Sorularlarisale.com Üstadımızın, farklı mezheplerin farklı hükümlerinin hak olması hakkındaki açıklamaları ayet ve hadislere mi dayanıyor, yoksa kendi içtihadı mıdır? Ayet ve hadisler esasında ve özünde hikmet ve fıtrat ile asla ve kata çelişmezler ve çatışmazlar. Çelişki ve çatışma gibi algılanan hususlar, aslında kişinin ayet ile hikmet arasındaki münasebeti iyi idrak edememesindendir. Yani ayet ile hikmet arasında bazen zahir, bazen hafi bir ilişki vardır; bu ilişkiyi çözümleyemeyenler sanki ikisi arasında bir çatışma ve çelişme var zannına kapılıyor. İslam fıtrat ve hikmet dini olduğu için İslam’ın hükümleri ile fıtratın ve hikmetin kanunları arasında bir uyumsuzluk olmaz ve olamaz. İnsanların mizaç ve örflerinin farklı ve muhtelif olması bir fıtrat ve hikmet kanunudur. Öyle ise bu mizaç ve örflere bakan hükümlerde, İslam dininin farklı ve esnek hükümlerinin bulunması gayet normal ve hikmete uygun bir haldir. İnsanların fıtri, coğrafi ve örfi farklılıklarından hasıl olan, farklı yaşam tarzlarına cevap vermek için emredilen veya cevaz verilen ihtilaf vardır. Bunlar İslam’ın inanç ve temel ibadetlerine nispetle feri ve detay konulardır. Allah ve Resulü (asm) bu feri farklılıkları tatmin etmek ve toplumların ihtiyaçlarını karşılamak için içtihat ve yorum farklılıklarına cevaz vermiştir. Mezheplerin çıkış noktası bu meşru farklılıkların bir gereksinimidir. Bu yüzden ayet ve hadislerin bir kısmı ihtilafı teşvik etmiştir. Bu manayı İslam alimleri "Ezmanın tagayyürü ile Ahkam dahi tagayyür eder." şeklinde formüle etmişler. Yani zamanların değişmesi ile feri noktada hükümler de değişebilir. Bu Allah’ın kainata koymuş olduğu bir sünnet bir kanundur. Dini metinleri ihatalı olarak anlamakta zorluk çeken bir takım cahil tabaka, birlik ve beraberliğe vurgu yapan ayet ve hadisleri meşru ve caiz olan içtihat ve yorum sahasına tatbike çalışıyorlar. İçtihat ve mezhepler hakkında varit olan ayet ve hadisler birkaçını aşağıya alıyoruz: “Ey iman edenler! Allah’a itaat edin. Peygambere de itaat edin ve sizden olan emir sahiblerine de. Eğer Allah’a ve âhiret gününe inanıyorsanız, herhangi bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz, onu Allah’a ve Rasûlüne götürünüz. Bu hem daha hayırlı, hem de sonuç itibariyle daha güzeldir.” (Nisâ, 4/59) page 1 / 3 "Kim bana itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Kim bana karşı gelirse, Allah’a karşı gelmiş olur. Emire itaat eden, bana da itaat etmiş olur. Emire isyan eden bana da karşı gelmiş olur.”(1) Burada emirden maksadın müçtehit alimler olduğu, alimler tarafından ittifak ile kabul edilmiştir. “Ümmetimin ihtilafı rahmettir.” Bu hadis-i şerifi İmam-ı Beyheki, İmam-ı Münavi, İmam-ı ibni Nasr ve İmam-ı Deylemi gibi sözleri dinde senet olan hadis imamları bildirmişlerdir. Bu hadisdeki ihtilaf manası cahil tabakanın mezhep taassubuna delil değil, müçtehit alimlerin yorum ve içtihat ihtilafına delildir. Zaten müçtehitler de içtihatlarını yine Kur'an ve sünnetin tespit ve tayin ettiği usul üzere yapıyorlar; yoksa kendi heva ve keyiflerine göre içtihat yapmıyorlar. Hz. Peygamber (s.a.s.) Muaz İbn Cebel'i (v.19/640) Yemen'e vali olarak gönderirken ona sordu: "Ne ile hükmedeceksin?" o da, "Allah'ın kitabıyla" "Onda bulamazsan." Muaz: "Rasulullah'ın sünnetiyle hükmederim" dedi. "Bunların her ikisinde de bulamazsan ne yaparsın." diye sorunca, Muaz: "O zaman re'yimle içtihad ederim." dedi. Rasulullah (asm) bu cevaptan memnun kalarak; "Rasulünün elçisini, Rasulünün razı olacağı bir şeye muvaffak kılan Allah'a hamdolsun." dedi.(2). Böylece Rasulullah (asm) Kitap ve Sünnet'te hükmü bulunmayan meseleler hakkında ictihad etmesine izin verdi. Fakih sahabeler de Hz. Muaz b. Cebel'in yolunu takip ettiler. Üstad Hazretlerinin mezhepler hakkındaki bütün tespitleri, bu gibi ayet ve hadislerin ışığında yapılmış tespitlerdir. Dipnotlar: page 2 / 3 (1) bk. Buhâri, Cihâd, IV.8; Ahkâm, VIII, 104; Müslim, İmâre. III. 1466. (2) bk. Ebû Dâvûd, el-Akdiye, 11; Ahmed b. Hanbel,Müsned, V, 230, 236. page 3 / 3 Powered by TCPDF (www.tcpdf.org)