TC GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL

advertisement
T.C
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
EKONOMETRĠ ANABĠLĠM DALI
EKONOMĠK BÜYÜME - ENFLASYON ĠLĠġKĠSĠNĠN SEKTÖRLER ĠTĠBARĠ
ĠLE EKONOMETRĠK ANALĠZĠ : TÜRKĠYE ÖRNEĞĠ
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Hazırlayan
Bahadır ġENGÖRÜN
Tez DanıĢmanı
Yrd. Doç. Dr. ġenay AÇIKGÖZ
ANKARA-2011
T.C
GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ
SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ
EKONOMETRĠ ANABĠLĠM DALI
EKONOMĠK BÜYÜME - ENFLASYON ĠLĠġKĠSĠNĠN SEKTÖRLER ĠTĠBARĠ
ĠLE EKONOMETRĠK ANALĠZĠ : TÜRKĠYE ÖRNEĞĠ
YÜKSEK LĠSANS TEZĠ
Hazırlayan
Bahadır ġENGÖRÜN
Tez DanıĢmanı
Yrd. Doç. Dr. ġenay AÇIKGÖZ
ANKARA-2011
ONAY
Bahadır ġENGÖRÜN tarafından hazırlanan “Ekonomik Büyüme-Enflasyon
ĠliĢkisinin Sektörler Ġtibariyle Ekonometrik Analizi: Türkiye Örneği” baĢlıklı bu
çalıĢma [Savunma Sınavı Tarihi] tarihinde yapılan savunma sınavı
sonucunda (oybirliği/oyçokluğu) ile baĢarılı bulunarak jürimiz tarafından
EKONOMETRĠ Anabilim Dalında YÜKSEK LĠSANS TEZĠ olarak kabul
edilmiĢtir.
………
Prof. Dr. Bedriye SARAÇOĞLU (BaĢkan)
………
Prof. Dr. ReĢat KASAP
………
Yrd. Doç. Dr. ġenay AÇIKGÖZ
ÖNSÖZ
Makro iktisadın en önemli konularından birisi olan enflasyon kavramı,
çoğu ülkenin yıllarca çözmek için çaba harcadığı konulardan birisi olarak
kabul edilir. Enflasyon, bir ülkede gelir düzeyini, gelir dağılımını, yatırım
kararlarını alma süreci
ile yatırımların verimliliğini,
istihdam düzeyini,
ücretleri etkilemesi bakımından oldukça önemlidir. Bütün bu etkilerin
sonucunda enflasyon, kimi görüĢe göre ekonomide önemli bir sorun kimi
görüĢe göre
ise ekonomik büyümeyi sağlayan önemli bir kaynak olarak
kabul edilmektedir. Bugün genel olarak tek haneli enflasyon oranlarının
gözlendiği Türkiye ekonomisi, özellikle 1980’li yıllar ile birlikte yüksek
enflasyon sorunu ile yaĢamıĢtır. Bunun yanında iktisadi büyüme 2001 krizi
sonrası
dönem
hariç
1990-2001
döneminde
istikrarlı
bir
gidiĢat
göstermemiĢtir.
Enflasyon ile ekonomik büyüme arasındaki iliĢkiler, enflasyon ile
ekonomik
büyüme
arasında
hiçbir
iliĢkinin
bulunmadığı,enflasyonun
ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilediği ya da enflasyonun ekonomik
büyümeyi
olumsuz
yönde
etkilediği
Ģeklinde
birbirini
tam
olarak
desteklemeyen sonuçların elde edildiği çalıĢmalara konu olmuĢtur. Bu
Ģekilde, genel kabul gören, net bir sonucun belirtilmemesi ve mevcut
belirsizlik ortamı da bu konu hakkında daha fazla çalıĢmayı gerekli
kılmaktadır. Bu bağlamda bu çalıĢmanın amacı, mevcut belirsizlik ortamını
bir nebze olsun azaltacak somut bir sonuca ulaĢmaktır.
Bu çalıĢmanın belirlenmesinde ve tamamlanmasında destek ve
yardımlarını asla esirgemeyen ve ismini her zaman saygıyla anacağım;
Sayın DanıĢman Hocam, Yrd. Doç. Dr. ġenay AÇIKGÖZ ’e ne kadar
teĢekkür etsem azdır.
II
Ayrıca bu çalıĢmam boyunca benden hiçbir zaman desteğini
esirgemeyen ve kıymeti hiçbir maddi değerle ölçülemez aileme teĢekkürü
borç bilirim.
Bu tez, kendisi ile çalıĢma fırsatı bulduğum, değerli bilim insanı ve çok
kıymetli Hocamız Prof. Dr. Muzaffer SARIMEġELĠ 'ye ithaf edilmiĢtir.
Bahadır ġENGÖRÜN
Ankara, Mart-2011
III
ĠÇĠNDEKĠLER
ÖNSÖZ ......................................................................................................... i-ii
ĠÇĠNDEKĠLER ............................................................................................. iii-v
KISALTMALAR LĠSTESĠ ............................................................................... vi
TABLO LĠSTESĠ ........................................................................................... vii
ġEKĠL LĠSTESĠ ........................................................................................... viii
GĠRĠġ .......................................................................................................... 1-3
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
TÜRKĠYE’DE BÜYÜME VE ENFLASYON SÜRECĠNE GENEL BAKIġ
1.1. Enflasyon , Ekonomik Büyüme ve ġok Kavramları .......................... .4
1.2. 1980 Sonrası Dönemde Türkiye Ekonomisindeki GeliĢmeler .........11
1.2.1. 1980-1989 Dönemi ................................................................ 13
1.2.2. 1990-2007 Dönemi ................................................................. 17
1.3. 1987-2007 Döneminde Türkiye’de Enflasyon-Büyüme Sürecinin
Genel Bir Değerlendirilmesi ............................................................ 35
1.4. Enflasyon ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisini Ġnceleyen Uygulamalı
ÇalıĢmalar ...................................................................................... 38
1.4.1. Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Pozitif Yönde Etkilediği
Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar .................................................. 39
1.4.2.Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Negatif Yönde Etkilediği
Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar .................................................. 40
1.4.3 Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Belli Bir EĢik Değer
Çerçevesinde Etkilediği Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar ............ 43
IV
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
DEVRESEL HAREKETLERĠN TANIMI VE ANALĠZĠ
2.1. Devresel Hareketler ........................................................................ 48
2.2. Zaman Serilerini Etkileyen Diğer Faktörler ..................................... 51
2.2.1. Trend ........................................................................................ 52
2.2.2. Mevsimsel BileĢen .................................................................... 54
2.2.3. Konjonktürel BileĢen ................................................................. 54
2.2.4. Tesadüfi Hareketler .................................................................. 54
2.3. Band-GeçiĢ Filtresi ......................................................................... 55
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ĠKTĠSADĠ BÜYÜME-ENFLASYON ĠLĠġKĠSĠNĠN GENEL VE SEKTÖREL
BÜYÜME AYIRIMINDA ĠNCELENMESĠ
3.1. Veri Seti .......................................................................................... 60
3.2. DeğiĢkenlerin Zaman Serisi Özellikleri ........................................... 61
3.3. GSYĠH Ve Sektörel GSYĠH Serileri Ġle Fiyatlar Genel Düzeyi Ve
Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenleri ................................... 65
3.4. Devresel BileĢenler Arasındaki ĠliĢkiler ........................................... 69
3.4.1. 1994:3-2000:4 Dönemi Ġçin Analiz Sonuçları ........................... 79
3.4.2. 2002:1-2007:3 Dönemi Ġçin Analiz Sonuçları ........................... 80
3.5. Devresel BileĢenler Ġçin Bir Vektör Otoregresif (VAR) Model
Denemesi ............................................................................................... 84
3.5.1. GSYĠH Ġle Enflasyon ................................................................. 85
3.5.2. Sektörel GSYĠH’lar Ġle Enflasyon .............................................. 87
3.6. Bir Arz ġokunun Sonuçlar Üzerindeki Etkisinin Ġncelenmesi ........... 92
V
3.6.1. Petrol Fiyatlarının Tarım Sektörü Büyümesi ile Enflasyon ĠliĢkisi
Üzerindeki Etkisi.......................................................................95
3.6.2. Petrol Fiyatlarının Sanayi Sektörü Büyümesi ile Enflasyon ĠliĢkisi
Üzerindeki Etkisi.......................................................................96
3.6.3. Petrol Fiyatlarının Hizmet Sektörü Büyümesi ile Enflasyon ĠliĢkisi
Üzerindeki Etkisi.......................................................................97
SONUÇ ..................................................................................................... 99
KAYNAKÇA ............................................................................................ 101
EKLER .................................................................................................... 111
ÖZET ....................................................................................................... 120
VI
KISALTMALAR LĠSTESĠ
ADF
: Augmented Dickey Fuller
AIC
: Akaike Bilgi Kriteri
BK
: Baxter ve King Filtresi
GEF
: GenelleĢtirilmiĢ Etki-Tepki Fonksiyonları
GSMH
: Gayri Safi Milli Hasıla
GSYĠH
: Gayri Safi Yurtiçi Hasıla
IMF
: Uluslararası Para Fonu
KĠT
: Kamu Ġktisadi TeĢebbüsü
MB
: Merkez Bankası
OECD
: Ekonomik Kalkınma ve ĠĢbirliği Örgütü
RGSYH
: Reel Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla
SIC
: Schwarz Bilgi Kriteri
TCMB
: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası
TEFE
: Toptan EĢya Fiyat Endeksi
TMSF
: Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu
TÜFE
: Tüketici Fiyat Endeksi
TÜĠK
: Türkiye Ġstatistik Kurumu
ÜFE
: Üretici Fiyat Endeksi
ZA
: Zivot ve Andrews
VII
TABLO LĠSTESĠ
Tablo1.1. 1980'li Yılların Sonundan 2000'li Yıllara Türkiye'de Makroekonomik
Göstergeler .................................................................................................. 13
Tablo1.2. 1980'li Yıllarda Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları....................... 16
Tablo1.3. 1990'lı Yıllarda Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları ...................... 21
Tablo1.4. 2000'li Yılların BaĢında Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları ......... 24
Tablo1.5. Enflasyon Hedeflermesi Döneminde Tüfe ve Sektörel Büyüme
Oranları ....................................................................................................... 32
Tablo1.6. Dönemler Ġtibariyle Türkiye’de Enflasyon ve Büyüme Hızları ....... 34
Tablo 3.1. Mevsimsel DüzeltilmiĢ Seriler Ġçin Birim Kök
Sınaması Sonuçları...................................................................................... 63
Tablo 3.2. Zivot Ve Andrews Sınaması Sonuçları ........................................ 64
Tablo 3.3. Serilerin Devresel BileĢenler Ġçin Birim Kök
Sınaması Sonuçları ..................................................................................... 69
Tablo 3.4. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH,
Sektörel GSYĠH'lar ve TUFE (1987:1-2007:3 Dönemi) ................................ 77
Tablo 3.5. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH,
Sektörel GSYĠH'lar ve Enflasyon (1987:1-2007:3 Dönemi) .......................... 77
Tablo 3.6. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH,
Sektörel GSYĠH'lar ve TUFE (1994:3-2000:4 Dönemi) ................................ 77
Tablo 3.7. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH,
Sektörel GSYĠH'lar ve Enflasyon (1994:3-2000:4 Dönemi) .......................... 77
Tablo 3.8. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar
ve TUFE (2002:1-2007:3 Dönemi; Enflasyon Hedeflemesi Dönemi) ........... 81
Tablo 3.9. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar
ve Enflasyon (2002:1-2007:3 Dönemi; Enflasyon Hedeflemesi Dönemi) ..... 81
Tablo 3.10. Çapraz Korelasyon Katsayıları Katsayılarına Genel Bir
Değerlerme .................................................................................................. 82
Ek Tablo 1. ENF_FL Ve GSYĠH_FL Ġçin VAR Modeli Tahminleri ............... 112
Ek Tablo 2. ENF_FL Ve TARIM_FL Ġçin VAR Modeli Tahminleri .............. 113
VIII
Ek Tablo 3. ENF_FL Ve SANAYĠ_FL Ġçin VAR Modeli Tahminleri ............. 114
Ek Tablo 4. ENF_FL Ve HĠZMET_FL Ġçin VAR Modeli Tahminleri............. 115
Ek Tablo 5. ENF_FL ve GSYĠH_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal
DeğiĢken: Petrol Fiyatları) .......................................................................... 116
Ek Tablo 6. ENF_FL ve TARIM_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal
DeğiĢken: Petrol Fiyatları) .......................................................................... 117
Ek Tablo 7. ENF_FL ve SANAYĠ_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal
DeğiĢken: Petrol Fiyatları) ..........................................................................118
Ek Tablo 8. ENF_FL ve HĠZMET_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal
DeğiĢken: Petrol Fiyatları) ..........................................................................119
IX
ġEKĠL LĠSTESĠ
ġekil 1.1. Enflasyon Ve Büyüme Oranlarının Birlikte Grafiği ........................ 18
ġekil 1.2. Sektörel Büyüme Oranlarının Birlikte Grafiği ................................ 19
ġekil 1.3. Tüfe Oranı Grafiği ........................................................................ 20
ġekil 1.4. Enflasyon – Büyüme ĠliĢkisi ......................................................... 28
ġekil 1.5. Son Dönemlerde Türrkiyede Görülen ÜFE ve TÜFE DeğiĢimleri . 31
ġekil 1.6. Enflasyon – Sanayi Sektörü ĠliĢkisi ............................................... 31
ġekil 1.7. Enflasyon – Hizmet Sektörü ĠliĢkisi .............................................. 33
ġekil 1.8. Enflasyon – Tarım Sektörü ĠliĢkisi ................................................ 33
ġekil 1.9. Türkiye'de Dönemler Ġtibariyle Enflasyon Büyüme ĠliĢkisi ............. 35
ġekil 2.1. Bir Çevrimin AĢamaları ................................................................ 50
ġekil 3.1. Mevsimsel DüzeltilmiĢ Serilerin Zaman KarĢı Grafikleri…………..62
ġekil 3.2. GSYĠH Ve Sektörel GSYĠH Serilerinin Devresel BileĢeni ............ 67
ġekil 3.3.
Tüfe Serisi Ġle
Ve Üç Aylık Enflasyon Oranlarının Devresel
BileĢeni ........................................................................................................ 68
ġekil 3.4. GSYĠH Serisinin Devresel BileĢeni Ġle TÜFE Ve Enflasyon
Oranı Serilerinin Devresel BileĢenleri .......................................................... 70
ġekil 3.5. Tarım Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni
Ġle
TÜFE Ve
Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenleri .......................................... 72
ġekil 3.6. Sanayi Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni Ġle TÜFE
Ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenler ..................................... 73
ġekil 3.7. Hizmet Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni Ġle TÜFE
Ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenleri .................................... 74
ġekil 3.8. Etki-Tepki Fonksyonları(GSYĠH_FL ve ENF_FL) ........................ 86
ġekil 3.9. Etki-Tepki Fonksyonları(TARIM_FL ve ENF_FL) ......................... 88
ġekil 3.10. Etki-Tepki Fonksyonları(SANAYĠ_FL ve ENF_FL) ..................... 89
ġekil 3.11. Etki-Tepki Fonksyonları(HĠZMET_FL ve ENF_FL) ..................... 90
X
ġekil 3.12. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken Olarak Alındığında Etki-Tepki
Fonksiyonları (GSYĠH_FL ve ENF_FL).........................................................93
ġekil 3.13. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken Olarak Alındığında Etki-Tepki
Fonksiyonları (TARIM_FL ve ENF_FL).........................................................95
ġekil 3.14. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken Olarak Alındığında Etki-Tepki
Fonksiyonları (SANAYĠ_FL ve ENF_FL).......................................................97
ġekil 3.15. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken Olarak Alındığında Etki-Tepki
Fonksiyonları (HĠZMET_FL ve ENF_FL).......................................................98
GĠRĠġ
Fiyat
istikrarının
sağlanabilmesi
ve
ekonomik
büyümenin
gerçekleĢtirilmesi iktisadi politikaların en temel amaçlarını oluĢturmaktadır.
Bu
amaçların gerçekleĢtirilmesi ile toplumun refahı
artmakta aksi
durumlarda ise toplumda refah kaybı oluĢabilmektedir. Fakat bu iki amaç her
zaman aynı anda gerçekleĢtirilememektedir. Bu ekonomik büyüklükler
arasında bir iliĢkinin olup olmadığı, bir iliĢki var ise bu iliĢkinin yönünün ne
olduğu ile ilgili
yapılan iktisadi çalıĢmalar değiĢik yöntemler kullanılarak
uzun yıllardır devam etmektedir ancak hala iliĢkinin niteliği hakkında kesin
bir yargıya ulaĢılamamıĢtır.
Bu çalıĢmada enflasyon - ekonomik büyüme iliĢkisi sektörel bazda
araĢtırılırken
devresel
hareketler
yaklaĢımı
kullanılmıĢtır.
Ekonomide
dalgalanmalar olduğu gerçeğinden hareketle geliĢtirilen ve öncü göstergeler
yaklaĢımının temelini oluĢturan devresel hareketler, bir ülke ekonomisinin
içinde bulunduğu durumu yansıtan çok çeĢitli değiĢkenlerin birlikte davranıĢı
olarak tanımlanabilir . Daha geniĢ bir tanımlama ile devresel hareketler ,tüm
ekonomiyi kapsayan, uzun süreli olan ve daha çok serbest piyasa
ekonomilerinde görülen bir dalgalanma çeĢididir.
Bu çalıĢmanın temel amacı, Türkiye ekonomisinde enflasyon-büyüme
iliĢkisini sektörel bazda incelemektedir. Değerlendirmeler iĢ çevrimleri
çerçevesinde yapılmıĢ, analizler serilerin devresel hareketleri üzerinden
gerçekleĢtirilmiĢtir. Serilerin devresel bileĢenleri arasındaki iliĢkilerden
hareketle temelde negatif enflasyon-büyüme iliĢkisinin sebebinin arz Ģokları
mı talep Ģokları mı olduğu belirlenmek istenmiĢtir. ÇalıĢmada bu amaca
ulaĢabilmek için kullanılan temel hipotez ise “enflasyon ile iktisadi büyüme
arasında negatif bir iliĢki vardır, bu iliĢkinin kaynağı arz Ģokları/talep Ģokları
olabilir” Ģeklindedir.
2
Enflasyon ve ekonomik büyüme iliĢkisi üzerine
yapılan çalıĢmalar
incelendiğinde genel olarak zaman serisi analizi ile yatay kesit ve panel veri
analizi yöntemlerinin kullanıldığı görülmektedir. Scott ve McKean (1964),
Ghosh ve Knöbl (1997), Christina (1996), Lucas (1973) ve Chari,Jones ve
Manvelli(1996)’ın çalıĢmaları enflayon ekonomik büyüme iliĢkisini araĢtırırken
zaman serisi analizinin kullanıldığı çalıĢmalardan bazılarıdır. Yine Alexandar
(1997),
Kormendi ve Meguire (1985), Barro (1996), De Gregorio (1996),
Motley (1998),
Frenkel ve Mehres(1998), Ghosh ve Philips (1998)
çalıĢmaları ise aynı araĢtırmayı yatay kesit ve panel veri analizi yöntemini
kullanarak yapılan çalıĢmalar olarak karĢımıza çıkmaktadır.
Enflasyon ve ekonomik büyüme iliĢkisi üzerine
yapılan çalıĢmalar
incelenirken devresel hareketler analizi yönteminin kullanıldığı çalıĢma
sayısının diğer yöntemlerin kullanıldığı çalıĢmalara göre daha sınırlı olduğu
görülmektedir.
Türkiye ekonomisinde bu çerçevede enflasyon ve iktisadi büyümeyi
ele alan çalıĢmalardan Açıkgöz (2008) çalıĢmasında devresel hareketlerin
diğer bir ifade ile ekonomik durumun kısa dönemli tahmin yöntemlerinde biri
olan öncü göstergeler yaklaĢımını kullanmıĢ ve bizim çalıĢmamızla benzer
yöntemler takip edilip benzer sonuçlar elde edilmiĢtir.
Bununla birlikte enflasyon-iktisadi büyüme iliĢkisinin sektörel boyutta
çok fazla incelenmediği gözlenmiĢtir. ÇalıĢmanın bu açıdan bir bulguya
ulaĢması bakımından diğer çalıĢmalardan farklılaĢtığı ifade edilebilir.
Bu çalıĢmada enflasyon-iktisadi büyüme iliĢkisi sektörel bazda 1987.12007:3 dönemi için incelenmiĢtir. Enflasyon ile büyüme ve sektörel büyüme
arasındaki iliĢkiler serilerin devresel hareketleri, diğer bir ifade ile iĢ çevrimleri
çerçevesinde incelenmiĢtir. Bu amaçla toplam GSYĠH ve sektörel GSYĠH
serileri ile Tüketici Fiyatları Endeksi ve üç aylık enflasyon oranlarının
devresel bileĢenleri elde edilmiĢtir. Serilerin devresel bileĢenleri – üssel
3
düzeltme yöntemi ile mevsimsel olarak düzeltilmiĢ serilerin – Bakter ve King
(1995) çalıĢması ile tanımlanan bant geçiĢ filtresi ile elde edilmiĢtir. Toplam
ve sektöre çıktıların devresel bileĢenleri önce grafiksel olarak daha sonra
çapraz
korelasyon
katsayıları
hesaplanarak
incelenmiĢtir.
ÇalıĢmada
kullanılan veriler Türkiye Ġstatistik Kurumu (TÜĠK) internet sayfasından elde
edilmiĢtir.
ÇalıĢmada elde edilen sonuçların duyarlılığı da değerlendirilmiĢtir.
Değerlendirmeler iki baĢlık altında yapılmıĢtır. Birincisi analiz döneminin alt
dönemlere ayrılmasını, ikincisi ise vektör otoregresif bir model aracılığıyla
etki-tepki fonksiyonlarının elde edilmesini kapsamaktadır.
ÇalıĢmanın giriĢ bölümünü takiben birinci bölümünde Türkiye’de
büyüme ve enflasyon sürecine genel bakıĢ konusu ele alınmıĢtır.
Ġkinci bölüm çalıĢmada kullanılan ekonometrik yöntem olan devresel
hareketlerin tanımı ve analizini kapsamaktadır.
ÇalıĢmanın
üçüncü bölümünde ise;
Türkiye’de enflasyon-sektörel
ekonomik büyüme arasındaki iliĢkiler 1987:1-2007:3 dönemi ve alt dönemler
için devresel hareketler analizi ile ekonometrik olarak test edilmiĢtir.Ayrıca
çalıĢmada VAR modelleri ve genelleĢtirilmiĢ etki-tepki fonksiyonlarına da yer
verilmiĢtir.
ÇalıĢma yapılan
ekonometrik uygulama sonuçlarının örnek dönem
için değerlendirildiği sonuç bölümü ile sonlandırılmıĢtır.
BĠRĠNCĠ BÖLÜM
TÜRKĠYE'DE BÜYÜME ve ENFLASYON SÜRECĠNE GENEL BAKIġ
Türkiye ekonomisi genellikle 1980 öncesi ve 1980 sonrası dönem
olmak üzere iki baĢlık altında incelenir. 1980 öncesi dönem Cumhuriyet’in
kuruluĢ yılları dönemi, Ġkinci Dünya SavaĢı dönemi ve planlı kalkınma yılları
alt baĢlıkları altında incelenir. 1980 sonrası dönem dıĢa açık ve ihracata
dayalı büyüme stratejisinin benimsendiği yıllar olup çalıĢmada 1980 sonrası
döneme odaklanılmıĢtır. AĢağıda önce enflasyon, ekonomik büyüme ve Ģok
kavramları kısaca tanımlanmıĢ daha sonra Türkiye ekonomisinde 1980
sonrası dönemdeki geliĢmeler 1980-1989 dönemi
ve 1990-2007 dönemi
olmak üzere iki baĢlık altında incelenmiĢtir. ÇalıĢmanın bu bölümü analiz
dönemi olan 1987-2007 dönemindeki enflasyon-büyüme süreci ve enflasyon
ekonomik büyüme iliĢkisini
inceleyen uygulamalı çalıĢmalar özetlenerek
sonlandırılmıĢtır.
1.1.
ENFLASYON , EKONOMĠK BÜYÜME ve ġOK KAVRAMLARI
Enflasyon kavramı en genel tanımıyla ; bir ekonomide fiyatlar genel
düzeyinin etkili bir Ģekilde devamlı yükselmesi nedeniyle paranın sürekli
olarak değer kaybetmesi, bunun sonucu olarak da tüketicilerin satın alma
gücünü yitirmesidir. Bu tanımdan da anlaĢıldığı üzere enflasyon sadece belli
bir malın veya hizmetin fiyatının tek baĢına artması değil, fiyatlar genel
düzeyinin sürekli bir artıĢ göstermesidir
Enflasyon, mal ve hizmet piyasasındaki toplam talep artıĢlarından
kaynaklanan pozitif (parasal) Ģoklar ve toplam arz cephesinden kaynaklanan
negatif (reel) Ģoklar ile birtakım fiyat uyum etkenleri ve politik/kurumsal
dinamik süreçlerin birlikte iĢleyiĢi sonucunda ortaya çıkan bir sonuçtur. Bu
bakımdan, ekonominin genel fiyat düzeyi üzerinde sadece ve sadece
5
“sürekli” arttırıcı baskılar yaratan (yani, havaların ilgili yılda kötü gitmesi veya
ham petrol fiyatlarının aniden yükselmesi gibi bir seferlik olmayan) etkenler
üzerinde yoğunlaĢılarak anlaĢılabilir. Bu sürekli enflasyonist baskı veya
Ģokları yaratan etkenlerin arasında para arzı geniĢlemesi tarafından takip
edilen sürekli veya yüksek kamu kesimi açıkları, ithal girdi fiyatlarında artıĢlar
yaratarak üretimi olumsuz etkileyen sürekli döviz kuru artıĢları ve ekonomik
birimlerin yüksek enflasyon bekleyiĢleri gibi geçici olmayan çeĢitli etkenler
sayılmaktadır. Bunların yanısıra ülkedeki uzun süreli politik istikrarsızlık ve
hükümetin enflasyonu düĢürme konusundaki istek, kararlılık ve becerisine
kamuoyunca yeterince güven duyulmaması (düĢük güvenilirlik) gibi etkenler
de sayılabilir (Kibritçioğlu, 2002 :18).
Enflasyonun talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu olmak üzere iki
temel kaynağı bulunmaktadır .
Talep enflasyonu genellikle para arzının artmasının tüketimi arttırması
sonucu ortaya çıkmaktadır. Ekonomideki toplam arzın toplam talebi
karĢılayamaması sonucu fiyatlar yükselir. Harcanan para miktarı, enflasyonu
etkiler. Bir malın fiyatının artması, aynı mal için daha fazla para harcamayı
gerektirir. Bu da ancak, ya daha az tasarruf yapmakla yada geliri arttırmakla
mümkün olabilir. Fiyatlarla beraber gelirler ve harcamalar da artarsa,
enflasyon artar. Bunun nedeni ellerinde daha fazla para olduğunda
tüketicilerin mal ve hizmetlere olan talebi artar ve satın almak istedikleri mal
için daha fazla fiyat verebilirler. Kısacası para arzının paraya olan talepten
daha fazla artması enflasyona yol açmaktadır. KarĢılıksız para basılması
yoluyla piyasadaki para arzının ve bireylerin ellerindeki para miktarının
artması tüketim talebini artırırken, üretimin aynı oranda artması kolay ve
çabuk gerçekleĢen bir süreç değildir. Para arzının artmasıyla artan talebi
karĢılamak için firmalar ilk aĢamada kapasitelerini artırma yoluna giderler; bu
amaçla fazladan iĢçi alınması, fazla mesai yapılması, yeni makineler
alınması firmaların maliyetlerini artırır. Artan maliyeti karĢılamak için firmalar
fiyatlarını artırdıklarında bu davranıĢları ile enflasyona sebep olurlar.
6
Ekonomist Paul Krugman bu durumu Ģöyle ifade etmektedir: “Para arzını
artırmak çok fazla tatlı yemek gibidir; yerken kendinizi iyi hissedersiniz.
Bunun faturası ise sonradan çıkar” (Fortune Dergisi, 2 ġubat 1998). Para
arzının artmasıyla baĢlangıçta azalan iĢsizlik ve artan kârlarla ekonomide
canlanma baĢlar, ancak bu olumlu etkiler kısa süre sonra yerini artan
enflasyona ve getirdiği olumsuzluklara bırakır.
Sebebi ne olursa olsun eğer toplam talep ekonominin tam istihdamda
üretebileceği çıktıyı aĢarsa ,daha fazla para daha az malı kovalayacak ve
fiyatlar yükselmeye baĢlayacaktır. Bu sırada emek piyasasında ücretlerin
yükselmesi enflasyon sürecinin bir parçası olacaktır.
Maliyet enflasyonu ise enflasyonun arz yönünden kaynaklanan
türüdür. Çünkü enflasyonu sadece talep değil, aynı zamanda arz da etkiler.
Üretimde kullanılan her türlü maddenin ve iĢgücünün maliyetinin artması
sonucunda fiyatların artıĢa geçmesi enflasyon yaratır. ĠĢçi ücretlerindeki
sürekli
artıĢların,
firmaların
vergi
yükünün
artmasının,
hammadde
fiyatlarındaki artıĢların üretim maliyetlerini artırarak fiyatlar genel seviyesini
yükseltmesi maliyet enflasyonuna yol açan etkenlerdendir.
Türkiye’de enflasyonun belirleyicilerine yönelik geniĢ bir literatür
bulunmaktadır. 1990 sonrası yapılan çalıĢmalara bakıldığında kısa bir
literatür özeti aĢağıdaki gibi yapılabilir :
Neftçi (1991), enflasyonun temelde
kamu kesimi finansman
sorunlarından kaynaklandığı varsayımından haretket ettiği çalıĢmasında
vergi
gelirlerini
arttırıcı,kamu
düzenlemelerin,kamu
açıklarını
ve
harcamalarını
dolayısıyla
azaltıcı
enflasyonu
eĢanlı
azaltacağı
sonucuna ulaĢmıĢtır.
Özgün (2000) ise Türkiye’de 1950-1998 dönemi verileri ile yaptığı
çalıĢmasında bütçe açıkları ve paranın dolanım hızı ile enflasyon arasında
uzun
dönemde
ulaĢmıĢlardır.
doğrusal
pozitif
bir
iliĢkinin
var
olduğu
sonucuna
7
Emsen ve baĢk. (2001), büt.e açıkları ie enflasyon arasındaki iliĢkileri
ele aldıkları çalıĢmalarında enflasyonun bütçe açıklarından ve bekleyiĢlerden
etkilendiği sonucuna ulaĢmıĢlardır.
Gül ve Ekinci (2006) çalıĢmalarında , döviz kurundan enflasyona
doğru tek yönlü bir nedensellik olduğu sonucuna ulaĢmıĢlarıdr.
Saatçioğlu ve Korap (2008) tarafından yapılan çalıĢmada ise fiyatlat
genel düzeyindeki değiĢimlerden para tabanındaki değiĢime doğru bir
nedensellik olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır.
Ġktisat bilimi, yaygın olarak kullanılan tanımına göre, sınırsız olan insan
ihtiyaçlarının kıt kaynaklarla nasıl karĢılanacağını konu edinmiĢtir. Ġnsan
ihtiyaçlarını karĢılayan Ģeyler mal olarak tanımlanmakta ve bu mallardan kıt
olanlar, yani serbest ve sınırsızca bulunamayanlar iktisadi mal olarak kabul
edilmektedir. Bu bağlamda iktisadi büyüme ise en temel tanımıyla bir
ekonomide zaman içinde mal ve hizmet üretimi miktarında artıĢ olmasıdır.
Ekonomik büyüme, geleneksel olarak reel gayri safi yurtiçi hasıla artıĢ oranı
yüzdeleriyle ölçülmektedir.
ġok kavramı, tarihsel süreç içerisinde birçok iktisatçı tarafından farklı
Ģekillerde ele alınmıĢtır. Bu tarihsel süreç içerisinde iktisadi Ģok kavramında
yaĢanan geliĢmeler, Ragnar Frisch’in yayılma (propogation) ve itme
(impulse) olarak tanımladığı devresel hareketler ile baĢlamıĢ, Eugen
Slutzky’ın 1937 yılında yayınladığı ve yeni bir ufuk aĢan çalıĢması ile devam
etmiĢ ve günümüze kadar canlılığını koruyarak gelmiĢtir (Tanrıöver,2008:2).
Ġktisadi
Ģok
kavramına
olan
bu
ilginin
yeniden
canlanmaya
baĢlamasıyla birlikte, söz konusu Ģokların ekonomi üzerindeki etkileri de ilgi
ve merak konusu olmuĢtur.
ġok kavramı, herhangi bir değiĢkenin değerinde, önceden tahmin
edilemeyen ani artıĢ veya azalıĢ, yani beklenmeyen değiĢim olarak
8
tanımlanmakta ve itme (impulse), yenilik (innovation) veya
dağılım
(distribution) olarak da ifade edilmektedir.
Ġktisadi Ģoklar ekonominin mevcut dengesini değiĢtirerek kalıcı ve
geçici etkilere neden olabilmektedir. Ġktisadi Ģokların sonucunda oluĢan
iktisadi daralmalar ve geniĢlemeler birbirinden farklı hız, Ģiddet veya oranda
gerçekleĢebilmektedir. Ġktisadi dalgalanmalar sonucunda oluĢan dip ve zirve
noktalarının farklı derinliğe, dikliğe veya keskinliğe sahip olmasının temel
nedenleri, öncelikle iktisadi dalgalanmaların toplam talep Ģoklarından mı
yoksa toplam arz Ģoklarından mı kaynaklandığına bağlı olmaktadır.
Ġktisadi Ģokların özelliklede arz ve talep Ģoklarının reel değiĢkenler
üzerindeki daralma ve geniĢleme yönünde yaratacağı etkilerin yönünün,
hızının ve Ģiddetinin birbirinden farklı olabileceği gerçeği, Keynes (1936) ve
Burns ve Mitchell’in (1946) çalıĢmaları ile gündeme gelmiĢ, günümüze kadar
teorik ve ampirik çalıĢmaların ilgi odağı olmuĢtur. Bu çalıĢmalardan
bazılarına bakılacak olursa : Buckle ve Carlson (1998), çalıĢmalarında hem
arz hem de talep Ģoklarının fiyat düzeyi üzerinde asimetrik etkisinin olduğunu
ve bu etkinin yüksek enflasyonla birlikte arttığı sonucuna varmıĢlardır.
Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde pozitif talep Ģokunun meydana
gelmesi durumunda, firmaların fiyatları yükseltme konusunda daha istekli
oldukları; enflasyonun düĢük olduğu dönemlerde ise negatif talep Ģoklarının
meydana gelmesi durumunda firmaların fiyatları düĢürme konusunda daha
istekli oldukları sonucuna varmıĢlardır. Bununla birlikte enflasyonun yüksek
olduğu dönemlerde, firmaların
negatif talep Ģoku sonucunda üretimlerini
daha fazla azalttıklarını, negatif arz Ģoku sonucunda ise üretimlerini daha
fazla arttırdıklarını öne sürmüĢlerdir. Karras (1996) ise parasal Ģokların
asimetrik etkilerini incelediği çalıĢmasında, 1953-1990 dönemi için 18 Avrupa
ülkesine ait panel veri seti ile parasal Ģokların üretim düzeyi üzerinde
asimetrik etkilere neden olup olmadığını Ġki AĢamalı En Küçük Kareler,
Doğrusal Olmayan En Küçük Kareler ve Maksimum Olabilirlik Yöntemiyle
sınamıĢtır. Kullandığı üç tahmin yöntemiyle, negatif parasal Ģokların üretim
9
düzeyi üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi olduğunu, pozitif parasal
Ģokların ise herhangi bir etkiye sahip olmadığını bulmuĢtur (Tanrıöver, 2008:
40).
Ġktisadi literatür incelendiğinde, Ģok kavramının farklı Ģekillerde ifade
edildiği
görülmektedir.
Bu
nedenle,
beklenmeyen
değiĢimlerin
neler
olduğunun ve beklenmeyen değiĢim tanımlamasına ilave olarak yapılan diğer
tanımlamaları da içeren Ģok kavramının detaylı bir Ģekilde incelenmesi
gerekmektedir. ġokları genel olarak, sürpriz politika kararları, üretim
maliyetlerindeki beklenmeyen değiĢimler, doğal afetler ve yenilikler olarak
sınıflandırmak mümkündür (Carnot, Koen ve Tissot, 2005: 251).
Sürpriz politika kararları genel olarak, hükümetlerden ve merkez
bankalarından
oluĢan
politika
yapımcılarının
almıĢ
oldukları
politika
kararlarında beklenmedik bir değiĢikliğe gitmeleri olarak ifade edilmektedir.
Buna göre, hükümetlerin uyguladığı maliye politikalarına iliĢkin sürpriz politika
kararları,
hükümetlerin
politika
aracı
olarak
kullandıkları
kamu
harcamalarında veya vergi oranlarında ani artıĢ ya da azalıĢ gibi iktisadi
aktörler (tüketiciler, yatırımcılar ve firmalar gibi karar birimleri) tarafından
önceden tahmin edilemeyen bir değiĢiklik yapmalarını ifade etmektedir. Bu
Ģoklar, literatürde kamu harcama Ģoku olarak adlandırılmaktadır.
Para politikasındaki sürpriz bir politika değiĢikliği ise, merkez
bankalarının para arzında önceden açıklanmayan ve dolayısıyla iktisadi
aktörler tarafından beklenmeyen bir değiĢiklik yapmalarını ifade etmektedir.
Bu nedenle merkez bankaları tarafından para arzını kullanarak yapılan
sürpriz politika uygulamaları ise, literatürde para arz Ģoku ya da parasal Ģok
olarak tanımlanmaktadır.
Kamu harcama ve parasal Ģoklar aynı zamanda toplam talep Ģokları
olarak da ifade edilmektedir. Buna göre, kamu harcamalarındaki veya para
arzındaki beklenmeyen bir azalma negatif talep Ģoku, kamu harcamalarındaki
10
veya para arzındaki beklenmeyen bir artma ise pozitif talep Ģoku olarak
nitelendirilmektedir.
Nitekim hükümetlerin ve merkez bankalarının önceden açıklamadığı
sürpriz
politika
kararlarını,
iktisadi
aktörlerin
tam
bir
bilgiye
sahip
olmadıklarından tahmin etmeleri güç olmakta ve bu nedenle tahmin hataları
yapmalarına neden olmaktadır. Buradaki tahmin hataları yani beklenmeyen
değiĢimler ya da Ģoklar, kamu harcamasının veya para arzının gerçekleĢen
ve beklenen değeri arasındaki farka eĢittir. Söz konusu otoritelerin
kararlarında meydana gelen beklenmeyen değiĢimler hakkındaki bu
belirsizlik iktisadi aktörler için önemli bir problem oluĢturmaktadır. Çünkü
iktisadi aktörler, politika yapımcılarının amaçları hakkında tam olarak bilgi
sahibi değildir ve daha önemlisi gelecekte alınacak olan önlemlerin Ģeklini ve
boyutunu bilmeleri güçtür (Tanrıöver, 2008: 21).
Üretim maliyetlerindeki beklenmeyen değişimler , üreticilerin üretim
süreci boyunca girdi olarak kullandığı mal veya hizmetlerin değerinde
(fiyatında) meydana gelen değiĢimlerdir. Bu Ģekilde meydana gelen
beklenmeyen değiĢimler, toplam arz Ģokları olarak adlandırılmaktadır. Bu
anlamda toplam arz Ģoklarını, gerek teoride gerekse ampirik uygulamalarda
genellikle petrol Ģokları, enerji fiyatlarında meydana gelen Ģoklar ya da ithal
girdi fiyatlarındaki Ģoklar temsil etmektedir (Tanrıöver, 2008: 22).
Toplam talep Ģoklarında olduğu gibi toplam arz Ģokları da, ilgili
değiĢkenin (petrol fiyatları, enerji fiyatları veya ithal girdi fiyatlarının)
gerçekleĢen ve beklenen değeri arasındaki farka eĢittir. Ekonominin maliyet
yapısını değiĢtiren bu Ģoklar, toplam arz eğrisinde meydana gelen
hareketlerle temsil edilmektedir. Yani toplam arz eğrisi ekonominin maliyet
yapısını yansıtmakta ve dolayısıyla ekonominin maliyet yapısını değiĢtiren
Ģoklar (petrol Ģokları, enerji fiyatlarında meydana gelen Ģoklar veya ithal girdi
fiyatlarındaki Ģoklar), toplam arz eğrisinde kaymalara neden olmaktadır. Bu
anlamda, petrol, enerji veya ithal girdi fiyatlarındaki beklenmeyen bir azalma
11
negatif arz Ģoku, petrol, enerji veya ithal girdi fiyatlarındaki beklenmeyen bir
artma ise pozitif arz Ģokuolarak ifade edilmektedir (Tanrıöver, 2008: 23).
Doğal felaketler de politik ve sosyal sürprizler gibi tahmin hatalarına
sebep olan Ģoklara, yani beklenmeyen değiĢimlere dahildir. Burada doğal
felaketler ile ifade edilmek istenen savaĢ, afet gibi beklenmedik olaylardır.
Söz konusu bu beklenmedik olaylar ekonomide geçici harcama Ģoklarına
neden olarak iktisadi değiĢkenlerin denge değerini değiĢtirmektedir. Nitekim
böyle bir Ģoku, sadece karar birimlerinin değil, politika yapımcılarının da
önceden tahmin edebilmeleri güç olmaktadır. Bu Ģekilde meydana gelen
beklenmedik olaylar tahmin hatalarına neden olmaktadır (Tanrıöver, 2008:
24).
Yenilikler ekonomide meydana gelen Ģokların neden olduğu tahmin
hatalarının diğer bir kaynağıdır.Yeni üretim tekniklerinin doğması, isteklerin
değiĢmesi, kurumsal düzenlemelerin yeni bir boyut kazanması gibi yenilikler,
Ģokları temsil eden faktörlerden biridir (Tanrıöver, 2008: 25).
1.2.
1980 SONRASI DÖNEMDE TÜRKĠYE EKONOMĠSĠNDEKĠ
GELĠġMELER
Türkiye ekonomisinde yaĢanan geliĢmelere tarihsel süreç içinde
bakıldığında Türkiye’de farklı dönemlerde farklı ekonomik geliĢmelerin
yaĢandığı görülmektedir. YaĢanan ekonomik krizler, siyasi belirsizlikler ve
dönemin iç ve dıĢ konjonktürü nedeniyle farklı ekonomik geliĢmelerden
sözedilebilir. Genel olarak Türkiye ekonomisine bakıldığında 1980 öncesi
dönem
ithal ikameci politikalarla kalkınmanın iç dinamiklerle sağlanmaya
çalıĢıldığı bir dönem olarak karĢımıza çıkmaktadır. 1980’li yıllarla birliklikte
ise Türkiye ekonomisinde büyüme stratejisi önemli bir değiĢim geçirmiĢtir.
1980 öncesi dönemde uygulanan ithal ikameci büyüme stratejisi terk edilerek
dıĢa açık büyüme stratejisi uygulamaya konulmuĢtur. Bu dönemde
12
uygulanan büyüme stratejisi, temel olarak, verimlilikte artıĢ sağlamayı ve
ekonominin rekabet gücünü artırmayı amaçlamıĢtır. Ekonominin dıĢ rekabete
açılması, kamunun doğrudan üretim faaliyetlerinden çekilerek altyapı
yatırımlarına yönelmesi ve mali piyasaların serbestleĢtirilmesi bu dönemde
ortaya çıkan genel ekonomik özellikler olarak karĢımıza çıkmaktadır.
Yüksek ve kronik enflasyon ile istikrarsız büyüme, 1980-2000 dönemi
Türkiye ekonomisinin genel özelliklerini oluĢturmaktadır. Yıllık enflasyon
oranının ortalama yüzde 60-70 olduğu söz konusu dönemde, ekonomi yüzde
4-5 oranında büyümeye devam etmiĢtir. IMF destekli birçok istikrar programı1
uygulanmaya
konmuĢ
ancak,
politik
istikrarsızlıklar
nedeniyle
hiçbiri
sonuçlandırılamamıĢtır. Bunun yanı sıra, makroekonomik dengesizlikler,
Merkez Bankası üzerindeki siyasi baskı ve 1994 ve 2001 yıllarında yaĢanan
krizler ekonomideki istikrarsızlığın artarak sürmesine neden olmuĢtur.
Nihayet, 2001 yılı krizinin ardından uygulanmaya konulan örtük enflasyon
hedeflemesi, enflasyon oranının otuz yıl aradan sonra tek haneli rakamlara
gerilemesini sağlamıĢtır2 (Kadıoğlu, 2006: 2).
1
İstikrar politikaları, ekonomik kriz içindeki ülkelerde krizin atlatılması ve bozulan ekonomik
dengelerin yeniden tesisi için uygulanan bir dizi önlemler paketidir. Temel hedefi genellikle ödemeler
dengesini iyileştirmek, kamu açıklarını azaltmak ve enflasyonu düşürmek olan geleneksel istikrar
politikaları, Ortodoks ve Heteredoks İstikrar Programlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Uygulanan
istikrar politikaları tarihsel açıdan değerlendirildiğinde, 1980 öncesinde uygulanan istikrar
programlarının Ortodoks ve paraya dayalı, 1980 sonrası uygulanan istikrar politikalarının ise
Heteredoks ve döviz kuruna dayalı istikrar politikaları olduğu görülmektedir. Ortodoks İstikrar
Politikaları, fiyat istikrarının sağlanabilmesi için bütçe giderlerinin azalmasına yönelik sıkı maliye
politikası ve ekonomideki fazla talebi azaltıcı sıkı para politikası uygulaması prensibine dayanır.
Diğer taraftan sıkı maliye ve para politikası uygulamalarına ek olarak, sabit döviz kuru rejimi ile dış
ticarete konu olan mallarda da fiyat istikrarı sağlanmaya çalışılır. Genellikle yüksek kronik
enflasyonun yaşandığı ekonomilerde tercih edilmekte olan Heteredoks İstikrar Programlarını,
Ortodoks İstikrar Programlarından ayıran en önemli özellik ise sağlanacak toplumsal uzlaşma ile
ücret, faiz ve döviz kurunun kısmen veya tamamen dondurulması ve gelirler politikası uygulamasıdır
(Parasız, 1995: 56).
2
Uygulanan sıkı para ve maliye politikaları sayesinde son dönemde Türkiye’de belli bir seviyede de
olsa fiyat istikrarından söz edilebilmektedir. Türkiye ekonomisi 2002 yılının ilk çeyreğinden itibaren
kesintisiz bir büyüme dönemine girmiştir. 2002-2007 döneminde GSYH reel olarak yıllık ortalama
yüzde 6,8 oranında artış göstermiştir.
13
Tablo 1.1. 1980’li Yılların Sonundan 2000’li Yıllara Türkiye’de
Makroekonomik Göstergeler
Reel Kur
Toplam Kamu
Borç
Stoku/GSMH
(%)
TCMB Net
Uluslararası
Rezerv
(Miyar $)
1,80
85,30
58,3
3,50
64,3
0,90
106,5
49,9
6,20
9,4
60,4
-1,70
117,0
36,3
7,40
0,3
71,1
0,20
112,9
38,5
6,40
1992
6,4
66,0
-0,60
114,9
40,7
7,60
1993
8,1
71,1
-3,60
125,7
40,3
7,70
1994
-6,1
125,5
2,00
95,70
51,8
8,50
1995
8,0
76,0
-1,40
103,1
42,0
13,8
1996
7,1
79,8
-1,30
101,7
43,0
17,6
1997
8,3
99,1
-1,40
115,9
41,7
19,5
1998
3,9
69,7
1,00
120,9
40,8
20,7
1999
-6,1
68,8
-0,70
127,3
52,4
24,2
2000
6,3
39,0
-4,90
147,6
67,2
23,2
2001
-9,5
68,5
2,30
116,3
101,9
19,8
2002
7,9
29,7
-0,80
125,4
92,5
28,1
2003
5,9
18,4
-3,30
140,6
84,4
35,2
2004
9,9
9,3
-5,20
143,2
79,5
37,6
Yıl
GSYĠH
(%)
Tüfe
(%)
Cari
ĠĢlemler/GSMH
(%)
1988
1,5
61,6
1989
1,6
1990
1991
a
2005
7,6
7,70
-6,40
171,3
72,2
52,4
TÜFE bazlı reel kur endeksi. Endeksteki artıĢ, Türk lirasındaki reel değerlenmeyi göstermektedir.
Kaynak: DPT, TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
a
ÇalıĢmada 1980 sonrası Türkiye ekonomisindeki geliĢmeler 19801989 dönemi ve 1990-2007 dönemi olmak üzere iki baĢlık altında
incelenmiĢtir.
1.2.1. 1980-1989 Dönemi
1980’lerin baĢlarında dünyada ve Türkiye’de yaygın olan kanı, kamu
açıklarının
parasal geniĢleme
yolu
ile
finanse edilmesi durumunda
enflasyonun hızla yükseleceği, borçlanma ile finansmanın ise enflasyon
üzerinde olumsuz bir etki yaratmayacağı Ģeklinde idi. Söz konusu anlayıĢ
Friedman’ın “enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur”
14
önermesinin bir uzantısı idi. 1970’lerin ikinci yarısından itibaren Batı
dünyasında enflasyonla mücadelede para programları yoğun bir biçimde
uygulanırken, 1980’lerin baĢlarında, parasal geniĢleme ile enflasyon
arasındaki iliĢkinin vurgulandığı kadar güçlü olmadığı görüĢü yaygınlık
kazanmaya baĢlamıĢtır (Uygur, 2001: 34)
1980 sonrasında ABD ve Ġngiltere öncülüğünde dünyada neoliberal
politikalara geçiĢ döneminin baĢlaması Türkiye'yi yakından etkilemiĢtir.
Kapitalist dünyanın merkezi ülkelerinde yeni bir birikim ve düzenleme tarzının
çalıĢmaya baĢlaması, Türkiye'ye de yeni politikalar dayatılmasını gündeme
getiriyordu. Türkiye'nin 1970'ler sonlarında büyük ölçüde tıkanma noktasına
gelen ithal ikameci modeli, 1980 sonrasında yeni bir birikim modeline geçiĢin
önkoĢullarını hazırlamıĢtır. 1980-1988 dönemi esas olarak bir ticari
serbestleĢmenin ön koĢullarının hazırlandığı dönemdir. 1980 öncesinin içe
dönük sanayileĢme yapısı, 24 Ocak 1980'den itibaren yürürlüğe konulan
istikrar programıyla dıĢa dönük olarak çalıĢmaya baĢlamıĢtır (Oyan, 1998:
11).
1980’li yılların baĢında 1970’li yılların sonlarına doğru çok yüksek
seviyelere ulaĢan enflasyonun yarattığı sıkıntıların gittikçe artması, yurt içi
tasarrufların çok düĢük seviyelerde kalması nedeniyle yatırımlarda artıĢ
olmaması, dıĢ ticarette ihracatın istenilen düzeye bir türlü ulaĢamaması,
ülkeye büyük yük getiren dıĢ borç sorunu,
darboğazıyla
mücadele
etmesi,
ithal
ülkenin petrol ve enerji
ikameci
sanayi
politikalarının
baĢarısızlıkla sonuçlanması, özel sektörün yetersiz kalması nedeniyle tüm
yükün kamu sektörünün omuzlarına binmesi gibi sebepler ülkede 24 Ocak
1980 kararlarının alınmasında sebep olmuĢtur.
24 Ocak istikrar politikasının temelini; dıĢ açıkların kapatılması ve
yabancı sermayenin özendirilmesi, imalat sanayi ve ihracatta özel sektörün
ön planda olması, enflasyonun kontrol altına alınması, ekonomide büyümenin
yaĢanması, mevcut kapasitenin kullanılması, döviz darboğazını aĢmak için
15
ihracatın özendirilmesi amacıyla kurların serbest bırakılması, tasarrufları
arttıracak
ve
yatırımları
engellemeyecek
düzeyde
faiz
oranlarının
belirlenmesi gibi ekonomiyi iyileĢtirmeye yönelik politikalar oluĢturmaktadır
(Parasız, 1998: 196). Kısacası, 24 Ocak Ġstikrar Programı’nda ihracata dayalı
büyüme yanında enflasyonun düĢürülmesi öncelikli hedef olarak belirlenmiĢ
ve bu amaçlarlada programda yer alan "serbest faiz oranı" politikası düĢük
düzeylerde kalan tasarrufu yükselterek talebi kısmıĢtır. Bunun sonucu olarak
1980’lerde % 101,4 civarında seyreden enflasyon oranı birdenbire 1981'de %
34'e, 1982'de ise % 28,40'a düĢmüĢtür.
24 Ocak kararlarıyla beraber; Türk Lirası dolar karĢısında yaklaĢık %
50 oranında devalüe edilmiĢtir. Ġthalattan alınan damga vergisinin oranı ve
teminat oranları düĢürülerek ithalatın kolaylaĢtırılması ve teĢvik edilmesi
sağlanmaya çalıĢılmıĢtır. Ġhracatın artması için ise ihracat mal ve hizmetleri
üretenler ile ihracatçılar için özel istisnalar getirilmiĢtir. Ayrıca, serbest piyasa
ekonomisine geçiĢ sağlanarak fiyat denetimlerine son verilmiĢtir.
Alınan
bu
kararlar
Türkiye
ekonomisinde
büyük
bir
değiĢimi
baĢlatmıĢtır. Türkiye ekonomi tarihinde serbest piyasa ekonomisine geçiĢin
24 Ocak kararlarıyla birlikte olduğu söylenebilir ayrıca devletin ekonomideki
rolü küçültülerek yerine özel sektörün teĢvik edildiği, ithal ikameci politikaların
yerine
dıĢ
ticaretin
serbestleĢmesi
esasına
dayanan
politikaların
benimsendiği bu dönem Türkiye ekonomi tarihinde bir dönüm noktası olarak
kabul edilmektedir.
16
Tablo 1.2. 1980’li Yıllarda Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları
Yıl
1980
1981
1982
1983
1984
1985
1986
1987
1988
1989
Tüfe
101,4%
34,00%
28,40%
37,10%
49,70%
44,20%
30,70%
55,10%
61,60%
64,30%
Tarım
1,10%
-1,90%
3,10%
-0,90%
0,50%
-0,50%
4,60%
0,40%
7,80%
-7,60%
Sektörel Büyüme Hızları
Sanayi
-3,30%
9,20%
4,90%
6,30%
9,90%
6,20%
11,10%
9,10%
1,80%
4,60%
Hizmet
-3,70%
6,20%
3,20%
7,00%
7,90%
5,10%
6,00%
12,90%
0,50%
0,90%
Kaynak : TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
Tablo 1.2 Türkiye’de 1980’li yıllara iliĢkin sektörel büyüme hızları ile
enflasyon oranlarını göstermektedir. Buna göre, Türkiye’de 24 Ocak 1980
kararlarından sonra kararların alındığı ilk sene sanayi sektöründe % 3,3
hizmetler sektöründe ise % 3,7 gibi daralmalar yaĢanmıĢ; ancak devam
eden yıllarda olumlu geliĢmeler yaĢanmaya baĢlanmıĢtır. Örneğin, 1986
yılında iç talepteki artıĢ ve petrol fiyatlarındaki düĢmenin yarattığı uygun
koĢulların da katkısıyla tarım, sanayi ve hizmetler sektörlerindeki büyüme
oranları sırasıyla % 4,60, % 11,10 ve % 6,00 gibi yüksek düzeylerde
gerçekleĢmiĢtir. Bu süreç 1987 yılında da devam etmiĢ ve bu dönemdeki en
yüksek büyüme rakamı 1987 yılında % 9,8 oranıyla gerçekleĢirken aynı yıl
sektörel büyüme rakamları ise tarım sektörü için % 0,40 sanayi sektörü için
%9,10 ve hizmetler sektörü için % 12,90 olarak gerçekleĢmiĢtir. 1981-1987
dönemi, artan talep baskısıyla enflasyonist eğilimlerin büyümeyi desteklediği
dönem olarak tanımlanabilir. 1988 ve 1989 yılları ise, önceki yıllara göre
yüksek enflasyon oranlarının yaĢandığı yıllar olmuĢtur. Bu yıllar arasında
yüksek seviyede seyreden enflasyon oranları ekonomide belirsizlik yaratarak,
ekonomik canlılığı yavaĢlatmıĢ ve bu yavaĢlamaya bağlı olarak söz konusu
yıllarda büyüme oranlarında düĢmeler gözlenmiĢtir.
17
Türkiye’de 1989 yılında çıkarılan Türk Parasının Kıymetini Koruma
Hakkında 32 sayılı Kararla o zamana kadar uygulanan döviz rejiminde köklü
değiĢikliklere gidilmiĢtir. Çıkarılan kanunla döviz rejimine büyük ölçüde
serbetlik getirilmiĢ bu yollada Türk lirasının konvertibiliteye geçmesi için
gerekli olan yasal gereklilik büyük ölçüde sağlanarak büyük bir adım
atılmıĢtır, nitekim Kanunun çıkmasını izleyen yakın zamanda IMF’in
onaylamasıyla çıkarılan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı
karara iliĢkin tebliğ ile TL konvertibl hale gelmiĢtir.
Türkiye’de 1989 yılında çıkan kanunla birlikte Türkiye’de sermaye
hareketleri serbestleĢtirilmiĢ, Türk Lirası ile ithalat ve ihracata izin verilmiĢtir.
Uygulanan döviz rejimi politikasıyla Türkiye'ye sıcak para giriĢinde artıĢlar
gözlenmiĢtir. Ancak sıcak para giriĢleri, ulusal piyasalardaki görece yüksek
reel faize yönelirken, kısa dönemli bir döviz birikimi sağlamıĢ, bu da ulusal
paranın yabancı dövizIer karĢısında aĢırı değer kazanmasına yol açmıĢtır
(Bakınız:Tablo1.5). Böylece ithaIat malları ucuzlarken, ihracatçı sektörler
gerilemiĢ, cari iĢIemler açığı da büyümüĢtür. Ġthalat malları ucuzladığı için
konvetibiliteyi izleyen ilk yıllarda Türkiye kısa vadeli sermaye giriĢleriyle
ithalatını arttırabilmiĢtir.
1.2.2. 1990-2007 Dönemi
1993 yılından itibaren, döviz kurlarında meydana gelen dalgalanmalar,
mali piyasalarda giderek artan dengesizlikler, yüksek düzeyde seyreden
enflasyon oranları, geleceğe dair beklentilerin kötümser hale gelmesine
neden olmuĢtur, 1994 yılının ilk aylarında yüksek düzeydeki kamu kesimi
açıklarının Merkez Bankası kaynaklarıyla finanse edilmesi ve aynı zamanda
hazinenin iç borçlanma ihalelerinin iptal edilmesi likidite artıĢına neden
olmuĢtur. Artan likiditenin fiyatlar üzerinde baskı oluĢturmaması için döviz
satıĢ yönteminin seçilmesi ve faiz oranlarının piyasaya uygun hareket
edememesi nedeniyle, kurlar üzerindeki baskı oldukça artmıĢ ve bununla
18
beraber bankaların yüksek düzeyde açık pozisyon vermesinin de etkisiyle
merkez bankası rezervleri hızla erimiĢtir (Peker, 2004: 126).
ġekil 1.1. Enflasyon ve Büyüme Oranlarının Birlikte Grafiği (%)3
Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
ġekil 1.1’de görüldüğü gibi, 1980-1993 döneminde 1980 kararlarının
alındığı yıl, enflasyon oranının en yüksek seviyeye ulaĢarak grafiğin tepe
noktasını oluĢturduğu, buna karĢılık büyüme hızının ise en düĢük seviyeye
gerileyerek dip noktası oluĢturduğu bir yıl olmuĢtur. 1980 sonrasında
enflasyon oranlarındaki artıĢ hızı yıllar itibariyle azalmıĢ ve 1981-1987
döneminde % 30 ile % 50 arasında değiĢen enflasyon oranlarına ulaĢılmıĢtır.
Bu dönemde büyüme oranlarında önemli dalgalanmaların yaĢanmadığını,
her yıl % 3’ün üzerinde istikrarlı bir büyüme hızının yakalandığı görülmüĢtür.
1986 yılında olduğu gibi, 1990 yılında da dönemin en yüksek büyüme hızına
ulaĢılmıĢtır. 1991-1993 yılları, 1990 yılına göre enflasyonun hızla artıĢ
gösterdiği yıllar olmuĢtur. 1991 yılı hariç, 1992 ve 1993 yıllarında yüksek
seyreden enflasyon oranlarının büyüme oranlarını desteklediği görülmüĢtür.
3
Grafikten de görüldüğü üzere, II. Dünya Savaşı dönemi hariç, 1940’lardan itibaren enflasyon ve
ekonomik büyüme arasında ters yönlü bir ilişki vardır. Enflasyon arttıkça büyüme azalmıştır.
19
ġekil 1.2. Sektörel Büyüme Oranlarının Birlikte Grafiği(%)
Kaynak: TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
ġekil 1.2 Türkiye’de 1983-2007 döneminde gerçekleĢen sektörel
büyüme
oranlarını
göstermektedir.
Grafikte
de
görüldüğü
gibi
kriz
dönemlerinde (1994 ve 2001 krizleri) gerçekleĢen sektörel büyüme oranları
grafiğin dip noktalarını oluĢturmaktadır yani kriz dönemlerinde sektörel
büyüme oranlarında çok ciddi daralmalar gözlenmiĢtir. Aynı dönemlerde
enflasyon oranlarında ise çok ciddi yükseliĢler kaydedilmiĢtir (bakınız ġekil
1.3).
Türkiye’de batı ekonomilerinde yaĢanan durgunluğun dıĢ ticaret
hacmini, özellikle ihracatı negatif etkilemesi, uluslararası finansal piyasaların
küreselleĢmesine uyum sağlanamaması, Türk lirasının aĢırı değerlenmesi,
yurt içi tasarruf oranının düĢük düzeyde gerçekleĢmesi, sıcak para giriĢinin
hızlandırılması amacıyla yüksek reel faiz politikasının izlenmesi, cari iĢlemler
açığının; 1992 yılında 942 milyon dolardan, 1993 yılında 6,4 milyar dolara
yükselecek Ģekilde hızla artması ve yine bu dönemde yaĢanan terör
olaylarına karĢı, yüksek düzeyde gerçekleĢen savunma ve güvenlik
harcamaları,
yeni
bir
istikrar
hazırlamıĢtır (Parasız, 2001: 376).
politikası
kararları
alınmasına
zemin
20
Yukarıda kısaca değindiğimiz olumsuz geliĢmeler sonuçta, Türkiye
ekonomisini finansal bir krizin eĢiğine getirmiĢ ve hükümetin yeni bir
ekonomik istikrar programı açıklamasına neden olarak 5 Nisan 1994 yeni bir
istikrar politikası uygulama kararı alınmıĢtır. 5 Nisan kararlarının temelinde;
mali piyasalarda istikrar sağlamak bunun içinde öncelikli olarak döviz
kurlarındaki yükseliĢ beklentilerini ortadan kaldırarak TL’den kaçıĢı ve
borsadaki düĢüĢü önlemek, fiyat artıĢlarının önüne geçmek, kamu kesimi
gelir gider dengesi kurmak, bütçe açığını azaltmak ve sürdürülebilir bir
ekonomik kalkınma sağlanması gibi ekonomide uzun dönemli iyileĢtirmeler
sağlamayı hedefleyen politikalar oluĢturmaktadır.
5 Nisan kararlarıyla beraber; döviz kurları serbest piyasaya bırakıldı ve
böylece aĢırı degerli Türk Lirası Dolar karĢısında değer yitirerek 1 Dolar 15
bin TL kurundan 1 Dolar 32 bin TL seviyesine yükselmiĢtir. Fiyatlardaki
yükselmenin önüne geçebilmek için, KĠT ürünlerine aĢırı zamlar konulmuĢ,
maaĢ ve ücretler neredeyse dondurularak halkın alım gücü zayıflatılmıĢ ve
böylece talep düzeyi düĢürülerek harcamalar kısılmak istenmiĢtir. Talepte
oluĢan daralma tüm sektörleri ciddi Ģekilde sarsmıĢtı ve imalat sanayinde
kapasite kullanım oranı, %18’lik bir düĢüĢle %64 düzeyinde gerçekleĢmiĢ ve
ekonomi ciddi Ģekilde daralmaya girmiĢti (ġahin, 1995: 220-228).
ġekil 1.3. Tüfe Oranı Grafiği(%)
Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
21
1983-2007 döneminde enflasyon oranlarında zaman içinde gözlenen
değiĢimler grafik olarak ġekil 1.3’de verilmiĢtir. Kriz dönemlerinde (1994 ve
2001 krizleri) gerçekleĢen enflasyon oranları grafiğin tepe noktalarını
oluĢturmaktadır, yani kriz dönemlerinde enflasyon oranında çok ciddi artıĢar
gözlenmiĢtir. Bununla birlikte aynı dönemlerde büyüme oranlarında çok ciddi
düĢüĢler kaydedilmiĢtir (bakınız ġekil 1.2).
5 Nisan 1994 Ġstikrar Programı ile enflasyon oranını azaltmak, ihracatı
arttırmak,
TL'ye
kararlılık
kazandırmak
ve
bunları
gerçekleĢtirerek,
sürdürülebilir bir ekonomik ve toplumsal geliĢme sürecinin elde edilmesii
amaçlanmıĢtı. Bir istikrar programının baĢarılı olabilmesi için önce sorunun
doğru teĢhis edilmesi daha sonrada soruna uygun tedaviler geliĢtirilerek bu
tedavilerin uygulanması gerekmektedir. 5 Nisan Kararlarında bütün bunlar
yapılmasına rağmen, uygulamada yeterli kararlılık gösterilememiĢtir.
Tablo 1.3. 1990’lı Yıllarda Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları
Yıl
1990
1991
1992
1993
1994
1995
1996
1997
1998
1999
Tüfe
60,40%
71,10%
66,00%
71,10%
125,50%
76,00%
79,80%
99,10%
69,70%
68,80%
Tarım
6,80%
-0,90%
4,30%
-1,30%
-0,70%
2,00%
4,40%
-2,30%
8,40%
-5,50%
Sektörel Büyüme Hızları
Sanayi
8,60%
2,70%
5,90%
8,20%
-5,70%
12,10%
7,10%
10,40%
2,00%
-5,50%
Hizmet
10,30%
0,60%
6,50%
10,70%
-6,60%
6,30%
7,60%
8,60%
2,40%
-4,50%
Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
Sonuç olarak 1995, 1996 ve 1997 yıllarında kamu kesimi borçlanması
artarak devam etmiĢtir. Devlet borçlarını anapara ve faizleriyle birlikte
ödemek için yüksek faizden borçlanmayı sürdürmek zorunda kalmıĢ, 1995
yılında da faizi % 150’yi aĢan hazine ihaleleri ile borçlanmaya devam
22
edilmiĢtir. Enflasyonist baskıyı kırmak ve ekonomik istikrarı sağlamak
amacıyla
uygulanan
5
Nisan
Ġstikrar
Programı
bu
amacını
gerçekleĢtirememiĢtir. 1994 yılında % 125,50 olan enflasyon 1995’te % 76,0,
1996’da da % 79,80 olmuĢtur. 1997 ve 1998 yılında enflasyonun ortalama %
85 olduğu görülmektedir. Yani ekonomide hedeflenen fiyat istikrarı
sağlanamadığı gibi, ekonomide % 80’ler düzeyinde enflasyonun devam ettiği
görülmektedir.
Türk ekonomisi 1997'lerin ortalarından itibaren ciddi bir talep
daralmasıyla karĢı karĢıya kalmıĢtır. Ekonomik daralmanın iki temel nedeni
bulunmaktadır.
