TBMM B:40 8.1.2004 O: 2 Dünyada, 1800`lü yıllarda, özellikle

advertisement
T.B.M.M.
B:40
8.1.2004
O: 2
Dünyada, 1800'lü yıllarda, özellikle Amerika'da, yeni bitki çeşitlerinin korunması amacıyla
çok çeşitli kanunlar çıkarıldı; ama, tohum teknolojisinin 21 inci Yüzyıla damgasını vuracağı görül­
dü ve 1961 yılında, Fransa'da uluslararası UPOV Anlaşması yapıldı. Bu anlaşma, bitki çeşit hak­
larının korunabilmesi sistemine yönelik bir anlaşma.
Burada, tabiî ki, 550 milletvekili var, hepimiz Türkiyeliyiz, yurtdışına gidince, herkes bizi Tür­
kiyeli görüyor; ama, şunu da biliyoruz ki, hiçbirimiz birbirimize benzemiyoruz; bitkiler de öyle. Ay­
nı genotipin içerisinde muhakkak bir farklılık, yeknesaklık, durulmuşluk ve bir yenilik var. Aynı
bölgenin insanı bile olsak, kardeş bile olsak, birbirimize baktığımızda farklı özellikler görürüz.
Bunun için, bitki ıslahçıları, bu özellikleri değerlendirerek, ıslah yaparak, genetiği kullanarak,
biyoteknolojiyi kullanarak çeşit geliştirirler, bundan tohum üretirler, bu tohumun üretiminin
ticaretini yaparlar; ama, bitki ıslahçıları, Türkiye'de ve Türkiye gibi ülkelerde çok kolay yetişmiyor.
Ben, buradan bir şeyi dile getirmek istiyorum. Bana gelen talep var; ben, bu özel talepleri çok
fazla da çözemediğim ve Tarım Bakanlığına iletemediğim için... Türkiye'de yetişen ıslatıcılar, çeşit­
li siyasî amaçlarla, bir yerden bir yere aktarılıyor. Islahçı, bulunduğu bölgeyi tanıyor, bölgeye
yönelik çeşit geliştiriyor. O bölgede on yıl kalacak, tecrübe edinecek ki, orada iş yapsın. Yani, Trakyadaki ya da Eğedeki bir kişiyi başka bir bölgeye vermeyin. Bunları yapmamamız lazım; yani,
siyaseti buraya hiç sokmamamız lazım.
Yine, 1995 yılında 551 sayılı Patent Kanunu çıktı; bu Patent Kanunu bitki türleri ve hayvan ırk­
larını kapsamıyor denildi. Arkadaşlar, çıkacak bu yasa -ki, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak
kesinlikle destekliyoruz- çok geç kalmış bir yasa; çünkü, bugün, biz, İsrail'den 1 kilogram domates
tohumu aldığımızda 15-20 milyar veriyoruz ve yıllık 50 milyon dolar harcamamız var. Çıkacak bu
yasa, umarım ki, uygulamaların da düzgün olmasıyla, tüm Türkiye'deki bitki ıslatıcılarını, genetik­
çileri, biyoteknologları, üniversiteleri, araştırma enstitülerini, hem bireysel anlamda hem de kurum­
sal anlamda motive eder ve ülke ekonomisine çok faydalı olur. Yine, tarımda, ilk önce malzeme
sorunlarının çözümü için üniversitelere araştırma fonları tahsis edilebilir.
Yine, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, ne yaparsa yapsın. Türkiye'deki üniversiteler ile araştırma
enstitülerinin bu potansiyellerini bir araya getirsin. Gerekirse, TÜBİTAK tarafından, proje bazında
bir ekip kurulsun.
Tarım ve Köyişleri Bakanlığının tarım girdilcriyle ilgili kuruluşları, kaynaklarıyla birlikte
üniversitelere devredilmeli veya kabul edilen projede görev alanların kullanımına açılmalıdır.
Üniversite-özel sektör işbirliği sağlanmalıdır. Bu konuda, Türkiye'de, başarı sıfır. Arkadaşlar.
Amerika'daki üniversitelerde, öğretim üyeleri, proje yaparken, bir bölgenin tarımla ilgili sorunlarını
çözerken -örneğin, erozyon var, yüksek verimli buğday ıslah edecek- o bölgedeki buğday üreticileri
birliğinden fon alıyor, destek alıyor ve maaşı da ona göre belirleniyor. Bizde, üniversite-özel sektör
işbirliği neredeyse hiç yok ve devlet tarafından, bu anlamda hiçbir teşvik yok.
Proje seçiminde öncelikler belirlenmeli. Türkiye'de neyi üreteceğiz, Türkiye neyi üretir de dün­
ya piyasasında rekabet edebilir; bu ürünleri belirleyelim ve bunlara göre üretim yapalım diyorum.
Yine, özel sektörün, bu patent haklarıyla beraber. Türkiye'ye çok daha fazla gireceğini
düşünüyorum. Ben. bunun faydalı olduğu kanaatindeyim. Bu bir realitedir. Yabancı sermayeye kar­
şı olmak, bu anlamda mümkün değil. Özel sektörün girmesiyle beraber hibrit tohum ve yüksek
verim ve kaliteli ürün elde edilmesiyle, tohuma ödenen paranın çok daha fazla telafi edileceğini
düşünüyorum.
Dünyada biyoteknoloji, modern gen teknolojileri, tarımsal üretimin artırılmasında büyük
olanaklar sağladı; ama, Türkiye'de biyoteknoloji kürsüleri... Yani, biz, biyoteknolojide bir şey
yapacak mıyız, yapmayacak mıyız?.. Şimdi, Avrupa'ya birçok öğretim üyesi arkadaşımız gidiyor,
öğrencimiz gidiyor... Ben biyoteknoloji, genetik konusunda Amerika'da burslu okudum, Türkiye'ye
-482-
Download