GİRİŞ Teknolojik gelişmelerin en çok uyarlandığı ve ilerleme sağladığı alanlardan birisi de tıp. Yirminci yüzyılın son çeyreğine kadar bile doktorların teknolojik olanakları oldukça kısıtlıydı. Özellikle insan vücudunun içyapısını göstermeye yarayan cihazlar yeteri kadar gelişmemişti. En iyi bilinen görüntüleme yöntemi 1895 yılında Wilhelm ConradRöntgen tarafından bulunan X-Işını (Röntgen)cihazları idi. Geçtiğimiz 20-30 yıldaki gelişmeler ise tıp bilimini başka bir çağa taşıdı. Tıbbi Görüntüleme, en basit hali ile insan vücudunun içyapısının çeşitli yöntemler ile görülebilir hale getirilmesidir. Bu görüntüleri tıbbi teşhis ve tedavi için kullanan tıp dalına ise Radyoloji denir ve her geçen gün daha da önemli bir dal haline gelmektedir. Bu konuda uzmanlaşan doktorlara da Radyolog Doktor denilmektedir. Radyoloji temelde tanısal radyoloji ve Radyoterapi (ışınla tedavi) olarak iki ana koldan oluşur. Bu yazıda tanısal kısmı, yani görüntülemeyi anlatılacak. Burada da doğrudan bir görüntü elde eden cihazları anlaşılıyor, örneğin EKG gibi kalbin elektriksel faaliyetlerini “resmeden” cihazlar kapsam dışında. Bu tanım içine giren temel cihazlar; Radyografi Cihazları, MR Cihazları, Nükleer Tıp Görüntüleme Sistemleri, Tomografi, Ultrason (ekokardiyografi dâhil) olarak sıralanabilir. Günümüzde bu cihazlar, tıp bilgisinin yanında, medikal fizik, biyomedikal, elektronik mühendisliği ve bilgisayar mühendisliğinin karmaşık bir sentezi ile üretiliyor. Medikal görüntülerin arşivlenmesi ve saklanması için de özel protokoller ve sistemler geliştiriliyor. 1.GENEL TANIMLAR Tıp teknolojisi kavramı mühendislerce kurulmuş olmasından ve de birçok benzer alt terim barındırmasından dolayı ana hatlarıyla kavramları açıklamak uygun olacaktır. 1.1.Biyomedikal – Tıp Elektroniği Nedir? Biyomedikal; kelime anlamıyla, Tıp Teknolojisi’ne karşılık gelmektedir. Bu kavram, günümüzde sağlık alanında teşhis ve tedavi amacıyla kullanılan mekanik, elektronik cihaz ve sistemlerden oluşmaktadır. Günümüz modern tıbbının hastalıkların tanı ve teşhisinde; hekimlere kılavuzluk etmek amacıyla Mühendislerce geliştirilen cihazlar, kısaca Biyomedikal Cihaz olarak anılır ve tamamıyla yüksek özen ve dikkat isteyen süreçler sonucu üretilmiş cihazlardır. Bu cihazlar hekimlere, tıbbi uygulamalar 1 Yüksek rahatlık ve konforu sunarken; hastaların bu müdahalelerden en az şekilde etkilenmelerini sağlamak için üretilirler. Tıp Elektroniği, hastalıklarla mücadelede artık vazgeçilmez bir ana unsurdur. Gelişen tıp teknolojisiyle hekimler gün geçtikçe daha çok hastaya ulaşmakta aynı zamanda hastalıklardan geri dönüşümde ve tedavi kararlarında daha ileriye gitmektedirler. 20 yıl öncesine baktığımızda teknolojinin özellilikle tıp tekniğinin- gelişimine paralel olarak tıbbın da tahmin edilenden daha hızlı geliştiği görülür. Biyomedikal cihazlar Teşhis (Görüntüleme) , tedavi cihazları, laboratuar cihazları olarak üçe ayrılır. Bunlardan ilki hastalıkların ve gelişen lezyonların teşhisinde kullanılırlar. İkinci gruptaki cihazlar ise, teşhisi konmuş hastalıkların ya da sağlık sorunlarının giderilmesinde kullanılırlar. Ancak günümüzde bu cihazları birbirinden ayırmak oldukça güç bir hale gelmiştir zira birçok tedavi cihazı aynı zamanda teşhis cihazında bulunan bazı özellikleri de kapsamaktadır. Tıpta yönelim de uzun vadede tüm özelliklerin bir arada toplandığı karmaşık cihazlar doğrultusundadır. Ayrıca bu cihazların gelecekte teşhis ve tedavi masraflarını aşağı çekmesi aynı zamanda tanı ve tedavi sürelerini azaltması beklenmektedir. Üçüncü gruptaki cihazlar ise laboratuarlarda kullanılan ve örnekler üzerinde testler yapılmasında yardımcı olan cihazlardır. 1.2.Radyodiyagnostik Nedir? Radyodiyagnostik; kelime anlamı olarak; radyolojik görüntüleme anlamına gelir. İnsan vücudunun belirli bir kesiminin ya da tümünün tıbbi amaçlı görüntülerinin çıkarılmasıyla mevcut hastalıkların bilgisi elde edilmiş olur. Tıbbi amaçlı görüntüler elektriksel, sonik veya radyolojik gibi birbirinden farklı yöntemlerle üretilir. Ancak radyolojik görüntülemede vücudun kesitsel görüntüsünün çıkarılması için X-ışınları veya Elektromanyetik alanlar kullanılır. Bu nedenle diğer görüntüleme yöntemlerinin aksine çok farklı bir yöntem izleyen bu cihazlar vasıtasıyla yapılan görüntülemeye Radyolojik Görüntüleme; bu görüntüleri işlemeyi, incelemeyi araştıran bilim dalına da Radyoloji adı verilir. Radyodiyagnostik vasıtasıyla hekimler bir asır öncesinde tahmine ve bir kaç karakteristik belirtilere dayalı olarak hastalıkları tedavi etmeye çalışırken, günümüzde hastalıkları, hastalıklı lezyonları μm hassasiyetlerle elde edilmiş görüntüler vasıtasıyla görebilmekte