T.C GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ EKONOMETRĠ ANABĠLĠM DALI EKONOMĠK BÜYÜME - ENFLASYON ĠLĠġKĠSĠNĠN SEKTÖRLER ĠTĠBARĠ ĠLE EKONOMETRĠK ANALĠZĠ : TÜRKĠYE ÖRNEĞĠ YÜKSEK LĠSANS TEZĠ Hazırlayan Bahadır ġENGÖRÜN Tez DanıĢmanı Yrd. Doç. Dr. ġenay AÇIKGÖZ ANKARA-2011 T.C GAZĠ ÜNĠVERSĠTESĠ SOSYAL BĠLĠMLER ENSTĠTÜSÜ EKONOMETRĠ ANABĠLĠM DALI EKONOMĠK BÜYÜME - ENFLASYON ĠLĠġKĠSĠNĠN SEKTÖRLER ĠTĠBARĠ ĠLE EKONOMETRĠK ANALĠZĠ : TÜRKĠYE ÖRNEĞĠ YÜKSEK LĠSANS TEZĠ Hazırlayan Bahadır ġENGÖRÜN Tez DanıĢmanı Yrd. Doç. Dr. ġenay AÇIKGÖZ ANKARA-2011 ONAY Bahadır ġENGÖRÜN tarafından hazırlanan “Ekonomik Büyüme-Enflasyon ĠliĢkisinin Sektörler Ġtibariyle Ekonometrik Analizi: Türkiye Örneği” baĢlıklı bu çalıĢma [Savunma Sınavı Tarihi] tarihinde yapılan savunma sınavı sonucunda (oybirliği/oyçokluğu) ile baĢarılı bulunarak jürimiz tarafından EKONOMETRĠ Anabilim Dalında YÜKSEK LĠSANS TEZĠ olarak kabul edilmiĢtir. ……… Prof. Dr. Bedriye SARAÇOĞLU (BaĢkan) ……… Prof. Dr. ReĢat KASAP ……… Yrd. Doç. Dr. ġenay AÇIKGÖZ ÖNSÖZ Makro iktisadın en önemli konularından birisi olan enflasyon kavramı, çoğu ülkenin yıllarca çözmek için çaba harcadığı konulardan birisi olarak kabul edilir. Enflasyon, bir ülkede gelir düzeyini, gelir dağılımını, yatırım kararlarını alma süreci ile yatırımların verimliliğini, istihdam düzeyini, ücretleri etkilemesi bakımından oldukça önemlidir. Bütün bu etkilerin sonucunda enflasyon, kimi görüĢe göre ekonomide önemli bir sorun kimi görüĢe göre ise ekonomik büyümeyi sağlayan önemli bir kaynak olarak kabul edilmektedir. Bugün genel olarak tek haneli enflasyon oranlarının gözlendiği Türkiye ekonomisi, özellikle 1980’li yıllar ile birlikte yüksek enflasyon sorunu ile yaĢamıĢtır. Bunun yanında iktisadi büyüme 2001 krizi sonrası dönem hariç 1990-2001 döneminde istikrarlı bir gidiĢat göstermemiĢtir. Enflasyon ile ekonomik büyüme arasındaki iliĢkiler, enflasyon ile ekonomik büyüme arasında hiçbir iliĢkinin bulunmadığı,enflasyonun ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilediği ya da enflasyonun ekonomik büyümeyi olumsuz yönde etkilediği Ģeklinde birbirini tam olarak desteklemeyen sonuçların elde edildiği çalıĢmalara konu olmuĢtur. Bu Ģekilde, genel kabul gören, net bir sonucun belirtilmemesi ve mevcut belirsizlik ortamı da bu konu hakkında daha fazla çalıĢmayı gerekli kılmaktadır. Bu bağlamda bu çalıĢmanın amacı, mevcut belirsizlik ortamını bir nebze olsun azaltacak somut bir sonuca ulaĢmaktır. Bu çalıĢmanın belirlenmesinde ve tamamlanmasında destek ve yardımlarını asla esirgemeyen ve ismini her zaman saygıyla anacağım; Sayın DanıĢman Hocam, Yrd. Doç. Dr. ġenay AÇIKGÖZ ’e ne kadar teĢekkür etsem azdır. II Ayrıca bu çalıĢmam boyunca benden hiçbir zaman desteğini esirgemeyen ve kıymeti hiçbir maddi değerle ölçülemez aileme teĢekkürü borç bilirim. Bu tez, kendisi ile çalıĢma fırsatı bulduğum, değerli bilim insanı ve çok kıymetli Hocamız Prof. Dr. Muzaffer SARIMEġELĠ 'ye ithaf edilmiĢtir. Bahadır ġENGÖRÜN Ankara, Mart-2011 III ĠÇĠNDEKĠLER ÖNSÖZ ......................................................................................................... i-ii ĠÇĠNDEKĠLER ............................................................................................. iii-v KISALTMALAR LĠSTESĠ ............................................................................... vi TABLO LĠSTESĠ ........................................................................................... vii ġEKĠL LĠSTESĠ ........................................................................................... viii GĠRĠġ .......................................................................................................... 1-3 BĠRĠNCĠ BÖLÜM TÜRKĠYE’DE BÜYÜME VE ENFLASYON SÜRECĠNE GENEL BAKIġ 1.1. Enflasyon , Ekonomik Büyüme ve ġok Kavramları .......................... .4 1.2. 1980 Sonrası Dönemde Türkiye Ekonomisindeki GeliĢmeler .........11 1.2.1. 1980-1989 Dönemi ................................................................ 13 1.2.2. 1990-2007 Dönemi ................................................................. 17 1.3. 1987-2007 Döneminde Türkiye’de Enflasyon-Büyüme Sürecinin Genel Bir Değerlendirilmesi ............................................................ 35 1.4. Enflasyon ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisini Ġnceleyen Uygulamalı ÇalıĢmalar ...................................................................................... 38 1.4.1. Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Pozitif Yönde Etkilediği Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar .................................................. 39 1.4.2.Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Negatif Yönde Etkilediği Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar .................................................. 40 1.4.3 Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Belli Bir EĢik Değer Çerçevesinde Etkilediği Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar ............ 43 IV ĠKĠNCĠ BÖLÜM DEVRESEL HAREKETLERĠN TANIMI VE ANALĠZĠ 2.1. Devresel Hareketler ........................................................................ 48 2.2. Zaman Serilerini Etkileyen Diğer Faktörler ..................................... 51 2.2.1. Trend ........................................................................................ 52 2.2.2. Mevsimsel BileĢen .................................................................... 54 2.2.3. Konjonktürel BileĢen ................................................................. 54 2.2.4. Tesadüfi Hareketler .................................................................. 54 2.3. Band-GeçiĢ Filtresi ......................................................................... 55 ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ĠKTĠSADĠ BÜYÜME-ENFLASYON ĠLĠġKĠSĠNĠN GENEL VE SEKTÖREL BÜYÜME AYIRIMINDA ĠNCELENMESĠ 3.1. Veri Seti .......................................................................................... 60 3.2. DeğiĢkenlerin Zaman Serisi Özellikleri ........................................... 61 3.3. GSYĠH Ve Sektörel GSYĠH Serileri Ġle Fiyatlar Genel Düzeyi Ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenleri ................................... 65 3.4. Devresel BileĢenler Arasındaki ĠliĢkiler ........................................... 69 3.4.1. 1994:3-2000:4 Dönemi Ġçin Analiz Sonuçları ........................... 79 3.4.2. 2002:1-2007:3 Dönemi Ġçin Analiz Sonuçları ........................... 80 3.5. Devresel BileĢenler Ġçin Bir Vektör Otoregresif (VAR) Model Denemesi ............................................................................................... 84 3.5.1. GSYĠH Ġle Enflasyon ................................................................. 85 3.5.2. Sektörel GSYĠH’lar Ġle Enflasyon .............................................. 87 3.6. Bir Arz ġokunun Sonuçlar Üzerindeki Etkisinin Ġncelenmesi ........... 92 V 3.6.1. Petrol Fiyatlarının Tarım Sektörü Büyümesi ile Enflasyon ĠliĢkisi Üzerindeki Etkisi.......................................................................95 3.6.2. Petrol Fiyatlarının Sanayi Sektörü Büyümesi ile Enflasyon ĠliĢkisi Üzerindeki Etkisi.......................................................................96 3.6.3. Petrol Fiyatlarının Hizmet Sektörü Büyümesi ile Enflasyon ĠliĢkisi Üzerindeki Etkisi.......................................................................97 SONUÇ ..................................................................................................... 99 KAYNAKÇA ............................................................................................ 101 EKLER .................................................................................................... 111 ÖZET ....................................................................................................... 120 VI KISALTMALAR LĠSTESĠ ADF : Augmented Dickey Fuller AIC : Akaike Bilgi Kriteri BK : Baxter ve King Filtresi GEF : GenelleĢtirilmiĢ Etki-Tepki Fonksiyonları GSMH : Gayri Safi Milli Hasıla GSYĠH : Gayri Safi Yurtiçi Hasıla IMF : Uluslararası Para Fonu KĠT : Kamu Ġktisadi TeĢebbüsü MB : Merkez Bankası OECD : Ekonomik Kalkınma ve ĠĢbirliği Örgütü RGSYH : Reel Gayrı Safi Yurtiçi Hasıla SIC : Schwarz Bilgi Kriteri TCMB : Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası TEFE : Toptan EĢya Fiyat Endeksi TMSF : Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonu TÜFE : Tüketici Fiyat Endeksi TÜĠK : Türkiye Ġstatistik Kurumu ÜFE : Üretici Fiyat Endeksi ZA : Zivot ve Andrews VII TABLO LĠSTESĠ Tablo1.1. 1980'li Yılların Sonundan 2000'li Yıllara Türkiye'de Makroekonomik Göstergeler .................................................................................................. 13 Tablo1.2. 1980'li Yıllarda Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları....................... 16 Tablo1.3. 1990'lı Yıllarda Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları ...................... 21 Tablo1.4. 2000'li Yılların BaĢında Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları ......... 24 Tablo1.5. Enflasyon Hedeflermesi Döneminde Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları ....................................................................................................... 32 Tablo1.6. Dönemler Ġtibariyle Türkiye’de Enflasyon ve Büyüme Hızları ....... 34 Tablo 3.1. Mevsimsel DüzeltilmiĢ Seriler Ġçin Birim Kök Sınaması Sonuçları...................................................................................... 63 Tablo 3.2. Zivot Ve Andrews Sınaması Sonuçları ........................................ 64 Tablo 3.3. Serilerin Devresel BileĢenler Ġçin Birim Kök Sınaması Sonuçları ..................................................................................... 69 Tablo 3.4. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve TUFE (1987:1-2007:3 Dönemi) ................................ 77 Tablo 3.5. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve Enflasyon (1987:1-2007:3 Dönemi) .......................... 77 Tablo 3.6. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve TUFE (1994:3-2000:4 Dönemi) ................................ 77 Tablo 3.7. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve Enflasyon (1994:3-2000:4 Dönemi) .......................... 77 Tablo 3.8. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve TUFE (2002:1-2007:3 Dönemi; Enflasyon Hedeflemesi Dönemi) ........... 81 Tablo 3.9. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve Enflasyon (2002:1-2007:3 Dönemi; Enflasyon Hedeflemesi Dönemi) ..... 81 Tablo 3.10. Çapraz Korelasyon Katsayıları Katsayılarına Genel Bir Değerlerme .................................................................................................. 82 Ek Tablo 1. ENF_FL Ve GSYĠH_FL Ġçin VAR Modeli Tahminleri ............... 112 Ek Tablo 2. ENF_FL Ve TARIM_FL Ġçin VAR Modeli Tahminleri .............. 113 VIII Ek Tablo 3. ENF_FL Ve SANAYĠ_FL Ġçin VAR Modeli Tahminleri ............. 114 Ek Tablo 4. ENF_FL Ve HĠZMET_FL Ġçin VAR Modeli Tahminleri............. 115 Ek Tablo 5. ENF_FL ve GSYĠH_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal DeğiĢken: Petrol Fiyatları) .......................................................................... 116 Ek Tablo 6. ENF_FL ve TARIM_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal DeğiĢken: Petrol Fiyatları) .......................................................................... 117 Ek Tablo 7. ENF_FL ve SANAYĠ_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal DeğiĢken: Petrol Fiyatları) ..........................................................................118 Ek Tablo 8. ENF_FL ve HĠZMET_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal DeğiĢken: Petrol Fiyatları) ..........................................................................119 IX ġEKĠL LĠSTESĠ ġekil 1.1. Enflasyon Ve Büyüme Oranlarının Birlikte Grafiği ........................ 18 ġekil 1.2. Sektörel Büyüme Oranlarının Birlikte Grafiği ................................ 19 ġekil 1.3. Tüfe Oranı Grafiği ........................................................................ 20 ġekil 1.4. Enflasyon – Büyüme ĠliĢkisi ......................................................... 28 ġekil 1.5. Son Dönemlerde Türrkiyede Görülen ÜFE ve TÜFE DeğiĢimleri . 31 ġekil 1.6. Enflasyon – Sanayi Sektörü ĠliĢkisi ............................................... 31 ġekil 1.7. Enflasyon – Hizmet Sektörü ĠliĢkisi .............................................. 33 ġekil 1.8. Enflasyon – Tarım Sektörü ĠliĢkisi ................................................ 33 ġekil 1.9. Türkiye'de Dönemler Ġtibariyle Enflasyon Büyüme ĠliĢkisi ............. 35 ġekil 2.1. Bir Çevrimin AĢamaları ................................................................ 50 ġekil 3.1. Mevsimsel DüzeltilmiĢ Serilerin Zaman KarĢı Grafikleri…………..62 ġekil 3.2. GSYĠH Ve Sektörel GSYĠH Serilerinin Devresel BileĢeni ............ 67 ġekil 3.3. Tüfe Serisi Ġle Ve Üç Aylık Enflasyon Oranlarının Devresel BileĢeni ........................................................................................................ 68 ġekil 3.4. GSYĠH Serisinin Devresel BileĢeni Ġle TÜFE Ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenleri .......................................................... 70 ġekil 3.5. Tarım Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni Ġle TÜFE Ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenleri .......................................... 72 ġekil 3.6. Sanayi Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni Ġle TÜFE Ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenler ..................................... 73 ġekil 3.7. Hizmet Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni Ġle TÜFE Ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenleri .................................... 74 ġekil 3.8. Etki-Tepki Fonksyonları(GSYĠH_FL ve ENF_FL) ........................ 86 ġekil 3.9. Etki-Tepki Fonksyonları(TARIM_FL ve ENF_FL) ......................... 88 ġekil 3.10. Etki-Tepki Fonksyonları(SANAYĠ_FL ve ENF_FL) ..................... 89 ġekil 3.11. Etki-Tepki Fonksyonları(HĠZMET_FL ve ENF_FL) ..................... 90 X ġekil 3.12. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken Olarak Alındığında Etki-Tepki Fonksiyonları (GSYĠH_FL ve ENF_FL).........................................................93 ġekil 3.13. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken Olarak Alındığında Etki-Tepki Fonksiyonları (TARIM_FL ve ENF_FL).........................................................95 ġekil 3.14. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken Olarak Alındığında Etki-Tepki Fonksiyonları (SANAYĠ_FL ve ENF_FL).......................................................97 ġekil 3.15. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken Olarak Alındığında Etki-Tepki Fonksiyonları (HĠZMET_FL ve ENF_FL).......................................................98 GĠRĠġ Fiyat istikrarının sağlanabilmesi ve ekonomik büyümenin gerçekleĢtirilmesi iktisadi politikaların en temel amaçlarını oluĢturmaktadır. Bu amaçların gerçekleĢtirilmesi ile toplumun refahı artmakta aksi durumlarda ise toplumda refah kaybı oluĢabilmektedir. Fakat bu iki amaç her zaman aynı anda gerçekleĢtirilememektedir. Bu ekonomik büyüklükler arasında bir iliĢkinin olup olmadığı, bir iliĢki var ise bu iliĢkinin yönünün ne olduğu ile ilgili yapılan iktisadi çalıĢmalar değiĢik yöntemler kullanılarak uzun yıllardır devam etmektedir ancak hala iliĢkinin niteliği hakkında kesin bir yargıya ulaĢılamamıĢtır. Bu çalıĢmada enflasyon - ekonomik büyüme iliĢkisi sektörel bazda araĢtırılırken devresel hareketler yaklaĢımı kullanılmıĢtır. Ekonomide dalgalanmalar olduğu gerçeğinden hareketle geliĢtirilen ve öncü göstergeler yaklaĢımının temelini oluĢturan devresel hareketler, bir ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durumu yansıtan çok çeĢitli değiĢkenlerin birlikte davranıĢı olarak tanımlanabilir . Daha geniĢ bir tanımlama ile devresel hareketler ,tüm ekonomiyi kapsayan, uzun süreli olan ve daha çok serbest piyasa ekonomilerinde görülen bir dalgalanma çeĢididir. Bu çalıĢmanın temel amacı, Türkiye ekonomisinde enflasyon-büyüme iliĢkisini sektörel bazda incelemektedir. Değerlendirmeler iĢ çevrimleri çerçevesinde yapılmıĢ, analizler serilerin devresel hareketleri üzerinden gerçekleĢtirilmiĢtir. Serilerin devresel bileĢenleri arasındaki iliĢkilerden hareketle temelde negatif enflasyon-büyüme iliĢkisinin sebebinin arz Ģokları mı talep Ģokları mı olduğu belirlenmek istenmiĢtir. ÇalıĢmada bu amaca ulaĢabilmek için kullanılan temel hipotez ise “enflasyon ile iktisadi büyüme arasında negatif bir iliĢki vardır, bu iliĢkinin kaynağı arz Ģokları/talep Ģokları olabilir” Ģeklindedir. 2 Enflasyon ve ekonomik büyüme iliĢkisi üzerine yapılan çalıĢmalar incelendiğinde genel olarak zaman serisi analizi ile yatay kesit ve panel veri analizi yöntemlerinin kullanıldığı görülmektedir. Scott ve McKean (1964), Ghosh ve Knöbl (1997), Christina (1996), Lucas (1973) ve Chari,Jones ve Manvelli(1996)’ın çalıĢmaları enflayon ekonomik büyüme iliĢkisini araĢtırırken zaman serisi analizinin kullanıldığı çalıĢmalardan bazılarıdır. Yine Alexandar (1997), Kormendi ve Meguire (1985), Barro (1996), De Gregorio (1996), Motley (1998), Frenkel ve Mehres(1998), Ghosh ve Philips (1998) çalıĢmaları ise aynı araĢtırmayı yatay kesit ve panel veri analizi yöntemini kullanarak yapılan çalıĢmalar olarak karĢımıza çıkmaktadır. Enflasyon ve ekonomik büyüme iliĢkisi üzerine yapılan çalıĢmalar incelenirken devresel hareketler analizi yönteminin kullanıldığı çalıĢma sayısının diğer yöntemlerin kullanıldığı çalıĢmalara göre daha sınırlı olduğu görülmektedir. Türkiye ekonomisinde bu çerçevede enflasyon ve iktisadi büyümeyi ele alan çalıĢmalardan Açıkgöz (2008) çalıĢmasında devresel hareketlerin diğer bir ifade ile ekonomik durumun kısa dönemli tahmin yöntemlerinde biri olan öncü göstergeler yaklaĢımını kullanmıĢ ve bizim çalıĢmamızla benzer yöntemler takip edilip benzer sonuçlar elde edilmiĢtir. Bununla birlikte enflasyon-iktisadi büyüme iliĢkisinin sektörel boyutta çok fazla incelenmediği gözlenmiĢtir. ÇalıĢmanın bu açıdan bir bulguya ulaĢması bakımından diğer çalıĢmalardan farklılaĢtığı ifade edilebilir. Bu çalıĢmada enflasyon-iktisadi büyüme iliĢkisi sektörel bazda 1987.12007:3 dönemi için incelenmiĢtir. Enflasyon ile büyüme ve sektörel büyüme arasındaki iliĢkiler serilerin devresel hareketleri, diğer bir ifade ile iĢ çevrimleri çerçevesinde incelenmiĢtir. Bu amaçla toplam GSYĠH ve sektörel GSYĠH serileri ile Tüketici Fiyatları Endeksi ve üç aylık enflasyon oranlarının devresel bileĢenleri elde edilmiĢtir. Serilerin devresel bileĢenleri – üssel 3 düzeltme yöntemi ile mevsimsel olarak düzeltilmiĢ serilerin – Bakter ve King (1995) çalıĢması ile tanımlanan bant geçiĢ filtresi ile elde edilmiĢtir. Toplam ve sektöre çıktıların devresel bileĢenleri önce grafiksel olarak daha sonra çapraz korelasyon katsayıları hesaplanarak incelenmiĢtir. ÇalıĢmada kullanılan veriler Türkiye Ġstatistik Kurumu (TÜĠK) internet sayfasından elde edilmiĢtir. ÇalıĢmada elde edilen sonuçların duyarlılığı da değerlendirilmiĢtir. Değerlendirmeler iki baĢlık altında yapılmıĢtır. Birincisi analiz döneminin alt dönemlere ayrılmasını, ikincisi ise vektör otoregresif bir model aracılığıyla etki-tepki fonksiyonlarının elde edilmesini kapsamaktadır. ÇalıĢmanın giriĢ bölümünü takiben birinci bölümünde Türkiye’de büyüme ve enflasyon sürecine genel bakıĢ konusu ele alınmıĢtır. Ġkinci bölüm çalıĢmada kullanılan ekonometrik yöntem olan devresel hareketlerin tanımı ve analizini kapsamaktadır. ÇalıĢmanın üçüncü bölümünde ise; Türkiye’de enflasyon-sektörel ekonomik büyüme arasındaki iliĢkiler 1987:1-2007:3 dönemi ve alt dönemler için devresel hareketler analizi ile ekonometrik olarak test edilmiĢtir.Ayrıca çalıĢmada VAR modelleri ve genelleĢtirilmiĢ etki-tepki fonksiyonlarına da yer verilmiĢtir. ÇalıĢma yapılan ekonometrik uygulama sonuçlarının örnek dönem için değerlendirildiği sonuç bölümü ile sonlandırılmıĢtır. BĠRĠNCĠ BÖLÜM TÜRKĠYE'DE BÜYÜME ve ENFLASYON SÜRECĠNE GENEL BAKIġ Türkiye ekonomisi genellikle 1980 öncesi ve 1980 sonrası dönem olmak üzere iki baĢlık altında incelenir. 1980 öncesi dönem Cumhuriyet’in kuruluĢ yılları dönemi, Ġkinci Dünya SavaĢı dönemi ve planlı kalkınma yılları alt baĢlıkları altında incelenir. 1980 sonrası dönem dıĢa açık ve ihracata dayalı büyüme stratejisinin benimsendiği yıllar olup çalıĢmada 1980 sonrası döneme odaklanılmıĢtır. AĢağıda önce enflasyon, ekonomik büyüme ve Ģok kavramları kısaca tanımlanmıĢ daha sonra Türkiye ekonomisinde 1980 sonrası dönemdeki geliĢmeler 1980-1989 dönemi ve 1990-2007 dönemi olmak üzere iki baĢlık altında incelenmiĢtir. ÇalıĢmanın bu bölümü analiz dönemi olan 1987-2007 dönemindeki enflasyon-büyüme süreci ve enflasyon ekonomik büyüme iliĢkisini inceleyen uygulamalı çalıĢmalar özetlenerek sonlandırılmıĢtır. 1.1. ENFLASYON , EKONOMĠK BÜYÜME ve ġOK KAVRAMLARI Enflasyon kavramı en genel tanımıyla ; bir ekonomide fiyatlar genel düzeyinin etkili bir Ģekilde devamlı yükselmesi nedeniyle paranın sürekli olarak değer kaybetmesi, bunun sonucu olarak da tüketicilerin satın alma gücünü yitirmesidir. Bu tanımdan da anlaĢıldığı üzere enflasyon sadece belli bir malın veya hizmetin fiyatının tek baĢına artması değil, fiyatlar genel düzeyinin sürekli bir artıĢ göstermesidir Enflasyon, mal ve hizmet piyasasındaki toplam talep artıĢlarından kaynaklanan pozitif (parasal) Ģoklar ve toplam arz cephesinden kaynaklanan negatif (reel) Ģoklar ile birtakım fiyat uyum etkenleri ve politik/kurumsal dinamik süreçlerin birlikte iĢleyiĢi sonucunda ortaya çıkan bir sonuçtur. Bu bakımdan, ekonominin genel fiyat düzeyi üzerinde sadece ve sadece 5 “sürekli” arttırıcı baskılar yaratan (yani, havaların ilgili yılda kötü gitmesi veya ham petrol fiyatlarının aniden yükselmesi gibi bir seferlik olmayan) etkenler üzerinde yoğunlaĢılarak anlaĢılabilir. Bu sürekli enflasyonist baskı veya Ģokları yaratan etkenlerin arasında para arzı geniĢlemesi tarafından takip edilen sürekli veya yüksek kamu kesimi açıkları, ithal girdi fiyatlarında artıĢlar yaratarak üretimi olumsuz etkileyen sürekli döviz kuru artıĢları ve ekonomik birimlerin yüksek enflasyon bekleyiĢleri gibi geçici olmayan çeĢitli etkenler sayılmaktadır. Bunların yanısıra ülkedeki uzun süreli politik istikrarsızlık ve hükümetin enflasyonu düĢürme konusundaki istek, kararlılık ve becerisine kamuoyunca yeterince güven duyulmaması (düĢük güvenilirlik) gibi etkenler de sayılabilir (Kibritçioğlu, 2002 :18). Enflasyonun talep enflasyonu ve maliyet enflasyonu olmak üzere iki temel kaynağı bulunmaktadır . Talep enflasyonu genellikle para arzının artmasının tüketimi arttırması sonucu ortaya çıkmaktadır. Ekonomideki toplam arzın toplam talebi karĢılayamaması sonucu fiyatlar yükselir. Harcanan para miktarı, enflasyonu etkiler. Bir malın fiyatının artması, aynı mal için daha fazla para harcamayı gerektirir. Bu da ancak, ya daha az tasarruf yapmakla yada geliri arttırmakla mümkün olabilir. Fiyatlarla beraber gelirler ve harcamalar da artarsa, enflasyon artar. Bunun nedeni ellerinde daha fazla para olduğunda tüketicilerin mal ve hizmetlere olan talebi artar ve satın almak istedikleri mal için daha fazla fiyat verebilirler. Kısacası para arzının paraya olan talepten daha fazla artması enflasyona yol açmaktadır. KarĢılıksız para basılması yoluyla piyasadaki para arzının ve bireylerin ellerindeki para miktarının artması tüketim talebini artırırken, üretimin aynı oranda artması kolay ve çabuk gerçekleĢen bir süreç değildir. Para arzının artmasıyla artan talebi karĢılamak için firmalar ilk aĢamada kapasitelerini artırma yoluna giderler; bu amaçla fazladan iĢçi alınması, fazla mesai yapılması, yeni makineler alınması firmaların maliyetlerini artırır. Artan maliyeti karĢılamak için firmalar fiyatlarını artırdıklarında bu davranıĢları ile enflasyona sebep olurlar. 6 Ekonomist Paul Krugman bu durumu Ģöyle ifade etmektedir: “Para arzını artırmak çok fazla tatlı yemek gibidir; yerken kendinizi iyi hissedersiniz. Bunun faturası ise sonradan çıkar” (Fortune Dergisi, 2 ġubat 1998). Para arzının artmasıyla baĢlangıçta azalan iĢsizlik ve artan kârlarla ekonomide canlanma baĢlar, ancak bu olumlu etkiler kısa süre sonra yerini artan enflasyona ve getirdiği olumsuzluklara bırakır. Sebebi ne olursa olsun eğer toplam talep ekonominin tam istihdamda üretebileceği çıktıyı aĢarsa ,daha fazla para daha az malı kovalayacak ve fiyatlar yükselmeye baĢlayacaktır. Bu sırada emek piyasasında ücretlerin yükselmesi enflasyon sürecinin bir parçası olacaktır. Maliyet enflasyonu ise enflasyonun arz yönünden kaynaklanan türüdür. Çünkü enflasyonu sadece talep değil, aynı zamanda arz da etkiler. Üretimde kullanılan her türlü maddenin ve iĢgücünün maliyetinin artması sonucunda fiyatların artıĢa geçmesi enflasyon yaratır. ĠĢçi ücretlerindeki sürekli artıĢların, firmaların vergi yükünün artmasının, hammadde fiyatlarındaki artıĢların üretim maliyetlerini artırarak fiyatlar genel seviyesini yükseltmesi maliyet enflasyonuna yol açan etkenlerdendir. Türkiye’de enflasyonun belirleyicilerine yönelik geniĢ bir literatür bulunmaktadır. 