Birincisi,
global
durgunluk;
ikincisi,
uygulanan
hatalı
politikalardır. 1997 Temmuz ayında Uzakdoğu'da baĢlayan; ilk önce
Tayland'da ve daha sonra Endonezya ve Kore gibi ülkelere yayılan kriz,
1998'de Rusya'ya sıçramıĢtır. Türkiye'yi en fazla etkileyen Rusya Krizi
olmuĢtur. Rusya Türkiye'nin önemli bir ticaret ortağıdır Krizle birlikte "Bavul
Ticareti" denilen sektör büyük ölçüde etkilenmiĢtir. Türkiye'nin bu yolla
sağladığı ve Merkez Bankasının her yıl ödemeler dengesi içinde gösterdiği
döviz gelirleri düĢmüĢ, Rusya'da iĢ yapan müteahhitler ile ihracat nedeniyle
alacaklı olanların bu alacakları ertelenmiĢtir. Bu krizler dünya borsalarının da
düĢmesine ve yayılmasına neden olmuĢtur. Sonuçta ABD Merkez Bankası
faiz oranlarını indirmiĢ ve IMFnin, Tayland, Güney Kore, Malezya,
Endonezya, Rusya ve Brezilya gibi ülkelere Acil Yardım Fonu sağlanmasına
rağmen, Dünya Ticaret hacmi daralmıĢtır. Büyüme oranları gerilemiĢtir.
Dolayısıyla, Türkiye'nin ticaret hacmi de daralmaya baĢlamıĢtır. Ticaret
hacminin daralması, dıĢ talebin ve buna bağlı olarak ihracatın gerilemesi ve
içerideki daralma ile birlikte ithalahn gerilemesi sonucunu doğurmuĢtur. Bu
nedenle 1998'de enflasyon oranı gerilemiĢtir (Korkmaz, 1998: 9).
Bununla birlikte 1994 krizi sonrası dönemde bankacılık sektöründe
yeterli düzenlemenin yapılmaması, sık sık değiĢen koalisyon hükümetlerinin
kurulması nedeniyle oluĢan siyasi istikrarsızlığın negatif etkileri, TCMB
kaynaklarını kullanmadan yüksek reel faizler karĢılığında devletin para
23
piyasalarından borçlanmasının bütçeye getirdiği ağır yükler, bütçe açığının
GSMH oranının %11,6 gibi %10 eĢiğinden daha yüksek düzeyde
gerçekleĢmesi ve iç borç stokunun GSMH oranın ise %21,7 gibi çok yüksek
düzeyde
gerçekleĢmesi,
enflasyonun
hızlanma
eğilimine
girmesi
ve
ekonomik daralmanın sürmesi nedeniyle 1999 yılında ağır ekonomik bir yıl
geçiren ve % 6,1 küçülen Türkiye bilindiği üzere IMF yönetim ve denetimli
Enflasyonu DüĢürme Programını 2000 yılından itibaren uygulamaya
baĢlandı. Bu programın temel amacı üç yıllık bir dönemde enflasyonu tek
haneli rakamlara indirmek, reel faizleri aĢağı çekerek kamu finansman
dengesini sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuĢturmaktı (Ertuna, 2001:17)
Kasım 2000 programıyla ilgili negatif beklentiler ise oldukça yüksekti.
Türkiye’nin geçmiĢte IMF ile yaptığı ve baĢarısız Ģekilde sonuçlanan birçok
programın ardından, yeniden IMF ile program yapılması programın baĢarısı
hakkında kafalarda soru iĢareti oluĢturmaktaydı. Uygulanan ekonomik
programın Brezilya, Tayland, Arjantin gibi ülkelerde baĢarısız olması,
programın
enflasyon
düĢerken
ekonomik
büyümeyi
hızlandıracağının
belirtilmesine rağmen böyle bir sonuca ulaĢılamayacağına dair negatif
beklentiler, 2000 yılının ġubat ayında ülkeden dıĢarı oldukça yüksek oranda
yabancı sermaye çıkısının olması, bankacılık sektöründe düzenlemelerin
yetersiz kalması nedeniyle, kamu bankaları da dahil olmak üzere batık
bankaların sayısının artması, cari açığın oldukça hızlı bir Ģekilde yükselmesi
ve yükselen cari açığın sürdürülebilmesi için gerekli olan dıĢ kaynakların,
yabancı sermaye yatırımları yerine dıĢ borçlanarak karĢılanması, Kasım
2000 programı hakkında güven duyulmamasının nedenleri arasında
gösterilmekteydi (Uygur, 2001). 2000 yılında uygulamaya konan programın
en önemli eksiği ise döviz kurları ve ücretleri kontrol altında tutarak
enflasyonu tek haneli rakamlara düĢürmenin tek hedef olarak belirlenmesidir.
Program enflasyonu tek haneli rakamlara düĢürmede arzın artması değil
talebin kısılmasına öncelik veren bir program olarak görülmektedir (Ertuna,
2001: 19).
24
Kasım ayındaki program beklenildiği gibi olumlu sonuçlar vermemiĢtir.
Programın baĢarız olmasına sebep olarak likidite sıkıĢıklığına bağlı olarak,
faizlerin aĢırı yükselmesi ve kamu kesiminin yüksek faizlerle borçlanmak
zorunda kalması, döviz kurunun aĢırı değerlenmesi, bankacılık sektöreründe
bankaların
mali
durumunun
iyice
bozulması,
enflasyon
hedefinin
tutturulamaması ve büyümenin yavaĢlaması gösterilebilir. Tüm bu olumsuz
geliĢmeler
sonucunda
devalüasyon
beklentilerinin
engellenememesi
sebebiyle sabit kur sisteminden, dalgalı kur sistemine geçiĢ yapıldı. Böylece
2000 yılında uygulanmaya baĢlayan program yerine, ġubat 2001’de Güçlü
Ekonomiye GeçiĢ Programı uygulanmaya baĢlandı.
Tablo 1.4. 2000’li Yılların BaĢında Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları
Yıl
2000
2001
2002
2003
2004
Tüfe
39,00%
68,50%
29,70%
18,40%
9,30%
Tarım
3,90%
-6,50%
6,90%
-2,50%
2,00%
Sektörel Büyüme Hızları
Sanayi
6,00%
-7,50%
9,40%
7,80%
9,40%
Hizmet
8,90%
-7,70%
7,50%
6,70%
10,20%
Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı’nda 1990 yılından itibaren kamu
kesimi toplam borç stokunun GSMH’ya oranına, Türkiye’nin içinde bulunduğu
borç-faiz kısır döngüsüne ve yüksek reel faizlerin kamu kesiminin borçlanma
ihtiyacını daha da arttırdığına dikkat çekilmiĢtir.
Bu programın bundan önceki programlardan en önemli farkı, çok köklü
mali, ekonomik ve yasal değiĢim ve dönüĢümleri hedeflemesidir. Bir baĢka
deyiĢle, bu program bir değiĢim ve yeniden yapılanmayı öngörmektedir.
Bununla beraber sosyal güvenlik, özelleĢtirme ve tarım kesimine yönelik
yapısal dönüĢümler, döviz kuru nominal çıpasına dayalı para programı,
bankacılık sektörü reformu, mali saydamlık, mali yönetim ve son olarak özel
yerli ve yabancı sermayenin Türkiye ekonomisindeki rolünün arttırılması
hedeflenmiĢtir.
25
Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı 75 maddeden oluĢmuĢ olup, ana
hedefleri aĢağıdaki gibi sıralanabilir4:
-
Programda kur rejiminin terkedilmesi nedeniyle ortaya çıkan
güven bunalımı ve istikrarsızlığı süratle ortadan kaldırmak ve
eĢanlı olarak bu duruma bir daha geri dönülmeyecek Ģekilde
kamu yönetiminin ve ekonominin yeniden yapılandırılmasına
yönelik altyapıyı oluĢturmak için gerekli adımların süratle atılacağı
ve eski düzene dönmenin artık gerçekten mümkün olmadığı
özellikle vurgulanmıĢtır.
-
YaĢanan krizlerden olumsuz yönde etkilenen bazı özel bankaların
bir an önce sağlıklı bir yapıya kavuĢmalarını sağlayacak
düzenlemelerin baĢlatıldığı belirtilmiĢtir. Bu kapsamda;
i. BDDK’nın sermaye yeterliliği kriterini de dikkate alarak, özel
bankalar ile sermaye artırımı ve yeniden yapılanma planları
üzerinde belirli bir takvime dayalı anlaĢmalar yaptığı belirtilmiĢ
ve bu çalıĢmaların hızlanacağı vurgulanmıĢtır.
ii. Bankaların
dönem
karlarını
sermayeye
ilave
etmelerinin
sağlandığı belirtilmiĢtir.
iii. Hem bankaların hem de Ģirketlerin devir ve birleĢmelerini
kolaylaĢtıracak ilave tedbirlerle ilgili çalıĢmaların sürdürüldüğü
belirtilmiĢtir.
iv. Makul bir geçiĢ dönemi tanınarak bankaların mali olmayan
iĢtiraklerinin özkaynaklara oranının daraltılacağı belirtilmiĢtir.
v. Bankalar Kanununda yapılacak değiĢiklikle özel karĢılıkların
kurumlar
vergisi
konusundaki
yasal
matrahının
tespitinde
düzenlemelere
belirtilmiĢtir.
4
GEGP ile ilgili detaylı bilgi için bakınız:
http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/eko_program/program.pdf
açıklık
gider
sayılması
kazandırılacağı
26
vi. Bankacılık sistemindeki geliĢmeler çerçevesinde uzun vadeli
yatırımları özendirmek ve tasarruf araçları arasındaki farklılıkları
gidermek amacıyla vergi ve munzam karĢılıklar gözden
geçirileceği belirtilmiĢtir.
-
Kamu gelirlerinde temel sorun ise, vergi oranlarının yüksek
olmasına rağmen vergi tabanının dar olması nedeniyle, toplam
vergi tahsilatının yetersiz kalması ve vergi yükünün adaletsiz bir
biçimde dağılması vurgulanmıĢtır ve gerekli tedbirlerin alınacağı
vurgulanmıĢtır.
-
Kamu bankalarında yaĢanan sorunların tekrar oluĢmaması için
likidite sorunlarının giderileceği ile eĢanlı olarak gerekli olan diğer
önlemlerin alınacağı belirtilmiĢtir.
-
TMSF bünyesindeki bankaların sorunlarının en kısa sürede
çözüme kavuĢturulması mali sistemin istikrarı ve kamu maliyesine
getirdikleri
yükün
azaltılması
bakımından
önem
taĢıdığı
vurgulanmıĢtır.
-
Bu programla borçlanma, kamulaĢtırma, tütün, kamu ihalesi,
Ģeker, doğalgaz, Telekomun özelleĢtirilmesi, sivil havacılık, iĢ
güvencesi, ekonomik ve sosyal konsey yasalarının çıkartılması
öngörülerek
ekonomide
etkinlik
ve
verimliliği
artırma
hedeflenmiĢtir.
-
Bu kanun ile devlette Ģeffaflığın ve hesap verilebilirliğin
sağlanması
hedeflenmektedir.
Bugüne
kadar
baĢta
bütçe
kanunları olmak üzere değiĢik yasal metinlerle düzenlenen iç ve
dıĢ borçlanma ile devletin garanti verme sistemi tek bir kanunla
düzenlenerek kamu borç yönetiminin sınırları belirlenmiĢ açık ve
saydam kurallara bağlanacağı belirtilmiĢtir.
27
-
Programla Türkiye’nin enflasyon sorununun kalıcı bir biçimde
çözülmesi, kamu finansman dengesinin sağlıklı bir yapıya
kavuĢturulması
ve
istikrarlı
bir
büyüme
ortamına
girerek
ekonomide yapısal değiĢimi gerçekleĢtirmek hedefler arasında
belirtilmiĢtir.
-
Devlet Ġhale Kanununun değiĢtirilmesi ile daha rekabetçi ve etkin
bir ihale sisteminin oluĢturulması ve uluslararası standartlara
uyum
sağlanması
amaçlanmaktadır.
Bu
yasa
ile
devlet
ihalelerinde, uygulama projesine dayalı anahtar teslimi ihale
yapılarak hem daha etkin ve rekabete açık bir ihale yöntemi
izlenecek, hem de ihale edilen projelerde maliyet artıĢının
önleneceği belirtilmiĢtir.
-
Programda 2000 Yılı Enflasyonla Mücadele Programı ve
GeliĢmelerine geniĢ bir Ģekilde yer verilmiĢtir. Kasım 2000 ve
ġubat 2001 krizlerinin bankacılık sektörünün içinde bulunduğu
sorunları daha da ağırlaĢtırdığı ve bankacılık sektörünün Kasım
2000 krizi sonrasında faiz riski ġubat 2001 krizi sonrasında ise
hem faiz hem de kur riski sonucu önemli kayıplarla karĢı karĢıya
kaldığı belirtilerek gerekli önlemlerin alınacağı vurgulanmıĢtır.
-
YaĢanan krizler, faizlerde ve enflasyonda artıĢ, döviz kurlarındaki
dalgalanmayla birlikte tüm ekonomide bir belirsizlik ortamına yol
açmıĢtır. Bu durum, reel sektörü de olumsuz etkilemiĢtir. Mali
sektörde yaĢanan sıkıntılar reel kesime yönelik yeni kredi
imkânını ortadan kaldırırken, reel kesimin kredi geri ödemelerinde
de önemli sorunlara yol açtığı belirtilmiĢ gerekli önlemlerin
alınacağı vurgulanmıĢtır.
28
-
Programla
yapısal
reformların
uygulamaya
geçirilmesi
ile
ekonomide etkinlik artırılarak, devletin iĢleyiĢinin köklü bir Ģekilde
değiĢtirilmesi amaçlanmıĢtır.
-
Güçlü ekonomiyi, güven içinde çalıĢan bir özel sektörün, etkin bir
devlet
ve
geniĢ
bir
toplumsal
dayanıĢmanın
yaratacağı
belirtilmiĢtir.
140
12
10
8
6
4
2
0
-2
-4
-6
-8
-10
120
100
80
60
40
20
Toplam Büyüme
19
9
19 0Q1
91
1 9 Q1
9
19 2Q1
93
1 9 Q1
9
19 4Q1
95
1 9 Q1
96
1 9 Q1
9
19 7Q1
98
1 9 Q1
9
20 9Q1
00
2 0 Q1
0
20 1Q1
02
2 0 Q1
0
20 3Q1
04
2 0 Q1
05
2 0 Q1
0
20 6Q1
07
Q
1
0
Tüfe
ġekil 1.4. Enflasyon - Büyüme ĠliĢkisi(%)
Kaynak : TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
ġekil 1.4 Türkiye’de 1990-2007 döneminde enflasyon oranları ile
büyüme oranlarının zaman içindeki seyirlerini göstermektedir. Grafikte de
görüldüğü gibi gerçekleĢen tüfe oranının arttığı dönemlerde ekonomik
büyümede daralmalar gözlenmiĢ tüfe oranının düĢtüğü dönemlerde ise
ekonomik büyümede geniĢleme kaydedilmiĢtir. Benzer durum enflasyon
oranı ve sektörel büyüme iliĢkileri için de geçerlidir.
Yukarıda hedeflerini verdiğimiz Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programının
temel hedefi ise kamu borçlarının yükselmesine yol açan borç dinamiğini ve
sürdürülemez hale gelen borç krizini ortadan kaldırıp, Türkiye ekonomisini,
dıĢ yardıma muhtaç olmayacak bir yapıya kavuĢturmak Ģeklinde belirtilmiĢtir.
Ayrıca; yurtiçi talebin daraltılması için kamu kesimi harcamalarını kısmak ve
ihracatın teĢvik edilmesi için ücret maliyetlerinden ve tarımsal ürün
fiyatlarından sağlanacak tasarruflar öngörülmüĢtür. Bununla beraber; sosyal
29
güvenlik, özelleĢtirme ve tarım kesimine yönelik yapısal nitelikli dönüĢümler,
döviz kuru nominal çıpasına dayalı para programı, bankacılık sektörü
reformu, mali saydamlık ve mali yönetim ve son olarak özel yerli ve yabancı
sermayenin Türkiye ekonomisindeki rolünün artırılması hedeflenmiĢtir
(Yeldan, 2001: 35)
Tablo 1.3, Tablo 1.4 ve Tablo 1.5 birlikte Türkiye’de 1990-2008
döneminde gerçekleĢen enflasyon oranları ve sektörel büyüme oranlarını
gösterilmektedir. Buna göre; 5 Nisan kararlarının alındığı sene Tüfe değeri
%125,50 oranıyla Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamına ulaĢmıĢtır. 24
Ocak istikrar kararlarında olduğu gibi, 5 Nisan kararlarının alındığı 1994
yılında da enflasyon üç haneli olarak gerçekleĢmiĢ; ancak sonraki yıllarda
düĢüĢler yaĢanmıĢ, 1999 yılında Tüfe %125,50 değerinden %68,80
seviyesine kadar gerilemiĢtir. 1999 yılından itibaren ülkede yeniden bir kriz
havası oluĢmasına rağmen, enflasyon da ciddi artıĢlar görülmemiĢ ve 2001
ġubat krizi sonrasında, uygulama kararı alınan Güçlü Ekonomiye Geçis
Programıyla beraber fiyatlar genel düzeyinde sürekli azalmalar yaĢanmıĢtır.
2005 yılı için hedeflenen Tüfe büyüklüğü %8,50 olarak hesaplanırken, Tüfe
değeri %8,15 ile beklentilerin altında gerçekleĢmiĢtir. Ayrıca bu değerler Tüfe
için 1969 yılından beri en düĢük rakamlar olarak dikkat çekmektedir.1993 ile
2005 yılları arasında yıllık ortalama Tüfe değeri %59 olarak gerçekleĢirken,
Güçlü Ekonomiye Geçis Programı öncesinde 1994 ile 2001 yılları arasında
gerçekleĢen Tüfe değerleri yıllık ortalama %76 düzeyinde gerçekleĢmiĢ,
programın
uygulamaya
konduğu
andan
sonraki
yıllarda
ekonomide
gerçekleĢen Tüfe değerleri ortalama %22 düzeyinde gerçekleĢmiĢtir. Bu
durumda Güçlü Ekonomiye Geçis Programının fiyat istikrarı bakımından
baĢarılı olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir.
Ayrıca bu dönemde uygulanan para ve döviz kuru çapalarının fiyat
istikrarını tesis edememesi üzerine son olarak da enflasyonu çapa olarak
alan “Enflasyon Hedeflemesi” politikası uygulanmaya baĢlanmıĢtır.
30
Enflasyon hedeflemesi merkez bankalarının,genellikle hükümetlerle
birlikte,belirledikleri enflasyon hedefini kamuoyuna duyurup ellerindeki tüm
politika araçlarını söz konusu hedeflere ulaĢmak için kullandıkları ve hedefin
tutturulmasında doğrudan sorumluluk aldıkları politika çerçevesi olarak
tanımlanabilir (Önder,2008:30).
Orta vadeli bir para politikası stratejisi
olarak, enflasyon hedeflemesinin bazı önemli avantajları bulunmaktadır.
Döviz kuruna çapası uygulamasının aksine, enflasyon hedeflemesi, para
politikasının yurtiçi geliĢmelere ve yurtiçi ekonomiyi etkileyen Ģoklara
odaklanmasına izin verir (Mishkin, 2000: 34). Bu nedenle enflasyon
hedeflemesi merkez bankalarına yurtiçi ve yurtdıĢı odaklı Ģoklara tepki verme
konusunda oldukça büyük bir esneklik sağlamaktadır. Ayrıca bu uygulamada
temel faktör parasal büyüklüklerle enflasyon arasındaki iliĢki olmadığı için,
istikrarlı para talebi kritik öneme sahip değildir, bu yönüyle de parasal
hedeflemeye dayanan stratejilere karsı bir üstünlüğü bulunmaktadır. Bu
teknik avantajlarının yanı sıra enflasyon hedeflemesi Ģeffaf ve kolay anlaĢılır
olması nedeniyle toplumda daha geniĢ bir kitle tarafından kabul görmekte, bu
da politika uygulamasının baĢarısını artırmaktadır (Önder , 2008: 32).
Enflasyon hedeflemesinin bu temel avantajlarının yanı sıra bir takım
dezavantajları da bulunmaktadır. Bu uygulamaya yöneltilen en temel eleĢtiri
merkez
bankalarının
enflasyon
üzerinde
yeterince
kontrol
gücünün
olmayabileceğidir. Bu durum özellikle mali baskınlığın bulunduğu, merkez
bankasının kredibilite eksikliğinin olduğu ve ekonominin kısmi de olsa
dolarize olduğu durumlarda belirginleĢmektedir. Özellikle geliĢmekte olan
ülkelerde para politikası aktarım mekanizmalarının belirgin olmaması söz
konusu faktörlerle birleĢtiğinde politika uygulayıcının enflasyon üzerindeki
kontrolünü zayıflatmakta bu da uygulamada kısır döngüye neden olmaktadır
(Önder ,2008: 32).
31
ġekil 1.5. Son Dönemlerde Türkiye’de Görülen ÜFE ve TÜFE DeğiĢimleri
Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
ġekil 1.5 Türkiye ekonomisinde son dönemlerde görülen ÜFE ve
TÜFE değiĢimlerini göstermektedir. Grafikte de açıkca görüldüğü gibi TÜFE
oranının üzerinde gerçekleĢen ÜFE oranı sonraki dönemlerdeki TÜFE
oranındaki artıĢa iĢaret etmiĢ ve ÜFE oranının TÜFE oranından yüksek
geldiği dönemlerden sonraki dönemlerde TÜFE oranı ÜFE’nin önüne
geçmiĢtir.
2002
yılında
örtük
Ģekilde
uygulanmaya
baĢlanan
enflasyon
hedeflemesini takiben 2006 yılında açık enflasyon hedeflemesine geçilmiĢ ve
bu dönemde enflasyonu düĢürmek açısından bir baĢarı sağlanmıĢtır (bakınız
Tablo 1.5).
140
20
120
15
100
10
80
5
60
40
20
19
90
Q
19 1
91
Q
19 2
92
Q
19 3
93
Q
19 4
95
Q
19 1
96
Q
19 2
97
Q
19 3
98
Q
20 4
00
Q
20 1
01
Q
20 2
02
Q
20 3
03
Q
20 4
05
Q
20 1
06
Q
20 2
07
Q
3
0
ġekil 1.6. Enflasyon - Sanayi Sektörü Büyüme ĠliĢkisi(%)
Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
Tüfe
Sanayi
0
-5
-10
32
Güçlü ekonomiye geçiĢ programının olumlu etkileri 2003 yılında
kendini göstererek enflasyon oranı %29,70’den %18,4’e inmiĢ, büyüme oranı
da %5’lik hedeflenen rakamın üstünde %5.9 olarak gerçekleĢmiĢtir. 2004 yılı
büyüme oranı %5, yıllık enflasyon oranı da %12 olarak hedeflenmiĢtir.
Uygulanan dezenflasyon politikaları ile mali disiplinin enflasyon üzerindeki
azaltıcı etkileri 2004 yılında da devam etmiĢ ve 2004 yılında enflasyon %9,30
olarak gerçekleĢerek hedeflenen % 12’nin altıında kalmıĢtır.2004 yılında
sektörel büyme rakamları ise tarım, sanayi ve hizmetler sektörleri için
sırasıyla %2,0 , %9,40 ve %10,20 olarak gerçekleĢmiĢtir.
Tablo 1.5. Enflasyon Hedeflemesi Döneminde Tüfe ve Sektörel Büyüme
Oranları
Yıl
2002
2003
2004
2005
2006
2007
2008
Tüfe
29,70%
18,40%
9,30%
8,15%
9,62%
8,74%
10,25%
Tarım
6,90%
-2,50%
2,00%
6,57%
0,99%
-5,81%
3,95%
Sektörel Büyüme Hızları
Sanayi
9,40%
7,80%
9,40%
8,36%
9,66%
5,70%
-0,64%
Hizmet
7,50%
6,70%
10,20%
8,15%
9,62%
8,74%
10,25%
Kaynak : TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
2005 yılı Türkiye ekonomisinde ise enflasyon oranı % 8, büyüme oranı
ise %5 olarak hedeflenmiĢtir.2005 yılında enflasyon oranı %8,15 , sektörel
büyüme oranları ise tarım,sanayi ve hizmetler sektörleri için sırasıyla %6,57 ,
%8,36
ve
%8,15 olarak
gerçekleĢerek hedeflere
ulaĢılmıĢtır.Türkiye
ekonomisinde 2006 yılında da yüksek bir büyüme rakamları elde etmiĢtir
büyüme oranları tarım,sanayi ve hizmetler sektörleri için sırasıyla %0,99
,%9,66 ve % 9,62 olarak kaydedilmiĢtir aynı yıl enflasyon oranı ise %9,62
olmuĢtur (bakınız Tablo 1.5).
33
140
15
120
10
100
80
5
60
0
Tüfe
Hizmet
40
-5
20
-10
19
90
Q
19 1
91
Q
19 2
92
Q
19 3
93
Q
19 4
95
Q
19 1
96
Q
19 2
97
Q
19 3
98
Q
20 4
00
Q
20 1
01
Q
20 2
02
Q
20 3
03
Q
20 4
05
Q
20 1
06
Q
20 2
07
Q
3
0
ġekil 1.7. Enflasyon - Hizmet Sektörü Büyüme ĠliĢkisi(%)
Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
2007 yılına gelindiğinde ise ekonomi %4,6 oranında büyümüĢtür. Bu
dönemde tarım sektörü katma değeri %5,81 oranında azalırken, sanayi ve
hizmetler sektörlerinin katma değer artıĢı sırasıyla % 5,70 ve %8,74 olarak
gerçekleĢmiĢtir. Aynı yılda sanayi sektörünü oluĢturan imalat, madencilik ve
enerji sektörlerindeki katma değer artıĢları sırasıyla % 5,6, % 8,1 ve %6,8
olarak gerçekleĢmiĢtir. Hizmetler sektörü katma değerinde kaydedilen % 8,74
oranındaki büyümede ise mali kuruluĢların katma değerindeki % 9,8 ve
hizmetler içinde yüksek bir paya sahip olan ulaĢtırma, depolama ve
haberleĢme sektörü katma değerindeki % 6,9 oranlarındaki artıĢlar belirleyici
olmuĢtur.
140
120
12
10
8
100
6
80
4
2
60
0
40
-2
-4
20
19
90
Q
19 1
91
Q
19 2
92
Q
19 3
93
Q
19 4
95
Q
19 1
96
Q
19 2
97
Q
19 3
98
Q
20 4
00
Q
20 1
01
Q
20 2
02
Q
20 3
03
Q
20 4
05
Q
20 1
06
Q
20 2
07
Q
3
0
ġekil 1.8. Enflasyon - Tarım Sektörü Büyüme ĠliĢkisi(%)
Kaynak :TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
-6
-8
Tüfe
Tarım
34
Rakamlardan da görüldüğü gibi Türkiye ekonomisi 2002 yılının ilk
çeyreğinden itibaren kesintisiz bir büyüme dönemine girmiĢtir. 2002-2007
döneminde GSYH reel olarak yıllık ortalama yüzde 6,8 oranında artıĢ
göstermiĢtir.
Tablo 1.6. Dönemler Ġtibariyle Türkiye’de Enflasyon ve Büyüme Hızları
Dönemler
Tüfe(%)
Büyüme Hızı/%)
1938-1945
18,50%
-2,80%
1946-1960
6,70%
8,00%
1961-1979
15,60%
5,50%
1980-2005
56,50%
3,80%
Kaynak : TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010
Tablo 1.6’da Türkiye’de dönemler itibariyle gerçekleĢen Tüfe oranları
ve büyüme hızları gösterilmektedir, tablo incelendiğinde 1938 ile 1945 yılları
arasında fiyatlar genel düzeyindeki artıĢlar, enflasyonu ortalama olarak
%18,50 ile iki haneli değerlere ulaĢtırmıĢtır. Buna karĢılık, ilgili dönemde
büyüme hızının negatif değere dönüĢmesiyle ekonomide bir daralma
yaĢanmıĢtır. 1946 ile 1960 yılları arasında ise fiyatlar genel düzeyindeki
azalmalara bağlı olarak, enflasyon tek haneli rakamlara düĢerek bu dönemde
enflasyon ortalama %6,70 ile ılımlı düzeyde gerçekleĢmiĢtir. Bu dönemde
büyüme hızında ise önemli artıĢlar yaĢanmıĢ ve bir önceki dönemin aksine
ekonomik büyüme %8 ile diğer dönemlere göre en yüksek değere ulaĢmıĢtır.
1961 ile 1979 yılları arasında ise, enflasyon oranlarının tekrar yükseliĢe
geçmesiyle birlikte enflasyon oranları tekrar iki haneli rakamlara ulaĢmıĢtır.
1961-1979 döneminde enflasyon oranlarında görülen artıĢ, bir önceki
döneme göre büyüme oranlarında daha düĢük bir oranda artıĢa neden
olmuĢtur. 1980-2005 döneminde ise, ortalama enflasyon rakamlarının önceki
dönemlere göre yüksek oranda görülmesi , ortalama olarak büyüme
oranlarının da önceki dönemlere göre azalmasında etken olmuĢtur. Sonuç
olarak, Türkiye’de enflasyon ve ekonomik büyüme rakamlarının dönemlere
ayrılarak incelenmesi sonucunda; her dönem için hesaplanan ortalama
35
enflasyon oranlarıyla, büyüme oranları arasında ters yönlü iliĢkinin olduğu
görülmektedir. ġekil1.9’da bu iliĢkiyi net bir Ģekilde yansıtmaktadır.
ġekil 1.9. Türkiye’de Dönemler Ġtibariyle Enflasyon-Büyüme ĠliĢkisi(%)
Kaynak : Tablo 1.6’dan düzenlenmiĢtir.
1.3. 1987-2007 DÖNEMĠNDE TÜRKĠYE’DE ENFLASYON-BÜYÜME
SÜRECĠNĠN GENEL BĠR DEĞERLENDĠRMESĠ
Türkiye ekonomisinde 1987-2007 döneminde yaĢanan enflasyonbüyüme iliĢkisine bakıldığında seksenli,doksanlı ve ikibinli yıllarda iliĢkinin
farklılıklar gösterdiği dikkati çekmektedir. Türkiye, 1980’li yıllara sosyoekonomik koĢullardaki sorunlu ortamın yanısı sıra değiĢtirmeye niyetlendiği
büyüme ve dıĢa açılma stratejisi ile birlikte girmiĢtir. Dönemin sosyal ve
iktisadi koĢullarını hazırlayan öğelerle birlikte 1970’li yıllarda enflasyon
olgusundan söz edilmeye baĢlanmıĢ ve 1979 yılında % 69,5’e ulaĢan
enflasyon oranı, 1980 yılında % 101,4 olarak kaydedilmiĢtir. Enflasyon oranı
1981-1982 yıllarında 24 Ocak 1980 istikrar tedbirlerinin etkisiyle göreli olarak
düĢmüĢ, 1983-1989 döneminde % 48’e kadar gerilemiĢtir. Aynı dönemde
büyüme rakamlarına bakıldığında ise 1980 yılında % 2,8 olarak kaydedilen
büyüme oranında sonraki yıllarda istikrar tedbirlerinin de etkisiyle göreli
olarak yükselmeler gözlenmiĢtir.
36
Doksanlı yıllara gelindiğinde 1990-1993 arasında ortalama % 65
olarak gözlenen enflasyon oranı, 1994 yılında yaĢanan ekonomik krizin
etkisiyle % 125,50’e kadar yükselmiĢ, böylece 1980 yılından sonra ikinci kez
üç haneli enflasyon oranı ile karĢılaĢılmıĢtır. Doksanlı yılların ikinci yarısında
kamu kesiminin borçlanma gereğinin daha da artması devletin artan
borçlarını ödeyebilmek için o zamana kadar görülmemiĢ yükseklikte faizlerle
borçlanması sorununu beraberinde getirmiĢtir. Artan enflasyonist baskılar,
gerileyen büyüme oranları sonucunda bozulan ekonomik yapının tekrar
sağlanabilmesi için yeni bir istikrar programı 5 Nisan 1994 yılında yürürlüğe
konulmuĢtur. Bu dönemde uygulanan istikrar programının enflasyonist
baskıyı bir nebze olsun kırdığından söz edilebilir.
Nitekim ilgili dönemde
gerçekleĢen enflasyon oranlarına bakıldığında 1994’te % 125,50 olan
enflasyon oranı uygulanan istikrar programının etkisiyle 1995’te % 76 olarak
gerçekleĢmiĢtir. Enflasyon oranı 1996 ve 1997 yılarında ise sırasıyla % 79,70
ve % 99,10 olarak kaydedilmiĢtir. Doksanlı yıllarda enflasyon oranı ortalama
% 80’ler civarında seyretmiĢtir. Bu dönemde büyüme oranında ise
dalgalanmalar dikkati çekmektedir. Genel olarak doksanlı yıllarda Türkiye
ekonomisinde istenilen fiyat istikrarı ve ekonomik büyümenin sağlanamadığı
görülmektedir.
Türkiye
ekonomisi
2000’li
yıllara
sorunlarla
girmiĢtir.
Siyasi
istikrarsızlıklar, devletin yüksek faizler karĢılığında borçlanmak zorunda
kalması, bütçe açığının GSMH’ya oranının artması ve enflasyonun artma
eğilimine girmesi bu dönemde yaĢanan ekonomik sorunların nedenleri
arasında gösterilmektedir. Bu dönemde ekonomik durumun düzeltilmesi için
önce Kasım 2000 yılında IMF denetiminde “Enflasyonu DüĢürme Programı”
ardından da ġubat 2001’de “Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı” uygulamaya
konulmuĢtur.
Özellikle
Güçlü
Ekonomiye
GeçiĢ
Programıyla
birlikte
ekonomide olumlu geliĢmeler gözlenmiĢ bu dönemden itibaren Türkiye
ekonomisi
kesintisiz
bir
büyüme
dönemine
girmiĢtir.
Bu
dönemde
gerçekleĢen enflasyon ve büyüme oranlarına bakıldığında 2000 yılında % 39
olarak gerçekleĢen enflasyon oranı 2001 yılında krizin etkisiyle % 68,50’ye
37
kadar çıkmıĢ ve aynı yıl ekonomi % 9,5 oranında küçülmüĢtür. Uygulanan
ekonomik programların etkisiyle 2002 yılında enflasyon % 29,70 olarak
kaydedilmiĢtir. 2002 yılında büyüme oranı ise % 7,9 olarak gerçekleĢmiĢtir.