ve bu sayede daha kolay teşhis imkânına kavuşmuş olmaktadırlar. Radyodiaygnostik cihazlar vasıtasıyla elde edilen ve daha kolay teşhis imkânı sunan radyodiyagnostik görüntüler hekimleri sadece kolay teşhis imkânına kavuşturmakla kalmamış, bu imkânın sonucunda hastalıkların daha özel yöntemlerle tedavi edebilir hale gelmelerini sağlamışlardır. Daha kolay teşhis sadece daha kolay tedaviyi yanında getirmemiştir. Bunun yanı sıra hastalıklar artık daha başlangıç safhasındayken, hastalar; tedavinin getirdiği yan etkilerden daha az etkilenerek tedavi edilebilme olanağına kavuşmuşlardır. Tedavilerin bir asır öncesine nazaran çok büyük ölçülerde kısalması tedavi masraflarını ve tedavi için harcanan emekleri düşürmüş, hastalıklardan kurtulma oranlarını arttırmıştır. Bilimin ve özellikle teknolojinin gelişmesinin; aslında gayet sosyal sonuçlar doğurabileceği buradan kolayca görülebilmektedir. Bu sosyal sonuçlar vasıtasıyla, elektroniğin özellikle tıp elektroniğinin gelişiminin nasıl tıbba ve hastaya yansıdığı görülebilmektedir. Sonuç olarak teknolojinin hayatın her parçasında olduğu gibi, tıbbın da artık vazgeçilmez bir parçası olduğu kolayca anlaşılmaktadır. Radyolojik görüntülemelerde X-ışınları, Elektromanyetizma, Ses Dalgaları ve Radyoizotoplar kullanılmaktadır. Sayılan bu yöntemlerin birbirinden çok farklı 2 özelliklerinin olması, her bir yöntemin birbirine karşı belirli bir ya da bir kaç alanda üstünlüklerinin olduğu gösterir. Mevcut bu üstünlük ve zaaflar sonucu farklı lezyon ve vücut bölgelerinin görüntülenmesinde bu yöntemlerin herhangi birisinin kullanılabileceğini göstermektedir. Bazı radyolojik görüntüleme yöntemleri hücrelerin yapısı hakkında çok detaylı ve işe yarar görüntüler üretebilirken bazı yöntemler ise hücrelerin yapısı yerine onların fizyolojisi hakkında yani çalışmaları hakkında bilgi verir. Tıbbi açıdan her iki görüntüleme yöntemlerinin de yeri doldurulamaz üstünlükleri vardır. Bu noktada Radyolojik görüntülemeyi iki ana sınıfa ayırabiliriz. Bu iki ana sınıf; - Tanı Amaçlı Görüntüleme - Teşhis Amaçlı Görüntüleme Tanı amaçlı görüntülemede hastalığın var olup olmadığının tanısı koyulmaya çalışılırken, Teşhis amaçlı görüntülemede hastalığın, hangi hastalık olduğunun belirlenmesi için yapılan görüntüleme sekanslarıdır. 2. RÖNTGEN 2.1.Röntgenin İcadı Resim2.1: Röntgen örneği Tarihte pek çok buluş gibi, X-ışınlarıda rastlantısal olarak bulundu. 8 Aralık 1895 gecesi Alman fizikçi Wilhelm Conrad Röntgen, laboratuarında havası kısmen boşaltılmış bir cam tüpten elektrik akımının geçişini incelemek amacıyla deney yapıyordu. Tüpten elektrik akımı geçirmeye başladığında tüpün yakınındaki flüoresan ekranın parladığını gördü. Bu, normalde şaşılacak bir şey değildi. Flüoresan, elektromanyetik bir ışınıma maruz kaldığında, zaten parlardı. Oysa onun masasındaki ekranın üzeri kalın, siyah bir kartonla örtülüydü. Elini tüpün önüne tuttu ve flüoresan ekranın üzerinde o ana kadar kimsenin görmediği bir görüntü oluştu. Elindeki kemiklerinin hepsini tek tek görebiliyordu. Elinin içinden geçen ve gözle göremediği ışınlar bunu sağlamıştı. Bu ışınların, o güne değin bilinmeyen bir ışınım olduğunu düşünen Röntgen, niteliklerini tam anlayamadığı için bunlara “X-ışınları” adını verdi. Röntgen’in bulgularına göre, bu ışınlar, yansıma ve kırılma gibi ışığa özgü özellikler göstermiyordu. Bu durum, X-ışınlarının görünür ışıkla bir ilgisi olmadığını gösteriyordu. 3 2.2. Röntgenin Tarihi Gelişimi Görünmeyi görünebilir yapabilen bu buluş dünyada büyük bir heyecan oluşturmuştu, hatta bazı ayakkabı mağazaları bile bu yöntemi kullanıyordu. Eğer müşteri, satın alacağı ayakkabının ayak yapısına uygun ayak yapısına uygun olup olmadığını bilmek isterse ışıklı kutunun arasına ayağını koyuyor ve parmakları için yeterli yerin olup olmadığına bakıyordu. Resim2. 2: Röntgen örneği Röntgen’in araştırmalarından kısa bir süre sonra bilim adamları, dişlerin ve kırılan kolların röntgen filmlerini çektiler. Daha sonra New York’ta av sırasında yanlışlıkla elinden kurşunla yaralanan bir kişinin elinin bir röntgen filmi çekildi. Özellikle de I.Dünya Savaşı sırasında yaralanmalarda tanı koyma amacıyla röntgen filmi sıklıkla kullanıldı. İlk yıllarda röntgen filmi çektirmek çok zor bir işti. El filmi için 15 dakikaya gereksinim vardı. Röntgen filminin çekimi, hastanın arkasından tutulan ışıkla gerçekleşebiliyordu. Tüm bir vücut röntgeni ilk kez 1907 tarihinde çekildi. Bu röntgen filmini çektiren bayan, takılarını çıkarmadığı için yüzük, bilezik, kolye ve topuklu ayakkabıları filmde çok net bir şekilde görünüyor. Röntgen denince aklımıza çoğunlukla tıpla ilgili konular gelir. Oysa teknoloji birçok alanda bu kullanılır. Havaalanlarında, büyük alışveriş merkezlerinin giriftlerinde bulunan bilgisayarlı röntgen aygıtları, çantaların içini tarayarak görüntüler. Fabrikalarda üretilen metal malzemelerin kalite kontrolleri de röntgen aygıtlarıyla yapılır. Bu şekilde çok küçük yarıklar bile gözükür. X-ışınları, sanat alanında da kullanılır. Örneğin, bazı resimlerin sahte olup olmadığı X-ışınlarıyla saptanır.