1990 sonrası yapılan çalıĢmalara bakıldığında kısa bir literatür özeti aĢağıdaki gibi yapılabilir : Neftçi (1991), enflasyonun temelde kamu kesimi finansman sorunlarından kaynaklandığı varsayımından haretket ettiği çalıĢmasında vergi gelirlerini arttırıcı,kamu düzenlemelerin,kamu açıklarını ve harcamalarını dolayısıyla azaltıcı enflasyonu eĢanlı azaltacağı sonucuna ulaĢmıĢtır. Özgün (2000) ise Türkiye’de 1950-1998 dönemi verileri ile yaptığı çalıĢmasında bütçe açıkları ve paranın dolanım hızı ile enflasyon arasında uzun dönemde ulaĢmıĢlardır. doğrusal pozitif bir iliĢkinin var olduğu sonucuna 7 Emsen ve baĢk. (2001), büt.e açıkları ie enflasyon arasındaki iliĢkileri ele aldıkları çalıĢmalarında enflasyonun bütçe açıklarından ve bekleyiĢlerden etkilendiği sonucuna ulaĢmıĢlardır. Gül ve Ekinci (2006) çalıĢmalarında , döviz kurundan enflasyona doğru tek yönlü bir nedensellik olduğu sonucuna ulaĢmıĢlarıdr. Saatçioğlu ve Korap (2008) tarafından yapılan çalıĢmada ise fiyatlat genel düzeyindeki değiĢimlerden para tabanındaki değiĢime doğru bir nedensellik olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. Ġktisat bilimi, yaygın olarak kullanılan tanımına göre, sınırsız olan insan ihtiyaçlarının kıt kaynaklarla nasıl karĢılanacağını konu edinmiĢtir. Ġnsan ihtiyaçlarını karĢılayan Ģeyler mal olarak tanımlanmakta ve bu mallardan kıt olanlar, yani serbest ve sınırsızca bulunamayanlar iktisadi mal olarak kabul edilmektedir. Bu bağlamda iktisadi büyüme ise en temel tanımıyla bir ekonomide zaman içinde mal ve hizmet üretimi miktarında artıĢ olmasıdır. Ekonomik büyüme, geleneksel olarak reel gayri safi yurtiçi hasıla artıĢ oranı yüzdeleriyle ölçülmektedir. ġok kavramı, tarihsel süreç içerisinde birçok iktisatçı tarafından farklı Ģekillerde ele alınmıĢtır. Bu tarihsel süreç içerisinde iktisadi Ģok kavramında yaĢanan geliĢmeler, Ragnar Frisch’in yayılma (propogation) ve itme (impulse) olarak tanımladığı devresel hareketler ile baĢlamıĢ, Eugen Slutzky’ın 1937 yılında yayınladığı ve yeni bir ufuk aĢan çalıĢması ile devam etmiĢ ve günümüze kadar canlılığını koruyarak gelmiĢtir (Tanrıöver,2008:2). Ġktisadi Ģok kavramına olan bu ilginin yeniden canlanmaya baĢlamasıyla birlikte, söz konusu Ģokların ekonomi üzerindeki etkileri de ilgi ve merak konusu olmuĢtur. ġok kavramı, herhangi bir değiĢkenin değerinde, önceden tahmin edilemeyen ani artıĢ veya azalıĢ, yani beklenmeyen değiĢim olarak 8 tanımlanmakta ve itme (impulse), yenilik (innovation) veya dağılım (distribution) olarak da ifade edilmektedir. Ġktisadi Ģoklar ekonominin mevcut dengesini değiĢtirerek kalıcı ve geçici etkilere neden olabilmektedir. Ġktisadi Ģokların sonucunda oluĢan iktisadi daralmalar ve geniĢlemeler birbirinden farklı hız, Ģiddet veya oranda gerçekleĢebilmektedir. Ġktisadi dalgalanmalar sonucunda oluĢan dip ve zirve noktalarının farklı derinliğe, dikliğe veya keskinliğe sahip olmasının temel nedenleri, öncelikle iktisadi dalgalanmaların toplam talep Ģoklarından mı yoksa toplam arz Ģoklarından mı kaynaklandığına bağlı olmaktadır. Ġktisadi Ģokların özelliklede arz ve talep Ģoklarının reel değiĢkenler üzerindeki daralma ve geniĢleme yönünde yaratacağı etkilerin yönünün, hızının ve Ģiddetinin birbirinden farklı olabileceği gerçeği, Keynes (1936) ve Burns ve Mitchell’in (1946) çalıĢmaları ile gündeme gelmiĢ, günümüze kadar teorik ve ampirik çalıĢmaların ilgi odağı olmuĢtur. Bu çalıĢmalardan bazılarına bakılacak olursa : Buckle ve Carlson (1998), çalıĢmalarında hem arz hem de talep Ģoklarının fiyat düzeyi üzerinde asimetrik etkisinin olduğunu ve bu etkinin yüksek enflasyonla birlikte arttığı sonucuna varmıĢlardır. Enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde pozitif talep Ģokunun meydana gelmesi durumunda, firmaların fiyatları yükseltme konusunda daha istekli oldukları; enflasyonun düĢük olduğu dönemlerde ise negatif talep Ģoklarının meydana gelmesi durumunda firmaların fiyatları düĢürme konusunda daha istekli oldukları sonucuna varmıĢlardır. Bununla birlikte enflasyonun yüksek olduğu dönemlerde, firmaların negatif talep Ģoku sonucunda üretimlerini daha fazla azalttıklarını, negatif arz Ģoku sonucunda ise üretimlerini daha fazla arttırdıklarını öne sürmüĢlerdir. Karras (1996) ise parasal Ģokların asimetrik etkilerini incelediği çalıĢmasında, 1953-1990 dönemi için 18 Avrupa ülkesine ait panel veri seti ile parasal Ģokların üretim düzeyi üzerinde asimetrik etkilere neden olup olmadığını Ġki AĢamalı En Küçük Kareler, Doğrusal Olmayan En Küçük Kareler ve Maksimum Olabilirlik Yöntemiyle sınamıĢtır. Kullandığı üç tahmin yöntemiyle, negatif parasal Ģokların üretim 9 düzeyi üzerinde istatistiksel olarak anlamlı bir etkisi olduğunu, pozitif parasal Ģokların ise herhangi bir etkiye sahip olmadığını bulmuĢtur (Tanrıöver, 2008: 40). Ġktisadi literatür incelendiğinde, Ģok kavramının farklı Ģekillerde ifade edildiği görülmektedir. Bu nedenle, beklenmeyen değiĢimlerin neler olduğunun ve beklenmeyen değiĢim tanımlamasına ilave olarak yapılan diğer tanımlamaları da içeren Ģok kavramının detaylı bir Ģekilde incelenmesi gerekmektedir. ġokları genel olarak, sürpriz politika kararları, üretim maliyetlerindeki beklenmeyen değiĢimler, doğal afetler ve yenilikler olarak sınıflandırmak mümkündür (Carnot, Koen ve Tissot, 2005: 251). Sürpriz politika kararları genel olarak, hükümetlerden ve merkez bankalarından oluĢan politika yapımcılarının almıĢ oldukları politika kararlarında beklenmedik bir değiĢikliğe gitmeleri olarak ifade edilmektedir. Buna göre, hükümetlerin uyguladığı maliye politikalarına iliĢkin sürpriz politika kararları, hükümetlerin politika aracı olarak kullandıkları kamu harcamalarında veya vergi oranlarında ani artıĢ ya da azalıĢ gibi iktisadi aktörler (tüketiciler, yatırımcılar ve firmalar gibi karar birimleri) tarafından önceden tahmin edilemeyen bir değiĢiklik yapmalarını ifade etmektedir. Bu Ģoklar, literatürde kamu harcama Ģoku olarak adlandırılmaktadır. Para politikasındaki sürpriz bir politika değiĢikliği ise, merkez bankalarının para arzında önceden açıklanmayan ve dolayısıyla iktisadi aktörler tarafından beklenmeyen bir değiĢiklik yapmalarını ifade etmektedir. Bu nedenle merkez bankaları tarafından para arzını kullanarak yapılan sürpriz politika uygulamaları ise, literatürde para arz Ģoku ya da parasal Ģok olarak tanımlanmaktadır. Kamu harcama ve parasal Ģoklar aynı zamanda toplam talep Ģokları olarak da ifade edilmektedir. Buna göre, kamu harcamalarındaki veya para arzındaki beklenmeyen bir azalma negatif talep Ģoku, kamu harcamalarındaki 10 veya para arzındaki beklenmeyen bir artma ise pozitif talep Ģoku olarak nitelendirilmektedir. Nitekim hükümetlerin ve merkez bankalarının önceden açıklamadığı sürpriz politika kararlarını, iktisadi aktörlerin tam bir bilgiye sahip olmadıklarından tahmin etmeleri güç olmakta ve bu nedenle tahmin hataları yapmalarına neden olmaktadır. Buradaki tahmin hataları yani beklenmeyen değiĢimler ya da Ģoklar, kamu harcamasının veya para arzının gerçekleĢen ve beklenen değeri arasındaki farka eĢittir. Söz konusu otoritelerin kararlarında meydana gelen beklenmeyen değiĢimler hakkındaki bu belirsizlik iktisadi aktörler için önemli bir problem oluĢturmaktadır. Çünkü iktisadi aktörler, politika yapımcılarının amaçları hakkında tam olarak bilgi sahibi değildir ve daha önemlisi gelecekte alınacak olan önlemlerin Ģeklini ve boyutunu bilmeleri güçtür (Tanrıöver, 2008: 21). Üretim maliyetlerindeki beklenmeyen değişimler , üreticilerin üretim süreci boyunca girdi olarak kullandığı mal veya hizmetlerin değerinde (fiyatında) meydana gelen değiĢimlerdir. Bu Ģekilde meydana gelen beklenmeyen değiĢimler, toplam arz Ģokları olarak adlandırılmaktadır. Bu anlamda toplam arz Ģoklarını, gerek teoride gerekse ampirik uygulamalarda genellikle petrol Ģokları, enerji fiyatlarında meydana gelen Ģoklar ya da ithal girdi fiyatlarındaki Ģoklar temsil etmektedir (Tanrıöver, 2008: 22). Toplam talep Ģoklarında olduğu gibi toplam arz Ģokları da, ilgili değiĢkenin (petrol fiyatları, enerji fiyatları veya ithal girdi fiyatlarının) gerçekleĢen ve beklenen değeri arasındaki farka eĢittir. Ekonominin maliyet yapısını değiĢtiren bu Ģoklar, toplam arz eğrisinde meydana gelen hareketlerle temsil edilmektedir. Yani toplam arz eğrisi ekonominin maliyet yapısını yansıtmakta ve dolayısıyla ekonominin maliyet yapısını değiĢtiren Ģoklar (petrol Ģokları, enerji fiyatlarında meydana gelen Ģoklar veya ithal girdi fiyatlarındaki Ģoklar), toplam arz eğrisinde kaymalara neden olmaktadır. Bu anlamda, petrol, enerji veya ithal girdi fiyatlarındaki beklenmeyen bir azalma 11 negatif arz Ģoku, petrol, enerji veya ithal girdi fiyatlarındaki beklenmeyen bir artma ise pozitif arz Ģokuolarak ifade edilmektedir (Tanrıöver, 2008: 23). Doğal felaketler de politik ve sosyal sürprizler gibi tahmin hatalarına sebep olan Ģoklara, yani beklenmeyen değiĢimlere dahildir. Burada doğal felaketler ile ifade edilmek istenen savaĢ, afet gibi beklenmedik olaylardır. Söz konusu bu beklenmedik olaylar ekonomide geçici harcama Ģoklarına neden olarak iktisadi değiĢkenlerin denge değerini değiĢtirmektedir. Nitekim böyle bir Ģoku, sadece karar birimlerinin değil, politika yapımcılarının da önceden tahmin edebilmeleri güç olmaktadır. Bu Ģekilde meydana gelen beklenmedik olaylar tahmin hatalarına neden olmaktadır (Tanrıöver, 2008: 24). Yenilikler ekonomide meydana gelen Ģokların neden olduğu tahmin hatalarının diğer bir kaynağıdır.Yeni üretim tekniklerinin doğması, isteklerin değiĢmesi, kurumsal düzenlemelerin yeni bir boyut kazanması gibi yenilikler, Ģokları temsil eden faktörlerden biridir (Tanrıöver, 2008: 25). 1.2. 1980 SONRASI DÖNEMDE TÜRKĠYE EKONOMĠSĠNDEKĠ GELĠġMELER Türkiye ekonomisinde yaĢanan geliĢmelere tarihsel süreç içinde bakıldığında Türkiye’de farklı dönemlerde farklı ekonomik geliĢmelerin yaĢandığı görülmektedir. YaĢanan ekonomik krizler, siyasi belirsizlikler ve dönemin iç ve dıĢ konjonktürü nedeniyle farklı ekonomik geliĢmelerden sözedilebilir. Genel olarak Türkiye ekonomisine bakıldığında 1980 öncesi dönem ithal ikameci politikalarla kalkınmanın iç dinamiklerle sağlanmaya çalıĢıldığı bir dönem olarak karĢımıza çıkmaktadır. 1980’li yıllarla birliklikte ise Türkiye ekonomisinde büyüme stratejisi önemli bir değiĢim geçirmiĢtir. 1980 öncesi dönemde uygulanan ithal ikameci büyüme stratejisi terk edilerek dıĢa açık büyüme stratejisi uygulamaya konulmuĢtur. Bu dönemde 12 uygulanan büyüme stratejisi, temel olarak, verimlilikte artıĢ sağlamayı ve ekonominin rekabet gücünü artırmayı amaçlamıĢtır. Ekonominin dıĢ rekabete açılması, kamunun doğrudan üretim faaliyetlerinden çekilerek altyapı yatırımlarına yönelmesi ve mali piyasaların serbestleĢtirilmesi bu dönemde ortaya çıkan genel ekonomik özellikler olarak karĢımıza çıkmaktadır. Yüksek ve kronik enflasyon ile istikrarsız büyüme, 1980-2000 dönemi Türkiye ekonomisinin genel özelliklerini oluĢturmaktadır. Yıllık enflasyon oranının ortalama yüzde 60-70 olduğu söz konusu dönemde, ekonomi yüzde 4-5 oranında büyümeye devam etmiĢtir. IMF destekli birçok istikrar programı1 uygulanmaya konmuĢ ancak, politik istikrarsızlıklar nedeniyle hiçbiri sonuçlandırılamamıĢtır. Bunun yanı sıra, makroekonomik dengesizlikler, Merkez Bankası üzerindeki siyasi baskı ve 1994 ve 2001 yıllarında yaĢanan krizler ekonomideki istikrarsızlığın artarak sürmesine neden olmuĢtur. Nihayet, 2001 yılı krizinin ardından uygulanmaya konulan örtük enflasyon hedeflemesi, enflasyon oranının otuz yıl aradan sonra tek haneli rakamlara gerilemesini sağlamıĢtır2 (Kadıoğlu, 2006: 2). 1 İstikrar politikaları, ekonomik kriz içindeki ülkelerde krizin atlatılması ve bozulan ekonomik dengelerin yeniden tesisi için uygulanan bir dizi önlemler paketidir. Temel hedefi genellikle ödemeler dengesini iyileştirmek, kamu açıklarını azaltmak ve enflasyonu düşürmek olan geleneksel istikrar politikaları, Ortodoks ve Heteredoks İstikrar Programlar olarak ikiye ayrılmaktadır. Uygulanan istikrar politikaları tarihsel açıdan değerlendirildiğinde, 1980 öncesinde uygulanan istikrar programlarının Ortodoks ve paraya dayalı, 1980 sonrası uygulanan istikrar politikalarının ise Heteredoks ve döviz kuruna dayalı istikrar politikaları olduğu görülmektedir. Ortodoks İstikrar Politikaları, fiyat istikrarının sağlanabilmesi için bütçe giderlerinin azalmasına yönelik sıkı maliye politikası ve ekonomideki fazla talebi azaltıcı sıkı para politikası uygulaması prensibine dayanır. Diğer taraftan sıkı maliye ve para politikası uygulamalarına ek olarak, sabit döviz kuru rejimi ile dış ticarete konu olan mallarda da fiyat istikrarı sağlanmaya çalışılır. Genellikle yüksek kronik enflasyonun yaşandığı ekonomilerde tercih edilmekte olan Heteredoks İstikrar Programlarını, Ortodoks İstikrar Programlarından ayıran en önemli özellik ise sağlanacak toplumsal uzlaşma ile ücret, faiz ve döviz kurunun kısmen veya tamamen dondurulması ve gelirler politikası uygulamasıdır (Parasız, 1995: 56). 2 Uygulanan sıkı para ve maliye politikaları sayesinde son dönemde Türkiye’de belli bir seviyede de olsa fiyat istikrarından söz edilebilmektedir. Türkiye ekonomisi 2002 yılının ilk çeyreğinden itibaren kesintisiz bir büyüme dönemine girmiştir. 2002-2007 döneminde GSYH reel olarak yıllık ortalama yüzde 6,8 oranında artış göstermiştir. 13 Tablo 1.1. 1980’li Yılların Sonundan 2000’li Yıllara Türkiye’de Makroekonomik Göstergeler Reel Kur Toplam Kamu Borç Stoku/GSMH (%) TCMB Net Uluslararası Rezerv (Miyar $) 1,80 85,30 58,3 3,50 64,3 0,90 106,5 49,9 6,20 9,4 60,4 -1,70 117,0 36,3 7,40 0,3 71,1 0,20 112,9 38,5 6,40 1992 6,4 66,0 -0,60 114,9 40,7 7,60 1993 8,1 71,1 -3,60 125,7 40,3 7,70 1994 -6,1 125,5 2,00 95,70 51,8 8,50 1995 8,0 76,0 -1,40 103,1 42,0 13,8 1996 7,1 79,8 -1,30 101,7 43,0 17,6 1997 8,3 99,1 -1,40 115,9 41,7 19,5 1998 3,9 69,7 1,00 120,9 40,8 20,7 1999 -6,1 68,8 -0,70 127,3 52,4 24,2 2000 6,3 39,0 -4,90 147,6 67,2 23,2 2001 -9,5 68,5 2,30 116,3 101,9 19,8 2002 7,9 29,7 -0,80 125,4 92,5 28,1 2003 5,9 18,4 -3,30 140,6 84,4 35,2 2004 9,9 9,3 -5,20 143,2 79,5 37,6 Yıl GSYĠH (%) Tüfe (%) Cari ĠĢlemler/GSMH (%) 1988 1,5 61,6 1989 1,6 1990 1991 a 2005 7,6 7,70 -6,40 171,3 72,2 52,4 TÜFE bazlı reel kur endeksi. Endeksteki artıĢ, Türk lirasındaki reel değerlenmeyi göstermektedir. Kaynak: DPT, TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 a ÇalıĢmada 1980 sonrası Türkiye ekonomisindeki geliĢmeler 19801989 dönemi ve 1990-2007 dönemi olmak üzere iki baĢlık altında incelenmiĢtir. 1.2.1. 1980-1989 Dönemi 1980’lerin baĢlarında dünyada ve Türkiye’de yaygın olan kanı, kamu açıklarının parasal geniĢleme yolu ile finanse edilmesi durumunda enflasyonun hızla yükseleceği, borçlanma ile finansmanın ise enflasyon üzerinde olumsuz bir etki yaratmayacağı Ģeklinde idi. Söz konusu anlayıĢ Friedman’ın “enflasyon her zaman ve her yerde parasal bir olgudur” 14 önermesinin bir uzantısı idi. 1970’lerin ikinci yarısından itibaren Batı dünyasında enflasyonla mücadelede para programları yoğun bir biçimde uygulanırken, 1980’lerin baĢlarında, parasal geniĢleme ile enflasyon arasındaki iliĢkinin vurgulandığı kadar güçlü olmadığı görüĢü yaygınlık kazanmaya baĢlamıĢtır (Uygur, 2001: 34) 1980 sonrasında ABD ve Ġngiltere öncülüğünde dünyada neoliberal politikalara geçiĢ döneminin baĢlaması Türkiye'yi yakından etkilemiĢtir. Kapitalist dünyanın merkezi ülkelerinde yeni bir birikim ve düzenleme tarzının çalıĢmaya baĢlaması, Türkiye'ye de yeni politikalar dayatılmasını gündeme getiriyordu. Türkiye'nin 1970'ler sonlarında büyük ölçüde tıkanma noktasına gelen ithal ikameci modeli, 1980 sonrasında yeni bir birikim modeline geçiĢin önkoĢullarını hazırlamıĢtır. 1980-1988 dönemi esas olarak bir ticari serbestleĢmenin ön koĢullarının hazırlandığı dönemdir. 1980 öncesinin içe dönük sanayileĢme yapısı, 24 Ocak 1980'den itibaren yürürlüğe konulan istikrar programıyla dıĢa dönük olarak çalıĢmaya baĢlamıĢtır (Oyan, 1998: 11). 1980’li yılların baĢında 1970’li yılların sonlarına doğru çok yüksek seviyelere ulaĢan enflasyonun yarattığı sıkıntıların gittikçe artması, yurt içi tasarrufların çok düĢük seviyelerde kalması nedeniyle yatırımlarda artıĢ olmaması, dıĢ ticarette ihracatın istenilen düzeye bir türlü ulaĢamaması, ülkeye büyük yük getiren dıĢ borç sorunu, darboğazıyla mücadele etmesi, ithal ülkenin petrol ve enerji ikameci sanayi politikalarının baĢarısızlıkla sonuçlanması, özel sektörün yetersiz kalması nedeniyle tüm yükün kamu sektörünün omuzlarına binmesi gibi sebepler ülkede 24 Ocak 1980 kararlarının alınmasında sebep olmuĢtur. 24 Ocak istikrar politikasının temelini; dıĢ açıkların kapatılması ve yabancı sermayenin özendirilmesi, imalat sanayi ve ihracatta özel sektörün ön planda olması, enflasyonun kontrol altına alınması, ekonomide büyümenin yaĢanması, mevcut kapasitenin kullanılması, döviz darboğazını aĢmak için 15 ihracatın özendirilmesi amacıyla kurların serbest bırakılması, tasarrufları arttıracak ve yatırımları engellemeyecek düzeyde faiz oranlarının belirlenmesi gibi ekonomiyi iyileĢtirmeye yönelik politikalar oluĢturmaktadır (Parasız, 1998: 196). Kısacası, 24 Ocak Ġstikrar Programı’nda ihracata dayalı büyüme yanında enflasyonun düĢürülmesi öncelikli hedef olarak belirlenmiĢ ve bu amaçlarlada programda yer alan "serbest faiz oranı" politikası düĢük düzeylerde kalan tasarrufu yükselterek talebi kısmıĢtır. Bunun sonucu olarak 1980’lerde % 101,4 civarında seyreden enflasyon oranı birdenbire 1981'de % 34'e, 1982'de ise % 28,40'a düĢmüĢtür. 24 Ocak kararlarıyla beraber; Türk Lirası dolar karĢısında yaklaĢık % 50 oranında devalüe edilmiĢtir. Ġthalattan alınan damga vergisinin oranı ve teminat oranları düĢürülerek ithalatın kolaylaĢtırılması ve teĢvik edilmesi sağlanmaya çalıĢılmıĢtır. Ġhracatın artması için ise ihracat mal ve hizmetleri üretenler ile ihracatçılar için özel istisnalar getirilmiĢtir. Ayrıca, serbest piyasa ekonomisine geçiĢ sağlanarak fiyat denetimlerine son verilmiĢtir. Alınan bu kararlar Türkiye ekonomisinde büyük bir değiĢimi baĢlatmıĢtır. Türkiye ekonomi tarihinde serbest piyasa ekonomisine geçiĢin 24 Ocak kararlarıyla birlikte olduğu söylenebilir ayrıca devletin ekonomideki rolü küçültülerek yerine özel sektörün teĢvik edildiği, ithal ikameci politikaların yerine dıĢ ticaretin serbestleĢmesi esasına dayanan politikaların benimsendiği bu dönem Türkiye ekonomi tarihinde bir dönüm noktası olarak kabul edilmektedir. 16 Tablo 1.2. 1980’li Yıllarda Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları Yıl 1980 1981 1982 1983 1984 1985 1986 1987 1988 1989 Tüfe 101,4% 34,00% 28,40% 37,10% 49,70% 44,20% 30,70% 55,10% 61,60% 64,30% Tarım 1,10% -1,90% 3,10% -0,90% 0,50% -0,50% 4,60% 0,40% 7,80% -7,60% Sektörel Büyüme Hızları Sanayi -3,30% 9,20% 4,90% 6,30% 9,90% 6,20% 11,10% 9,10% 1,80% 4,60% Hizmet -3,70% 6,20% 3,20% 7,00% 7,90% 5,10% 6,00% 12,90% 0,50% 0,90% Kaynak : TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 Tablo 1.2 Türkiye’de 1980’li yıllara iliĢkin sektörel büyüme hızları ile enflasyon oranlarını göstermektedir. Buna göre, Türkiye’de 24 Ocak 1980 kararlarından sonra kararların alındığı ilk sene sanayi sektöründe % 3,3 hizmetler sektöründe ise % 3,7 gibi daralmalar yaĢanmıĢ; ancak devam eden yıllarda olumlu geliĢmeler yaĢanmaya baĢlanmıĢtır. Örneğin, 1986 yılında iç talepteki artıĢ ve petrol fiyatlarındaki düĢmenin yarattığı uygun koĢulların da katkısıyla tarım, sanayi ve hizmetler sektörlerindeki büyüme oranları sırasıyla % 4,60, % 11,10 ve % 6,00 gibi yüksek düzeylerde gerçekleĢmiĢtir. Bu süreç 1987 yılında da devam etmiĢ ve bu dönemdeki en yüksek büyüme rakamı 1987 yılında % 9,8 oranıyla gerçekleĢirken aynı yıl sektörel büyüme rakamları ise tarım sektörü için % 0,40 sanayi sektörü için %9,10 ve hizmetler sektörü için % 12,90 olarak gerçekleĢmiĢtir. 1981-1987 dönemi, artan talep baskısıyla enflasyonist eğilimlerin büyümeyi desteklediği dönem olarak tanımlanabilir. 1988 ve 1989 yılları ise, önceki yıllara göre yüksek enflasyon oranlarının yaĢandığı yıllar olmuĢtur. Bu yıllar arasında yüksek seviyede seyreden enflasyon oranları ekonomide belirsizlik yaratarak, ekonomik canlılığı yavaĢlatmıĢ ve bu yavaĢlamaya bağlı olarak söz konusu yıllarda büyüme oranlarında düĢmeler gözlenmiĢtir. 17 Türkiye’de 1989 yılında çıkarılan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı Kararla o zamana kadar uygulanan döviz rejiminde köklü değiĢikliklere gidilmiĢtir. Çıkarılan kanunla döviz rejimine büyük ölçüde serbetlik getirilmiĢ bu yollada Türk lirasının konvertibiliteye geçmesi için gerekli olan yasal gereklilik büyük ölçüde sağlanarak büyük bir adım atılmıĢtır, nitekim Kanunun çıkmasını izleyen yakın zamanda IMF’in onaylamasıyla çıkarılan Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında 32 sayılı karara iliĢkin tebliğ ile TL konvertibl hale gelmiĢtir. Türkiye’de 1989 yılında çıkan kanunla birlikte Türkiye’de sermaye hareketleri serbestleĢtirilmiĢ, Türk Lirası ile ithalat ve ihracata izin verilmiĢtir. Uygulanan döviz rejimi politikasıyla Türkiye'ye sıcak para giriĢinde artıĢlar gözlenmiĢtir. Ancak sıcak para giriĢleri, ulusal piyasalardaki görece yüksek reel faize yönelirken, kısa dönemli bir döviz birikimi sağlamıĢ, bu da ulusal paranın yabancı dövizIer karĢısında aĢırı değer kazanmasına yol açmıĢtır (Bakınız:Tablo1.5). Böylece ithaIat malları ucuzlarken, ihracatçı sektörler gerilemiĢ, cari iĢIemler açığı da büyümüĢtür. Ġthalat malları ucuzladığı için konvetibiliteyi izleyen ilk yıllarda Türkiye kısa vadeli sermaye giriĢleriyle ithalatını arttırabilmiĢtir. 1.2.2. 1990-2007 Dönemi 1993 yılından itibaren, döviz kurlarında meydana gelen dalgalanmalar, mali piyasalarda giderek artan dengesizlikler, yüksek düzeyde seyreden enflasyon oranları, geleceğe dair beklentilerin kötümser hale gelmesine neden olmuĢtur, 1994 yılının ilk aylarında yüksek düzeydeki kamu kesimi açıklarının Merkez Bankası kaynaklarıyla finanse edilmesi ve aynı zamanda hazinenin iç borçlanma ihalelerinin iptal edilmesi likidite artıĢına neden olmuĢtur. Artan likiditenin fiyatlar üzerinde baskı oluĢturmaması için döviz satıĢ yönteminin seçilmesi ve faiz oranlarının piyasaya uygun hareket edememesi nedeniyle, kurlar üzerindeki baskı oldukça artmıĢ ve bununla 18 beraber bankaların yüksek düzeyde açık pozisyon vermesinin de etkisiyle merkez bankası rezervleri hızla erimiĢtir (Peker, 2004: 126). ġekil 1.1. Enflasyon ve Büyüme Oranlarının Birlikte Grafiği (%)3 Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 ġekil 1.1’de görüldüğü gibi, 1980-1993 döneminde 1980 kararlarının alındığı yıl, enflasyon oranının en yüksek seviyeye ulaĢarak grafiğin tepe noktasını oluĢturduğu, buna karĢılık büyüme hızının ise en düĢük seviyeye gerileyerek dip noktası oluĢturduğu bir yıl olmuĢtur. 1980 sonrasında enflasyon oranlarındaki artıĢ hızı yıllar itibariyle azalmıĢ ve 1981-1987 döneminde % 30 ile % 50 arasında değiĢen enflasyon oranlarına ulaĢılmıĢtır. Bu dönemde büyüme oranlarında önemli dalgalanmaların yaĢanmadığını, her yıl % 3’ün üzerinde istikrarlı bir büyüme hızının yakalandığı görülmüĢtür. 1986 yılında olduğu gibi, 1990 yılında da dönemin en yüksek büyüme hızına ulaĢılmıĢtır. 1991-1993 yılları, 1990 yılına göre enflasyonun hızla artıĢ gösterdiği yıllar olmuĢtur. 1991 yılı hariç, 1992 ve 1993 yıllarında yüksek seyreden enflasyon oranlarının büyüme oranlarını desteklediği görülmüĢtür. 3 Grafikten de görüldüğü üzere, II. Dünya Savaşı dönemi hariç, 1940’lardan itibaren enflasyon ve ekonomik büyüme arasında ters yönlü bir ilişki vardır. Enflasyon arttıkça büyüme azalmıştır. 19 ġekil 1.2. Sektörel Büyüme Oranlarının Birlikte Grafiği(%) Kaynak: TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 ġekil 1.2 Türkiye’de 1983-2007 döneminde gerçekleĢen sektörel büyüme oranlarını göstermektedir. Grafikte de görüldüğü gibi kriz dönemlerinde (1994 ve 2001 krizleri) gerçekleĢen sektörel büyüme oranları grafiğin dip noktalarını oluĢturmaktadır yani kriz dönemlerinde sektörel büyüme oranlarında çok ciddi daralmalar gözlenmiĢtir. Aynı dönemlerde enflasyon oranlarında ise çok ciddi yükseliĢler kaydedilmiĢtir (bakınız ġekil 1.3). Türkiye’de batı ekonomilerinde yaĢanan durgunluğun dıĢ ticaret hacmini, özellikle ihracatı negatif etkilemesi, uluslararası finansal piyasaların küreselleĢmesine uyum sağlanamaması, Türk lirasının aĢırı değerlenmesi, yurt içi tasarruf oranının düĢük düzeyde gerçekleĢmesi, sıcak para giriĢinin hızlandırılması amacıyla yüksek reel faiz politikasının izlenmesi, cari iĢlemler açığının; 1992 yılında 942 milyon dolardan, 1993 yılında 6,4 milyar dolara yükselecek Ģekilde hızla artması ve yine bu dönemde yaĢanan terör olaylarına karĢı, yüksek düzeyde gerçekleĢen savunma ve güvenlik harcamaları, yeni bir istikrar hazırlamıĢtır (Parasız, 2001: 376). politikası kararları alınmasına zemin 20 Yukarıda kısaca değindiğimiz olumsuz geliĢmeler sonuçta, Türkiye ekonomisini finansal bir krizin eĢiğine getirmiĢ ve hükümetin yeni bir ekonomik istikrar programı açıklamasına neden olarak 5 Nisan 1994 yeni bir istikrar politikası uygulama kararı alınmıĢtır. 5 Nisan kararlarının temelinde; mali piyasalarda istikrar sağlamak bunun içinde öncelikli olarak döviz kurlarındaki yükseliĢ beklentilerini ortadan kaldırarak TL’den kaçıĢı ve borsadaki düĢüĢü önlemek, fiyat artıĢlarının önüne geçmek, kamu kesimi gelir gider dengesi kurmak, bütçe açığını azaltmak ve sürdürülebilir bir ekonomik kalkınma sağlanması gibi ekonomide uzun dönemli iyileĢtirmeler sağlamayı hedefleyen politikalar oluĢturmaktadır. 