O. Senatosu B : 74 Değerli üyeler, bugün de - açık konuşalım bu sistem, bu kadar müdahaleci sistem, demir­ perde arkası komünist ülkelerde, faşist ülkeler­ de uygulanmaktadır. Bu şekilde tamamen siya­ sî iktidarın elimde bir oyuncak haline getirile­ cek olan özerk üniversiteler, ne özlük işleri ve ne de bilimsel çalışmaları balkımımdan özerk üniversite anlayışına uygun düşmemektedir. Di­ yebilirim id, ilkokul, ortaokul öğretmenlerinin tayinlerinden ıbile kötü ve müdahaleci bir sis­ tem, getirilerek üniversitelerde bilim özgürlüğü kaldırılmış, hıı palanmıştır. Bu durumda, ülkenin gerçek sorunları üze­ rine bilim adamları özerk bir ortam içinde eğilemoyeeeklerdir. Bilim kürsülerimde bu sorunlar çözümlenemeyecek ve bu yasada hükümler böy­ lece kaldığı sürece, üniversite bünyesi jurnalci­ liğin, huzursuzluğun kaynağı olacaktır. Üni­ versite sistemindeki öğretim üyesi bütünlüğü­ nü de bu tasarı bozmuştur. Eğitimde amaç, öğ­ rencilerin iyi bir kişi olarak ülkücü, milliyet­ çi, toplum ve çağ gerçeklerini kavramış olarak yetişmesidir. Bu da, öğrencilerin yapacak, araş­ tırarak ve yaşayarak öğrenmesiyle mümkündür. Bu, temel eğitimin, esası ve köküdür. Modern öğretim ve eğitim sistemlerini, pedagojik yön­ temler bunu emretmektedir. BAŞKAN — Bir dakika Sayın Üztüfk. 273, 271, 275. 276, 277, 282, 283 numaralı teklif ve tasarılara oylarını kullanmayan sayın üyeler var mı efendim? Yak. Oylama işlemi bit­ miştir. Buyanın efendim. HÜSEYİN ÖZTÜBK (Devamla) — Gerçek bu ilken, asistanların ve öğrencilerin yönetime etkili şekilde katılmasının bu tasarıda yer al­ maması ortaçağ kafasının üniversitelerimize hâkim olmasının açık bir örneği olarak görül­ mektedir. C. H. P. olarak her zaman müspet biliımin gelişmesine karşı olanlara karşı olduk ve bu özelliğimizi devam ettireceğiz. Günkü, öğ­ rencilerin yönetime katılmasının bir özelliği de, öğrenci nabzının öğretim üyelerinin elinde bu­ lunmasını ve isteklerinin kolayca saptanıp de­ ğeri enıdirm e sini sağlama olanağı getirmektedir. x\yrıca, sağlıklı, ahenkli ve verimli çalışmalar­ da gençlerde kişiliklerinin ülkücü, Atatürkçü ve milliyetçi bir şekilde gelişmesinde bu siste­ min faydalı olacağı kabul edilen bir gerçektir. 19 . 6 . 1973 O : İ Üniversiteyi öğretim üyesi, yardımcısı ve öğren­ cisiyle bir bütün olarak düşünmek ve değerlen­ dirmek zorundayız. Bugünün üniversiteleri Ba­ tı ülkelerinde bu sistemi başarıyla uygulamak­ tadır. Bunun birçok örneği verilebilir. Vaktini­ zi almamak için bunları arz etmeyeceğim. Asistanlar için getirilen şartlar ise, çok ağır ve muğlaktır. Hattâ istismara elverişlidir. Bir asistan için düşünülen şartların, Devletin di­ ğer önemli mevkilerinde görev alacaklar için düşünülmemiş olması da Anayasadaiki sosyal ve hukuk ilkelerine aykırı düşen bir durum orta­ ya çıkarmaktadır. Meselâ asistan olacak bir genç için, öğrenciliğinde yapılan bir disiplin hatasının, o da şayet gerçekse, affedilmesi mo­ dern hukuk ve ceza sistemlerine- aykırı olduğu halde tasarıda yer alışı üzücüdür; affedilmiş olur ve seçilebilir. Sonradan affedilmişse, bu öğrenci buraya seçilobilmelidir. İleride en de­ ğerli bir bilim adamı olacak bu kişilerin geç­ mişteki olayların hissi etkisiyle safdışı edilme­ sine karşıyız. Ayrıca, asistan olacak öğrenci­ den tıpta uzmanlık, diğer bilimlerde doktora yapmış olmasının istenmesi işleyen mevzuatla çatışacak ve bir çıikmaz yaratılacaktır. Üniver­ siteyi bitiren öğrenci birbuçuk ilâ iki yıl master, bundan sonra da ikibuçuk ilâ üç yıl da doktora yapacak, böylece beş yıla yaklaşık bir süre üniversite bu gençten bilimsel çalışmalarda fay­ dalanamayacaktır ve Devletin parası boş yere harcanıp gidecek. Amerika ve. İngiltere gibi zengin ve geliş­ miş ülkelerin üniversitelerinde bile, asistan hüviy>e tindeki teknik elemanlardan faydalanma bu zamanlarını boşa geçirtmeme gerçekleştiril­ miştir. Bizde de Hacettepe Üniversitesi, Orta Doğu Teknik Üniversitesi gibi bilim kurumları­ mızda master yapmış gençlerin ders okuttuğu ve başarılı olduğu yıllardır, görülmektedir. Bugüne kadar üniversiteyi bitiren ve istenen şartlara uygun olan kişileri alıp yönetmelikleri­ ne göre, asistan olarak çalıştırıyor ve bu süre içinde de doktora yapması sağlanıyordu. Buna rağmen üniversitelerimizde öğretim üyesi nok­ sanlığı devam ediyordu. Bugün ise, öğretim üyesi yetiştiren asistanlık müessesesini getirilen ağır şartlarla kısıtlamış bulunuyoruz. Hattâ bu kaynağı kurutmaya çalışıyoruz. — 187 Bilim tarihi önünde mahkûm olmamak için C. H. P.'si olarak !bu hükümlere katılamıyoruz.