın devam etmesi halinde ise tahkim süreci başlatılabilmektedir. Tahkim usulü içerisinde hakem seçimine ilişkin olarak, taraflar öncelikli olarak birer hakem atayacaklardır. Tarafların üçüncü hakem üzerinde anlaşamamaları halinde DTÖ Genel Direktörü’nün hakemin atanması sürecine dâhil olması usulü benimsenmiştir. Tarafların ilk hakem atamasını yapmamaları durumunda ise tahkim usulü tıkanacaktır. 2015/7593 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 1 Haziran 2015 tarihli ve 29373 (Mükerrer) sayıılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 24 49 Tahkim süreci neticesindeki karar taraflar açısından bağlayıcı olacaktır. Karar ile uyumlu davranmayan şikâyet edilen tarafa karşı, şikâyetçi tarafın tazminat veya yükümlülüklerin yerine getirilmekten kaçınılması yoluyla karşı-tedbir alabilmesi mümkün olacaktır. 4.3.2.3. Türkiye-Şili STA’sı Türkiye ile Şili arasındaki STA25 1 Mart 2011 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Anlaşma kapsamında; mal ticaretinin yanı sıra, sağlık ve bitki sağlığı önlemleri, teknik düzenlemeler, standartlar ve uygunluk değerlendirme prosedürleri (ticarette teknik engeller), ticarette savunma, fikri mülkiyet hakları, işbirliği, şeffaflık düzenlemeleri ve ayrıca kurumsal hükümler yer almaktadır. Türkiye-Şili STA’sının bölümlerinden hiçbiri anlaşmazlıkların halli bölümü kapsamı haricinde tutulmamıştır. Türkiye-Şili STA’sındaki anlaşmazlıkların halli bölümü detaylı usul kurallarının yer aldığı danışma ve tahkim usullerini düzenlemektedir. Bu çerçevede, Diplomatik ve Yarı-Yargısal usulleri bir arada bulundurmaktadır.. Şikâyetçi taraf öncelikli olarak danışma yoluna başvuracaktır. Danışma süresi sonunda uyuşmazlığın devam etmesi halinde ise tahkim süreci başlatılabilmektedir. Tahkim usulü içerisinde hakem seçimine ilişkin olarak öncelikle taraflar birer hakem atayacaklardır. Tarafların üçüncü hakem üzerinde anlaşamamaları halinde STA’nın temel organı Ortak Komite’de belirlenecek hakem listesinden atama yapılması usulü benimsenmiştir. Tarafların ilk hakem atamasını yapmamaları veya 2010/1224 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı 31 Aralık 2010 tarihli ve 27802 (4.Mükerrer) sayıılı Resmi Gazete’de yayımlanmıştır. 25 50 Ortak Komite’de hakem listesinin belirlenememesi durumlarında ise tahkim usulü tıkanacaktır. Tahkim süreci neticesindeki karar taraflar açısından bağlayıcı olacaktır. Karar ile uyumlu davranmayan şikâyet edilen tarafa karşı, şikâyetçi tarafın tazminat veya yükümlülüklerin yerine getirilmekten kaçınılması yoluyla karşı-tedbir alabilmesi mümkün olacaktır. 5. AB’NİN BTA’LARINDA ANLAŞMAZLIKLARIN HALLİ MEKANİZMASI 5.1. AB Mevzuatında BTA’ların Yeri AB, uyguladığı ortak ticaret politikasının bir gereği olarak BTA’lar akdetmektedir. 2009 yılında yürürlüğe giren ve Lizbon Antlaşması olarak adlandırılan “Avrupa Birliği'nin İşleyişi Hakkında Antlaşma”nın 207. maddesi (Avrupa Topluluğu’nu Kuran Antlaşma (ATK) Madde 133) uyarınca, ortak ticaret politikası; “özellikle tarife oranlarındaki değişikliklere, mal ve hizmet ticaretine ilişkin tarife ve ticaret anlaşmalarının akdedilmesine, fikri mülkiyetin ticari veçhelerine, doğrudan yabancı yatırıma, liberalizasyon tedbirlerinde yeknesaklık sağlanmasına, ihracat politikasına ve damping veya sübvansiyon durumunda alınacak ticari koruma tedbirlerine ilişkin yeknesak ilkelere dayanır” olarak tanımlanmıştır. Ortak ticaret politikasının yürütülmesine yönelik olarak AB’nin üçüncü ülkeler veya uluslararası örgütler ile uluslararası anlaşma yapabilme yetkisi Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkında Antlaşma’nın 207. maddesinin 3. fıkrası ve 218. maddesi çerçevesinde belirlenmiştir. İlgili düzenleme uyarınca, uluslararası ticaret anlaşmalarının müzakeresine başlanılması, tamamlanması ve yürürlüğe konulması aşamalarında Konsey, Komisyon ve Avrupa Parlamentosu arasında görev dağılımı mevcuttur. 51 AB’nin taraf olduğu uluslararası anlaşmalar, AB mevzuatı uyarınca doğrudan etkiyi (direct effect) haizdir (Chalmers ve başk., 2010:293). Doğrudan etki (direct effect) kavramının içeriği, Avrupa Yüksek Mahkemesi’nin 5 Şubat 1963 tarihli Van Gend en Loos26 kararında tanımlanmıştır. Karar çerçevesinde, doğrudan etkiyi (direct effect) haiz olan AB mevzuatı, AB üyesi ülkeler tarafından herhangi bir uyarlama işlemine gerek kalmaksızın üye devletlerin iç hukuk sisteminde uygulanma imkânına sahiptir. Doğrudan etkinin en önemli sonucu olarak, AB mevzuatında yer alan bir normun bireylere ulusal merciler önünde ileri sürülebilecek haklar sağladığı söylenebilecektir (Güneş, 2009:288). 5.2. AB’nin BTA’ları Avrupa Birliği’nin 2015 yılı Aralık ayı itibariyle 52 ülke27 ile arasında bölgesel ticaret anlaşması/tercihli rejim anlaşmaları bulunmaktadır. Buna ilaveten Andora, Monako, San Marino ve Türkiye ile arasında Gümrük Birliği; Norveç-İzlandaLihtenştayn ile Avrupa Ekonomik Alanı (AEA) tesis etmiştir. Bununla beraber, AB hâlihazırda, 77 ülke28 ile bölgesel ticaret anlaşması/tercihli rejim anlaşmaları müzakereleri veya mevcut bölgesel ticaret anlaşması/tercihli rejim anlaşmaları güncellenmesi sürecini devam ettirmektedir.29 26/62 sayılı ATAD Kararı, Van Gend en Loss/Nederlandse Administratie der Belastigen, (1963). Meksika, Şili, Peru, Fas, Cezayir, Tunus, Mısır, Ürdün, İsrail, Filistin, Lübnan, Suriye, Makedonya, Arnavutluk, Sırbistan, Karadağ, Bosna Hersek, İsviçre, Kore Cumhuriyeti, Antigua, Barbuda, Belize, Bahama, Barbados, Dominika, Dominik Cumhuriyeti, Grenada, Guyana, Haiti, Jamaika, St. Kittis ve Nevis, ST Lucia, St. Vincent ve Grendinse, Surinam, Trinidad ve Tobago, Kolombiya, Honduras, Nikaragua, Panama, Guatemala, Papua Yeni Gine, Güney Afrika, Madagaskar, Moritus, Seyşeller, Zimbabve, Kosta Rika, El Salvador, Fiji, Kamerun, Gürcistan, Moldova. 28 Kanada, Hindistan, Malezya, Brezilya, Arjantin, Uruguay, Paraguay, Suudi Arabistan, Botsvana, Fil Dişi Sahilleri, Kuveyt, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman, Bahreyn, Libya, Cook Adası, Kiribati, Lesotho, Svaziland, Mozambik, Marşal Adaları, Mikronezya, Nauru, Samoa, Solomon, Tonga, Tuvalu, Vanuatu, Angola, Namibya, Comoros, Cibuti, Eritre, Etiyopya, Malawi, Sudan, Zambiya, Burundi, Kenya, Ruanda, Uganda, Tanzanya, Orta Afrika Cumhuriyeti, Çad, Kongo, Kongo Demokratik Cumhuriyeti, Ekvator Ginesi, Gabon, Sao Tome ve Principe, Benin, Burkina Faso, Cape Verde, Gambia, Gana, Gine Bissau, Liberya, Mali, Moritanya, Nijer, Nijerya, Senegal, Sierra Leone, Togo, Vietnam, Ermenistan, Amerika Birleşik Devletleri, Tayland, Japonya, Ukrayna, Güney Afrika, Moritanya, Madagaskar, Seyşeller, Zimbabve, Papua Yeni Gine, Singapur, Fas, Ekvator. 29 AB’nin BTA’ları detaylı bilgi için bkz. http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-andregions/agreements/ 26 27 52 Bununla birlikte, Robles, (2006:11), AB’nin taraf olduğu BTA’lardaki düzenlemelerin sınıflandırılmasına ilişkin esas alınacak temel göstergenin ilgili anlaşmada benimsenen ticari ve ekonomik açılım ile doğru orantılı olduğu ve en ileri düzeyde entegrasyon öngören Ortaklık Anlaşmalarında, AB anlaşmalarının (“EU Treaties”) sağladığı avantajların bir kısmından yararlanılmasına yönelik AB ile tam bir bütünleşme sağlandığı tespitinde bulunmuştur. 5.3. BTA’larda Anlaşmazlıkların Halli Düzenlemeleri 5.3.1. Giriş Avrupa Birliği, dünya genelinde AB’li firmalara yeni pazar açılımlarının sağlanması ve bu sayede büyüme ve istihdama önemli katkılar sağlanması ise BTA’lar akdedilmesini önemli bir ticaret politikası aracı olarak görmektedir. Bu çerçevede, uluslararası ticaret anlaşmalarının etkinliği; ancak kuralların yerinde ve zamanında uygulanması ile sağlanabilecektir. AHM söz konusu kuralların uygulanmasını teminat altına almakta ve taraflar arasındaki anlaşmazlıkları çözüme kavuşturulması için bir zemin oluşturmaktadır. Bu kapsamda, Avrupa Birliği iyi işleyen bir mekanizma olarak değerlendirdiği DTÖ AHM’sine paralel usulleri içeren bir AHM’ye 2000 yılından sonra neticelendirdiği bütün BTA’larda yer vermekte olup; AB Komisyonu’nun, BTA’lar altındaki AHM’ye ilişkin benimsediği temel prensipler şu başlıklar altında sıralanmıştır:30 Ülkelerin ilgili Anlaşma hükümlerine uygun davranmadıkları yönündeki anlaşmazlıkların hızlı ve etkin bir şekilde çözüme kavuşturulması; Anlaşmanın uygulanmasının güvencesi olması ve anlaşmanın yorumlanmasına yönelik yorumların geliştirilmesi; AHM’ye başvurulmaksızın, taraflar arasında tek taraflı bir değerlendirme sonrasında karşılık verilmesi suretiyle ticaretin aksatılmasının engellenmesi. AB’nn BTA’larındaki AHM’lere ilişkin detaylı bilgi için bkz. http://ec.europa.eu/trade/policy/accessing-markets/dispute-settlement/ 30 53 AB’nin 1995 yılından önce tamamladığı ve halen yürürlükte bulunan BTA’lardan yalnızca AB ile EFTA arasındaki AEA anlaşması Yargısal modeli benimsemiştir. Diğer taraftan, AB ile Meksika arasında 2000 yılında yürürlüğe giren STA ile AB’nin STA’larında Yarı-Yargısal AHM’nin ilk defa yer almaya başladığı görülmektedir. AB’nin bu dönemden sonraki BTA’larında, AHM’nin Yarı-Yargısal olması ile birlikte, usul açısından da oldukça farklı olması dikkat çekmektedir. Bu çerçevede, AEA ile AB’nin yakın zamanda tamamladığı ve entegrasyon seviyesinin oldukça ileri olduğu AB-Kanada CETA ile müzakereleri devam eden AB-ABD TTIP anlaşmalarında yer alan AHM’lerin bazılarına aşağıda yer verilmiştir. 