5 Nisan kararlarıyla beraber; döviz kurları serbest piyasaya bırakıldı ve böylece aĢırı degerli Türk Lirası Dolar karĢısında değer yitirerek 1 Dolar 15 bin TL kurundan 1 Dolar 32 bin TL seviyesine yükselmiĢtir. Fiyatlardaki yükselmenin önüne geçebilmek için, KĠT ürünlerine aĢırı zamlar konulmuĢ, maaĢ ve ücretler neredeyse dondurularak halkın alım gücü zayıflatılmıĢ ve böylece talep düzeyi düĢürülerek harcamalar kısılmak istenmiĢtir. Talepte oluĢan daralma tüm sektörleri ciddi Ģekilde sarsmıĢtı ve imalat sanayinde kapasite kullanım oranı, %18’lik bir düĢüĢle %64 düzeyinde gerçekleĢmiĢ ve ekonomi ciddi Ģekilde daralmaya girmiĢti (ġahin, 1995: 220-228). ġekil 1.3. Tüfe Oranı Grafiği(%) Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 21 1983-2007 döneminde enflasyon oranlarında zaman içinde gözlenen değiĢimler grafik olarak ġekil 1.3’de verilmiĢtir. Kriz dönemlerinde (1994 ve 2001 krizleri) gerçekleĢen enflasyon oranları grafiğin tepe noktalarını oluĢturmaktadır, yani kriz dönemlerinde enflasyon oranında çok ciddi artıĢar gözlenmiĢtir. Bununla birlikte aynı dönemlerde büyüme oranlarında çok ciddi düĢüĢler kaydedilmiĢtir (bakınız ġekil 1.2). 5 Nisan 1994 Ġstikrar Programı ile enflasyon oranını azaltmak, ihracatı arttırmak, TL'ye kararlılık kazandırmak ve bunları gerçekleĢtirerek, sürdürülebilir bir ekonomik ve toplumsal geliĢme sürecinin elde edilmesii amaçlanmıĢtı. Bir istikrar programının baĢarılı olabilmesi için önce sorunun doğru teĢhis edilmesi daha sonrada soruna uygun tedaviler geliĢtirilerek bu tedavilerin uygulanması gerekmektedir. 5 Nisan Kararlarında bütün bunlar yapılmasına rağmen, uygulamada yeterli kararlılık gösterilememiĢtir. Tablo 1.3. 1990’lı Yıllarda Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları Yıl 1990 1991 1992 1993 1994 1995 1996 1997 1998 1999 Tüfe 60,40% 71,10% 66,00% 71,10% 125,50% 76,00% 79,80% 99,10% 69,70% 68,80% Tarım 6,80% -0,90% 4,30% -1,30% -0,70% 2,00% 4,40% -2,30% 8,40% -5,50% Sektörel Büyüme Hızları Sanayi 8,60% 2,70% 5,90% 8,20% -5,70% 12,10% 7,10% 10,40% 2,00% -5,50% Hizmet 10,30% 0,60% 6,50% 10,70% -6,60% 6,30% 7,60% 8,60% 2,40% -4,50% Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 Sonuç olarak 1995, 1996 ve 1997 yıllarında kamu kesimi borçlanması artarak devam etmiĢtir. Devlet borçlarını anapara ve faizleriyle birlikte ödemek için yüksek faizden borçlanmayı sürdürmek zorunda kalmıĢ, 1995 yılında da faizi % 150’yi aĢan hazine ihaleleri ile borçlanmaya devam 22 edilmiĢtir. Enflasyonist baskıyı kırmak ve ekonomik istikrarı sağlamak amacıyla uygulanan 5 Nisan Ġstikrar Programı bu amacını gerçekleĢtirememiĢtir. 1994 yılında % 125,50 olan enflasyon 1995’te % 76,0, 1996’da da % 79,80 olmuĢtur. 1997 ve 1998 yılında enflasyonun ortalama % 85 olduğu görülmektedir. Yani ekonomide hedeflenen fiyat istikrarı sağlanamadığı gibi, ekonomide % 80’ler düzeyinde enflasyonun devam ettiği görülmektedir. Türk ekonomisi 1997'lerin ortalarından itibaren ciddi bir talep daralmasıyla karĢı karĢıya kalmıĢtır. Ekonomik daralmanın iki temel nedeni bulunmaktadır. Birincisi, global durgunluk; ikincisi, uygulanan hatalı politikalardır. 1997 Temmuz ayında Uzakdoğu'da baĢlayan; ilk önce Tayland'da ve daha sonra Endonezya ve Kore gibi ülkelere yayılan kriz, 1998'de Rusya'ya sıçramıĢtır. Türkiye'yi en fazla etkileyen Rusya Krizi olmuĢtur. Rusya Türkiye'nin önemli bir ticaret ortağıdır Krizle birlikte "Bavul Ticareti" denilen sektör büyük ölçüde etkilenmiĢtir. Türkiye'nin bu yolla sağladığı ve Merkez Bankasının her yıl ödemeler dengesi içinde gösterdiği döviz gelirleri düĢmüĢ, Rusya'da iĢ yapan müteahhitler ile ihracat nedeniyle alacaklı olanların bu alacakları ertelenmiĢtir. Bu krizler dünya borsalarının da düĢmesine ve yayılmasına neden olmuĢtur. Sonuçta ABD Merkez Bankası faiz oranlarını indirmiĢ ve IMFnin, Tayland, Güney Kore, Malezya, Endonezya, Rusya ve Brezilya gibi ülkelere Acil Yardım Fonu sağlanmasına rağmen, Dünya Ticaret hacmi daralmıĢtır. Büyüme oranları gerilemiĢtir. Dolayısıyla, Türkiye'nin ticaret hacmi de daralmaya baĢlamıĢtır. Ticaret hacminin daralması, dıĢ talebin ve buna bağlı olarak ihracatın gerilemesi ve içerideki daralma ile birlikte ithalahn gerilemesi sonucunu doğurmuĢtur. Bu nedenle 1998'de enflasyon oranı gerilemiĢtir (Korkmaz, 1998: 9). Bununla birlikte 1994 krizi sonrası dönemde bankacılık sektöründe yeterli düzenlemenin yapılmaması, sık sık değiĢen koalisyon hükümetlerinin kurulması nedeniyle oluĢan siyasi istikrarsızlığın negatif etkileri, TCMB kaynaklarını kullanmadan yüksek reel faizler karĢılığında devletin para 23 piyasalarından borçlanmasının bütçeye getirdiği ağır yükler, bütçe açığının GSMH oranının %11,6 gibi %10 eĢiğinden daha yüksek düzeyde gerçekleĢmesi ve iç borç stokunun GSMH oranın ise %21,7 gibi çok yüksek düzeyde gerçekleĢmesi, enflasyonun hızlanma eğilimine girmesi ve ekonomik daralmanın sürmesi nedeniyle 1999 yılında ağır ekonomik bir yıl geçiren ve % 6,1 küçülen Türkiye bilindiği üzere IMF yönetim ve denetimli Enflasyonu DüĢürme Programını 2000 yılından itibaren uygulamaya baĢlandı. Bu programın temel amacı üç yıllık bir dönemde enflasyonu tek haneli rakamlara indirmek, reel faizleri aĢağı çekerek kamu finansman dengesini sağlıklı ve sürdürülebilir bir yapıya kavuĢturmaktı (Ertuna, 2001:17) Kasım 2000 programıyla ilgili negatif beklentiler ise oldukça yüksekti. Türkiye’nin geçmiĢte IMF ile yaptığı ve baĢarısız Ģekilde sonuçlanan birçok programın ardından, yeniden IMF ile program yapılması programın baĢarısı hakkında kafalarda soru iĢareti oluĢturmaktaydı. Uygulanan ekonomik programın Brezilya, Tayland, Arjantin gibi ülkelerde baĢarısız olması, programın enflasyon düĢerken ekonomik büyümeyi hızlandıracağının belirtilmesine rağmen böyle bir sonuca ulaĢılamayacağına dair negatif beklentiler, 2000 yılının ġubat ayında ülkeden dıĢarı oldukça yüksek oranda yabancı sermaye çıkısının olması, bankacılık sektöründe düzenlemelerin yetersiz kalması nedeniyle, kamu bankaları da dahil olmak üzere batık bankaların sayısının artması, cari açığın oldukça hızlı bir Ģekilde yükselmesi ve yükselen cari açığın sürdürülebilmesi için gerekli olan dıĢ kaynakların, yabancı sermaye yatırımları yerine dıĢ borçlanarak karĢılanması, Kasım 2000 programı hakkında güven duyulmamasının nedenleri arasında gösterilmekteydi (Uygur, 2001). 2000 yılında uygulamaya konan programın en önemli eksiği ise döviz kurları ve ücretleri kontrol altında tutarak enflasyonu tek haneli rakamlara düĢürmenin tek hedef olarak belirlenmesidir. Program enflasyonu tek haneli rakamlara düĢürmede arzın artması değil talebin kısılmasına öncelik veren bir program olarak görülmektedir (Ertuna, 2001: 19). 24 Kasım ayındaki program beklenildiği gibi olumlu sonuçlar vermemiĢtir. Programın baĢarız olmasına sebep olarak likidite sıkıĢıklığına bağlı olarak, faizlerin aĢırı yükselmesi ve kamu kesiminin yüksek faizlerle borçlanmak zorunda kalması, döviz kurunun aĢırı değerlenmesi, bankacılık sektöreründe bankaların mali durumunun iyice bozulması, enflasyon hedefinin tutturulamaması ve büyümenin yavaĢlaması gösterilebilir. Tüm bu olumsuz geliĢmeler sonucunda devalüasyon beklentilerinin engellenememesi sebebiyle sabit kur sisteminden, dalgalı kur sistemine geçiĢ yapıldı. Böylece 2000 yılında uygulanmaya baĢlayan program yerine, ġubat 2001’de Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı uygulanmaya baĢlandı. Tablo 1.4. 2000’li Yılların BaĢında Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları Yıl 2000 2001 2002 2003 2004 Tüfe 39,00% 68,50% 29,70% 18,40% 9,30% Tarım 3,90% -6,50% 6,90% -2,50% 2,00% Sektörel Büyüme Hızları Sanayi 6,00% -7,50% 9,40% 7,80% 9,40% Hizmet 8,90% -7,70% 7,50% 6,70% 10,20% Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı’nda 1990 yılından itibaren kamu kesimi toplam borç stokunun GSMH’ya oranına, Türkiye’nin içinde bulunduğu borç-faiz kısır döngüsüne ve yüksek reel faizlerin kamu kesiminin borçlanma ihtiyacını daha da arttırdığına dikkat çekilmiĢtir. Bu programın bundan önceki programlardan en önemli farkı, çok köklü mali, ekonomik ve yasal değiĢim ve dönüĢümleri hedeflemesidir. Bir baĢka deyiĢle, bu program bir değiĢim ve yeniden yapılanmayı öngörmektedir. Bununla beraber sosyal güvenlik, özelleĢtirme ve tarım kesimine yönelik yapısal dönüĢümler, döviz kuru nominal çıpasına dayalı para programı, bankacılık sektörü reformu, mali saydamlık, mali yönetim ve son olarak özel yerli ve yabancı sermayenin Türkiye ekonomisindeki rolünün arttırılması hedeflenmiĢtir. 25 Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı 75 maddeden oluĢmuĢ olup, ana hedefleri aĢağıdaki gibi sıralanabilir4: - Programda kur rejiminin terkedilmesi nedeniyle ortaya çıkan güven bunalımı ve istikrarsızlığı süratle ortadan kaldırmak ve eĢanlı olarak bu duruma bir daha geri dönülmeyecek Ģekilde kamu yönetiminin ve ekonominin yeniden yapılandırılmasına yönelik altyapıyı oluĢturmak için gerekli adımların süratle atılacağı ve eski düzene dönmenin artık gerçekten mümkün olmadığı özellikle vurgulanmıĢtır. - YaĢanan krizlerden olumsuz yönde etkilenen bazı özel bankaların bir an önce sağlıklı bir yapıya kavuĢmalarını sağlayacak düzenlemelerin baĢlatıldığı belirtilmiĢtir. Bu kapsamda; i. BDDK’nın sermaye yeterliliği kriterini de dikkate alarak, özel bankalar ile sermaye artırımı ve yeniden yapılanma planları üzerinde belirli bir takvime dayalı anlaĢmalar yaptığı belirtilmiĢ ve bu çalıĢmaların hızlanacağı vurgulanmıĢtır. ii. Bankaların dönem karlarını sermayeye ilave etmelerinin sağlandığı belirtilmiĢtir. iii. Hem bankaların hem de Ģirketlerin devir ve birleĢmelerini kolaylaĢtıracak ilave tedbirlerle ilgili çalıĢmaların sürdürüldüğü belirtilmiĢtir. iv. Makul bir geçiĢ dönemi tanınarak bankaların mali olmayan iĢtiraklerinin özkaynaklara oranının daraltılacağı belirtilmiĢtir. v. Bankalar Kanununda yapılacak değiĢiklikle özel karĢılıkların kurumlar vergisi konusundaki yasal matrahının tespitinde düzenlemelere belirtilmiĢtir. 4 GEGP ile ilgili detaylı bilgi için bakınız: http://www.tcmb.gov.tr/yeni/duyuru/eko_program/program.pdf açıklık gider sayılması kazandırılacağı 26 vi. Bankacılık sistemindeki geliĢmeler çerçevesinde uzun vadeli yatırımları özendirmek ve tasarruf araçları arasındaki farklılıkları gidermek amacıyla vergi ve munzam karĢılıklar gözden geçirileceği belirtilmiĢtir. - Kamu gelirlerinde temel sorun ise, vergi oranlarının yüksek olmasına rağmen vergi tabanının dar olması nedeniyle, toplam vergi tahsilatının yetersiz kalması ve vergi yükünün adaletsiz bir biçimde dağılması vurgulanmıĢtır ve gerekli tedbirlerin alınacağı vurgulanmıĢtır. - Kamu bankalarında yaĢanan sorunların tekrar oluĢmaması için likidite sorunlarının giderileceği ile eĢanlı olarak gerekli olan diğer önlemlerin alınacağı belirtilmiĢtir. - TMSF bünyesindeki bankaların sorunlarının en kısa sürede çözüme kavuĢturulması mali sistemin istikrarı ve kamu maliyesine getirdikleri yükün azaltılması bakımından önem taĢıdığı vurgulanmıĢtır. - Bu programla borçlanma, kamulaĢtırma, tütün, kamu ihalesi, Ģeker, doğalgaz, Telekomun özelleĢtirilmesi, sivil havacılık, iĢ güvencesi, ekonomik ve sosyal konsey yasalarının çıkartılması öngörülerek ekonomide etkinlik ve verimliliği artırma hedeflenmiĢtir. - Bu kanun ile devlette Ģeffaflığın ve hesap verilebilirliğin sağlanması hedeflenmektedir. Bugüne kadar baĢta bütçe kanunları olmak üzere değiĢik yasal metinlerle düzenlenen iç ve dıĢ borçlanma ile devletin garanti verme sistemi tek bir kanunla düzenlenerek kamu borç yönetiminin sınırları belirlenmiĢ açık ve saydam kurallara bağlanacağı belirtilmiĢtir. 27 - Programla Türkiye’nin enflasyon sorununun kalıcı bir biçimde çözülmesi, kamu finansman dengesinin sağlıklı bir yapıya kavuĢturulması ve istikrarlı bir büyüme ortamına girerek ekonomide yapısal değiĢimi gerçekleĢtirmek hedefler arasında belirtilmiĢtir. - Devlet Ġhale Kanununun değiĢtirilmesi ile daha rekabetçi ve etkin bir ihale sisteminin oluĢturulması ve uluslararası standartlara uyum sağlanması amaçlanmaktadır. Bu yasa ile devlet ihalelerinde, uygulama projesine dayalı anahtar teslimi ihale yapılarak hem daha etkin ve rekabete açık bir ihale yöntemi izlenecek, hem de ihale edilen projelerde maliyet artıĢının önleneceği belirtilmiĢtir. - Programda 2000 Yılı Enflasyonla Mücadele Programı ve GeliĢmelerine geniĢ bir Ģekilde yer verilmiĢtir. Kasım 2000 ve ġubat 2001 krizlerinin bankacılık sektörünün içinde bulunduğu sorunları daha da ağırlaĢtırdığı ve bankacılık sektörünün Kasım 2000 krizi sonrasında faiz riski ġubat 2001 krizi sonrasında ise hem faiz hem de kur riski sonucu önemli kayıplarla karĢı karĢıya kaldığı belirtilerek gerekli önlemlerin alınacağı vurgulanmıĢtır. - YaĢanan krizler, faizlerde ve enflasyonda artıĢ, döviz kurlarındaki dalgalanmayla birlikte tüm ekonomide bir belirsizlik ortamına yol açmıĢtır. Bu durum, reel sektörü de olumsuz etkilemiĢtir. Mali sektörde yaĢanan sıkıntılar reel kesime yönelik yeni kredi imkânını ortadan kaldırırken, reel kesimin kredi geri ödemelerinde de önemli sorunlara yol açtığı belirtilmiĢ gerekli önlemlerin alınacağı vurgulanmıĢtır. 28 - Programla yapısal reformların uygulamaya geçirilmesi ile ekonomide etkinlik artırılarak, devletin iĢleyiĢinin köklü bir Ģekilde değiĢtirilmesi amaçlanmıĢtır. - Güçlü ekonomiyi, güven içinde çalıĢan bir özel sektörün, etkin bir devlet ve geniĢ bir toplumsal dayanıĢmanın yaratacağı belirtilmiĢtir. 140 12 10 8 6 4 2 0 -2 -4 -6 -8 -10 120 100 80 60 40 20 Toplam Büyüme 19 9 19 0Q1 91 1 9 Q1 9 19 2Q1 93 1 9 Q1 9 19 4Q1 95 1 9 Q1 96 1 9 Q1 9 19 7Q1 98 1 9 Q1 9 20 9Q1 00 2 0 Q1 0 20 1Q1 02 2 0 Q1 0 20 3Q1 04 2 0 Q1 05 2 0 Q1 0 20 6Q1 07 Q 1 0 Tüfe ġekil 1.4. Enflasyon - Büyüme ĠliĢkisi(%) Kaynak : TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 ġekil 1.4 Türkiye’de 1990-2007 döneminde enflasyon oranları ile büyüme oranlarının zaman içindeki seyirlerini göstermektedir. Grafikte de görüldüğü gibi gerçekleĢen tüfe oranının arttığı dönemlerde ekonomik büyümede daralmalar gözlenmiĢ tüfe oranının düĢtüğü dönemlerde ise ekonomik büyümede geniĢleme kaydedilmiĢtir. Benzer durum enflasyon oranı ve sektörel büyüme iliĢkileri için de geçerlidir. Yukarıda hedeflerini verdiğimiz Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programının temel hedefi ise kamu borçlarının yükselmesine yol açan borç dinamiğini ve sürdürülemez hale gelen borç krizini ortadan kaldırıp, Türkiye ekonomisini, dıĢ yardıma muhtaç olmayacak bir yapıya kavuĢturmak Ģeklinde belirtilmiĢtir. Ayrıca; yurtiçi talebin daraltılması için kamu kesimi harcamalarını kısmak ve ihracatın teĢvik edilmesi için ücret maliyetlerinden ve tarımsal ürün fiyatlarından sağlanacak tasarruflar öngörülmüĢtür. Bununla beraber; sosyal 29 güvenlik, özelleĢtirme ve tarım kesimine yönelik yapısal nitelikli dönüĢümler, döviz kuru nominal çıpasına dayalı para programı, bankacılık sektörü reformu, mali saydamlık ve mali yönetim ve son olarak özel yerli ve yabancı sermayenin Türkiye ekonomisindeki rolünün artırılması hedeflenmiĢtir (Yeldan, 2001: 35) Tablo 1.3, Tablo 1.4 ve Tablo 1.5 birlikte Türkiye’de 1990-2008 döneminde gerçekleĢen enflasyon oranları ve sektörel büyüme oranlarını gösterilmektedir. Buna göre; 5 Nisan kararlarının alındığı sene Tüfe değeri %125,50 oranıyla Cumhuriyet tarihinin en yüksek rakamına ulaĢmıĢtır. 24 Ocak istikrar kararlarında olduğu gibi, 5 Nisan kararlarının alındığı 1994 yılında da enflasyon üç haneli olarak gerçekleĢmiĢ; ancak sonraki yıllarda düĢüĢler yaĢanmıĢ, 1999 yılında Tüfe %125,50 değerinden %68,80 seviyesine kadar gerilemiĢtir. 1999 yılından itibaren ülkede yeniden bir kriz havası oluĢmasına rağmen, enflasyon da ciddi artıĢlar görülmemiĢ ve 2001 ġubat krizi sonrasında, uygulama kararı alınan Güçlü Ekonomiye Geçis Programıyla beraber fiyatlar genel düzeyinde sürekli azalmalar yaĢanmıĢtır. 2005 yılı için hedeflenen Tüfe büyüklüğü %8,50 olarak hesaplanırken, Tüfe değeri %8,15 ile beklentilerin altında gerçekleĢmiĢtir. Ayrıca bu değerler Tüfe için 1969 yılından beri en düĢük rakamlar olarak dikkat çekmektedir.1993 ile 2005 yılları arasında yıllık ortalama Tüfe değeri %59 olarak gerçekleĢirken, Güçlü Ekonomiye Geçis Programı öncesinde 1994 ile 2001 yılları arasında gerçekleĢen Tüfe değerleri yıllık ortalama %76 düzeyinde gerçekleĢmiĢ, programın uygulamaya konduğu andan sonraki yıllarda ekonomide gerçekleĢen Tüfe değerleri ortalama %22 düzeyinde gerçekleĢmiĢtir. Bu durumda Güçlü Ekonomiye Geçis Programının fiyat istikrarı bakımından baĢarılı olduğunun bir göstergesi olarak kabul edilmektedir. Ayrıca bu dönemde uygulanan para ve döviz kuru çapalarının fiyat istikrarını tesis edememesi üzerine son olarak da enflasyonu çapa olarak alan “Enflasyon Hedeflemesi” politikası uygulanmaya baĢlanmıĢtır. 30 Enflasyon hedeflemesi merkez bankalarının,genellikle hükümetlerle birlikte,belirledikleri enflasyon hedefini kamuoyuna duyurup ellerindeki tüm politika araçlarını söz konusu hedeflere ulaĢmak için kullandıkları ve hedefin tutturulmasında doğrudan sorumluluk aldıkları politika çerçevesi olarak tanımlanabilir (Önder,2008:30). Orta vadeli bir para politikası stratejisi olarak, enflasyon hedeflemesinin bazı önemli avantajları bulunmaktadır. Döviz kuruna çapası uygulamasının aksine, enflasyon hedeflemesi, para politikasının yurtiçi geliĢmelere ve yurtiçi ekonomiyi etkileyen Ģoklara odaklanmasına izin verir (Mishkin, 2000: 34). Bu nedenle enflasyon hedeflemesi merkez bankalarına yurtiçi ve yurtdıĢı odaklı Ģoklara tepki verme konusunda oldukça büyük bir esneklik sağlamaktadır. Ayrıca bu uygulamada temel faktör parasal büyüklüklerle enflasyon arasındaki iliĢki olmadığı için, istikrarlı para talebi kritik öneme sahip değildir, bu yönüyle de parasal hedeflemeye dayanan stratejilere karsı bir üstünlüğü bulunmaktadır. Bu teknik avantajlarının yanı sıra enflasyon hedeflemesi Ģeffaf ve kolay anlaĢılır olması nedeniyle toplumda daha geniĢ bir kitle tarafından kabul görmekte, bu da politika uygulamasının baĢarısını artırmaktadır (Önder , 2008: 32). Enflasyon hedeflemesinin bu temel avantajlarının yanı sıra bir takım dezavantajları da bulunmaktadır. Bu uygulamaya yöneltilen en temel eleĢtiri merkez bankalarının enflasyon üzerinde yeterince kontrol gücünün olmayabileceğidir. Bu durum özellikle mali baskınlığın bulunduğu, merkez bankasının kredibilite eksikliğinin olduğu ve ekonominin kısmi de olsa dolarize olduğu durumlarda belirginleĢmektedir. Özellikle geliĢmekte olan ülkelerde para politikası aktarım mekanizmalarının belirgin olmaması söz konusu faktörlerle birleĢtiğinde politika uygulayıcının enflasyon üzerindeki kontrolünü zayıflatmakta bu da uygulamada kısır döngüye neden olmaktadır (Önder ,2008: 32). 31 ġekil 1.5. Son Dönemlerde Türkiye’de Görülen ÜFE ve TÜFE DeğiĢimleri Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 ġekil 1.5 Türkiye ekonomisinde son dönemlerde görülen ÜFE ve TÜFE değiĢimlerini göstermektedir. Grafikte de açıkca görüldüğü gibi TÜFE oranının üzerinde gerçekleĢen ÜFE oranı sonraki dönemlerdeki TÜFE oranındaki artıĢa iĢaret etmiĢ ve ÜFE oranının TÜFE oranından yüksek geldiği dönemlerden sonraki dönemlerde TÜFE oranı ÜFE’nin önüne geçmiĢtir. 2002 yılında örtük Ģekilde uygulanmaya baĢlanan enflasyon hedeflemesini takiben 2006 yılında açık enflasyon hedeflemesine geçilmiĢ ve bu dönemde enflasyonu düĢürmek açısından bir baĢarı sağlanmıĢtır (bakınız Tablo 1.5). 140 20 120 15 100 10 80 5 60 40 20 19 90 Q 19 1 91 Q 19 2 92 Q 19 3 93 Q 19 4 95 Q 19 1 96 Q 19 2 97 Q 19 3 98 Q 20 4 00 Q 20 1 01 Q 20 2 02 Q 20 3 03 Q 20 4 05 Q 20 1 06 Q 20 2 07 Q 3 0 ġekil 1.6. Enflasyon - Sanayi Sektörü Büyüme ĠliĢkisi(%) Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 Tüfe Sanayi 0 -5 -10 32 Güçlü ekonomiye geçiĢ programının olumlu etkileri 2003 yılında kendini göstererek enflasyon oranı %29,70’den %18,4’e inmiĢ, büyüme oranı da %5’lik hedeflenen rakamın üstünde %5.9 olarak gerçekleĢmiĢtir. 2004 yılı büyüme oranı %5, yıllık enflasyon oranı da %12 olarak hedeflenmiĢtir. Uygulanan dezenflasyon politikaları ile mali disiplinin enflasyon üzerindeki azaltıcı etkileri 2004 yılında da devam etmiĢ ve 2004 yılında enflasyon %9,30 olarak gerçekleĢerek hedeflenen % 12’nin altıında kalmıĢtır.2004 yılında sektörel büyme rakamları ise tarım, sanayi ve hizmetler sektörleri için sırasıyla %2,0 , %9,40 ve %10,20 olarak gerçekleĢmiĢtir. Tablo 1.5. Enflasyon Hedeflemesi Döneminde Tüfe ve Sektörel Büyüme Oranları Yıl 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 Tüfe 29,70% 18,40% 9,30% 8,15% 9,62% 8,74% 10,25% Tarım 6,90% -2,50% 2,00% 6,57% 0,99% -5,81% 3,95% Sektörel Büyüme Hızları Sanayi 9,40% 7,80% 9,40% 8,36% 9,66% 5,70% -0,64% Hizmet 7,50% 6,70% 10,20% 8,15% 9,62% 8,74% 10,25% Kaynak : TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 2005 yılı Türkiye ekonomisinde ise enflasyon oranı % 8, büyüme oranı ise %5 olarak hedeflenmiĢtir.2005 yılında enflasyon oranı %8,15 , sektörel büyüme oranları ise tarım,sanayi ve hizmetler sektörleri için sırasıyla %6,57 , %8,36 ve %8,15 olarak gerçekleĢerek hedeflere ulaĢılmıĢtır.Türkiye ekonomisinde 2006 yılında da yüksek bir büyüme rakamları elde etmiĢtir büyüme oranları tarım,sanayi ve hizmetler sektörleri için sırasıyla %0,99 ,%9,66 ve % 9,62 olarak kaydedilmiĢtir aynı yıl enflasyon oranı ise %9,62 olmuĢtur (bakınız Tablo 1.5). 33 140 15 120 10 100 80 5 60 0 Tüfe Hizmet 40 -5 20 -10 19 90 Q 19 1 91 Q 19 2 92 Q 19 3 93 Q 19 4 95 Q 19 1 96 Q 19 2 97 Q 19 3 98 Q 20 4 00 Q 20 1 01 Q 20 2 02 Q 20 3 03 Q 20 4 05 Q 20 1 06 Q 20 2 07 Q 3 0 ġekil 1.7. Enflasyon - Hizmet Sektörü Büyüme ĠliĢkisi(%) Kaynak : TCMB , Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 2007 yılına gelindiğinde ise ekonomi %4,6 oranında büyümüĢtür. Bu dönemde tarım sektörü katma değeri %5,81 oranında azalırken, sanayi ve hizmetler sektörlerinin katma değer artıĢı sırasıyla % 5,70 ve %8,74 olarak gerçekleĢmiĢtir. Aynı yılda sanayi sektörünü oluĢturan imalat, madencilik ve enerji sektörlerindeki katma değer artıĢları sırasıyla % 5,6, % 8,1 ve %6,8 olarak gerçekleĢmiĢtir. Hizmetler sektörü katma değerinde kaydedilen % 8,74 oranındaki büyümede ise mali kuruluĢların katma değerindeki % 9,8 ve hizmetler içinde yüksek bir paya sahip olan ulaĢtırma, depolama ve haberleĢme sektörü katma değerindeki % 6,9 oranlarındaki artıĢlar belirleyici olmuĢtur. 140 120 12 10 8 100 6 80 4 2 60 0 40 -2 -4 20 19 90 Q 19 1 91 Q 19 2 92 Q 19 3 93 Q 19 4 95 Q 19 1 96 Q 19 2 97 Q 19 3 98 Q 20 4 00 Q 20 1 01 Q 20 2 02 Q 20 3 03 Q 20 4 05 Q 20 1 06 Q 20 2 07 Q 3 0 ġekil 1.8. Enflasyon - Tarım Sektörü Büyüme ĠliĢkisi(%) Kaynak :TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 -6 -8 Tüfe Tarım 34 Rakamlardan da görüldüğü gibi Türkiye ekonomisi 2002 yılının ilk çeyreğinden itibaren kesintisiz bir büyüme dönemine girmiĢtir. 2002-2007 döneminde GSYH reel olarak yıllık ortalama yüzde 6,8 oranında artıĢ göstermiĢtir. Tablo 1.6. Dönemler Ġtibariyle Türkiye’de Enflasyon ve Büyüme Hızları Dönemler Tüfe(%) Büyüme Hızı/%) 1938-1945 18,50% -2,80% 1946-1960 6,70% 8,00% 1961-1979 15,60% 5,50% 1980-2005 56,50% 3,80% Kaynak : TCMB, Elektronik Veri Dağıtım Sistemi (EVDS) , 2010 Tablo 1.6’da Türkiye’de dönemler itibariyle gerçekleĢen Tüfe oranları ve büyüme hızları gösterilmektedir, tablo incelendiğinde 1938 ile 1945 yılları arasında fiyatlar genel düzeyindeki artıĢlar, enflasyonu ortalama olarak %18,50 ile iki haneli değerlere ulaĢtırmıĢtır. Buna karĢılık, ilgili dönemde büyüme hızının negatif değere dönüĢmesiyle ekonomide bir daralma yaĢanmıĢtır. 1946 ile 1960 yılları arasında ise fiyatlar genel düzeyindeki azalmalara bağlı olarak, enflasyon tek haneli rakamlara düĢerek bu dönemde enflasyon ortalama %6,70 ile ılımlı düzeyde gerçekleĢmiĢtir. Bu dönemde büyüme hızında ise önemli artıĢlar yaĢanmıĢ ve bir önceki dönemin aksine ekonomik büyüme %8 ile diğer dönemlere göre en yüksek değere ulaĢmıĢtır. 1961 ile 1979 yılları arasında ise, enflasyon oranlarının tekrar yükseliĢe geçmesiyle birlikte enflasyon oranları tekrar iki haneli rakamlara ulaĢmıĢtır. 1961-1979 döneminde enflasyon oranlarında görülen artıĢ, bir önceki döneme göre büyüme oranlarında daha düĢük bir oranda artıĢa neden olmuĢtur. 1980-2005 döneminde ise, ortalama enflasyon rakamlarının önceki dönemlere göre yüksek oranda görülmesi , ortalama olarak büyüme oranlarının da önceki dönemlere göre azalmasında etken olmuĢtur. Sonuç olarak, Türkiye’de enflasyon ve ekonomik büyüme rakamlarının dönemlere ayrılarak incelenmesi sonucunda; her dönem için hesaplanan ortalama 35 enflasyon oranlarıyla, büyüme oranları arasında ters yönlü iliĢkinin olduğu görülmektedir. ġekil1.9’da bu iliĢkiyi net bir Ģekilde yansıtmaktadır. ġekil 1.9. Türkiye’de Dönemler Ġtibariyle Enflasyon-Büyüme ĠliĢkisi(%) Kaynak : Tablo 1.6’dan düzenlenmiĢtir. 1.3. 1987-2007 DÖNEMĠNDE TÜRKĠYE’DE ENFLASYON-BÜYÜME SÜRECĠNĠN GENEL BĠR DEĞERLENDĠRMESĠ Türkiye ekonomisinde 1987-2007 döneminde yaĢanan enflasyonbüyüme iliĢkisine bakıldığında seksenli,doksanlı ve ikibinli yıllarda iliĢkinin farklılıklar gösterdiği dikkati çekmektedir. Türkiye, 1980’li yıllara sosyoekonomik koĢullardaki sorunlu ortamın yanısı sıra değiĢtirmeye niyetlendiği büyüme ve dıĢa açılma stratejisi ile birlikte girmiĢtir. Dönemin sosyal ve iktisadi koĢullarını hazırlayan öğelerle birlikte 1970’li yıllarda enflasyon olgusundan söz edilmeye baĢlanmıĢ ve 1979 yılında % 69,5’e ulaĢan enflasyon oranı, 1980 yılında % 101,4 olarak kaydedilmiĢtir. Enflasyon oranı 1981-1982 yıllarında 24 Ocak 1980 istikrar tedbirlerinin etkisiyle göreli olarak düĢmüĢ, 1983-1989 döneminde % 48’e kadar gerilemiĢtir. Aynı dönemde büyüme rakamlarına bakıldığında ise 1980 yılında % 2,8 olarak kaydedilen büyüme oranında sonraki yıllarda istikrar tedbirlerinin de etkisiyle göreli olarak yükselmeler gözlenmiĢtir. 