(2) 4 2.3.x Işınları Nasıl Oluşur X-ışınları, temel olarak görünür ışık ışınları gibidir. Bunların her ikisi de, foton denilen parçacıklar tarafından taşınan elektromanyetik enerji biçimleridir. Aralarındaki fark, ışınların dalga boylarıdır. Resim2.3: x ışınlarının oluşumu Röntgen tüplerinden x-ışını elde edilmesi temel olarak anot katot uçlarına uygulanan yüksek voltaj nedeni ile oluşan elektronların, katot ucundaki flamana uygulanan akım sayesinde hızlandırılarak anot üzerindeki tungsten maddeye çarptırılarak oluşur. 2.4.Röntgen Cihazı ve Kısımları Resim 2.4: Röntgen Cihazı ve Kısımları 5 Röntgen cihazı, içerisine film kaseti yerleştirilebilen büyük düz bir masa, masanın üzerinde hareket ettirilebilen X-ray tüpü, masanın uç tarafında ayakta yapılan çekimler (Akciğer grafisi vb.) için kullanılan ve içine film kaseti konulan statif levhası ve çekim dozlarının ayarlandığı kumanda panelinden oluşur. 2.4.1. Kumanda Masası Röntgen cihazının kontrolü ile ışınlama faktörlerinin seçimi ve gösterge elemanlarının izlenmesi bu masa üstünde gerçekleştirilir. Röntgen Kumanda Masası radyografi odasının dışına ya da radyografi odasında kurşun paravan arkasında kullanılmadır. Aksi halde personelin sekonder radyosyana maruz kalması söz konusudur. 2.4.2. x Işın Tüpü X Işınlarının elde edilmesinde kullanılan röntgen cihazının parçalarından biri de röntgen tüpüdür. Karışık ve pahalı olan röntgen tüplerini daha uzun süre ve verimli kullanabilmek için çalışma prensiplerini iyi bilmek gerekir. Modern röntgen tüplerinde katot, anot havası boşaltılmış cam muhafaza ve bu düzeneğin tamamının yerleştirildiği haube vardır. Resim2.5: x ışın tüpü Katot: Tüpün negatif elektrotudur. Katot flamanını tutar ve aynı zamanda üzerinde elektron yönlendirici bulunur. Flaman: Genelde Tungstenden yapılmış spiral şeklindedir. Katot ışınlarının oluşması için gerekli elektron yayılımını yapan bölümdür. Anot: Sabit veya çoğunlukla döner şekilde yapılırlar. Genelde, silindir şeklinde bakırdan yapılmıştır. Ortasında tungstenden yapılmış hedef bulunur. Elektronların hızla çarptırılarak X ışınlarının oluşturulduğu bölümdür. Cam Zarf: Anot, katot ve bunları oluşturan elemanların yerleştirildiği zarftır. Elektronların katottan anoda hızla çarptırılması için havası boşaltılmıştır. Haube: Cam zarfı koruyan kısımdır. X ışını penceresi dışında kurşundan yapıldığı için ışın geçirmez. Aynı zamanda topraklanarak elektrik şoku oluşmasını engeller ve içi yağla dolu olduğunda, hem yalıtkanlık hem de soğutma görevi yapar. 6 2.4.3. Röntgen Cihazı Masaları Röntgen cihazı masaları özellikle yatarak yapılan radyolojik incelemelerde kullanılır. Radyodiyagnostik laboratuarlarında kullanılan masalar genel olarak sabit ve hareketli olmak üzere ikiye ayrılır. resim2.6: Röntgen Cihazı Masası 2.4.4. Statif ve Tüp Tutucular Statifler, ayakta çekilen radyografiler için kullanılan statifler ve tüple beraber tüp tutucuları taşıyan statifler olmak üzere ikiye ayrılır. Ayakta çekilen radyografilerde kullanılan statifler, daha çok akciğer radyografilerinde kullanıldığı için akciğer statifi diye de adlandırılır. Değişik tipleri vardır. Statiflerin bazılarında bucky düzeneği mevcuttur. Dijital röntgende ayakta çekilen radyografiler için detektörleri taşıyan statifler vardır. Statifler genellikle yere monte edilir. Bazıları seyyar da olabilir. Statif üzerinde tüm kaset ebatlarına uygun, kasetlerin yerleştirileceği bir düzenek bulunur. Bazı statiflerde hastanın tutunacağı yerler vardır. Statif üzerindeki kaset taşıyan düzenek, rahat hareket edebilmelidir. 7 Resim 2.7: Statif ve tüp tutucu Tüpü taşıyan statifler masa üstü tüpü ile beraber kullanılacaksa tüpün kolayca statife dönebileceği bir yere monte edilmelidir. Tüp taşıyıcı statifler bazı cihazlarda yere tespit edilmiş, bazılarında ise tavana tespit edilmiştir. Statifler, raylı bir sistem üzerinde hareket ederler. Bunlar, eski tip cihazlarda manüel olarak, yeni cihazlarda ise motorlu bir sistemle hareket ettirilir. Tüp tutucu statife bağlıdır ve her yöne hareket yeteneğine sahiptir. Bütün hareketleri kontrol edebilen tüp aksamında fren tertibatı mevcuttur. Tüp tutucular üzerinde de bir ölçü bandı bulunur. Bu ölçüler cm veya inç cinsinden olabilir. 