T.B.M.M. B : 41 11 . 12 . 1993 O:1 Yakın bir gelecekte (1995 yılının başında ya da sonunda) dış ticaret dengemizi ciddî olarak sarsacak bir gelişme de, Avrupa Birliği ile gerçekleştireceğimiz gümrük birliği olacaktır. Güm­ rük birliği gerçekleştiğinde, dış ticaret açığımızın büyümesi kaçınılmazdır; çünkü, Maastricht Anlaşmasının yürürlüğe girmesinden önceki adı "Avrupa Topluluğu" olan Avrupa Birliği, sinaî ürünlerde gümrüklerini, 1973'te, katma protokolün yürürlüğe girmesiyle sıfırlamıştı. Şim­ di, Avrupa Birliği çıkışlı sınaî ürünlere karşı gümrükleri sıfırlamak sırası Türkiye'ye gelmiştir. Dolayısıyla gümrük birliği, dış ticaret dengemizi daha da bozulma yönünde etkileyecektir. Gümrük birliğinden sağlayacağımız, şimdilik görünen tek somut çıkar, Avrupa Birliğinin tekstilde ve hazır giyimde koyduğu kotoları kaldırmasından kaynaklanmaktadır. Eğer biz bazı sektörlerimiz için, bazı hassas sektörlerimiz için koruma istersek, bu avantaj da bize, hiç kuş­ kusuz, sunulmayacaktır. Üçüncü ülkelere karşı Avrupa Birliğinin daha düşük olan gümrük tarifesini ve uyumu­ muzdan kaynaklanan ek olumsuz etkiyi de hesaplamamız gerekmektedir. Dahası da, gümrük birliğinin koşulları arasında, Avrupa Birliğinin dış ticaret politikasına uyum kurmamız hususu da vardır, yani bu da istenmektedir. Oysaki, gümrük birliğinin kalıcı bir özelliği değildir bu durum; yani, topluluğun dış ticaret politikasına uyum, ekonomik bütünleşme modeli olarak, ekonomik birliğin bir özelliğidir. Gümrük birliği modelini aşan böyle bir taahhüde girdiğimiz takdirde, topluluğun, üçün­ cü ülkelere karşı, örneğin Lomi Anlaşmasının tarafı olan ülkelere yenileştirilmiş Akdeniz poli• tikasının tarafı olan ülkelere karşı tanıdığı, tanımak üzere olduğu tercihli avantajlar, bu ülkele­ re karşı bizim tarafımızdan da tanınmış olacaktır. Kaldı ki, Avrupa Birliği, Türkiye'ye uyum için öngörülen 600 milyon ECU'luk dördüncü malî protokole yıllardır -Yunanistan'ın vetosu nedeniyle- işlerlik kazandırmadığı gibi, tarihleri geçmesine rağmen, beşinci ve altıncı malî pro­ tokolleri de gündeme getirmemiştir. Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz kesinlikle bir kapitülasyona dönüşmemelidir. Eğer Avrupa Birliği ile, bir gümrük birliği modeli içinde bütünleşmeye girersek; bu takdirde, korumacılık anlayışımızı da, teşvik sistemimizi de adamakıllı değiştirmek durumundayız. Bu çerçeve içinde -anlamı ortaya çok konulamadı; özel tüketim vergisi yanlış yönleriyle tartışılıyor- özel tüketim • vergilerinin büyük önemi bulunmaktadır. Her şeyden önce, özel tüketim vergileri, 3,5 milyar dolarlık kaybımızı, yani topluluğun daha düşük olan gümrük tarifesine uyumumuzdan kay­ naklanan kaybı önleyecektir. _ Ayrıca, bu vergi, üretim ve tüketim kalıpları çerçevesinde, dolaylı ve esnek koruma düze­ ni, yani, hukuka uygun bir koruma düzeni getirecektir. Avrupa Birliğinde otuzbeş yıldır, özel tüketim vergileri, üye devletler tarafından son derece usta bir şekilde, bu amaçla kullanılmıştır. Buna karşılık, bizim yönümüzden topluluğa, daha doğrusu Avrupa Birliğine uyum adı­ na, spontane uyumlaştırma gerekli değildir. Spontane uyumlaştırmanın anlamı şudur : Bir devlet, üye devlet değildir; ama, dışarıdan, topluluğun her düzenlemesine uyum kurmaktadır... Bunu kapalı gözle yapmamamız gerekiyor. Türkiye'nin yapısına ve çıkarlarına göre, uyumlaştırma konusunu, her bir konuyu, ayrı ayrı tartışmak durumundayız. Toplulukla gümrük birliği ilişkisine girdiğimiz takdirde, bizim kabul ettiğimiz şudur: Türkiye ile Avrupa Birliği ülkeleri arasında malların serbest dolaşımıdır; biz bunu kabul etmiş oluyo­ ruz. Üretim faktörlerinin serbest dolalşımını ya da bir ortak politika uyumunu kabul etmiş — 293 —