36 Doksanlı yıllara gelindiğinde 1990-1993 arasında ortalama % 65 olarak gözlenen enflasyon oranı, 1994 yılında yaĢanan ekonomik krizin etkisiyle % 125,50’e kadar yükselmiĢ, böylece 1980 yılından sonra ikinci kez üç haneli enflasyon oranı ile karĢılaĢılmıĢtır. Doksanlı yılların ikinci yarısında kamu kesiminin borçlanma gereğinin daha da artması devletin artan borçlarını ödeyebilmek için o zamana kadar görülmemiĢ yükseklikte faizlerle borçlanması sorununu beraberinde getirmiĢtir. Artan enflasyonist baskılar, gerileyen büyüme oranları sonucunda bozulan ekonomik yapının tekrar sağlanabilmesi için yeni bir istikrar programı 5 Nisan 1994 yılında yürürlüğe konulmuĢtur. Bu dönemde uygulanan istikrar programının enflasyonist baskıyı bir nebze olsun kırdığından söz edilebilir. Nitekim ilgili dönemde gerçekleĢen enflasyon oranlarına bakıldığında 1994’te % 125,50 olan enflasyon oranı uygulanan istikrar programının etkisiyle 1995’te % 76 olarak gerçekleĢmiĢtir. Enflasyon oranı 1996 ve 1997 yılarında ise sırasıyla % 79,70 ve % 99,10 olarak kaydedilmiĢtir. Doksanlı yıllarda enflasyon oranı ortalama % 80’ler civarında seyretmiĢtir. Bu dönemde büyüme oranında ise dalgalanmalar dikkati çekmektedir. Genel olarak doksanlı yıllarda Türkiye ekonomisinde istenilen fiyat istikrarı ve ekonomik büyümenin sağlanamadığı görülmektedir. Türkiye ekonomisi 2000’li yıllara sorunlarla girmiĢtir. Siyasi istikrarsızlıklar, devletin yüksek faizler karĢılığında borçlanmak zorunda kalması, bütçe açığının GSMH’ya oranının artması ve enflasyonun artma eğilimine girmesi bu dönemde yaĢanan ekonomik sorunların nedenleri arasında gösterilmektedir. Bu dönemde ekonomik durumun düzeltilmesi için önce Kasım 2000 yılında IMF denetiminde “Enflasyonu DüĢürme Programı” ardından da ġubat 2001’de “Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı” uygulamaya konulmuĢtur. Özellikle Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programıyla birlikte ekonomide olumlu geliĢmeler gözlenmiĢ bu dönemden itibaren Türkiye ekonomisi kesintisiz bir büyüme dönemine girmiĢtir. Bu dönemde gerçekleĢen enflasyon ve büyüme oranlarına bakıldığında 2000 yılında % 39 olarak gerçekleĢen enflasyon oranı 2001 yılında krizin etkisiyle % 68,50’ye 37 kadar çıkmıĢ ve aynı yıl ekonomi % 9,5 oranında küçülmüĢtür. Uygulanan ekonomik programların etkisiyle 2002 yılında enflasyon % 29,70 olarak kaydedilmiĢtir. 2002 yılında büyüme oranı ise % 7,9 olarak gerçekleĢmiĢtir. 2002 yılından itibaren ekonomide yüksek büyüme ve makul seviyelerde seyreden enflasyon verilerinin gözlenmeye baĢladığı söylenebilir. 2003 yılında enflasyon oranı % 18,40 büyüme oranı ise % 5,5 olarak gerçekleĢmiĢtir.2004 yılında ise enflasyon oranı %9,30 olarak gerçekleĢerek 1969 yılından sonra ilk kez tek haneli değerlere düĢmüĢtür. 2004 yılında ekonomik büyüme oranı ise % 9,9 olarak kaydedilmiĢtir (bakınız Tablo 1.1). 2000’li yıllarda genel olarak yüksek enflasyon oranlarının gerçekleĢtiği yıllarda büyüme oranının düĢük seviyelerde kaldığı, düĢük enflasyon oranın elde edildiği yıllarda ise yüksek büyüme oranlarının kaydedildiği dikkati çekmektedir. Bu enflasyon ile ekonomik büyüme arasında ters yönlü bir iliĢki olduğu izlenimini uyandırmaktadır. Gerek enflasyonu gerekse de ekonomik büyümeyi açıklayan yaklaĢımlardan da görüleceği üzere enflasyonun düĢürülmesi ekonomik büyümenin arttırılması toplum refahının arttırılmasının önemli ön koĢullarını oluĢturmaktadır. Fakat bu ön koĢulların birbirinden bağımsız bir biçimde gerçekleĢtirilmesinin her zaman mümkün olmadığı belirtilmektedir.Diğer bir deyiĢle, ekonomik büyüme oranlarının arttırılmasının bazı durumlarda ki özellikle kısa dönemde fiyat artıĢlarının sağlanmasıyla oluĢacağı belirtilmektedir (SavaĢ,1998: 44). 1.4. ENFLASYON ve EKONOMĠK BÜYÜME ĠNCELEYEN UYGULAMALI ÇALIġMALAR ĠLĠġKĠSĠNĠ Enflasyon ve ekonomik büyüme iliĢkisini inceleyen çalıĢmalarda, enflasyonun büyümeyi kısa dönemde pozitif etkilediğini savunan çalıĢmaların yanında; bu iliĢkinin hem kısa hem de uzun dönemde negatif yönlü olduğunu savunan çalıĢmalarda bulunmaktadır. Özellikle, 1970’li yıllara kadar 38 enflasyonun ciddi bir problem olarak değerlendirilmemesi nedeniyle enflasyonun, ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin pozitif olduğuna dair görüĢlerin yaygın olduğu görülmektedir. Fakat toplam talebi artırıcı Keynesyen politikalar sonucu enflasyon artarken ekonomik büyümenin olumsuz etkilenmesi, enflasyonun ekonomik büyümeyi pozitif etkilediğine dair görüĢlerin zamanla etkisini yitirmesine neden olmuĢtur. Dolayısıyla da, 1980'den sonra, yüksek hatta ılımlı bir enflasyonun, büyüme ve yatırımları negatif etkilediği, bu nedenle enflasyon ile istikrarlı bir ekonomik büyümenin imkansız olacağını düĢünen birçok çalıĢma olduğuna değinilmektedir(Terzi ve Oltulular, 2004).Bu çalıĢmaların bir bölümü ise enflasyon ile ekonomik büyüme arasındaki negatif iliĢkisinin doğrusal olmadığını ve belirli bir eĢik değerin aĢılmasında sonra enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediğini ileri sürmektedir. Bu nedenle, konu ile ilgili uygulamalı çalıĢmaların incelenmesi sırasında; enflasyonun ekonomik büyümeyi pozitif yönde, negatif yönde ve belirli bir eĢik değer çerçevesinde etkilediği Ģeklinde üç baĢlık altında gruplandırılmasının uygun olacağı düĢünülmüĢtür. Enflasyon-ekonomik büyüme iliĢkisi konusunda yapılan çalımsalar incelendiğinde temelde iki nokta üzerinde durulduğu görülmektedir. Birincisi; öncelikle ampirik olarak enflasyonla ekonomik büyüme arasında bir iliĢki var mıdır?Ġkincisi ise, eğer böyle bir iliĢki var ise bu iliĢkinin yönü nedir? Bunun yanı sıra iliĢkinin yönü değiĢik zaman dilimleri ve değiĢik ülke deneyimleri açısından farklılık arz etmekte midir? Ekonomik büyümeyi arttıran optimal enflasyon oranı nedir? Bu tür sorulara verilen yanıtlar, yapılan çalıĢmalar sonucunda elde edilen bulgular açısından da oldukça farklılık arz etmektedir (Berber ve Artan, 2004). 39 1.4.1. Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Pozitif Yönde Etkilediği Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar Christina (1996), 1941-1951 dönemi hariç 1884-1994 dönemi ABD’nin yıllık verilerini ve en küçük kareler yöntemini kullandığı çalıĢmasında, enflasyondaki yüzde 0.10 düzeyindeki bir artıĢın ekonomik büyümeyi yüzde bir oranında artırdığı sonucuna ulaĢmıĢtır. Mallik ve Chowdhury (2001), BangladeĢ (1974–1997), Hindistan (1961–1997), Pakistan (1957–1997) ve Sri-Lanka (1966–1997) için ilgili dönemleri kapsayan çalıĢmalarında, enflasyon ile ekonomik büyüme arasında pozitif yönlü bir iliĢki belirlemiĢlerdir. Yıllık veriler ile eĢbütünleĢme ve hata düzeltme yöntemlerinin kullanıldığı çalıĢmada, enflasyonun ekonomik büyümede meydana gelen değiĢmelere olan duyarlılığının, ekonomik büyümenin enflasyonda meydana gelen değiĢmelere olan duyarlılığına göre daha yüksek olduğunu hesaplamıĢlardır. Bu sonuçlardan hareketle çalıĢmada, ilgili ülkelerde ılımlı enflasyonun ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkilediği fakat hızlı bir ekonomik büyümenin enflasyonu hızlandıracağı tespitleri yapılmıĢtır. Lucas (1973), 18 ülkenin 1951-1967 dönemine ait yıllık verileri ile gerçekleĢtirdiği en küçük kareler yöntemine göre, ABD gibi fiyatların istikrarlı olduğu ülkelerde, enflasyon ile ekonomik büyüme arasında pozitif bir iliĢki olduğunu, fakat Arjantin gibi fiyatların oynak olduğu ülkelerde ise enflasyon ile ekonomik büyüme arasında bu Ģekildeki bir iliĢkinin çok nadir oluĢtuğunu ileri sürmüĢtür. 40 1.4.2. Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Negatif Yönde Etkilediği Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar Fischer (1983), geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerden oluĢan 53 ülke örneği ile bu ülkelere ait yıllık verileri kullanarak 1961–1973 ve 1973–1981 dönemleri için yaptığı regresyon analizinde her iki dönemde enflasyon ile ekonomik büyüme arasında negatif yönlü bir iliĢki olduğunu tespit etmiĢtir. Gomme (1991), 1949-1989 dönemi içerisinde farklı dönemler için 82 ülkeyi kapsayan çalıĢmasında, yıllık veriler ile gerçekleĢtirdiği korelasyon analizinde 62 ülkede enflasyon ile ekonomik büyüme arasında negatif yönlü bir iliĢki elde etmiĢtir. Berument enflasyonun ve büyüme Güner (1997), üzerindeki uyguladıkları etkisinin negatif GARCH modeliyle oldugu sonucuna ulasmıslardır. Kalkan (1999), 1982–98 dönemi üçer aylık verilerle enflasyon, büyüme, özel yatırımlar, döviz kuru ve para arzı degiskenlerini kullanarak yaptıgı çalısmada Türkiye’de enflasyonun yatırımlar ve kurlar kanalıyla büyümeyi olumsuz etkiledigini ifade etmistir. Alexandar (1997), 1974–1991 dönemi arası 20 OECD ülkesi için yaptığı çalıĢmada enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediğini belirlemiĢtir. Yıllık veriler ile analiz yapılan çalıĢmada, panel veri yöntemi kullanılmıĢtır. Paul, Kearney ve Chowdhury (1997), 1960–1989 dönemine ait geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan 70 ülkenin yıllık enflasyon ve ekonomik büyüme verileri arasındaki nedensellik iliĢkisini Granger nedensellik testi ile araĢtırmıĢlardır. Buna göre çalıĢmada, söz konusu bu ülkelerin 26 tanesinde enflasyondan ekonomik büyümeye doğru tek yönlü, 16’sında karĢılıklı ve 41 geriye kalan 28 ülkede ise herhangi bir nedensellik iliĢkisi olmadığı sonucuna ulaĢılmıĢtır. Nedensellik iliĢkisi tespit edilemeyen ülkelerin ise çoğunlukla geliĢmiĢ ülkeler olduğu da çalıĢmanın önemli bir sonucunu oluĢturmaktadır. Motley (1998), geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan 78 ülke üzerinde yatay kesit analizi yöntemi kullanarak yaptığı çalıĢmada, 1970–1980 döneminde enflasyon oranındaki yüzde 5 oranındaki bir azalmanın ekonomik büyümeyi yaklaĢık yüzde 0.1 ile 0.5 arasında artıracağını belirlemiĢtir. Frenkel ve Mehrez (1998), 1961–1992 dönemi yıllık verileri ile orta ve yüksek enflasyona sahip 17 ülke için yaptıkları panel veri analizine göre, enflasyonun finansal sektör üzerinde olumlu fakat ekonomik büyüme üzerinde negatif etkileri olduğunu belirlemiĢlerdir. Doğruel (2002), enflasyonun standart sapmasının arttığı dönemlerde büyüme oranının azaldığını, enflasyon oranının yükseldiği dönemlerde de ortalama büyüme oranının azaldığını ifade etmiĢtir. Karaca (2003), 1987– 2002 dönemi üçer aylık verileri kullanarak yapmıĢ olduğu çalısmasında, enflasyondan büyümeye doğru negatif bir nedensellik olduğunu ve enflasyon oranında meydana gelecek 1 puanlık artıĢın büyüme oranını yüzde 0.37 puan düĢüreceğini bulmuĢtur. Valdovinos (2003), Brezilya, Bolivya, ġili, Kolombiya, Kostarika, Meksika, Paraguay ve Peru için 1970–2000 dönemi yıllık veriler ile Baxter ve King (1995) tarafından geliĢtirilen filtre yöntemi kullanarak yaptığı çalıĢmada, enflasyon ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemde negatif bir iliĢki olduğunu ortaya koymuĢtur. Çetin (2004), 1985:01–2003:11 dönemine ait verileri, Granger Nedensellik Analizini kullanarak test etmistir. Elde ettigi sonuçlara göre; yüksek enflasyon oranlarının ekonomik büyüme üzerinde negatif etkiler yarattıgını belirtmistir. Berber ve Artan (2004), enflasyonla ekonomik büyüme 42 arasındaki iliskiyi 1987:1–2003:2 dönemi için test etmislerdir. Çalısmadan elde edilen bulgulara göre; Enflasyon oranındaki %10’luk bir artıs, büyümeyi %1,9 oranında düsürmektedir. Ayrıca, yapılan Granger Nedensellik Analizi sonucuna göre ise, enflasyondan ekonomik büyümeye dogru tek yönlü bir nedensellik iliskisi tespit etmislerdir. Terzi ve Oltulular (2004), 1923–2003 dönemi Türkiye ekonomisine ait yıllık verileri kullanılarak enflasyon ve sektörel (hizmet, tarım ve sanayi) büyüme oranları arasındaki iliskileri, birim kök ve nedensellik analizleri ile incelenmislerdir. Yapmıs oldukları ekonometrik analizler neticesinde üç önemli sonuç elde edilmistir. Bu sonuçlara göre; (1) Nedensellik iliskisi enflasyondan sektörel büyümeye dogru olup, enflasyon oranı tarım ve sanayi sektörlerindeki büyüme oranlarını negatif etkilemektedir; (2) Bulgular sadece hizmet sektöründen enflasyona dogru çift yönlü bir nedenselligin oldugunu ve enflasyondan hizmet sektörüne dogru negatif olan nedenselligin aksine hizmet sektöründen enflasyona dogru olan nedenselligin yönünün pozitif oldugunu göstermektedir; (3) Sonuçlar yüksek oranlı enflasyonun Türkiye ekonomisinde büyümenin önünde önemli bir engel olusturdugu görüsünü desteklemektedir. Kaya ve Yılmaz (2006), enflasyon ve ekonomik büyüme iliskisini Türkiye’nin yedi bölgesinin, 1983–2001 dönemine ait verilerini, panel veri, esbütünlesme ve nedensellik testlerine göre ve bölgesel düzeyde analiz etmislerdir. Sonuç olarak; Marmara bölgesi dısındaki diger altı bölgede enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif etkiledigi saptanmıstır. Ayrıca, genel olarak enflasyon ile ekonomik büyüme arasında negatif ve istatistiksel açıdan anlamlı bir iliskinin oldugu ifade edilmistir. Artan (2006)’da 23 geliĢmiĢ ve 40 tane geliĢmekte olan ülkenin 1977-2001 dönemine ait verilerini kullanarak yaptığı yatay kesit ve panel veri analizi yöntemine göre, enflasyonun ekonomik büyümeyi uzun dönemde 43 negatif yönde etkilediğini ve bu negatif etkinin geliĢmekte olan ülkelerde geliĢmiĢ ülkelere göre daha yüksek olduğunu ortaya koymuĢtur. Turhan (2007), Türkiye ekonomisinde, 1988:1–2005:4 dönemine ait üçe aylık verileri kullanarak enflasyonla ekonomik büyüme arasındaki iliskiyi, Granger nedensellik analiziyle test etmistir. Elde ettigi sonuçlara göre; Türkiye’de yapılan diger çalısmaların aksine, büyüme oranının seçilen enflasyon göstergesine karsı duyarlı oldugunu, TEFE ve TÜFE endeksleri ile ekonomik büyüme arasında herhangi bir iliskinin bulunmadıgını, ancak GSMH deflatörü cinsinden enflasyon oranı ile ekonomik büyüme arasında tek yönlü negatif bir iliskinin oldugunu saptamıstır. Ayrıca yapmıs oldugu regresyon analizi sonuçları ile incelenen dönemde enflasyon oranındaki %10’luk bir artısın ekonomik büyümeyi %2,3 oranında azalttıgını da göstermistir. 1.4.3. Enflasyonun Ekonomik Büyümeyi Belirli Bir EĢik Değer Çerçevesinde Etkilediği Sonucuna UlaĢan ÇalıĢmalar Thirlwall ve Barton (1971), 1958-1967 dönemini kapsayan ve yıllık verilerle yatay kesit analiz yöntemini kullandıkları çalıĢmalarında, enflasyonun yüzde 8’in altında olduğu 17 geliĢmiĢ ülkede enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediğini; enflasyonun yüzde 10’un üstünde olduğu 7 geliĢmekte olan ülkede ise enflasyonun ekonomik büyümeyi pozitif yönde etkilediğini tespit etmiĢlerdir. Scott ve McKean (1964), 13 geliĢmiĢ ülke için 1949–1959 dönemi için yaptıkları en küçük kareler testi sonuçlarına göre, enflasyon oranının yüzde 2’yi aĢması halinde ekonomik büyümenin olumsuz etkilendiğini ortaya koymuĢlardır. 44 Sarel (1996), 87 ülkenin 1970–1990 dönemine ait yıllık verileri kullandığı ve panel veri yöntemini benimsediği çalıĢmasında, enflasyonun yüzde 8’in altında olduğu durumlarda, enflasyonun ekonomik büyüme üzerinde negatif bir etkide bulunmadığını, hatta az da ekonomik büyümeyi olumlu yönde etkileyebileceğini ileri sürmüĢtür. Buna karĢılık çalıĢmasında, enflasyonun yüzde 8’in üstünde olduğu durumlarda ise enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif yönde etkileyeceğini tespit etmiĢtir. Fischer, Sahay ve Végh (1996), 1992-1994 dönemine ait 25 geçiĢ ekonomisinin yıllık verileri ile gerçekleĢtirdikleri yatay kesit çalıĢmalarında, ekonomik büyümenin enflasyonun yüzde 50’nin altında olduğu durumlarda sağlandığını ve dalgalı kur sistemi ile düĢük mali açıkların da ekonomik büyüme üzerinde pozitif etki meydana getirdiklerini belirlemiĢlerdir. Bange, Bernhard, Granato ve Jones (1997), ABD için 1955–1990 dönemi yıllık verileri ile yaptıkları en küçük karaler ve simulasyon yöntemlerini kullandıkları çalıĢmalarında, yüzde 4’lük bir enflasyon oranının üstündeki her bir birimlik artıĢın ekonomik büyümenin yüzde 3.1 oranında doğal seviyesinin altına inmesine neden olacağını belirtmiĢlerdir. Ghosh ve Knöbl (1997), 1990–1996 dönemi 17 tane geçiĢ ekonomisinin yıllık verileri ile en küçük kareler yönteminin kullanıldığı çalıĢmalarında, enflasyonun yüzde 10’un üzerinde olduğu durumlarda enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediğini ortaya koymuĢlardır. Christoffersen ve Doyle (1998), 1990–1997 dönemi için 22 tane geçiĢ ekonomisi olarak tanımlanan ülke ekonomileri için yıllık verileri ve panel veri analiz yöntemini kullanarak yaptıkları çalıĢmada, enflasyonun eĢik değeri 45 olan yüzde 13 seviyesinin üstüne çıktıktan sonra ekonomik büyümeyi negatif etkilediğini ortaya koymuĢlardır. Yalçın (1999), 1983–94 dönemi yatay kesit verileri kullandığı araĢtırmasında sektörel fiyat artıĢlarının sektörlerin büyüme oranlarını olumsuz etkilediğini ifade etmiĢtir. TÜSĠAD (2002) tarafından yapılan çalıĢmada, Türkiye ekonomisi için, panel ve zaman serisi verileri ile enflasyon-büyüme iliĢkisi incelenmiĢ ve Türkiye’nin enflasyonu yarıya düĢürmesi durumunda (yüzde 40’tan yüzde 20’e) uzun dönemde yıllık büyüme oranının ortalama yüzde 1,8 ile yüzde 2,8 oranında artacağı sonucuna ulaĢılmıĢtır. Kirmanoğlu (2001), 1960–2002 dönemi Türkiye ekonomisinde son 25 yılda yaĢanan yüksek enflasyonun özel yatırımlar ile büyümeyi negatif etkilediğini ileri sürmüĢtür. 1970–2000 dönemi ve geliĢmekte olan 29 ülkeyi kapsayan aynı çalısmada enflasyon-büyüme arasındaki iliĢkinin doğrusal olmadıgı ifade edilmistir. Enflasyon oranının eĢik değerinin %13 olduğunu ve bu eĢik değerin üstünde enflasyon oranındaki artıĢın büyüme oranını olumsuz etkileyeceğini ifade etmiĢtir. Panel verileri ile yapılan çalıĢmanın sonucunda, enflasyonun %13 olduğu tahmin edilen eĢik değerin üstünde bir enflasyonun olduğu ülkelerde, enflasyon oranının iki katına çıkması durumunda (% 30’dan % 60’a) gayri safi yurtiçi hasılanın uzun dönemde ortalama yıllık büyüme hızının % 1,3 oranında azalacağı tahmin edilmiĢtir. Black, Dowd ve Keith (2001), 1964-1989 dönemi içerisindeki farklı dönemler belirleyerek, 48 ABD eyaleti için yıllık verilerle gerçekleĢtirdikleri panel veri analizine göre, enflasyonun azalma eğilimi gösterdiği 1980’li yıllarda enflasyon ile ekonomik büyüme arasında pozitif yönlü bir iliĢki bulmuĢlardır. Buna karĢılık, enflasyonun yükseliĢ eğilimine girdiği 1960’lı ve 1970’li yıllarda enflasyon ile ekonomik büyüme arasında negatif yönlü bir iliĢki belirlemiĢlerdir. 46 Burdekin, Denzau, Keil, Sitthiyot ve Willett (2000), 1967–1992 dönemi 21 tane geliĢmiĢ ve 51 tane geliĢmekte olan ülkenin yer aldığı ve yıllık verilerin kullanıldığı çalıĢmalarında, geliĢmiĢ ülkelerde enflasyonun yüzde 8’in üstüne çıktığı durumlarda ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediğini ortaya koymuĢlardır. GeliĢmekte olan ülkelerde ise enflasyonun yüzde 3’ün üstünde olduğu durumlarda ekonomik büyümeyi olumlu etkilediğini, fakat enflasyonun yüzde 3 ile 50 arasında gerçekleĢtiği durumlarda ise enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediğini hesaplamıĢlardır. Yılmaz, Akçay ve Alper (2002) , 1970-2000 arası dönemde aralarında Türkiye’nin de bulunduğu 29 geliĢmekte olan ülkenin yıllık verilerini kullanarak hazırladıkları çalıĢma, enflasyon ile ekonomik büyüme arasında doğrusal olmayan bir iliĢki belirlemiĢlerdir. Buna göre, enflasyon oranı yüzde 13 eĢik oranının üstünde olduğu zaman enflasyon oranındaki artıĢ ekonomik büyüme hızını olumsuz etkilemektedir. Caporin ve Di Maria (2002) , 1979–1997 dönemi 97 tane geliĢmiĢ ve geliĢmekte olan ülkelerin yer aldığı ve yıllık verilerle birlikte panel veri analizinin kullanıldığı çalıĢmalarında, enflasyonun yüzde 10’un altında olduğu ülkelerde enflasyon oranındaki bir birimlik artıĢın ekonomik büyümeyi 0.12 oranında azalttığını belirlemiĢlerdir. Buna karĢılık, enflasyon oranının yüzde 10 ile 30 arasında olduğu ülkelerde enflasyon oranındaki bir birimlik artıĢın ekonomik büyümeyi yüzde 0,05 oranında ve enflasyonun yüzde 30’un üstünde olduğu ülkelerde ise 0,0004 oranında azalttığı sonucuna ulaĢmıĢlardır. Bununla beraber, çalıĢmada farklı değiĢkenler ile yapılan analizlerle de enflasyon ile ekonomik büyüme arasında negatif yönlü bir iliĢki olduğu ortaya konulmuĢtur. Mubarik (2005), 1973–2000 dönemine ait Pakistan’a ait yıllık enflasyon ve ekonomik büyüme verilerini kullandığı çalıĢmasında, enflasyonun yüzde 9’un üzerine çıkması halinde, ekonomik büyümeyi negatif 47 yönde etkileyeceği sonucuna ulaĢmıĢtır. Regresyon yönteminin dıĢında nedensellik test yönteminin de benimsendiği çalıĢmada, ayrıca enflasyondan ekonomik büyüme doğru yüzde 10 önem düzeyinde tek yönlü bir nedensellik iliĢkisi olduğu tespit edilmiĢtir. Ahmed ve Mortaza (2005) , 1980–2005 dönemine ait yıllık veriler ile BangladeĢ üzerine yaptıkları çalıĢmada enflasyon ile ekonomik büyüme arasında uzun dönemli bir negatif bir iliĢki olduğu sonucuna ulaĢmıĢlardır. EĢbütünleĢme ve hata düzeltme modelinin kullanıldığı çalıĢmada, yapısal kırılma testi ile enflasyonun eĢik değeri hesaplanmıĢ ve enflasyonun yüzde 6’yı geçtiği durumlarda enflasyonun ekonomik büyümeyi negatif yönde etkilediği sonucuna ulaĢılmıĢtır. ĠKĠNCĠ BÖLÜM DEVRESEL HAREKETLERĠN TANIMI VE ANALĠZĠ GeliĢmiĢ ülke ekonomilerinin en önemli özelliklerinden biri olan devresel hareketler, serbest piyasa ekonomisine geçiĢ çabalarıyla birlikte Türkiye ekonomisi için de gittikçe artan bir önem kazanmaya baĢlamıĢtır. Özellikle 1994, Kasım 2000, ġubat 2001 krizleri ve halen içinde bulunduğumuz ekonomik duraklama dönemi hem kamu hem de özel sektördeki karar alıcılar için devresel hareketlerin, dolayısıyla ekonomik durumun geleceğinin tahminini kaçınılmaz bir zorunluluk haline getirmiĢtir. Böylece özellikle bir duraklama(resesyon) dönemi önceden tahmin edilerek, bu dönemin olumsuz etkilerini minumuma indirecek tedbirlerin zamanında alınması mümkün olacaktır (Mürütoğlu,1999:4). Bu bölümde devresel hareketlerin yanı sıra diğer zaman serisi bileĢenlerinin tanımı yapılarak, bileĢenleri ortaya çıkarma yöntemlerinden Baxter ve King (1995) çalıĢması ile tanımlanan bant-geçiĢ filtresine iliĢkin bilgi verilmiĢtir. 2.1. Devresel Hareketler Her toplum elindeki kaynaklarla en yüksek refah düzeyine ulaĢmak ister. Amaç sadece refah düzeyini yükseltmek değil, aynı zamanda refahtaki artıĢı sürekli ve düzenli kılmaktır. Diğer ifade ile amaç, sürdürülebilir bir büyümedir (Unay,1996: 12). Ancak ekonomik faaliyetlerde istikrar arayıĢı çeĢiti nedenlerle duraklamaya ya da kesintiye uğrayabilmektedir. GeçmiĢten bugüne gerek dünya ekonomisinde, gerekse Türkiye ekonomisinde gözlenen durumlardan biri de ekonomik faliyet hacminin belli bir düzeyi koruyarak kesintisiz bir Ģekilde geliĢmediği dalgalanmalar gösterdiğidir. 49 Ekonomide dalgalanmalar olduğu gerçeğinden hareketle geliĢtirilen ve öncü göstergeler yaklaĢımının temelini oluĢturan devresel hareketler, bir ülke ekonomisinin içinde bulunduğu durumu yansıtan çok çeĢitli değiĢkenlerin birlikte davranıĢı olarak tanımlanabilir (Özatay,1996: 32). Kısacası, devresel hareketler, tüm ekonomiyi kapsayan, uzun süreli olan ve daha çok serbest piyasa ekonomilerinde görülen bir dalgalanma çeĢididir. Ekonomik faliyetler sonucu ortaya çıkan devresel dalgalanmalar aĢağıda da verilen dört aĢamadan oluĢmakta ve bu dört aĢama konjonktürün bir devresini oluĢturmaktadır. Konjonktür devresi ekonomik faaliyet hacminin birbirini takip eden iki en düĢük noktası arasındaki mesafe olarak tanımlanabilir. Devresel dalgalanmalar aĢağıdaki dört aĢamadan oluĢmaktadır: 1. Dip (Kriz) AĢaması 2. GeniĢleme (Canlanma + Refah) AĢaması 3. Zirve (Tepe, Doruk) AĢaması 4. Daralma (Durgunluk + Bunalım) AĢaması 50 ġekil 2.1. Bir Çevrimin AĢamaları ġekil 2.1’de de görüldüğü gibi ekonomik faaliyetler biri minimum, diğeri maksimum olan iki nokta arasında dalgalanır. Bu hareketler ya da dalgalanmalar birbirini izleyerek devam eder. Ġktisadi değiĢkenlerdeki devresel hareketleri iki döneme ayırmak mümkündür. Devresel hareketin baĢlangıcını oluĢturan dip noktasından tepe noktasına kadar olan döneme refah dönemi, tepe noktasından devresel hareketin bitiĢ noktasını oluĢturan dip noktasına kadar olan döneme de bunalım dönemi denir. Refah dönemi de kendi içinde iki aĢamaya ayrılır. BaĢlangıç dip noktasından refah döneminin ortalarına kadar olan hızlı geliĢme sürecine canlanma aĢaması, canlanma aĢamasının bitiminden tepe noktasına kadar olan geliĢme sürecine de geniĢleme aĢaması denir . Bunalım dönemi ise tepe noktasından sonra baĢlayan ve bunalım döneminin ortalarına kadar olan zaman sürecini kapsayan, ekonomik faaliyetlerin hızlı bir küçülme dönemine girdiği geniĢleme aĢaması ve bu küçülmenin gerileme aĢamasında olduğu kadar hızlı olmamakla birlikte devam ettiği, bitiĢ dip noktasına kadar olan zaman sürecini kapsayan daralma aĢaması olarak iki aĢamaya ayrılır. Ġktisadi dalgalanmaların daralma aĢamasında devresel dalgalanmalar gösteren değiĢkenlerde (örneğin sanayi 51 üretim endeksi, gayri safi milli hâsıla) meydana gelen düĢüĢ bazen alıĢılmamıĢ düzeyde olur ve alıĢılandan daha uzun sürer. Bu tip daralmalar çöküntü yani kriz olarak adlandırılır. Birbirini takip eden iki dip ya da tepe noktası arasındaki zaman ise çevrim (bir tam devre) olarak adlandırılmaktadır. ġekil 2.1’de devresel hareketlerin aĢamaları görülmektedir. Uygulamada değiĢkenlerin birlikte davranıĢları incelenirken, ekonomideki devrelerin varlığı ve bunların hangi yöntemlerle belirleneceği sorunları ile karĢılaĢılmaktadır. Bir sonraki bölümde diğer zaman serisi bileĢenleri incelenerek, bu bileĢenlerin ortaya çıkarılmasında, çalıĢmada kullanılan yöntemler hakkında bilgi verilmiĢtir. 