2002 yılından itibaren ekonomide yüksek büyüme ve makul seviyelerde
seyreden enflasyon verilerinin gözlenmeye baĢladığı söylenebilir. 2003
yılında enflasyon oranı % 18,40 büyüme oranı ise % 5,5 olarak
gerçekleĢmiĢtir.2004 yılında ise enflasyon oranı %9,30 olarak gerçekleĢerek
1969 yılından sonra ilk kez tek haneli değerlere düĢmüĢtür. 2004 yılında
ekonomik büyüme oranı ise % 9,9 olarak kaydedilmiĢtir (bakınız Tablo 1.1).
2000’li yıllarda genel olarak yüksek enflasyon oranlarının gerçekleĢtiği
yıllarda büyüme oranının düĢük seviyelerde kaldığı, düĢük enflasyon oranın
elde edildiği yıllarda ise yüksek büyüme oranlarının kaydedildiği dikkati
çekmektedir. Bu enflasyon ile ekonomik büyüme arasında ters yönlü bir iliĢki
olduğu izlenimini uyandırmaktadır.
Gerek
enflasyonu
gerekse
de
ekonomik
büyümeyi
açıklayan
yaklaĢımlardan da görüleceği üzere enflasyonun düĢürülmesi ekonomik
büyümenin arttırılması toplum refahının arttırılmasının önemli ön koĢullarını
oluĢturmaktadır. Fakat bu ön koĢulların birbirinden bağımsız bir biçimde
gerçekleĢtirilmesinin her zaman mümkün olmadığı belirtilmektedir.Diğer bir
deyiĢle, ekonomik büyüme oranlarının arttırılmasının bazı durumlarda ki
özellikle
kısa
dönemde
fiyat
artıĢlarının
sağlanmasıyla
oluĢacağı
belirtilmektedir (SavaĢ,1998: 44).
1.4.
ENFLASYON
ve
EKONOMĠK
BÜYÜME
ĠNCELEYEN UYGULAMALI ÇALIġMALAR
ĠLĠġKĠSĠNĠ
Enflasyon ve ekonomik büyüme iliĢkisini inceleyen çalıĢmalarda,
enflasyonun büyümeyi kısa dönemde pozitif etkilediğini savunan çalıĢmaların
yanında; bu iliĢkinin hem kısa hem de uzun dönemde negatif yönlü olduğunu
savunan çalıĢmalarda bulunmaktadır. Özellikle, 1970’li yıllara kadar
38
enflasyonun
ciddi
bir
problem
olarak
değerlendirilmemesi
nedeniyle
enflasyonun, ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin pozitif olduğuna dair
görüĢlerin yaygın olduğu görülmektedir. Fakat toplam talebi artırıcı
Keynesyen politikalar sonucu enflasyon artarken ekonomik büyümenin
olumsuz etkilenmesi, enflasyonun ekonomik büyümeyi pozitif etkilediğine dair
görüĢlerin zamanla etkisini yitirmesine neden olmuĢtur. Dolayısıyla da,
1980'den sonra, yüksek hatta ılımlı bir enflasyonun, büyüme ve yatırımları
negatif etkilediği, bu nedenle enflasyon ile istikrarlı bir ekonomik büyümenin
imkansız olacağını düĢünen birçok çalıĢma olduğuna değinilmektedir(Terzi
ve Oltulular, 2004).Bu çalıĢmaların bir bölümü ise enflasyon ile ekonomik
büyüme arasındaki negatif iliĢkisinin doğrusal olmadığını ve belirli bir eĢik
değerin aĢılmasında sonra enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif yönde
etkilediğini ileri sürmektedir. Bu nedenle, konu ile ilgili uygulamalı
çalıĢmaların incelenmesi sırasında; enflasyonun ekonomik büyümeyi pozitif
yönde, negatif yönde ve belirli bir eĢik değer çerçevesinde etkilediği Ģeklinde
üç baĢlık altında gruplandırılmasının uygun olacağı düĢünülmüĢtür.
Enflasyon-ekonomik büyüme iliĢkisi konusunda yapılan çalımsalar
incelendiğinde temelde iki nokta üzerinde durulduğu görülmektedir. Birincisi;
öncelikle ampirik olarak enflasyonla ekonomik büyüme arasında bir iliĢki var
mıdır?Ġkincisi ise, eğer böyle bir iliĢki var ise bu iliĢkinin yönü nedir? Bunun
yanı sıra iliĢkinin yönü değiĢik zaman dilimleri ve değiĢik ülke deneyimleri
açısından farklılık arz etmekte midir? Ekonomik büyümeyi arttıran optimal
enflasyon oranı nedir? Bu tür sorulara verilen yanıtlar, yapılan çalıĢmalar
sonucunda elde edilen bulgular açısından da oldukça farklılık arz etmektedir
(Berber ve Artan, 2004).
39
1.4.1. Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Pozitif Yönde Etkilediği
Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar
Christina (1996), 1941-1951 dönemi hariç 1884-1994 dönemi
ABD’nin yıllık verilerini ve en küçük kareler yöntemini kullandığı
çalıĢmasında, enflasyondaki yüzde 0.10 düzeyindeki bir artıĢın ekonomik
büyümeyi yüzde bir oranında artırdığı sonucuna ulaĢmıĢtır.
Mallik ve Chowdhury (2001), BangladeĢ (1974–1997), Hindistan
(1961–1997), Pakistan (1957–1997) ve Sri-Lanka (1966–1997) için ilgili
dönemleri kapsayan çalıĢmalarında, enflasyon ile ekonomik büyüme
arasında pozitif yönlü bir iliĢki belirlemiĢlerdir. Yıllık veriler ile eĢbütünleĢme
ve hata düzeltme yöntemlerinin kullanıldığı çalıĢmada, enflasyonun ekonomik
büyümede meydana gelen değiĢmelere olan duyarlılığının, ekonomik
büyümenin enflasyonda meydana gelen değiĢmelere olan duyarlılığına göre
daha
yüksek
olduğunu
hesaplamıĢlardır.
Bu
sonuçlardan
hareketle
çalıĢmada, ilgili ülkelerde ılımlı enflasyonun ekonomik büyümeyi olumlu
yönde etkilediği fakat hızlı bir ekonomik büyümenin enflasyonu hızlandıracağı
tespitleri yapılmıĢtır.
Lucas (1973), 18 ülkenin 1951-1967 dönemine ait yıllık verileri ile
gerçekleĢtirdiği en küçük kareler yöntemine göre, ABD gibi fiyatların istikrarlı
olduğu ülkelerde, enflasyon ile ekonomik büyüme arasında pozitif bir iliĢki
olduğunu, fakat Arjantin gibi fiyatların oynak olduğu ülkelerde ise enflasyon
ile ekonomik büyüme arasında bu Ģekildeki bir iliĢkinin çok nadir oluĢtuğunu
ileri sürmüĢtür.
40
1.4.2. Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Negatif Yönde Etkilediği
Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar
Fischer (1983), geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerden oluĢan 53 ülke
örneği ile bu ülkelere ait yıllık verileri kullanarak 1961–1973 ve 1973–1981
dönemleri için yaptığı regresyon analizinde her iki dönemde enflasyon ile
ekonomik büyüme arasında negatif yönlü bir iliĢki olduğunu tespit etmiĢtir.
Gomme (1991), 1949-1989 dönemi içerisinde farklı dönemler için 82
ülkeyi kapsayan çalıĢmasında, yıllık veriler ile gerçekleĢtirdiği korelasyon
analizinde 62 ülkede enflasyon ile ekonomik büyüme arasında negatif yönlü
bir iliĢki elde etmiĢtir.
Berument
enflasyonun
ve
büyüme
Güner
(1997),
üzerindeki
uyguladıkları
etkisinin
negatif
GARCH
modeliyle
oldugu
sonucuna
ulasmıslardır.
Kalkan (1999), 1982–98 dönemi üçer aylık verilerle enflasyon,
büyüme, özel yatırımlar, döviz kuru ve para arzı degiskenlerini kullanarak
yaptıgı çalısmada Türkiye’de enflasyonun yatırımlar ve kurlar kanalıyla
büyümeyi olumsuz etkiledigini ifade etmistir.
Alexandar (1997), 1974–1991 dönemi arası 20 OECD ülkesi için
yaptığı çalıĢmada enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediğini
belirlemiĢtir. Yıllık veriler ile analiz yapılan çalıĢmada, panel veri yöntemi
kullanılmıĢtır.
Paul, Kearney ve Chowdhury (1997), 1960–1989 dönemine ait
geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan 70 ülkenin yıllık enflasyon ve ekonomik büyüme
verileri arasındaki nedensellik iliĢkisini Granger nedensellik testi ile
araĢtırmıĢlardır. Buna göre çalıĢmada, söz konusu bu ülkelerin 26 tanesinde
enflasyondan ekonomik büyümeye doğru tek yönlü, 16’sında karĢılıklı ve
41
geriye kalan 28 ülkede ise herhangi bir nedensellik iliĢkisi olmadığı sonucuna
ulaĢılmıĢtır. Nedensellik iliĢkisi tespit edilemeyen ülkelerin ise çoğunlukla
geliĢmiĢ ülkeler olduğu da çalıĢmanın önemli bir sonucunu oluĢturmaktadır.
Motley (1998), geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan 78 ülke üzerinde yatay
kesit analizi yöntemi kullanarak yaptığı çalıĢmada, 1970–1980 döneminde
enflasyon oranındaki yüzde 5 oranındaki bir azalmanın ekonomik büyümeyi
yaklaĢık yüzde 0.1 ile 0.5 arasında artıracağını belirlemiĢtir.
Frenkel ve Mehrez (1998), 1961–1992 dönemi yıllık verileri ile orta ve
yüksek enflasyona sahip 17 ülke için yaptıkları panel veri analizine göre,
enflasyonun finansal sektör üzerinde olumlu fakat ekonomik büyüme
üzerinde negatif etkileri olduğunu belirlemiĢlerdir.
Doğruel (2002), enflasyonun standart sapmasının arttığı dönemlerde
büyüme oranının azaldığını, enflasyon oranının yükseldiği dönemlerde de
ortalama büyüme oranının azaldığını ifade etmiĢtir. Karaca (2003), 1987–
2002 dönemi üçer aylık verileri kullanarak yapmıĢ olduğu çalısmasında,
enflasyondan büyümeye doğru negatif bir nedensellik olduğunu ve enflasyon
oranında meydana gelecek 1 puanlık artıĢın büyüme oranını yüzde 0.37
puan düĢüreceğini bulmuĢtur.
Valdovinos (2003), Brezilya, Bolivya, ġili, Kolombiya, Kostarika,
Meksika, Paraguay ve Peru için 1970–2000 dönemi yıllık veriler ile Baxter ve
King (1995) tarafından geliĢtirilen filtre yöntemi kullanarak yaptığı çalıĢmada,
enflasyon ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemde negatif bir iliĢki
olduğunu ortaya koymuĢtur.
Çetin (2004), 1985:01–2003:11 dönemine ait verileri, Granger
Nedensellik Analizini kullanarak test etmistir. Elde ettigi sonuçlara göre;
yüksek enflasyon oranlarının ekonomik büyüme üzerinde negatif etkiler
yarattıgını belirtmistir. Berber ve Artan (2004), enflasyonla ekonomik büyüme
42
arasındaki iliskiyi 1987:1–2003:2 dönemi için test etmislerdir. Çalısmadan
elde edilen bulgulara göre; Enflasyon oranındaki %10’luk bir artıs, büyümeyi
%1,9 oranında düsürmektedir. Ayrıca, yapılan Granger Nedensellik Analizi
sonucuna göre ise, enflasyondan ekonomik büyümeye dogru tek yönlü bir
nedensellik iliskisi tespit etmislerdir.
Terzi ve Oltulular (2004), 1923–2003 dönemi Türkiye ekonomisine ait
yıllık verileri kullanılarak enflasyon ve sektörel (hizmet, tarım ve sanayi)
büyüme oranları arasındaki iliskileri, birim kök ve nedensellik analizleri ile
incelenmislerdir. Yapmıs oldukları ekonometrik analizler neticesinde üç
önemli sonuç elde edilmistir. Bu sonuçlara göre; (1) Nedensellik iliskisi
enflasyondan sektörel büyümeye dogru olup, enflasyon oranı tarım ve sanayi
sektörlerindeki büyüme oranlarını negatif etkilemektedir; (2) Bulgular sadece
hizmet sektöründen enflasyona dogru çift yönlü bir nedenselligin oldugunu ve
enflasyondan hizmet sektörüne dogru negatif olan nedenselligin aksine
hizmet sektöründen enflasyona dogru olan nedenselligin yönünün pozitif
oldugunu göstermektedir; (3) Sonuçlar yüksek oranlı enflasyonun Türkiye
ekonomisinde büyümenin önünde önemli bir engel olusturdugu görüsünü
desteklemektedir.
Kaya ve Yılmaz (2006), enflasyon ve ekonomik büyüme iliskisini
Türkiye’nin yedi bölgesinin, 1983–2001 dönemine ait verilerini, panel veri,
esbütünlesme ve nedensellik testlerine göre ve bölgesel düzeyde analiz
etmislerdir. Sonuç olarak; Marmara bölgesi dısındaki diger altı bölgede
enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif etkiledigi saptanmıstır. Ayrıca, genel
olarak enflasyon ile ekonomik büyüme arasında negatif ve istatistiksel açıdan
anlamlı bir iliskinin oldugu ifade edilmistir.
Artan (2006)’da 23 geliĢmiĢ ve 40 tane geliĢmekte olan ülkenin
1977-2001 dönemine ait verilerini kullanarak yaptığı yatay kesit ve panel veri
analizi yöntemine göre, enflasyonun ekonomik büyümeyi uzun dönemde
43
negatif yönde etkilediğini ve bu negatif etkinin geliĢmekte olan ülkelerde
geliĢmiĢ ülkelere göre daha yüksek olduğunu ortaya koymuĢtur.
Turhan (2007), Türkiye ekonomisinde, 1988:1–2005:4 dönemine ait
üçe aylık verileri kullanarak enflasyonla ekonomik büyüme arasındaki iliskiyi,
Granger nedensellik analiziyle test etmistir. Elde ettigi sonuçlara göre;
Türkiye’de yapılan diger çalısmaların aksine, büyüme oranının seçilen
enflasyon göstergesine karsı duyarlı oldugunu, TEFE ve TÜFE endeksleri ile
ekonomik büyüme arasında herhangi bir iliskinin bulunmadıgını, ancak
GSMH deflatörü cinsinden enflasyon oranı ile ekonomik büyüme arasında tek
yönlü negatif bir iliskinin oldugunu saptamıstır. Ayrıca yapmıs oldugu
regresyon analizi sonuçları ile incelenen dönemde enflasyon oranındaki
%10’luk bir artısın ekonomik büyümeyi %2,3 oranında azalttıgını da
göstermistir.
1.4.3. Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Belirli Bir EĢik Değer
Çerçevesinde Etkilediği Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar
Thirlwall ve Barton (1971), 1958-1967 dönemini kapsayan ve yıllık
verilerle
yatay
kesit
analiz
yöntemini
kullandıkları
çalıĢmalarında,
enflasyonun yüzde 8’in altında olduğu 17 geliĢmiĢ ülkede enflasyonun
ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediğini; enflasyonun yüzde 10’un
üstünde olduğu 7 geliĢmekte olan ülkede ise enflasyonun ekonomik
büyümeyi pozitif yönde etkilediğini tespit etmiĢlerdir.
Scott ve McKean (1964), 13 geliĢmiĢ ülke için 1949–1959 dönemi için
yaptıkları en küçük kareler testi sonuçlarına göre, enflasyon oranının yüzde
2’yi aĢması halinde ekonomik büyümenin olumsuz etkilendiğini ortaya
koymuĢlardır.
44
Sarel (1996), 87 ülkenin 1970–1990 dönemine ait yıllık verileri
kullandığı ve panel veri yöntemini benimsediği çalıĢmasında, enflasyonun
yüzde 8’in altında olduğu durumlarda, enflasyonun ekonomik büyüme
üzerinde negatif bir etkide bulunmadığını, hatta az da ekonomik büyümeyi
olumlu yönde etkileyebileceğini ileri sürmüĢtür. Buna karĢılık çalıĢmasında,
enflasyonun yüzde 8’in üstünde olduğu durumlarda ise enflasyonun
ekonomik büyümeyi negatif yönde etkileyeceğini tespit etmiĢtir.
Fischer, Sahay ve Végh (1996), 1992-1994 dönemine ait 25 geçiĢ
ekonomisinin yıllık verileri ile gerçekleĢtirdikleri yatay kesit çalıĢmalarında,
ekonomik büyümenin enflasyonun yüzde 50’nin altında olduğu durumlarda
sağlandığını ve dalgalı kur sistemi ile düĢük mali açıkların da ekonomik
büyüme üzerinde pozitif etki meydana getirdiklerini belirlemiĢlerdir.
Bange, Bernhard, Granato ve Jones (1997), ABD için 1955–1990
dönemi yıllık verileri ile yaptıkları en küçük karaler ve simulasyon
yöntemlerini kullandıkları çalıĢmalarında,
yüzde 4’lük bir enflasyon
oranının üstündeki her bir birimlik artıĢın ekonomik büyümenin yüzde 3.1
oranında doğal seviyesinin altına inmesine neden olacağını belirtmiĢlerdir.
Ghosh ve Knöbl (1997), 1990–1996 dönemi 17 tane geçiĢ
ekonomisinin yıllık verileri ile en küçük kareler yönteminin kullanıldığı
çalıĢmalarında, enflasyonun yüzde 10’un üzerinde olduğu durumlarda
enflasyonun
ekonomik
büyümeyi
negatif
yönde
etkilediğini
ortaya
koymuĢlardır.
Christoffersen ve Doyle (1998), 1990–1997 dönemi için 22 tane geçiĢ
ekonomisi olarak tanımlanan ülke ekonomileri için yıllık verileri ve panel veri
analiz yöntemini kullanarak yaptıkları çalıĢmada, enflasyonun eĢik değeri
45
olan yüzde 13 seviyesinin üstüne çıktıktan sonra ekonomik büyümeyi negatif
etkilediğini ortaya koymuĢlardır.
Yalçın (1999), 1983–94 dönemi yatay kesit verileri kullandığı
araĢtırmasında sektörel fiyat artıĢlarının sektörlerin büyüme oranlarını
olumsuz etkilediğini ifade etmiĢtir. TÜSĠAD (2002) tarafından yapılan
çalıĢmada, Türkiye ekonomisi için, panel ve zaman serisi verileri ile
enflasyon-büyüme iliĢkisi incelenmiĢ ve Türkiye’nin enflasyonu yarıya
düĢürmesi durumunda (yüzde 40’tan yüzde 20’e) uzun dönemde yıllık
büyüme oranının ortalama yüzde 1,8 ile yüzde 2,8 oranında artacağı
sonucuna ulaĢılmıĢtır.
Kirmanoğlu (2001), 1960–2002 dönemi Türkiye ekonomisinde son 25
yılda yaĢanan yüksek enflasyonun özel yatırımlar ile büyümeyi negatif
etkilediğini ileri sürmüĢtür. 1970–2000 dönemi ve geliĢmekte olan 29 ülkeyi
kapsayan aynı çalısmada enflasyon-büyüme arasındaki iliĢkinin doğrusal
olmadıgı ifade edilmistir. Enflasyon oranının eĢik değerinin %13 olduğunu
ve bu eĢik değerin üstünde enflasyon oranındaki artıĢın büyüme oranını
olumsuz etkileyeceğini ifade etmiĢtir. Panel verileri ile yapılan çalıĢmanın
sonucunda, enflasyonun %13 olduğu tahmin edilen eĢik değerin üstünde bir
enflasyonun olduğu ülkelerde, enflasyon oranının iki katına çıkması
durumunda (% 30’dan % 60’a) gayri safi yurtiçi hasılanın uzun dönemde
ortalama yıllık büyüme hızının % 1,3 oranında azalacağı tahmin edilmiĢtir.
Black, Dowd ve Keith (2001), 1964-1989 dönemi içerisindeki farklı
dönemler belirleyerek, 48 ABD eyaleti için yıllık verilerle gerçekleĢtirdikleri
panel veri analizine göre, enflasyonun azalma eğilimi gösterdiği 1980’li
yıllarda enflasyon ile ekonomik büyüme arasında pozitif yönlü bir iliĢki
bulmuĢlardır. Buna karĢılık, enflasyonun yükseliĢ eğilimine girdiği 1960’lı ve
1970’li yıllarda enflasyon ile ekonomik büyüme arasında negatif yönlü bir
iliĢki belirlemiĢlerdir.
46
Burdekin, Denzau, Keil, Sitthiyot ve Willett (2000), 1967–1992 dönemi
21 tane geliĢmiĢ ve 51 tane geliĢmekte olan ülkenin yer aldığı ve yıllık
verilerin kullanıldığı çalıĢmalarında, geliĢmiĢ ülkelerde enflasyonun yüzde
8’in üstüne çıktığı durumlarda ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediğini
ortaya koymuĢlardır. GeliĢmekte olan ülkelerde ise enflasyonun yüzde 3’ün
üstünde olduğu durumlarda ekonomik büyümeyi olumlu etkilediğini, fakat
enflasyonun yüzde 3 ile 50 arasında gerçekleĢtiği durumlarda ise
enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediğini hesaplamıĢlardır.
Yılmaz, Akçay ve Alper (2002) , 1970-2000 arası dönemde aralarında
Türkiye’nin de bulunduğu 29 geliĢmekte olan ülkenin yıllık verilerini
kullanarak hazırladıkları çalıĢma, enflasyon ile ekonomik büyüme arasında
doğrusal olmayan bir iliĢki belirlemiĢlerdir. Buna göre, enflasyon oranı yüzde
13 eĢik oranının üstünde olduğu zaman enflasyon oranındaki artıĢ ekonomik
büyüme hızını olumsuz etkilemektedir.
Caporin ve Di Maria (2002) , 1979–1997 dönemi 97 tane geliĢmiĢ ve
geliĢmekte olan ülkelerin yer aldığı ve yıllık verilerle birlikte panel veri
analizinin kullanıldığı çalıĢmalarında, enflasyonun yüzde 10’un altında
olduğu ülkelerde enflasyon oranındaki bir birimlik artıĢın ekonomik büyümeyi
0.12 oranında azalttığını belirlemiĢlerdir. Buna karĢılık, enflasyon oranının
yüzde 10 ile 30 arasında olduğu ülkelerde enflasyon oranındaki bir birimlik
artıĢın ekonomik büyümeyi yüzde 0,05 oranında ve enflasyonun yüzde
30’un üstünde olduğu ülkelerde ise 0,0004 oranında azalttığı sonucuna
ulaĢmıĢlardır. Bununla beraber, çalıĢmada farklı değiĢkenler ile yapılan
analizlerle de enflasyon ile ekonomik büyüme arasında negatif yönlü bir iliĢki
olduğu ortaya konulmuĢtur.
Mubarik (2005), 1973–2000 dönemine ait Pakistan’a ait yıllık
enflasyon
ve
ekonomik
büyüme
verilerini
kullandığı
çalıĢmasında,
enflasyonun yüzde 9’un üzerine çıkması halinde, ekonomik büyümeyi negatif
47
yönde etkileyeceği sonucuna ulaĢmıĢtır. Regresyon yönteminin dıĢında
nedensellik test yönteminin de benimsendiği çalıĢmada, ayrıca enflasyondan
ekonomik büyüme doğru yüzde 10 önem düzeyinde tek yönlü bir nedensellik
iliĢkisi olduğu tespit edilmiĢtir.
Ahmed ve Mortaza (2005) , 1980–2005 dönemine ait yıllık veriler ile
BangladeĢ üzerine yaptıkları çalıĢmada enflasyon ile ekonomik büyüme
arasında uzun dönemli bir negatif bir iliĢki olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır.
EĢbütünleĢme ve hata düzeltme modelinin kullanıldığı çalıĢmada, yapısal
kırılma testi ile enflasyonun eĢik değeri hesaplanmıĢ ve enflasyonun yüzde
6’yı geçtiği durumlarda enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif yönde
etkilediği sonucuna ulaĢılmıĢtır.
ĠKĠNCĠ BÖLÜM
DEVRESEL HAREKETLERĠN TANIMI VE ANALĠZĠ
GeliĢmiĢ ülke ekonomilerinin en önemli özelliklerinden biri olan
devresel hareketler, serbest piyasa ekonomisine geçiĢ çabalarıyla birlikte
Türkiye ekonomisi için de gittikçe artan bir önem kazanmaya baĢlamıĢtır.
Özellikle 1994, Kasım 2000, ġubat 2001 krizleri
ve halen içinde
bulunduğumuz ekonomik duraklama dönemi hem kamu hem de özel
sektördeki karar alıcılar için devresel hareketlerin, dolayısıyla ekonomik
durumun geleceğinin tahminini kaçınılmaz bir zorunluluk haline getirmiĢtir.
Böylece özellikle bir duraklama(resesyon) dönemi önceden tahmin edilerek,
bu dönemin olumsuz etkilerini minumuma indirecek tedbirlerin zamanında
alınması mümkün olacaktır (Mürütoğlu,1999:4).
Bu bölümde devresel hareketlerin yanı sıra diğer zaman serisi
bileĢenlerinin tanımı yapılarak, bileĢenleri ortaya çıkarma yöntemlerinden
Baxter ve King (1995) çalıĢması ile tanımlanan bant-geçiĢ filtresine iliĢkin
bilgi verilmiĢtir.
2.1. Devresel Hareketler
Her toplum elindeki kaynaklarla en yüksek refah düzeyine ulaĢmak
ister. Amaç sadece refah düzeyini yükseltmek değil, aynı zamanda refahtaki
artıĢı sürekli ve düzenli kılmaktır. Diğer ifade ile amaç, sürdürülebilir bir
büyümedir (Unay,1996: 12). Ancak ekonomik faaliyetlerde istikrar arayıĢı
çeĢiti nedenlerle duraklamaya ya da kesintiye uğrayabilmektedir. GeçmiĢten
bugüne gerek dünya ekonomisinde, gerekse Türkiye ekonomisinde gözlenen
durumlardan biri de ekonomik faliyet hacminin belli bir düzeyi koruyarak
kesintisiz bir Ģekilde geliĢmediği dalgalanmalar gösterdiğidir.
49
Ekonomide dalgalanmalar olduğu gerçeğinden hareketle geliĢtirilen ve
öncü göstergeler yaklaĢımının temelini oluĢturan devresel hareketler, bir ülke
ekonomisinin içinde bulunduğu durumu yansıtan çok çeĢitli değiĢkenlerin
birlikte davranıĢı olarak tanımlanabilir (Özatay,1996: 32). Kısacası, devresel
hareketler, tüm ekonomiyi kapsayan, uzun süreli olan ve daha çok serbest
piyasa ekonomilerinde görülen bir dalgalanma çeĢididir.
Ekonomik faliyetler sonucu ortaya çıkan devresel dalgalanmalar
aĢağıda da verilen dört aĢamadan oluĢmakta ve bu dört aĢama konjonktürün
bir devresini oluĢturmaktadır. Konjonktür devresi ekonomik faaliyet hacminin
birbirini takip eden iki en düĢük noktası arasındaki mesafe olarak
tanımlanabilir.
Devresel dalgalanmalar aĢağıdaki dört aĢamadan oluĢmaktadır:
1. Dip (Kriz) AĢaması
2. GeniĢleme (Canlanma + Refah) AĢaması
3. Zirve (Tepe, Doruk) AĢaması
4. Daralma (Durgunluk + Bunalım) AĢaması
50
ġekil 2.1. Bir Çevrimin AĢamaları
ġekil 2.1’de de görüldüğü gibi ekonomik faaliyetler biri minimum, diğeri
maksimum olan iki nokta arasında dalgalanır. Bu hareketler ya da
dalgalanmalar birbirini izleyerek devam eder. Ġktisadi değiĢkenlerdeki
devresel hareketleri iki döneme ayırmak mümkündür. Devresel hareketin
baĢlangıcını oluĢturan dip noktasından tepe noktasına kadar olan döneme
refah dönemi, tepe noktasından devresel hareketin bitiĢ noktasını oluĢturan
dip noktasına kadar olan döneme de bunalım dönemi denir. Refah dönemi
de kendi içinde iki aĢamaya ayrılır.
BaĢlangıç dip noktasından refah
döneminin ortalarına kadar olan hızlı geliĢme sürecine canlanma aĢaması,
canlanma aĢamasının bitiminden tepe noktasına kadar olan geliĢme sürecine
de geniĢleme aĢaması denir .
Bunalım dönemi ise tepe noktasından sonra baĢlayan ve bunalım
döneminin ortalarına kadar olan zaman sürecini kapsayan, ekonomik
faaliyetlerin hızlı bir küçülme dönemine girdiği geniĢleme aĢaması ve bu
küçülmenin gerileme aĢamasında olduğu kadar hızlı olmamakla birlikte
devam ettiği, bitiĢ dip noktasına kadar olan zaman sürecini kapsayan
daralma aĢaması olarak iki aĢamaya ayrılır. Ġktisadi dalgalanmaların daralma
aĢamasında devresel dalgalanmalar gösteren değiĢkenlerde (örneğin sanayi
51
üretim endeksi, gayri safi milli hâsıla) meydana gelen düĢüĢ bazen
alıĢılmamıĢ düzeyde olur ve alıĢılandan daha uzun sürer. Bu tip daralmalar
çöküntü yani kriz olarak adlandırılır.
Birbirini takip eden iki dip ya da tepe noktası arasındaki zaman ise
çevrim (bir tam devre) olarak adlandırılmaktadır. ġekil 2.1’de devresel
hareketlerin aĢamaları görülmektedir.
Uygulamada
değiĢkenlerin
birlikte
davranıĢları
incelenirken,
ekonomideki devrelerin varlığı ve bunların hangi yöntemlerle belirleneceği
sorunları ile karĢılaĢılmaktadır. Bir sonraki bölümde diğer zaman serisi
bileĢenleri incelenerek, bu bileĢenlerin ortaya çıkarılmasında, çalıĢmada
kullanılan yöntemler hakkında bilgi verilmiĢtir.
2.2. Zaman Serilerini Etkileyen Diğer Faktörler
Bir zaman serisi trend (T) , mevsimsel dalgalanmalar (S) , devresel
hareketler (C) ve tesadüfi dalgalanmalar (I) olarak adlandırılan bileĢenlerden
oluĢur. Trend, bir zaman serisinin belli bir dönem boyunca yukarıya (artıĢ
yönünde) ya da aĢağıya (azalıĢ yönünde) doğru hareketini (genel eğilimini)
;mevsimsel dalgalanma, mevsimsel faktörlerin etkisi ile zaman serisinde bir
yıl içerisinde görülen dalgalanmaları; tesadüfî dalgalanmalar ise zaman
serisinde düzensiz olarak görülen dalgalanmaları göstermektedir.
Bu bileĢenler serinin zaman içinde göstermiĢ olduğu artıĢın niteliğine
göre iki ayrı biçimde birleĢtirilebilirler. Serinin zaman içinde göstermiĢ olduğu
artıĢın rakamsal değeri sabit ise toplamsal model kullanılır. Z t herhangi bir
değiĢkene ait bir seri olmak üzere toplamsal model (2.1)’de verilmiĢtir.
52
Z t =T t +S t +C t +I t
(2.1)
Zaman serisinin zaman içerisinde göstermiĢ olduğu
artıĢ sabit
olmayıp serinin büyüklüğü ile orantılı olarak artıyorsa bu durumda çarpımsal
model kullanılır.Çarpımsal model (2.2)’de verilmiĢtir.
Z t =T t *S t *C t *I t
(2.2)
Çarpımsal modelde, bileĢenlerin birbiri ile iliĢikili oldukları ; toplamsal
modelde ise bağımsız oldukları varsayılır.Ġktisadi zaman serilerinin önce bu
formalardan hangisine uygun olduğu araĢtırılır. Seriye uygun model
belirlendikten sonra her bir serinin devresel hareket bileĢeni bulunur. Bunun
Ġçin serinin diğer bileĢenlerinin tespit edilerek bunlardan arındırılması
gerekmektedir.
Ekonomik faaliyetlerdeki devresel hareketlerin analizi söz konusu
olduğunda, iktisadi zaman serilerinde mevsimsel hareketler ile trend
çözümlemelerinden hangisinin öncelikli olarak kullanılması konusunda kesin
bir yargı bulunmamaktadır.
Bu çerçevede serinin trend eğiliminin belirlenmesinde Baxter ve King
(1999) bant-geçiĢ filtresi kullanılmıĢtır. Baxter ve King (1995) bant-geçiĢ
filtresiyle ilgili detaylı bilgi sonraki konularda verilmiĢtir.
53
2.2.1. Trend
Trend, bir zaman serisinin uzun dönemde gösterdiği ana eğilimlerdir.
Bu eğilimi açıklayan bileĢene de “Trend BileĢeni” denir. Trend bileĢeni,
zamana bağlı değiĢken üzerindeki genel eğilime neden olan uzun dönemli
etkileri açıklar. Bu etkileri genel olarak, demografik özelliklerdeki, coğrafi
dağılımındaki, kiĢi baĢına gelirdeki, teknolojik geliĢmelerdeki, tüketici zevk ve
alıĢkanlıklarındaki değiĢmelerdeki ve fiyat değiĢmelerindeki etkiler olarak
sıralamak mümkündür.
Yukarıda belirtilen etkilerin Ģiddetine bağlı olarak, artıĢ ve azalıĢ
yönündeki değiĢmeler, bazen artabilir ya da yavaĢlayabilir, yani trend aynı
kalmaz. Trend doğrusal yada eğrisel olabilir. Zaman içinde artıĢ ya da azalıĢ
göstermeyen, hemen hemen aynı düzeyde kararlılık gösteren serilerin ise
trendi yoktur.
Ġktisadi zaman serilerinde trend çeĢitli nedenlerle tahmin edilmek
istenir. Serinin uzun dönemdeki olası seyri izlenmek istendiğinde seriyi
zamanın fonksiyonu olarak kabul edip, parametrelerini tahmin etmek yeterli
olacaktır. Yine bir seride uzun dönemde mevcut olan , fakat daha büyük bir
öneme sahip olan bir değiĢimin var olup olmadığı araĢtırılmak istenebilir.Bir
diğer neden de iktisadi zaman serilerindeki devresel hareketleri görebilmektir
(Valentine ve Ellis, 1991: 66-67).