5.3.2 Örnek Anlaşmalar 5.3.2.1 AB-EFTA Avrupa Ekonomik Alanı AEA, Avrupa Topluluğu ile EFTA (İzlanda, Norveç ve Lihtenştayn)31 arasında, EFTA üyelerinin AB Müktesebatının (acquis communautaire) yaklaşık olarak üçte ikisinin kabulü usulü ile Tek Pazara katılmalarına olanak sağlayan 1 Ocak 1994 tarihli Anlaşma ile oluşturulmuştur. AEA anlaşması temel olarak malların, sermayenin, hizmetlerin ve kişilerin serbest dolaşımı ile rekabet ve devlet destekleri alanlarında Müktesebatın kabulü ile birlikte tüketicinin korunması, şirketler hukuku, çevre, sosyal politikalar ve istatistiğe ilişkin yatay alanlarda da yakın işbirliği yapılmasını kapsamaktadır32. Ayrıca, araştırma ve teknolojik gelişim, eğitim, gençlik ve yetiştirme, işçilik, turizm, kültür, işletmeler, girişimcilik ve Küçük ve Orta Boylu İşletmelere ilişkin politikalarda işbirliğine yönelik hükümler de içermektedir. AEA anlaşması Tek Pazar içinde, taraf ülkelerin vatandaşları ve ekonomik faaliyette bulunan diğer kişiler için eşit hak ve yükümlülükleri garanti altına almaktadır. Anlaşma EFTA (İsviçre, İzlanda, Norveç, Lihtenştayn, Avusturya, Finlandiya ve İsveç) ile AB üyesi ülkeler arasında imzalanmış olmasına karşın; EFTA üyesi İsviçre’nin Anlaşmayı yürürlüğe koymasına ilişkin 6 Aralık 1992 tarihli halkoyu yoklamasında red oyu çıkmıştır. Diğer taraftan, Anlaşmanın imzalandığı zaman EFTA üyesi olan Avusturya, Finlandiya ve İsveç 1995 yılında AB’ye taraf olmuş olsalar da; Anlaşma’nın metninde değişiklik yapılmamıştır. 32 AEA’ya ilişkin detaylı bilgi için bkz. http://www.efta.int/eea/eea-agreement/eea-basic-features 31 54 AEA Anlaşması’nın 3. bölümünün 111. maddesi Anlaşma kapsamında ortaya çıkabilecek uyuşmazlıkların çözümünü düzenlemektedir. Bu çerçevede, uyuşmazlık konusuna göre üç farklı yol benimsenmektedir. Bunlardan birincisi, Anlaşmanın yorumlanması veya uygulanmasından kaynaklı uyuşmazlıklarda, uyuşmazlığa konu Anlaşma hükmü veya hükümlerinin Avrupa Ekonomik Topluluğu’nun Kurulmasına Dair Anlaşma33 hükümleri ile aynı olması veya uyuşmazlığın anılan anlaşmaların uygulanması suretiyle ortaya çıkmış olması durumuna ilişkindir. Bu durumda, taraflar uyuşmazlığın çözümü için öncelikle AEA Ortak Komitesi’ne başvurabilmektedir. AEA Ortak Komitesi’nin anlaşmazlığı 3 ay içerisinde çözememesi halinde, taraflar uyuşmazlığı ABAD’a götürülebilmektedir. Tarafların uyuşmazlığın ABAD’a götürülmesi hususunda anlaşmamaları halinde Anlaşma’nın 112(2) ve 113 maddeleri uyarınca korunma önlemi alınabilmekte ve konuya yeniden Anlaşmanın 102. maddesi uyarınca tekrardan AEA Ortak Komitesi’nde ortak çözüm bulma çabaları söz konusu olabilmektedir. İkincisi, birinci durum çerçevesinde ele alınanlar dışında kalan hususlarda çıkan bir anlaşmazlıkta tarafların AEA Ortak Komitesi’ne başvurabilmeleridir. Bu durumda, tarafların konuyu AEA Ortak Komitesi’nde görüşmeleri için 6 aylık bir süre belirlenmiştir. Bu süre içinde bir çözüme ulaşılamaması halinde, şikâyet eden tarafın mevzu bahis dengesizliği giderebilmek için Anlaşma’nın 112(2) ve 113 maddeleri uyarınca korunma önlemi alabilmesi ve konuya yeniden Anlaşmanın 102. maddesi uyarınca AEA Ortak Komitesi’nde ortak çözüm bulma çabaları söz konusu olabilmektedir Üçüncüsü ise, 111. madde çerçevesinde alınan bir korunma önleminin konusu ve süresine ilişkin veya 114. madde çerçevesinde bu önleme karşı alınabilecek dengeleyici nitelikteki korunma önleminin yeni bir uyuşmazlık oluşturması ve bu uyuşmazlığın AEA Ortak Komitesi’ne getirilmesinden itibaren 3 ay içerisinde 1957’de Roma’da imzalanan Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu Kuran Antlaşma’nın adı, 1 Aralık 2009 yürürlük tarihi itibariyle “Avrupa Birliği’nin İşleyişi Hakkındaki Antlaşma” olarak değiştirilmiştir. 33 55 çözülememesi halinde, uyuşmazlığın tahkime götürülebilmesi olanağıdır. Bu kapsamdaki tahkim usulüne ilişkin olarak “Tahkim Usullerine Dair” başlıklı Protocol 33’te tahkime ilişkin hakem sayısına, basit bir şekilde hakem atanması usulüne, tahkim usulünün oluşturulmasına ve heyetin karar alma usulüne yer verilmiştir. Söz konusu süreçte hakem atanması usulünde taraflardan birinin kendi hakemini tayin etmemesi halinde sistemin tıkanması söz konusu olabilmektedir. 5.3.2.2. AB-Kanada BTA’sı AB ile Kanada arasındaki Kapsamlı Ekonomi ve Ticaret Anlaşması (Comprehensive Economic and Trade Agreement, “CETA”) müzakereleri 2014 yılı Eylül ayında tamamlanmıştır.34 “Yeni nesil ticaret ve yatırım anlaşması” olarak tanımlanan söz konusu anlaşmanın yürürlüğe girişine ilişkin iç onay işlemleri devam etmektedir. Anlaşma kapsamında mal ticaretinde pazara giriş35, ticarette teknik engeller, sağlık ve bitki sağlığı önlemleri, gümrük ve ticaretin kolaylaştırılması, hizmetler, yatırımlar, kamu alımları, fikri mülkiyet hakları, coğrafi işaretler, ticaret ve sürdürülebilir kalkınma hususları ile diğer belirli konularda yatay düzenlemeler yer almaktadır.36 CETA AHM’sinde usul kurallarına detaylı bir şekilde yer verilmesine karşın, diğer taraftan ticaret politikası araçları, uluslararası korunma önlemleri, yatırımlar, finansal hizmetler, devlet yardımları ve rekabet başlıklarında yapılan farklı düzenlemeler ile uygulamanın kapsamı daraltılmıştır. CETA’ya ilişkin detaylı bilgi ve Kanada Ticaret Temsilciliği için bkz. http://www.international.gc.ca/trade-agreements-accords-commerciaux/agr-acc/cetaaecg/index.aspx?lang=eng; AB Komisyonu için bkz. http://ec.europa.eu/trade/policy/in-focus/ceta/ 35 AB-Kanada Ekonomi ve Ticaret Anlaşması, tarifelerin indirilmesi hususunda, AB’nin bu zamana kadarki en kapsamlı anlaşması olarak nitelendirilmektedir. Bu çerçevede, Kanada’nın tariflerinin %98.6’sının; AB’nin tarifelerinin % 98.7’sinin tamamının sıfırlanması öngörülmektedir. 36 CETA ile ilgili detaylı bilgi için bkz. http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2014/december/tradoc_152982.pdf 34 56 CETA çerçevesinde Anlaşmazlıkların Halli bölümü, toplam 17 maddeden ve bu maddeler kapsamındaki Usul Kuralları (Rules of Procedure), Davranış Kuralları (Code of Conduct) ve Arabulucuk (Mediation)’dan oluşan üç ekten oluşmaktadır. Genel usul olarak değerlendirildiğinde, Diplomatik ve Yarı-Yargısal usul ile barışçıl usulün iki ayrı sistem olarak benimsendiği görülmektedir. Diplomatik ve YarıYargısal usul çerçevesinde, taraflara öncelikle karşılıklı danışma (consultation) prosedürüne başvurabilme imkânı tanınmıştır. Taraflar ikili görüşmeye başlamalarından sonraki 45 gün içinde anlaşmaya varamamaları halinde; şikâyet eden taraf, Yarı-Yargısal usul olarak nitelendirilebilecek anlaşmazlık halli paneli-tahkim paneli (dispute settlement panel-arbitration panel) yoluna başvurulabilmektedir. Bu usule başvuruyu takiben 10 gün içinde tarafların, hakemlerin seçim usulüne ilişkin uzlaşmaları beklenmektedir. Tarafların bu 10 günlük süre neticesinde anlaşamamaları halinde; hakem heyeti üyeleri CETA Ortak Komitesi’nin Başkanı tarafından kura usulü ile belirlenecektir. Kuranın çekildiği 15 kişilik liste ise taraflarca CETA Ortak Komitesi’nin ilk toplantısında belirlenecektir. Söz konusu listenin 3 gruba ayrılması öngörülmektedir. Tarafların kendi hakemlerini seçeceği 5’er kişilik iki grup ile tarafların milliyetlerinden olmayan heyet başkanı seçimi için oluşturulan 5 kişilik ayrı bir gruptan hakem heyeti oluşturulacaktır. Anlaşmazlık halli paneli kapsamındaki hakemlerin seçilmesi usulü ve sürelerin kısalığı, CETA’nın AB’nin diğer anlaşmalarındaki yaklaşımından ayrıldığına işaret etmektedir. Hakem heyetinin, oluşturulmasını müteakip toplam en fazla 180 gün içinde (ilk 150 gün içinde geçici rapor ve geçici raporun sunulmasından itibaren 30 gün içinde nihai rapor olmak üzere) raporunu sunma yükümlülüğü bulunmaktadır. Hakem heyeti hükmünün taraflara tebliğ edilmesinden itibaren 20 günlük süre içinde şikâyet edilen tarafın kararı uygulaması beklenmektedir. Şikâyet edilen taraf, kararın pratik olarak uygulanmasının mümkün olmadığını düşünüyor ise, CETA Ortak Komitesi’ne bildirimde bulunmak suretiyle davacıdan “makul süre” talebinde bulunmalıdır. “Makul süre” talebini takiben 20 günlük süre içinde şayet taraflar “makul süre” üzerine anlaşamamışlar ise, şikâyet edilen taraf “makul süre”nin 57 belirlenmesine yönelik olarak hakem heyetine başvuruda bulunabilecektir. Tahkim paneli bu durumda, talebin kendisine ulaşmasından itibaren 30 gün içinde kararını verecektir. Şikâyet edilen tarafın, hakem heyeti hükmüne uyacağını veya “makul süre”nin bitimi ile birlikte uyumlu bir eylemde bulunacağını bildirmemesi halinde; şikâyet eden taraf anlaşma kapsamında geçici tedbir niteliğinde yükümlülüklerin durdurulması veya tazminat talebi yoluna gidebilecektir. Bunun sonrasında şikâyet edilen taraf, tahkim paneli kararı ile uyumlu davranacağına ilişkin aldığı tedbire ilişkin olarak, şikâyet eden tarafından uygulanan yükümlülüklerin durdurulması tedbirinin kaldırılması talebi ile birlikte şikâyet eden tarafı ve CETA Ortak Komitesi’ni bilgilendirme yoluna gidebilecektir. Şikâyet eden ile şikâyet edilen taraflar arasında şikâyet edilenin aldığı tedbirin anlaşmaya uyumluluğuna ilişkin bir anlaşmazlık olması halinde, şikâyet eden taraf bu hususta tahkim paneline başvurabilecektir. Tahkim panelinin şikâyet edilen tarafından alınan tedbirlerin anlaşmaya uygun olduğuna karar vermesi halinde, şikâyet edenin almış olduğu tedbirler kaldırılacaktır. CETA AHM’sinin öne çıkan bir diğer özelliği; arabuluculuk (mediation) usulünün Madde CETA 14:5 ve bu maddeye dayanan Arabuluculuk Usulü başlıklı ek hukuki metinde detaylı olarak düzenlenmiş olmasıdır. Taraflar arabuluculuk müessesesine uyuşmazlığın her aşamasında başvurabileceklerdir. Ayrıca, arabulucuların seçim usulü, arabuluculuk usulünün şartları ve arabuluculuk ile diğer AHM usulleri ile arasındaki bağımsızlık ve sınırların da kapsamı bu çerçevede belirlenmiştir. 