2.2. Zaman Serilerini Etkileyen Diğer Faktörler Bir zaman serisi trend (T) , mevsimsel dalgalanmalar (S) , devresel hareketler (C) ve tesadüfi dalgalanmalar (I) olarak adlandırılan bileĢenlerden oluĢur. Trend, bir zaman serisinin belli bir dönem boyunca yukarıya (artıĢ yönünde) ya da aĢağıya (azalıĢ yönünde) doğru hareketini (genel eğilimini) ;mevsimsel dalgalanma, mevsimsel faktörlerin etkisi ile zaman serisinde bir yıl içerisinde görülen dalgalanmaları; tesadüfî dalgalanmalar ise zaman serisinde düzensiz olarak görülen dalgalanmaları göstermektedir. Bu bileĢenler serinin zaman içinde göstermiĢ olduğu artıĢın niteliğine göre iki ayrı biçimde birleĢtirilebilirler. Serinin zaman içinde göstermiĢ olduğu artıĢın rakamsal değeri sabit ise toplamsal model kullanılır. Z t herhangi bir değiĢkene ait bir seri olmak üzere toplamsal model (2.1)’de verilmiĢtir. 52 Z t =T t +S t +C t +I t (2.1) Zaman serisinin zaman içerisinde göstermiĢ olduğu artıĢ sabit olmayıp serinin büyüklüğü ile orantılı olarak artıyorsa bu durumda çarpımsal model kullanılır.Çarpımsal model (2.2)’de verilmiĢtir. Z t =T t *S t *C t *I t (2.2) Çarpımsal modelde, bileĢenlerin birbiri ile iliĢikili oldukları ; toplamsal modelde ise bağımsız oldukları varsayılır.Ġktisadi zaman serilerinin önce bu formalardan hangisine uygun olduğu araĢtırılır. Seriye uygun model belirlendikten sonra her bir serinin devresel hareket bileĢeni bulunur. Bunun Ġçin serinin diğer bileĢenlerinin tespit edilerek bunlardan arındırılması gerekmektedir. Ekonomik faaliyetlerdeki devresel hareketlerin analizi söz konusu olduğunda, iktisadi zaman serilerinde mevsimsel hareketler ile trend çözümlemelerinden hangisinin öncelikli olarak kullanılması konusunda kesin bir yargı bulunmamaktadır. Bu çerçevede serinin trend eğiliminin belirlenmesinde Baxter ve King (1999) bant-geçiĢ filtresi kullanılmıĢtır. Baxter ve King (1995) bant-geçiĢ filtresiyle ilgili detaylı bilgi sonraki konularda verilmiĢtir. 53 2.2.1. Trend Trend, bir zaman serisinin uzun dönemde gösterdiği ana eğilimlerdir. Bu eğilimi açıklayan bileĢene de “Trend BileĢeni” denir. Trend bileĢeni, zamana bağlı değiĢken üzerindeki genel eğilime neden olan uzun dönemli etkileri açıklar. Bu etkileri genel olarak, demografik özelliklerdeki, coğrafi dağılımındaki, kiĢi baĢına gelirdeki, teknolojik geliĢmelerdeki, tüketici zevk ve alıĢkanlıklarındaki değiĢmelerdeki ve fiyat değiĢmelerindeki etkiler olarak sıralamak mümkündür. Yukarıda belirtilen etkilerin Ģiddetine bağlı olarak, artıĢ ve azalıĢ yönündeki değiĢmeler, bazen artabilir ya da yavaĢlayabilir, yani trend aynı kalmaz. Trend doğrusal yada eğrisel olabilir. Zaman içinde artıĢ ya da azalıĢ göstermeyen, hemen hemen aynı düzeyde kararlılık gösteren serilerin ise trendi yoktur. Ġktisadi zaman serilerinde trend çeĢitli nedenlerle tahmin edilmek istenir. Serinin uzun dönemdeki olası seyri izlenmek istendiğinde seriyi zamanın fonksiyonu olarak kabul edip, parametrelerini tahmin etmek yeterli olacaktır. Yine bir seride uzun dönemde mevcut olan , fakat daha büyük bir öneme sahip olan bir değiĢimin var olup olmadığı araĢtırılmak istenebilir.Bir diğer neden de iktisadi zaman serilerindeki devresel hareketleri görebilmektir (Valentine ve Ellis, 1991: 66-67). Bir zaman serisinin uzun dönemdeki artıĢ yada azalıĢ biçimindeki eğilimi olarak daha öncede tanımlanan trend, deterministik ve stokastik olmak üzere iki kısımda incelenebilir. Deterministik trend, iktisadi zaman serilerinde devamlı azalma ya da artma söz konusu olduğu zaman karĢılaĢılan trenddir. Diğer bir ifade ile serilerde aritmetik artıĢlar ya da 54 azalıĢlar gözlenmektedir. Bu tür trendin varlığında seri, zamanın doğrusal ya da polinominal Ģeklinde bir fonksiyonu olarak alınır ve trendi tahmin edilir. Zaman içerisinde ortaya çıkan ve bir süre sonra kaybolan trend stokastik olarak adlandırılır. Stokastik trendin varlığında kullanılabilecek farklı tahmin yöntemleri bulunmaktadır. Bunlardan en çok uygulanan yöntemlerden biri fark alma iĢlemi yapmaktır. Bu yöntem ile zaman serisine durağan bir nitelik kazandırılmaya çalıĢır. 2.2.2. Mevsimsel BileĢen Mevsimsel bileĢen birbirini izleyen yılların, mevsimlerin, çeyrek yılların, ayların ya da günlerin aynı zaman noktalarında zaman serisi gözlem değerlerindeki bir artma ve bir azalma Ģeklindeki düzenli değiĢmeleri, mevsimsel değiĢmeleri açıklar. Mevsimsel değiĢmeler, genellikle iklimle, saatle ya da geleneklerle iliĢkilidir. Örneğin; ülkemiz deniz turizmi için önemli bir ülke olduğundan, yaz mevsimlerinde ülkemize gelen yabancı turist sayısı artar, kıĢ mevsimlerinde azalır. 2.2.3. Devresel BileĢen Ekonomi ve finans alanlarıyla ilgili değiĢkenlerde genellikle, sabit bir oranda artıĢ ya da azalıĢ görülmez. Trend düzeyi etrafında, iki ile on yıl ya da daha fazla yıl zaman aralıklarıyla herhangi bir dönemde, artma ya da azalma Ģeklinde tekrarlanabilen değiĢmeler gözlenir. Devresel değiĢme adı verilen bu değiĢmelerin etkisini açıklayan bileĢene “Devresel BileĢen” denir. Devresel bileĢenin açıkladığı değiĢmeler periyodik olmayan, ancak döngüsel olan değiĢmelerdir. Bu değiĢmeler, ekonomi ve iĢ idaresiyle ilgili 55 değiĢkenler üzerinde aynı Ģiddette olmasa da aynı yönde etki ederler. Konjonktürün artma yönündeki etkisi ,trendin artıĢ eğilimini hızlandırır.Buna karĢılık,konjonktürün azalma yönündeki etkisi trendin artıĢ hızını yavaĢlatır, hatta tamamen durdurabilir. 2.2.4. Tesadüfî Hareketler Zaman serilerindeki düzensiz değiĢmelere tesadüfi (rassal) değiĢme adı verilir. Tesadüfi hareketler, beklenmedik olayların zaman serileri üzerindeki etkisiyle meydana gelen değiĢmelerdir. Örneğin deprem,siyasal karıĢıklıklar,savaĢ,grev ve lokavt,rakip firmaların politikalarındaki değiĢiklikler vb. gibi etkiler, tesadüfi hareketlere neden olur. Rassal BileĢen, zaman serileri üzerinde trendin,mevsimsel ve konjonktürel bileĢenin etkisi ayrıĢtırıldıktan sonra geride kalan etkiyi açıklayan bileĢendir. 2.3. Bant-GeçiĢ Filtresi Ġktisadi zaman serilerini bileĢenlerine ayırmak amacıyla geliĢtirilmiĢ bir çok yöntem bulunmakla birlikte bunlardan hangisinin en iyi sonucu verdiği konusunda kesin bir yargı yoktur. Ancak analizler yapılırken incelenen zaman serisinin çarpımsal mı ya da toplamsal mı olduğuna bakılarak uygulanacak yönteme karar verildiğinde daha baĢarılı sonuçlar alındığı söylenebilir. Uygulamada kullanılan teknikler hem toplamsal hem de çarpımsal yapıya uygun düzeltmeye imkan vermektedir Devresel hareketler kabaca uzun dönemli trend etrafındaki dalgalanmalar olarak ifade edilmekte, bu da devrelerin tespitinde serileri bileĢenlerine ayırma yöntemini uygulamaya imkan vermektedir. DeğiĢkenlere ait zaman serilerini bileĢenlerine ayırma yöntemi öngörü amaçlı olarak çok 56 sık kullanılmasa da, genel ekonomik durum için öncü olabilecek serileri belirleyebilmek için baĢvurulan temel yöntemdir (Kayım, 1985 : 24). Zaman serisinin bileĢenlerine ayrıĢtırmak üzere ileri sürülen yöntemler aslında birer bant-geçiĢ filtresidir. Bunlardan biri olan BK filtresi simetrik ve sabit gecikmeli bir bant geçiĢ filtresi olup zaman tabanlı bir analizdir. BantgeçiĢ filtrelerinde genellikle sıklık tabanlı yöntemler kullanılmaktadır (bakınız:Hassler ve BaĢk.1994,Rush ve BaĢk.1997). Baxter ve King (1999) çalıĢması ile zaman tabanlı bir yöntem önerilmekte ve zaman tabanlı bir analizin sıklık tabanlı bir analize göre üstün yönleri ele alınmıĢtır. Ġktisadi değiĢkenlerin büyük bir kısmı “stokastik trend” içerdiğinden serinin birinci sıra farkını almak yeterlidir. Dolayısıyla bant-geçiĢ filtresinin baĢarılı olması trendin arındırılmasında kullanılacak yöntemin seçimine bağlı olmaktadır. Hassler ve baĢk.(1994), bu amaçla yıllık veri için λ=10 alarak HodrickPrescott filtresini (HP Filtresi) kullanmıĢtır. Bir baĢka çalıĢmada ise (Rush ve baĢk.(1997)) λ için daha büyük değerler -10.000 gibi- kullanmıĢtır.Sıklık tabanlı yöntemlerde tüm tarihler (devresel hareketin dönüm noktaları)örneklem çapına bağlıdır. Zaman tabanlı BK filtresi bu türden bir probleme sahip olmayan bir bant-geçiĢ filtresidir. BK filtresi için Stock ve Watson (1999)’da ise Ģu yorum yapılmıĢtır. HP filtresi birinci sıra farklar üzerine geliĢtirilmiĢ olup filtre devresel bileĢeni zayıflatmakta ve bu bileĢen yüksek sıklıkla (günlük,haftalık değerlerden oluĢan zaman serilerinde) bile daha güçlü olamamaktadır. Bununla birlikte HP filtresi ile filtrelenmiĢ seri belirlenen bandın dıĢına çıkabilmektedir. BK filtresi ise bu sorunların üstesinden gelebilecek Ģekilde tanımlanmıĢtır. Ekonometrik çalıĢmaların büyük çoğunluğu sıklıkları farklı verilerin analizi ile ilgili olup genellikle bir ila sekiz yıl arasında meydana gelen dalgalanmalar analiz edilir. Politika uygulayıcıları için çıktıda meydana gelen bir değiĢimin geçici mi ya da serinin trendinin bir parçası mı olduğunu bilmek 57 önemlidir. Bu durumda zaman serilerinin spektral analizi verinin farklı sıklık bileĢenleri ile ilgili olarak güçlü bir temel sağlar. Spektral analizin diğer bileĢenlere ayrıĢtırma yaklaĢımlarına göre bir üstünlüğü zaman serisi için herhangi bir modele gerek duymamasıdır. Bunun yerine geniĢ bir bant aralığı içinde herhangi bir zaman serisinin farklı sıklık bileĢenlerine ayrıĢtırılabileceği dikkate alınır. Burada farklı sıklık bileĢenleri ile ima edilen zaman serisinin yavaĢ hareketleri için trend ve hızlı hareketleri için düzensiz dalgalanmalardır. Zaman serilerinin spektral analizinde bu bileĢenleri ortaya çıkarmak üzere ideal bant-geçiĢ filtresi olarak adlandırılan bir filtre kullanılır. Bu filtre serinin belirli bir sıklık bandı içinde kalan bileĢenlerinin diğerlerinden ayrıĢtıran doğrusal bir dönüĢtürmedir. Bu dönüĢtürme iĢlemi hareketli ortalamalara göre yapılmaktadır Örneğin bir y t zaman serisine hareketli ortalamalar uygulandığında yeni bir y *t serisi K y *t = a Y k K k t k ile elde edilir.Bu yöntemde kullanılan hareketli ortalamalar simetriktir , diğer bir ifade ile k,=1,2,…., k için a k = a k olmaktadır. Ortalaması sıfır olan bir y t serisinin Cramer gösterimi yt = (w)dw Ģeklinde olup y t serisinin rassal periyodik bileĢenlerinin integrali olarak gösterilebileceğini ima eder. Burada t periyodik bileĢenleri dikeylerdir (E( (w 1 ) (w 2 ) ' =0 w 1 ≠ w 2 için ). Bu durumda filtrelenmiĢ zaman serisi 58 y *t = ( w) ( w)dw ile elde edilir. Burada, K a e α(w) = h K iwh h olup doğrusal filtrenin sıklık tepki fonksiyonunu gösterir. Bu fonksiyon y *t serisinin w sıklığında y t serisinde tepkisini gösterir. Diğer bir ifade ile α(w) t periyodik bileĢenine verilen ağırlığı gösterir. Bu yöntemde serilerdeki trend bileĢenini ortaya çıkarmak üzere düĢükgeçiĢ ile diğer rassal bileĢenleri ortaya çıkarmak üzere yüksek-geçiĢ ve band-geçiĢ filtreleri oluĢturulmuĢtur. Sadece -w ≤ w ≤ w frekanslarından geçen ideal simetrik bir düĢük geçiĢ filtresi w ≤ w için β(w) = 1 ve w > w için β(w) = 0 verildiğinde bir sıklık tepki fonksiyonuna sahip olur. Bu filtrenin zaman tabanlı gösterim b(L)= b L h h h olsun. b h filtre ağırlıkları sıklık tepki fonksiyonunun ters Fourier dönüĢümü ile 1 bh = 2 (w)e iwh dw elde edilir. Bu integralin alınması ile ideal filtre için b h ağırlıkları b 0 w / Π ve b h =sin(hw)/h Π (h = 1, 2, … için) 59 ile bulunur. Yüksek-geçiĢ ve bant-geçiĢ filtreleri düĢük-geçiĢ filtrelerinden türetilmiĢtir. Burada bir devrenin periyodu p = 2Π/w ile tanımlanarak sıklık ile iliĢkilendirilmiĢtir. Orijinal zaman serisi düĢük ve yüksek sıklıklı bileĢenlerin toplamı olarak tanımlandığında yüksek-geçiĢ filtresinin ağırlıkları h = 0 için 1 b 0 ve h = ±1, 2, … için –bh olacaktır. Kısaca zaman serisinin spectral analizi üzerine kurulu bant-geçiĢ filtresi on iki üçer aylık merkezileĢtirilmiĢ hareketli ortalamalara dayanmakta ve ağırlıklar ideal yaklaĢık ideal filtreler arasındaki karesi alınmıĢ farkları minimize edeck ayrıĢtırılmaktadır. Ģekilde seçilmektedir. Böylece seriler bileĢenlerine ÜÇÜNCÜ BÖLÜM ĠKTĠSADĠ BÜYÜME-ENFLASYON ĠLĠġKĠSĠNĠN GENEL VE SEKTÖREL BÜYÜME AYIRIMINDA ĠNCELENMESĠ Reel iĢ çevrimleri teorisine göre enflasyon iktisadi büyümeyi negatif yönde etkilemektedir. Kydland ve Prescott (1990) çalıĢmasında talep Ģoklarından ziyade arz Ģoklarının enflasyon ile iktisadi büyüme arasında ters yönlü bir iliĢkiye neden olduğu konusu tartıĢılmıĢtır. Teoriye göre arz Ģokları fiyatları çıktı ile ters-devreli, arz Ģokları fiyatları çıktı ile eĢ-devreli kılmaktadır. ÇalıĢmanın bu bölümü Türkiye ekonomisi için iktisadi faaliyetlerin genel düzeyi (GSYĠH ve sektörel GSYĠH’lar bu düzeyin bir göstergesi olarak alınmıĢtır) ile fiyatlar genel düzeyi ve enflasyon arasındaki iliĢkileri bir önceki paragrafta çizilen çerçeveye yönelik bulguları kapsamaktadır. ÇalıĢmanın amacına bağlı olarak önce serilerin zaman serisi özellikleri incelenmiĢtir. Bu inceleme birim kök sınamalarını kapsamaktadır. Ġkinci olarak serilerin logaritmik değerleri (enflasyon oranı hariç) üzerinden mevsimsel düzeltme yapılmıĢtır. Mevsimsel düzeltme üssel düzeltme yöntemi ile yapılmıĢtır (mevsimsel düzeltmiĢ seriler _SA uzantısı ile gösterilmiĢtir).5 Üçüncü olarak mevsimsel etkilerden arındırılan serilerin genel eğilimi, diğer bir ifade ile trendi Baxter ve King (1999) çalıĢması ile tanımlanan bant-geçiĢ filtresi ile tahmin edilmiĢtir (serilerin devresel bileĢeni için _FL uzantısı kullanılmıĢtır). Üçüncü aĢama aynı zamanda serilere ait devresel bileĢenin durağanlık yapısına iliĢkin sınamaları da içermektedir. ÇalıĢmada GSYĠH ve sektörel GSYĠH serilerinin devresel bileĢeni ile TÜFE ve enflasyon serilerinin devresel bileĢeni arasındaki iliĢkiler öncelikle 5 Mevsimsel düzeltmede değişimlere hızlı bir şekilde uyum sağlama gereksinimi, öngörünün geçmiş değerlerinin ağırlıklı ortalaması olarak tanımlandığı ve ağırlıkların geometrik olarak azaldığı bir teori dışı öngörü yöntemi olan üstel düzeltme yöntemi kullanılmıştır. Makridakis vd., (1983) üstel düzeltme yöntemi üzerine oldukça kapsamlı ve uygulamalı bilgiler içermektedir. 61 çapraz korelasyon analizi çerçevesinde değerlendirilmiĢtir. Daha sonra devresel bileĢenler arasındaki iliĢkiler bir de vektör otoregresif modeller üzerinde elde edilen etki-tepki fonksiyonları ile incelenmiĢtir. Elde edilen sonuçların yetkinliğini görmek amacıyla çalıĢmanın amacı ile uyumlu olarak petrol fiyatları analizlere dahil edilmiĢtir. 3.1. Veri Seti Bu çalıĢmada reel GSYĠH ve sektörel GSYĠH’lar 1994 temel yıllı deflatör serisi kullanılarak tarafımızdan yeniden düzenlenmiĢtir. Bunun temel nedeni, fiyatlar genel düzeyi ile aynı temel yıla sahip olmalarını sağlamaktır. 6 GSYĠH deflatörü ve sektörel deflatörler aĢağıdaki eĢitlikten hareketle oluĢturulmuĢtur. Deflatör Cari Fiyatlar ile GSYIH 100 Sabit Fiyatlar ile GSYIH (3.1) Bilindiği üzere GSYĠH tahminlerinde yöntem değiĢikliği olmuĢ ve sabit fiyatlar ile GSYĠH 1998 fiyatları ile yayınlanmaya baĢlamıĢtır. 1998 fiyatları ile GSYĠH ve sektörel GSYĠH’lar 1998 yılı itibariyle yayınlanmaktadır. Gerek gözlem sayısının azlığı gerekse 1998 öncesi dönemi dikkate almak açısından bu çalıĢmada, 1987 fiyatları ile GSYĠH ve sektörel GSYĠH’lar üzerinden analizler gerçekleĢtirilmiĢtir. Bu nedenle yukarıdaki tanımlama ile elde edilen deflatörler (sektörel çıktıları reel olarak elde etmek için aynı yol izlenmiĢtir) 1987 temel yıllıdır. Temel yıl 1994 olacak Ģekilde serilerde yeniden düzenlenmiĢtir. Burada belirtilmesi gereken bir baĢka nokta veri setinin son döneminin 2007 yılının son çeyrek dönemi olduğudur. 1987 fiyatları ile GSYĠH 2007 yılının son çeyrek dönemine kadar yayınlanmıĢtır. Ġncelenen 6 Bununla birlikte GSYİH ile sektörel GSYİH’ları 1998 fiyatları ile yeniden düzenlemek sonuçlarda değişiklik meydana getirmemiştir. 62 dönem iki kriz dönemi içermektedir. 2007 yılının sonlarına doğru baĢlayan, 2008 yılında dünya ölçeğinde çok sayıda ülke ekonomisini etkileyen küresel krizin – diğer iki kriz yanında – seri üzerinde etkisini görmemek için 1987 fiyatları ile GSYĠH ve sektörel GSYĠH serileri kullanılmıĢtır. Diğer bir ifade ile analizler 1987:1-2007:3 dönemini kapsamaktadır. Fiyatlar genel düzeyinin göstergesi olarak Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE). TÜFE için temel yıl 1994 olup veriler Türkiye Ġstatistik Kurumu’nun (TÜĠK) internet veri sayfasından alınmıĢtır. 3.2. DeğiĢkenlerin Zaman Serisi Özellikleri Bu çalıĢmada serilerin durağanlık özelliği geniĢletilmiĢ Dickey-Fuller (ADF, Dickey ve Fuller, 1979) ve trendden arındırılmıĢ genelleĢtirilmiĢ en küçük kareler (DF-GLS, Elliot, Rothenberg ve Stock, 1996) birim kök sınamaları ile araĢtırılmıĢtır. Logaritmik değerleri üzerinden mevsimsel düzeltilmiĢ seriler için grafikler ġekil 3.1’de verilmiĢtir. Serilerin zamana karĢı grafiklerinden de izlenebileceği gibi sektörel çıktılar ile toplam çıktı zaman içerisinde sürekli artıĢ eğilimi sergilemektedirler. Türkiye ekonomisinin kriz dönemlerinde – tarım sektörü hariç – gerek sanayi gerekse hizmetler sektöründe belirgin kayıplar olduğu özellikle gözlenmektedir. Fiyatlar genel düzeyinin bir göstergesi olarak kullanılan TÜFE serisinin de zaman içinde sürekli artıĢ eğilimi içinde olduğu, özellikle 2003 yılı sonrasında daha düĢük bir artıĢ hızı ile büyüme trendi izlediği söylenebilir. Mevsimsel olarak düzetilmemiĢ TÜFE serisinden hesaplanan çeyrek dönemli enflasyon oranları serisi için mevsimsel düzeltme yapıldığında ġekil 3.1’deki son grafik elde edilmiĢtir. 1994 krizi ile birlikte zirve yapan enflasyon serisi 2001 krizi dönemine kadar azalma eğilimi içinde iken kriz ile birlikte 63 tekrar artmıĢ – ancak 1994 krizi dönemindeki seviyesine kadar ulaĢmamıĢ – daha sonra azalma eğilimine girmiĢtir. Çeyrek dönemlik enflasyon oranlarının 2004 sonrasında daha istikrarlı bir çizgide olduğu grafikten izlenmektedir. GSYIH_SA TARIM_SA 16.8 14.10 16.6 14.05 14.00 16.4 13.95 16.2 13.90 16.0 13.85 15.8 13.80 15.6 13.75 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 88 90 92 SANAYI_SA 94 96 98 00 02 04 06 00 02 04 06 00 02 04 06 HIZMET_SA 15.4 16.2 15.2 16.0 15.0 15.8 14.8 15.6 14.6 15.4 14.4 15.2 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 88 90 92 94 TUFE_SA 96 98 ENF_SA 10 24 20 8 16 6 12 4 8 2 4 0 0 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 88 90 92 94 96 98 ġekil 3.1. Mevsimsel DüzeltilmiĢ Serilerin Zaman KarĢı Grafikleri Mevsimsel düzeltilmiĢ seriler için birim kök sınaması sonuçları Tablo 3.1’de yer almaktadır. ADF birim kök sınaması sonuçlarına göre sanayi ve hizmetler sektörleri çıktıları (sektörel GSYĠH’lar) ile toplam çıktı (GSYĠH) yüzde 1 önem düzeyinde birinci-sıra fark durağan serilerdir. ADF sınaması 64 Tarım sektörü çıktısı ile fiyatlar genel düzeyinin (TÜFE) ikinci-sıra fark durağan bir seri olabileceğine iĢaret etmiĢtir.7 Tablo 3.1. Mevsimsel DüzeltilmiĢ Seriler için Birim Kök Sınaması Sonuçları a b a b ADF ADF DF-GLS ADF_GLS t-ist. t-ist. t-ist. t-ist. k k k k TARIM_SA 0 0.882 0 -2.426 8 -0.261 0 -1.452 10 -1.842 10 -1.649 10 -1.521 10 -1.551 TARIM_SA * SANAYİ_SA 0 -0.541 0 -3.046 1 1.278 0 -3.019 *** *** * *** 0 -8.404 0 -8.350 11 -1.655 0 -8.392 SANAYİ_SA * HİZMET_SA 0 -0.578 0 -2.950 1 1.319 0 -2.825 *** *** 0 -7.979 0 -7.933 11 -0.729 11 -1.336 HİZMET_SA GSYİH_SA 0 -0.739 0 -3.043 1 1.274 0 -2.734 *** *** 0 -7.724 0 -7.675 11 -0.928 11 -1.472 GSYİH_SA TUFE_SA 4 -1.912 5 -0.100 2 -0.221 2 -0.342 4 -0.447 7 -1.394 4 -0.457 4 -1.312 TUFE_SA ENF_SA 0 -0.415 0 -2.030 0 -0.612 0 -1.107 *** *** * *** 0 -8.416 0 -8.711 11 -1.697 0 -8.799 ENF_SA a Regresyon sabit terim içerir. b Regresyon sabit terim ve doğrusal trend bileĢenini içerir. Gecikme uzunluğu k, düzeltilmiĢ Schwarz bilgi kriterine (SIC) göre seçilmiĢtir. . * ** *** , ve H0: β = 0 birim kök hipotezinin sırasıyla % 1, % 5 ve % 10 önem düzeyinde reddedilebileceğini gösterir. Seri DF-GLS birim kök sınaması sonuçları ADF sınaması sonuçları ile karĢılaĢtırıldığında sanayi sektöründe üretilen değerin ve aylık enflasyon oranlarının birinci-sıra fark durağan seriler olduklarına iĢaret emiĢtir. DF-GLS sınaması sanayi sektörü ile hizmetler sektöründe üretilen çıktıların sınama denkleminde doğrusal deterministik trend değiĢkeni yer aldığında düzeyde durağan olabileceklerine iĢaret etmektedir. DF-GLS sınaması GSYĠH deflatörü ve bu deflatör üzerinden hesaplanan çeyrek dönemlik büyüme oranları için belirsiz sonuçlar üretmiĢtir. 1987-2007 döneminde Türkiye ekonomisi iki önemli krizin (1994 ve 2001) yanı sıra 1999 depremini yaĢamıĢ ve 1998 Rusya krizinden de etkilenmiĢtir. Bu olayların değiĢkenlere ait serilerde – özellikle toplam ve sektörel çıktılarda–kırılmaya neden olması söz konusudur. Bunun yanı sıra 7 Serilerin ikinci-sıra farkları için birim kökün varlığı ortadan kalmıştır. 65 2002 yılında örtük olarak geçilen enflasyon hedeflemesi rejimi, 2004 yılı sonundan itibaren enflasyon oranlarında gözlenen düĢüĢler de serinin zaman içersindeki hareketi üzerinde kırılmalara neden olabilecek durumlardır. Bu ġekil 3.1’de kabaca gözlenebilmektedir. Bu bilgiler dikkate durum alındığında yukarıda verilen birim kök sınaması sonuçlarının kırılma karĢısındaki duyarlılıklarını kontrol etmek gerekli olmaktadır. Bu nedenle Zivot ve Andrews (1992) ile tanımlanan sınama süreci izlenmiĢtir. Sonuçlar Tablo 3.2’de özetlenmiĢtir. Tablo 3.2. Zivot ve Andrews (1992) Sınaması Sonuçları8 a k ZA Min T-ist. 0 SANAYİ_SA HİZMET_SA GSYİH_SA TUFE_SA ENF_SA c TB k -3.555 2001:3 0 -2.613 1997:1 0 -4.458 2001:3 0 -4.597 2000:4 0 -3.300 2003:1 0 -4.432 1998:4 0 -5.072 2001:1 0 -3.723 2002:4 0 -3.775 2004:1 0 -5.115 * 2001:1 0 -3.702 2002:4 0 -3.864 1998:4 1 -3.284 2001:1 1 -3.583 2001:2 1 -3.009 1990:1 0 -5.293 * 1994:2 0 -3.770 1997:2 0 -3.536 1993:4 Series TARIM_SA b ZA Min T-ist.. TB k ZA Min T-ist. TB a Sabit ve trendde kırılmaya iliĢkin sonuçları gösterir. Kritik değerler sırasıyla % 1 ve % 5 için -5.57 ve -5.08 Ģeklindedir. b Trendde kırılmaya iliĢkin sonuçları gösterir. Kritik değerler sırasıyla % 1 ve % 5 için 4.93 ve -4.42 Ģeklindedir. c Sabit terimde kırılmaya iliĢkin sonuçları gösterir. Kritik değerler sırasıyla % 1 ve % 5 için 5.34 ve -4.80 Ģeklindedir. * TB kırılma zamanını gösterir. serinin % 5’te birim kök içerdiğini gösterir. 8 Bu sınamada sıfır ya da boş hipotez yapısal kırılmayı ya da kırılmaları dikkate almayan birim kök sınamaları ile aynıdır. Alternatif hipotez sabit terim ve/veya trend ya da her ikisinde birden kırılma olası durumlarından birini içerir. Alternatif hipotez trendde kırılma durumu için şöyle gösterilebilir: Yt = μ1 + β1t + (μ2 – μ1)DUt + (β2 – β1)DTt + et Burada DUt, t > TB ise 1 değilse 0 değerini alan kukla değişkeni, DTt, t > TB ise (t – TB) = 1 değerini değilse sıfır değerini alan kukla değişkeni gösterir. Et ile gösterilen hata terimi ise A(L)et = B(L)vt sürecini takip eder. Burada vt, ortalaması sıfır, varyansı 2 olan i.i.d. dağılımlı hata terimi olarak tanımlıdır. Bu süreçte sabit terim ve/veya trend ya da her ikisinde birden kırılma TB + 1 zamanında gerçekleşir. Bu sınamanın temel özelliği kırılma zamanının önceden bilinmediğini varsaymasıdır. Sınama hakkında ayrıntılı bilgiler için bakınız Zivot ve Andrews (1992) ve Chumacero ve Quiroz (1996). 66 ZA sınaması tarım, sanayi ve hizmetler sektöründe üretilen çıktı ile TÜFE serilerinin kırılmanın varlığında dahi birim köklü olduklarını göstermiĢtir. Hem sabit terimde hem de trendde kırılma olduğu varsayımı altında GSYĠH ve enflasyon oranlarında % 5’de birim kök olmadığı sonucunu vermiĢtir. Sabit terimde ve trendde kırılma ayrı ayrı incelendiğinde ise ADF, DF-GLS sınaması ile bulunan sonuçlar doğrultusunda bir sonuç elde edilmiĢtir. ÇalıĢmanın devresel bileĢeni oluĢturma aĢamasında önemli olan serilerin uzun dönemli eğilimini ortaya çıkarmak ve uzun dönemli eğilimden sapmaları (devresel bileĢeni) yakalamaktır. Devresel bileĢene ayrıĢtırma süreçleri genellikle durağan olmayan serilerin durağan devresel bileĢenini ortaya çıkarmaya yöneliktir. Tablo 3.3 bu çerçevede serilerin devresel bileĢenlerinin durağanlık yapılarına iliĢkin sınama sonuçlarını içermektedir. 3.3. GSYĠH ve Sektörel GSYĠH Serileri ile Fiyatlar Genel Düzeyi ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenleri Mevsimsel etkilerden arındırılmıĢ GSYĠH ve sektörel GSYĠH serilerinin zamana karĢı izledikleri seyirler ġekil 3.2’de verilmiĢtir. Devresel hareket ya da bileĢenin geniĢleme dönemleri için tepe (yani zirve) noktaları toplam çıktı serisi için 1993 yılının ikinci çeyrek dönemi, 1998 yılının birinci çeyrek dönemi ve 2004 yılının ikinci çeyrek dönemidir. 1994 yılının üçüncü ve 2001 yılının dördüncü çeyrek dönemleridir. 2001 krizi yılı sonrasında GSYĠH’nın devresel bileĢeninin seyrine bakıldığında önemli bir dip noktası görülmemekle birlikte 2007 yılının son çeyrek dönemi daralma dönemine doğru bir geçiĢi iĢaret etmektedir. Tarım sektöründe üç önemli dip noktası söz konusudur. Bu dip noktalarının karĢılık geldiği dönemler sırasıyla 1988:4, 2001:4 ve 2007:1 dönemleridir. 