2.5.Nasıl Çalışır? Röntgen cihazları X ışını kullanarak görüntülenme sağlayan cihazlardır. Röntgen cihazları, istenilen sürede, istenilen kalite ve miktarda x-ışınının elde edilmesini sağlar. Röntgen cihazları, genel olarak iki gruba ayrılır radyografi ve radyoskopi cihazı. Radyografi aygıtlarıyla statik bir görüntüleme yapılırken, radyoskopi aygıtlarıyla dinamik bir görüntüleme yapılabilmektedir. Radyografi aygıtlarında, masada veya dikey kaset yerleştirilebilen statif adı verilen ünitede radyografi çekilebilir. Radyografide, hastanın incelenecek bölgesi röntgen filmini taşıyan kaset üzerine veya kasetin bulunduğu kaset taşıyıcılar üzerine gelecek şekilde yerleştirilir. Çekilecek bölgeye göre, organ tüp mesafesi ayarlanarak röntgen tüpünden incelenecek bölgeye x-ışını gönderilir. 8 2.6.Radyoskopi Cihazı Radyoskopi cihazının çalışması, röntgen cihazında olduğu gibidir. Sadece görüntünün alınması yöntemleri farklıdır. Bu yöntemde hasta X ısını kaynağı ile Flüoresan ekran arasındadır. Flüoresan ekran kullanılarak yapılan bu görüntülemenin bir diğer adı fluoroskopidir. Fluoroskopi parıldama ile görme demektir. X ışınları bir flüoresan ekran üzerine gönderildiğinde, parıldama meydana gelir. Bu olaya, flüoresans denir. Flüoresans olayının üzerinde meydana geldiği ekrana da radyoskopi ekranı ya da flüoresan ekran denir. Radyoskopinin radyografiden farkı, görüntünün canlı olarak (Real-time) izlenebilen dinamik bir inceleme şekli olmasıdır. Radyoskopi, girişimsel radyolojinin de temel kılavuz yöntemlerinden biridir. Örneğin; darlık olan damarların genişletilmesi, kalp pili takılması veya darlık olan bölgelere stent takılması gibi girişimsel işlemlerde kılavuzluk yapar. Yine ameliyatlar sırasında gerektiğinde, radyoskopiden yararlanılır.(1) 3.BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ 3.1.Bilgisayarlı Tomografi (bt) Görüntüleme Nedir? Bilgisayarlı tomografi; x-ışını kullanılarak vücudun incelenen bölgesinin kesitsel görüntüsünü oluşturmaya yönelik radyolojik teşhis yöntemidir. Bu yöntemle klasik röntgenogramlardaki üst üste düşme (superpozisyon) ortadan kaldırılmıştır. Görüntüleri röntgenden çok daha ayrıntılıdır. BT, x-ışınının bilgisayar teknolojisi ile birleşmesinin ürünüdür. Bir BT kesiti oluşturabilmek için, kesit düzlemindeki her noktanın x-ışınını zayıflatma değerini bilmek gerekir. Bu değerler, kesit düzleminin çepeçevre her yönünden x-ışını geçirilerek yapılan çok sayıdaki ölçümün güçlü bilgisayarlarla işlenmesi ile bulunur. Bulunan bu sayısal değerler, karşılığı olan gri tonlarla boyanarak kesit görüntüleri elde edilir. BT görüntüleri röntgenden daha ayrıntılıdır.(3) Bunun iki temel nedeni vardır: 1- Vücudun ince bir diliminin görüntülenmesi: Röntgende x-ışının geçtiği boyuttaki yapılar üst üste düşer. Bu nedenle, aralarındaki yoğunluk farkı belirgin olmayan yapıların seçilmesi zorlaşır. Bu durum ince bir vücut dilimini görüntüleyen BT’ de ortadan kaldırılmıştır. 2- Dokuların x-ışını tutma oranlarının doğrudan ölçülebilmesi: Röntgende dokuları geçen x-ışının tespitinde, film, ranforsatör, banyo faktörleri(süre, ısı, kimyasallar) gibi birçok faktör etkindir. Bu faktörler dokudaki kontrastın görüntüye yansımasını engeller. BT’ de bu engeller ortadan kaldırılmıştır. Görüntüler doğrudan dokunun xışınlarını zayıflatma değerleri ile oluşturulur. Dolayısıyla BT görüntüleri, doku kontrastını çok daha duyarlı olarak yansıtır. Yöntemin kullandığı enerji x-ışını olduğu için, görüntülerdeki gri tonların anlamı 9 röntgende olduğu gibidir: Koyu gri tonlar, açık tonlara göre x-ışınlarının daha az tutulduğu bölgeleri gösterir. İnceleme sırasında hasta bilgisayarlı tomografi cihazının masasında hareket etmeksizin yatar. Masa manüel ya da uzaktan kumanda ile cihazın gantri adı verilen açıklığına sokulur. Cihaz bir bilgisayara bağlıdır. X-ışını kaynağı incelenecek hasta etrafında 360 derecelik bir dönüş hareketi gerçekleştirirken oyuk ya da gantri boyunca dizilmiş detektörler tarafından x-ışını demetinin vücudu geçen kısmı saptanarak elde edilen veriler bir bilgisayar tarafından işlenir. Sonuçta dokuların birbiri ardı sıra kesitsel görüntüleri oluşturulur. Oluşturulan görüntüler bilgisayar ekranından izlenebilir. Ayrıca görüntüler filme aktarılabileceği gibi gerektiğinde tekrar bilgisayar ekranına getirmek üzere optik diskte depolanabilir. Bilgisayarlı tomografi, diğer x-ışın incelemelerine göre bazı avantajlara sahiptir. Özellikle organların, yumuşak doku ve kemiklerin şekil ve yerleşimini oldukça net gösterir. Ayrıca BT incelemeleri doktorlara basit bir kist (içinde sıvı veya yarı sıvı madde bulunan etrafı çevrili kese şeklinde oluşum) ya da solid tümör (bir kısım hücrelerin süratle çoğalması