Bir zaman serisinin uzun dönemdeki artıĢ yada azalıĢ biçimindeki
eğilimi olarak daha öncede tanımlanan trend, deterministik ve stokastik
olmak üzere iki kısımda incelenebilir. Deterministik trend, iktisadi zaman
serilerinde devamlı azalma ya da artma söz konusu olduğu zaman
karĢılaĢılan trenddir. Diğer bir ifade ile serilerde aritmetik artıĢlar ya da
54
azalıĢlar gözlenmektedir. Bu tür trendin varlığında seri, zamanın doğrusal ya
da polinominal Ģeklinde bir fonksiyonu olarak alınır ve trendi tahmin edilir.
Zaman içerisinde ortaya çıkan ve bir süre sonra kaybolan trend
stokastik olarak adlandırılır.
Stokastik trendin varlığında kullanılabilecek
farklı tahmin yöntemleri bulunmaktadır.
Bunlardan en çok uygulanan
yöntemlerden biri fark alma iĢlemi yapmaktır. Bu yöntem ile zaman serisine
durağan bir nitelik kazandırılmaya çalıĢır.
2.2.2. Mevsimsel BileĢen
Mevsimsel bileĢen birbirini
izleyen yılların, mevsimlerin, çeyrek
yılların, ayların ya da günlerin aynı zaman noktalarında zaman serisi gözlem
değerlerindeki bir artma ve bir azalma Ģeklindeki düzenli değiĢmeleri,
mevsimsel değiĢmeleri açıklar. Mevsimsel değiĢmeler, genellikle iklimle,
saatle ya da geleneklerle iliĢkilidir.
Örneğin;
ülkemiz deniz turizmi için
önemli bir ülke olduğundan, yaz mevsimlerinde ülkemize gelen yabancı turist
sayısı artar, kıĢ mevsimlerinde azalır.
2.2.3. Devresel BileĢen
Ekonomi ve finans alanlarıyla ilgili değiĢkenlerde genellikle, sabit bir
oranda artıĢ ya da azalıĢ görülmez. Trend düzeyi etrafında, iki ile on yıl ya da
daha fazla yıl zaman aralıklarıyla herhangi bir dönemde, artma ya da azalma
Ģeklinde tekrarlanabilen değiĢmeler gözlenir. Devresel değiĢme adı verilen
bu değiĢmelerin etkisini açıklayan bileĢene “Devresel BileĢen” denir.
Devresel bileĢenin açıkladığı değiĢmeler periyodik olmayan, ancak
döngüsel olan değiĢmelerdir. Bu değiĢmeler, ekonomi ve iĢ idaresiyle ilgili
55
değiĢkenler üzerinde aynı Ģiddette olmasa da aynı yönde etki ederler.
Konjonktürün artma yönündeki etkisi ,trendin artıĢ eğilimini hızlandırır.Buna
karĢılık,konjonktürün azalma yönündeki etkisi trendin artıĢ hızını yavaĢlatır,
hatta tamamen durdurabilir.
2.2.4. Tesadüfî Hareketler
Zaman serilerindeki düzensiz değiĢmelere tesadüfi (rassal) değiĢme
adı verilir. Tesadüfi hareketler, beklenmedik olayların zaman serileri
üzerindeki etkisiyle meydana gelen değiĢmelerdir. Örneğin deprem,siyasal
karıĢıklıklar,savaĢ,grev ve lokavt,rakip firmaların politikalarındaki değiĢiklikler
vb. gibi etkiler, tesadüfi hareketlere neden olur. Rassal BileĢen, zaman
serileri
üzerinde
trendin,mevsimsel
ve
konjonktürel
bileĢenin
etkisi
ayrıĢtırıldıktan sonra geride kalan etkiyi açıklayan bileĢendir.
2.3. Bant-GeçiĢ Filtresi
Ġktisadi zaman serilerini bileĢenlerine ayırmak amacıyla geliĢtirilmiĢ bir
çok yöntem bulunmakla birlikte bunlardan hangisinin en iyi sonucu verdiği
konusunda kesin bir yargı yoktur.
Ancak analizler yapılırken incelenen
zaman serisinin çarpımsal mı ya da toplamsal mı olduğuna bakılarak
uygulanacak yönteme karar verildiğinde daha baĢarılı sonuçlar alındığı
söylenebilir. Uygulamada kullanılan teknikler hem toplamsal hem de
çarpımsal yapıya uygun düzeltmeye imkan vermektedir
Devresel
hareketler
kabaca
uzun
dönemli
trend
etrafındaki
dalgalanmalar olarak ifade edilmekte, bu da devrelerin tespitinde serileri
bileĢenlerine ayırma yöntemini uygulamaya imkan vermektedir. DeğiĢkenlere
ait zaman serilerini bileĢenlerine ayırma yöntemi öngörü amaçlı olarak çok
56
sık kullanılmasa da, genel ekonomik durum için öncü olabilecek serileri
belirleyebilmek için baĢvurulan temel yöntemdir (Kayım, 1985 : 24).
Zaman serisinin bileĢenlerine ayrıĢtırmak üzere ileri sürülen yöntemler
aslında birer bant-geçiĢ filtresidir. Bunlardan biri olan BK filtresi simetrik ve
sabit gecikmeli bir bant geçiĢ filtresi olup zaman tabanlı bir analizdir. BantgeçiĢ
filtrelerinde
genellikle
sıklık
tabanlı
yöntemler
kullanılmaktadır
(bakınız:Hassler ve BaĢk.1994,Rush ve BaĢk.1997). Baxter ve King (1999)
çalıĢması ile zaman tabanlı bir yöntem önerilmekte ve zaman tabanlı bir
analizin sıklık tabanlı bir analize göre üstün yönleri ele alınmıĢtır. Ġktisadi
değiĢkenlerin büyük bir kısmı “stokastik trend” içerdiğinden serinin birinci
sıra farkını almak yeterlidir. Dolayısıyla bant-geçiĢ filtresinin baĢarılı olması
trendin arındırılmasında kullanılacak yöntemin seçimine bağlı olmaktadır.
Hassler ve baĢk.(1994), bu amaçla yıllık veri için λ=10 alarak HodrickPrescott filtresini (HP Filtresi) kullanmıĢtır. Bir baĢka çalıĢmada ise (Rush ve
baĢk.(1997)) λ için daha büyük değerler -10.000 gibi- kullanmıĢtır.Sıklık
tabanlı
yöntemlerde
tüm
tarihler
(devresel
hareketin
dönüm
noktaları)örneklem çapına bağlıdır. Zaman tabanlı BK filtresi bu türden bir
probleme sahip olmayan bir bant-geçiĢ filtresidir. BK filtresi için Stock ve
Watson (1999)’da ise Ģu yorum yapılmıĢtır. HP filtresi birinci sıra farklar
üzerine geliĢtirilmiĢ olup filtre devresel bileĢeni zayıflatmakta ve bu bileĢen
yüksek sıklıkla (günlük,haftalık değerlerden oluĢan zaman serilerinde) bile
daha güçlü olamamaktadır.
Bununla birlikte HP filtresi ile filtrelenmiĢ seri
belirlenen bandın dıĢına çıkabilmektedir.
BK filtresi ise bu
sorunların
üstesinden gelebilecek Ģekilde tanımlanmıĢtır.
Ekonometrik çalıĢmaların büyük çoğunluğu sıklıkları farklı verilerin
analizi ile ilgili olup genellikle bir ila sekiz yıl arasında meydana gelen
dalgalanmalar analiz edilir. Politika uygulayıcıları için çıktıda meydana gelen
bir değiĢimin geçici mi ya da serinin trendinin bir parçası mı olduğunu bilmek
57
önemlidir. Bu durumda zaman serilerinin spektral analizi verinin farklı sıklık
bileĢenleri ile ilgili olarak güçlü bir temel sağlar. Spektral analizin diğer
bileĢenlere ayrıĢtırma yaklaĢımlarına göre bir üstünlüğü zaman serisi için
herhangi bir modele gerek duymamasıdır. Bunun yerine geniĢ bir bant aralığı
içinde herhangi bir zaman serisinin farklı sıklık bileĢenlerine ayrıĢtırılabileceği
dikkate alınır. Burada farklı sıklık bileĢenleri ile ima edilen zaman serisinin
yavaĢ
hareketleri
için
trend
ve
hızlı
hareketleri
için
düzensiz
dalgalanmalardır. Zaman serilerinin spektral analizinde bu bileĢenleri ortaya
çıkarmak üzere ideal bant-geçiĢ filtresi olarak adlandırılan bir filtre kullanılır.
Bu filtre serinin belirli bir sıklık bandı içinde kalan bileĢenlerinin diğerlerinden
ayrıĢtıran doğrusal bir dönüĢtürmedir. Bu dönüĢtürme iĢlemi hareketli
ortalamalara göre yapılmaktadır
Örneğin bir y t zaman serisine hareketli ortalamalar uygulandığında
yeni bir y *t serisi
K
y *t =
a Y
k  K
k
t k
ile elde edilir.Bu yöntemde kullanılan hareketli ortalamalar simetriktir , diğer
bir ifade ile k,=1,2,…., k için a k = a  k olmaktadır. Ortalaması sıfır olan bir y t
serisinin Cramer gösterimi

yt =
  (w)dw
Ģeklinde olup y t serisinin rassal periyodik bileĢenlerinin integrali olarak
gösterilebileceğini ima eder. Burada 
t
periyodik bileĢenleri dikeylerdir
(E(  (w 1 )  (w 2 ) ' =0 w 1 ≠ w 2 için ). Bu durumda filtrelenmiĢ zaman serisi
58

y *t =   ( w) ( w)dw

ile elde edilir. Burada,
K
a e
α(w) =
h K
iwh
h
olup doğrusal filtrenin sıklık tepki fonksiyonunu gösterir. Bu fonksiyon y *t
serisinin w sıklığında y t serisinde tepkisini gösterir. Diğer bir ifade ile α(w)

t
periyodik bileĢenine verilen ağırlığı gösterir.
Bu yöntemde serilerdeki trend bileĢenini ortaya çıkarmak üzere düĢükgeçiĢ ile diğer
rassal bileĢenleri ortaya çıkarmak üzere yüksek-geçiĢ ve
band-geçiĢ filtreleri oluĢturulmuĢtur. Sadece -w ≤ w ≤ w frekanslarından
geçen ideal simetrik bir düĢük geçiĢ filtresi w ≤ w için β(w) = 1 ve w > w için
β(w) = 0 verildiğinde bir sıklık tepki fonksiyonuna sahip olur.
Bu filtrenin
zaman tabanlı gösterim

b(L)=
b L
h
h  
h
olsun. b h filtre ağırlıkları sıklık tepki fonksiyonunun ters Fourier dönüĢümü ile
1
bh =
2

  (w)e
iwh
dw

elde edilir. Bu integralin alınması ile ideal filtre için b h ağırlıkları
b 0 w / Π ve b h =sin(hw)/h Π
(h = 1, 2, … için)
59
ile bulunur.
Yüksek-geçiĢ
ve
bant-geçiĢ
filtreleri
düĢük-geçiĢ
filtrelerinden
türetilmiĢtir. Burada bir devrenin periyodu p = 2Π/w ile tanımlanarak sıklık ile
iliĢkilendirilmiĢtir. Orijinal zaman serisi düĢük ve yüksek sıklıklı bileĢenlerin
toplamı olarak tanımlandığında yüksek-geçiĢ filtresinin ağırlıkları h = 0 için 1
 b 0 ve h = ±1, 2, … için –bh olacaktır.
Kısaca zaman serisinin spectral analizi üzerine kurulu bant-geçiĢ
filtresi on iki üçer aylık merkezileĢtirilmiĢ hareketli ortalamalara dayanmakta
ve ağırlıklar ideal yaklaĢık ideal filtreler arasındaki karesi alınmıĢ farkları
minimize
edeck
ayrıĢtırılmaktadır.
Ģekilde
seçilmektedir.
Böylece
seriler
bileĢenlerine
ÜÇÜNCÜ BÖLÜM
ĠKTĠSADĠ BÜYÜME-ENFLASYON ĠLĠġKĠSĠNĠN GENEL VE SEKTÖREL
BÜYÜME AYIRIMINDA ĠNCELENMESĠ
Reel iĢ çevrimleri teorisine göre enflasyon iktisadi büyümeyi negatif
yönde etkilemektedir. Kydland ve Prescott (1990) çalıĢmasında talep
Ģoklarından ziyade arz Ģoklarının enflasyon ile iktisadi büyüme arasında ters
yönlü bir iliĢkiye neden olduğu konusu tartıĢılmıĢtır. Teoriye göre arz Ģokları
fiyatları çıktı ile ters-devreli, arz Ģokları fiyatları çıktı ile eĢ-devreli kılmaktadır.
ÇalıĢmanın bu bölümü Türkiye ekonomisi için iktisadi faaliyetlerin
genel düzeyi (GSYĠH ve sektörel GSYĠH’lar bu düzeyin bir göstergesi olarak
alınmıĢtır) ile fiyatlar genel düzeyi ve enflasyon arasındaki iliĢkileri bir önceki
paragrafta çizilen çerçeveye yönelik bulguları kapsamaktadır.
ÇalıĢmanın amacına bağlı olarak önce serilerin zaman serisi özellikleri
incelenmiĢtir. Bu inceleme birim kök sınamalarını kapsamaktadır. Ġkinci
olarak serilerin logaritmik değerleri (enflasyon oranı hariç) üzerinden
mevsimsel düzeltme yapılmıĢtır. Mevsimsel düzeltme üssel düzeltme
yöntemi ile yapılmıĢtır (mevsimsel düzeltmiĢ seriler _SA uzantısı ile
gösterilmiĢtir).5 Üçüncü olarak mevsimsel etkilerden arındırılan serilerin genel
eğilimi, diğer bir ifade ile trendi Baxter ve King (1999) çalıĢması ile
tanımlanan bant-geçiĢ filtresi ile tahmin edilmiĢtir (serilerin devresel bileĢeni
için _FL uzantısı kullanılmıĢtır). Üçüncü aĢama aynı zamanda serilere ait
devresel bileĢenin durağanlık yapısına iliĢkin sınamaları da içermektedir.
ÇalıĢmada GSYĠH ve sektörel GSYĠH serilerinin devresel bileĢeni ile
TÜFE ve enflasyon serilerinin devresel bileĢeni arasındaki iliĢkiler öncelikle
5
Mevsimsel düzeltmede değişimlere hızlı bir şekilde uyum sağlama gereksinimi, öngörünün geçmiş
değerlerinin ağırlıklı ortalaması olarak tanımlandığı ve ağırlıkların geometrik olarak azaldığı bir teori
dışı öngörü yöntemi olan üstel düzeltme yöntemi kullanılmıştır. Makridakis vd., (1983) üstel düzeltme
yöntemi üzerine oldukça kapsamlı ve uygulamalı bilgiler içermektedir.
61
çapraz korelasyon analizi çerçevesinde değerlendirilmiĢtir. Daha sonra
devresel bileĢenler arasındaki iliĢkiler bir de vektör otoregresif modeller
üzerinde elde edilen etki-tepki fonksiyonları ile incelenmiĢtir. Elde edilen
sonuçların yetkinliğini görmek amacıyla çalıĢmanın amacı ile uyumlu olarak
petrol fiyatları analizlere dahil edilmiĢtir.
3.1. Veri Seti
Bu çalıĢmada reel GSYĠH ve sektörel GSYĠH’lar 1994 temel yıllı
deflatör serisi kullanılarak tarafımızdan yeniden düzenlenmiĢtir. Bunun temel
nedeni, fiyatlar genel düzeyi ile aynı temel yıla sahip olmalarını sağlamaktır. 6
GSYĠH deflatörü ve sektörel deflatörler aĢağıdaki eĢitlikten hareketle
oluĢturulmuĢtur.
Deflatör 
Cari Fiyatlar ile GSYIH
 100
Sabit Fiyatlar ile GSYIH
(3.1)
Bilindiği üzere GSYĠH tahminlerinde yöntem değiĢikliği olmuĢ ve sabit
fiyatlar ile GSYĠH 1998 fiyatları ile yayınlanmaya baĢlamıĢtır. 1998 fiyatları ile
GSYĠH ve sektörel GSYĠH’lar 1998 yılı itibariyle yayınlanmaktadır. Gerek
gözlem sayısının azlığı gerekse 1998 öncesi dönemi dikkate almak açısından
bu çalıĢmada, 1987 fiyatları ile GSYĠH ve sektörel GSYĠH’lar üzerinden
analizler gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu nedenle yukarıdaki tanımlama ile elde edilen
deflatörler (sektörel çıktıları reel olarak elde etmek için aynı yol izlenmiĢtir)
1987 temel yıllıdır. Temel yıl 1994 olacak Ģekilde serilerde yeniden
düzenlenmiĢtir. Burada belirtilmesi gereken bir baĢka nokta veri setinin son
döneminin 2007 yılının son çeyrek dönemi olduğudur. 1987 fiyatları ile
GSYĠH 2007 yılının son çeyrek dönemine kadar yayınlanmıĢtır. Ġncelenen
6
Bununla birlikte GSYİH ile sektörel GSYİH’ları 1998 fiyatları ile yeniden düzenlemek sonuçlarda
değişiklik meydana getirmemiştir.
62
dönem iki kriz dönemi içermektedir. 2007 yılının sonlarına doğru baĢlayan,
2008 yılında dünya ölçeğinde çok sayıda ülke ekonomisini etkileyen küresel
krizin – diğer iki kriz yanında – seri üzerinde etkisini görmemek için 1987
fiyatları ile GSYĠH ve sektörel GSYĠH serileri kullanılmıĢtır. Diğer bir ifade ile
analizler 1987:1-2007:3 dönemini kapsamaktadır.
Fiyatlar genel düzeyinin göstergesi olarak Tüketici Fiyatları Endeksi
(TÜFE). TÜFE için temel yıl 1994 olup veriler Türkiye Ġstatistik Kurumu’nun
(TÜĠK) internet veri sayfasından alınmıĢtır.
3.2. DeğiĢkenlerin Zaman Serisi Özellikleri
Bu çalıĢmada serilerin durağanlık özelliği geniĢletilmiĢ Dickey-Fuller
(ADF, Dickey ve Fuller, 1979) ve trendden arındırılmıĢ genelleĢtirilmiĢ en
küçük kareler (DF-GLS, Elliot, Rothenberg ve Stock, 1996) birim kök
sınamaları ile araĢtırılmıĢtır. Logaritmik değerleri üzerinden mevsimsel
düzeltilmiĢ seriler için grafikler ġekil 3.1’de verilmiĢtir.
Serilerin zamana karĢı grafiklerinden de izlenebileceği gibi sektörel
çıktılar
ile
toplam
çıktı
zaman
içerisinde
sürekli
artıĢ
eğilimi
sergilemektedirler. Türkiye ekonomisinin kriz dönemlerinde – tarım sektörü
hariç – gerek sanayi gerekse hizmetler sektöründe belirgin kayıplar olduğu
özellikle gözlenmektedir. Fiyatlar genel düzeyinin bir göstergesi olarak
kullanılan TÜFE serisinin de zaman içinde sürekli artıĢ eğilimi içinde olduğu,
özellikle 2003 yılı sonrasında daha düĢük bir artıĢ hızı ile büyüme trendi
izlediği söylenebilir.
Mevsimsel olarak düzetilmemiĢ TÜFE serisinden hesaplanan çeyrek
dönemli enflasyon oranları serisi için mevsimsel düzeltme yapıldığında ġekil
3.1’deki son grafik elde edilmiĢtir. 1994 krizi ile birlikte zirve yapan enflasyon
serisi 2001 krizi dönemine kadar azalma eğilimi içinde iken kriz ile birlikte
63
tekrar artmıĢ – ancak 1994 krizi dönemindeki seviyesine kadar ulaĢmamıĢ –
daha sonra azalma eğilimine girmiĢtir. Çeyrek dönemlik enflasyon oranlarının
2004 sonrasında daha istikrarlı bir çizgide olduğu grafikten izlenmektedir.
GSYIH_SA
TARIM_SA
16.8
14.10
16.6
14.05
14.00
16.4
13.95
16.2
13.90
16.0
13.85
15.8
13.80
15.6
13.75
88
90
92
94
96
98
00
02
04
06
88
90
92
SANAYI_SA
94
96
98
00
02
04
06
00
02
04
06
00
02
04
06
HIZMET_SA
15.4
16.2
15.2
16.0
15.0
15.8
14.8
15.6
14.6
15.4
14.4
15.2
88
90
92
94
96
98
00
02
04
06
88
90
92
94
TUFE_SA
96
98
ENF_SA
10
24
20
8
16
6
12
4
8
2
4
0
0
88
90
92
94
96
98
00
02
04
06
88
90
92
94
96
98
ġekil 3.1. Mevsimsel DüzeltilmiĢ Serilerin Zaman KarĢı Grafikleri
Mevsimsel düzeltilmiĢ seriler için birim kök sınaması sonuçları Tablo
3.1’de yer almaktadır. ADF birim kök sınaması sonuçlarına göre sanayi ve
hizmetler sektörleri çıktıları (sektörel GSYĠH’lar) ile toplam çıktı (GSYĠH)
yüzde 1 önem düzeyinde birinci-sıra fark durağan serilerdir. ADF sınaması
64
Tarım sektörü çıktısı ile fiyatlar genel düzeyinin (TÜFE) ikinci-sıra fark
durağan bir seri olabileceğine iĢaret etmiĢtir.7
Tablo 3.1. Mevsimsel DüzeltilmiĢ Seriler için Birim Kök Sınaması
Sonuçları
a
b
a
b
ADF
ADF
DF-GLS
ADF_GLS
t-ist.
t-ist.
t-ist.
t-ist.
k
k
k
k
TARIM_SA
0
0.882
0
-2.426
8
-0.261
0
-1.452
10
-1.842
10
-1.649
10
-1.521
10
-1.551
TARIM_SA
*
SANAYİ_SA
0
-0.541
0
-3.046
1
1.278
0
-3.019
***
***
*
***
0
-8.404
0
-8.350
11
-1.655
0
-8.392
SANAYİ_SA
*
HİZMET_SA
0
-0.578
0
-2.950
1
1.319
0
-2.825
***
***
0
-7.979
0
-7.933
11
-0.729
11
-1.336
HİZMET_SA
GSYİH_SA
0
-0.739
0
-3.043
1
1.274
0
-2.734
***
***
0
-7.724
0
-7.675
11
-0.928
11
-1.472
GSYİH_SA
TUFE_SA
4
-1.912
5
-0.100
2
-0.221
2
-0.342
4
-0.447
7
-1.394
4
-0.457
4
-1.312
TUFE_SA
ENF_SA
0
-0.415
0
-2.030
0
-0.612
0
-1.107
***
***
*
***
0
-8.416
0
-8.711
11
-1.697
0
-8.799
ENF_SA
a
Regresyon sabit terim içerir.
b
Regresyon sabit terim ve doğrusal trend bileĢenini içerir.
Gecikme uzunluğu k, düzeltilmiĢ Schwarz bilgi kriterine (SIC) göre seçilmiĢtir. .
* **
***
, ve
H0: β = 0 birim kök hipotezinin sırasıyla % 1, % 5 ve % 10 önem düzeyinde
reddedilebileceğini gösterir.
Seri
DF-GLS birim kök sınaması sonuçları ADF sınaması sonuçları ile
karĢılaĢtırıldığında sanayi sektöründe üretilen değerin ve aylık enflasyon
oranlarının birinci-sıra fark durağan seriler olduklarına iĢaret emiĢtir. DF-GLS
sınaması sanayi sektörü ile hizmetler sektöründe üretilen çıktıların sınama
denkleminde doğrusal deterministik trend değiĢkeni yer aldığında düzeyde
durağan olabileceklerine iĢaret etmektedir. DF-GLS sınaması GSYĠH
deflatörü ve bu deflatör üzerinden hesaplanan çeyrek dönemlik büyüme
oranları için belirsiz sonuçlar üretmiĢtir.
1987-2007 döneminde Türkiye ekonomisi iki önemli krizin (1994 ve
2001) yanı sıra 1999 depremini yaĢamıĢ ve 1998 Rusya krizinden de
etkilenmiĢtir. Bu olayların değiĢkenlere ait serilerde – özellikle toplam ve
sektörel çıktılarda–kırılmaya neden olması söz konusudur. Bunun yanı sıra
7
Serilerin ikinci-sıra farkları için birim kökün varlığı ortadan kalmıştır.
65
2002 yılında örtük olarak geçilen enflasyon hedeflemesi rejimi, 2004 yılı
sonundan itibaren enflasyon oranlarında gözlenen düĢüĢler de serinin zaman
içersindeki hareketi üzerinde kırılmalara neden olabilecek durumlardır. Bu
ġekil 3.1’de kabaca gözlenebilmektedir. Bu bilgiler dikkate
durum
alındığında yukarıda verilen birim kök sınaması sonuçlarının kırılma
karĢısındaki duyarlılıklarını kontrol etmek gerekli olmaktadır. Bu nedenle
Zivot ve Andrews (1992) ile tanımlanan sınama süreci izlenmiĢtir. Sonuçlar
Tablo 3.2’de özetlenmiĢtir.
Tablo 3.2. Zivot ve Andrews (1992) Sınaması Sonuçları8
a
k
ZA
Min
T-ist.
0
SANAYİ_SA
HİZMET_SA
GSYİH_SA
TUFE_SA
ENF_SA
c
TB
k
-3.555
2001:3
0
-2.613
1997:1
0
-4.458
2001:3
0
-4.597
2000:4
0
-3.300
2003:1
0
-4.432
1998:4
0
-5.072
2001:1
0
-3.723
2002:4
0
-3.775
2004:1
0
-5.115
*
2001:1
0
-3.702
2002:4
0
-3.864
1998:4
1
-3.284
2001:1
1
-3.583
2001:2
1
-3.009
1990:1
0
-5.293
*
1994:2
0
-3.770
1997:2
0
-3.536
1993:4
Series
TARIM_SA
b
ZA
Min
T-ist..
TB
k
ZA
Min
T-ist.
TB
a
Sabit ve trendde kırılmaya iliĢkin sonuçları gösterir. Kritik değerler sırasıyla % 1 ve % 5
için -5.57 ve -5.08 Ģeklindedir.
b
Trendde kırılmaya iliĢkin sonuçları gösterir. Kritik değerler sırasıyla % 1 ve % 5 için
4.93 ve -4.42 Ģeklindedir.
c
Sabit terimde kırılmaya iliĢkin sonuçları gösterir. Kritik değerler sırasıyla % 1 ve % 5 için 5.34 ve -4.80 Ģeklindedir.
*
TB kırılma zamanını gösterir. serinin % 5’te birim kök içerdiğini gösterir.
8
Bu sınamada sıfır ya da boş hipotez yapısal kırılmayı ya da kırılmaları dikkate almayan birim kök
sınamaları ile aynıdır. Alternatif hipotez sabit terim ve/veya trend ya da her ikisinde birden kırılma
olası durumlarından birini içerir. Alternatif hipotez trendde kırılma durumu için şöyle gösterilebilir:
Yt = μ1 + β1t + (μ2 – μ1)DUt + (β2 – β1)DTt + et
Burada DUt, t > TB ise 1 değilse 0 değerini alan kukla değişkeni, DTt, t > TB ise (t – TB) = 1 değerini
değilse sıfır değerini alan kukla değişkeni gösterir. Et ile gösterilen hata terimi ise A(L)et = B(L)vt
sürecini takip eder. Burada vt, ortalaması sıfır, varyansı 2 olan i.i.d. dağılımlı hata terimi olarak
tanımlıdır.
Bu süreçte sabit terim ve/veya trend ya da her ikisinde birden kırılma TB + 1 zamanında gerçekleşir.
Bu sınamanın temel özelliği kırılma zamanının önceden bilinmediğini varsaymasıdır. Sınama
hakkında ayrıntılı bilgiler için bakınız Zivot ve Andrews (1992) ve Chumacero ve Quiroz (1996).
66
ZA sınaması tarım, sanayi ve hizmetler sektöründe üretilen çıktı ile
TÜFE
serilerinin
kırılmanın
varlığında
dahi
birim
köklü
olduklarını
göstermiĢtir. Hem sabit terimde hem de trendde kırılma olduğu varsayımı
altında GSYĠH ve enflasyon oranlarında % 5’de birim kök olmadığı sonucunu
vermiĢtir. Sabit terimde ve trendde kırılma ayrı ayrı incelendiğinde ise ADF,
DF-GLS sınaması ile bulunan sonuçlar doğrultusunda bir sonuç elde
edilmiĢtir.
ÇalıĢmanın devresel bileĢeni oluĢturma aĢamasında önemli olan
serilerin uzun dönemli eğilimini ortaya çıkarmak ve uzun dönemli eğilimden
sapmaları (devresel bileĢeni) yakalamaktır. Devresel bileĢene ayrıĢtırma
süreçleri genellikle durağan olmayan serilerin durağan devresel bileĢenini
ortaya çıkarmaya yöneliktir. Tablo 3.3 bu çerçevede serilerin devresel
bileĢenlerinin durağanlık yapılarına iliĢkin sınama sonuçlarını içermektedir.
3.3. GSYĠH ve Sektörel GSYĠH Serileri ile Fiyatlar Genel Düzeyi ve
Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenleri
Mevsimsel etkilerden arındırılmıĢ GSYĠH ve sektörel GSYĠH serilerinin
zamana karĢı izledikleri seyirler ġekil 3.2’de verilmiĢtir. Devresel hareket ya
da bileĢenin geniĢleme dönemleri için tepe (yani zirve) noktaları toplam çıktı
serisi için 1993 yılının ikinci çeyrek dönemi, 1998 yılının birinci çeyrek dönemi
ve 2004 yılının ikinci çeyrek dönemidir. 1994 yılının üçüncü ve 2001 yılının
dördüncü çeyrek dönemleridir. 2001 krizi yılı sonrasında GSYĠH’nın devresel
bileĢeninin seyrine bakıldığında önemli bir dip noktası görülmemekle birlikte
2007 yılının son çeyrek dönemi daralma dönemine doğru bir geçiĢi iĢaret
etmektedir.
Tarım sektöründe üç önemli dip noktası söz konusudur. Bu dip
noktalarının karĢılık geldiği dönemler sırasıyla 1988:4, 2001:4 ve 2007:1
dönemleridir. 1988-2001 döneminde 1993:3, 1996:4 ve 1991:1 dönemlerinde
67
de bir dip noktası gözlenmiĢtir. Sanayi sektörünün daralarak dip noktasına
ulaĢtı ilk dönem 1988 yılının üçüncü çeyrek dönemidir. Ġkinci ve önemli dip
noktası 1994 kriz yılına karĢı gelmektedir. Sanayi sektörü bu kriz döneminde
1994 yılının ikinci çeyrek döneminde dip yapmıĢ ve bu dip noktasından ancak
1995 yılı itibariyle ayrılmıĢtır. Diğer bir ifade ile sanayi sektörü krizden
yaklaĢık 9 aylık (üç çeyrek dönem) bir süreç sonunda çıkabilmiĢtir. Hizmetler
sektörü de benzer bir seyir izlemiĢ, ancak dip noktasından sıyrılarak
geniĢleme sürecine doğru harekete geçiĢi daha çabuk olmuĢtur. Hizmetler
sektöründe 2001 yılının ilk çeyrek döneminde baĢlayan daralma süreci
2001:2’de ilk, 2001:4’de ikinci olmak üzere arka arkaya dip yapmıĢtır.
Sektörün bu süreçten çıkarak geniĢleme dönemine geldiği ve zirve yaptığı
dönem ise 2004 yılının ikinci çeyrek dönemidir.
GSYIH_FL
TARIM_FL
.06
.015
.04
.010
.02
.005
.00
.000
-.02
-.005
-.04
-.010
-.06
-.015
-.08
-.10
-.020
88
90
92
94
96
98
00
02
04
06
88
90
92
94
SANAYI_FL
96
98
00
02
04
06
02
04
06
HIZMET_FL
.08
.08
.04
.04
.00
.00
-.04
-.04
-.08
-.08
-.12
-.12
88
90
92
94
96
98
00
02
04
06
88
90
92
94
96
98
00
ġekil 3.2. GSYĠH ve Sektörel GSYĠH Serilerinin Devresel BileĢeni
68
Fiyatlar genel düzeyi ile üç aylık enflasyon oranlarının (hem TÜFE
hem de GSYĠH deflatörü) devresel hareketlerinin zaman karĢı izledikleri seyir
ġekil 3.3’de verilmiĢtir. Fiyatlar genel düzeyinin düzey değerlerinin izlediği
artıĢ eğilimi, bir nevi bu serinin devresel bileĢeni için de söz konusudur. Bu
seri için 1994 yılının ilk dip noktası 1994 yılının birinci çeyrek dönemine karĢı
gelmektedir.9 TÜFE serisinin devresel bileĢeni göreli olarak daha muntazam
bir seyir izlemektedir. Diğer dip noktaları 1994:1, 1997:2, 2000:4-2001:1 ve
2005:1 dönemlerine karĢılık gelmektedir. Ġlk dönem arasında 10, ikinci ve
üçüncü dönem arasında 14, üçüncü ve dördüncü dip noktaları arasında ise
16 çeyrek dönemlik bir zaman söz konusudur.
ENF_FL
TUFE_FL
.20
8
.15
6
.10
4
.05
2
.00
0
-.05
-2
-.10
-4
-.15
88
90
92
94
96
98
00
02
04
06
88
90
92
94
96
98
00
02
04
06
ġekil 3.3. TÜFE Serisi ile Üç Aylık Enflasyon Oranlarının Devresel BileĢeni
Mevsimsel düzeltilmemiĢ TÜFE serisinden bir önceki çeyrek döneme
göre yüzde değiĢim olarak tanımlanan enflasyon oranı için mevsimsel
düzeltme sonrasında elde edilen devresel bileĢen ġekil 3.3’de ikinci grafikte
verilmiĢtir.
Enflasyon
oranı
için
1992:2-1993:4
ilk
dip
nokasını
göstermektedir.10 1994 krizi ile birlikte enflasyon oranı geniĢleme evresine
geçmiĢ (yani enflasyon önemli ölçüde artmıĢ) ve 1994:2’de zirve yapmıĢtır.