5.3.2.3. AB-ABD BTA’sı AB ile ABD arasında bugüne kadar ikili ve bölgesel düzeyde tesis edilmemiş kapsam ve derinlikte bir Transatlantik Ticaret ve Yatırım Ortaklığı (TTIP) 58 akdedilmesine yönelik olarak 2013 yılı Temmuz ayında başlayan müzakerelerin on birinci turu 2015 yılı Ekim ayı içerisinde gerçekleştirilmiştir. TTIP ile hâlihazırda dünya ekonomisi ve ticaretinin en önemli ortaklarından olan AB ve ABD arasındaki yoğun ekonomik ve ticari ilişkilerin kapsamının daha da genişletilmesi ve derinleştirilmesi hedeflemektedir.37 Bu çerçevede TTIP, eski nesil STA’ların oldukça ötesine geçerek; 1) pazara giriş (mal ticareti ve gümrük vergileri, hizmetler, finansal hizmetler, kamu alımları, menşe kuralları), 2) düzenleyici alanlarda işbirliği (düzenleyici alanların uyumlaştırılması, ticarette teknik engeller, sağlık ve bitki sağlığı önlemleri ile sektör spesifik tarife dışı engellerin kaldırılması düzenlemeleri), 3) kurallar (sürdürülebilir kalkınma, enerji ve hammaddeler, gümrük ve ticaretin kolaylaştırılması, küçük ve orta boylu işletmeler, yatırımlar, rekabet ve fikri mülkiyet hakları) başlıkları altında mümkün olan en ileri düzeyde uyum ve bütünleşmeyi öngörmektedir.38 TTIP’in Türkiye, AB ve dünya ticareti açısından önemi üç başlık altında ele alınabilecektir: AB’nin hâlihazırda müzakerelerine devam ettiği en güncel STA’lardan bir tanesi olması (AB perspektifinden); TTIP’in dünya ticaret düzeninin 21. yüzyılda yeniden oluşturulmasına temel sağlayacak anlaşmalar arasında görülmesi (dünya ticaret düzeni açısından); üçüncüsü, ülkemizin TTIP’e dâhil olmak yönünde bir hedefinin olması sebebiyle anlaşmanın tarafı olması halinde TTIP hükümlerinin Türkiye açısından doğrudan bağlayıcı olması (Türkiye perspektifinden) ihtimalidir. Bu kapsamda, TTIP sürecinin ülkemiz tarafından da takip edilmesi önem kazanmaktadır. DTÖ AHM’si nezdinde, AB’nin ABD’ye karşı şikâyetçi olduğu 19, ABD’nin AB’ye karşı şikâyetçi olduğu 33 dava bulunmaktadır. ABD ve AB, bu çerçevede, DTÖ anlaşmazlıkların halli platformunda aralarında en fazla dava bulunun iki ülke/ülke TTIP’e ilişkin detaylı bilgi ve ABD Ticaret Temsilciliği için bkz. https://ustr.gov/ttip; AB Komisyonu için bkz. http://ec.europa.eu/trade/policy/in-focus/ttip/ 38 TTIP kapsamında müzakere edilen metinler için bkz. http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=1230 37 59 grubunu oluşturmaktadır.39 Dolayısıyla, TTIP’in hâlihazırda müzakereleri devam eden kapsamı da göz önünde bulundurulduğu takdirde; TTIP’in AHM’sine taraflarca sıklıkla başvurulabileceği değerlendirilmektedir. TTIP’de yer alacak olan AHM’ye ilişkin müzakereler tamamlanmadığı için henüz bu konudaki metin netlik kazanmamıştır Bununla birlikte; müzakere edilen metin taraflarca kamuoyu ile paylaşılmıştır. AB Komisyonu, TTIP taslak Anlaşmazlıkların Halli bölümü kapsamında yaptığı açıklamalarda 3 temel hususun gözetildiğinin altını çizmektedir: i) taraflar arasındaki farklılıkların giderilmesine yönelik etkin ve adil bir mekanizmanın kurulması, ii) DTÖ AHM’sine paralel yapıda bir sistemin oluşturulması, iii) tamamen şeffaf bir sistemin oluşturulması. AB tarafından TTIP anlaşmazlıkların halli metni olarak teklif edilen taslak metin, CETA’daki anlaşmazlıkların halli düzenlemeleri ile büyük ölçüde benzerlik göstermektedir. CETA’dakine benzer şekilde TTIP’de de Diplomatik ve Yarı-Yargısal usul ile barışçıl usulün iki ayrı sistem olarak benimsendiği görülmektedir. YarıYargısal usulü oluşturan danışma ve tahkim mekanizmaları ile barışçıl usule karşılık gelen detaylı bir arabuluculuk (mediation) usulü yer almaktadır. Tarafların uzlaşamamaları halinde tahkim panelinde görev alacak hakemlerin belirlenmesine ilişkin oluşturulacak 15 kişilik listede, tarafların kendi hakemlerini seçeceği 5’er kişilik iki grup ile tarafların milliyetlerinden olmayan heyet başkanı seçimi için oluşturulan 5 kişilik ayrı bir gruptan hakem heyeti oluşturulacaktır. Bunlara ilaveten anılan taslak metinde tahkim prosedüründe şeffaflığın sağlanması amacıyla; duruşmaların kamuoyuna açık yapılması, sivil toplum örgütlerinin de dâhil olduğu uyuşmazlıkla ilgili çeşitli tarafların yazılı görüş sunabilme imkânlarının bulunması ve tahkim heyetine sunulan bütün görüşlerin yayımlanması unsurlarına yer verilmiştir. 39 DTÖ İstatistikleri için bkz. https://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dispu_by_country_e.htm 60 6. TÜRKİYE İLE AB ARASINDAKİ GÜMRÜK BİRLİĞİ SÜRECİ 6.1. Genel Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’na 31 Temmuz 1959 tarihinde ortaklık başvurusunda bulunmuştur. Türkiye’nin başvurusu neticesinde, Türkiye’nin AB’ye tam üyelik koşulları gerçekleşinceye kadar bir “ortaklık” kuran Türkiye ile AET arasındaki Ankara Anlaşması40 12 Eylül 1963’de imzalanarak, 1 Aralık 1964 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. Seyidoğlu (2009:263), Türkiye’nin ekonomisinin yeterince gelişmemiş olması ve o dönemde AET’ye hemen girmeye hazır olmaması sebebiyle, Ankara Anlaşması’nda, Türkiye ile AET arasında i) Hazırlık Dönemi; ii) Geçiş Dönemi ve iii) Son Dönem Tam üyelik41 aşamalarını içerecek şekilde bir yapı kurulduğunu, bu çerçevede önce sanayi malları alanında gümrük birliğinin gerçekleştirilmesi ve sonra da tam üyelik öngörüldüğünü belirtmiştir.42 Müteakiben, 1973 yılında yürürlüğe giren Katma Protokol43 ile birlikte, Ankara Anlaşması’nda öngörülen hazırlık dönemi sona ermiş ve “Geçiş Dönemi”ne ilişkin koşullar belirlenmiştir. Son olarak, Katma Protokol'de öngörüldüğü şekilde başlatılan müzakereler neticesinde, Türkiye ile AB arasındaki Ortaklık Konseyi’nin44 5 Mart 1995 tarihinde yapılan toplantısında alınan 1/95 saylı OKK uyarınca, Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği 1 Ocak 1996 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Böylece, Türkiye-AB Ortaklık İlişkisinin "Son Dönem"ine geçilmiştir. Türkiye ile Avrupa Ekonomik Topluluğu Arasında bir Ortaklık Yaratan Anlaşma (Ankara Anlaşması)-12 Eylül 1963. 41 Ankara Anlaşması Madde 2/3. 42 Sürece ilişkin ayrıntılı bilgi için ayrıca bkz. http://www.ab.gov.tr/index.php?p=4 43 Avrupa Ekonomik Topluluğu ile Türkiye Arasında Ortaklık İlişkisi Kurulmasına Dair Anlaşmaya Katma Protokol - 23 Kasım 1970. 44 Ankara Anlaşması Madde 22, 23 ve 24. 40 61 Bu bölüm çerçevesinde, işte bu metinlerden öncelikli olarak Ankara Anlaşması ve 1/95 sayılı OKK çerçevesinde, AB ile Türkiye arasında düzenlenen ilişkilerden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümüne dair AHM incelenecektir. 6.2. Ankara Anlaşması Ankara Anlaşması, Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ortaklık ilişkisinin amaçlarını sıralamakta; Gümrük Birliği’nin esasları, tarım45, malların, kişilerin46, sermayenin47 ve hizmetlerin serbest dolaşımı48, ulaştırma49, rekabet50, mevzuat ile ekonomik ve ticari politikaların uyumlaştırılması51 ve ortaklık organları52 konularını düzenlenmektedir. Diğer taraftan, Katma Protokol’ün 62. maddesi uyarınca, Protokolün Ankara Anlaşması’nın ayrılmaz bir parçası olacağının hükme bağlanmış olması sebebiyle, Katma Protokol dâhilindeki uyuşmazlıklar da Ankara Anlaşması’ndaki usule tabi olacaktır. Ankara Anlaşması’nın 25. maddesi ise, anlaşma kapsamında taraflar arasında çıkabilecek anlaşmazlıkların çözümü usulünü düzenlemektedir: “Madde 25: 1. Her Akit Taraf, Anlaşma'nın uygulama ve yorumu ile ilgili ve Türkiye'yi veya Topluluğu, Topluluk üyesi bir Devleti ilgilendiren her anlaşmazlığı Ortaklık Konseyine getirebilir. Ankara Anlaşması Madde 11. Ankara Anlaşması Madde 12 ve Madde 19. 47 Ankara Anlaşması Madde 19 ve Madde 20. 48 Ankara Anlaşması Madde 14 ve Madde 19. 49 Ankara Anlaşması Madde 15. 50 Ankara Anlaşması Madde 16. 51 Ankara Anlaşması Madde 10 ve Madde 16. 52 Ankara Anlaşması Madde 22, 23, 24 ve 27. 45 46 62 2. Ortaklık Konseyi Anlaşmazlığı karar yolu ile çözebilir; keza, anlaşmazlığı Avrupa Toplulukları Adalet Divanı'na ve mevcut herhangi bir başka yargı merciine götürmeyi kararlaştırabilir. 3. Taraflardan her biri, kararın veya hükmün yerine getirilmesinin gerektirdiği tedbirleri almakla yükümlüdür. 4. Anlaşmazlık, işbu maddenin 2. fıkrasına göre çözülememiş ise, Akit Tarafların geçiş dönemi ve son dönemde başvurabilecekleri tahkim ve sair yargı usulü yollarını, Anlaşma'nın 8. maddesi uyarınca Ortaklık Konseyi düzenler.” Öncelikli olarak, çözüm mekanizmasına konu olabilecek anlaşmazlıkların kapsamı, 25. maddenin 1. fıkrası uyarınca, “Anlaşma'nın uygulama ve yorumu ile ilgili ve Türkiye'yi veya Topluluğu, Topluluk üyesi bir Devleti ilgilendiren” anlaşmazlıklar ifadesi ile belirlenmiştir. Bu minvalde, anlaşmada AHM’ye konu sınırlamasına yönelik herhangi bir düzenleme bulunmadığı dikkat çekmektedir. Anlaşmazlıkların halli usulü genel olarak incelendiğinde ise; Diplomatik, YarıYargısal ve Yargısal usullerin hepsine yer verildiği görülmektedir. Ancak, bunlardan Yarı-Yargısal ve Yargısal usullere başvuru aşamalarında, taraf iradeleri zorunlu şart olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu çerçevede, anlaşmazlıkların halline konu olabilecek uyuşmazlıkların çözümü için Diplomatik ve Yargısal usulün yer aldığı iki aşamalı bir usul benimsenmiştir. Bu iki aşamanın uygulamada birbirlerini takip etmesi kaçınılmaz olarak karşımıza çıkmaktadır. Birinci aşama, anlaşmazlığın, 25. maddenin 1. fıkrası uyarınca, ilk olarak Ankara Anlaşması’nın ortaklık organı olan Ortaklık Konseyi’ne taşınmasıdır. Ortaklık Konseyi’nde kararlar oybirliği ile alınmakta, yani anlaşmazlığın çözümü için Anlaşma’da ifade edildiği şekliyle “bir yandan Türkiye Hükümeti'nden üyeler, öte yandan, Topluluk üyesi Devletler Hükümetlerinden, Konseyi'nden ve Komisyonu'ndan üyeler”in53 onaylarının bulunması gerekmektedir. Diğer bir deyişle, tarafların 53 Ankara Anlaşması Madde 23/1. 