nedeniyle oluşan doku kitlesi, tümör) ayırıcı tanısında yardımcı olarak hastalıkların daha iyi değerlendirilmesini sağlar. Daha önemlisi, BT direkt grafilerden çok daha ayrıntılı görüntüler oluşturarak kanserlerin yayılımının değerlendirilmesinde yardımcı olur. Kanser yayılımı hakkında elde edilecek bilgiler doktorları kansere yönelik uygulanacak tedavi konusunda yönlendirerek kemoterapi, radyoterapi, cerrahi tedavi veya bunların belirli kombinasyonlarının kullanılıp kullanılmayacağıyla ilgili karar vermelerinde yardımcı olur. Böylece sağlam dokular, birçok faydaları olmakla birlikte ciddi yan etkileri olabilecek tedavi yöntemlerinin gereksiz müdahalelerinden korunmuş olur. BT, direkt grafilerle gösterilemeyen vücudun beyin gibi birçok kesiminin değerlendirilebilmesini mümkün kılmaktadır. Ayrıca diğer görüntüleme yöntemlerinden daha erken ve doğru şekilde birçok hastalığın teşhisini sağlamaktadır. Hastalıklar erken teşhis edildiğinde daha iyi tedavi edildiklerinden, BT bu üstün özellikleriyle doktorların birçok hayat kurtarmasına yardımcı olmaktadır. 10 Resim 3,1. bt cihazı 3.2.Bilgisayarlı Tomografinin En Sık Kullanıldığı Alanlar Nerelerdir? BT; göğüs ve karın organları tetkikinde en iyi yöntemlerden biridir. Akciğer, paranazal sinüsler, karaciğer ve pankreas hastalıklarının da aralarında bulunduğu pek çok hastalığın tanısında tercih edilen yöntemdir. BT görüntüleme ile biyopsi gibi tanı veya tedavi amaçlı minimal invazif işlemlerin rehberliği sağlanabilmektedir. BT, kemik görüntülemede de sıklıkla kullanılan bir tanı yöntemidir. El, ayak, omuz ve diğer iskelet sistemi yapıları ile omurga kemik patolojileri tanısında da kullanılmaktadır. Travma geçiren olgularda hızlı tarama yapabilmesi ve detaylı görüntüler sağlanabilmesi özelliklerinden yararlanarak beyin, karaciğer, dalak, böbrekler ile diğer iç organ yaralanmaları teşhisinde BT kullanılmaktadır. Ayrıca inme, gangren ya da böbrek yetmezliği sonuçlarına yol açabilecek damar patolojileri tanısında da kullanılan yöntemlerdendir. Resim 3,2: Bt Görüntüleme örneği 11 3.3.İşleme Nasıl Hazırlanmalıdır? Batın BT incelemelerinde barsakların daha iyi görüntülenebilmesi için hastadan tetkikten bir gece önce aç kalması ve müshil benzeri barsak temizliği yapan ilaç kullanması istenmektedir. Ayrıca damardan radyolojik kontrast madde kullanılması gereken durumlarda, bulantı-kusma riskine karşı en az 2-4 saat açlık gerekmektedir. Hastaneye randevu saatinden en az 15 dakika önce gelinmelidir. Bu, hastanedeki kayıt işlemlerinin yapılabilmesi için gerekli zamanı sağlayacaktır. Eğer abdomen (karın) ya da pelvis bölgesinin (leğen kemiği bölgesi) BT incelemesi yapılacaksa randevu saatinden 1 saat 30 dakika önce hastaneye gelinmelidir. Hastadan bağırsakları daha net göstererek radyoluğun filmleri daha iyi değerlendirmesini sağlıyacak bir sıvı olan kontrast madde karıştırılmış su içmesi istenir. Hastada düşünülen ön tanılara ve yapılması istenen incelemeye bağlı olarak randevu saatinden çok daha önce de kontrast madde içmesi istenebilir. Metal objeler görüntü kalitesini etkiler; bu nedenle metal düğme ya da objeler içeren kıyafet giyilmemesi önerilir. Ayrıca inceleme yapılacak vücut bölgesine göre hastadan küpe, mücevher, gözlük, diş protezi gibi metal objelerin çıkarılması istenebilir. Kadın hastalar hamile olup olmadıkları ya da böyle bir olasılık olup olmadığı konusunda doktoru bilgilendirmelidir. Emzirmekte olan annelerin damar içi kontrast madde kullanımı durumunda işlem sonrası 24-48 saat emzirmemeleri istenir. 3.4.İnceleme Nasıl Yapılmaktadır? BT incelemesi değerlendirilen bölgeye göre kontrast madde verilmeden veya kontrast madde verilerek yapılabilir. Kontrast madde, incelemenin özelliğine göre damardan, ağızdan veya makat yolu ile verilebilir. Daha sonrasında istenilen bölge tomografi cihazında taranır. Kontrast madde damardan verilecek ise enjeksiyon mekanik bir enjektör aracılığı ile işlem sırasında yapılır. İşlem sırasında tomografi odasında hasta yalnız kalır, ancak herhangi bir şikayeti olduğu takdirde hastanın sesi çekim odasından kolaylıkla duyulabilmektedir. Çocuk hastalara, kurşun önlük giymeleri koşulu ile anne ya da baba eşlik edebilir. Özellikle altı yaşından küçük çocuklar için inceleme boyunca hareketsiz kalmak zor olabilir. Bu nedenle ilaçla ya da ilaçsız uyku durumunda olmaları gerekebilir. 