Zirve yaptığı diğer dönemler 1997:4 ve 2001:4 dönemlerine karĢılık
9
TÜFE serisi için dip noktası fiyatlar genel düzeyinin o döneme kadar artarak ulaştığı en yüksek
nokta olarak düşünülmelidir. Bu durum GSYİH deflatörü için de geçerlidir.
10
TÜFE serisinden farklı olarak enflasyon serisinde dip noktaları enflasyon oranlarının ilgili dönemde
en düşük düzeyine ulaştığını gösterir. Bu durum GSYİH deflatörü üzerinden hesaplanan enflasyon
oranları için de geçerlidir.
69
gelmektedir. 204 yılının ikinci çeyrek döneminde son dip noktasını yapan
enfĢasyon oranı bu tarihten sonra sürekli olarak geniĢleme eğilimindedir.
Diğer bir ifade ile Türkiye ekonomisinde enflasyon oranlarında önemli
düĢüĢler kaydedilse de bu düĢüĢün aksine doğru bir harekete de açık olduğu
söylenebilir.
Devresel bileĢenler için de birim kökün varlığı araĢtırılmıĢ, sonuçlar
Tablo 3.3’de verilmiĢtir. Tarım, sanayi ve hizmetler sektöründe üretilen çıktı
serileri için devresel bileĢen her iki sınamaya göre durağandır. Benzer sonuç
toplam çıktı serisi ile üç aylık enflasyon oranları serisinin devresel bileĢenleri
için de elde edilmiĢtir. Bununla birlikte fiyatlar genel düzeyi serisinin devresel
bileĢeni sadece DF-GLS sınamasına göre sabit terim içeren sınama
regresyonunda yüzde 5 önem düzeyinde birim kök yoktur sonucuna
varılmıĢtır.
Tablo 3.3. Serilerin Devresel BileĢenler için Birim Kök Sınaması Sonuçları
a
b
a
b
ADF
ADF
DF-GLS
ADF_GLS
t-ist.
t-ist.
t-ist.
t-ist.
k
k
k
k
***
**
***
**
TARIM_FL
0
-3.715
0
-3.741
0
-2.737
0
-3.258
***
***
***
**
SANAYİ_ FL
0
-4.176
0
-4.204
0
-2.957
0
-3.608
***
**
***
***
HİZMET_ FL
0
-3.970
0
-3.956
0
-3.838
0
-3.930
***
***
***
***
GSYİH_ FL
0
-4.027
0
-4.024
0
-3.710
0
-3.906
**
TUFE_ FL
0
-2.817
0
-2.365
0
-2.299
0
-2.374
***
**
***
***
ENF_ FL
0
-3.955
0
-3.931
0
-3.949
0
-3.967
a
Regresyon sabit terim içerir.
b
Regresyon sabit terim ve doğrusal trend bileĢenini içerir.
Gecikme uzunluğu k, düzeltilmiĢ Schwarz bilgi kriterine (SIC) göre seçilmiĢtir. .
* **
***
, ve
H0: β = 0 birim kök hipotezinin sırasıyla % 1, % 5 ve % 10 önem düzeyinde
reddedilebileceğini gösterir.
Seri
3.4. Devresel BileĢenler Arasındaki ĠliĢkiler
ÇalıĢmanın bu bölümünde, toplam çıktı ile sektörel çıktıların devresel
bileĢenleri ile fiyatlar genel düzeyi ve enflasyon oranlarının devresel
bileĢenleri arasındaki iliĢkiler incelenmiĢtir. Bu çerçevede önce serilerin
devresel bileĢenlerinin zaman içinde birlikte izledikleri seyirler üzerine
70
odaklanılmıĢ, daha sonra devresel bileĢenler arasındaki iliĢkiler çapraz
korelasyon katsayıları hesaplanarak ortaya konmuĢtur.
.20
.15
.10
.05
.00
-.05
-.10
-.15
88
90
92
94
96
98
GSYIH_FL
00
02
04
06
04
06
TUFE_FL
(a)
8
4
0
-4
-8
-12
88
90
92
94
96
98
GSYIH_FL1
00
02
ENF_FL
(b)
ġekil 3.4. GSYĠH Serisinin Devresel BileĢeni ile TÜFE ve Enflasyon
Oranı Serilerinin Devresel BileĢenlerinin Birlikte Grafikleri
71
Toplam GSYĠH’nın devresel bileĢeni ile TÜFE serisinin devresel
bileĢeninin birlikte grafikleri ġekil 3.4’de (a) ve (b) panellerinde verilmiĢtir.
Serilerin devresel bileĢenleri arasında eĢanlı ancak genellikle ters yönlü bir
hareket olduğundan söz edilebilir. Buna göre TÜFE devresel hareketinin
daralma döneminde (yani fiyatlar genel düzeyi azalma döneminde) iken
GSYĠH devresel hareketinin geniĢleme dönemindedir. Bununla birlikte
yaklaĢık olarak 2004 sonrası dönemde her ikisi arasında yine eĢanlı ancak
bu sefer aynı yönlü bir hareket olduğu söylenebilir.
Tarım sektöründe üretilen çıktının (tarım sektörü GSYĠH’sının) fiyatlar
genel düzeyi göstergeleri ile arasındaki iliĢkiler görsel olarak ġekil 3.5’de (a)
ve (b) panellerinde verilmiĢtir. Tarım sektörü GSYĠH’sının devresel hareketi
toplam GSYĠH’nın devresel hareketi ile karĢılaĢtırıldığında daha fazla sayıda
dip ve tepe noktası söz konusudur. Tarım sektörüne has bu durum sektörün
geliĢmelerin ya da değiĢmelerin hemen hepsinden etkilendiği Ģeklinde
yorumlanabilir.
.16
.12
.08
.04
.00
-.04
-.08
-.12
-.16
-.20
88
90
92
94
96
TARIM_FL
(a)
98
00
02
TUFE_FL
04
06
72
8
6
4
2
0
-2
-4
88
90
92
94
96
98
TARIM_FL
00
02
04
06
ENF_FL
(b)
ġekil 3.5. Tarım Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni ile TÜFE ve
Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenlerinin Birlikte
Grafikleri
Bu bilgi ile birlikte bir diğer önemli husus, gerek TÜFE’nin gerekse
TÜFE’den hesaplanan enflasyon oranlarının devresel bileĢenlerinin eĢanlı ve
genellikle aynı yönlü bir seyir izledikleri Ģekilden de izlenebilir.
Sanayi sektörü GSYĠH’nın devresel hareketi ile hem TÜFE hem de
TÜFE’den hesaplanan enflasyon oranlarının devresel bileĢenlerinin zaman
içindeki geliĢimleri ġekil 3.6’da yer almaktadır. Genel olarak incelendiğinde
fiyatlar genel düzeyi kendi geniĢleme evresinde hareket ettiğinde sektör
GSYĠH’sı kendi devresel hareketinin daralma evresinde hareket etmektedir.
Bu hareket kriz yıllarında beklenebileceği üzere çok daha belirgindir. Sanayi
sektörü GSYĠH’sının enflasyon oranları ile birlikte hareketi ġekil 3.6b’de
verilmiĢtir. 1994 ve 2001 Kriz dönemlerinde oldukça belirgin bir biçimde
enflasyon oranları ile sektörel çıktı birbirlerine ters bir biçimde hareket
etmektedir.
73
.20
.15
.10
.05
.00
-.05
-.10
-.15
88
90
92
94
96
98
SANAYI_FL
00
02
04
06
TUFE_FL
(a)
8
4
0
-4
-8
-12
88
90
92
94
96
98
SANAYI_FL
00
02
04
06
ENF_FL
(b)
ġekil 3.6. Sanayi Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni ile TÜFE ve
Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenlerinin Birlikte
Grafikleri
74
Devresel bileĢenlerdeki sanayi sektörü ile benzer hareket eğilimleri
hizmetler sektörü GSYĠH’sı ile hem TÜFE hem de enflasyon oranları
arasında söz konusudur (bakınız ġekil 3.7a ve 3.7b).
.20
.15
.10
.05
.00
-.05
-.10
-.15
88
90
92
94
96
98
HIZMET_FL
00
02
04
06
TUFE_FL
(a)
8
4
0
-4
-8
-12
88
90
92
94
96
98
HIZMET_FL
00
02
04
06
ENF_FL
(b)
ġekil 3.7. Hizmetler Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni ile TÜFE
ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenlerinin
Birlikte Grafikleri
75
Ġlgili grafiklerde TÜFE ve enflasyon oranlarının GSYĠH serilerinde önce
ya da sonra mı harekete geçtikleri ile ilgili net bir Ģey söylemek mümkün
olmamıĢtır. ÇeĢitli değiĢkenlere ait zaman serilerinin devresel hareketlerine
iliĢkin literatürde serilerin birlikte hareketleri bir de çapraz korelasyon
katsayıları hesaplanarak incelenmektedir. Bu inceleme daha çok serilerin ilgili
referans seri için öncü, eĢanlı ya da gecikmeli gösterge olup olmadıklarını
belirlemeye yöneliktir. Bu çalıĢmada sadece toplam ve sektörel çıktılar ile
fiyatlar genel düzeyi ve enflasyon arasındaki iliĢkiler devresel hareketleri
bağlamında incelendiği için bu hareketlerin nitelikleri zaman içindeki her
noktada değerlendirilmiĢtir.
X ve Y ile gösterilmek üzere iki değiĢkenin birbirleri ile olan dinamik
iliĢkileri
çapraz
korelasyon
katsayıları
hesaplanarak
aĢağıdaki
gibi
hesaplanır.
n k
r XYk 
( X
t 1
n
( X
t 1
t
t
 X )(Yt  k  Y )
 X)
(3.2)
n
2
 (Y
t 1
t
Y )
2
Burada, k; ,3,  2,  1, 0,  1,  2,  3, olup gecikme uzunluğunu
göstermektedir. Çapraz korelasyon katsayısı için standart hata n gözlem
sayısını göstermek üzere s XYk  1 n ile hesaplanır.
Çapraz korelasyon katsayıları genel olarak bir değiĢkenin referans
alınan diğer değiĢken ile olan iliĢkisinin zamanın her noktasında belirlemek
üzere hesaplanır. Örneğin xt ve yt+k arasındaki korelasyon katsayısı k.
Gecikmede bu iki değiĢken arasındaki korelasyon katsayısını gösterir.
Çapraz korelasyon katsayıları için Stock ve Watson (1998) çalıĢması takip
edilerek yapılan nitelendirmeler xt referans değiĢken olmak üzere Ģöyledir:
76
i. k = 0 gecikmede en yüksek pozitif korelasyon katsayısı yt
değiĢkeninin xt değiĢkeni için eĢ-devreli; k = 0 gecikmede en yüksek
negatif korelasyon katsayısı yt değiĢkeninin xt değiĢkeni için tersdevreli olduğuna iĢaret edecektir. Buradan varılacak sonuç, her iki
değiĢkenin eĢ zamanlı ya da eĢanlı hareket ettikleri, ancak
ikincisinde bu hareketin ters yönde olduğu Ģeklindedir.
ii. Mutlak
değerce
en
yüksek
korelasyon
katsayısı,
negatif
gecikmelerde (  k,,3,  2,  1, ) elde edilmiĢ ise yt değiĢkeninin xt
değiĢkeni için öncü nitelikte bir değiĢken olduğuna iĢaret edecektir.
Örneğin en yüksek korelasyon katsayısı k = 1 gecikmede elde
edilmiĢ ise bu yt değiĢkeninin xt referans değiĢkeninden 1 dönem
(gün, hafta, ay ya da üç ay gibi) önce harekete geçtiği Ģeklinde
yorumlanır.
iii. Mutlak
değerce
en
yüksek
korelasyon
katsayısı,
pozitif
gecikmelerde (  1,  2,  3,,k ) elde edilmiĢ ise yt değiĢkeninin xt
değiĢkeni için öncü nitelikte bir değiĢken olduğuna iĢaret edecektir.
Örneğin en yüksek korelasyon katsayısı k = +2 gecikmede elde
edilmiĢ ise bu yt değiĢkeninin xt referans değiĢkeninden 2 dönem
(gün, hafta, ay ya da üç ay gibi) sonra harekete geçtiği Ģeklinde
yorumlanır.
Bu çalıĢmada çapraz korelasyon katsayıları  12 gecikmeye kadar (3
yıl için) hesaplanmıĢ ve sonuçlar Tablolar 3.4 ve 3.5’de verilmiĢtir.
Tablo 3.4 ve 3.5, toplam çıktı (toplam GSYĠH) ve sektörel çıktı
serilerinin devresel bileĢeni ile fiyatlar genel düzeyinin bir göstergesi olarak
alınan TÜFE ve TÜFE üzerinden hesaplana enflasyon oranlarının devresel
bileĢeni arasında  12 gecikmede hesaplana korelasyon katsayılarını
göstermektedir. Toplam GSYĠH’nın TÜFE’nin gecikmeli değerleri ile iliĢkisi
incelendiğinde, fiyatlar genel düzeyi ile iktisadi faaliyetlerin genel düzeyi
77
Tablo 3.4. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve TUFE (1987:1-2007:3 Dönemi)
GSYIH
TARIM
SANAYĠ
HĠZMET
-12 -11 -10 -9
-8
-7
-6
-5
-4
-3
-2
-1
0
1
2
**
*
*
**
**
**
-6
3
7
7
6
10 12
7
-5 -19 -32 -44 -44 -26
-7
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
*
-20 -21 -22 -19 -19 -17 -17 -22 -22 -15
-2
7
14
16 14
**
*
*
**
**
*
-1
8 11 10
5
3
6
2
-6 -17 -27 -34 -37 -22
-2
**
*
*
*
**
**
**
*
-9
1
5
6
8 14 16
8
-4 -19 -33 -48 -46 -28 -11
3
1
5
9
-6
4
-1
0
8
-7
5
-2
2
3
-3
6
-1
*
13
0
3
7
7
*
21
6
*
11
8
9
10 11 12
*
*
9 11 13
9
2
**
*
**
**
*
22 24 26 23 15
7
8
9
4
-2
*
*
10 12 15 10
0
Tablo 3.5. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve Enflasyon (1987:1-2007:3 Dönemi)
GSYIH
TARIM
SANAYĠ
HĠZMET
-12 -11 -10
*
-15 -5
-1
-3
-7
-5
-10 5
10
*
-21 -10 -4
-9
8
0
*
15
5
-8
-7
*
*
13 21
-2
-5
*
*
13 14
*
**
13 25
-6
**
30
*
-11
*
21
**
37
-5
-4
-3
**
**
*
38
33
12
**
**
**
-26 -31 -31
**
*
24
22
8
**
**
*
44
36
15
-2
-1
0
1
2
3
4
5
6
**
*
**
**
*
*
-13 -35 -49 -34 -17 -4
2
-7 -14
*
*
*
*
*
-19
-6
7
16
9
-5 -17 -21 -13
**
*
**
**
*
-14 -32 -48 -30 -11
2
10
4
-5
**
**
**
*
*
*
*
-10 -34 -48 -34 -21 -12 -9 -11 -13
7
-2
1
0
2
8
9
7
8
*
11
9
*
15
*
14
*
18
*
17
10
*
19
*
16
*
21
*
19
11
*
18
*
19
*
16
*
22
12
*
19
*
16
*
17
*
21
9
10
-7
-2
15
10
*
22
-6
-1
*
22
11 12
*
34 -1
-2 -3
*
*
23 27
*
31 -6
Tablo 3.6. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve TUFE (1994:3-2000:4 Dönemi)
GSYIH
TARIM
SANAYĠ
HĠZMET
-12 -11 -10
-2 -4
0
*
22
6
-2
-3
5
6
-9 -10 3
-9
-8
-7
-6
-5
-4
-3
-2
-1
0
1
2
3
4
*
*
*
*
*
*
8
18 13 14 -7 -22 -27
-9
-9
22
30 31 31 -18
**
*
**
*
*
**
*
*
*
*
*
*
-7 -20 -39 -30 27 72 45 -21 -34 -20 -31 -29
8 38
*
*
*
11 16 15
1 -25 -23 -9
11
0
17
6
9 20
-1
*
*
*
*
*
*
*
16 24
11 11 -15 -28 -33
-3
5
32
27 23 19 -23
5
6
7
8
**
-58 -54** 10
5
**
*
53
13 -25 -16
**
-43 -38* 8
10
**
-59 -47** 14
4
Tablo 3.7. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve Enflasyon (1994:3-2000:4 Dönemi)
GSYIH
TARIM
SANAYĠ
HĠZMET
*
1
n
-12
-9
1
-5
-17
-11 -10 -9
-8
-7
-6
-5
*
-12 -10 -9 11 19 30
15
**
**
*
*
**
*
9 41 26 -35 -69 -40 22
*
-15 -9
3 27
10
19
-6
*
*
-18 -8
-4 16 26
33
7
**
2
n
-4
-3
-2
-1
*
*
*
-28 -8 -22 -29
**
**
*
41 41 30
2
*
-35 -11 6
7
*
*
*
-38 -16 -24 -20
0
1
*
*
-27 34
*
**
-27 -46
*
-25
0
**
-11 43
2
3
**
55 43**
*
-35 -4
**
40 38*
**
51 29*
4
*
-23
*
23
*
-27
*
-30
5
6
7
8
9
10 11
*
*
*
*
*
-21 -29 -18 -30 19 40 29
**
*
*
47 26 -11 -21 -13 -7
-1
*
*
*
*
-25 -2
8 -31 -5 24 24
*
*
*
*
**
*
-22 -25 -16 -24 23 39 26
12
-5
4
4
-7
78
arasında, k = 0 gecikmede 0.44 korelasyon katsayısı ile istatistiki olarak
anlamlı ters-devreli bir iliĢki olduğu söylenebilir. Ġkinci ve üçüncü sırada en
yüksek korelasyon katsayıları k = 1 ve 2 gecikmelerde elde edilmiĢtir. Bu
katsayılar % 30’dan yüksek ve istatistiki olarak anlamlı olup bu her iki seri
eĢanlı olarak hareket etseler de TÜFE’deki gidiĢatın GSYĠH’nın gidiĢatını
görmek bakımından takip edilmesi gerektiği Ģeklinde yorumlanabilirler.
Tarım sektörü GSYĠH’sının TÜFE ile arasındaki devresel iliĢkiler,
TÜFE’den hesaplanan üç aylık enflasyon oranları ile olan devresel
iliĢkilerinden farklı bir örüntü çizmiĢtir. Çapraz korelasyon katsayılarına göre
TÜFE tarım sektörü GSYĠH için gecikmeli bir gösterge iken enflasyon oranı
öncü gösterge niteliğindedir. En yüksek korelasyon katsayıları k = 4 ve 3
gecikmelerde ı elde edilmiĢ olup bu katsayı – 0.31’dir. Buna göre enflasyon
oranları devresel hareketinin geniĢleme evresine geçmesi, yaklaĢık 3-4
çeyrek dönem sonra GSYĠH’nın daralma evresine geçeceği anlamına
gelmektedir. Burada dikkat çeken bir nokta tarım sektörü GSYĠH’nın k = 0
döneminde TÜFE (istatistiksel olarak anlamlı) ve enflasyon oranı (istatistiksel
olarak anlamlı değil) ile pozitif iliĢkili olmasıdır.
Dikkat edilirse toplam GSYĠH ve tarım sektörü GSYĠH’sı ile TÜFE
arasındaki iliĢkinin kuvveti uzak gecikmelere (negatif ve pozitif gecikmeler)
doğru gidildikçe azalmaktadır. Bu da TÜFE ve enflasyon oranı ile GSYĠH
arasındaki iliĢkinin dinamik bir yapıda olduğuna iĢaret etmektedir. Ancak bu
dinamizm tarım sektörü GSYĠH’sı için söz konusu değildir. Aksine uzak
gecikmelere gidildikçe iliĢkinin kuvveti artmaktadır. Bu sonuç aslında tarım
sektörünün genel yapısının fiyatlardaki değiĢmelere gecikmeli olarak
uyarlandığının devresel hareketler bazında da geçerli olduğunun bir
göstergesidir.
Hem TÜFE hem de üç aylık enflasyon oranları sanayi sektörü
GSYĠH’sı için ters-devreli bir değiĢkendir. Hizmetler sektörü GSYĠH’sı ile
79
enflasyon oranları ters-devreli değiĢkenler iken TÜFE bu sektörde üretilen
çıktı için öncü gösterge niteliğindedir (k =  1 gecikmede rXY = 0.48). Sanayi
ve hizmetler sektörü GSYĠH’sının devresel hareketleri ile TÜFE’nin devresel
hareketleri
arasında
hesaplana
çapraz
korelasyon
katsayıları
uzak
gecikmelere doğru gidildikçe azalırken, bu katsayılar enflasyon oranları ile
hesaplandığında artmaktadır.
Buradan hareketle varılacak genel bir sonuç, sektörel GSYĠH’lar ve
toplam GSYĠH ile enflasyon oranları arasında hesaplanan korelasyon
katsayılarının adeta devresel hareket niteliğinde bir görüntü sergilediğidir.
3.4.1. 1994:3-2000:4 Dönemi için Analiz Sonuçları
Bir önceki kısımda elde edilen sonuçların duyarlılığını ortaya koymak
üzere analizler aynı sırada 1994:3-2000:4 dönemi için tekrar edilmiĢtir.
Bunun temel nedeni 1987-2007 döneminde yaĢanan iki önemli krizin (1994
ve 2001 krizleri) sonuçlar üzerindeki etkisini bertarafa edebilmektir. 11 Bir
diğer neden ise ekonominin göreli larak istikrarlı olduğu bir ortamda
enflasyon ile büyüme iliĢkisini ortaya koyabilmektir.
Ġlgili dönem için hesaplanan çapraz korelasyon katsayıları Tablo 3.6 ve
3.7’de verilmiĢtir. Analiz döneminin tümü için elde edilen sonuçlar ile
karĢılaĢtırıldığında
sonuçların
alt
dönemde
genellikle
farklı
oldukları
gözlenmiĢtir. 1994-2000 döneminde TÜFE, toplam GSYĠH, sanayi ve
hizmetler sektörü GSYĠH seriler için geciken gösterge niteliğindedir.
Ġncelenen at dönemde iktisadi faaliyetlerin genel düzeyi devresel hareketinin
geniĢleme evresine girdiğinde, TÜFE 5 dönem (bir buçuk yıl) sonra ters
yönde harekete geçmektedir. Aynı sonuç sanayi ve hizmetler sektörleri için
de geçerlidir. Enflasyon oranı dikkate alındığında, enflasyon yine toplam
11
Alt dönem toplam GSYİH ve sektörel GSYİH serilerinde gözlenen ortak kırılma dönemleri dikkate
alınarak belirlenmiştir.
80
GSYĠH ile sanayi ve hizmetler sektöründeki iktisadi faaliyetlerin genel
düzeyindeki değiĢmelere gecikmeli olarak tepki vermekte, ancak tepkinin
yönü pozitif olmaktadır.
Gerek TÜFE gerekse enflasyon oranı tarım sektörü için öncü gösterge
niteliğindedir. Korelasyon katsayısı ilgili gecikmelerde oldukça yüksektir
(sırasıyla 0.72 ve –0.69). Buna göre fiyatlar genel düzeyinde baĢlayan artıĢ
eğilimi, göreli olarak istikrarlı dönemde – zaten uzun bir süre yüksek
enflasyon ile yaĢamaya karĢı iktisadi birimlerce kazanılan alıĢkanlıklar
(beklentiler) ile – tarım sektöründeki geliĢmeler hakkında sinyal vermektedir.
3.4.2. 2002:1-2007:3 Dönemi için Analiz Sonuçları
2001 krizi ile birlikte uygulamaya konan istikrar programının en önemli
ayaklarından biri esnek kur sistemine geçiĢ, diğeri bu sistem ile birlikte
koĢullar
uygun
olduğunda
enflasyon
hedeflemesi
sistemine
geçiĢtir.
Enflasyon hedeflemesine geçiĢ ile birlikte iktisadi faaliyetlerin genel düzeyi ile
sektörel faaliyetlerin genel düzeyi arasındaki devresel iliĢkilerin nasıl
Ģekillendiğini görmek üzere analizler aynı sırada 2002:1-2007:3 dönemi için
tekrarlanmıĢtır.12 Fiyatlar genel düzeyinin göstergesi olarak alınan TÜFE
serisi, enflasyon hedeflemesi döneminde toplam çıktı ile sanayi ve hizmetler
sektöründe üretilen çıktı için korealsyon katsayıları çok yüksek olmasa da
(ancak istatistiksel olarak anlamlı) yaklaĢık olarak 11-12 çeyrek dönem
öncesinden sinyal verme özelliğine sahiptir. TÜFE ile tarım sektöründe
üretilen çıktı hedefleme döneminde eĢ-devreli değiĢkenlerdir.
12
Enflasyon hedeflemesine geçiş sürecine ilişkin bilgi için bakınız Bölüm 1.
81
Tablo 3.8. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve TUFE (2002:1-2007:3 Dönemi; Enflasyon
Hedeflemesi Dönemi)
GSYIH
TARIM
SANAYĠ
HĠZMET
-12 -11 -10 -9
*
-37 31* 10
2
-2 19 -9 -21
*
-33
6
10
0
*
-4 41
-7
3
-8
0
-7
5
9
-7
-6
-5
-4
-3
-2
-1
*
19 -15 -18 15 14 -17 -33
*
*
*
*
*
*
41 -13 -38 30 24 -32 -28
17 15 11 -12 -4
-8
-20
-12 -17 16
7 -16 -12
-1
0
*
36
**
43
-11
*
28
1
2
8
-11
16 -10
-1
1
*
-22
-5
3
5
10
-8
*
29
4
5
6
18 -11 10
*
-19 -16 25
13 14 18
*
13 -28 -2
7
1
3
4
15
8
-4
-13
-2
-1
9
-12
-12
-5
-17
10
1
14
-2
-7
11
-6
-1
-6
8
12
4
6
-9
16
Tablo 3.9. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve Enflasyon (2002:1-2007:3 Dönemi; Enflasyon
Hedeflemesi Dönemi)
GSYIH
TARIM
SANAYĠ
HĠZMET
*
1
n
-12
-15
6
-5
8
-11
12
-1
-1
6
**
2
-10 -9
-20 9
-12 13
*
-24 -15
-14 16
n
-8
13
12
-6
-4
-7
-6
1 -18
-2 -17
-12 -15
-18 3
-5
*
23
*
29
9
*
22
-4
-3
-2
-1
0
1
2
3
4
5
*
*
*
26
-1
-9 41 -19 -31 11 31
6
12
**
*
*
*
19 -40 -28 40
14
1
18
3 -42
-8
*
*
*
*
*
22 22
9
4
-21 -30 -22
2
17 26
**
*
*
1
3
9 -16 -58
-2 40 23
6
11
6
7
8
9
*
18 -13 -33 -2
*
*
30 -12 -2 40
*
19 22
3
-9
*
*
1 -26 -23
9
10 11 12
11 -21 -7
*
-2 -41 -15
*
-11 -23 -17
20 -9
3
82
Üç aylık enflasyon oranlarının devresel hareketleri ile iktisadi
faaliyetlerin göstergesi olarak alınan toplam GSYĠH’nın devresel hareketleri
üzerinden hesaplanan korelasyon katsayıları enflasyon oranının hedefleme
döneminde GSYĠH’daki değiĢimi bir çeyrek dönem öncesinden haber
vermektedir. Buna göre enflasyon oranlarında artıĢ yönünde hareketlenme
(geniĢleme evresine doğru hareket) bir çeyrek dönem sonra GSYĠH’nın da
geniĢleme evresine doğru hareket edeceğine iĢaret etmektedir. Enflasyon
oranı hedefleme döneminde sanayi ve tarım sektöründeki geliĢmeleri takip
etmektedir. Enflasyon ile hizmetler sektörü GSYĠH’sı 0.58 korelasyon
katsayısı ile ters-devreli değiĢkenlerdir.
Gerek analiz döneminin tümü gerekse alt dönemler için elde edilen
sonuçlar TÜFE ve enflasyon oranının niteliğine (öncü, geciken, ters veya eĢ
devreli) göre Tablo 3.10’da özetlenmiĢtir.
Tablo 3.10. Çapraz Korelasyon Katsayılarına Göre Genel Bir
Değerlendirme
1987:1-2007:3
1994:3-2000:4
2002:1-2007:3
TÜFE
ENFLASYON
TÜFE
ENFLASYON
TÜFE
ENFLASYON
öncü (+)
ters-devreli ters-devreli geciken (-) geciken (+)
öncü ()
GSYĠH
k=0
k=0
k=5
k=2
k = 1
k = 12
öncü (+)
geciken (+)
eĢ-devreli geciken ()
öncü ()
öncü ()
TARIM
k = 10
k=0
k=4
k = 4
k = 3
k = 7
ters-devreli ters-devreli geciken () geciken (+)
öncü ()
geciken ()
SANAYĠ
k=0
k=0
k=2
k=5
k=1
k = 12
öncü (+)
ters-devreli geciken () geciken (+)
ters-devreli
öncü ()
HĠZMET
k=0
k=2
k=0
k=5
k = 11
k = 1
Parantez içindekiler korelasyon katsayısının işaretini gösterir.
Analiz
Dönemleri
Tablo 3.10’dan da izlenebileceği üzere fiyatlar genel düzeyi ve
enfasyon ile toplam ve sektörel çıktılar arasındaki iliĢki incelenen alt döneme
göre farklılıklar göstermektedir. TÜFE analiz döneminin tamamamında
GSYĠH ile eĢ zamanlı ancak GSYĠH ile ters yönde iliĢkili iken, göreli olarak
istikrarlı dönemde (1994:3-2000:4) döneminde GSYĠH’yı gecikmeli ve yine
ters yönde takip etmektedir. TÜFE buna karĢılık enflasyon hedeflemesi
83
döneminde GSYĠH’dan önce harekete geçmekte ve TÜFE’de artıĢ yönünde
bir hareketlenmenin toplam çıktıda bir azalmaya neden olacağına iĢaret
etmektedir. Hareketin niteliği bakımından aynı durum enflasyon oranı için de
söz konusudur.
TÜFE ve enflasyon oranı göreli olarak istikrarlı dönemde tarım sektörü
için öncü bir gösterge niteliğindedir. Buna karĢılık enflasyon hedeflemesi
döneminde TÜFE tarım sektörü GSYĠH’sı ile eĢ zamanlı harekete geçerken,
enflasyon gecikmeli olarak takip etmektedir.
TÜFE ve anflasyon oranı genellikle sanayi sektörü için geciken bir
gösterge olarak karĢımıza çıkmaktadır. Tüm analiz döneminde ve enflasyon
hedeflemesi döneminde TÜFE ve enflasyon bu sektör için aynı özelliğini
sürdürmektedir. Enflasyon oranı hizmetler sektörü ile ters-devreli iliĢkilidir.
Sonuçlardan da anlaĢılacağı üzere dönem farklılaĢtığında TÜFE ve
enflasyon oranının niteliği de genellikle farklılaĢmaktadır. Ancak temel bir
ortak nokta, toplam ve sektörel çıktılar ile fiyatlar genel düzeyi ve enflasyon
arasında genellikle ters yönlü bir iliĢki olduğudur. Bu durum Ģöyle
yorumlanabilir:
Enflasyonist beklentiler, yeni fiyat artıĢları üretir. Fiyatların sürekli
yükseleceği inancı yaygın olduğunda, enflasyonist ortam sonraki dönemlerin
fiyat artıĢlarını doğurur. Dünya piyasalarında herhangi bir malın fiyatının
yükseliĢi, bir süre sonra iç piyasalara da yansır. Ġç piyasadaki eksik rekabet,
fiyat düzeyinin sürekli yüksek kalmasıyla sonuçlanır. TekelleĢme ve fiyat
anlaĢmaları da enflasyonun en önemli nedenlerindendir. Dolaysıyla azalan
tüketim ve buna bağlı olan gelirler sebebiyle literatürde ” Mal ve hizmet
üretim kapasitesindeki genişleme ” Ģeklinde tanımlanan (Parasız,2003: 10)
büyümede düĢüĢ görülmesi kaçınılmaz olacaktır.
84
Çapraz korelasyon katsayılarının farklı alt dönemlerde farklı sonuçlar
üretmesi nedeniyle değiĢkenler arasındaki etkileĢimler bir de vektör
otoregresif
model
aracılığıyla
etki-tepki
fonksiyonları13
çerçevesinde
incelenmiĢtir. Elde edilen bulgular bir sonraki bölümde incelenmiĢtir.
3.5. Devresel BileĢenleri için Bir Vektör Otoregresif Model (VAR)
Denemesi
ÇalıĢmanın bu böümünde sadece enflasyon ile toplam ve sektörel
çıktılar arasındaki iliĢki incelenmiĢtir. Bunun temel nedeni sadece bir birim
kök sınamasında (DF-GLS) TÜFE serisinin devresel bileĢeninin düzeyde
durağan çıkmasıdır.
Etki-tepki fonksiyonlarını elde etmek üzere toplam ve sektörel
GSYĠH’lalar enflasyon oranı ile ayrı ayrı analize tabi tutulmuĢtur. VAR modeli
için uygun gecikme uzunluğu Akaike (AIC) ve Schwarz (SIC) bilgi ölçütlerine
göre belirlenmiĢ ve belirlenen gecikme uzunluğunda artıkların normal dağılım
ve otokorelasyon özellikleri incelenmiĢtir. Nihai gecikme uzunluğuna AIC ve
SIC ölçütlerinin yanı sıra bu incelemeler ile birlikte karar verilmiĢtir. Burada
belirtilmesi gereken hususlaradan biri, tahmin edilen VAR modellerinde
artıkların genellikle normal dağılım özelliği sergilemedikleridir.
Bu çalıĢmada geleneksel yöntemler ile elde edilen etki-tepki
fonksiyonları
13
yerine
genelleĢtirilmiĢ
etki-tepki
fonksiyonları
(GEF)
Bir VAR modeli, vektör hareketli ortalama (VMA) şeklinde de yazılabilir. Diğer bir ifade ile
sistemde yer alan değişkenler bu değişkenlere ait şokların cari ve geçmiş dönem değerleri aracılığıyla
da gösterilebilirler. Bir VAR modelinin VMA gösterimi, sistemde yer alan değişkenler üzerinde çeşitli
şokların etkisini görebilmek açısından çok yararlı olmaktadır. Etki-tepki fonksiyonları VAR
modelinin parametre tahminleri üzerine inşa edildikleri için etki-tepki fonksiyonları da bir hata
içermektedirler. Bu nedenle etki-tepki fonksiyonları için güven aralıkları oluşturularak tahmin
sürecinin doğasının getirdiği parametre belirsizliği dikkate alınabilmektedir.
