Dosyayı İndir

advertisement
İSLÂM VE BİLİM
Sözlükte ‘’bilmek’’ anlamına gelen ilim (ilm) genellikle ‘’bilgi’’ ve ‘’bilim’’
karşılığında kullanılır. Klasik sözlüklerde ‘’bir şeyi gerçek yönüyle kavramak, gerçekle
örtüşen kesin inanç (itikad), bir nesnenin şeklinin zihinde oluşması, nesneyi olduğu gibi
bilmek, nesnedeki gizliliğin ortadan kalkması, tümel ve tikellerin kavranmasını sağlayan bir
sıfat’’ gibi değişik şekillerde tarif edilmiştir. ‘’Bilgisizliğin’’ karşıtı biçiminde de tanımlanır.
Aynı kökten türeyen âlim, alîm, allâm ve allâme, mâlûm, mâlûmât, muallim, müteallim,
muallem kelimeleri bilgi anlamıyla bağlantılı olarak kullanılmaktadır. Âlim ve alîm sıfatlarına
hem Allah hem de insan için yer verilmekle birlikte Allah için ikincisinin kullanımı daha
yaygındır. Aynı şekilde allâm Allah için, allâme ise insanlar için kullanılmaktadır. Kök
harfleri aynı olmakla beraber ‘’ilm’’ masdarından türemeyip bilgi anlamıyla dolaylı olarak
bağlantılı olan kelimeler vardır. Alem, alâmet ve âlem bunlardandır.1
İslâm kelimesi ise sözlükte; ’’kurtuluşa ermek, boyun eğmek, teslim olmak, teslim
etmek, vermek; barış yapmak’’ anlamlarındaki silm (selm) kökünden türemiş olan İslâm’ın
etimolojisini ilk âlimlerden İbn Kuteybe kelimeyi ‘’boyun eğmek ve irâdî olarak uymak
suretiyle barış ortamına girmek ‘’İbn Manzur da ‘’boyun eğmek (inkıyâd) ve taat etmek
şeklinde açıklamıştır. Sonraki kaynaklarda genellikle bu açıklamalar tekrar edilmiş, ‘‘sulh ve
selâmet gayesiyle boyun eğmek, tâbi ve teslim olmak’’ manaları öne çıkarılmıştır. İslâm’ın
sözlük anlamındaki inkıyâd ve itaat her ne kadar mutlak ise de kelimenin örfteki kullanımı
sadece ‘’doğruya ve hakka uyma’’ manasını taşır. Yanlışa ve kötüye boyun eğme şeklinde bir
teslimiyet İslâm’a aykırıdır ve isyan olarak nitelendirilir.2
Genel olarak bilimin mahiyeti ve tanımına bakacak olursak bilim; açık seçik
tanımlanmış bir konu etrafında, belli bir yöntemle elde edilen nazariyeler bütünlüğünün
bilimsel bilinç sayesinde adlandırılması ile oluşan düzenli bilgi kümesine denir.
Bu tanımımız önce bilim ve din arasındaki yakın ilişkiye işaret edebilir. Çünkü bir din,
bilimleri oluşmasını ve doğmasını sağlayan bir süreci başlatıyorsa, onun bilimsel bilgiye
önemli katkıları olduğu söylenebilir. Tanımımız ikinci olarak bilimin içinde bulunduğu
toplumdan bağımsız ele alınamayacağını göstermektedir. Son olarak da bilimin bir insan
etkinliği olarak tamamen izafi olduğu ve mutlak olmadığı dile getirilmektedir. Bilimin
bulduğu kesin bilgilerin mutlak olması bile bu sonucu değiştirmez.3
Bu tanımlamalardan sonra İslâm ve ilim arasındaki irtibata bakalım. İslâm dininin
kutsal kitabı olan Kur’an-ı Kerim’de evrenin yaratılışı ve kainatın düzeni ile ilgili ayetlerin
bildirilmesi, bilgi sahibi olmaya büyük ehemmiyet verilmesi, doğada Allah’ın varlığının
delillerinin görülmesi, evrendeki her nesne ve varlığın birbiri arasındaki uyum ve ilişkisi gibi
1
El- Isfahâni Rağıb, ‘’İlim’’, TDV İslâm Ansiklopedisi, c.XXII, s.109, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul, 2000.