3.5.BT’ de Kontrast Madde Kullanılması Kontrast madde; tomografi incelemelerinde de sıklıkla kullanılan, damarların x-ışını altında görüntülenmesini sağlayan çoğunlukla damar yolu ile verilen ilaçtır. Ayrıca 12 organların beslenmesini, normal doku ile hastalıklı dokunun (tümör, kitle, enfarkt vb.) ayrımında kullanılmaktadır. Kontrast madde, incelenecek bölgeye ve yapılacak değerlendirmeye göre damardan (intravenöz), ağızdan (oral) veya makattan (rektal) verilebilir. Bu yöntemlerden ikisi veya nadiren üçü birlikte de uygulanabildiği gibi bazı hastalara kontrast madde hiç verilmeyebilir. Damardan kontrast madde verilmesi öncesi hasta kontrast madde alerji riskinin saptanması amacıyla bilgilendirilir. Eğer daha önce kullanılan kontrast maddeye karşı reaksiyon gelişmiş ise, kişi herhangi bir alerjene karşı düzenli ilaç kullanıyor ise ya da astım hastalığı vb. alerjik hastalığı var ise antialerjik ilaçlar ile premedikasyon uygulanması gerekebilir. Alerjiye karşın ilk sırada önerilen noniyonik kontrast madde kullanımıdır. Bu tip kontrast maddeler fizyolojik kan ile benzer yoğunluk özelliğine sahiptir. Kontrast madde kullanılacak hastalarda tetkik öncesi böbrek fonksiyonlarını gösteren kan kreatinin düzeyine bakılmalı ve bunun sonucuna göre çekim yapılmalıdır. Kontrast maddenin atılımının böbreklerden olması nedeni ile ciddi böbrek hastalığı olanlarda kontrast madde kullanımı sakıncalı olabilir. Bu durumda risk değerlendirmesi yapıldıktan ve kontrast maddenin atılımını hızlandıracak çözümler sağlandıktan sonra kontrast madde kullanımına karar verilir veya alternatif görüntüleme yöntemleri kullanılır. Kontrast maddenin damar yolu ile verilmesi esnasında geçici sıcaklık hissi (ateş basması), ağızda metalik bir tat ya da idrar kaçırıyormuş hissi oluşabilmektedir. Tüm bunlar saniyeler içerisinde geçer. Bazı olgularda kısa süreli kaşınma hissi ya da bulantı olabilir. Eğer kaşıntı uzun süreli olur ya da döküntü oluşur ise bu şikâyetler ilaç tedavisiyle ortadan kaldırılabilir. Nadiren nefes almada zorluk ve boğazda ani şişlik ortaya çıkabilir. Bu şikâyetinizi çekim yapan teknisyene bildirmeniz gerekir. Noniyonik kontrast madde kullanımı sonrası bu şikayetler çok nadiren olmaktadır. Emziren annelerde kontrast madde kullanılmış ise 24-48 saat süre ile süt verilmesi sakıncalı olabilir. Bu zaman süresince süt verilmemesi gerekmektedir.(4) 4.EMAR 4.1.Emar Nedir? Yeni görüntüleme teknolojileri arasında en etkileyici olanlardan biri manyetik rezonans görüntüleme ya da kısaca MRG veya MR’dir. MRG ağrısız alerjiye yol açacak ilaç verilme zorunluluğu olmayan ve x-ışını gibi zararlı olabilecek araçlar kullanmayan bir tanı tekniğidir. 13 Resim4.1:Emar Cihazı Hasta güçlü bir elektromanyet içeren bir silindirin içinde yatarken vücuttaki hidrojen atomlarının enerji salmasına yol açan radyo dalgaları gönderilerek işlem gerçekleştirilir. Mıknatıs etkisi ile hareket eden binlerce atoma ait bilgi bir bilgisayara gönderilir ve incelenen alanın oldukça kaliteli bir resmi elde edilir. Radyolog doktorlar bu görüntüleri değerlendirilerek hastalık hakkında bilgi edinirler. 4.2.Ne kadar sürer? MRG incelemesi 10 ile 45 dakika arasında bir sürede tamamlanır. Sürenin değişkenliği incelenecek olan alanın yerine ve hastalık hakkında toplanması gereken bilgi miktarına bağlıdır. 4.3.Nasıl Yapılır? Hangi amaçlarla yapılır? Emar ile kemiklerin içi görülebildiğinden derin yerleri incelemek mümkündür. Kafatasının içine bakıp beyin tümörü aramak sinir kılıflarını inceleyip multiple skleroz bulgularını araştırmak beyin kanaması ve eklem rahatsızlıklarını değerlendirmek gibi karışık ve zor işlemleri gerçekleştirilebilmekteyiz. Ayrıca kaslar bağlar kan damarları kalp karaciğer ve böbrek gibi organlar hastalık yönünden taranmaktadır. Ayrıca Emar beyin yapısını da değerlendirebildiğinden dolayı ruhsal bozuklukların incelenmesinde de kullanılabilir. 14 Resim4.2: Emar Görüntüsü Emar ile insan vücudu bir elmayı dilimler gibi incelenebilir. Emarın tanıya yardımcı olan özellikleri yanında ek olarak işlem için hastanın hastanede kalma zorunluluğunun olmaması hastanın rahatsızlık duymaması ve radyolog doktorun sonuçları klinisyenlere hemen bildirebilmesi gibi yararları da vardır. MRG çağımızda beyin ve omurilik hastalıkları ve patolojilerinin görüntülenmesinde en değerli görüntüleme yöntemidir. 4.4.Hangi durumlarda emar çekilmez? Bu üstün görüntüleme teknolojisinin kullanılamayacağı hastalar da vardır ki bunların başında vücudunda metal protez bulunanlar gelir çünkü emarın mıknatısı bu metalleri yerinden oynatabilir. Bu gibi hastalar arasında kalp pili olanlar beyin ameliyatı ile beyin damarlarına klips takılmış kişiler metal kalp kapakçıkları olanlar ve iç kulak protezi olanlar yer alır. Eğer doktorunuz sizden emar tetkiki isterse onu bu tür metallerin varlığından haberdar etmeyi unutmayın. 