63 uyuşmazlığın çözümlenmesi konusunda her zaman için veto hakları saklı bulunmaktadır (Reçber, 2002). Bu çerçevede, Ortaklık Konseyi’nde uyuşmazlığa ilişkin alınabilecek kararların ne olduğuna dair anlaşma içerisinde herhangi bir tanımlama yapılmamış, 2. fıkra altında “Ortaklık Konseyi anlaşmazlığı karar yolu ile çözebilir” şeklinde ifade edilmiştir. Ortaklık Konseyi’nde, tarafların anlaşmazlığın çözümüne ilişkin ortak karar almaları halinde ikinci aşamaya geçilmektedir. İkinci aşamada, 25. maddenin 2. fıkrası uyarınca, anlaşmazlığın hallinin yargısal usulü düzenlenmektedir. Taraflar, uyuşmazlığı ABAD’a veya mevcut herhangi bir başka yargı merciine götürmeyi kararlaştırabilirler. Bu çerçevede, başka bir yargı merciine yapılacak muhtemel bir başvurunun usulüne dair hiçbir kural belirlenmemiştir. Ortaklık Konseyi veya anılan yargı mercileri tarafından alınan kararların bağlayıcı olduğu, 25. maddenin 3. fıkrasında düzenlenmiştir. Bu çerçevede, tarafların “kararın veya hükmün yerine getirilmesinin gerektirdiği tedbirleri almakla yükümlü olduğu” belirtilmiştir. Ancak, anlaşma kapsamında “gerekli tedbirlerin” içeriğine ilişkin bir belirleme yapılmamış olup, buna ilişkin bir gözden geçirme mekanizması da öngörülmemiştir. Bu durum, “gerekli tedbirin” anlaşmazlığa konu olan tedbirin veya etkilerinin ortadan kaldırılmasına yeterli olup olmadığı hakkında yeni bir anlaşmazlığa sebep olabilecektir. İlgili karar veya hüküm kapsamında, anlaşmazlığın hangi tedbirler ile giderilebileceğinin belirlendiği hallerde ise durumun daha az tartışmalı olacağı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, anlaşma kapsamında, karar veya anlaşma yolu ile aykırılığı sabitlenen uygulamanın ortadan kaldırılmaması halinde; şikâyet eden tarafa karşı-tedbir hakkının hukuken tanınmadığı görülmektedir. Bu da AHM sonucunda oluşan kararın yaptırım gücünü zayıflatmaktadır. Ankara Anlaşması kapsamındaki, anlaşmazlıkların halline ilişkin temel usul yukarıda açıklanmakla birlikte, Anlaşmanın 25. maddesinin 4. fıkrasında YarıYargısal usul alternatif olarak düzenlenmektedir. Yukarıda açıklanan Diplomatik ve Yargısal usuller ile çözülememiş anlaşmazlıklar için, Anlaşma’da belirtildiği üzere 64 “Akit Taraflar'ın geçiş dönemi ve son dönemde başvurabilecekleri tahkim ve sair yargı usulü yollarını, Anlaşma'nın 8. maddesi uyarınca Ortaklık Konseyi” düzenleyecektir. Bu durumda da, Ortaklık Konseyi’nin karar verici konumunda olması, tarafların tahkim ve sair yargı usulü yolları üzerinde mutabakatını gerektirmektedir. Bu çerçevede, Reçber (2002), “Ankara Anlaşması kapsamındaki uyuşmazlıkların çözümünde siyasi yöntemlerin, hukuki yöntemlere göre öncelikli olarak uygulandığını” belirtmiştir. Ankara Anlaşması kapsamındaki anlaşmazlıkların halli usulünden yola çıkarak, bu usulün çözümüne ilişkin şu tespitlerin yapılabilmesi mümkündür: Anlaşmanın kapsamındaki konular açısından bir sınırlama yapılmamıştır. Aşamalar açık bir şekilde düzenlenmemiştir. Usuller, kurallar üzerinden düzenlenmediği için açık değildir. Süreler düzenlenmemiştir. (Örneğin, Ortaklık Konseyi’nde görüşmelerin ne kadar süre devam edeceği veya sonrasında yargı mercilerine ne kadar süre içerisinde başvuruda bulunulması gerektiği hususları.) Çözüm ancak tarafların Ortaklık Konseyi’nde anlaşması halinde mümkün olabilmektedir. Tarafların anlaşması halinde anlaşmazlık ABAD’a veya mevcut herhangi bir başka yargı merciine götürülebilmektedir. Tarafların sürecin işleyişine ilişkin etkisi güçlü şekilde dizayn edilmiştir. Karşı yaptırım düzenlemeleri bulunmamaktadır. Uygunluk gözden geçirilmesi bulunmamaktadır. 6.3. 1/95 Ortaklık Konseyi Kararı (OKK) 6.3.1. Giriş Ankara Anlaşması’nın Katma Protokolü ile düzenlenen “Geçiş Dönemi”nin sonunda alınan 1/95 sayılı OKK uyarınca, Türkiye-Avrupa Ekonomik Topluluğu arasında Gümrük Birliği tesis edilmiş ve üyelik öncesi “Son Dönem” başlamıştır. 65 6.3.2. Türk Hukukundaki Yeri 1/95 sayılı OKK’nın, Türk hukukundaki yerine ilişkin belirli tartışmalar mevcuttur. 1/95 sayılı OKK (veya Gümrük Birliği Kararı), Türk hukukunda kabul edilmesi ve uygulanması itibariyle, Ortaklık Konseyi tarafından Ankara Anlaşması'nın 22. maddesine uygun olarak tesis edilen bağlayıcı bir “karar”dır. Zira Ortaklık Konseyi kararları, genel anlamda, kural dışılıklar saklı kalmak kaydıyla taraflar açısından bağlayıcı bir etkiye sahiptir. Bununla birlikte, 1/95 sayılı OKK’nın geniş kapsamı gereği bir “milletlerarası anlaşma” niteliğinde kabul edilmesi ve bu çerçevede Anayasa’nın 90. maddesine tabi olarak yürürlüğe konulması gerektiğine ilişkin görüşler de bulunmaktadır. Bu çerçevede, Başlar, (2004:177) bu hususu “Gümrük Birliği Kararı, Ortaklık Konseyi'nin aldığı diğer kararlardan daha farklı bir nitelik taşımaktadır” şeklinde nitelendirmektedir. Bu Karar ile Türkiye, Topluluk ve Birlik üyesi olmadan Gümrük Birliği’ne dâhil olan tek aday ülke sıfatını kazanmıştır. Bu nedenle, Konsey'in diğer kararları gibi onay gerektirmeyen türden bir mutabakat zaptı olarak kabul edilmesi söz konusu olmamalıdır. Başar (2004:167), bu durumu “1/95 sayılı Karar'ın, özü itibariyle, basit usulle yürürlüğe sokulamayacak ölçüde önemli hükümler içeren bir antlaşma niteliği taşıdığına inanılmaktadır” şeklinde ifade etmektedir. 6.3.3. Kapsam Gümrük Birliği Kararı, kaynağını Ankara Anlaşması'ndan ve Katma Protokol'den almakta olup; gerek Ankara Anlaşması'nda gerek Katma Protokol'de açık olmayan veya detaylı olarak düzenlenmeyen kimi hususlar, söz konusu Karar’da daha kapsamlı bir şekilde hükme bağlanmıştır (Reçber, 2002). Arat (1996:94), bu duruma ilişkin olarak “OKK’da, danışma usullerini düzenleyen hükümler, bir bakıma Ankara Anlaşması’nın ortaklığın karar sürecini ve ihtilafların çözümü sürecini düzenleyen hükümlerini tamamlamakta veya ayrıntılar itibarıyla 66 açıklamakta, Ankara Anlaşması’nda belirsiz bırakılan bazı hususları belirli hale getirmektedir” ifadesini kullanmıştır. DTÖ Ticaret Terimleri sözlüğünde Gümrük Birliği, taraflar arasındaki ticarette mevcut gümrük vergileri, eş etkili vergiler ve miktar kısıtlamalarıyla, her türlü eş etkili tedbirin kaldırıldığı ve birlik dışında kalan üçüncü ülkelere yönelik olarak, ortak gümrük tarifesinin uygulandığı bir ekonomik entegrasyon şekli olarak tanımlanmaktadır. Türkiye, ortak gümrük tarifesinin yanı sıra, ulusal mevzuatını çeşitli alanlarda AB mevzuatı (acquis communautaire) ile uyumlu hale getirme yükümlüğünü üstlenmiştir. Bir STA’nın ötesine geçen hükümler içeren 1/95 sayılı OKK’da aşağıdaki konular düzenlenmiştir: Malların serbest dolaşımı54 (taraflar arasında gümrük vergileri ve eş etkili verilerin55 ve miktar kısıtlamalarının ve eş etkili önlemlerin kaldırılması56 ve Ortak Gümrük Tarifesi uyumu57), Teknik mevzuat uyumu58, Ortak Ticaret Politikası’na uyum59, AB’nin tercihli gümrük rejimlerinin üstlenilmesi60, Türkiye’nin Topluluk ortak tarım politikasına uyumu61 ve tarım ürünleri ticaretinde uygulanacak tercihli rejim62, AB’nin Gümrük Kodu’na uyum63 ve karşılıklı idari işbirliği64, Yasaların yakınlaştırılması65, 54 1/95 OKK Madde 2-23. 1/95 OKK Madde 4. 56 1/95 OKK Madde 5 ve 6. 57 1/95 OKK Madde 13-16. 58 1/95 OKK Madde 54. 59 1/95 OKK Madde 12. 60 1/95 OKK Madde 16. 61 1/95 OKK Madde 25. 62 1/95 OKK Madde 26. 63 1/95 OKK Madde 28. 64 1/95 OKK Madde 29. 65 1/95 OKK Madde 39 ve 51. 55 67 Fikri, sınai ve ticari mülkiyetin korunması66, Rekabet kuralları67, Ticari korunma araçları68, Kamu alımları69, Vergilendirme70 Kurumsal hükümler (Gümrük Birliği Ortak Komitesi71; danışma ve karar usulleri72), Anlaşmazlıkların halli73, ve Korunma tedbirleri74. 1/95 sayılı OKK’nın “İhtilafların Halli” başlıklı 3. Bölümünde yer alan 61. ve 62. maddeleri altında ise Karar kapsamında çıkacak uyuşmazlıkların çözümüne ilişkin usul düzenlenmektedir: “Madde 61: Ankara Anlaşmasının 25. maddesinin 1. ila 3. fıkraları hükümleri saklı kalmak kaydıyla, 58. maddenin 2. fıkrası uyarınca alınan himaye önlemlerinin, 63. madde uyarınca alınan korunma önlemlerinin veya 64. madde uyarınca alınan dengeleyici önlemlerin kapsam veya süresi konusunda ortaya çıkan bir ihtilafı Ortaklık Konseyi, bu usulün başlatılmasından itibaren altı ay içinde halledemezse iki Taraftan biri uyuşmazlığı 62. maddede belirlenen usullere göre hakeme götürebilir. Hakem kararı ihtilafın Taraflarını bağlar.” 66 1/95 OKK Madde 31. 1/95 OKK Madde 32-36. 68 1/95 OKK Madde 44-47. 69 1/95 OKK Madde 48. 70 1/95 sayılı OKK Madde 49 ve 50. 71 1/95 sayılı OKK Madde 52 ve 53. 72 1/95 sayılı OKK Madde 54-60. 73 1/95 sayılı OKK Madde 61-62. 74 1/95 sayılı OKK Madde 63-64. 67 68 “Madde 62: 1. Bir ihtilafın hakeme götürülmesi halinde tahkim üç hakemle yapılır. 2. İhtilafın iki tarafı 30 gün içinde birer hakem tayin ederler. 3. Bu şekilde tayin edilen iki hakem, Taraflardan ikisinin de uyruğu olmayan üçüncü hakemi aralarında mutabık kalarak tayin ederler. Hakemler tayinlerinden itibaren iki ay içinde mutabakata varamazlarsa üçüncü hakemi, Ortaklık Konseyi'nin hazırlayacağı yedi kişilik bir listeden seçerler. Ortaklık Konseyi bu listeyi kendi içtüzüğüne göre hazırlar ve inceler. 4. Hakem heyeti toplantılarını Brüksel'de yapar. Tarafların aksine bir kararı yoksa heyet kendi iç tüzüğünü hazırlar. Heyet kararlarını çoğunluk oyuyla alır.” Gümrük Birliği Kararı'nın 61. ve 62. maddelerinde belirlenen usul, Ankara Anlaşması’nda kabul edilen anlaşmazlıkların halli yöntemlerine ek bir düzenleme olarak kabul edilebilir (Reçber, 2002). Bunun hukuki karşılığı da, 1/95 sayılı OKK’nın uygulama alanının belirlendiği 1. maddesindeki “Ankara Anlaşması ile Katma ve Tamamlayıcı Protokollerinin hükümleri saklı kalmak kaydıyla, Ortaklık Konseyi bu Karar'la, yukarıda anılan Anlaşma'nın 2. ve 5. maddelerinde öngörülen Gümrük Birliği'nin son döneminin uygulamaya konmasına ilişkin kuralları belirlemektedir” ile 61. maddesinde yer alan “Ankara Anlaşmasının 25. maddesinin 1. ila 3. fıkraları hükümleri saklı kalmak kaydıyla” çekince hükmünde açıkça yer bulmaktadır. Bununla birlikte, 1/95 sayılı OKK’da kabul edilen AHM, yalnızca belirli ve sınırlı konular için kabul edilmiştir. 