Etki-tepki fonksiyonları değişkenlere ilişkin hatada bir birimlik şoka karşı değişkenlerin verdikleri
tepkinin miktarını vermektedir. Ayrıntılı açıklamalar için (bakınız Enders, 2010: Bölüm 5).
85
kullanılmıĢtır. Bunun temel nedeni GEF’nın değiĢkenlerdeki sıralamaya karĢı
duyarlı olmamalarıdır. Bu da elde edilen sonuçların geleneksel etki-tepki
analizine göre daha güçlü olmasını sağlamıĢtır.14
3.5.1. GSYĠH ile Enflasyon
GSYĠH ve enflasyon oranının devresel bileĢeni için belirlenen gecikme
uzunluğunda VAR modeline iliĢkin parametre tahminleri ve hatalara iliĢkin
sınama sonuçları Ek Tablo 1’de verilmiĢtir.15
GSYĠH_FL ile ENF_FL değiĢkenlerinin yer aldığı sistemde uygun
gecikme AIC’e göre 2, SCH’a göre 1’dir. Her iki gecikmede de hatalar normal
dağılıma sahip değildir. VAR modeli için k = 1 alındığında hatalarda birinci
14
Koop ve başk. (1996) ve Pesaran ve Shin (1998) çalışmalarında tanımlanan GET fonksiyonlarının
iki üstünlüğü bulunmaktadır: i. iktisat teorisince öngörülebilecek herhangi bir sıralamanın önsel olarak
sağlanmış olmasını gerektirmez. ii. şokların başlangıç dönemindeki etkilerinin anlamlı bir şekilde
yorumlanmasına imkan sağlar.
Genel VAR modeli için hareketli ortalamalar ile gösterimi X, m1 boyutlu değişkenler vektörünü
göstermek üzere aşağıdaki gibidir.

Xt 
A u
(1)
j t j
j 0
Aj  0
Burada
için
ve
için
olmak
üzere
A0  I n
j  1, 2, 
j0
0
A j  1 A j 1  2 A j 2     p A j  p olarak tanımlıdır.  t ile gösterilen bir şok için GET fonksiyonu
aşağıdaki gibi tanımlıdır.
Gs  E ( xt  N  t   t0 , t01 )  E (St  N , t01 )
(2)
Burada  t01 t-1 dönemine kadar sürece ilişkin bilgi setini göstermektedir.  t  N (0, ) varsayımı
altında ve  j  ( jj ) 1/ 2 bir standart sapmalık şokları göstermek üzere,
E ( t  jt   j )  ( 1 j ,  2 j , ,  mj ) jj1 j
(3)
olarak yazılır. et i. elemanı 1, değerleri sıfır olan m1 boyutlu bir vektör ise VAR modelindeki i.
denklemde j. değişkene verilen 1 standart sapmalık şok için GET fonksiyonu N dönem için aşağıdaki
gibi tanımlıdır.
GETij , N  ej AN ei /  ii1/ 2
15
j  1, 2,, m için
(4)
Analizler çapraz korelasyon analizinde olduğu gibi alt dönemler itibariyle de gerçekleştirilmiştir.
1987:1-2007:3 döneminde enflasyon hedeflemesi döneminde 1 değerini alan bir kukla değişken
tanımlanmış ve modele ilave edilmiştir. Kukla değişken sonuçlarda anlamlı bir değişiklik meydana
getirmemiştir. Burada verilen sonuçlar bu değişkenin yer almadığı VAR modeli aracılığıyla elde
edilen sonuçlardır.
86
sıra otokorelasyon sorunu ile karĢılaĢılmıĢtır. Bu tip bir sorun k = 2
alındığında gözlenmemiĢtir. Bu modelin (k = 2) parametreleri üzerinden elde
edilen etki-tepki fonksiyonlarının grafiği ġekil 3.8’de verilmiĢtir.
ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
ENF_FL Serisinin GSYIH_FL Serisine Tepkisi
1.5
1.5
1.0
1.0
0.5
0.5
0.0
0.0
-0.5
-0.5
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
GSYIH_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi
3
4
5
6
7
8
9
10
GSYIH_FL Serisinin kendisine Tepkisi
.03
.03
.02
.02
.01
.01
.00
.00
-.01
-.01
-.02
2
-.02
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
ġekil 3.8. Etki-Tepki Fonksiyonları (GSYIH_FL ve ENF_FL)
ġekil 3.8, ENF_FL ve GSYĠH_FL değiĢkenlerinin artıklarına verilen bir
standart sapmalık Ģoka karĢı değiĢkenlerin tepkisini göstermektedir. ENF_FL
serisi bu etkiye ilk dönemde pozitif ve büyük bir tepki göstermektedir. Bu
tepki pozitif yönde 5 dönem devam etmekle birlikte, ancak ilk üç dönemde
istatistiksel olarak anlamlıdır.
ENF_FL serisi GSYĠH_FL serisine baĢlangıç döneminde tepki
vermemekte, tepkinin yönü daha sonraki 2-3 dönemde negatif yönde
olmaktadır. Dördüncü dönemde tepki tekrar sıfır olurken daha sonra 8.
döneme kadar küçük de olsa pozitif yönde bir tepki söz konusudur.
DeğiĢkenler bir Ģok karĢısında yaklaĢık 8-9 dönem sonra dengeye
87
gelmektedirler.
Burada
belirtilmesi
gereken
bir
nokta
etki-tepki
fonksiyonlarının istatistiksel olarak anlamlı olmadıklarıdır. Buna karĢın
GSYĠH_FL, ENF_FL serisinin artıklarına 1 standart sapmalık Ģok verildiğinde
baĢlangıçta negatif ve istatistiksel olarak anlamlı bir tepki vermektedir. Sistem
yaklaĢık 5 dönem sonra dengeye gelmektedir. GSYĠH’nın devresel
bileĢeninin
kendisine tepkisi enflasyon serisinin
devresel bileĢeninin
kendisine verdiği tepki ile benzer ve ilk üç dönemde istatistiksel olarak
anlamlı bir tepki vermektedir.
3.5.2. Sektörel GSYĠH’lar ile Enflasyon
ġekil 3.9, tarım sektörü çıktısı ile enflasyon arasındaki etki-tepki
fonksiyonlarının
10
zaman
dönemi
için
aldığı
değerlerin
grafiğini
göstermektedir. Tarım sektörünün enflasyon ile iliĢkisine iliĢkin VAR
modelinde AIC ve SCH uygun gecikmeyi k = 1 olarak vermiĢtir. Ancak bu
gecikmede hatalar normal dağılım sergilememe özelliğinin yanı sıra bir de
otokorelasyon sorunu içermektedirler. Bu nedenle uygun gecikme k = 2
alınmıĢ ve artıklar tekrar incelenmiĢtir. Bu modelin artıkları da normal
dağılmamakla beraber otokorelasyon içermemektedirler. Bu nedenle etkitepki fonksiyonları VAR(2) modeli üzerinden elde edilmiĢtir.
ENF_FL serisi 1 standart sapmalık Ģoka ilk üç dönemde pozitif ve
büyük bir tepki göstermektedir. bu dönemde etki-tepki fonksiyonları ve güven
aralıkları sıfır çizgisinin üstünde hep birlikte yer aldıklarından istatistiksel
olarak anlamlıdır. Seri kendisine zamanla azalan miktarda tepki vermekte ve
sistem yaklaĢık 5 dönemde dengeye gelmektedir.
Enflasyon tarım GSYĠH’sına baĢlangıç döneminde çok küçük ancak
pozitif bir tepki vermektedir. 2. dönemde sıfır olan bu tepki 2-7 döneminde
negatif
yönde
seyretmekte
ve
yaklaĢık
9
dönem
sonra
dengeye
gelinmektedir. Tarım sektörü de enflasyon oranına baĢlangıç döneminde
88
pozitif yönde tepki vermekte, ancak tepki ilerleyen dönemlerde artarak 4-5
dönem sonunda sıfır olmaktadır. Tarım sektörünün kendisine tepkisi tüm
dönemlerde pozitiftir. YaklaĢık 9 dönemde sistem dengeye gelmektedir.
Ancak bu tepkiler istatistiksel olarak anlamlı değildir. Tarım sektörü kendisine
3-4 dönemde pozitif ve istatistiksel olarak anlamlı bir tepki vermektedir.
ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
ENF_FL Serisinin TARIM_FL Serisine Tepkisi
1.5
1.5
1.0
1.0
0.5
0.5
0.0
0.0
-0.5
-0.5
-1.0
-1.0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
TARIM_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi
3
4
5
6
7
8
9
10
TARIM_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
.006
.006
.004
.004
.002
.002
.000
.000
-.002
2
-.002
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
ġekil 3.9. Etki-Tepki Fonksiyonları (TARIM_FL ve ENF_FL)
Sanayi
sektörü
GSYĠH
ile
enflasyon
oranları
için
etki-tepki
fonksiyonlarının 10 dönem için grafiği ġekil 3.10’da verilmiĢtir. Sanayi
sektörünün enflasyon ile iliĢkisine iliĢkin VAR modelinde AIC ve SCH uygun
gecikmeyi k = 1 olarak vermiĢtir. Ancak bu gecikmede hatalar normal dağılım
sergilememe özelliğinin yanı sıra bir de otokorelasyon sorunu içermektedir.
Bu nedenle uygun gecikme k = 2 alınmıĢ ve artıklar tekrar incelenmiĢtir. Bu
89
modelin
artıkları
da
normal
dağılmamakla
beraber
otokorelasyon
içermemektedirler. Etki-tepki fonksiyonları VAR(2) modeli üzerinden elde
edilmiĢtir.
ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
ENF_FL Serisinin SANAYI_FL Serisine Tepkisi
1.6
1.6
1.2
1.2
0.8
0.8
0.4
0.4
0.0
0.0
-0.4
-0.4
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
3
4
5
6
7
8
9
10
SANAYI_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
SANAYI_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi
.03
.03
.02
.02
.01
.01
.00
.00
-.01
-.01
-.02
2
-.02
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
ġekil 3.10. Etki-Tepki Fonksiyonları (SANAYĠ_FL ve ENF_FL)
ENF_FL serisi 1 standart sapmalık Ģoka ilk dönemde pozitif ve büyük
bir tepki göstermektedir. Seri kendisine zamanla azalan miktarda tepki
vermekte ve sistem yaklaĢık 6 dönemde dengeye gelmektedir. Sonuçlar ilk
üç dönemde istatistiksel olarak anlamlıdır. Enflasyon sanayi sektöründe
üretilen GSYĠH’ya baĢlangıç döneminde çok küçük ancak negatif bir tepki
vermektedir. 4. dönemde sıfır olan bu tepki 4-7 döneminde pozitif yönde
seyretmekte ve 8 dönemde sonra dengeye gelinmektedir. Sanayi sektörü
90
GSYĠH’sı enflasyon oranına baĢlangıç döneminde negatif ve istatistiksel
olarak anlamlı bir tepki vermekte, tepki ilerleyen dönemlerde artarak 4-5
dönem sonunda sıfır olmaktadır. Sanayi sektörünün kendisine tepkisi hemen
tüm dönemlerde pozitiftir. YaklaĢık 8 dönemde sistem dengeye gelmektedir.
ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
ENF_FL Serisinin HIZMET_FL Serisine Tepkisi
1.5
1.5
1.0
1.0
0.5
0.5
0.0
0.0
-0.5
-0.5
-1.0
-1.0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
HIZMET_FL Serinin ENF_FL Serisine Tepkisi
3
4
5
6
7
8
9
10
HIZMET_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
.04
.04
.03
.03
.02
.02
.01
.01
.00
.00
-.01
-.01
-.02
2
-.02
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
ġekil 3.11. Etki-Tepki Fonksiyonları (HĠZMET _FL ve ENF_FL)
Hizmetler sektörü GSYĠH ile enflasyon oranları için etki-tepki
fonksiyonlarının 10 dönem için grafiği ġekil 3.11’de verilmiĢtir. Hizmetler
sektörünün enflasyon ile iliĢkisine iliĢkin VAR modelinde AIC ve SCH uygun
gecikmeyi k = 2 olarak vermiĢtir. Bu gecikmede hatalar normal dağılım
sergilememekle birlikte otokorelasyon içermemektedirler.
91
Tanımlanan bu sistemde ENF_FL serisi 1 standart sapmalık Ģoka ilk
dönemde pozitif ve büyük bir tepki göstermektedir. Seri kendisine zamanla
azalan miktarda tepki vermekte ve sistem yaklaĢık 6 dönemde dengeye
gelmektedir. Enflasyon hizmetler sektöründe üretilen GSYĠH’ya baĢlangıç
döneminde diğer sektörel çıktılara verdiği tepki ile karĢılaĢtırıldığında göreli
olarak büyük ve yine negatif yönde bir tepki vermektedir. Bu tepki ilk iki
dönemde istatistiksel olarak anlamlıdır. Bunun yanı sıra tepki 2. dönemde
derinleĢmekte ancak daha sonra artarak 4. dönemde sıfır olmaktadır. Bu
tepki 4-8 döneminde pozitif yönde seyretmekte ve 9 dönemde sonra dengeye
gelinmektedir. Hizmetler sektörü GSYĠH’sı enflasyon oranına baĢlangıç
döneminde negatif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı tepki vermekte, tepki
ilerleyen dönemlerde artmakta ve 7-8 dönem sonunda sıfır olmaktadır.
Hizmetler sektörünün kendisine tepkisi hemen tüm dönemlerde pozitiftir.
YaklaĢık 8-9 dönemde sistem dengeye gelmektedir.
Elde edilen ampirik sonuçlar toplam çıktının devresel hareketlerinin
enflasyon oranlarının devresel hareketlerine ters yönlü tepki verdiğini
göstermektedir. Bu bulgu enflasyon ile iktisadi büyüme arasında negatif bir
iliĢki olduğunu ortaya koyan çalıĢmaların bulgularını destekler niteliktedir.16
ÇalıĢmanın bu bölümünde elde edilen bulgular aynı zamanda çalıĢmanın bir
önceki kısımda elde edilen bulgularını da destekler niteliktedir.
ÇalıĢmada serilerin devresel hareketleri arasındaki iliĢkiler ayrıca alt
dönemler için de incelenmiĢtir. Alt dönemde elde edilen bulgulara ayrıntılı
olarak yer verilmemiĢ, sadece sonuçlar bir sonraki paragrafta özetlenmiĢtir.17
1994:3-2000:4 dönemi göreli olarak istikrarlı bir dönem olarak
düĢünülebilir. Bu dönemde toplam çıktı enflasyona baĢlangıç döneminde
16
Bu çalışmalardan doğrudan serilerin devresel hareketleri üzerine odaklanılmamıştır. Bunlardan
bazıları Artan (2006),Paul-Kearney ve Chowdhury (1997) ve Motley (1998)’in çalışmalarıdır.
17
Alt dönemlerde gözlem sayıları 1994:3-2000:4 ve 2002:1-2007:3 dönemlerinde sırasıyla 26 ve 19
gözlem içermektedir. Göreli olarak küçük örnekleme sahip olunduğu için alt dönemlere ilişkin
sonuçları dikkate alırken ihtiyatlı olmak gerekir. Alt dönemlere ilişkin bulguların bir özeti ilgili
dönemlerde bu ilişkinin nasıl olduğuna ilişkin bir fotoğraf olarak algılamak daha doğru olacaktır.
92
tepki vermemiĢtir. Bununla birlikte toplam çıktı enflasyon oranlarındaki
değiĢmeleri daha çok açıklamaktadır. Tarım ve sanayi sektöründe üretilen
çıktılar enflasyon oranlarına ilk dönemde negatif yönde tepki vermiĢtir. Buna
karĢılık hizmetler sektörü GSYĠH’sı baĢlangıç döneminde pozitif yönde tepki
vermiĢtir.
Ancak
bu
tepkilerin
hiç
biri
istatistiksel
olarak
anlamlı
bulunmamıĢtır. Enflasyonun toplam ve Sektörel çıktılara tepkisi kendisine
verilen tepkiler ile aynı Ģekilde çıkmıĢtır.
2002:1-2007:3 dönemi enflasyon hedeflemesi rejimi ya da dönemi
olarak düĢünülebilir. Bu dönemde toplam çıktı ve enflasyon birbirine
baĢlangıç dönemlerinde negatif ve istatistiksel olarak anlamlı olmayan tepki
vermiĢtir. Tarım sektöründe ve sanayi sektöründe üretilen çıktılar ile
enflasyon oranlarının birbirlerine tepkisi baĢlangıç dönemlerinde pozitiftir.
Buna karĢılık hizmetler sektöründe üretilen çıktı enflasyona, enflasyon da
hizmetler sektörü çıktısına pozitif yönde tepki vermiĢtir. Burada önemli bir
sonuç enflasyondan hizmetler sektörü çıktısına verilen tepkinin istatistiksel
olarak anlamlı çıkmıĢ olmasıdır.
Genel olarak bakıldığında her iki alt dönemde de enflasyon GSYĠH,
tarım ve sanayi sektöründe üretilen çıktıdaki değiĢmelerin bir kısmını
açıklarken, hizmetler sektörü çıktısı enflasyondaki geliĢmelerin bir kısmını
açıklamaktadır.
3.6. Bir Arz ġokunun Sonuçlar Üzerindeki Etkisinin Ġncelenmesi
Önceki iki kısımda elde edilen sonuçlar Türkiye ekonomisinde negatif
enflasyon-büyüme iliĢkisinin temel nedeninin arz Ģokları olduğuna iĢaret
etmektedir. Negatif iliĢkilerin etki-tepki fonksiyonlarınca da desteklendiği
gözlenmiĢtir. Bu noktada sisteme dıĢsal olarak alınabilecek arz ve talep
Ģoklarının analizlere dahil edilip sonuçların yetkinliği sınanabilir. Bu amaçla
petrol fiyatları arz Ģoklarının bir temsilcisi olarak alınmıĢ ve etki-tepki
93
fonksiyonları yeniden elde edilmiĢtir. Petrol fiyatları ile analizler sadece analiz
döneminin tümüne yöneliktir.
Petrol fiyatları ham petrol fiyatı olup veriler önce Türk Lirası’na
çevrilmiĢ daha sonra TÜFE ile reel hale getirilmiĢtir. 18 Berument vd. (2008)
tarafından da ifade edildiği gibi enerji fiyatlarındaki artıĢlar Türkiye ekonomisi
üzerinde – Türkiye enerji bakımından dıĢa bağımlı olduğu ve enerji önemli bir
girdi olduğu için – önemli etkiler meydana getirebilmekte, dolayısıyla petrol
fiyatlarındaki artıĢlar üretim maliyetlerini arttırabilmektedir.
ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
ENF_FL Serisinin GSYIH_FL Serisine Tepkisi
1.5
1.5
1.0
1.0
0.5
0.5
0.0
0.0
-0.5
-0.5
-1.0
-1.0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
GSYIH_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi
3
4
5
6
7
8
9
10
GSYIH_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
.03
.03
.02
.02
.01
.01
.00
.00
-.01
-.01
-.02
2
-.02
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
ġekil 3.12. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken olarak Alındığında EtkiTepki Fonksiyonları (GSYĠH_FL ve ENF_FL)
18
http://tonto.eia.doe.gov/dnav/pet/hist/LeafHandler.ashx?n=PET&s=RWTC&f=M (Erişim Tarihi:
10.04.2011)
94
GSYĠH_FL ile ENF_FL değiĢkenlerinin yer aldığı sisteme petrol
fiyatları dıĢsal değiĢken olarak dahil edilmiĢ ve uygun gecikme sayısı
belirlenmiĢtir. Uygun gecikme sayıları AIC bilgi ölçütüne göre 2, SCH bilgi
ölçütüne göre 1’dir. Her iki gecikmede de hatalar normal dağılıma sahip
değildir. VAR modeli için k = 1 ve k = 2 alındığında hatalarda % 5 ve 10 nem
düzeyinde altıncı sıra otokorelasyon gözlenmiĢtir. Bununla birlikte k = 1
alındığında bu sorun % 1’de daha kuvvetli reddedilmiĢtir. k = 1 alınarak
tahmin edilen VAR modeli EK Tablo 5’de, etki-tepki fonksiyonlarının grafiği
ġekil 3.12’de verilmiĢtir.
GSYĠH_FL serisine verilen 1 standart sapmalık Ģoka enflasyon hemen
anında ters yönde istatistiksel olarak anlamlı bir tepki vermektedir. Bu etki
yaklaĢık olarak beĢ-altı dönem için gözlenmiĢ olmakla birlikte ilk 3 dönemdeki
tepki istatistiksel olarak anlamlıdır. ENF_FL serisine verilen 1 standart
sapmalık Ģoka büyüme de benzer bir tepki vermektedir. Ancak tepkinin
miktarı hem daha küçüktür hem de sadece ilk 1,5 dönemde anlamlıdır.
Petrol fiyatları dıĢsal değiĢken olarak sisteme dahil edildiğinde etkitepki fonksiyonlarının zaman içinde izlediği seyirde genel olarak büyük
farklılıklar gözlenmemiĢtir. Bununla birlikte enflasyonun büyümeye gösterdiği
tepkilerin
izleyen
dönemlerdeki yönü
ve
büyüklüğü
bakımından
bir
değiĢiklikten söz edilebilir. ġöyle ki: enflasyon büyümeye ilk 3 dönemde
negatif yönde tepki verirken tepki 4. ve daha sonraki dönemlerde pozitif
yönde seyretmiĢtir. Petrol fiyatları bu tepkinin hep negatif kalmasına ve
sistemin dengeye gelme süresinin 1-2 dönem uzamasına neden olmuĢtur.
Bununla birlikte vurgulanması gereken en önemli nokta büyümenin enflasyon
üzerindeki (ve enflasyonun büyüme üzerindeki) negatif Ģok etkisi petrol
fiyatları analize dahil edildiğinde geçerliliğini korumaktadır. Diğer bir ifade ile
sonuçlar negatif enflasyon-büyüme iliĢkisinin sebebinin olası bir arz Ģoku
olduğunu desteklemektedir.
95
Benzer analizler tarım, sanayi ve hizmetler sektörlerinde enflasyonbüyüme iliĢkisinin incelemek amacıyla yapılmıĢ etki-tepki fonksiyonları
tahmin edilmiĢtir. Her bir sektör için VAR modeli tahminleri Ek Tablolar 6, 7
ve 8’de verilmiĢtir.
3.6.1. Petrol Fiyatlarının Tarım Sektörü Büyümesi ile Enflasyon
ĠliĢkisi Üzerindeki Etkisi
Tarım sektörü için petrol fiyatları ile birlikte tahmin edilen VAR modeli
için uygun gecikme uzunluğu hem AIC hem de SCH ölçütlerine göre 1’dir.
VAR(1,1) modelinde de artıklar normal dağılım sergilememekle birlikte
artıklarda % 1 önem düzeyinde otokorelasyon olmadığı gözlenmiĢtir. Etkitepki fonksiyonlarının zaman karĢı grafikleri ġekil 3.13’de verilmiĢtir.
ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
ENF_FL Serisinin TARIM_FL Serisine Tepkisi
1.6
1.6
1.2
1.2
0.8
0.8
0.4
0.4
0.0
0.0
-0.4
-0.4
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
TARIM_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi
3
4
5
6
7
8
9
10
TARIM_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
.006
.006
.005
.005
.004
.004
.003
.003
.002
.002
.001
.001
.000
.000
-.001
2
-.001
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
ġekil 3.13. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken olarak Alındığında EtkiTepki Fonksiyonları (TARIM_FL ve ENF_FL)
96
Tarım sektöründe petrol fiyatları dıĢsal değiĢken iken enflasyon ve
büyüme serilerine verilen 1 standart sapmalık Ģoka verilen tepkiler sadece
tarım GSYĠH’sının enflasyona verdiği tepki bakımından farklıdır. Petrol
fiyatları sisteme dahil edilmediğinde, tarım sektöründe yaratılan çıktı ilk 5
dönemde enflasyona pozitif yönde, 6-9 arası dönemde negatif yönde tepki
vermekte idi. Petrol fiyatları sisteme dahil dildiğinde tarım GSYĠH’sı tüm
dönemlerde enflasyona pozitif yönde tepki vermektedir ve sistem dengeye
daha uzun bir sürede varmaktadır. Burada da tepkiler her dönemde
istatistiksel olarak anlamlı değildir. Etki-tepki fonksiyonları ile belirlenen pozitif
Ģoklar çapraz korelasyon sonuçlarını tam olarak desteklememektedir.
3.6.2. Petrol Fiyatlarının Sanayi Sektörü Büyümesi ile Enflasyon
ĠliĢkisi Üzerindeki Etkisi
Sanayi sektörü GSYĠH’sının devresel hareketleri ile enflasyon serisinin
devresel hareketlerinden oluĢan VAR modeline petrol fiyatları dıĢsal
değiĢken olarak alındığında uygun gecikme 1 olarak belirlenmiĢtir. 1
gecikmeli VAR modelinin artıklarında % 1’de otokorelasyon sorunu ile
karĢılaĢılmamıĢtır.
Bununla
birlikte
artıklar
normal
dağılım
sergilememektedirler.
Sanayi sektöründe etki-tepki fonksiyonları (bakınız ġekil 3.14)
enflasyon ile büyümenin birbirine ilk 4-5 dönemde ters yönde ve istatistiksel
olarak anlamlı olmayan tepki verdiklerini göstermiĢti. Bu sonuç petrol fiyatları
modele dahil edildiğinde de değiĢmemiĢ olmakla birlikte tepkinin yönü hep
negatif olmuĢ ve bu ilk 2-3 dönemde anlamlı bulunmuĢtur. Dolayısıyla sanayi
sektörünün – beklendiği gibi – petrol fiyatları üzerindeki Ģoklarından
doğrudan ve olumsuz yönde etkilendiği söylenebilir. Ancak sistemin bir Ģok
ile birlikte dengeye ulaĢma süresinde tarım sektörünün aksine bir değiĢiklik
gözlenmemiĢtir.
97
ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
ENF_FL Serisinin SANAYI_FL Serisine Tepkisi
1.5
1.5
1.0
1.0
0.5
0.5
0.0
0.0
-0.5
-0.5
-1.0
-1.0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
SANAYI_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi
3
4
5
6
7
8
9
10
SANAYI_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
.04
.04
.03
.03
.02
.02
.01
.01
.00
.00
-.01
-.01
-.02
-.02
-.03
2
-.03
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
ġekil 3.14. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken olarak Alındığında Etki
Tepki Fonksiyonları (SANAYĠ_FL ve ENF_FL)
3.6.3. Petrol Fiyatlarının Hizmet Sektörü Büyümesi ile Enflasyon
ĠliĢkisi Üzerindeki Etkisi
Hizmetler sektörü için tanımlanan VAR modelinde dıĢsal değiĢken
olarak petrol fiyatları alınmıĢ ve uygun gecikme sayısı sırasıyla 1 (SCH
ölçütüne göre) ve 2 (AIC ölçütüne göre) olarak belirlenmiĢtir. VAR(1,1)
modelinde artıklarda % 1, 5 ve 10’da birinci ve altıncı sıra otokorelasyon
olduğu gözlenmiĢtir. VAR(2,2) modelinde LM-sınamasına göre birinci-sıra
otokorelasyon
gözlenmezken
altıncı-sıra
otokorelasyonun
varlığını
sürdürdüğü sonucuna varılmıĢtır. Her iki VAR modelinde de artıklar normal
dağılım göstermemektedir. Bu nedenle otokorelasyon sonuçları dikkate
98
alınmıĢ ve sağlıklı etki-tepki fonksiyonları elde etmek üzere VAR(2,2) modeli
tercih edilmiĢtir.
Hizmetler sektörü için tahmin edilen VAR modelinden tahmin edilen
etki-tepki fonksiyonları petrol fiyatları sisteme dahil edildiğinde sisteme dahil
edilmediği duruma göre hemen hiç farklı bir sonuç üretmemiĢtir (bakınız ġekil
3.11 ve ġekil 3.15).
ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
ENF_FL Serisinin HIZMET_FL Serisine Tepkisi
1.5
1.5
1.0
1.0
0.5
0.5
0.0
0.0
-0.5
-0.5
-1.0
-1.0
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
HIZMET_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi
3
4
5
6
7
8
9
10
HIZMET_FL Serisinin Kendisine Tepkisi
.04
.04
.03
.03
.02
.02
.01
.01
.00
.00
-.01
-.01
-.02
2
-.02
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
1
2
3
4
5
6
7
8
9
10
ġekil 3.15. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken olarak Alındığında EtkiTepki Fonksiyonları (HĠZMET_FL ve ENF_FL)
SONUÇ
Bu çalıĢmada enflasyon-iktisadi büyüme iliĢkisi sektörel bazda 1987:12007:3 dönemi için incelenmiĢtir. Enflasyon ile büyüme ve sektörel büyüme
arasındaki iliĢkiler serilerin devresel hareketleri, diğer bir ifade ile iĢ çevrimleri
çerçevesinde incelenmiĢtir. Bu amaçla toplam GSYĠH ve sektörel GSYĠH
serileri ile Tüketici Fiyatları Endeksi ve üç aylık enflasyon oranlarının
devresel bileĢenleri elde edilmiĢtir. Serilerin trend bileĢeni – üssel düzeltme
yöntemi ile mevsimsel olarak düzeltilmiĢ serilerin – Bakter ve King (1995)
çalıĢması ile tanımlanan bant geçiĢ filtresi ile elde edilerek devresel
bileĢenleri ortaya çıkarılmıĢtır. Toplam ve sektöre çıktıların devresel
bileĢenleri önce grafik olarak daha sonra çapraz korelasyon katsayıları
hesaplanarak incelenmiĢtir.
Enflasyon-büyüme iliĢkisinin teorik alt yapısını inceleyen çalıĢmaların
yanında teorik iliĢkileri ampirik olarak inceleyen çalıĢmalarda bulunmaktadır.
Bununla birlikte ampirik çalıĢmaların bulguları ortak bir payda da tam olarak
buluĢmamaktadır.
Türkiye
ekonomisinde
enflasyon-büyüme
iliĢkisini
inceleyen çalıĢmalarda genel olarak enflasyon ve büyüme arasında negatif
bir iliĢki olduğu sonucuna varılmıĢtır. Ayrıca, Türkiye ekonomisi üzerinde
çalıĢan araĢtırmacılar arasında Türkiye ekonomisinde kamu kesimi açıkları,
para arzı , üretim miktarı , ülkeye giren döviz miktarı ve teknolojik yenilikler
gibi enflasyona katkıda bulunan çok sayıda faktörün olduğuna dair bir fikir
birliği bulunmaktadır. Bu çerçevede bu çalıĢma enflasyon-büyüme iliĢkisi
literatürüne ampirik bir sonuç üretmeye yönelik olup iliĢki reel iĢ çevrimleri
çerçevesinde incelenmiĢtir.
Türkiye ekonomi tarihi incelendiğinde ekonominin iniĢli çıkıĢlı olmakla
birlikte genelde büyüme eğiliminde olduğu fakat sürdürülebilir bir büyümenin
sağlanamadığı ifade edilmektedir. Bununla birlikte enflasyona yönelik olarak
olumlu geliĢmeler söz konusudur, ancak enflasyonun tekrar önemli bir
problem haline geleceği konusunda endiĢeler varlığını sürdürmektedir.
100
Türkiye’de, 1970’li yıllardan itibaren yüksek enflasyon problemi
yaĢanmakta, enflasyon, ülkenin her kesimini olumsuz etkilemektedir. Yüksek
enflasyonu düĢürmek için birçok istikrar programı uygulanmıĢ, 1980’lı yıllara
gelindiğinde enflasyonu düĢürme hedefi açıkça açıklanmıĢ ve birçok istikrar
programında enflasyon öncelikli bir hedef olmuĢtur. Ancak bazı dönemler
büyümenin
artması
için
bir
miktar
enflasyona
katlanmak
gerektiği
düĢünüldüğünden bu dönemlerde enflasyonun yükselmesi göz ardı edilmiĢtir.
1980-2002
dönemi
enflasyonla
mücadelede
uygulanan
istikrar
programlarında bazı baĢarılar sağlanmıĢ olmakla birlikte 2003 yılına kadar
önemli bir baĢarı elde edilememiĢtir. Ancak 1980-2002 dönemi yaĢanan
birçok krizden sonra Türkiye’de yüksek enflasyon ortamında sürdürülebilir
büyümenin elde edilemeyeceği, enflasyon artarken büyümenin ancak kısa bir
dönem sağlanabileceği bu etkinin de uzun dönemde ortadan kalkacağı genel
kabul görmüĢtür.
Türkiye’de, 2001 yılından itibaren uygulanmaya konulan Güçlü
Ekonomiye GeçiĢ Programı’nda uygulanan sıkı para ve maliye politikası,
dövizin dalgalanmaya bırakılarak aĢırı değerli Türk Lirasının oluĢturduğu
sorunlara çözüm bulunması, kamu finansman dengesinin güçlendirilerek,
bankacılık sektöründe hızlı bir düzenlenmeye gidilmesi, bütün bunlar
yapılırken kurumların esnek ve Ģeffaf bir altyapıya kavuĢmaları sonucunda,
enflasyon rakamları hızlı bir Ģekilde düĢmeye baĢlamıĢtır. Aynı süreçte,
Türkiye ekonomisi hızlı bir büyüme trendi yakalamıĢ ve ekonomik büyüme
rakamları beklentilerin üstünde gerçekleĢmeye baĢlamıĢtır. Güçlü Ekonomiye
GeçiĢ Programı sonrasında gerçeklesen enflasyon ve büyüme rakamları,
Türkiye’de enflasyonla ekonomik büyüme arasında negatif yönlü bir iliĢki
olduğu görüĢünü desteklemektedir.
ÇalıĢmada serilerin devresel hareketleri üzerinden yapılan analizler
Türkiye ekonomisinde enflasyon ile iktisadi büyüme arasında negatif iliĢkinin
bulunduğuna, bunun da nedeninin tüm analiz döneminde arz Ģokları
olduğuna iĢaret etmektedir. Arz Ģokları aynı zamanda sanayi sektörü ve
101
hizmetler sektörü büyümesi ile enflasyon arasındaki negatif iliĢkiyi de
açıklamaktadır.