4.5.Bebeklere Emar Çektirmenin Bir Zararı Var mıdır? Yeni doğmuş bebeklerden 110 kiloya kadar tüm yaştan hastalara emar tetkikleri yapılabiliyor. Emar tetkiklerinin bugüne kadar bulunmuş hiçbir yan etkisi yoktur. Sağlık açısından en güvenli tanı sistemidir Ayrıca çocukların yaşlıların ve kooperasyonu zayıf hastaların tetkikinde de büyük kolaylıklar sağlanmıştır. Kısa çekim süreleri aydınlık ve ferah çekim bölümü ile tüm hastaların en yüksek kalitede görüntüleri rahatlıkla elde edilebilmektedir. 15 4.6.Emar Tetkikleri Ne Kadar Sürer? Eski cihazlardan kalan bilgi ve tecrübeler nedeniyle Halkımız emar tetkiki için kapalı dar ve sıkışık bir cihaz içinde 40 – 45 dakikadan 15 saate kadar varan sürelerde hiç kıpırdamadan durması gerektiğini zannetmektedir. Ama artık bu sorunlar bitmiştir. Yeni teknoloji cihazlarda Acil Servis Hızında Tetkik yapılmaktadır: Bir beyin emarının 3-4 dakikada çekildiği sistemde mükemmel görüntü kalitesinde çekimler son derece hızlı yapılıyor. Eski emar sistemlerinde 3045 dakika süren standart çekimler 5-10 dakikada tamamlanıyor. 4.7.Hamileler Emar Çektirebilir mi? X-ray ışını ve radyoaktif madde kullanılmaksızın gerçekleştirilen Emar çekimi herhangi bir yan etkisi olmayan tekrarlanmasında hiçbir sakınca bulunmayan sağlık açısından en güvenli tanı sistemidir. Bugüne kadar görülmüş hiçbir yan etkisi olmamasına rağmen hamileler mutlaka kendi doktorları ile görüşmeli ve eğer uzman doktor gerek görüyorsa yazılı izin/ tetkik istek kâğıdı verirse çekim yaptırmalıdır. Uzman doktorların istemesi durumunda merkezimizde ana karnındaki bebeklerin de emar çekimleri yapılmakta ve konusunda uzman ve tanınmış radyologlarımız tarafından bu tetkikler değerlendirilmektedir. 4.8.Beyin ve Omurilik Hastalıkları Tanısında En Etkili Yöntem Nedir? Beyin dokusundaki enfarktüs ve kanamayı gösterecek temel ve en modern yöntemler MR ve Bilgisayarlı Tomografidir. Özellikle MR olayın nerede olduğunu beynin neresinin hastalandığını olayın kanama ya da enfarktüs mü olduğunu ve ne denli yaygın olduğunu ortaya koyar. Bu yöntemler ayrıca inmeyi taklit eden beyin hastalıklarını ( örneğin beyin tümörü gibi ) ayırt etmemize katkıda bulunur. Resim4.3:Emar Örneği 16 İkinci çözülmesi gereken sorun ise beyine gelen damarların ne durumda olduğunu anlamaktır. Bunun içinde Doppler MR anjiyografisi ve kateter anjiyografisi yöntemleri kullanılır. Beyin damarlarının anjiografik olarak incelenmesi özellikle kanamalarda önem taşır. Beyin kanamaları damar sertliği ve yüksek tansiyona bağlı olarak meydana gelebilir. Ancak anevrizma dediğimiz damarlarda baloncuk oluşumu özel bir beyin kanamasına neden olur. Yine beyinde çoğu kez doğumsal olarak bulunabilen damar yumakları ( AVM ) da beyin kanaması yapabilirler anevrizma ve AVM ler ile bazı büyük beyin içi kanamalarda cerrahi müdahale gündeme gelebilir bu hastalarda doppler ve anjiografik incelemeler önem taşır. 4.9.Anjiyo Tehlikeli mi? Anjiyografinin tehlikeli olduğu konusunda birçok insanda yerleşmiş korkular var diğer yandan MR ve BT nin anjiografinin artık yerini almış olduğunu savunuluyor. Bu ne kadar doğru? Yeni teknoloji MR cihazları ile anjiografik inceleme yapmaktayız. Hem boyundan geçerek beyne giden hem de beyin içindeki damarları MR anjiyografi (MRA) denilen bu yöntem ile ortaya koymak mümkün. Beyin hastalıkları tanısında zahmetsiz ve tehlikesiz bir yöntem olarak Emar Anjiografi artık sıklıkla kullanılmaktadır. Bu yöntemin hastaya herhangi bir zararı yoktur. Birçok hastalıkta bu yöntem kateter anjiografisinin yerini almış durumda ama bazı özel koşullar var ki yine kateter anjiyografisine gerek duyulabilir 4.10.Beyin Fonksiyonlarını Görüntüleme Ne Demektir Ne İşimize Yarar? Beyin dokusu başlıca iki bölümden oluşuyor. Bunlardan biri beyin kabuğu (korteks) dediğimiz bölüm. Bu bölge belli bazı İşlevleri ( fonksiyon ) yerine getiren merkezleri içerir. Örneğin görme duyusunu ilgilendiren gözlerimiz ile gördüğümüz nesnelerin algılandığı merkez ya da vücudumuzun bir yarısındaki kol bacak ve gövde kaslarımızı hareket ettiren merkez veya işitme-şittiklerimizi ayırt etme ve algılama için özelleşmiş beyin kabuğu merkezi gibi… Yeni teknoloji EMAR (MR) ‘da örneğin bir elimizin parmağını oynattığımızda bunu beyinde izlemek mümkün. Beyin kabuğunun işlev gören bölümlerini parmağımızı oynatan kaslarımızı kontrol eden beyin kabuğu bölümünde (Motor korteks ) kan akımı artar kan içinde bulunan hemoglobin maddesi EMAR ‘da kullandığımız güçlü manyetik alandan etkilenir. EMAR (MR) görüntüsü üzerinde beyin kabuğunun görüntüsü diğer beyin kabuğu ( korteks ) alanlarından farklı bir görünüm kazanır yani biz beyinde bu fonksiyonla ilgili noktayı EMAR (MR) görüntüsü üzerinde işaretlemiş oluruz. Aynı bunun gibi beyin kabuğunun görenişiten hesap yapan hatırlayan v.b. çeşitli bölümlerini işaretleyebiliriz. Bunun için hastaya BETATOM EMAR (MR) sistemi içinde yatarken belli bazı basit işler yaptırarak ilgili beyin kabuğu bölümünü işaretleyebiliriz. Bu yönteme fMR ( fonksiyonel MR ) adı verilir.