61. madde çerçevesinde, 58. maddenin 2. fıkrası uyarınca alınan himaye önlemleri75, 63. madde uyarınca alınan korunma önlemleri76 ve 64. 1/95 sayılı OKK Madde 58/3: “Gümrük Birliğinin işleyişiyle doğrudan ilgili bir alanda Topluluk ile Türkiye mevzuatı arasındaki veya mevzuat uygulamaları arasındaki farklılıkların, ticaretin yönünün değişmesine, malların serbest dolaşımının aksamasına veya ekonomik sorunlara neden olması veya neden olma tehlikesi taşıması ve etkilenen Tarafın ivedi eylemi gerekli görmesi durumunda, söz konusu Taraf Gümrük Birliği Ortak Komitesine bilgi vererek gerekli himaye önlemlerini kendisi alabilir; Komite bu önlemlerin değiştirilmesine veya kaldırılmasına karar verebilir. Gümrük Birliğinin işleyişini en az aksatacak önlemlere öncelik tanınmalıdır.” 76 1/95 sayılı OKK Madde 63: “Taraflar, Katma Protokolün 60. maddesinde öngörülen korunma önlemleri mekanizmaları ve yöntemlerinin geçerliğini koruduğunu teyid ederler.” Katma Protokol Madde 60: “1. Türk ekonomisinin bir faaliyet sektörünü veya dış mali istikrarını tehlikeye düşürecek ciddi bozukluklar ortaya çıkar veya Türkiye'nin bir bölgesinin ekonomik 75 69 madde uyarınca alınan dengeleyici önlemlerin77 kapsam veya süresi konusunda ortaya çıkan ihtilaflar, anlaşmazlıkların halli hükümlerinin konusu olabilecektir. Usul detaylarına gelindiğinde ise, iki aşamalı bir AHM düzenlendiği görülmektedir. İlk aşamada, uyuşmazlığın 61. madde uyarınca, öncelikli olarak Ortaklık Konseyi’ne -Ankara Anlaşması’ndaki temel karar organı olan- sunulmasını gerektirmektedir. Ortaklık Konseyi’nde 6 aylık süre içerisinde karar alınamaması halinde, 62. maddedeki usuller uyarınca anlaşmazlığın tahkime sunulması öngörülmektedir. 1/95 sayılı OKK’daki tahkim usulünün özellikleri şu şekilde sıralanabilecektir: Tahkimin kararı bağlayıcı olacaktır. Tahkim 3 hakemden oluşacaktır. Tahkim heyetindeki hakemlerin seçim usulü, tarafların öncelikle 30 gün içerisinde birer hakem atayacağı; müteakiben atanan iki hakemin 6 ay içerisinde üçüncü hakem üzerinde uzlaşacağı bir yapıdadır. Şayet, üçüncü hakem üzerinde uzlaşılamaması halinde ise, Ortaklık Konseyi tarafından belirlenen listeden yapılacak seçim ile üçüncü hakem belirlenecektir. Tahkimin yeri Brüksel olacaktır. Diğer usul kuralları, taraflarca kararlaştırılmadığı sürece tahkim heyeti tarafından kararlaştırılabilecektir. durumunun bozulması şeklinde güçlükler belirirse, Türkiye gerekli korunma tedbirlerini alabilir. Bu tedbirler ve bunların uygulama usulleri Ortaklık Konseyi'ne geciktirmeksizin bildirilir. 2. Topluluğun, bir veya birkaç üye devletin bir ekonomik faaliyet sektörünü; bir veya birkaç üye devletin dış mali istikrarını tehlikeye düşüren ciddi bozukluklar ortaya çıkar veya Topluluğun bir bölgesinin ekonomik durumunun bozulması şeklinde güçlükler belirirse; Topluluk, gerekli korunma tedbirlerini alabilir veya ilgili üye devlet veya devletleri bu tedbirleri almakla yetkili kılabilir. Bu tedbirler ve bunların uygulama usulleri Ortaklık Konseyi'ne geciktirmeksizin bildirilir. 3. 1. ve 2. fıkralar hükümlerinin uygulanmasında, ortaklığın işleyişini en az aksatacak tedbirlerin öncelikle seçilmesi gereklidir. Bu tedbirler, ortaya çıkan güçlüklerin giderilmesi için gerekli ölçüyü hiçbir şekilde aşmamalıdır. 4. 1. ve 2. fıkraların uygulanması sonucu alınan tedbirler üzerinde Ortaklık Konseyi'nde danışmalar yapılabilir.” 77 Madde 64/1: “Taraflardan birinin aldığı bir korunma veya himaye önlemi bu Karardan doğan hak ve yükümlülükler arasında dengesizliğe yol açtığı takdirde, diğer Taraf önlem alan Tarafa karşı dengeleyici önlemler alabilir. Gümrük Birliği'nin işleyişini en az aksatacak önlemlere öncelik tanınır.” 70 Hakem heyeti çoğunluk ile karar alabilecektir. Bu mekanizmadaki sürelere ilişkin kısmi bir belirlilikten bahsedilebilir. Zira, tahkim heyetinde yer alacak hakemlerin belirlenmesi sürecine ilişkin süreler hakkında düzenlemelere yer verilmiştir. Ancak, hakemlerin istisnai halde Ortaklık Konseyi tarafından belirlenecek olması halinde, süreye ilişkin bir belirleme yapılmaması açık bir düzenleme olarak değerlendirilebilir. Diğer taraftan, tahkim süreci içinde geçerli olacak; tarafların iddia ve gerekçelerini sunması, hakem heyetinin kararını vermesi gibi tahkim usulünün içeriğine ilişkin süreler düzenlenmemiştir. Bununla birlikte, bu düzenlemeler, tarafların ayrıca anlaşmamaları halinde, tahkim heyetinin kararına bırakılmıştır. AB’nin ve Türkiye’nin son zamanda akdettiği STA’lar göz önüne alındığında, tahkim heyetinin ne kadar sürede karar vereceğine ilişkin düzenlemelerin anlaşma metinlerinde yer aldığı görülmektedir. 1/95 sayılı OKK’nın AHM’sinde yer alan tahkim hükümlerinin etkinliği hususunda tartışmalar devam etmektedir. Tahkim sürecinin tıkanmamasını öngören etkinlik unsurunun, bu AHM’de sağlandığı söylenememektedir. Zira tahkim sürecinin başlatılmasına ilişkin olarak her ne kadar iki tarafın iradesinin mevcudiyeti aranmamış olsa da, hakemlerin seçim usulü itibariyle farklı aşamalarda sürecin taraflardan birince tıkanabilmesi imkânı bulunmaktadır. Bu çerçevede, taraflarca ilk hakemin atanmaması, Ortaklık Konseyi’nde hakem listesi oluşturulmaması ve Ortaklık Konseyi’nde hakem listesinden hakem seçimine onay verilmemesi gibi durumlar taraflarca tahkimin çalıştırılmamasına neden olan unsurlar olarak değerlendirilmektedir. Bu durumda, yalnızca tarafların onayı ve desteği ile yürüyen bir tahkim süreci sonucunda alınan karar bağlayıcı olabilecektir. 1/95 sayılı OKK’da yer alan AHM’nin uygulama alanının esasen çok sınırlı olduğu ve bu sınırlı alanda Ankara Anlaşması ile benimsenen mekanizmayı geliştirmediği açıkça görülmektedir. Dünya Bankası tarafından hazırlanan “AB-Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirilmesi Raporu (Evaluation of the EU-Turkey Customs Union)” (Dünya Bankası Raporu)’nda, 1/95 sayılı OKK’daki AHM’nin yalnızca korunma 71 önlemlerinin süresi ile sınırlı olması sebebiyle etkin olmadığı açıkça belirtilmiştir (Dünya Bankası Raporu, 2014:86). Sonuç olarak, Türkiye-AB Gümrük Birliği ilişkisinden kaynaklanan uyuşmazlıkların çözümü için Ortaklık Konseyi zorunlu merci olarak görülmektedir. Bu çerçevede, siyasi bir organ olarak Ortaklık Konseyi’nin AHM’de bu kadar belirleyici olması, mekanizmanın işlevsiz olması sonucunu doğurmaktadır (Ülgen&Dilek 2015:19). Bunun sonucu olarak da, bugüne kadar zaman zaman Türkiye’nin zaman zaman ise AB’nin, süreci engellediği durumların ortaya çıktığı görülmüştür. 6.4. Gümrük Birliği’nin Güncellenmesi 6.4.1. Giriş Türkiye ile AB arasında tesis edilen Gümrük Birliği geçici niteliği itibariyle asimetrik bir yapıda teşkil edilmiş ve öngörülenden daha uzun süredir yürürlükte kalması sonucunda ülkemiz açısından sistemik sorunlar ihtiva eden bir ortaklık ilişkisine dönüşmüştür.78 Ayrıca geçen dönem içinde dünya ticaret sisteminde köklü değişiklikler olmuş, ticaret anlaşmaları derin ve kapsamlı bir nitelik kazanmış, AB ile ticari ilişkimizin hukuki altyapısını oluşturan Gümrük Birliği Kararı bu değişimlere ayak uyduramamıştır. Buna ilaveten AB’ye tam üyelik müzakerelerinde kayda değer bir ilerleme kaydedilememiştir. Tüm bu gelişmeler AB ile mevcut Gümrük Birliği’nin derinleştirilmesi ihtiyacını doğurmuştur. Bununla beraber, (Ülgen&Dilek, 2015:13) tarafından, Gümrük Birliği’nin derinleştirilmesinin, Türkiye’nin AB ekonomisi ile bütünleşmesini geliştirecek 78 Gümrük Birliği güncellenmesi sürecinin önemi için bkz. http://www.ekonomi.gov.tr/ 72 olmasından dolayı tam üyelik süreci açısından da avantaj taşıyacağı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, Dünya Bankası Raporu (2014:85)’nda Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinde temel olarak Gümrük Birliği kapsamındaki asimetrilerin giderilmesi; Gümrük Birliği’nin tarım, hizmetler ve kamu alımları gibi yeni alanlara genişletilmesi ve işleyen bir AHM’nin tesis edilmesi tavsiye edilmektedir. 6.4.2. Süreç 2014 yılı birinci yarısında, dönemin Ekonomi Bakanı Sayın Nihat ZEYBEKCİ ile AB Ticaret Komiseri Karel DE GUCHT arasında gerçekleştirilen görüşmeler neticesinde, Gümrük Birliği’nin geliştirilmesi ve Gümrük Birliği’nden kaynaklı başta STA sorunu olmak üzere yapısal sorunların çözümüne yönelik ortak bir irade çıkmıştır. Bu çerçevede, Avrupa Komisyonu ile yürütülen teknik müzakereler 27 Nisan 2015 tarihinde tamamlanmış olup, müzakerelerin çerçevesini belirleyen Yüksek Düzeyli Memurlar Çalışma Grubu (YDMÇG) Ortak Raporu, Ekonomi Bakanı Sayın Nihat ZEYBEKCİ’nin 12 Mayıs 2015 tarihli Brüksel ziyareti kapsamında Avrupa Komisyonu Ticaret Komiseri Cecilia MALMSTRÖM ile gerçekleştirdiği görüşmede resmiyet kazanmıştır.79 80 Taraf ülkelerin müzakere pozisyonlarını hazırlamaya yönelik iç prosedürlerini yerine getirdiği bu dönemde; AB’nin müzakereler öncesinde müzakere belgelerini hazırlamaya yönelik olarak 2015 yılı Ağustos ayında başladığı Etki Analizi çalışmasına halen devam edilmektedir. Konuya ilişkin basın açıklaması için bkz. http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=1307 Konuya ilişkin resmi müzakerelere başlanmadan önce taraflarca etki analizi çalışması, iç istişare ve onay süreçlerinin tamamlanması gerekmektedir. Resmi müzakerelere ise 2016 yılının son çeyreğinde başlanması planlanmaktadır. 