Göreli olarak istikrarlı dönemde negatif iliĢkinin sebebi arz Ģokları ya
da talep Ģoklarıdır Ģeklinde bir sonuca ulaĢılamamıĢtır. Benzer bir sonuç
enflasyon hedeflemesi dönemi için de elde edilmiĢtir. Ancak bu dönemde
hizmetler sektöründe negatif büyüme-enflasyon iliĢkisinin kaynağının arz
Ģokları olduğu söylenebilir.
Genel olarak ifade edildiğinde analiz döneminde elde edilen sonuçlar
alt dönemlerde elde edilen sonuçlar arasında farklılık bulunmaktadır. Bununla
birlikte etki-tepki fonksiyonları gerek tüm gerekse alt dönemlerde çapraz
korelasyon analizi sonuçlarını desteklemiĢtir.
Kısaca elde edilen bulgular, enflasyonun Türkiye’de ele alınan dönem
içerisinde büyümeyi olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymaktadır. Diğer
bir ifade ile Türkiye’de enflasyon hızlı bir büyümenin gerçekleĢtirilebilmesi
için katlanılması gereken bir maliyet olmadığı gibi büyümenin önünde bir
engeldir. Bu nedenle Türkiye’de enflasyonu düĢürmeye yönelik para ve
maliye politikaları uygulanırken, aynı
zamanda
ekonomik
büyümenin
önünde engel teĢkil eden kısa ve uzun dönemli belirsizlikler ortadan
kaldırılmalı, ekonomik büyümeyi sürekli hale getirecek Ģekilde politikalar
izlenmelidir. Ayrıca, Türkiye ekonomisinin büyümesi için, sanayileĢme
sürecini daha da derinleĢtirmesine, finansal sistemini daha sağlıklı bir yapıya
kavuĢturmasına, verimli yatırımlarını arttırmasına, ülkeye daha çok yabancı
sermaye çekerek reel yatırımların hızlandırılmasına, ülkenin en önemli döviz
kaynaklarından birisi olan ihracatın arttırılması için gerekli olan destek ve
güvenin sağlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak bu Ģekilde hızlı ve
sürdürülebilir bir büyüme sağlanabilir. Nitekim özellikle 2002-2007 yıllarında
görülen nispeten yüksek büyüme ve düĢük enflasyon oranları çalıĢmada elde
edilen bu sonucu destekler niteliktedir.
102
Özetle , çalıĢmanın bulgularının konu ile ilgilenen politika uygulayıcıları
ve akademisyenler için dikkat çekici nitelikte olduğu söylenebilir. Ancak
negatif iliĢkinin nedenlerinin daha ayrıntılı bir biçimde özellikle sektörel bazda
incelenmesi gerekmektedir. ÇalıĢma bu çerçevede yapılacak bundan sonraki
çalıĢmalar için bir baĢlangıç çalıĢması olarak kabul edilebilir.
KAYNAKÇA
AÇIKGÖZ, ġenay ; ”Öncü Göstergeler YaklaĢımı ve Türkiye Ekonomisi
Üzerine Bir Uygulama ”, Master Tezi , Ankara 2003.
AÇIKGÖZ, ġenay ; ”Analysis of
Business Cycles
in
the Turkish
Economy:1987.1-2006.1” , Gazi University , Journal of FEAS , 10 (1) , 181205,2008.
AHMED S. ve MORTAZA G. ; “Inflation and Economic Growth in
Bangladesh: 1981-2005” Policy Analysis Unit, Working Paper Series,
Bangladesh, WP: 0604, 2005.
AMBLER S. ve CARDIA E. ; "Testing the Link Between Inflation and Growth",
Price Stability, Inflation Targets and Monetary Policy-Proceedings of a
Conference, Held by The Bank of Canada, May 1997 Ottawa, Bank of
Canada, ss:89-116,1998.
ANDRES J., HERNANDO I. ve SAL_DO J. D. L. ; “The Role of Financial
System in the Growth-Inflation Link: the OECD Experience”, Working
Papers, Banco de Espana, No. 9920, 2002.
ARAĠ M., KĠNNWALL M. ve THOURSĠE P. S. ; “Cyclical and Causal Patterns
of Inflation and GDP Growth," Research Papers in Economics, Stockholm
University, Department of Economics, 2002.
ARTAN, Seyfettin ; “GeliĢmiĢ ve GeliĢmekte Olan Ülkelerde Enflasyon ve
Büyüme : Yatay- Kesit ve Panel Veri Analizi”, Ġktisat Ġsletme ve Finans,
Yıl.21, Sayı:239, ss: 108-124,2006.
104
ARTAN, S. ; "Türkiye'de Enflasyon, Enflasyon Belirsizliği ve Büyüme",
Türkiye Ekonomi Kurumu TartıĢma Metinleri, Ankara, 2006/14.
ARTAN, Seyfettin; BERBER, Metin ; “ Kamu Kesimi Büyüklüğü ve Ekonomik
Büyüme
ĠliĢkisi: Çoklu Koentegrasyon Analizi ”, Ç.Ü.Ġ.Ġ.B.F. Dergisi , Cilt
5, Sayı 2, 2004, 19-21.
AYKIRI,Murat ; ” Ekonomik Büyüme-Enflasyon-ĠĢsizlik ĠliĢkisi:Türkiye Üzerine
Bir Uygulama (1980-2005)” , Yüksek Lisans Tezi, Kars 2008.
BASSANINI A. ve SCARPETTA S. ; “Does Human Capital Matter for Growth
in OECD Countries? Evidence From Pooled Mean-Group Estimates”, OECD
Economics Working Paper, No: 282, 2001.
BERBER M. ve ARTAN S. ; “Enflasyon ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisi: Türkiye
Örneği”, Türkiye Ekonomi Kurumu TartıĢma Metinleri, 2004/21.
BERUMENT,Hakan; INAMLIK Ali ve OLGUN Hasan ; ”Inflation and Growth:
Positive or Negative Relationship ?”, Journal of Applied Sciences 8
(2):192-204, 2008.
BERUMENT, H. ve Güner, N. ; “Inflation, Inflation Risk and Interest Rates: A
Case Study For Turkey”, METU Studies in Development, 23, No.3,
ss. 319–27, 1997.
BLACK, C. D., DOWD, M. R. ve KEITH K. ; “The Inflation/Growth
Relationship: Evidence from State Panel Data”, Applied Economics
Letters, 8(12), ss: 771-74 , 2001.
BLOOM, D. E., CANNING, D. ve SEVILLA, J. ; "The Effect of Health on
Economic Growth: Theory and Evidence, NBER Working Papers, No:
8587,2001.
105
CAPORIN M. ve DI MARIA, C. ; “Inflation and Growth: Some Panel Data
Evidence Working Papers”, Greta Working Papers, 2(9),2002.
DAUTEN.C.A.,
ve
L.M.
VALENTINE.
Business
Cycles
and
Forecasting,Cincinati:South-Western, Publishing Co.,1974.
EMSEN ,Ö.S.,AKSU,H.,BAġAR , S . ; “Türkiye’de Bütçe Açıkları ve
Enflasyon ĠliĢkileri “ , Atatürk Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler
Dergisi,Cilt 15,Sayı 3-4,17-28,2001
EROGLU, N. ; “Türkiye’de Ġktisat Politikalarının GeliĢimi (1923-2003)”, 80.
Yılında Türkiye Cumhuriyeti Sempozyumu, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi
AraĢtırma ve Uygulama Merkezi, T. C. Marmara Üniversitesi, Ġstanbul,
ss:1-12, 2003.
DICKEY, D. A. Fuller, W. A . ; “Likelihood Ratio Statistics for Autoregressive
Time Series with a Unit Root”,1981.
DOGRUEL, S. ; “Ġstikrar Politikaları ve Ekonomik Büyüme: Türkiye’nin Son
Yirmi Yıllık Serüveni Üzerine DüĢünceler”, KüreselleĢme Emek Süreçleri ve
Yapısal Uyum, Editör: Ahmet Alpay Dikmen, Ankara:Ġmaj Yayıncılık,2002.
DPT; Temel Ekonomik Göstergeler,(1986-2006).
ERTUNA , Özer ; “Ekonomik Ġstikrar Programı ve Borçlanma Stratejisi”,
Muhasebe Finansman Dergisi, Sayı:10, Nisan 2001.
Granger, C.W.J. ; “Investigating Causal Relations by Econometric Models
and Cross-Spectral Methods”, 1969.
106
GOKAL, V. ve HANIF, S. ; “Relationship Between Inflation and Economic
Growth”, Working Papers, Economics Department, Reserve Bank of Fiji,
2004(04).
GREGORIO DE, J. ; "Inflation, Growth and Central Banks : Theory and
Evidence", Policy Research Working Paper Series, The World Bank, No:
1575,1996.
GUJARATĠ N.Damodar, Temel Ekonometri, Literatür Yayınları, Ġstanbul,
Eylül 2006.
GÜL,E.,EKĠNCĠ,A. ; “Türkiye’de Enflasyon ve Döviz Kuru Arasındaki
Nedensellik ĠliĢkisi : 1984 -2003 “ , Sosyal Bilimler Dergisi , 2006.
GYLFASON, T. ve HERBERTSSON, T. T. ; "Does Inflation Matter for
Growth?", Japan and the World Economy, Elsevier,13(4), ss: 405-428,2001.
HODGE D. ; “Inflation and Growth in South Africa”, Cambridge Journal of
Economics, 30(2) , ss: 163-180,2006.
HYMANS, S.H. ; “On The Use of Leading Indicators to Predict
CyclicalTurning Points”, Brooking
Papers On Economic Activity
,2/1973,339-384,1973.
ĠTO.
”Ekonomik
Rapor:2001
Ortalarında
Türkiye
Ekonomisi”,Yayın
No:2001/45 , Ġstanbul , 2001.
KARACA, Orhan ; “Türkiye’de Enflasyon- Büyüme ĠliĢkisi/Zaman Serileri
Analizi”, DoğuĢ Üniversitesi Dergisi,2003.
KARLUK, Rıdvan. Türkiye Ekonomisi ,Beta Yayınları, Ġstanbul Ekim 2004.
107
KEPENEK,Yakup
ve YENTÜRK, Nurhan.Türkiye Ekonomisi, Ġstanbul,
2000.
KIVILCIM, M. ; “Türk Ekonomisinin Uzun Dönem Enflasyon Analizi: Bir
Amprik YaklaĢım”, Ekonomik YaklaĢım, 4(8), ss: 97-115, 1993.
KĠBRĠTÇĠOĞLU,Aykut ; “Türkiye’de Ekonomik Krizler ve Hükümetler (19692001) ,Yeni Türkiye Dergisi , 2001.
KLUMP, R. ; "Inflation, Factor Substitution and Growth", Working Paper
Series, European Central Bank, No: 280, ss: 1-46,2003.
LAYTON, A.P. , G.H. MOORE ; ”Leading Indicators for the Service Sector, ”
Jornal
of Business and Economic Statistics,Vol.7,No.3,July 1989,379-
386,1989.
Merkez Bankası, Büyüme-Enflasyon ĠliĢkisi, Ankara, Haziran 2006.
MALLA, S. ; “Inflation and Economic Growth: Evidence from A Growth
Equation”, University of Hawai’I At Monoa, Department of Economics,
Honolulu, December,1997.
MALLIK, G. ve CHOMDHURY, A. ; “Inflation and Economic Growth:
Evidence From Four South Asian Countries, Asia-Pacific Development
Journal, 8(1), ss: 123-135,2001.
MAXWELL J. F. ; "Inflation and Economic Growth in Pacific Basin
Developing Economies", Economic Review, Federal Reserve Bank of San
Francisco, Sayı: Fall, ss: 8-18,1981.
MBOWENI, T. T. ; “Economic Growth, Inflation and Monetary Policy in South
Africa”, At the Business Conference of the Bureau for Economic
108
Research, Governor of the South African Reserve Bank, Stellenbosch,
November,2000.
MOTLEY, B. ; “Growth and Inflation: A Cross-Country Study”, Economic
Review, Federal Reserve Bank of San Francisco, No: 1, ss: 15-28,1998.
MUBARIK Y. A. ; ”Inflation and Growth: An Estimate of The Threshold Level
of Inflation in Pakistan”, State Bank of Pakistan Research Bulletin, 1(1),2005.
MITCHELL,W.C. Business Cycles , Berkeley,Calif. : University of California
Pres,1913.
MITCHELL,W.C. ve A.BURNS ; ” What Happens During Business Cycles:A
Progress Report,Studies in Business Cycles ”,New York:National Bureau of
Economic Research,1951.
Mishkin, Frederic ; “ Inflation Targeting in Emerging-Market Economies”
American Economic Review 90, pp. 105-109,2000.
MÜRÜTOĞLU , Ali ; ” Devresel Hareketlerin Tahmininde Öncü Göstergeler
YaklaĢımı ve Türkiye Ekonomisi Ġçin Bir Öncü Göstergeler Endeksi
Denemesi” , ĠMKB Dergisi , Ġstanbul 1999.
NEFTÇĠ ,Salih ve Süleyman ÖZMUCUR.Türkiye Ekonomisi Ġçin TÜSĠAD
Öncü Göstergeler Endeksi,TÜSĠAD-T/91,Ġstanbul,1991.
NEFTÇĠ , Süleyman ; “Enflasyon , Stabilizasyon Programı ,Hedefler ,Analiz
ve Tedbirler” , Ankara ,1991.
ÖNDER,ġahin ġakir ; “Enflasyon Hedeflemesi ve Döviz Kuru-Enflasyon
Arasındaki GeçiĢkenlik: Türkiye Örneği”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2008.
109
ÖZGÜN , D.B. ; “An Empirical Approach to Fiscal Deficits and Ġnflation :
Evidence From Turkey , Hazine MüsteĢarlığı , Ekonomik AraĢtırmalar Genel
Müdürlüğü ,Ankara , 2000.
PARASIZ,Ġ.;Ekonomik
Büyüme
Teorileri,
Ezgi
Kitapevi
Yayınları,Bursa,2003.
ROMER, C. D. ; “Inflation and The Growth Rate of Output”, NBER Working
Papers, National Bureau of Economic Research, No: 5575,1996.
ROUSSEAU, P.L ve WACHTEL, P. ; “Inflation Thresholds and the FinanceGrowth
Nexus”,
X
Tor
Vergata
Financial
Conference,
Rome,
November,2001.
SAATÇĠOĞLU,C.,KORAP.H.L. ; “Talep-ÇekiĢli ve Maliyet-ĠtiĢli Enflasyonist
Etkenlerin Türkiye Ekonomisi KoĢullarında KarĢılaĢtırılması : Uygulanabilir
Bir
Enflasyon
Hedeflemesi
Sistemi
Ġçin
ġoklara
KarĢı
Duyarlılık
Çözümlemesi ve Sistem AyrıĢtırması”, 2. Ulusal Ġktisat Kongresi, Ġzmir ,
2008.
SAKARYA ÜNĠVERSĠTESĠ ; http://web.sakarya.edu.tr/~adurmus/statistik web
sitesi.
SARAC,Taha Bahadır. ”Enflasyon ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisi:Türkiye
Ekonomisi
Üzerine
Ekonometrik
Bir
Uygulama(1988-2007)”,Doktora
Tezi,Konya 2009.
SARAÇOĞLU,Bedriye ; ”Ġhracat Önderliğinde
Büyüme Politikası ve
Türkiye’nin Ġhracatında Beklenen Yapısal DeğiĢiklikler”, Ġktisat-ĠĢletmeFinans Dergisi,Yıl 12,Sayı 137, Ankara,1997.
110
SARAÇOĞLU,Bedriye;AÇIKGÖZ, ġenay; ” Türkiye’de Devresel Hareketler
ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıladaki GeliĢmeler” , Tübitak Projesi , ANKARA ,
Eylül 2007.
SCHUMPETER,J.A. Business Cycles, Vol.1,New York : McGraw-Hill,1939.
SEBASTIAN, E. ; "The Short-Run Relation Between Inflation and Growth in
Latin America", NBER Working Papers, National Bureau of Economic
Research, No: 1065,1983.
SĠMS, C.A. ; “Macroeconomics and Reality,” Econometrica, Sayı 48,
No.1: 1-48,1980.
SWEIDAN, O. D. ; “Does Inflation Harm Economic Growth in Jordan? An
Econometric Analysis for the Period 1970-2000” International Journal of
Applied Econometrics and Quantitative Studies, 1(2), ss: 41-66,2004.
TANRIÖVER,Banu. ”Ġktisadi ġoklar Ve Asimetrik Ġlkeleri , Yüksek Lisans
Tezi , Trabzon 2008.
TCMB,1996 ve 1997 Yıllık Raporları.
TCMB,2000 Yıllık Raporu.
TCMB.Üç Aylık Bülten,(1983-1994).
TERZĠ, Harun ; “Türkiye’de Enflasyon ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisi (19242002)”, Gazi Üniversitesi Ġktisadi Ġdari Bilimler Fakültesi Dergisi,6(3),
ss:59-75,2004.
111
TERZĠ,Harun ve OLTULULAR Sabiha ; “Türkiye’de Ekonomik BüyümeEnfllasyon Süreci:Sektörler Ġtibariyle Ekonometrik Bir Analiz”,Bankacılar
Dergisi,Sayı 50,2004.
THIRLWALL A. P. ve BARTON C.A. ; “Inflation and Growth: International
Evidence” , Banco Nazionale del Lavoro Quarterly Review, No:98,1971.
TURHAN, Evren Salih; “Enflasyon ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisi: Türkiye
Örneği”, Yüksek Lisans Tezi, KahramanmaraĢ ,ġubat 2007.
TÜSĠAD; The Turkish Economy’95 , TÜSĠAD-T/95,13-17,1995.
TÜĠK; Türkiye Ekonomisi Ġstatistik ve Yorumlar, (1993-2000).
TÜĠK; Aylık Ġstatistik Bülteni , (1983-2000).
VALDOVĠNOS, Carlos G. Fernández . Inflation and economic growth in the
long run, Economics Letters, 80 (2), 169–173,2003.
VALENTĠNE,L.M.M, D.F. ELLIS. Business Cycles and Forecasting ,SouthWestern,Cincinnati,1991.
VALENTINE,L.L.,C.A. DAUTEN ,Business Cycles and Forecasting ,
USA,1983.
WACHTEL, P. ve ROUSSEAU, P. L. ; "Inflation, Financial Development and
Growth", Working Papers, New York University, Leonard N. Stern School of
Business, Department of Economics, 2000(10).
YILMAZ, K., AKÇAY, C. ve ALPER, C. E. ; “Enflasyon ve Büyüme
Dinamikleri:GeliĢmekte Olan Ülke Deneyimleri IĢığında Türkiye Analizi”,
Yayın No: TÜSĠAD-T/2002-12/341, Aralık 2002.
112
YURTOĞLU,
Hasan;
“Yapay
Sinir
Ağları
Metodolojisi
ile
Öngörü
Modellemesi: Bazı Makroekonomik DeğiĢkenler için Türkiye Örneği”,58,
ġubat 2005.
YÜKSELER, Z. ; “Türkiye’de Enflasyonist Süreç ve Etkileyen Faktörlere
ĠliĢkin Bir Değerlendirme”, DüĢen Enflasyon Ortamında YaĢamak, ÇalıĢma
Raporu, Ankara,2004.
ZHU, A. ve POLLIN R. ; “Inflation and Economic Growth: A Cross-Country
Non- Linear Analysis”, Working Papers, Political Economy Research
Institute, University of Massachusetts At Amherst, No:109,2005.
Zivot, Eric ve Andrews, Donald W. K. . Further evidence on the great crash,
the oil price shock, and the unit root hypothesis, Journal of Business
Economic Statistics,10 (3), 251-270,1992.
113
EKLER
114
Ek Tablo 1. ENF_FL ve GSYĠH_FL için VAR Modeli Tahminleri
Bağımlı DeğiĢkenler
Bağımsız DeğiĢkenler
ENF_FL
GSYIH_FL
ENF_FL(-1)
0.725999
(0.12621)
[ 5.75223]
-0.000799
(0.00259)
[-0.30812]
ENF_FL(-2)
-0.124189
(0.12625)
[-0.98366]
-4.70E-05
(0.00259)
[-0.01810]
GSYIH_FL(-1)
-7.288975
(6.06802)
[-1.20121]
0.816895
(0.12465)
[ 6.55353]
GSYIH_FL(-2)
7.932184
(6.08478)
[ 1.30361]
-0.269141
(0.12499)
[-2.15323]
C
-0.000918
(0.12854)
[-0.00715]
-0.000123
(0.00264)
[-0.04652]
2
0.471017
0.441629
16.02757
0.478832
0.449878
16.53781
R
2
DüzeltilmiĢ R
F-ist.
( . ) standart hataları [ . ] t-istatistiklerini göstermektedir.
115
Ek Tablo 2. ENF_FL ve TARIM_FL için VAR Modeli Tahminleri
Bağımlı DeğiĢkenler
Bağımsız DeğiĢkeneler
ENF_FL
TARIM_FL
ENF_FL(-1)
0.761578
(0.11535)
[ 6.60221]
0.000708
(0.00046)
[ 1.55048]
ENF_FL(-2)
-0.165617
(0.11500)
[-1.44021]
-0.000610
(0.00046)
[-1.33944]
TARIM_FL(-1)
-1.571551
(28.2437)
[-0.05564]
0.925299
(0.11187)
[ 8.27083]
TARIM_FL(-2)
-29.77828
(28.4605)
[-1.04630]
-0.280414
(0.11273)
[-2.48740]
C
-0.008364
(0.12845)
[-0.06511]
-0.000149
(0.00051)
[-0.29298]
0.474432
0.445233
16.24863
0.573755
0.550074
24.22920
2
R
2
DüzeltilmiĢ R
F-ist.
( . ) standart hataları [ . ] t-istatistiklerini göstermektedir.
116
Ek Tablo 3. ENF_FL ve SANAYĠ_FL için VAR Modeli Tahminleri
Bağımlı DeğiĢkenler
Bağımsız DeğiĢkenler
ENF_FL
SANAYI_FL
ENF_FL(-1)
0.757618
(0.13160)
[ 5.75703]
0.000277
(0.00312)
[ 0.08886]
ENF_FL(-2)
-0.158280
(0.13132)
[-1.20526]
0.000278
(0.00311)
[ 0.08921]
SANAYI_FL(-1)
-2.470404
(5.25599)
[-0.47002]
0.860142
(0.12464)
[ 6.90084]
SANAYI_FL(-2)
2.851727
(5.17540)
[ 0.55102]
-0.270993
(0.12273)
[-2.20801]
C
-0.002389
(0.13034)
[-0.01833]
-0.000528
(0.00309)
[-0.17067]
0.459174
0.429128
15.28244
0.501700
0.474017
18.12281
2
R
2
DüzeltilmiĢ R
F-ist.
( . ) standart hataları [ . ] t-istatistiklerini göstermektedir.
117
Ek Tablo 4. ENF_FL ve HĠZMET_FL için VAR Modeli Tahminleri
Bağımlı DeğiĢkenler
Bağımsız DeğiĢkenler
ENF_FL
HIZMET_FL
ENF_FL(-1)
0.713245
(0.12460)
[ 5.72445]
0.000474
(0.00293)
[ 0.16140]
ENF_FL(-2)
-0.097955
(0.12469)
[-0.78556]
-0.002237
(0.00294)
[-0.76169]
HIZMET_FL(-1)
-7.868526
(5.24456)
[-1.50032]
0.865461
(0.12351)
[ 7.00739]
HIZMET_FL(-2)
9.599919
(5.26807)
[ 1.82228]
-0.343212
(0.12406)
[-2.76649]
C
0.000882
(0.12718)
[ 0.00694]
-0.000209
(0.00299)
[-0.06969]
0.482062
0.453288
16.75319
0.493624
0.465492
17.54672
2
R
2
DüzeltilmiĢ R
F-ist.
( . ) standart hataları [ . ] t-istatistiklerini göstermektedir.
118
Ek Tablo 5. ENF_FL ve GSYĠH_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal
DeğiĢken: Petrol Fiyatları)
Vector Autoregression Estimates
Date: 04/10/11 Time: 14:57
Sample (adjusted): 1988Q2 2007Q3
Included observations: 78 after adjustments
Standard errors in ( ) & t-statistics in [ ]
ENF_FL
GSYIH_FL
ENF_FL(-1)
0.664475
(0.10006)
[ 6.64047]
-0.000980
(0.00211)
[-0.46502]
GSYIH_FL(-1)
-0.371504
(4.85606)
[-0.07650]
0.614715
(0.10229)
[ 6.00934]
C
0.005675
(0.12830)
[ 0.04423]
-0.000476
(0.00270)
[-0.17628]
PETROL_FL
2.571089
(1.73885)
[ 1.47861]
-0.035810
(0.03663)
[-0.97764]
0.451515
0.429279
94.98746
1.132967
20.30566
-118.3616
3.137477
3.258334
0.006957
1.499703
0.433954
0.411006
0.042150
0.023866
18.91049
182.7292
-4.582800
-4.461943
-0.000716
0.031097
R-squared
Adj. R-squared
Sum sq. resids
S.E. equation
F-statistic
Log likelihood
Akaike AIC
Schwarz SC
Mean dependent
S.D. dependent
Determinant resid covariance (dof adj.)
Determinant resid covariance
Log likelihood
Akaike information criterion
Schwarz criterion
0.000604
0.000543
71.84426
-1.637032
-1.395319
119
Ek Tablo 6. ENF_FL ve TARIM_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal
DeğiĢken: Petrol Fiyatları)
Vector Autoregression Estimates
Date: 04/10/11 Time: 15:35
Sample (adjusted): 1988Q2 2007Q3
Included observations: 78 after adjustments
Standard errors in ( ) & t-statistics in [ ]
ENF_FL
TARIM_FL
ENF_FL(-1)
0.674251
(0.08581)
[ 7.85737]
0.000468
(0.00036)
[ 1.30876]
TARIM_FL(-1)
-21.02576
(19.4792)
[-1.07940]
0.695663
(0.08110)
[ 8.57753]
C
-0.001413
(0.12747)
[-0.01109]
-0.000263
(0.00053)
[-0.49508]
PETROL_FL
2.337588
(1.70301)
[ 1.37262]
0.000171
(0.00709)
[ 0.02410]
0.459974
0.438081
93.52251
1.124196
21.01011
-117.7554
3.121934
3.242791
0.006957
1.499703
0.515865
0.496238
0.001621
0.004681
26.28328
309.7924
-7.840832
-7.719975
-0.000502
0.006595
R-squared
Adj. R-squared
Sum sq. resids
S.E. equation
F-statistic
Log likelihood
Akaike AIC
Schwarz SC
Mean dependent
S.D. dependent
Determinant resid covariance (dof adj.)
Determinant resid covariance
Log likelihood
Akaike information criterion
Schwarz criterion
2.74E-05
2.47E-05
192.4110
-4.728488
-4.486774
120
Ek Tablo 7. ENF_FL ve SANAYĠ_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal
DeğiĢken: Petrol Fiyatları)
Vector Autoregression Estimates
Date: 04/10/11 Time: 15:54
Sample (adjusted): 1988Q2 2007Q3
Included observations: 78 after adjustments
Standard errors in ( ) & t-statistics in [ ]
ENF_FL
SANAYI_FL
ENF_FL(-1)
0.688193
(0.10026)
[ 6.86385]
-0.000136
(0.00255)
[-0.05346]
SANAYI_FL(-1)
1.584660
(4.08649)
[ 0.38778]
0.626122
(0.10377)
[ 6.03353]
C
0.008829
(0.12839)
[ 0.06876]
-0.001373
(0.00326)
[-0.42113]
PETROL_FL
2.804863
(1.77786)
[ 1.57766]
-0.026657
(0.04515)
[-0.59044]
0.452584
0.430391
94.80233
1.131862
20.39348
-118.2855
3.135526
3.256383
0.006957
1.499703
0.425045
0.401736
0.061136
0.028743
18.23524
168.2262
-4.210929
-4.090072
-0.002587
0.037161
R-squared
Adj. R-squared
Sum sq. resids
S.E. equation
F-statistic
Log likelihood
Akaike AIC
Schwarz SC
Mean dependent
S.D. dependent
Determinant resid covariance (dof adj.)
Determinant resid covariance
Log likelihood
Akaike information criterion
Schwarz criterion
0.000814
0.000733
60.17370
-1.337787
-1.096073
121
Ek Tablo 8. ENF_FL ve HĠZMET_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal
DeğiĢken: Petrol Fiyatları)
Vector Autoregression Estimates
Date: 04/10/11 Time: 16:15
Sample (adjusted): 1988Q3 2007Q3
Included observations: 77 after adjustments
Standard errors in ( ) & t-statistics in [ ]
ENF_FL
HIZMET_FL
ENF_FL(-1)
0.710856
(0.12396)
[ 5.73460]
0.000509
(0.00294)
[ 0.17314]
ENF_FL(-2)
-0.060631
(0.12720)
[-0.47667]
-0.002793
(0.00302)
[-0.92549]
HIZMET_FL(-1)
-7.031333
(5.25527)
[-1.33796]
0.852988
(0.12467)
[ 6.84173]
HIZMET_FL(-2)
10.08528
(5.25334)
[ 1.91978]
-0.350443
(0.12463)
[-2.81190]
C
0.000689
(0.12651)
[ 0.00544]
-0.000206
(0.00300)
[-0.06858]
PETROL_FL
2.310517
(1.74285)
[ 1.32571]
-0.034424
(0.04135)
[-0.83256]
0.494573
0.458980
87.45633
1.109856
13.89506
-114.1606
3.121055
3.303690
0.002014
1.508897
0.498520
0.463205
0.049221
0.026330
14.11618
173.9181
-4.361509
-4.178875
-0.000455
0.035937
R-squared
Adj. R-squared
Sum sq. resids
S.E. equation
F-statistic
Log likelihood
Akaike AIC
Schwarz SC
Mean dependent
S.D. dependent
Determinant resid covariance (dof adj.)
Determinant resid covariance
Log likelihood
Akaike information criterion
Schwarz criterion
0.000735
0.000625
65.51293
-1.389946
-1.024678
122
ÖZET
ġENGÖRÜN, Bahadır. Ekonomik Büyüme - Enflasyon ĠliĢkisinin Sektörler
Ġtibari Ġle Ekonometrik Analizi : Türkiye Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Ankara,
2011.
Bu çalıĢmada enflasyon-iktisadi büyüme iliĢkisi sektörel bazda 1987:12007:3 dönemi için incelenmiĢtir. Enflasyon ile büyüme ve sektörel büyüme
arasındaki iliĢkiler serilerin devresel hareketleri, diğer bir ifade ile iĢ çevrimleri
çerçevesinde çapraz korelasyon analizi ve etki-tepki fonksiyonları ile
incelenmiĢtir. Bu amaçla toplam GSYĠH ve sektörel GSYĠH serileri ile Tüketici
Fiyatları Endeksi ve üç aylık enflasyon oranlarının devresel bileĢenleri elde
edilmiĢtir. Serilerin devresel bileĢenleri – üssel düzeltme yöntemi ile
mevsimsel olarak düzeltilmiĢ serilerin – Baxter ve King (1995) çalıĢması ile
tanımlanan bant geçiĢ filtresi ile elde edilmiĢtir. Toplam ve sektörel çıktıların
devresel bileĢenleri önce grafiksel olarak daha sonra çapraz korelasyon
katsayıları hesaplanarak incelenmiĢtir. ÇalıĢmada kullanılan veriler Türkiye
Ġstatistik Kurumu (TÜĠK) internet sayfasından elde edilmiĢtir. Ampirik
sonuçlar; Türkiye ekonomisinde enflasyon ile iktisadi büyüme arasındaki
negatif iliĢkinin nedeninin tüm analiz dönemlerinde arz Ģokları olabileceğine
iĢaret etmektedir. Arz Ģokları, aynı zamanda sanayi sektörü ve hizmetler
sektörü büyümesi ile enflasyon arasındaki negatif iliĢkiyi de açıklamaktadır.
Etki-tepki fonksiyonları ile elde edilen sonuçlar bu bulguları çoğu durumda
desteklemekle birlikte tüm sonuçların incelenen alt döneme göre farklılık
gösterdiği gözlenmiĢtir. Bu iliĢkinin geçerliliği arz Ģoklarının bir temsilcisi olan
petrol fiyatları modele dahil edilerek ayrıca incelenmiĢ ve ilk sonuçları
destekleyici bulgular elde edilmiĢtir.
123
Anahtar Kelimeler:
1) Enflasyon
2) Ekonomik Büyüme
3) Devresel Hareketler
4) Türkiye Ekonomisi
124
ABSTRACT
ġENGÖRÜN, Bahadır.
Econometric Analysis of Relationship Between
Economic Growth and Inflation In Consideration of Sectors: Turkey Case,
Graduate Thesis, Ankara, 2011.
In this study, inflation-economic growth relation was analyzed for
1987: 1-2007:3 period on a sectoral basis. Relationships between inflation
and growth and sectoral growth were analyzed within the framework of
business cycle of the series, in other words business networks, with cross
correlation analysis and cause and effect functions. For this purpose, with
total GDP and sectoral GDP series, cyclical components of Consumer Price
Index and three-month inflation rates were obtained. Cyclical components of
the series – of the series that were corrected seasonally with exponential
smoothing series – line shift filter, which is defined with the study of Baxter
and King (1995) was obtained. Cyclical components of total and sectoral
outputs were firstly analyzed graphically, and then by calculating crosscorrelation coefficients. Data used in the study were obtained from website
of Turkish Statistical Institution (TÜĠK). Empirical results indicate that the
reason for the negative relation between inflation and economic growth within
Turkish economy may be supply shocks in all analysis periods.
Supply
shocks at the same time explain the negative relation between the growth of
industry sector and services sector and the inflation. Despite the fact that
results obtained through cause-effect functions support these finding in most
situations, it was observed that all results differ depending on the sub-period
analyzed. The validity of this relationship with a representative of the supply
shocks, oil prices were included in the model were examined and the results
also support findings were obtained.
125
Keywords :
1) Inflation
2) Economic Growth
3) Business Cycle
4) Turkish Economy
Download