Yazır Elmalılı Hamdi, İslâm, TDV İslâm Ansiklopedisi, c.XXIII, s.1, TDV Yayınları, İstanbul, 2000.
3
Açıkgenç Alparslan, İslâm Medeniyetinde Bilgi ve Bilim, s.20-21, İSAM Yayınları, İstanbul, 2006.
2
birçok özellikler bildirilmiştir. Bu ayetler Müslümanları arayışa sürüklemiş ve onların bilimin
gelişmesi için teşvik olmalarını sağlamıştır.
İslam medeniyetinde bilimsel sürece de kısaca değinirsek ilk aşama da İslam dünya
görüşünün oluşum süreci vardır. Bu süreçte İslam dininin tanımladığı şekliyle alem ve varlık
tasavvuru olarak İslam dünya görüşünün, cevval bir şekilde ilk Müslüman toplumunda bilgi
edinme faaliyetlerini başlatması. 2. aşama ise sorunlar aşamasıdır. Bu aşama da ise bilgi
erbabı ve ilk düşünürlerden olan Hz. Ali, Hz. Ömer, Hz. Aişe, Abdullah b. Mes’ûd, İbn Abbas
Ebû Hureyre, Ma’bed el-Cüheni ve Ömer b. Abdulaziz bu sorunları çözmek için gayret
sarfetmişlerdir. 3. aşama disiplinleşme aşamasıdır. Bu aşama da İslam bilgi geleneği
doğmuştur. Bu sürece Ata b. Ebû Rebah, Hammad b. Ebû Süleyman, Gaylan ed-Dımeşkî,
Vasıl b. Ata, Ca’fer es-Sadık, Cehm b. Safvan, Süfyan es-Sevrî vb. isimler katkı yapmışlardır.
4. aşama adlandırma aşamasıdır. Bu aşamada Bilimsel bilinç oluşmuş ve dini ilimler
doğmuştur. Fıkıh ilminde Şafii, Ebû Yusuf, Malik b. Enes vs. öne çıkmıştır. Tefsir ilminde
Eş’arî, Mâturîdî, Kindî, Zekeriyya er- Razi ve Muhasibi öne çıkmıştır. Hadis ilminde Cüneyd
el-Bağdadi, Ebû Said Sîrafî ve Ebû Nasr Abdullah vb. şahıslar öne çıkmıştır. Kelâm ilminde
ise es-Serrâc, Câhiz, Ebû Ali el-Cubbâî ve Harizmî öne çıkmıştır. 5. aşama gelişim
aşamasıdır. Yani İslam bilim geleneğinin doğduğu aşamadır. Yunan bilim geleneğinden fizik,
matematik, tıp, astronomi gibi bazı bilimler bu aşama da İslam bilim geleneğine
kazandırılmıştır. Bu sürecin önemli isimlerinden bazıları; Farabî, Miskeveyh, İbn Sina,
Birunî, Gazzalî, Ebussuûd ve Kâtip Çelebi’dir. 6. aşama duraklama aşamasıdır. 7. aşama ise
çöküş aşamasıdır. Bu aşamada İslam bilim geleneği yetkinliğini kaybetmiş, Batı bilim
geleneğinden bilgi ithal etmeye mecbur kalmıştır.4
Müslüman bilim adamları tıp, teknik, fizik, kimya, astronomi vb. birçok alanda büyük
başarılar elde etmişler, böylece İslâm kültür ve medeniyetini ilim ile bağdaştırarak bütün
dünyaya tanıtmışlardır. İslâm’da bilimin gelişmesi hususunda diğer kültürlerle olan ilişkisini
de göz ardı edemeyiz. Netice de hiçbir kültür ve medeniyet tek başına gelişim sağlayamaz.