1988-2001 döneminde 1993:3, 1996:4 ve 1991:1 dönemlerinde 67 de bir dip noktası gözlenmiĢtir. Sanayi sektörünün daralarak dip noktasına ulaĢtı ilk dönem 1988 yılının üçüncü çeyrek dönemidir. Ġkinci ve önemli dip noktası 1994 kriz yılına karĢı gelmektedir. Sanayi sektörü bu kriz döneminde 1994 yılının ikinci çeyrek döneminde dip yapmıĢ ve bu dip noktasından ancak 1995 yılı itibariyle ayrılmıĢtır. Diğer bir ifade ile sanayi sektörü krizden yaklaĢık 9 aylık (üç çeyrek dönem) bir süreç sonunda çıkabilmiĢtir. Hizmetler sektörü de benzer bir seyir izlemiĢ, ancak dip noktasından sıyrılarak geniĢleme sürecine doğru harekete geçiĢi daha çabuk olmuĢtur. Hizmetler sektöründe 2001 yılının ilk çeyrek döneminde baĢlayan daralma süreci 2001:2’de ilk, 2001:4’de ikinci olmak üzere arka arkaya dip yapmıĢtır. Sektörün bu süreçten çıkarak geniĢleme dönemine geldiği ve zirve yaptığı dönem ise 2004 yılının ikinci çeyrek dönemidir. GSYIH_FL TARIM_FL .06 .015 .04 .010 .02 .005 .00 .000 -.02 -.005 -.04 -.010 -.06 -.015 -.08 -.10 -.020 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 88 90 92 94 SANAYI_FL 96 98 00 02 04 06 02 04 06 HIZMET_FL .08 .08 .04 .04 .00 .00 -.04 -.04 -.08 -.08 -.12 -.12 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 88 90 92 94 96 98 00 ġekil 3.2. GSYĠH ve Sektörel GSYĠH Serilerinin Devresel BileĢeni 68 Fiyatlar genel düzeyi ile üç aylık enflasyon oranlarının (hem TÜFE hem de GSYĠH deflatörü) devresel hareketlerinin zaman karĢı izledikleri seyir ġekil 3.3’de verilmiĢtir. Fiyatlar genel düzeyinin düzey değerlerinin izlediği artıĢ eğilimi, bir nevi bu serinin devresel bileĢeni için de söz konusudur. Bu seri için 1994 yılının ilk dip noktası 1994 yılının birinci çeyrek dönemine karĢı gelmektedir.9 TÜFE serisinin devresel bileĢeni göreli olarak daha muntazam bir seyir izlemektedir. Diğer dip noktaları 1994:1, 1997:2, 2000:4-2001:1 ve 2005:1 dönemlerine karĢılık gelmektedir. Ġlk dönem arasında 10, ikinci ve üçüncü dönem arasında 14, üçüncü ve dördüncü dip noktaları arasında ise 16 çeyrek dönemlik bir zaman söz konusudur. ENF_FL TUFE_FL .20 8 .15 6 .10 4 .05 2 .00 0 -.05 -2 -.10 -4 -.15 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 88 90 92 94 96 98 00 02 04 06 ġekil 3.3. TÜFE Serisi ile Üç Aylık Enflasyon Oranlarının Devresel BileĢeni Mevsimsel düzeltilmemiĢ TÜFE serisinden bir önceki çeyrek döneme göre yüzde değiĢim olarak tanımlanan enflasyon oranı için mevsimsel düzeltme sonrasında elde edilen devresel bileĢen ġekil 3.3’de ikinci grafikte verilmiĢtir. Enflasyon oranı için 1992:2-1993:4 ilk dip nokasını göstermektedir.10 1994 krizi ile birlikte enflasyon oranı geniĢleme evresine geçmiĢ (yani enflasyon önemli ölçüde artmıĢ) ve 1994:2’de zirve yapmıĢtır. Zirve yaptığı diğer dönemler 1997:4 ve 2001:4 dönemlerine karĢılık 9 TÜFE serisi için dip noktası fiyatlar genel düzeyinin o döneme kadar artarak ulaştığı en yüksek nokta olarak düşünülmelidir. Bu durum GSYİH deflatörü için de geçerlidir. 10 TÜFE serisinden farklı olarak enflasyon serisinde dip noktaları enflasyon oranlarının ilgili dönemde en düşük düzeyine ulaştığını gösterir. Bu durum GSYİH deflatörü üzerinden hesaplanan enflasyon oranları için de geçerlidir. 69 gelmektedir. 204 yılının ikinci çeyrek döneminde son dip noktasını yapan enfĢasyon oranı bu tarihten sonra sürekli olarak geniĢleme eğilimindedir. Diğer bir ifade ile Türkiye ekonomisinde enflasyon oranlarında önemli düĢüĢler kaydedilse de bu düĢüĢün aksine doğru bir harekete de açık olduğu söylenebilir. Devresel bileĢenler için de birim kökün varlığı araĢtırılmıĢ, sonuçlar Tablo 3.3’de verilmiĢtir. Tarım, sanayi ve hizmetler sektöründe üretilen çıktı serileri için devresel bileĢen her iki sınamaya göre durağandır. Benzer sonuç toplam çıktı serisi ile üç aylık enflasyon oranları serisinin devresel bileĢenleri için de elde edilmiĢtir. Bununla birlikte fiyatlar genel düzeyi serisinin devresel bileĢeni sadece DF-GLS sınamasına göre sabit terim içeren sınama regresyonunda yüzde 5 önem düzeyinde birim kök yoktur sonucuna varılmıĢtır. Tablo 3.3. Serilerin Devresel BileĢenler için Birim Kök Sınaması Sonuçları a b a b ADF ADF DF-GLS ADF_GLS t-ist. t-ist. t-ist. t-ist. k k k k *** ** *** ** TARIM_FL 0 -3.715 0 -3.741 0 -2.737 0 -3.258 *** *** *** ** SANAYİ_ FL 0 -4.176 0 -4.204 0 -2.957 0 -3.608 *** ** *** *** HİZMET_ FL 0 -3.970 0 -3.956 0 -3.838 0 -3.930 *** *** *** *** GSYİH_ FL 0 -4.027 0 -4.024 0 -3.710 0 -3.906 ** TUFE_ FL 0 -2.817 0 -2.365 0 -2.299 0 -2.374 *** ** *** *** ENF_ FL 0 -3.955 0 -3.931 0 -3.949 0 -3.967 a Regresyon sabit terim içerir. b Regresyon sabit terim ve doğrusal trend bileĢenini içerir. Gecikme uzunluğu k, düzeltilmiĢ Schwarz bilgi kriterine (SIC) göre seçilmiĢtir. . * ** *** , ve H0: β = 0 birim kök hipotezinin sırasıyla % 1, % 5 ve % 10 önem düzeyinde reddedilebileceğini gösterir. Seri 3.4. Devresel BileĢenler Arasındaki ĠliĢkiler ÇalıĢmanın bu bölümünde, toplam çıktı ile sektörel çıktıların devresel bileĢenleri ile fiyatlar genel düzeyi ve enflasyon oranlarının devresel bileĢenleri arasındaki iliĢkiler incelenmiĢtir. Bu çerçevede önce serilerin devresel bileĢenlerinin zaman içinde birlikte izledikleri seyirler üzerine 70 odaklanılmıĢ, daha sonra devresel bileĢenler arasındaki iliĢkiler çapraz korelasyon katsayıları hesaplanarak ortaya konmuĢtur. .20 .15 .10 .05 .00 -.05 -.10 -.15 88 90 92 94 96 98 GSYIH_FL 00 02 04 06 04 06 TUFE_FL (a) 8 4 0 -4 -8 -12 88 90 92 94 96 98 GSYIH_FL1 00 02 ENF_FL (b) ġekil 3.4. GSYĠH Serisinin Devresel BileĢeni ile TÜFE ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenlerinin Birlikte Grafikleri 71 Toplam GSYĠH’nın devresel bileĢeni ile TÜFE serisinin devresel bileĢeninin birlikte grafikleri ġekil 3.4’de (a) ve (b) panellerinde verilmiĢtir. Serilerin devresel bileĢenleri arasında eĢanlı ancak genellikle ters yönlü bir hareket olduğundan söz edilebilir. Buna göre TÜFE devresel hareketinin daralma döneminde (yani fiyatlar genel düzeyi azalma döneminde) iken GSYĠH devresel hareketinin geniĢleme dönemindedir. Bununla birlikte yaklaĢık olarak 2004 sonrası dönemde her ikisi arasında yine eĢanlı ancak bu sefer aynı yönlü bir hareket olduğu söylenebilir. Tarım sektöründe üretilen çıktının (tarım sektörü GSYĠH’sının) fiyatlar genel düzeyi göstergeleri ile arasındaki iliĢkiler görsel olarak ġekil 3.5’de (a) ve (b) panellerinde verilmiĢtir. Tarım sektörü GSYĠH’sının devresel hareketi toplam GSYĠH’nın devresel hareketi ile karĢılaĢtırıldığında daha fazla sayıda dip ve tepe noktası söz konusudur. Tarım sektörüne has bu durum sektörün geliĢmelerin ya da değiĢmelerin hemen hepsinden etkilendiği Ģeklinde yorumlanabilir. .16 .12 .08 .04 .00 -.04 -.08 -.12 -.16 -.20 88 90 92 94 96 TARIM_FL (a) 98 00 02 TUFE_FL 04 06 72 8 6 4 2 0 -2 -4 88 90 92 94 96 98 TARIM_FL 00 02 04 06 ENF_FL (b) ġekil 3.5. Tarım Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni ile TÜFE ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenlerinin Birlikte Grafikleri Bu bilgi ile birlikte bir diğer önemli husus, gerek TÜFE’nin gerekse TÜFE’den hesaplanan enflasyon oranlarının devresel bileĢenlerinin eĢanlı ve genellikle aynı yönlü bir seyir izledikleri Ģekilden de izlenebilir. Sanayi sektörü GSYĠH’nın devresel hareketi ile hem TÜFE hem de TÜFE’den hesaplanan enflasyon oranlarının devresel bileĢenlerinin zaman içindeki geliĢimleri ġekil 3.6’da yer almaktadır. Genel olarak incelendiğinde fiyatlar genel düzeyi kendi geniĢleme evresinde hareket ettiğinde sektör GSYĠH’sı kendi devresel hareketinin daralma evresinde hareket etmektedir. Bu hareket kriz yıllarında beklenebileceği üzere çok daha belirgindir. Sanayi sektörü GSYĠH’sının enflasyon oranları ile birlikte hareketi ġekil 3.6b’de verilmiĢtir. 1994 ve 2001 Kriz dönemlerinde oldukça belirgin bir biçimde enflasyon oranları ile sektörel çıktı birbirlerine ters bir biçimde hareket etmektedir. 73 .20 .15 .10 .05 .00 -.05 -.10 -.15 88 90 92 94 96 98 SANAYI_FL 00 02 04 06 TUFE_FL (a) 8 4 0 -4 -8 -12 88 90 92 94 96 98 SANAYI_FL 00 02 04 06 ENF_FL (b) ġekil 3.6. Sanayi Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni ile TÜFE ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenlerinin Birlikte Grafikleri 74 Devresel bileĢenlerdeki sanayi sektörü ile benzer hareket eğilimleri hizmetler sektörü GSYĠH’sı ile hem TÜFE hem de enflasyon oranları arasında söz konusudur (bakınız ġekil 3.7a ve 3.7b). .20 .15 .10 .05 .00 -.05 -.10 -.15 88 90 92 94 96 98 HIZMET_FL 00 02 04 06 TUFE_FL (a) 8 4 0 -4 -8 -12 88 90 92 94 96 98 HIZMET_FL 00 02 04 06 ENF_FL (b) ġekil 3.7. Hizmetler Sektörü GSYĠH’sının Devresel BileĢeni ile TÜFE ve Enflasyon Oranı Serilerinin Devresel BileĢenlerinin Birlikte Grafikleri 75 Ġlgili grafiklerde TÜFE ve enflasyon oranlarının GSYĠH serilerinde önce ya da sonra mı harekete geçtikleri ile ilgili net bir Ģey söylemek mümkün olmamıĢtır. ÇeĢitli değiĢkenlere ait zaman serilerinin devresel hareketlerine iliĢkin literatürde serilerin birlikte hareketleri bir de çapraz korelasyon katsayıları hesaplanarak incelenmektedir. Bu inceleme daha çok serilerin ilgili referans seri için öncü, eĢanlı ya da gecikmeli gösterge olup olmadıklarını belirlemeye yöneliktir. Bu çalıĢmada sadece toplam ve sektörel çıktılar ile fiyatlar genel düzeyi ve enflasyon arasındaki iliĢkiler devresel hareketleri bağlamında incelendiği için bu hareketlerin nitelikleri zaman içindeki her noktada değerlendirilmiĢtir. X ve Y ile gösterilmek üzere iki değiĢkenin birbirleri ile olan dinamik iliĢkileri çapraz korelasyon katsayıları hesaplanarak aĢağıdaki gibi hesaplanır. n k r XYk ( X t 1 n ( X t 1 t t X )(Yt k Y ) X) (3.2) n 2 (Y t 1 t Y ) 2 Burada, k; ,3, 2, 1, 0, 1, 2, 3, olup gecikme uzunluğunu göstermektedir. Çapraz korelasyon katsayısı için standart hata n gözlem sayısını göstermek üzere s XYk 1 n ile hesaplanır. Çapraz korelasyon katsayıları genel olarak bir değiĢkenin referans alınan diğer değiĢken ile olan iliĢkisinin zamanın her noktasında belirlemek üzere hesaplanır. Örneğin xt ve yt+k arasındaki korelasyon katsayısı k. Gecikmede bu iki değiĢken arasındaki korelasyon katsayısını gösterir. Çapraz korelasyon katsayıları için Stock ve Watson (1998) çalıĢması takip edilerek yapılan nitelendirmeler xt referans değiĢken olmak üzere Ģöyledir: 76 i. k = 0 gecikmede en yüksek pozitif korelasyon katsayısı yt değiĢkeninin xt değiĢkeni için eĢ-devreli; k = 0 gecikmede en yüksek negatif korelasyon katsayısı yt değiĢkeninin xt değiĢkeni için tersdevreli olduğuna iĢaret edecektir. Buradan varılacak sonuç, her iki değiĢkenin eĢ zamanlı ya da eĢanlı hareket ettikleri, ancak ikincisinde bu hareketin ters yönde olduğu Ģeklindedir. ii. Mutlak değerce en yüksek korelasyon katsayısı, negatif gecikmelerde ( k,,3, 2, 1, ) elde edilmiĢ ise yt değiĢkeninin xt değiĢkeni için öncü nitelikte bir değiĢken olduğuna iĢaret edecektir. Örneğin en yüksek korelasyon katsayısı k = 1 gecikmede elde edilmiĢ ise bu yt değiĢkeninin xt referans değiĢkeninden 1 dönem (gün, hafta, ay ya da üç ay gibi) önce harekete geçtiği Ģeklinde yorumlanır. iii. Mutlak değerce en yüksek korelasyon katsayısı, pozitif gecikmelerde ( 1, 2, 3,,k ) elde edilmiĢ ise yt değiĢkeninin xt değiĢkeni için öncü nitelikte bir değiĢken olduğuna iĢaret edecektir. Örneğin en yüksek korelasyon katsayısı k = +2 gecikmede elde edilmiĢ ise bu yt değiĢkeninin xt referans değiĢkeninden 2 dönem (gün, hafta, ay ya da üç ay gibi) sonra harekete geçtiği Ģeklinde yorumlanır. Bu çalıĢmada çapraz korelasyon katsayıları 12 gecikmeye kadar (3 yıl için) hesaplanmıĢ ve sonuçlar Tablolar 3.4 ve 3.5’de verilmiĢtir. Tablo 3.4 ve 3.5, toplam çıktı (toplam GSYĠH) ve sektörel çıktı serilerinin devresel bileĢeni ile fiyatlar genel düzeyinin bir göstergesi olarak alınan TÜFE ve TÜFE üzerinden hesaplana enflasyon oranlarının devresel bileĢeni arasında 12 gecikmede hesaplana korelasyon katsayılarını göstermektedir. Toplam GSYĠH’nın TÜFE’nin gecikmeli değerleri ile iliĢkisi incelendiğinde, fiyatlar genel düzeyi ile iktisadi faaliyetlerin genel düzeyi 77 Tablo 3.4. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve TUFE (1987:1-2007:3 Dönemi) GSYIH TARIM SANAYĠ HĠZMET -12 -11 -10 -9 -8 -7 -6 -5 -4 -3 -2 -1 0 1 2 ** * * ** ** ** -6 3 7 7 6 10 12 7 -5 -19 -32 -44 -44 -26 -7 * * * * * * * * * * * * * -20 -21 -22 -19 -19 -17 -17 -22 -22 -15 -2 7 14 16 14 ** * * ** ** * -1 8 11 10 5 3 6 2 -6 -17 -27 -34 -37 -22 -2 ** * * * ** ** ** * -9 1 5 6 8 14 16 8 -4 -19 -33 -48 -46 -28 -11 3 1 5 9 -6 4 -1 0 8 -7 5 -2 2 3 -3 6 -1 * 13 0 3 7 7 * 21 6 * 11 8 9 10 11 12 * * 9 11 13 9 2 ** * ** ** * 22 24 26 23 15 7 8 9 4 -2 * * 10 12 15 10 0 Tablo 3.5. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve Enflasyon (1987:1-2007:3 Dönemi) GSYIH TARIM SANAYĠ HĠZMET -12 -11 -10 * -15 -5 -1 -3 -7 -5 -10 5 10 * -21 -10 -4 -9 8 0 * 15 5 -8 -7 * * 13 21 -2 -5 * * 13 14 * ** 13 25 -6 ** 30 * -11 * 21 ** 37 -5 -4 -3 ** ** * 38 33 12 ** ** ** -26 -31 -31 ** * 24 22 8 ** ** * 44 36 15 -2 -1 0 1 2 3 4 5 6 ** * ** ** * * -13 -35 -49 -34 -17 -4 2 -7 -14 * * * * * -19 -6 7 16 9 -5 -17 -21 -13 ** * ** ** * -14 -32 -48 -30 -11 2 10 4 -5 ** ** ** * * * * -10 -34 -48 -34 -21 -12 -9 -11 -13 7 -2 1 0 2 8 9 7 8 * 11 9 * 15 * 14 * 18 * 17 10 * 19 * 16 * 21 * 19 11 * 18 * 19 * 16 * 22 12 * 19 * 16 * 17 * 21 9 10 -7 -2 15 10 * 22 -6 -1 * 22 11 12 * 34 -1 -2 -3 * * 23 27 * 31 -6 Tablo 3.6. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve TUFE (1994:3-2000:4 Dönemi) GSYIH TARIM SANAYĠ HĠZMET -12 -11 -10 -2 -4 0 * 22 6 -2 -3 5 6 -9 -10 3 -9 -8 -7 -6 -5 -4 -3 -2 -1 0 1 2 3 4 * * * * * * 8 18 13 14 -7 -22 -27 -9 -9 22 30 31 31 -18 ** * ** * * ** * * * * * * -7 -20 -39 -30 27 72 45 -21 -34 -20 -31 -29 8 38 * * * 11 16 15 1 -25 -23 -9 11 0 17 6 9 20 -1 * * * * * * * 16 24 11 11 -15 -28 -33 -3 5 32 27 23 19 -23 5 6 7 8 ** -58 -54** 10 5 ** * 53 13 -25 -16 ** -43 -38* 8 10 ** -59 -47** 14 4 Tablo 3.7. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve Enflasyon (1994:3-2000:4 Dönemi) GSYIH TARIM SANAYĠ HĠZMET * 1 n -12 -9 1 -5 -17 -11 -10 -9 -8 -7 -6 -5 * -12 -10 -9 11 19 30 15 ** ** * * ** * 9 41 26 -35 -69 -40 22 * -15 -9 3 27 10 19 -6 * * -18 -8 -4 16 26 33 7 ** 2 n -4 -3 -2 -1 * * * -28 -8 -22 -29 ** ** * 41 41 30 2 * -35 -11 6 7 * * * -38 -16 -24 -20 0 1 * * -27 34 * ** -27 -46 * -25 0 ** -11 43 2 3 ** 55 43** * -35 -4 ** 40 38* ** 51 29* 4 * -23 * 23 * -27 * -30 5 6 7 8 9 10 11 * * * * * -21 -29 -18 -30 19 40 29 ** * * 47 26 -11 -21 -13 -7 -1 * * * * -25 -2 8 -31 -5 24 24 * * * * ** * -22 -25 -16 -24 23 39 26 12 -5 4 4 -7 78 arasında, k = 0 gecikmede 0.44 korelasyon katsayısı ile istatistiki olarak anlamlı ters-devreli bir iliĢki olduğu söylenebilir. Ġkinci ve üçüncü sırada en yüksek korelasyon katsayıları k = 1 ve 2 gecikmelerde elde edilmiĢtir. Bu katsayılar % 30’dan yüksek ve istatistiki olarak anlamlı olup bu her iki seri eĢanlı olarak hareket etseler de TÜFE’deki gidiĢatın GSYĠH’nın gidiĢatını görmek bakımından takip edilmesi gerektiği Ģeklinde yorumlanabilirler. Tarım sektörü GSYĠH’sının TÜFE ile arasındaki devresel iliĢkiler, TÜFE’den hesaplanan üç aylık enflasyon oranları ile olan devresel iliĢkilerinden farklı bir örüntü çizmiĢtir. Çapraz korelasyon katsayılarına göre TÜFE tarım sektörü GSYĠH için gecikmeli bir gösterge iken enflasyon oranı öncü gösterge niteliğindedir. En yüksek korelasyon katsayıları k = 4 ve 3 gecikmelerde ı elde edilmiĢ olup bu katsayı – 0.31’dir. Buna göre enflasyon oranları devresel hareketinin geniĢleme evresine geçmesi, yaklaĢık 3-4 çeyrek dönem sonra GSYĠH’nın daralma evresine geçeceği anlamına gelmektedir. Burada dikkat çeken bir nokta tarım sektörü GSYĠH’nın k = 0 döneminde TÜFE (istatistiksel olarak anlamlı) ve enflasyon oranı (istatistiksel olarak anlamlı değil) ile pozitif iliĢkili olmasıdır. Dikkat edilirse toplam GSYĠH ve tarım sektörü GSYĠH’sı ile TÜFE arasındaki iliĢkinin kuvveti uzak gecikmelere (negatif ve pozitif gecikmeler) doğru gidildikçe azalmaktadır. Bu da TÜFE ve enflasyon oranı ile GSYĠH arasındaki iliĢkinin dinamik bir yapıda olduğuna iĢaret etmektedir. Ancak bu dinamizm tarım sektörü GSYĠH’sı için söz konusu değildir. Aksine uzak gecikmelere gidildikçe iliĢkinin kuvveti artmaktadır. Bu sonuç aslında tarım sektörünün genel yapısının fiyatlardaki değiĢmelere gecikmeli olarak uyarlandığının devresel hareketler bazında da geçerli olduğunun bir göstergesidir. Hem TÜFE hem de üç aylık enflasyon oranları sanayi sektörü GSYĠH’sı için ters-devreli bir değiĢkendir. Hizmetler sektörü GSYĠH’sı ile 79 enflasyon oranları ters-devreli değiĢkenler iken TÜFE bu sektörde üretilen çıktı için öncü gösterge niteliğindedir (k = 1 gecikmede rXY = 0.48). Sanayi ve hizmetler sektörü GSYĠH’sının devresel hareketleri ile TÜFE’nin devresel hareketleri arasında hesaplana çapraz korelasyon katsayıları uzak gecikmelere doğru gidildikçe azalırken, bu katsayılar enflasyon oranları ile hesaplandığında artmaktadır. Buradan hareketle varılacak genel bir sonuç, sektörel GSYĠH’lar ve toplam GSYĠH ile enflasyon oranları arasında hesaplanan korelasyon katsayılarının adeta devresel hareket niteliğinde bir görüntü sergilediğidir. 3.4.1. 1994:3-2000:4 Dönemi için Analiz Sonuçları Bir önceki kısımda elde edilen sonuçların duyarlılığını ortaya koymak üzere analizler aynı sırada 1994:3-2000:4 dönemi için tekrar edilmiĢtir. Bunun temel nedeni 1987-2007 döneminde yaĢanan iki önemli krizin (1994 ve 2001 krizleri) sonuçlar üzerindeki etkisini bertarafa edebilmektir. 11 Bir diğer neden ise ekonominin göreli larak istikrarlı olduğu bir ortamda enflasyon ile büyüme iliĢkisini ortaya koyabilmektir. Ġlgili dönem için hesaplanan çapraz korelasyon katsayıları Tablo 3.6 ve 3.7’de verilmiĢtir. Analiz döneminin tümü için elde edilen sonuçlar ile karĢılaĢtırıldığında sonuçların alt dönemde genellikle farklı oldukları gözlenmiĢtir. 1994-2000 döneminde TÜFE, toplam GSYĠH, sanayi ve hizmetler sektörü GSYĠH seriler için geciken gösterge niteliğindedir. Ġncelenen at dönemde iktisadi faaliyetlerin genel düzeyi devresel hareketinin geniĢleme evresine girdiğinde, TÜFE 5 dönem (bir buçuk yıl) sonra ters yönde harekete geçmektedir. Aynı sonuç sanayi ve hizmetler sektörleri için de geçerlidir. Enflasyon oranı dikkate alındığında, enflasyon yine toplam 11 Alt dönem toplam GSYİH ve sektörel GSYİH serilerinde gözlenen ortak kırılma dönemleri dikkate alınarak belirlenmiştir. 80 GSYĠH ile sanayi ve hizmetler sektöründeki iktisadi faaliyetlerin genel düzeyindeki değiĢmelere gecikmeli olarak tepki vermekte, ancak tepkinin yönü pozitif olmaktadır. Gerek TÜFE gerekse enflasyon oranı tarım sektörü için öncü gösterge niteliğindedir. Korelasyon katsayısı ilgili gecikmelerde oldukça yüksektir (sırasıyla 0.72 ve –0.69). Buna göre fiyatlar genel düzeyinde baĢlayan artıĢ eğilimi, göreli olarak istikrarlı dönemde – zaten uzun bir süre yüksek enflasyon ile yaĢamaya karĢı iktisadi birimlerce kazanılan alıĢkanlıklar (beklentiler) ile – tarım sektöründeki geliĢmeler hakkında sinyal vermektedir. 3.4.2. 2002:1-2007:3 Dönemi için Analiz Sonuçları 2001 krizi ile birlikte uygulamaya konan istikrar programının en önemli ayaklarından biri esnek kur sistemine geçiĢ, diğeri bu sistem ile birlikte koĢullar uygun olduğunda enflasyon hedeflemesi sistemine geçiĢtir. Enflasyon hedeflemesine geçiĢ ile birlikte iktisadi faaliyetlerin genel düzeyi ile sektörel faaliyetlerin genel düzeyi arasındaki devresel iliĢkilerin nasıl Ģekillendiğini görmek üzere analizler aynı sırada 2002:1-2007:3 dönemi için tekrarlanmıĢtır.12 Fiyatlar genel düzeyinin göstergesi olarak alınan TÜFE serisi, enflasyon hedeflemesi döneminde toplam çıktı ile sanayi ve hizmetler sektöründe üretilen çıktı için korealsyon katsayıları çok yüksek olmasa da (ancak istatistiksel olarak anlamlı) yaklaĢık olarak 11-12 çeyrek dönem öncesinden sinyal verme özelliğine sahiptir. TÜFE ile tarım sektöründe üretilen çıktı hedefleme döneminde eĢ-devreli değiĢkenlerdir. 12 Enflasyon hedeflemesine geçiş sürecine ilişkin bilgi için bakınız Bölüm 1. 81 Tablo 3.8. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve TUFE (2002:1-2007:3 Dönemi; Enflasyon Hedeflemesi Dönemi) GSYIH TARIM SANAYĠ HĠZMET -12 -11 -10 -9 * -37 31* 10 2 -2 19 -9 -21 * -33 6 10 0 * -4 41 -7 3 -8 0 -7 5 9 -7 -6 -5 -4 -3 -2 -1 * 19 -15 -18 15 14 -17 -33 * * * * * * 41 -13 -38 30 24 -32 -28 17 15 11 -12 -4 -8 -20 -12 -17 16 7 -16 -12 -1 0 * 36 ** 43 -11 * 28 1 2 8 -11 16 -10 -1 1 * -22 -5 3 5 10 -8 * 29 4 5 6 18 -11 10 * -19 -16 25 13 14 18 * 13 -28 -2 7 1 3 4 15 8 -4 -13 -2 -1 9 -12 -12 -5 -17 10 1 14 -2 -7 11 -6 -1 -6 8 12 4 6 -9 16 Tablo 3.9. Çapraz Korelasyon Katsayıları: GSYIH, Sektörel GSYĠH'lar ve Enflasyon (2002:1-2007:3 Dönemi; Enflasyon Hedeflemesi Dönemi) GSYIH TARIM SANAYĠ HĠZMET * 1 n -12 -15 6 -5 8 -11 12 -1 -1 6 ** 2 -10 -9 -20 9 -12 13 * -24 -15 -14 16 n -8 13 12 -6 -4 -7 -6 1 -18 -2 -17 -12 -15 -18 3 -5 * 23 * 29 9 * 22 -4 -3 -2 -1 0 1 2 3 4 5 * * * 26 -1 -9 41 -19 -31 11 31 6 12 ** * * * 19 -40 -28 40 14 1 18 3 -42 -8 * * * * * 22 22 9 4 -21 -30 -22 2 17 26 ** * * 1 3 9 -16 -58 -2 40 23 6 11 6 7 8 9 * 18 -13 -33 -2 * * 30 -12 -2 40 * 19 22 3 -9 * * 1 -26 -23 9 10 11 12 11 -21 -7 * -2 -41 -15 * -11 -23 -17 20 -9 3 82 Üç aylık enflasyon oranlarının devresel hareketleri ile iktisadi faaliyetlerin göstergesi olarak alınan toplam GSYĠH’nın devresel hareketleri üzerinden hesaplanan korelasyon katsayıları enflasyon oranının hedefleme döneminde GSYĠH’daki değiĢimi bir çeyrek dönem öncesinden haber vermektedir. Buna göre enflasyon oranlarında artıĢ yönünde hareketlenme (geniĢleme evresine doğru hareket) bir çeyrek dönem sonra GSYĠH’nın da geniĢleme evresine doğru hareket edeceğine iĢaret etmektedir. Enflasyon oranı hedefleme döneminde sanayi ve tarım sektöründeki geliĢmeleri takip etmektedir. Enflasyon ile hizmetler sektörü GSYĠH’sı 0.58 korelasyon katsayısı ile ters-devreli değiĢkenlerdir. Gerek analiz döneminin tümü gerekse alt dönemler için elde edilen sonuçlar TÜFE ve enflasyon oranının niteliğine (öncü, geciken, ters veya eĢ devreli) göre Tablo 3.10’da özetlenmiĢtir. Tablo 3.10. Çapraz Korelasyon Katsayılarına Göre Genel Bir Değerlendirme 1987:1-2007:3 1994:3-2000:4 2002:1-2007:3 TÜFE ENFLASYON TÜFE ENFLASYON TÜFE ENFLASYON öncü (+) ters-devreli ters-devreli geciken (-) geciken (+) öncü () GSYĠH k=0 k=0 k=5 k=2 k = 1 k = 12 öncü (+) geciken (+) eĢ-devreli geciken () öncü () öncü () TARIM k = 10 k=0 k=4 k = 4 k = 3 k = 7 ters-devreli ters-devreli geciken () geciken (+) öncü () geciken () SANAYĠ k=0 k=0 k=2 k=5 k=1 k = 12 öncü (+) ters-devreli geciken () geciken (+) ters-devreli öncü () HĠZMET k=0 k=2 k=0 k=5 k = 11 k = 1 Parantez içindekiler korelasyon katsayısının işaretini gösterir. Analiz Dönemleri Tablo 3.10’dan da izlenebileceği üzere fiyatlar genel düzeyi ve enfasyon ile toplam ve sektörel çıktılar arasındaki iliĢki incelenen alt döneme göre farklılıklar göstermektedir. TÜFE analiz döneminin tamamamında GSYĠH ile eĢ zamanlı ancak GSYĠH ile ters yönde iliĢkili iken, göreli olarak istikrarlı dönemde (1994:3-2000:4) döneminde GSYĠH’yı gecikmeli ve yine ters yönde takip etmektedir. TÜFE buna karĢılık enflasyon hedeflemesi 83 döneminde GSYĠH’dan önce harekete geçmekte ve TÜFE’de artıĢ yönünde bir hareketlenmenin toplam çıktıda bir azalmaya neden olacağına iĢaret etmektedir. Hareketin niteliği bakımından aynı durum enflasyon oranı için de söz konusudur. TÜFE ve enflasyon oranı göreli olarak istikrarlı dönemde tarım sektörü için öncü bir gösterge niteliğindedir. Buna karĢılık enflasyon hedeflemesi döneminde TÜFE tarım sektörü GSYĠH’sı ile eĢ zamanlı harekete geçerken, enflasyon gecikmeli olarak takip etmektedir. TÜFE ve anflasyon oranı genellikle sanayi sektörü için geciken bir gösterge olarak karĢımıza çıkmaktadır. Tüm analiz döneminde ve enflasyon hedeflemesi döneminde TÜFE ve enflasyon bu sektör için aynı özelliğini sürdürmektedir. Enflasyon oranı hizmetler sektörü ile ters-devreli iliĢkilidir. Sonuçlardan da anlaĢılacağı üzere dönem farklılaĢtığında TÜFE ve enflasyon oranının niteliği de genellikle farklılaĢmaktadır. Ancak temel bir ortak nokta, toplam ve sektörel çıktılar ile fiyatlar genel düzeyi ve enflasyon arasında genellikle ters yönlü bir iliĢki olduğudur. Bu durum Ģöyle yorumlanabilir: Enflasyonist beklentiler, yeni fiyat artıĢları üretir. Fiyatların sürekli yükseleceği inancı yaygın olduğunda, enflasyonist ortam sonraki dönemlerin fiyat artıĢlarını doğurur. Dünya piyasalarında herhangi bir malın fiyatının yükseliĢi, bir süre sonra iç piyasalara da yansır. Ġç piyasadaki eksik rekabet, fiyat düzeyinin sürekli yüksek kalmasıyla sonuçlanır. TekelleĢme ve fiyat anlaĢmaları da enflasyonun en önemli nedenlerindendir. Dolaysıyla azalan tüketim ve buna bağlı olan gelirler sebebiyle literatürde ” Mal ve hizmet üretim kapasitesindeki genişleme ” Ģeklinde tanımlanan (Parasız,2003: 10) büyümede düĢüĢ görülmesi kaçınılmaz olacaktır. 84 Çapraz korelasyon katsayılarının farklı alt dönemlerde farklı sonuçlar üretmesi nedeniyle değiĢkenler arasındaki etkileĢimler bir de vektör otoregresif model aracılığıyla etki-tepki fonksiyonları13 çerçevesinde incelenmiĢtir. Elde edilen bulgular bir sonraki bölümde incelenmiĢtir. 3.5. Devresel BileĢenleri için Bir Vektör Otoregresif Model (VAR) Denemesi ÇalıĢmanın bu böümünde sadece enflasyon ile toplam ve sektörel çıktılar arasındaki iliĢki incelenmiĢtir. Bunun temel nedeni sadece bir birim kök sınamasında (DF-GLS) TÜFE serisinin devresel bileĢeninin düzeyde durağan çıkmasıdır. Etki-tepki fonksiyonlarını elde etmek üzere toplam ve sektörel GSYĠH’lalar enflasyon oranı ile ayrı ayrı analize tabi tutulmuĢtur. VAR modeli için uygun gecikme uzunluğu Akaike (AIC) ve Schwarz (SIC) bilgi ölçütlerine göre belirlenmiĢ ve belirlenen gecikme uzunluğunda artıkların normal dağılım ve otokorelasyon özellikleri incelenmiĢtir. Nihai gecikme uzunluğuna AIC ve SIC ölçütlerinin yanı sıra bu incelemeler ile birlikte karar verilmiĢtir. Burada belirtilmesi gereken hususlaradan biri, tahmin edilen VAR modellerinde artıkların genellikle normal dağılım özelliği sergilemedikleridir. Bu çalıĢmada geleneksel yöntemler ile elde edilen etki-tepki fonksiyonları 13 yerine genelleĢtirilmiĢ etki-tepki fonksiyonları (GEF) Bir VAR modeli, vektör hareketli ortalama (VMA) şeklinde de yazılabilir. Diğer bir ifade ile sistemde yer alan değişkenler bu değişkenlere ait şokların cari ve geçmiş dönem değerleri aracılığıyla da gösterilebilirler. Bir VAR modelinin VMA gösterimi, sistemde yer alan değişkenler üzerinde çeşitli şokların etkisini görebilmek açısından çok yararlı olmaktadır. Etki-tepki fonksiyonları VAR modelinin parametre tahminleri üzerine inşa edildikleri için etki-tepki fonksiyonları da bir hata içermektedirler. Bu nedenle etki-tepki fonksiyonları için güven aralıkları oluşturularak tahmin sürecinin doğasının getirdiği parametre belirsizliği dikkate alınabilmektedir. Etki-tepki fonksiyonları değişkenlere ilişkin hatada bir birimlik şoka karşı değişkenlerin verdikleri tepkinin miktarını vermektedir. Ayrıntılı açıklamalar için (bakınız Enders, 2010: Bölüm 5). 