79 80 73 Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinin önemi Türkiye 2015 yılı İlerleme Raporu (2015:87)’nda da şu ifadelerle yer almıştır: “AB ve Türkiye arasındaki ekonomik bağların geliştirilmesi tarafların ortak önceliğidir ve taraflar Gümrük Birliği’nin modernizasyonu ve genişletilmesine yönelik prosedürlerin başlatılması hususunda anlaşmışlardır.” 6.4.3. Kapsam Dünya Bankası Raporu’nda Gümrük Birliği’nin iyileştirilmesine yönelik gerçekleştirilecek eylemler: i) Gümrük Birliği’nin tarım, hizmetler ve kamu alımları alanlarını içerecek şekilde genişletilmesi, ii) Gümrük Birliği’nde Türkiye aleyhine var olan asimetrilerin giderilmesine yönelik olarak Gümrük Birliği kapsamında AB’nin karar alma/danışma süreçlerine Türkiye’nin etkin katılımının sağlanması, iii) AB tarafından üçüncü ülkeler ile imzalanan STA’ların, Türkiye için de eşzamanlı yürütülmesine yönelik bir mekanizma tesis edilmesi ve iv) karayolları kotalarının kaldırılmasına yönelik düzenlemelerin belirlenmesi başlıkları altında toplanmıştır. Bu alanların yanı sıra, AHM’nin usullerinin taraflarca belirlenerek geliştirilmesi de Gümrük Birliği’nin güncellenmesine ve daha iyi uygulanmasına ilişkin bir diğer husus olarak değerlendirilmiştir. Bununla birlikte, Türkiye ile AB arasında onaylanan YDMÇG Ortak Raporu’nda aşağıdaki başlıkların ele alınması hususunda taraflar anlaşmışlardır: i. Türkiye’nin AB’nin üçüncü ülkelerle imzaladığı STA’lardan eş zamanlı olarak yararlanmasının sağlanması için gereken yasal bağlayıcılığı olan bir hükmün oluşturulması, ii. Gümrük Birliği kapsamında AB’nin karar alma/danışma süreçlerine etkin katılımının sağlanması, iii. Karayolları kotalarının kaldırılması, 74 iv. Tarım ürünleri ticareti, hizmetler ticareti ve kamu alımları alanlarında karşılıklı açılım, v. İşleyen bir AHM’nin tesis edilmesi. 7. GÜMRÜK BİRLİĞİ’NİN GÜNCELLENMESİNDE AHM’DEN BEKLENTİLERİMİZ VE DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN HUSUSLAR 7.1. Önemi Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çerçevesinde etkin bir AHM geliştirilmesi hem Türkiye hem AB açısından büyük önem arz etmektedir. Hâlihazırda taraflar arasındaki mevcut düzenleme, tarafların üçüncü ülkelerle akdettiği anlaşmalarda yer alan, AHM’nin anlaşmazlığın taraflarından mümkün olduğunca bağımsız olması temelinde, işlevsel ve belirli usullere tabi etkin AHM’ler kurulmasına yönelik hükümlerin çok gerisinde kalmaktadır. AB ve Türkiye arasındaki ticari ilişkilerin kapsamı ve yoğunluğu, tarafların kendi aralarında da üçüncü ülkeler ile yaptıklarına benzer düzenlemelere yer vermelerini gerektirmektedir. AB’nin bu konuda kendi içinde gösterdiği değişim gözlemlenirse; Gümrük Birliği kapsamındaki AHM’nin güncellenmesinde daha da ısrarcı olacağı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, Gümrük Birliği’nin yürürlüğe girdiği zamandan bugüne işleyişinden kaynaklanan birçok sorunun bugüne kadar çözüme kavuşturulamamış olması ve bu sorunların kalıcı hale dönüşmesi de bu güncellemeyi zorunlu kılmaktadır. (Ülgen&Dilek, 2015:112). Ayrıca, , taraflar açısından Gümrük Birliği’nin güncellenmesi kapsamında doğacak yeni hak ve yükümlülüklerin teminatı ve hukuki güvencesi olabilecek bir AHM, tarafları, oluşturdukları kurallar bütününe uymaya teşvik edecektir. Dünya Bankası raporunda, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinde oluşturulacak yeni bir AHM’nin, ticaret tavizleri ve pazara giriş yükümlülüklerinin 75 dengelenmesinde ve ticaret anlaşmalarının doğal sonucu olarak ticareti engelleyici önlemlerin ortadan kaldırılmasında faydalı olacağı belirtilmektedir. (Dünya Bankası, 2014:3). Bununla birlikte, AB ile Türkiye arasında yeni bir AHM’nin , eş zamanlı olarak ortak ticaret politikası ve Gümrük Birliği kapsamındaki teknik düzenlemelere ilişkin mevcut asimetrilerin giderilmesi halinde uygulanabilir olacağı da ifade edilmektedir (Dünya Bankası, 2014:3). Söz konusu tespit, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi çalışmları kapsamında mevcut asimetrilerin giderilmesine özellikle Türkiye’nin karar alma mekanizmaların dâhil edilmesine yönelik atılacak adımları destekler niteliktedir. Bu kapsamda, AB’nin, Türkiye’nin görüşlerini almadan vereceği kararların Türkiye tarafından uygulamaması AHM’nin işletilmesi için AB tarafından bir gerekçe olarak ileri sürülemeyecektir (Dünya Bankası, 2014:3). Bu çerçevede, Ankara Anlaşması ve 1/95 sayılı OKK tarafından düzenlenmiş olan mevcut AHM’nin, revize edilerek; işlevsel, belirli usullere tabi ve etkin kuralar içeren barışçıl, Yargısal ve/veya Yarı-Yargısal usullere dayalı bir AHM’nin geliştirilmesi her iki tarafın da yararına olacak, ikili ticaretin hukuki çerçevesinin netleştirilmesi sağlanarak bu alanda daha da ileri seviyelere ulaşılması mümkün olacaktır. 7.2. Uyuşmazlık Konusu Dünya Bankası Raporu (2014:86)’nda, 1/95 sayılı OKK ile kurulan AHM’nin yalnızca korunma önlemlerinin süresi ile sınırlı olarak uygulanabilir olmasına özellikle dikkat çekilmiş olup; tarafların uyuşmazlıkların çözüm mekanizmasına başvurabileceği konuların kapsamının genişletilmesinin de ticareti engelleyici önlemlerin giderilmesinde etkin olacağı belirtilmiştir. BTA’larda uyuşmazlık konusu tezin 3. Bölümü altında detaylı olarak incelenmiştir. Bu bölümde yer verilen bilgiler ışığında, AHM’da uyuşmazlık konusunun nasıl 76 düzenleneceği hususu Türkiye’nin ilgili konulardaki menfaatine, konunun kapsamının geniş veya dar tutulmasına göre farklılık gösterecektir. Bu çerçevede, uyuşmazlık konusu iki farklı sınıflandırmaya tabi tutulmaktadır. Bunlardan birincisi, anlaşmazlıkların halline konu olabilecek tedbirlerin türlerine göre yapılan ayrım; -uygulanan tedbirler (actual measures)/tasarı aşamasındaki tedbirler (proposed measures)/ihlal niteliği taşımayan tedbirler (non-violation measures); ikincisi ise, anlaşma dâhilindeki hangi düzenlemelerin -bölümlerin/kurallarınanlaşmazlıkların halline konu olabileceğine ilişkin ayrımdır. i) Tedbir Türlerine Çerçevesinde: Türkiye’nin bugüne kadar akdettiği STA’lardaki AHM’lerin tamamında yalnızca uygulanan tedbirlerin (actual measures) anlaşmazlık konusu olabileceği hükme bağlanmıştır. AB’nin BTA’larına bakıldığında ise, AB’nin de BTA’larında yaygın olarak yalnızca uygulanan tedbirleri (actual measures) uyuşmazlık konusu olarak düzenleme eğilimi olduğu görülmektedir. Bununla birlikte, Kuzey Amerika ülkelerinin (ABD, Kanada, Meksika) yaklaşımına paralel olarak, tasarı aşamasındaki tedbirler (proposed measures) de danışma (consultation) aşamasına tabi olacak biçimde CETA AHM’sinde yerini bulmuştur. Güncelleme kapsamında yapılacak AHM düzenlemesinde, uygulanan tedbirlerin (actual measures) yanı sıra tasarı aşamasındaki tedbirlerin (proposed measures) de uyuşmazlık konusu yapılabilmesi, özellikle Gümrük Birliği’nin işleyişiyle doğrudan ilgili alanlarda Türkiye’nin mevzuat uyumu yükümlülüğüne ilişkin itirazlarının daha erken aşamada AHM’de gündeme getirilmesine imkân verebilecektir. Bu çerçevede, Türkiye’nin etkin olarak karar alınması sürecine katılmadığı ancak mevzuat uyumu yükümlüğü bulunduğu bir konuda, Gümrük Birliği’nin genel hükümleri veya diğer maddeleri gerekçe gösterilerek Türkiye tarafından itirazda bulunulması mümkün olabilecektir 77 Türkiye’nin Gümrük Birliği’nin güncellenmesi sürecinden temel beklentilerinden bir tanesi, Türkiye’nin mevzuat uyumu yükümlülüğü üstlendiği alanlarda, karar alma sürecine dair istişare süreçlerine ve mekanizmalarına dâhil olmasıdır. Türkiye’nin, AB’nin karar alma süreçlerine katılma talebi niteliği itibariyle siyasi bir taleptir. Diğer taraftan, Türkiye’nin tasarı aşamasındaki tedbirlere AHM kapsamında itiraz hakkı olması, Gümrük Birliği’nin etkin uygulanmasını sağlayacak hukuki bir taleptir. Böylelikle, Türkiye’nin bu alanda daha geniş bir hareket kabiliyeti olacağı düşünülmektedir. ii) İstisna Bölümler/Kurallar Çerçevesinde: BTA’larda yaygın olarak belirli bölüm/lerin veya hüküm/lerin anlaşma kapsamındaki AHM’de istisna tutulduğu görülmektedir. BTA müzakereleri esnasında, pozisyon itibariyle belirli bir bölümün veya hükmün AHM haricinde tutulması teklifi, sıklıkla ilgili konuda çıkabilecek bir uyuşmazlıkta şikâyet edilmesi muhtemel taraftan geldiği gözlenmektedir. Bu çerçevede, ülkemizin korumacı olduğu veya zaman zaman düzenlemelerin sınırları dışına çıkabilmesi muhtemel bölüm/lerin veya hüküm/lerin anlaşmazlıkların halli bölümünden istisna tutulması yönünde pozisyon benimseyebileceği değerlendirilmektedir. Güncelleme sürecinde oluşturulacak AHM’nin yeni dönemde müzakere edilecek ana başlıklardan tamamen ayrılarak değerlendirilmesi mümkün değildir. AHM’ye ilişkin, Türkiye’nin pozisyonunun oluşturulması aşamasında, müzakere masasında olacak hak veya yükümlülüklerin her biri için AHM’nin doğurabileceği olumlu veya olumsuz etkilerin göz önünde bulundurulması gerekmektedir. 