Yani her medeniyet gibi İslam medeniyeti de diğer medeniyetlerden etkilenmiştir. Bunlar
arasında Roma, Çin, Hindistan, İran gibi medeniyetler vardır. Bu medeniyetleri eserleri
tercüme edilmiş, o medeniyetlerin diğer bilim ve teknolojileri de örnek alınarak İslam bilgi ve
birikimine dahil edilerek yeni medeniyet inşa edilmiştir.
Kuran’da bilimin gelişmesini teşvik edici ve düşünmeye zorlayıcı ayetlere bakarsak
‘’Rabbiniz O Allah’tır ki, gökleri ve yeri altı güde yarattı, sonra arş üzerine istiva etti (onu
hükmü altına aldı), işi tedbir eyliyor. O’nun izni olmaksızın hiç kimse şefaat edemez. İşte
Rabbiniz olan Allah budur. O’na ibadet ediniz! Hala düşünüp ibret almayacak mısınız?5
‘’Kendi içlerinde hiç düşünmediler mi ki, Allah göklerde ve yerde ve bu ikisi arasında
bulunan her şeyi ancak hak ile belirlenmiş bir süre için yaratmıştır? Gerçekten insanların
birçoğu, Rablerine kavuşmayı inkar etmektedirler.6 Ve ‘’Biz onları hak ve hikmetle yarattık.
4
Açıkgenç Alparslan, İslâm Medeniyetinde Bilgi ve Bilim, s.59, İSAM Yayınları, İstanbul, 2006.
Yunus, 10/3.
6
Rum, 30/8.
5
Fakat onların çoğu bunu bilmezler.’’7 vb. birçok ayet düşünmeye dolayısıyla da bilimin
gelişmesine teşvik edici olması hasebiyle örnek olarak gösterilebilir.
İlmin fazileti konusunda da Kur’an-ı Kerim’de bazı ayetler bulunmaktadır. Bir
kısmına kısaca değinelim: ‘’Allah şu hakikati: Kendinde başka hiçbir tanrı olmadığını, adaleti
ayakta tutarak (delilleriyle, ayetleriyle) açıkladı. Melekler de (bunu ikrar etti, hakiki) ilim
sahipleri de böylece inandı.’’ (Âl-i İmran, 3/19.) Allahu Teala bu ayetle ilme ne derece kıymet
verdiğini açıkça beyan ettiğini anlıyoruz. Başka bir ayette ‘’Allah içinizden iman edenleri
yüceltir; bunlardan kendilerine ilim verilmiş olanları ise kat kat dereceler yükseltir.’’
(Mücadele, 58/11.) Bu ayetin tefsirinde İbn Abbas (r.a.) hazretleri şöyle buyuruyor ki:
‘’Âlimler ile cahiller arasında yedi yüz derece fark vardır. Her derecenin arası da beş yüz
senelik yol kadardır.’’ Bir de ‘’De ki, hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? (Zümer, 39/9.) ‘’
Kulları arasında Allahu Teala dan en çok korkanlar âlimlerdir.’’ (Fatır, 35/28.)8 Bu ayetlerle
de açıkça beyan edildiği üzere ilim ve ilim sahiplerine ne kadar kıymet verildiği Allah
tarafından bize bildirilmiştir.
Bu konuyla ilgili hadislere bakarsak ‘’Âlimler, peygamberlerin varisleridir.’’ ‘’Bir
kabilenin ölümü, bir âlimin ölümünden ehvendir.’’ Kıyamet gününde âlimlerin mürekkebi,
şehitlerin kanı ile tartılır.’’ Ve Âlimin âbide nispetle değeri ashabımdan derece bakımından en
küçüğü üzerine olan faziletim gibidir.’’9 vb. hadislerde ilim ve alimin faziletinin üstünlüğünü
açıkça belirtmektedir.