85 kullanılmıĢtır. Bunun temel nedeni GEF’nın değiĢkenlerdeki sıralamaya karĢı duyarlı olmamalarıdır. Bu da elde edilen sonuçların geleneksel etki-tepki analizine göre daha güçlü olmasını sağlamıĢtır.14 3.5.1. GSYĠH ile Enflasyon GSYĠH ve enflasyon oranının devresel bileĢeni için belirlenen gecikme uzunluğunda VAR modeline iliĢkin parametre tahminleri ve hatalara iliĢkin sınama sonuçları Ek Tablo 1’de verilmiĢtir.15 GSYĠH_FL ile ENF_FL değiĢkenlerinin yer aldığı sistemde uygun gecikme AIC’e göre 2, SCH’a göre 1’dir. Her iki gecikmede de hatalar normal dağılıma sahip değildir. VAR modeli için k = 1 alındığında hatalarda birinci 14 Koop ve başk. (1996) ve Pesaran ve Shin (1998) çalışmalarında tanımlanan GET fonksiyonlarının iki üstünlüğü bulunmaktadır: i. iktisat teorisince öngörülebilecek herhangi bir sıralamanın önsel olarak sağlanmış olmasını gerektirmez. ii. şokların başlangıç dönemindeki etkilerinin anlamlı bir şekilde yorumlanmasına imkan sağlar. Genel VAR modeli için hareketli ortalamalar ile gösterimi X, m1 boyutlu değişkenler vektörünü göstermek üzere aşağıdaki gibidir. Xt A u (1) j t j j 0 Aj 0 Burada için ve için olmak üzere A0 I n j 1, 2, j0 0 A j 1 A j 1 2 A j 2 p A j p olarak tanımlıdır. t ile gösterilen bir şok için GET fonksiyonu aşağıdaki gibi tanımlıdır. Gs E ( xt N t t0 , t01 ) E (St N , t01 ) (2) Burada t01 t-1 dönemine kadar sürece ilişkin bilgi setini göstermektedir. t N (0, ) varsayımı altında ve j ( jj ) 1/ 2 bir standart sapmalık şokları göstermek üzere, E ( t jt j ) ( 1 j , 2 j , , mj ) jj1 j (3) olarak yazılır. et i. elemanı 1, değerleri sıfır olan m1 boyutlu bir vektör ise VAR modelindeki i. denklemde j. değişkene verilen 1 standart sapmalık şok için GET fonksiyonu N dönem için aşağıdaki gibi tanımlıdır. GETij , N ej AN ei / ii1/ 2 15 j 1, 2,, m için (4) Analizler çapraz korelasyon analizinde olduğu gibi alt dönemler itibariyle de gerçekleştirilmiştir. 1987:1-2007:3 döneminde enflasyon hedeflemesi döneminde 1 değerini alan bir kukla değişken tanımlanmış ve modele ilave edilmiştir. Kukla değişken sonuçlarda anlamlı bir değişiklik meydana getirmemiştir. Burada verilen sonuçlar bu değişkenin yer almadığı VAR modeli aracılığıyla elde edilen sonuçlardır. 86 sıra otokorelasyon sorunu ile karĢılaĢılmıĢtır. Bu tip bir sorun k = 2 alındığında gözlenmemiĢtir. Bu modelin (k = 2) parametreleri üzerinden elde edilen etki-tepki fonksiyonlarının grafiği ġekil 3.8’de verilmiĢtir. ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi ENF_FL Serisinin GSYIH_FL Serisine Tepkisi 1.5 1.5 1.0 1.0 0.5 0.5 0.0 0.0 -0.5 -0.5 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 GSYIH_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi 3 4 5 6 7 8 9 10 GSYIH_FL Serisinin kendisine Tepkisi .03 .03 .02 .02 .01 .01 .00 .00 -.01 -.01 -.02 2 -.02 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 ġekil 3.8. Etki-Tepki Fonksiyonları (GSYIH_FL ve ENF_FL) ġekil 3.8, ENF_FL ve GSYĠH_FL değiĢkenlerinin artıklarına verilen bir standart sapmalık Ģoka karĢı değiĢkenlerin tepkisini göstermektedir. ENF_FL serisi bu etkiye ilk dönemde pozitif ve büyük bir tepki göstermektedir. Bu tepki pozitif yönde 5 dönem devam etmekle birlikte, ancak ilk üç dönemde istatistiksel olarak anlamlıdır. ENF_FL serisi GSYĠH_FL serisine baĢlangıç döneminde tepki vermemekte, tepkinin yönü daha sonraki 2-3 dönemde negatif yönde olmaktadır. Dördüncü dönemde tepki tekrar sıfır olurken daha sonra 8. döneme kadar küçük de olsa pozitif yönde bir tepki söz konusudur. DeğiĢkenler bir Ģok karĢısında yaklaĢık 8-9 dönem sonra dengeye 87 gelmektedirler. Burada belirtilmesi gereken bir nokta etki-tepki fonksiyonlarının istatistiksel olarak anlamlı olmadıklarıdır. Buna karĢın GSYĠH_FL, ENF_FL serisinin artıklarına 1 standart sapmalık Ģok verildiğinde baĢlangıçta negatif ve istatistiksel olarak anlamlı bir tepki vermektedir. Sistem yaklaĢık 5 dönem sonra dengeye gelmektedir. GSYĠH’nın devresel bileĢeninin kendisine tepkisi enflasyon serisinin devresel bileĢeninin kendisine verdiği tepki ile benzer ve ilk üç dönemde istatistiksel olarak anlamlı bir tepki vermektedir. 3.5.2. Sektörel GSYĠH’lar ile Enflasyon ġekil 3.9, tarım sektörü çıktısı ile enflasyon arasındaki etki-tepki fonksiyonlarının 10 zaman dönemi için aldığı değerlerin grafiğini göstermektedir. Tarım sektörünün enflasyon ile iliĢkisine iliĢkin VAR modelinde AIC ve SCH uygun gecikmeyi k = 1 olarak vermiĢtir. Ancak bu gecikmede hatalar normal dağılım sergilememe özelliğinin yanı sıra bir de otokorelasyon sorunu içermektedirler. Bu nedenle uygun gecikme k = 2 alınmıĢ ve artıklar tekrar incelenmiĢtir. Bu modelin artıkları da normal dağılmamakla beraber otokorelasyon içermemektedirler. Bu nedenle etkitepki fonksiyonları VAR(2) modeli üzerinden elde edilmiĢtir. ENF_FL serisi 1 standart sapmalık Ģoka ilk üç dönemde pozitif ve büyük bir tepki göstermektedir. bu dönemde etki-tepki fonksiyonları ve güven aralıkları sıfır çizgisinin üstünde hep birlikte yer aldıklarından istatistiksel olarak anlamlıdır. Seri kendisine zamanla azalan miktarda tepki vermekte ve sistem yaklaĢık 5 dönemde dengeye gelmektedir. Enflasyon tarım GSYĠH’sına baĢlangıç döneminde çok küçük ancak pozitif bir tepki vermektedir. 2. dönemde sıfır olan bu tepki 2-7 döneminde negatif yönde seyretmekte ve yaklaĢık 9 dönem sonra dengeye gelinmektedir. Tarım sektörü de enflasyon oranına baĢlangıç döneminde 88 pozitif yönde tepki vermekte, ancak tepki ilerleyen dönemlerde artarak 4-5 dönem sonunda sıfır olmaktadır. Tarım sektörünün kendisine tepkisi tüm dönemlerde pozitiftir. YaklaĢık 9 dönemde sistem dengeye gelmektedir. Ancak bu tepkiler istatistiksel olarak anlamlı değildir. Tarım sektörü kendisine 3-4 dönemde pozitif ve istatistiksel olarak anlamlı bir tepki vermektedir. ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi ENF_FL Serisinin TARIM_FL Serisine Tepkisi 1.5 1.5 1.0 1.0 0.5 0.5 0.0 0.0 -0.5 -0.5 -1.0 -1.0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 TARIM_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi 3 4 5 6 7 8 9 10 TARIM_FL Serisinin Kendisine Tepkisi .006 .006 .004 .004 .002 .002 .000 .000 -.002 2 -.002 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 ġekil 3.9. Etki-Tepki Fonksiyonları (TARIM_FL ve ENF_FL) Sanayi sektörü GSYĠH ile enflasyon oranları için etki-tepki fonksiyonlarının 10 dönem için grafiği ġekil 3.10’da verilmiĢtir. Sanayi sektörünün enflasyon ile iliĢkisine iliĢkin VAR modelinde AIC ve SCH uygun gecikmeyi k = 1 olarak vermiĢtir. Ancak bu gecikmede hatalar normal dağılım sergilememe özelliğinin yanı sıra bir de otokorelasyon sorunu içermektedir. Bu nedenle uygun gecikme k = 2 alınmıĢ ve artıklar tekrar incelenmiĢtir. Bu 89 modelin artıkları da normal dağılmamakla beraber otokorelasyon içermemektedirler. Etki-tepki fonksiyonları VAR(2) modeli üzerinden elde edilmiĢtir. ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi ENF_FL Serisinin SANAYI_FL Serisine Tepkisi 1.6 1.6 1.2 1.2 0.8 0.8 0.4 0.4 0.0 0.0 -0.4 -0.4 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 3 4 5 6 7 8 9 10 SANAYI_FL Serisinin Kendisine Tepkisi SANAYI_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi .03 .03 .02 .02 .01 .01 .00 .00 -.01 -.01 -.02 2 -.02 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 ġekil 3.10. Etki-Tepki Fonksiyonları (SANAYĠ_FL ve ENF_FL) ENF_FL serisi 1 standart sapmalık Ģoka ilk dönemde pozitif ve büyük bir tepki göstermektedir. Seri kendisine zamanla azalan miktarda tepki vermekte ve sistem yaklaĢık 6 dönemde dengeye gelmektedir. Sonuçlar ilk üç dönemde istatistiksel olarak anlamlıdır. Enflasyon sanayi sektöründe üretilen GSYĠH’ya baĢlangıç döneminde çok küçük ancak negatif bir tepki vermektedir. 4. dönemde sıfır olan bu tepki 4-7 döneminde pozitif yönde seyretmekte ve 8 dönemde sonra dengeye gelinmektedir. Sanayi sektörü 90 GSYĠH’sı enflasyon oranına baĢlangıç döneminde negatif ve istatistiksel olarak anlamlı bir tepki vermekte, tepki ilerleyen dönemlerde artarak 4-5 dönem sonunda sıfır olmaktadır. Sanayi sektörünün kendisine tepkisi hemen tüm dönemlerde pozitiftir. YaklaĢık 8 dönemde sistem dengeye gelmektedir. ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi ENF_FL Serisinin HIZMET_FL Serisine Tepkisi 1.5 1.5 1.0 1.0 0.5 0.5 0.0 0.0 -0.5 -0.5 -1.0 -1.0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 HIZMET_FL Serinin ENF_FL Serisine Tepkisi 3 4 5 6 7 8 9 10 HIZMET_FL Serisinin Kendisine Tepkisi .04 .04 .03 .03 .02 .02 .01 .01 .00 .00 -.01 -.01 -.02 2 -.02 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 ġekil 3.11. Etki-Tepki Fonksiyonları (HĠZMET _FL ve ENF_FL) Hizmetler sektörü GSYĠH ile enflasyon oranları için etki-tepki fonksiyonlarının 10 dönem için grafiği ġekil 3.11’de verilmiĢtir. Hizmetler sektörünün enflasyon ile iliĢkisine iliĢkin VAR modelinde AIC ve SCH uygun gecikmeyi k = 2 olarak vermiĢtir. Bu gecikmede hatalar normal dağılım sergilememekle birlikte otokorelasyon içermemektedirler. 91 Tanımlanan bu sistemde ENF_FL serisi 1 standart sapmalık Ģoka ilk dönemde pozitif ve büyük bir tepki göstermektedir. Seri kendisine zamanla azalan miktarda tepki vermekte ve sistem yaklaĢık 6 dönemde dengeye gelmektedir. Enflasyon hizmetler sektöründe üretilen GSYĠH’ya baĢlangıç döneminde diğer sektörel çıktılara verdiği tepki ile karĢılaĢtırıldığında göreli olarak büyük ve yine negatif yönde bir tepki vermektedir. Bu tepki ilk iki dönemde istatistiksel olarak anlamlıdır. Bunun yanı sıra tepki 2. dönemde derinleĢmekte ancak daha sonra artarak 4. dönemde sıfır olmaktadır. Bu tepki 4-8 döneminde pozitif yönde seyretmekte ve 9 dönemde sonra dengeye gelinmektedir. Hizmetler sektörü GSYĠH’sı enflasyon oranına baĢlangıç döneminde negatif yönde ve istatistiksel olarak anlamlı tepki vermekte, tepki ilerleyen dönemlerde artmakta ve 7-8 dönem sonunda sıfır olmaktadır. Hizmetler sektörünün kendisine tepkisi hemen tüm dönemlerde pozitiftir. YaklaĢık 8-9 dönemde sistem dengeye gelmektedir. Elde edilen ampirik sonuçlar toplam çıktının devresel hareketlerinin enflasyon oranlarının devresel hareketlerine ters yönlü tepki verdiğini göstermektedir. Bu bulgu enflasyon ile iktisadi büyüme arasında negatif bir iliĢki olduğunu ortaya koyan çalıĢmaların bulgularını destekler niteliktedir.16 ÇalıĢmanın bu bölümünde elde edilen bulgular aynı zamanda çalıĢmanın bir önceki kısımda elde edilen bulgularını da destekler niteliktedir. ÇalıĢmada serilerin devresel hareketleri arasındaki iliĢkiler ayrıca alt dönemler için de incelenmiĢtir. Alt dönemde elde edilen bulgulara ayrıntılı olarak yer verilmemiĢ, sadece sonuçlar bir sonraki paragrafta özetlenmiĢtir.17 1994:3-2000:4 dönemi göreli olarak istikrarlı bir dönem olarak düĢünülebilir. Bu dönemde toplam çıktı enflasyona baĢlangıç döneminde 16 Bu çalışmalardan doğrudan serilerin devresel hareketleri üzerine odaklanılmamıştır. Bunlardan bazıları Artan (2006),Paul-Kearney ve Chowdhury (1997) ve Motley (1998)’in çalışmalarıdır. 17 Alt dönemlerde gözlem sayıları 1994:3-2000:4 ve 2002:1-2007:3 dönemlerinde sırasıyla 26 ve 19 gözlem içermektedir. Göreli olarak küçük örnekleme sahip olunduğu için alt dönemlere ilişkin sonuçları dikkate alırken ihtiyatlı olmak gerekir. Alt dönemlere ilişkin bulguların bir özeti ilgili dönemlerde bu ilişkinin nasıl olduğuna ilişkin bir fotoğraf olarak algılamak daha doğru olacaktır. 92 tepki vermemiĢtir. Bununla birlikte toplam çıktı enflasyon oranlarındaki değiĢmeleri daha çok açıklamaktadır. Tarım ve sanayi sektöründe üretilen çıktılar enflasyon oranlarına ilk dönemde negatif yönde tepki vermiĢtir. Buna karĢılık hizmetler sektörü GSYĠH’sı baĢlangıç döneminde pozitif yönde tepki vermiĢtir. Ancak bu tepkilerin hiç biri istatistiksel olarak anlamlı bulunmamıĢtır. Enflasyonun toplam ve Sektörel çıktılara tepkisi kendisine verilen tepkiler ile aynı Ģekilde çıkmıĢtır. 2002:1-2007:3 dönemi enflasyon hedeflemesi rejimi ya da dönemi olarak düĢünülebilir. Bu dönemde toplam çıktı ve enflasyon birbirine baĢlangıç dönemlerinde negatif ve istatistiksel olarak anlamlı olmayan tepki vermiĢtir. Tarım sektöründe ve sanayi sektöründe üretilen çıktılar ile enflasyon oranlarının birbirlerine tepkisi baĢlangıç dönemlerinde pozitiftir. Buna karĢılık hizmetler sektöründe üretilen çıktı enflasyona, enflasyon da hizmetler sektörü çıktısına pozitif yönde tepki vermiĢtir. Burada önemli bir sonuç enflasyondan hizmetler sektörü çıktısına verilen tepkinin istatistiksel olarak anlamlı çıkmıĢ olmasıdır. Genel olarak bakıldığında her iki alt dönemde de enflasyon GSYĠH, tarım ve sanayi sektöründe üretilen çıktıdaki değiĢmelerin bir kısmını açıklarken, hizmetler sektörü çıktısı enflasyondaki geliĢmelerin bir kısmını açıklamaktadır. 3.6. Bir Arz ġokunun Sonuçlar Üzerindeki Etkisinin Ġncelenmesi Önceki iki kısımda elde edilen sonuçlar Türkiye ekonomisinde negatif enflasyon-büyüme iliĢkisinin temel nedeninin arz Ģokları olduğuna iĢaret etmektedir. Negatif iliĢkilerin etki-tepki fonksiyonlarınca da desteklendiği gözlenmiĢtir. Bu noktada sisteme dıĢsal olarak alınabilecek arz ve talep Ģoklarının analizlere dahil edilip sonuçların yetkinliği sınanabilir. Bu amaçla petrol fiyatları arz Ģoklarının bir temsilcisi olarak alınmıĢ ve etki-tepki 93 fonksiyonları yeniden elde edilmiĢtir. Petrol fiyatları ile analizler sadece analiz döneminin tümüne yöneliktir. Petrol fiyatları ham petrol fiyatı olup veriler önce Türk Lirası’na çevrilmiĢ daha sonra TÜFE ile reel hale getirilmiĢtir. 18 Berument vd. (2008) tarafından da ifade edildiği gibi enerji fiyatlarındaki artıĢlar Türkiye ekonomisi üzerinde – Türkiye enerji bakımından dıĢa bağımlı olduğu ve enerji önemli bir girdi olduğu için – önemli etkiler meydana getirebilmekte, dolayısıyla petrol fiyatlarındaki artıĢlar üretim maliyetlerini arttırabilmektedir. ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi ENF_FL Serisinin GSYIH_FL Serisine Tepkisi 1.5 1.5 1.0 1.0 0.5 0.5 0.0 0.0 -0.5 -0.5 -1.0 -1.0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 GSYIH_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi 3 4 5 6 7 8 9 10 GSYIH_FL Serisinin Kendisine Tepkisi .03 .03 .02 .02 .01 .01 .00 .00 -.01 -.01 -.02 2 -.02 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 ġekil 3.12. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken olarak Alındığında EtkiTepki Fonksiyonları (GSYĠH_FL ve ENF_FL) 18 http://tonto.eia.doe.gov/dnav/pet/hist/LeafHandler.ashx?n=PET&s=RWTC&f=M (Erişim Tarihi: 10.04.2011) 94 GSYĠH_FL ile ENF_FL değiĢkenlerinin yer aldığı sisteme petrol fiyatları dıĢsal değiĢken olarak dahil edilmiĢ ve uygun gecikme sayısı belirlenmiĢtir. Uygun gecikme sayıları AIC bilgi ölçütüne göre 2, SCH bilgi ölçütüne göre 1’dir. Her iki gecikmede de hatalar normal dağılıma sahip değildir. VAR modeli için k = 1 ve k = 2 alındığında hatalarda % 5 ve 10 nem düzeyinde altıncı sıra otokorelasyon gözlenmiĢtir. Bununla birlikte k = 1 alındığında bu sorun % 1’de daha kuvvetli reddedilmiĢtir. k = 1 alınarak tahmin edilen VAR modeli EK Tablo 5’de, etki-tepki fonksiyonlarının grafiği ġekil 3.12’de verilmiĢtir. GSYĠH_FL serisine verilen 1 standart sapmalık Ģoka enflasyon hemen anında ters yönde istatistiksel olarak anlamlı bir tepki vermektedir. Bu etki yaklaĢık olarak beĢ-altı dönem için gözlenmiĢ olmakla birlikte ilk 3 dönemdeki tepki istatistiksel olarak anlamlıdır. ENF_FL serisine verilen 1 standart sapmalık Ģoka büyüme de benzer bir tepki vermektedir. Ancak tepkinin miktarı hem daha küçüktür hem de sadece ilk 1,5 dönemde anlamlıdır. Petrol fiyatları dıĢsal değiĢken olarak sisteme dahil edildiğinde etkitepki fonksiyonlarının zaman içinde izlediği seyirde genel olarak büyük farklılıklar gözlenmemiĢtir. Bununla birlikte enflasyonun büyümeye gösterdiği tepkilerin izleyen dönemlerdeki yönü ve büyüklüğü bakımından bir değiĢiklikten söz edilebilir. ġöyle ki: enflasyon büyümeye ilk 3 dönemde negatif yönde tepki verirken tepki 4. ve daha sonraki dönemlerde pozitif yönde seyretmiĢtir. Petrol fiyatları bu tepkinin hep negatif kalmasına ve sistemin dengeye gelme süresinin 1-2 dönem uzamasına neden olmuĢtur. Bununla birlikte vurgulanması gereken en önemli nokta büyümenin enflasyon üzerindeki (ve enflasyonun büyüme üzerindeki) negatif Ģok etkisi petrol fiyatları analize dahil edildiğinde geçerliliğini korumaktadır. Diğer bir ifade ile sonuçlar negatif enflasyon-büyüme iliĢkisinin sebebinin olası bir arz Ģoku olduğunu desteklemektedir. 95 Benzer analizler tarım, sanayi ve hizmetler sektörlerinde enflasyonbüyüme iliĢkisinin incelemek amacıyla yapılmıĢ etki-tepki fonksiyonları tahmin edilmiĢtir. Her bir sektör için VAR modeli tahminleri Ek Tablolar 6, 7 ve 8’de verilmiĢtir. 3.6.1. Petrol Fiyatlarının Tarım Sektörü Büyümesi ile Enflasyon ĠliĢkisi Üzerindeki Etkisi Tarım sektörü için petrol fiyatları ile birlikte tahmin edilen VAR modeli için uygun gecikme uzunluğu hem AIC hem de SCH ölçütlerine göre 1’dir. VAR(1,1) modelinde de artıklar normal dağılım sergilememekle birlikte artıklarda % 1 önem düzeyinde otokorelasyon olmadığı gözlenmiĢtir. Etkitepki fonksiyonlarının zaman karĢı grafikleri ġekil 3.13’de verilmiĢtir. ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi ENF_FL Serisinin TARIM_FL Serisine Tepkisi 1.6 1.6 1.2 1.2 0.8 0.8 0.4 0.4 0.0 0.0 -0.4 -0.4 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 TARIM_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi 3 4 5 6 7 8 9 10 TARIM_FL Serisinin Kendisine Tepkisi .006 .006 .005 .005 .004 .004 .003 .003 .002 .002 .001 .001 .000 .000 -.001 2 -.001 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 ġekil 3.13. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken olarak Alındığında EtkiTepki Fonksiyonları (TARIM_FL ve ENF_FL) 96 Tarım sektöründe petrol fiyatları dıĢsal değiĢken iken enflasyon ve büyüme serilerine verilen 1 standart sapmalık Ģoka verilen tepkiler sadece tarım GSYĠH’sının enflasyona verdiği tepki bakımından farklıdır. Petrol fiyatları sisteme dahil edilmediğinde, tarım sektöründe yaratılan çıktı ilk 5 dönemde enflasyona pozitif yönde, 6-9 arası dönemde negatif yönde tepki vermekte idi. Petrol fiyatları sisteme dahil dildiğinde tarım GSYĠH’sı tüm dönemlerde enflasyona pozitif yönde tepki vermektedir ve sistem dengeye daha uzun bir sürede varmaktadır. Burada da tepkiler her dönemde istatistiksel olarak anlamlı değildir. Etki-tepki fonksiyonları ile belirlenen pozitif Ģoklar çapraz korelasyon sonuçlarını tam olarak desteklememektedir. 3.6.2. Petrol Fiyatlarının Sanayi Sektörü Büyümesi ile Enflasyon ĠliĢkisi Üzerindeki Etkisi Sanayi sektörü GSYĠH’sının devresel hareketleri ile enflasyon serisinin devresel hareketlerinden oluĢan VAR modeline petrol fiyatları dıĢsal değiĢken olarak alındığında uygun gecikme 1 olarak belirlenmiĢtir. 1 gecikmeli VAR modelinin artıklarında % 1’de otokorelasyon sorunu ile karĢılaĢılmamıĢtır. Bununla birlikte artıklar normal dağılım sergilememektedirler. Sanayi sektöründe etki-tepki fonksiyonları (bakınız ġekil 3.14) enflasyon ile büyümenin birbirine ilk 4-5 dönemde ters yönde ve istatistiksel olarak anlamlı olmayan tepki verdiklerini göstermiĢti. Bu sonuç petrol fiyatları modele dahil edildiğinde de değiĢmemiĢ olmakla birlikte tepkinin yönü hep negatif olmuĢ ve bu ilk 2-3 dönemde anlamlı bulunmuĢtur. Dolayısıyla sanayi sektörünün – beklendiği gibi – petrol fiyatları üzerindeki Ģoklarından doğrudan ve olumsuz yönde etkilendiği söylenebilir. Ancak sistemin bir Ģok ile birlikte dengeye ulaĢma süresinde tarım sektörünün aksine bir değiĢiklik gözlenmemiĢtir. 97 ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi ENF_FL Serisinin SANAYI_FL Serisine Tepkisi 1.5 1.5 1.0 1.0 0.5 0.5 0.0 0.0 -0.5 -0.5 -1.0 -1.0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 SANAYI_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi 3 4 5 6 7 8 9 10 SANAYI_FL Serisinin Kendisine Tepkisi .04 .04 .03 .03 .02 .02 .01 .01 .00 .00 -.01 -.01 -.02 -.02 -.03 2 -.03 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 ġekil 3.14. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken olarak Alındığında Etki Tepki Fonksiyonları (SANAYĠ_FL ve ENF_FL) 3.6.3. Petrol Fiyatlarının Hizmet Sektörü Büyümesi ile Enflasyon ĠliĢkisi Üzerindeki Etkisi Hizmetler sektörü için tanımlanan VAR modelinde dıĢsal değiĢken olarak petrol fiyatları alınmıĢ ve uygun gecikme sayısı sırasıyla 1 (SCH ölçütüne göre) ve 2 (AIC ölçütüne göre) olarak belirlenmiĢtir. VAR(1,1) modelinde artıklarda % 1, 5 ve 10’da birinci ve altıncı sıra otokorelasyon olduğu gözlenmiĢtir. VAR(2,2) modelinde LM-sınamasına göre birinci-sıra otokorelasyon gözlenmezken altıncı-sıra otokorelasyonun varlığını sürdürdüğü sonucuna varılmıĢtır. Her iki VAR modelinde de artıklar normal dağılım göstermemektedir. Bu nedenle otokorelasyon sonuçları dikkate 98 alınmıĢ ve sağlıklı etki-tepki fonksiyonları elde etmek üzere VAR(2,2) modeli tercih edilmiĢtir. Hizmetler sektörü için tahmin edilen VAR modelinden tahmin edilen etki-tepki fonksiyonları petrol fiyatları sisteme dahil edildiğinde sisteme dahil edilmediği duruma göre hemen hiç farklı bir sonuç üretmemiĢtir (bakınız ġekil 3.11 ve ġekil 3.15). ENF_FL Serisinin Kendisine Tepkisi ENF_FL Serisinin HIZMET_FL Serisine Tepkisi 1.5 1.5 1.0 1.0 0.5 0.5 0.0 0.0 -0.5 -0.5 -1.0 -1.0 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 HIZMET_FL Serisinin ENF_FL Serisine Tepkisi 3 4 5 6 7 8 9 10 HIZMET_FL Serisinin Kendisine Tepkisi .04 .04 .03 .03 .02 .02 .01 .01 .00 .00 -.01 -.01 -.02 2 -.02 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 ġekil 3.15. Petrol Fiyatları DıĢsal DeğiĢken olarak Alındığında EtkiTepki Fonksiyonları (HĠZMET_FL ve ENF_FL) SONUÇ Bu çalıĢmada enflasyon-iktisadi büyüme iliĢkisi sektörel bazda 1987:12007:3 dönemi için incelenmiĢtir. Enflasyon ile büyüme ve sektörel büyüme arasındaki iliĢkiler serilerin devresel hareketleri, diğer bir ifade ile iĢ çevrimleri çerçevesinde incelenmiĢtir. Bu amaçla toplam GSYĠH ve sektörel GSYĠH serileri ile Tüketici Fiyatları Endeksi ve üç aylık enflasyon oranlarının devresel bileĢenleri elde edilmiĢtir. Serilerin trend bileĢeni – üssel düzeltme yöntemi ile mevsimsel olarak düzeltilmiĢ serilerin – Bakter ve King (1995) çalıĢması ile tanımlanan bant geçiĢ filtresi ile elde edilerek devresel bileĢenleri ortaya çıkarılmıĢtır. Toplam ve sektöre çıktıların devresel bileĢenleri önce grafik olarak daha sonra çapraz korelasyon katsayıları hesaplanarak incelenmiĢtir. Enflasyon-büyüme iliĢkisinin teorik alt yapısını inceleyen çalıĢmaların yanında teorik iliĢkileri ampirik olarak inceleyen çalıĢmalarda bulunmaktadır. Bununla birlikte ampirik çalıĢmaların bulguları ortak bir payda da tam olarak buluĢmamaktadır. Türkiye ekonomisinde enflasyon-büyüme iliĢkisini inceleyen çalıĢmalarda genel olarak enflasyon ve büyüme arasında negatif bir iliĢki olduğu sonucuna varılmıĢtır. Ayrıca, Türkiye ekonomisi üzerinde çalıĢan araĢtırmacılar arasında Türkiye ekonomisinde kamu kesimi açıkları, para arzı , üretim miktarı , ülkeye giren döviz miktarı ve teknolojik yenilikler gibi enflasyona katkıda bulunan çok sayıda faktörün olduğuna dair bir fikir birliği bulunmaktadır. Bu çerçevede bu çalıĢma enflasyon-büyüme iliĢkisi literatürüne ampirik bir sonuç üretmeye yönelik olup iliĢki reel iĢ çevrimleri çerçevesinde incelenmiĢtir. Türkiye ekonomi tarihi incelendiğinde ekonominin iniĢli çıkıĢlı olmakla birlikte genelde büyüme eğiliminde olduğu fakat sürdürülebilir bir büyümenin sağlanamadığı ifade edilmektedir. Bununla birlikte enflasyona yönelik olarak olumlu geliĢmeler söz konusudur, ancak enflasyonun tekrar önemli bir problem haline geleceği konusunda endiĢeler varlığını sürdürmektedir. 100 Türkiye’de, 1970’li yıllardan itibaren yüksek enflasyon problemi yaĢanmakta, enflasyon, ülkenin her kesimini olumsuz etkilemektedir. Yüksek enflasyonu düĢürmek için birçok istikrar programı uygulanmıĢ, 1980’lı yıllara gelindiğinde enflasyonu düĢürme hedefi açıkça açıklanmıĢ ve birçok istikrar programında enflasyon öncelikli bir hedef olmuĢtur. Ancak bazı dönemler büyümenin artması için bir miktar enflasyona katlanmak gerektiği düĢünüldüğünden bu dönemlerde enflasyonun yükselmesi göz ardı edilmiĢtir. 