7.3. Anlaşmazlıkların Halli Usulleri Ankara Anlaşması ve 1/95 sayılı OKK’da yer alan AHM incelendiğinde, her ne kadar Yargısal ve Yarı-Yargısal usule ilişkin genel düzenlemeler bulunduğu görülse de; bu usullere başvuru yolları Ortaklık Konseyi’nden çıkacak karara, diğer bir deyişle 78 tarafların mutabakatına bağlı kılındığı için, bu durum söz konusu usulleri özünde etkisiz kılmaktadır. AHM’nin gözden geçirilmesi sırasında, sürecin etkinliğinin değerlendirilmeye alınmasının yanı sıra mevcut usullerin korunup korunmayacağı veya diğer usullere de yer verilmesinin faydaları tartışılması gereken bir diğer hususu oluşturmaktadır. Öncelikle barışçıl usullerden hareket edildiği takdirde; Türkiye ile Güney Kore, Malezya ve Şili ile arasındaki STA’larda iyi niyet (good office), uzlaşma (conciliation) ve arabuluculuk (mediation) usullerine genel olarak yer vermiş olmakla birlikte; bunlara ilişkin işleyiş usullerinin taraflarca uyuşmazlık çıktıktan sonra belirlenebileceği görülmektedir. Bununla birlikte, AB’nin son dönemde akdettiği Kanada ve Singapur ile arasındaki STA’lar ile taslak TTIP metninde, AB’nin detaylı arabuluculuk (mediation) kurallarından yana bir yaklaşım benimsediği dikkat çekmektedir. Üçüncü tarafların dâhil olacağı bu usullerin işleyişinin detaylı olarak belirlenmesi suretiyle tarafları, barışçıl yöntem ile uyuşmazlığı çözmelerine yönelik teşvik etmek olumlu bir yaklaşım olabilecektir. Bu sebeple, Gümrük Birliği kapsamında benzer bir düzenlemeye yer verilmesi Türkiye açısından da faydalı olacaktır. Diğer taraftan, barışçıl yollar ile çözülemeyen uyuşmazlıkların Yargısal veya YarıYargısal usuller ile çözülmesine yönelik etkin bir mekanizmanın oluşturulması da diğer önemli bir konuyu oluşturmaktadır. Tarafların üstlenecekleri yükümlülüklerin ve ekonomik bütünleşmenin ilgili başlıklar kapsamında hangi düzeyde ve içerikte olacağı önem arz etmektedir. 1/95 sayılı OKK’da da yer aldığı üzere, Türkiye’nin üstlenmiş olduğu Gümrük Birliği’nin işleyişiyle doğrudan ilgili alanlarda mevzuat uyumu yükümlülüğü bulunan konularda ABAD yargılamasının kabul edilmesinin yararlı olacağı değerlendirilmektedir. Diğer taraftan, serbestleştirmenin sınırlı olduğu alanlarda Yarı-Yargısal usul benimsenebilecektir. Örnek olarak, hizmet ticareti müzakerelerinde, AEA modelinde 79 hizmet ticaretinin serbestleştirilmesinde karar kılınması durumunda, Türkiye’nin AB Tek Pazarı’na tam entegrasyonu sağlanmış olacaktır. Bu çerçevede, AEA AHM’sine benzer bir anlayış ile AET’den AEA’ye derç edilen hükümler veya bu iki anlaşmanın uygulanması sebebiyle ortaya çıkan uyuşmazlıkların çözümü için, ABAD uyuşmazlık konusu hükmün yorumlanmasına ilişkin karar verecektir. Diğer taraftan, hizmet ticareti alanında GATS ve BTA’larda yer aldığı üzere mevzuat uyumunu içermeyen ve her bir hizmet sektörü için pazara erişim ve ulusal muamele konusunda mevzuattan kaynaklanan engellerin kaldırılması için taahhütlerde bulunulan bir yapıda genişleme sağlanması halinde ise, AB’nin STA’larında yer alan “uyuşmazlık çözüm paneli” veya “tahkim” usulünde Yarı-Yargısal bir sistemin kabulünün uygun olacağı değerlendirilmektedir. 7.4. Etkinlik Güncelleme sürecinde AHM’nin geliştirilmesi aşamasında; tarafların öncelikli olarak cevaplamaları gereken sorulardan biri, “mekanizmanın etkin kılınmasının” tercih edilip edilmediğidir. Etkin bir AHM’nin işletilmesinin ve sürdürülmesinin tarafların iradelerinden bağımsız ve sonucunda alınacak kararın da bağlayıcılık arz etmesi beklenmektedir. Tezin ilgili bölümleri altında da incelendiği üzere, Ankara Anlaşması ile 1/95 sayılı OKK kapsamındaki AHM, sistemsel olarak hem ATAD nezdinde hem de tahkim veya diğer mekanizmalar ile çözüme imkân tanımaktadır. Ancak, bu mekanizmaların harekete geçirilmesi tarafların anlaşmalarına tabi olduğu için, bugüne kadar işletilememiştir. Bu çerçevede, AHM’ye hem başvuru aşamasının hem de sürecinin sürdürülmesi aşamasının taraflarca bilinçli olarak çalıştırılmasının engellenmesinin önüne geçilmesi gerekmektedir. Aksi halde, AHM içerisinde Yarı-Yargısal veya Yargısal usuller yer almasına karşın tarafların siyasi olarak sistemi tıkayabilecek olması, sistemin ancak 80 diplomatik çözüm veya hukuki çözümsüzlük ile varlığını sürdürmesi sonucunu doğuracaktır. Bu çerçevede kabul edilecek mekanizmada, AHM’nin etkinliğinin sağlanmasına yönelik şu hususların vurgulanmasında yarar görülmektedir: i) Uyuşmazlığın öncelikli olarak danışma (consultation) aşamasında çözümlenmeye çalışılması önem arz etmektedir. Bu aşamada taraflar arasında bir uzlaşı sağlanamaması halinde, uyuşmazlığın Yargısal veya Yarı-Yargısal nitelikteki bir organ aracılığıyla çözümlenmesi gündeme gelecektir. ii) STA’larda, Yarı-Yargısal usulde yürütülen AHM sürecinde, taraflardan birinin hakem atamasından kaçınılması halinde sürecin tıkanmaması ve devam ettirilebilir olmasının sağlanmasına önem verilmelidir. iii) Çözüme ilişkin olarak alınacak kararın bağlayıcı olması ve anlaşmanın ihlalinin mevcut olduğuna dair alınan bir karara rağmen ihlalin devam ettirilmesi halinde anlaşmaya uygun karşı-tedbir alınabilmesinin temin edilmesi gerekmektedir. Bununla birlikte, karşı-tedbirlerin ekonomik açıdan orantılı olmasının sağlanması ve aykırı tedbirin ötesine geçen aşırı cezalandırıcı nitelikte olmasının engellenmesi gerekmektedir. Karşı-tedbirlere ilişkin AB’nin alacağı tedbirlerin Türkiye açısından daha ağır sonuçlar doğurabileceği göz önünde bulundurulduğunda; karşı-tedbirlerin ekonomik açıdan da orantılı olmasına yönelik güçlü ibarelerin bulunması Türkiye açısından önemli olacaktır. 81 TARTIŞMA VE KISITLAR Ülkeler arasındaki BTA’larda yer alan AHM’ler dünya ticaret sisteminin ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Ülkeler son dönemde anlaşmalarında yaygın olarak DTÖ Panel sistemi temelli bir AHM inşa edilmesine çaba göstermektedirler. Oluşturulan bu yapıda uyuşmazlığı yönetecek ve yönlendirecek bir üçüncü kişi eksikliği dikkat çekmektedir. BTA’ların AHM’lerinde yer alan söz konusu eksikliği ortadan kaldırabilmek için ülkeler, etkinlik ve işlevselliği sağlamak hedefiyle, açık ve kesin usul kuralları ile belirli, etkin süreler içeren düzenlemeler ve kurallar koyma yolunu seçmektedirler. Türkiye ile AB arasındaki Gümrük Birliği’nin güncellenmesi kapsamında oluşturulacak AHM’de tartışılacak konuların başında da sürecin etkin kılınması gelecektir. Bu çerçevede Türkiye’nin, Gümrük Birliği güncellenmesi sürecinde ekonomik ve ticari konularda elde edeceği kazanımlar AHM’nin etkin kılınmasına yönelik müzakere pozisyonunu belirlemesinde temel ölçüt olacaktır. Diğer taraftan, müzakereler esnasında Türkiye’nin AB’ye karşı ülke pozisyonunun agresif veya defansif olacağı başlıklar bulunacaktır. AHM’nin anlaşmadaki bütün kural ve düzenlemeler üzerinde doğrudan etkisinin bulunabileceği değerlendirildiğinde, bunların bir AHM kapsamında hukuksal etki analizine tabi tutulabileceği düşünülmektedir. Gümrük Birliği güncellenmesine yönelik olarak tarafların pozisyonlarını belirleme amacıyla yürüttükleri iç istişare süreçleri halen devam etmektedir. Bu süreçte, ilgili başlıklar altında oluşturulacak Türkiye’nin müzakere pozisyonu ve müzakerelerin devamı esnasında ortaya çıkması muhtemel olan kural ve düzenlemelerin AHM çerçevesinde de ele alınması gerekmektedir. 82 Ayrıca, güncellenme kapsamında ele alınacak başlıkların münferiden de AHM’ye tabi olması ya da AHM kapsamı dışında tutulması de söz konusu olabilecektir. Bu çerçevede, benimsenecek yeni kurallar kapsamında farklı AHM usullerinin uygulanabileceği de değerlendirilmektedir. 83 SONUÇ VE ÖNERİLER Türkiye ile AB arasında başlayan Gümrük Birliği’nin güncellemesi süreci, iki taraf açısından da politik öncelikler arasında yer almaktadır. Mevcut düzenlemelerin ileri bir aşamaya taşınmasının hedeflendiği bu süreçte, tüm müzakerelerde olduğu gibi, taraflar arasında kazanç/kayıp dengesi gözetilerek her iki tarafın çıkarına da hizmet eden bir yapı tesis edilmesi öngörülmektedir. Bu süreçte, AB için öncelikli olan konular Gümrük Birliği’nin tarım, hizmetler ve kamu alımları alanlarını içerecek şekilde genişletilmesi; Türkiye için önceliği olan konular ise Gümrük Birliği’nden Türkiye aleyhine var olan asimetrilerin giderilmesine yönelik olarak AB’nin karar alma/danışma süreçlerine Türkiye’nin etkin katılımının sağlanması, AB tarafından üçüncü ülkeler ile imzalanan STA’ların Türkiye için de eşzamanlı yürütülmesine yönelik bir mekanizma tesis edilmesi ve karayolları kotalarının kaldırılmasına yönelik düzenlemelerin belirlenmesi olacaktır. Gümrük Birliği güncellenmesi kapsamında AHM’nin güncellenmesi yukarıda bahse konu başlıklarının yanı sıra büyük önem arz edeceği muhakkaktır. Bu çerçevede, Gümrük Birliği’nin hem mevcut işleyişinden kaynaklanan sıkıntılarını ele alabilecek, hem de muhtemel genişlemesi halinde ortaya çıkacak hukuki durumun teminatı olabilecek ve her iki tarafın da çıkarlarına hizmet edecek bir AHM’nin tesisi büyük önem kazanacaktır. Bununla birlikte, hem AB hem de Türkiye son dönemdeki anlaşmalarında DTÖ sistemine benzer nitelikte AHM’lere yer vermektedirler. DTÖ siteminden hareket eden taraflar kendi AHM yaklaşımları çerçevesinde anlaşmazlıkların halli usulü türleri, kapsama alınacak tedbir ve konular ve diğer usul kuralları ile sürecin işletilmesi konularında müzakerelere yoğunlaşacaklardır. 84 Güncelleme sürecinde yeni bir AHM oluşturulması aşamasında; Türkiye’nin akdettiği STA’lar ve DTÖ kapsamındaki anlaşmazlıkların halli deneyimi ve tecrübeleri ile AB’nin diğer anlaşmalarında yer verdiği düzenlemelerin dikkate alınmasının önem arz ettiği değerlendirilmektedir Tez çerçevesinde, etkin olmayan bir AHM’nin anlaşmada yer almasının hukuki açıdan bir değişiklik doğurmayacağı açıklıkla ortaya konmuştur. Etkin bir mekanizmanın Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği’nden kaynaklı ilişkilerini uzun vadede olumlu yönde etkileyeceği muhakkaktır. Bununla birlikte, hukuken uygulanabilir bir AHM’nin uygulama alanı, içereceği uyuşmazlıkların halli usulleri ve bu usullerin etkinliğine yönelik düzenlemeler belirlenirken diğer başlıklar altında ele alınacak açılımların da göz önünde bulundurulması gerekmektedir. AHM kapsamında oluşturulacak yeni kurallar ve usuller, her iki tarafın da Gümrük Birliği’nin mevcut hükümlerinin etkin uygulanmamasından kaynaklanan şikâyetlerini ortadan kaldırabilecek ve gelecekte doğabilecek uyuşmazlıkların çözümünü sağlayabilecek bir mekanizmanın tesis edilmesi açısından son derece önemli olacaktır. Nitekim mevcut sorunların çözümü ile taraflar arasında olumlu bir atmosfer yaratılması büyük katkı sağlayacak, muhtemel sorunların çıkma ihtimalini de azaltacak, böylelikle ekonomik ve politik açıdan önemli bir kazanım elde edilecektir. 