Günümüzde ilmî gelişmeler görülmedik bir hız ve seviyeye ulaştı ve çağımız adeta bir
sürprizler çağı haline geldi. Diyebiliriz ki; şu son çeyrek asırda, ilmin insanoğluna armağan
ettiği yeni buluş ve keşifler önceki devirlere ait bütün buluş ve keşiflerden daha fazla
olmuştur. Gün geçmiyor ki, mikro-alemden makro-aleme kadar çok geniş bir sahada, bir sürü
yeni yeni şeyler ortaya konmasın ve varlığa ait bir yığın meçhul ve karanlık noktalar aydınlığa
kavuşturulmasın. Bütün bu gelişmelere nispetle günümüz ilminin her şeyi ihata ettiğini ve
gidip nihaî hedefine ulaştığını iddia etmek, hem büyük bir yanlışlık, hem de fennin ortaya
koyduğu şeyleri görmemezlikten gelmenin ifadesidir. Aslında bugün ilmin ortaya koyduğu
keşif ve buluşlara bakıldığında bildiğimiz şeylerin, bilmediklerimizin yanında ‘’hiç’’ denecek
kadara az olduğu görülecektir.
Bunu aksini iddia etmek, hem realitelere aykırı, hem de mevcutla yetinme gibi, bir
himmet zaafı ve bir irticâî harekettir. Onun için bizler, bugüne kadara öğrenip bildiklerimizin,
yeni baştan kritiğe tabi tutulmasını, eski bilgilerimizin, yeni keşiflerin ışığı altında tekrar ele
alınmasını, hem yanlışlarımızın düzeltilmesi, hem de mevcut tıkanıklıkların açılması
bakımından zaruri görmekteyiz.10
7
Duhan, 44/39.
Gazâlî, Huccetü’l-İslâm Zeynü’d-Dîn İmam Gazâlî, İhyâu ‘Ulûmi’d-Dîn, Kitabu’l-İlim, 1, c.I, s.13-14, Bedir
Yayınevi, İstanbul, 1974.
9
Gazâlî, a.g.e., Kitabu’l-İlim, 1, c.I, s.16-18-20.
10
İbrahim Canan, Kütüb-i Sitte Terceme ve Şerhi, İlim, c.XI, s.225-226, Akçağ Yayınları, İstanbul, 2008.
8
Bilimin Müslüman öncüleri olan Ebu’l-İzz el-Cezerî, Harizmî, Ali Kuşcu, İbn Sina,
Farabî, Bîrûnî, vb. birçok alim İslam ile ilmi harmanlayarak günümüz bilim ve teknolojisinin
alt yapısını kurmuşlar ve insanlığa büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.
Sonuç olarak İslam ile bilim arasındaki ilişkiyi Kur’an’ın ‘’ilim’’ kavramı açıkça
ortaya koymaktadır. Kur’an’da ‘’bilim’’ anlamında kullanılmamış olmasın rağmen, ‘’ilm’’
kavramı İslam medeniyetinde bir bilgi öğretisinin kurulmasına zemin hazırlamıştır. İslam’ı
din olarak insanlığa sunan Kur’an, bu dini anlama, yorumlama, ve hayata uygulama hak ve
yetkisini de insanlara vermiştir. Kurumsal ve toplumsal bir boyut kazanan bu düşünce ve bilgi
birikimi sonucunda İslami bir bilim medeniyeti ortaya çıkmıştır. Kur’an temelli bu yaklaşımı
göze alan İslam toplumları ilimleriyle dünyaya hükmeder hale gelmiş, Kur’an’dan
uzaklaşmaya başladıkları andan itibaren eski ihtişamını kaybetmeye başlamış ve Batı toplum
ve medeniyetine bağımlı hale gelmiştir. İslam toplum ve medeniyetinin eski ihtişamına
kavuşması da yine Kur’an’ın düşünmeye ve ibret almaya verdiği değeri idrak edip
çabalayarak mümkün olacaktır.
KAYNAKÇA
Açıkgenç Alparslan, İslâm Medeniyetinde Bilgi ve Bilim, İSAM
Yayınları, İstanbul, 2006.
Canan İbrahim, Kütüb-i Sitte Terceme ve Şerhi, Akçağ Yayınları,
İstanbul, 2008.
Gazâlî, Huccetü’l-İslâm Zeynü’d-Dîn İmam Gazâlî, İhyâu ‘Ulûmi’d-Dîn,
Bedir Yayınevi, İstanbul, 1974.
TDV İslâm Ansiklopedisi, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, İstanbul,
2000.
Download