Tiyatrocu polise yalan söyleyen suçlu, öğretmenini kandıran öğrenciden politikacıya kadar her şey olabilir. Önemli olan hissetmektir, hissettirmektir. Sahne, dekor ya da senaryo tamamen yan hadiselerdir. “Tiyatro, sosyolojinin sahne hâlidir” Yine usta oyunculardan Haluk Bilginer tiyatro hakkında; “Tiyatro kalıcı değildir suya yazı yazmak gibidir derler ya, ben de tam tersini söylüyorum, en kalıcısıdır. Yani elinde somut bir şey yoktur resim gibi, film gibi ama anı vardır anı. Otuz yıl bile unutmazsınız. İlk öpüşmenizi unutmanız mümkün mü? Fotoğrafı var mı yanınızda ilk öpüşmenizin? Yok. Peki, neden unutmuyorsunuz; çünkü bir anıdır sizin için. Tiyatro da böyledir. Tiyatro bunu yapabildiği zaman ne mutlu tiyatrocuya da seyirciye de. Belki diğer sanat dalları gibi elinizde somut bir şey yoktur; ama daha insanca bir şey vardır. Anı vardır. Bu otuz-kırk-elli yıl gitmez kafanızdan.” demiştir. Yine tiyatro için yazılan en güzel yorumlardan biri; “Ayakkabıcının zanaatının temeli ayağı vurmayan bir ayakkabı yapmaktır. Tiyatro zanaatının temeli de çok somut ögelerle, seyirciyle birlikte isleyen bir ilişki kurmaktır.” (Açık Kapı, Peter Brook, YKY, 2004, s.55) Yaşayan bir efsane olan tiyatro, sosyolojinin sahne hâlidir. İnsanı insan yapan düşünme eylemine iter sunduklarıyla. Ne mutlu ki bize ülkemizde bu işi layıkıyla yapan birçok usta sanatçı var. Onlar sahne işçileri. Gecesini gündüzüne katıp bize daha iyi şeyler sergilemek için uğraşan büyük tiyatro ustaları. Tüm tiyatro emekçilerinin ve bu mesleğe gönül verenlerin Dünya Tiyatrolar Günü kutlu olsun. Tiyatrolar yaşasın, perdeler hiç kapanmasın…