1980-2002 dönemi enflasyonla mücadelede uygulanan istikrar programlarında bazı baĢarılar sağlanmıĢ olmakla birlikte 2003 yılına kadar önemli bir baĢarı elde edilememiĢtir. Ancak 1980-2002 dönemi yaĢanan birçok krizden sonra Türkiye’de yüksek enflasyon ortamında sürdürülebilir büyümenin elde edilemeyeceği, enflasyon artarken büyümenin ancak kısa bir dönem sağlanabileceği bu etkinin de uzun dönemde ortadan kalkacağı genel kabul görmüĢtür. Türkiye’de, 2001 yılından itibaren uygulanmaya konulan Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı’nda uygulanan sıkı para ve maliye politikası, dövizin dalgalanmaya bırakılarak aĢırı değerli Türk Lirasının oluĢturduğu sorunlara çözüm bulunması, kamu finansman dengesinin güçlendirilerek, bankacılık sektöründe hızlı bir düzenlenmeye gidilmesi, bütün bunlar yapılırken kurumların esnek ve Ģeffaf bir altyapıya kavuĢmaları sonucunda, enflasyon rakamları hızlı bir Ģekilde düĢmeye baĢlamıĢtır. Aynı süreçte, Türkiye ekonomisi hızlı bir büyüme trendi yakalamıĢ ve ekonomik büyüme rakamları beklentilerin üstünde gerçekleĢmeye baĢlamıĢtır. Güçlü Ekonomiye GeçiĢ Programı sonrasında gerçeklesen enflasyon ve büyüme rakamları, Türkiye’de enflasyonla ekonomik büyüme arasında negatif yönlü bir iliĢki olduğu görüĢünü desteklemektedir. ÇalıĢmada serilerin devresel hareketleri üzerinden yapılan analizler Türkiye ekonomisinde enflasyon ile iktisadi büyüme arasında negatif iliĢkinin bulunduğuna, bunun da nedeninin tüm analiz döneminde arz Ģokları olduğuna iĢaret etmektedir. Arz Ģokları aynı zamanda sanayi sektörü ve 101 hizmetler sektörü büyümesi ile enflasyon arasındaki negatif iliĢkiyi de açıklamaktadır. Göreli olarak istikrarlı dönemde negatif iliĢkinin sebebi arz Ģokları ya da talep Ģoklarıdır Ģeklinde bir sonuca ulaĢılamamıĢtır. Benzer bir sonuç enflasyon hedeflemesi dönemi için de elde edilmiĢtir. Ancak bu dönemde hizmetler sektöründe negatif büyüme-enflasyon iliĢkisinin kaynağının arz Ģokları olduğu söylenebilir. Genel olarak ifade edildiğinde analiz döneminde elde edilen sonuçlar alt dönemlerde elde edilen sonuçlar arasında farklılık bulunmaktadır. Bununla birlikte etki-tepki fonksiyonları gerek tüm gerekse alt dönemlerde çapraz korelasyon analizi sonuçlarını desteklemiĢtir. Kısaca elde edilen bulgular, enflasyonun Türkiye’de ele alınan dönem içerisinde büyümeyi olumsuz yönde etkilediğini ortaya koymaktadır. Diğer bir ifade ile Türkiye’de enflasyon hızlı bir büyümenin gerçekleĢtirilebilmesi için katlanılması gereken bir maliyet olmadığı gibi büyümenin önünde bir engeldir. Bu nedenle Türkiye’de enflasyonu düĢürmeye yönelik para ve maliye politikaları uygulanırken, aynı zamanda ekonomik büyümenin önünde engel teĢkil eden kısa ve uzun dönemli belirsizlikler ortadan kaldırılmalı, ekonomik büyümeyi sürekli hale getirecek Ģekilde politikalar izlenmelidir. Ayrıca, Türkiye ekonomisinin büyümesi için, sanayileĢme sürecini daha da derinleĢtirmesine, finansal sistemini daha sağlıklı bir yapıya kavuĢturmasına, verimli yatırımlarını arttırmasına, ülkeye daha çok yabancı sermaye çekerek reel yatırımların hızlandırılmasına, ülkenin en önemli döviz kaynaklarından birisi olan ihracatın arttırılması için gerekli olan destek ve güvenin sağlanmasına ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak bu Ģekilde hızlı ve sürdürülebilir bir büyüme sağlanabilir. Nitekim özellikle 2002-2007 yıllarında görülen nispeten yüksek büyüme ve düĢük enflasyon oranları çalıĢmada elde edilen bu sonucu destekler niteliktedir. 102 Özetle , çalıĢmanın bulgularının konu ile ilgilenen politika uygulayıcıları ve akademisyenler için dikkat çekici nitelikte olduğu söylenebilir. Ancak negatif iliĢkinin nedenlerinin daha ayrıntılı bir biçimde özellikle sektörel bazda incelenmesi gerekmektedir. ÇalıĢma bu çerçevede yapılacak bundan sonraki çalıĢmalar için bir baĢlangıç çalıĢması olarak kabul edilebilir. KAYNAKÇA AÇIKGÖZ, ġenay ; ”Öncü Göstergeler YaklaĢımı ve Türkiye Ekonomisi Üzerine Bir Uygulama ”, Master Tezi , Ankara 2003. AÇIKGÖZ, ġenay ; ”Analysis of Business Cycles in the Turkish Economy:1987.1-2006.1” , Gazi University , Journal of FEAS , 10 (1) , 181205,2008. AHMED S. ve MORTAZA G. ; “Inflation and Economic Growth in Bangladesh: 1981-2005” Policy Analysis Unit, Working Paper Series, Bangladesh, WP: 0604, 2005. AMBLER S. ve CARDIA E. ; "Testing the Link Between Inflation and Growth", Price Stability, Inflation Targets and Monetary Policy-Proceedings of a Conference, Held by The Bank of Canada, May 1997 Ottawa, Bank of Canada, ss:89-116,1998. ANDRES J., HERNANDO I. ve SAL_DO J. D. L. ; “The Role of Financial System in the Growth-Inflation Link: the OECD Experience”, Working Papers, Banco de Espana, No. 9920, 2002. ARAĠ M., KĠNNWALL M. ve THOURSĠE P. S. ; “Cyclical and Causal Patterns of Inflation and GDP Growth," Research Papers in Economics, Stockholm University, Department of Economics, 2002. ARTAN, Seyfettin ; “GeliĢmiĢ ve GeliĢmekte Olan Ülkelerde Enflasyon ve Büyüme : Yatay- Kesit ve Panel Veri Analizi”, Ġktisat Ġsletme ve Finans, Yıl.21, Sayı:239, ss: 108-124,2006. 104 ARTAN, S. ; "Türkiye'de Enflasyon, Enflasyon Belirsizliği ve Büyüme", Türkiye Ekonomi Kurumu TartıĢma Metinleri, Ankara, 2006/14. ARTAN, Seyfettin; BERBER, Metin ; “ Kamu Kesimi Büyüklüğü ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisi: Çoklu Koentegrasyon Analizi ”, Ç.Ü.Ġ.Ġ.B.F. Dergisi , Cilt 5, Sayı 2, 2004, 19-21. AYKIRI,Murat ; ” Ekonomik Büyüme-Enflasyon-ĠĢsizlik ĠliĢkisi:Türkiye Üzerine Bir Uygulama (1980-2005)” , Yüksek Lisans Tezi, Kars 2008. BASSANINI A. ve SCARPETTA S. ; “Does Human Capital Matter for Growth in OECD Countries? Evidence From Pooled Mean-Group Estimates”, OECD Economics Working Paper, No: 282, 2001. BERBER M. ve ARTAN S. ; “Enflasyon ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisi: Türkiye Örneği”, Türkiye Ekonomi Kurumu TartıĢma Metinleri, 2004/21. BERUMENT,Hakan; INAMLIK Ali ve OLGUN Hasan ; ”Inflation and Growth: Positive or Negative Relationship ?”, Journal of Applied Sciences 8 (2):192-204, 2008. BERUMENT, H. ve Güner, N. ; “Inflation, Inflation Risk and Interest Rates: A Case Study For Turkey”, METU Studies in Development, 23, No.3, ss. 319–27, 1997. BLACK, C. D., DOWD, M. R. ve KEITH K. ; “The Inflation/Growth Relationship: Evidence from State Panel Data”, Applied Economics Letters, 8(12), ss: 771-74 , 2001. BLOOM, D. E., CANNING, D. ve SEVILLA, J. ; "The Effect of Health on Economic Growth: Theory and Evidence, NBER Working Papers, No: 8587,2001. 105 CAPORIN M. ve DI MARIA, C. ; “Inflation and Growth: Some Panel Data Evidence Working Papers”, Greta Working Papers, 2(9),2002. DAUTEN.C.A., ve L.M. VALENTINE. Business Cycles and Forecasting,Cincinati:South-Western, Publishing Co.,1974. EMSEN ,Ö.S.,AKSU,H.,BAġAR , S . ; “Türkiye’de Bütçe Açıkları ve Enflasyon ĠliĢkileri “ , Atatürk Üniversitesi Ġktisadi ve Ġdari Bilimler Dergisi,Cilt 15,Sayı 3-4,17-28,2001 EROGLU, N. ; “Türkiye’de Ġktisat Politikalarının GeliĢimi (1923-2003)”, 80. Yılında Türkiye Cumhuriyeti Sempozyumu, Atatürk Ġlkeleri ve Ġnkılâp Tarihi AraĢtırma ve Uygulama Merkezi, T. C. Marmara Üniversitesi, Ġstanbul, ss:1-12, 2003. DICKEY, D. A. Fuller, W. A . ; “Likelihood Ratio Statistics for Autoregressive Time Series with a Unit Root”,1981. DOGRUEL, S. ; “Ġstikrar Politikaları ve Ekonomik Büyüme: Türkiye’nin Son Yirmi Yıllık Serüveni Üzerine DüĢünceler”, KüreselleĢme Emek Süreçleri ve Yapısal Uyum, Editör: Ahmet Alpay Dikmen, Ankara:Ġmaj Yayıncılık,2002. DPT; Temel Ekonomik Göstergeler,(1986-2006). ERTUNA , Özer ; “Ekonomik Ġstikrar Programı ve Borçlanma Stratejisi”, Muhasebe Finansman Dergisi, Sayı:10, Nisan 2001. Granger, C.W.J. ; “Investigating Causal Relations by Econometric Models and Cross-Spectral Methods”, 1969. 106 GOKAL, V. ve HANIF, S. ; “Relationship Between Inflation and Economic Growth”, Working Papers, Economics Department, Reserve Bank of Fiji, 2004(04). GREGORIO DE, J. ; "Inflation, Growth and Central Banks : Theory and Evidence", Policy Research Working Paper Series, The World Bank, No: 1575,1996. GUJARATĠ N.Damodar, Temel Ekonometri, Literatür Yayınları, Ġstanbul, Eylül 2006. GÜL,E.,EKĠNCĠ,A. ; “Türkiye’de Enflasyon ve Döviz Kuru Arasındaki Nedensellik ĠliĢkisi : 1984 -2003 “ , Sosyal Bilimler Dergisi , 2006. GYLFASON, T. ve HERBERTSSON, T. T. ; "Does Inflation Matter for Growth?", Japan and the World Economy, Elsevier,13(4), ss: 405-428,2001. HODGE D. ; “Inflation and Growth in South Africa”, Cambridge Journal of Economics, 30(2) , ss: 163-180,2006. HYMANS, S.H. ; “On The Use of Leading Indicators to Predict CyclicalTurning Points”, Brooking Papers On Economic Activity ,2/1973,339-384,1973. ĠTO. ”Ekonomik Rapor:2001 Ortalarında Türkiye Ekonomisi”,Yayın No:2001/45 , Ġstanbul , 2001. KARACA, Orhan ; “Türkiye’de Enflasyon- Büyüme ĠliĢkisi/Zaman Serileri Analizi”, DoğuĢ Üniversitesi Dergisi,2003. KARLUK, Rıdvan. Türkiye Ekonomisi ,Beta Yayınları, Ġstanbul Ekim 2004. 107 KEPENEK,Yakup ve YENTÜRK, Nurhan.Türkiye Ekonomisi, Ġstanbul, 2000. KIVILCIM, M. ; “Türk Ekonomisinin Uzun Dönem Enflasyon Analizi: Bir Amprik YaklaĢım”, Ekonomik YaklaĢım, 4(8), ss: 97-115, 1993. KĠBRĠTÇĠOĞLU,Aykut ; “Türkiye’de Ekonomik Krizler ve Hükümetler (19692001) ,Yeni Türkiye Dergisi , 2001. KLUMP, R. ; "Inflation, Factor Substitution and Growth", Working Paper Series, European Central Bank, No: 280, ss: 1-46,2003. LAYTON, A.P. , G.H. MOORE ; ”Leading Indicators for the Service Sector, ” Jornal of Business and Economic Statistics,Vol.7,No.3,July 1989,379- 386,1989. Merkez Bankası, Büyüme-Enflasyon ĠliĢkisi, Ankara, Haziran 2006. MALLA, S. ; “Inflation and Economic Growth: Evidence from A Growth Equation”, University of Hawai’I At Monoa, Department of Economics, Honolulu, December,1997. MALLIK, G. ve CHOMDHURY, A. ; “Inflation and Economic Growth: Evidence From Four South Asian Countries, Asia-Pacific Development Journal, 8(1), ss: 123-135,2001. MAXWELL J. F. ; "Inflation and Economic Growth in Pacific Basin Developing Economies", Economic Review, Federal Reserve Bank of San Francisco, Sayı: Fall, ss: 8-18,1981. MBOWENI, T. T. ; “Economic Growth, Inflation and Monetary Policy in South Africa”, At the Business Conference of the Bureau for Economic 108 Research, Governor of the South African Reserve Bank, Stellenbosch, November,2000. MOTLEY, B. ; “Growth and Inflation: A Cross-Country Study”, Economic Review, Federal Reserve Bank of San Francisco, No: 1, ss: 15-28,1998. MUBARIK Y. A. ; ”Inflation and Growth: An Estimate of The Threshold Level of Inflation in Pakistan”, State Bank of Pakistan Research Bulletin, 1(1),2005. MITCHELL,W.C. Business Cycles , Berkeley,Calif. : University of California Pres,1913. MITCHELL,W.C. ve A.BURNS ; ” What Happens During Business Cycles:A Progress Report,Studies in Business Cycles ”,New York:National Bureau of Economic Research,1951. Mishkin, Frederic ; “ Inflation Targeting in Emerging-Market Economies” American Economic Review 90, pp. 105-109,2000. MÜRÜTOĞLU , Ali ; ” Devresel Hareketlerin Tahmininde Öncü Göstergeler YaklaĢımı ve Türkiye Ekonomisi Ġçin Bir Öncü Göstergeler Endeksi Denemesi” , ĠMKB Dergisi , Ġstanbul 1999. NEFTÇĠ ,Salih ve Süleyman ÖZMUCUR.Türkiye Ekonomisi Ġçin TÜSĠAD Öncü Göstergeler Endeksi,TÜSĠAD-T/91,Ġstanbul,1991. NEFTÇĠ , Süleyman ; “Enflasyon , Stabilizasyon Programı ,Hedefler ,Analiz ve Tedbirler” , Ankara ,1991. ÖNDER,ġahin ġakir ; “Enflasyon Hedeflemesi ve Döviz Kuru-Enflasyon Arasındaki GeçiĢkenlik: Türkiye Örneği”, Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2008. 109 ÖZGÜN , D.B. ; “An Empirical Approach to Fiscal Deficits and Ġnflation : Evidence From Turkey , Hazine MüsteĢarlığı , Ekonomik AraĢtırmalar Genel Müdürlüğü ,Ankara , 2000. PARASIZ,Ġ.;Ekonomik Büyüme Teorileri, Ezgi Kitapevi Yayınları,Bursa,2003. ROMER, C. D. ; “Inflation and The Growth Rate of Output”, NBER Working Papers, National Bureau of Economic Research, No: 5575,1996. ROUSSEAU, P.L ve WACHTEL, P. ; “Inflation Thresholds and the FinanceGrowth Nexus”, X Tor Vergata Financial Conference, Rome, November,2001. SAATÇĠOĞLU,C.,KORAP.H.L. ; “Talep-ÇekiĢli ve Maliyet-ĠtiĢli Enflasyonist Etkenlerin Türkiye Ekonomisi KoĢullarında KarĢılaĢtırılması : Uygulanabilir Bir Enflasyon Hedeflemesi Sistemi Ġçin ġoklara KarĢı Duyarlılık Çözümlemesi ve Sistem AyrıĢtırması”, 2. Ulusal Ġktisat Kongresi, Ġzmir , 2008. SAKARYA ÜNĠVERSĠTESĠ ; http://web.sakarya.edu.tr/~adurmus/statistik web sitesi. SARAC,Taha Bahadır. ”Enflasyon ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisi:Türkiye Ekonomisi Üzerine Ekonometrik Bir Uygulama(1988-2007)”,Doktora Tezi,Konya 2009. SARAÇOĞLU,Bedriye ; ”Ġhracat Önderliğinde Büyüme Politikası ve Türkiye’nin Ġhracatında Beklenen Yapısal DeğiĢiklikler”, Ġktisat-ĠĢletmeFinans Dergisi,Yıl 12,Sayı 137, Ankara,1997. 110 SARAÇOĞLU,Bedriye;AÇIKGÖZ, ġenay; ” Türkiye’de Devresel Hareketler ve Gayri Safi Yurtiçi Hasıladaki GeliĢmeler” , Tübitak Projesi , ANKARA , Eylül 2007. SCHUMPETER,J.A. Business Cycles, Vol.1,New York : McGraw-Hill,1939. SEBASTIAN, E. ; "The Short-Run Relation Between Inflation and Growth in Latin America", NBER Working Papers, National Bureau of Economic Research, No: 1065,1983. SĠMS, C.A. ; “Macroeconomics and Reality,” Econometrica, Sayı 48, No.1: 1-48,1980. SWEIDAN, O. D. ; “Does Inflation Harm Economic Growth in Jordan? An Econometric Analysis for the Period 1970-2000” International Journal of Applied Econometrics and Quantitative Studies, 1(2), ss: 41-66,2004. TANRIÖVER,Banu. ”Ġktisadi ġoklar Ve Asimetrik Ġlkeleri , Yüksek Lisans Tezi , Trabzon 2008. TCMB,1996 ve 1997 Yıllık Raporları. TCMB,2000 Yıllık Raporu. TCMB.Üç Aylık Bülten,(1983-1994). TERZĠ, Harun ; “Türkiye’de Enflasyon ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisi (19242002)”, Gazi Üniversitesi Ġktisadi Ġdari Bilimler Fakültesi Dergisi,6(3), ss:59-75,2004. 111 TERZĠ,Harun ve OLTULULAR Sabiha ; “Türkiye’de Ekonomik BüyümeEnfllasyon Süreci:Sektörler Ġtibariyle Ekonometrik Bir Analiz”,Bankacılar Dergisi,Sayı 50,2004. THIRLWALL A. P. ve BARTON C.A. ; “Inflation and Growth: International Evidence” , Banco Nazionale del Lavoro Quarterly Review, No:98,1971. TURHAN, Evren Salih; “Enflasyon ve Ekonomik Büyüme ĠliĢkisi: Türkiye Örneği”, Yüksek Lisans Tezi, KahramanmaraĢ ,ġubat 2007. TÜSĠAD; The Turkish Economy’95 , TÜSĠAD-T/95,13-17,1995. TÜĠK; Türkiye Ekonomisi Ġstatistik ve Yorumlar, (1993-2000). TÜĠK; Aylık Ġstatistik Bülteni , (1983-2000). VALDOVĠNOS, Carlos G. Fernández . Inflation and economic growth in the long run, Economics Letters, 80 (2), 169–173,2003. VALENTĠNE,L.M.M, D.F. ELLIS. Business Cycles and Forecasting ,SouthWestern,Cincinnati,1991. VALENTINE,L.L.,C.A. DAUTEN ,Business Cycles and Forecasting , USA,1983. WACHTEL, P. ve ROUSSEAU, P. L. ; "Inflation, Financial Development and Growth", Working Papers, New York University, Leonard N. Stern School of Business, Department of Economics, 2000(10). YILMAZ, K., AKÇAY, C. ve ALPER, C. E. ; “Enflasyon ve Büyüme Dinamikleri:GeliĢmekte Olan Ülke Deneyimleri IĢığında Türkiye Analizi”, Yayın No: TÜSĠAD-T/2002-12/341, Aralık 2002. 112 YURTOĞLU, Hasan; “Yapay Sinir Ağları Metodolojisi ile Öngörü Modellemesi: Bazı Makroekonomik DeğiĢkenler için Türkiye Örneği”,58, ġubat 2005. YÜKSELER, Z. ; “Türkiye’de Enflasyonist Süreç ve Etkileyen Faktörlere ĠliĢkin Bir Değerlendirme”, DüĢen Enflasyon Ortamında YaĢamak, ÇalıĢma Raporu, Ankara,2004. ZHU, A. ve POLLIN R. ; “Inflation and Economic Growth: A Cross-Country Non- Linear Analysis”, Working Papers, Political Economy Research Institute, University of Massachusetts At Amherst, No:109,2005. Zivot, Eric ve Andrews, Donald W. K. . Further evidence on the great crash, the oil price shock, and the unit root hypothesis, Journal of Business Economic Statistics,10 (3), 251-270,1992. 113 EKLER 114 Ek Tablo 1. ENF_FL ve GSYĠH_FL için VAR Modeli Tahminleri Bağımlı DeğiĢkenler Bağımsız DeğiĢkenler ENF_FL GSYIH_FL ENF_FL(-1) 0.725999 (0.12621) [ 5.75223] -0.000799 (0.00259) [-0.30812] ENF_FL(-2) -0.124189 (0.12625) [-0.98366] -4.70E-05 (0.00259) [-0.01810] GSYIH_FL(-1) -7.288975 (6.06802) [-1.20121] 0.816895 (0.12465) [ 6.55353] GSYIH_FL(-2) 7.932184 (6.08478) [ 1.30361] -0.269141 (0.12499) [-2.15323] C -0.000918 (0.12854) [-0.00715] -0.000123 (0.00264) [-0.04652] 2 0.471017 0.441629 16.02757 0.478832 0.449878 16.53781 R 2 DüzeltilmiĢ R F-ist. ( . ) standart hataları [ . ] t-istatistiklerini göstermektedir. 115 Ek Tablo 2. ENF_FL ve TARIM_FL için VAR Modeli Tahminleri Bağımlı DeğiĢkenler Bağımsız DeğiĢkeneler ENF_FL TARIM_FL ENF_FL(-1) 0.761578 (0.11535) [ 6.60221] 0.000708 (0.00046) [ 1.55048] ENF_FL(-2) -0.165617 (0.11500) [-1.44021] -0.000610 (0.00046) [-1.33944] TARIM_FL(-1) -1.571551 (28.2437) [-0.05564] 0.925299 (0.11187) [ 8.27083] TARIM_FL(-2) -29.77828 (28.4605) [-1.04630] -0.280414 (0.11273) [-2.48740] C -0.008364 (0.12845) [-0.06511] -0.000149 (0.00051) [-0.29298] 0.474432 0.445233 16.24863 0.573755 0.550074 24.22920 2 R 2 DüzeltilmiĢ R F-ist. ( . ) standart hataları [ . ] t-istatistiklerini göstermektedir. 116 Ek Tablo 3. ENF_FL ve SANAYĠ_FL için VAR Modeli Tahminleri Bağımlı DeğiĢkenler Bağımsız DeğiĢkenler ENF_FL SANAYI_FL ENF_FL(-1) 0.757618 (0.13160) [ 5.75703] 0.000277 (0.00312) [ 0.08886] ENF_FL(-2) -0.158280 (0.13132) [-1.20526] 0.000278 (0.00311) [ 0.08921] SANAYI_FL(-1) -2.470404 (5.25599) [-0.47002] 0.860142 (0.12464) [ 6.90084] SANAYI_FL(-2) 2.851727 (5.17540) [ 0.55102] -0.270993 (0.12273) [-2.20801] C -0.002389 (0.13034) [-0.01833] -0.000528 (0.00309) [-0.17067] 0.459174 0.429128 15.28244 0.501700 0.474017 18.12281 2 R 2 DüzeltilmiĢ R F-ist. ( . ) standart hataları [ . ] t-istatistiklerini göstermektedir. 117 Ek Tablo 4. ENF_FL ve HĠZMET_FL için VAR Modeli Tahminleri Bağımlı DeğiĢkenler Bağımsız DeğiĢkenler ENF_FL HIZMET_FL ENF_FL(-1) 0.713245 (0.12460) [ 5.72445] 0.000474 (0.00293) [ 0.16140] ENF_FL(-2) -0.097955 (0.12469) [-0.78556] -0.002237 (0.00294) [-0.76169] HIZMET_FL(-1) -7.868526 (5.24456) [-1.50032] 0.865461 (0.12351) [ 7.00739] HIZMET_FL(-2) 9.599919 (5.26807) [ 1.82228] -0.343212 (0.12406) [-2.76649] C 0.000882 (0.12718) [ 0.00694] -0.000209 (0.00299) [-0.06969] 0.482062 0.453288 16.75319 0.493624 0.465492 17.54672 2 R 2 DüzeltilmiĢ R F-ist. ( . ) standart hataları [ . ] t-istatistiklerini göstermektedir. 118 Ek Tablo 5. ENF_FL ve GSYĠH_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal DeğiĢken: Petrol Fiyatları) Vector Autoregression Estimates Date: 04/10/11 Time: 14:57 Sample (adjusted): 1988Q2 2007Q3 Included observations: 78 after adjustments Standard errors in ( ) & t-statistics in [ ] ENF_FL GSYIH_FL ENF_FL(-1) 0.664475 (0.10006) [ 6.64047] -0.000980 (0.00211) [-0.46502] GSYIH_FL(-1) -0.371504 (4.85606) [-0.07650] 0.614715 (0.10229) [ 6.00934] C 0.005675 (0.12830) [ 0.04423] -0.000476 (0.00270) [-0.17628] PETROL_FL 2.571089 (1.73885) [ 1.47861] -0.035810 (0.03663) [-0.97764] 0.451515 0.429279 94.98746 1.132967 20.30566 -118.3616 3.137477 3.258334 0.006957 1.499703 0.433954 0.411006 0.042150 0.023866 18.91049 182.7292 -4.582800 -4.461943 -0.000716 0.031097 R-squared Adj. R-squared Sum sq. resids S.E. equation F-statistic Log likelihood Akaike AIC Schwarz SC Mean dependent S.D. dependent Determinant resid covariance (dof adj.) Determinant resid covariance Log likelihood Akaike information criterion Schwarz criterion 0.000604 0.000543 71.84426 -1.637032 -1.395319 119 Ek Tablo 6. ENF_FL ve TARIM_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal DeğiĢken: Petrol Fiyatları) Vector Autoregression Estimates Date: 04/10/11 Time: 15:35 Sample (adjusted): 1988Q2 2007Q3 Included observations: 78 after adjustments Standard errors in ( ) & t-statistics in [ ] ENF_FL TARIM_FL ENF_FL(-1) 0.674251 (0.08581) [ 7.85737] 0.000468 (0.00036) [ 1.30876] TARIM_FL(-1) -21.02576 (19.4792) [-1.07940] 0.695663 (0.08110) [ 8.57753] C -0.001413 (0.12747) [-0.01109] -0.000263 (0.00053) [-0.49508] PETROL_FL 2.337588 (1.70301) [ 1.37262] 0.000171 (0.00709) [ 0.02410] 0.459974 0.438081 93.52251 1.124196 21.01011 -117.7554 3.121934 3.242791 0.006957 1.499703 0.515865 0.496238 0.001621 0.004681 26.28328 309.7924 -7.840832 -7.719975 -0.000502 0.006595 R-squared Adj. R-squared Sum sq. resids S.E. equation F-statistic Log likelihood Akaike AIC Schwarz SC Mean dependent S.D. dependent Determinant resid covariance (dof adj.) Determinant resid covariance Log likelihood Akaike information criterion Schwarz criterion 2.74E-05 2.47E-05 192.4110 -4.728488 -4.486774 120 Ek Tablo 7. ENF_FL ve SANAYĠ_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal DeğiĢken: Petrol Fiyatları) Vector Autoregression Estimates Date: 04/10/11 Time: 15:54 Sample (adjusted): 1988Q2 2007Q3 Included observations: 78 after adjustments Standard errors in ( ) & t-statistics in [ ] ENF_FL SANAYI_FL ENF_FL(-1) 0.688193 (0.10026) [ 6.86385] -0.000136 (0.00255) [-0.05346] SANAYI_FL(-1) 1.584660 (4.08649) [ 0.38778] 0.626122 (0.10377) [ 6.03353] C 0.008829 (0.12839) [ 0.06876] -0.001373 (0.00326) [-0.42113] PETROL_FL 2.804863 (1.77786) [ 1.57766] -0.026657 (0.04515) [-0.59044] 0.452584 0.430391 94.80233 1.131862 20.39348 -118.2855 3.135526 3.256383 0.006957 1.499703 0.425045 0.401736 0.061136 0.028743 18.23524 168.2262 -4.210929 -4.090072 -0.002587 0.037161 R-squared Adj. R-squared Sum sq. resids S.E. equation F-statistic Log likelihood Akaike AIC Schwarz SC Mean dependent S.D. dependent Determinant resid covariance (dof adj.) Determinant resid covariance Log likelihood Akaike information criterion Schwarz criterion 0.000814 0.000733 60.17370 -1.337787 -1.096073 121 Ek Tablo 8. ENF_FL ve HĠZMET_FL için VAR Modeli Tahminleri (DıĢsal DeğiĢken: Petrol Fiyatları) Vector Autoregression Estimates Date: 04/10/11 Time: 16:15 Sample (adjusted): 1988Q3 2007Q3 Included observations: 77 after adjustments Standard errors in ( ) & t-statistics in [ ] ENF_FL HIZMET_FL ENF_FL(-1) 0.710856 (0.12396) [ 5.73460] 0.000509 (0.00294) [ 0.17314] ENF_FL(-2) -0.060631 (0.12720) [-0.47667] -0.002793 (0.00302) [-0.92549] HIZMET_FL(-1) -7.031333 (5.25527) [-1.33796] 0.852988 (0.12467) [ 6.84173] HIZMET_FL(-2) 10.08528 (5.25334) [ 1.91978] -0.350443 (0.12463) [-2.81190] C 0.000689 (0.12651) [ 0.00544] -0.000206 (0.00300) [-0.06858] PETROL_FL 2.310517 (1.74285) [ 1.32571] -0.034424 (0.04135) [-0.83256] 0.494573 0.458980 87.45633 1.109856 13.89506 -114.1606 3.121055 3.303690 0.002014 1.508897 0.498520 0.463205 0.049221 0.026330 14.11618 173.9181 -4.361509 -4.178875 -0.000455 0.035937 R-squared Adj. R-squared Sum sq. resids S.E. equation F-statistic Log likelihood Akaike AIC Schwarz SC Mean dependent S.D. dependent Determinant resid covariance (dof adj.) Determinant resid covariance Log likelihood Akaike information criterion Schwarz criterion 0.000735 0.000625 65.51293 -1.389946 -1.024678 122 ÖZET ġENGÖRÜN, Bahadır. Ekonomik Büyüme - Enflasyon ĠliĢkisinin Sektörler Ġtibari Ġle Ekonometrik Analizi : Türkiye Örneği, Yüksek Lisans Tezi, Ankara, 2011. Bu çalıĢmada enflasyon-iktisadi büyüme iliĢkisi sektörel bazda 1987:12007:3 dönemi için incelenmiĢtir. Enflasyon ile büyüme ve sektörel büyüme arasındaki iliĢkiler serilerin devresel hareketleri, diğer bir ifade ile iĢ çevrimleri çerçevesinde çapraz korelasyon analizi ve etki-tepki fonksiyonları ile incelenmiĢtir. Bu amaçla toplam GSYĠH ve sektörel GSYĠH serileri ile Tüketici Fiyatları Endeksi ve üç aylık enflasyon oranlarının devresel bileĢenleri elde edilmiĢtir. Serilerin devresel bileĢenleri – üssel düzeltme yöntemi ile mevsimsel olarak düzeltilmiĢ serilerin – Baxter ve King (1995) çalıĢması ile tanımlanan bant geçiĢ filtresi ile elde edilmiĢtir. Toplam ve sektörel çıktıların devresel bileĢenleri önce grafiksel olarak daha sonra çapraz korelasyon katsayıları hesaplanarak incelenmiĢtir. ÇalıĢmada kullanılan veriler Türkiye Ġstatistik Kurumu (TÜĠK) internet sayfasından elde edilmiĢtir. Ampirik sonuçlar; Türkiye ekonomisinde enflasyon ile iktisadi büyüme arasındaki negatif iliĢkinin nedeninin tüm analiz dönemlerinde arz Ģokları olabileceğine iĢaret etmektedir. Arz Ģokları, aynı zamanda sanayi sektörü ve hizmetler sektörü büyümesi ile enflasyon arasındaki negatif iliĢkiyi de açıklamaktadır. Etki-tepki fonksiyonları ile elde edilen sonuçlar bu bulguları çoğu durumda desteklemekle birlikte tüm sonuçların incelenen alt döneme göre farklılık gösterdiği gözlenmiĢtir. Bu iliĢkinin geçerliliği arz Ģoklarının bir temsilcisi olan petrol fiyatları modele dahil edilerek ayrıca incelenmiĢ ve ilk sonuçları destekleyici bulgular elde edilmiĢtir. 123 Anahtar Kelimeler: 1) Enflasyon 2) Ekonomik Büyüme 3) Devresel Hareketler 4) Türkiye Ekonomisi 124 ABSTRACT ġENGÖRÜN, Bahadır. Econometric Analysis of Relationship Between Economic Growth and Inflation In Consideration of Sectors: Turkey Case, Graduate Thesis, Ankara, 2011. In this study, inflation-economic growth relation was analyzed for 1987: 1-2007:3 period on a sectoral basis. Relationships between inflation and growth and sectoral growth were analyzed within the framework of business cycle of the series, in other words business networks, with cross correlation analysis and cause and effect functions. For this purpose, with total GDP and sectoral GDP series, cyclical components of Consumer Price Index and three-month inflation rates were obtained. Cyclical components of the series – of the series that were corrected seasonally with exponential smoothing series – line shift filter, which is defined with the study of Baxter and King (1995) was obtained. Cyclical components of total and sectoral outputs were firstly analyzed graphically, and then by calculating crosscorrelation coefficients. Data used in the study were obtained from website of Turkish Statistical Institution (TÜĠK). Empirical results indicate that the reason for the negative relation between inflation and economic growth within Turkish economy may be supply shocks in all analysis periods. Supply shocks at the same time explain the negative relation between the growth of industry sector and services sector and the inflation. Despite the fact that results obtained through cause-effect functions support these finding in most situations, it was observed that all results differ depending on the sub-period analyzed. The validity of this relationship with a representative of the supply shocks, oil prices were included in the model were examined and the results also support findings were obtained. 125 Keywords : 1) Inflation 2) Economic Growth 3) Business Cycle 4) Turkish Economy