85 KAYNAKÇA BAŞLAR, K. (2004) “Gümrük Birliği 'Anlaşması'nın (1/95 Sayılı Ortaklık Konseyi Kararı’nın) Hukuksal Niteliği”, Ankara Avrupa Çalışmaları Dergisi, Vol. 4/1, s.35. URL: http://www.anayasa.gen.tr/gumruk.htm BOSSCHE, P. (2005) “The Law and Policy of the World Trade Organization”, Cambridge University Press. BOSSCHE, P. ve LEWIS, M. (2013) "What to Do When Disagreement Strikes? The Complexity of Dispute Settlement under Trade Agreements", Routledge, Trade Agreements at the Crossroads edited by FRANKEL, S. ve LEWIS, M. CHALMERS, D., DAVIES, G. & MONTI, G. (2010) “European Union Law”, Cambridge University Press. CHASE, C., YANOVICH, A., CRAWFORD, J. & UGAZ, P. (2013) “Mapping of Dispute Settlement Mechanisms in Regional Trade Agreements – Innovative or Variations on a Theme?”, World Trade Organization Economic Research and Statistics Division Staff Working Paper ERSD-2013-07. URL: https://www.wto.org/english/res_e/reser_e/ersd201307_e.pdf DAVEY, J. (2006) "Dispute Settlement in the WTO and RTAs: A Comment", Oxford University Press, Regional Trade Agreements and the WTO Legal System edited by BARTELS, L. ve ORTINO, F. DUR, A. ve ELSIG, M. (2015) “Trade Cooperation The Purpose, Design and Effects of Preferential Trade Agreements”, Cambridge University Press. 86 Dünya Bankası (2015 “AB-Türkiye Gümrük Birliği Değerlendirilmesi Raporu (Evaluation of the EU-Turkey Customs Union)” World Bank. URL: http://www.worldbank.org/content/dam/Worldbank/document/eca/turkey/tr-eucustoms-union-eng.pdf EUROPEAN COMMISSION (2015) “Turkey 2015 Report”. URL: http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2015/20151110_report_turkey.p df GÜNEŞ, A. (2009) “Avrupa Birliği Yönergelerinin Doğrudan Etkisi”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 58, Sayı: 2, ss.281-318. URL: http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd-arsiv/AUHF-2009-58-02/AUHF-200958-02-gunes.pdf GOODE, W. (2003) “Dictionary of Trade Policy Terms”, World Trade Organization, Fourth Edition. URL:http://ctrc.sice.oas.org/trc/WTO/Documents/Dictionary%20of%20trade%20%2 0policy%20terms.pdf HASSANIEN, M. (2010) “United States Bilateral Free Trade Agreements: Consistencies or Conflicts with Norms in the Middle East?”, Kluwer Law International. HORN, H., MAVROIDIS, P. & SAPIR, A. (2009) “Beyond the WTO? An Anatomy of EU and US Preferential Trade Agreements”, Bruegel Blueprint, Volume VII. URL:http://bruegel.org/wp-ontent/uploads/imported/publications/bp_trade_jan09.pdf MARCEAU, G. ve KWAK, K. (2003) “Overlaps and Conflicts of Jurisdiction Between the World Trade Organization and Regional Trade Agreements”, Oxford 87 Publishing Online, Regional Trade Agreements and the WTO Legal System edited by BARTELS, L. ve ORTINO, F. URL: http://www.oxfordscholarship.com/view/10.1093/acprof:oso/9780199206995.001.00 01/acprof-9780199206995-chapter-21 MARCEAU, G. ve WYATT, J. (2010) “Dispute Settlement Regimes Intermingled: Regional Trade Agreements and the WTO”, Journal of International Dispute Settlement, Vol. 1, No. 1, ss. 67–95. URL: http://jids.oxfordjournals.org/content/1/1/67.full.pdf+html MATHIS, J. (2011) “From the Board: Preferential Trade Agreements: the WTO Speaks ... Again”, Legal Issues of Economic Integration, Volume 38, Issue 4, ss.291295.URL:http://poseidon01.ssrn.com/delivery.php?ID=182125067086115001118122 11901301209704100502400905107809910109502900810006512307300601903602 10560620130030700791211180910920171040120210610220920081250770960180 64058028062117079086123103016122087120030097091094109097084082001010 126126100087086118024&EXT=pdf ÖZMAN, A. (1964) “Devletlerin Egemenliği ve Milletlerarası Teşekküller”, Ankara Üniverstesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt: 25, Sayı:1-4. PAZARCI, H. (2005) “Uluslararası Hukuk”, Turhan Kitabevi. QURESHİ, A. ve ZİEGLER, A. (2007) “International Economic Law”, Sweet & Maxwell Limited. REÇBER, K. (2002) “Türkiye-Avrupa Birliği İlişkilerine Hukuksal Bir Bakış”, İş Güç Endüstri İlişkileri ve İnsan Kaynakları Dergisi, Cilt: 4, Sayı: 2, Sıra: 1, No: 57. URL: http://www.isgucdergi.org/?p=article&id=57&cilt=4&sayi=2&yil=2002 88 ROBLES, E. (2006) “Political & Quasi-Adjucative Dispute Settlement Models in European Union Free Trade Agreements - Is the Quasi-Adjudicative Model a Trend or Is It Just Another Model?”, World Trade Organization Economic Research and Statistics Division Staff Working Paper ERSD-2006-09. URL: https://www.wto.org/english/res_e/reser_e/ersd200609_e.pdf SEYİDOĞLU, H. (2009) “Uluslararası İktisat Teori ve Politika Uygulama”, Güzem Can Yayınları. SNYDER, F. (2002) “Regional And Global Regulation Of International Trade”, Hart Publishing. ŞANLI, C. (2013) “Uluslararası Ticari Akitlerin Hazırlanması ve Uyuşmazlıkların Çözüm Yolları”, Beta Basım A.Ş. ÜLGEN, S. ve DİLEK, P. (2015) “Gümrük Birliği’nde Yeni Dönem ve İş Dünyası”, TÜSİAD, T/2015, 10-586. URL: http://www.tusiad.org.tr/__rsc/shared/file/GumrukBirliginde-Yeni-Donem-ve-Is-Dunyasi.pdf WORLD TRADE ORGANIZATION (2011) "World Trade Report 2011 – The WTO and Preferential Trade Agreements: From Co-existence to Coherence". URL: https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/world_trade_report11_e.pdf WORLD TRADE ORGANIZATION (2013) “Annual Report 2013”. URL: https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/anrep13_e.pdf WORLD TRADE ORGANIZATION (2015) “Annual Report 2015”. URL: https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/anrep15_e.pdf 89 Yararlanılan İnternet Siteleri http://www.ab.gov.tr/ http://www.anayasa.gen.tr/gumruk.htm http://auhf.ankara.edu.tr/dergiler/auhfd-arsiv/AUHF-2009-58-02/AUHF-2009-58-02gunes.pdf http://www.bos.rs/ccb/uploaded/Politikas/Evropske%20integracije/2.pdf.pdf http://bruegel.org/wp-content/uploads/imported/publications/bp_trade_jan09.pdf http://canadians.org/ceta http://ctrc.sice.oas.org/trc/WTO/Documents/Dictionary%20of%20trade%20%20poli cy%20terms.pdf http://curia.europa.eu/jcms/jcms/j_6/ http://ec.europa.eu/index_en.htm http://ec.europa.eu/enlargement/pdf/key_documents/2015/20151110_report_turkey.p df http://ec.europa.eu/trade/policy/accessing-markets/dispute-settlement/ http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-and-regions/countries/turkey/ http://ec.europa.eu/trade/policy/countries-and-regions/agreements/ http://ec.europa.eu/trade/policy/in-focus/ceta/ http://ec.europa.eu/trade/policy/in-focus/ttip/ http://www.efta.int/eea/eea-agreement/eea-basic-features http://www.ekonomi.gov.tr/intro/index.html http://europa.eu/documentation/legislation/pdf/oa8107147_en.pdf http://www.international.gc.ca/trade-agreements-accords-commerciaux/agr-acc/cetaaecg/index.aspx?lang=eng http://www.isgucdergi.org/?p=article&id=57&cilt=4&sayi=2&yil=2002 http://jids.oxfordjournals.org/content/1/1/67.full.pdf+html http://www.mediate.com/articles/SmithHbl20130104.cfm http://www.mfa.gov.tr/default.tr.mfa http://www.oxfordscholarship.com/view/10.1093/acprof:oso/9780199206995.001.00 01/acprof-9780199206995-chapter-21 90 http://www.pca-cpa.org/showpage37e7.html?pag_id=363 http://www.pca-cpa.org/showpage890a.html?pag_id=1389 http://www.resmigazete.gov.tr/default.aspx http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2014/december/tradoc_152982.pdf http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=1230 http://trade.ec.europa.eu/doclib/press/index.cfm?id=1307 http://trade.ec.europa.eu/doclib/docs/2015/january/tradoc_153021.8%20Dispute%20 settlement.pdf http://www.tusiad.org.tr/__rsc/shared/file/Gumruk-Birliginde-Yeni-Donem-ve-IsDunyasi.pdf https://ustr.gov/ttip http://www.worldbank.org/ https://www.wto.org/ https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/world_trade_report11_e.pdf https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/world_trade_report13_e.pdf https://www.wto.org/english/res_e/booksp_e/anrep_e/anrep15_e.pdf https://www.wto.org/english/tratop_e/dispu_e/dispu_by_country_e.htm https://www.wto.org/english/res_e/reser_e/ersd201307_e.pdf https://www.wto.org/english/res_e/reser_e/ersd200609_e.pdf https://www.wto.org/english/docs_e/legal_e/legal_e.htm https://www.wto.org/english/tratop_e/region_e/regrul_e.htm https://www.wto.org/english/tratop_e/region_e/region_e.htm 91 ÖZGEÇMİŞ İBRAHİM FATİH YETER Adres Telefon E-posta : Çiğdem Mah. 1560. Sokak Eko Sitesi A-1 Blk NO:14 Çankaya/Ankara/TÜRKİYE : +90 (505) 613 16 03 : yeterf@ekonomi.gov.tr KİŞİSEL BİLGİLER Doğum Tarihi : 05.10.1984 Doğum Yeri : Merkez/Elazığ Medeni Durumu : Bekar Uyruğu : Türkiye Cumhuriyeti EĞİTİM 2009–2010 Lozan Üniversitesi İSVİÇRE Hukuk Fakültesi, Uluslararası ve Avrupa Ekonomi ve Ticaret Hukuku Not Ortalaması: 6 üzerinden 5 2002–2008 Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi, Hukuk Not Ortalaması: 100 üzerinden 70 1998-2002 Mustafa Kaya Anadolu Listesi ANKARA KASTAMONU İŞ TECRÜBESİ 2010–2011 Çakmak Avukatlık Bürosu Avukat ANKARA 2008–2009 Çakmak Avukatlık Bürosu Stajyer Avukat ANKARA MESLEKİ EĞİTİMLER/STAJLAR Ekim 2007Aralık 2007 Uluslararası Çalışma Örgütü Staj Ağustos 2006Eylül 2006 UNICEF Staj ANKARA Ağustos 2006Eylül 2006 Uluslararası Çalışma Örgütü Staj ANKARA YABANCI DİLLER: İngilizce HOBİLER: Müzik, Seyahat, Kitap 92 CENEVRE