(5) 17 Resim4.4:Beyin Fonksiyonlarının Emar ile Görüntülenmesİ 5.PET / CT (POZİTRON EMİSYON TOMOGRAFİ) Organ ve dokularda ortaya çıkan fonksiyonel (işlevsel) değişiklikleri anatomik detaylarla birlikte gösteren, etkinliği kanıtlanmış bir nükleer tıp görüntüleme tekniğidir. Resim5.1: Pet Bu yöntemde; Hastaya bir şeker türevi olan ve pozitron ışıması yapan Flor-18 ile işaretlenmiş FDG molekülü (radyoaktif madde) damar yolundan uygulanır. 18 Belli bir süre verilen radyoaktif maddenin tüm vücuda yayılması beklenir (yaklaşık 30-60 dk) Kamera altına alınan hastanın toplam 12-20 dk süre içerisinde aynı esnada hem bilgisayarlı tomografi hem de PET görüntüleri üç boyutlu olarak elde edilir. Böylece organ ve dokulardaki normal ve normal dışı fonksiyon gösteren patolojik alanların üç boyutlu görüntülenmesi sağlanır.(7) Resim5.2:Pet ile Görüntü Oluşumu Kanser dokusu içermeyen normal sınırlarda PET/CT çalışması Günümüzde gelişmiş ülkelerde kanserden ölüm oranı tüm ölüm sebepleri arasında ikinci sıradadır. Bunun da ilk sırasında akciğer kanseri yer almaktadır. Kanser tedavisinin başarısında en önemli etken ERKEN TANI ve DOĞRU EVRELEME yani yayılımının tesbitidir. Kanser yayılımının doğru ve erken olarak belirlenmesi tedavi kararını etkilemekte ve sağkalım oranını arttırmaktadır. PET çalışmaları metabolik değişiklikleri gösterdiği için lezyon hakkında diğer görüntüleme yöntemlerinden çok daha erken bilgi vermekte ve CT ile de anatomik detay gösterildiğinden PET/CT çalışmaları hastalığın erken tanısına ve doğru evrelendirilmesine yardımcı olmaktadır. 19 RESİM5.3:Akciğerde Malign Kitle ve Mediastinal Lenf Nodlarına Ait Görüntü 5.1.PET/CT KULLANIM ALANLARI 5.1.1.Onkolojik Çalışmalardır. Başta akciğer kanserleri, lenfomalar, melanomalar, baş-boyun tümörleri ve kolorektal tümörler olmak üzere tüm malignitelerde; Tanı, Tedavi Öncesi Evrelendirme (yayılımının tespiti), Radyoterapi Alacak Planlanmasında, Hastalarda Tümör Dokusunun Tespiti ve Tedavi Tedavi Sonrası Evrelendirme ve Tedavinin Etkinliğinin Değerlendirilmesinde, Tedavi Bitimi Sonrası Kontrollerde, ayrıca metastazları bulunan ancak tümör odağı tespit edilememiş hastalarda primer odağın bulunmasında da ilk tercih edilecek yöntemdir. 20 5.1.2.Kalp Hastalıkları PET çalışması ile kalp kasının canlılığını koruyup korumadığı gösterilir. Özellikle kalp krizi geçirmiş olan hastalarda kalp kasının bu olaylardan ne kadar etkilendiği önemlidir. Koroner By-pass ameliyatının başarı şansının yüksekliği kalp kasının canlı olmasına bağlıdır.(6) Resim5.4:Pet ile Kalp Görüntüsü 5.1.3.Nörolojik Hastalıklar Alzheimer hastalığı: Beynin belirli bölgelerinin işlevlerindeki azalmanın tespit edilmesi hastalığın erken dönemde tanınarak, diğer hastalıklardan ayrılabilmesini sağlar. Epilepsi: İlaç tedavisine yanıt vermeyen ve cerrahi tedavi planlanan hastalarda, epileptik odakların beyin içerisindeki yerleşiminin tespitinde kullanılır. Beyin Tümörleri: Primer veya meta statik beyin tümörleri nedeniyle cerrahi ve/veya ışın tedavisi (ışın) tedavisi görmüş hastalarda kalan doku içerisinde malign doku varlığı ile nekroz dokusu ayırımının yapılmasında kullanılır. 21 Resim5.5:Pet ile Beynin İncelenmesi 4.Metabolik olayların arttığı, sebebi bilinmeyen ve kontrol altına alınamayan ateş yüksekliklerinde enfeksiyon odağının tespitinde kullanılır. 5.Granülomatöz hastalıkların yaygınlığının değerlendirilmesi, aktif dönemde olup olmadığının saptanması ve tedavi takibinde kullanılabilir. 5.2.PET/CT Hastaya Neler Kazandırır? PET/ CT tek bir görüntüde vücudun tüm alanları üç boyutlu incelendiğinden hastalık hakkında birçok tıbbi testin verebileceğinden daha fazla ve güvenilir bilgi verir. PET/ CT hastalığın erken tanısını sağlar. PET/ CT hastalığın doğru evrelendirilmesini sağlar. PET/ CT hastalığa ait doğru tedavi şekillerinin seçilmesine yardımcı olur. PET/ CT hastalığın seyrini ve tedaviye yanıtını gösterir. PET/ CT gereksiz cerrahi ve tıbbi tedavileri engeller. PET/ CT gereksiz harcamaları önler. PET/ CT hastaya zaman kazandırır. 6.ULTRASON Varlığı röntgen ışınlarından on iki yıl önce ortaya konmuş olan ULTRASES ile ilgili çalışmalar 1920 ’lerde başlamış ve zamanımıza kadar devam etmiştir. Doğada ULTRASES uygun bir enerjiye bağlı olarak üretilip, ekolu bir şekilde yarasa, yunus balığı tarafından da kullanılmaktadır. Biyolojik sistemler üzerinde WOOD ve LOOMS ‘ın araştırmaları bu konuda yapılmış ilk çalışmalardır. ULTRASES sahip olduğu özellikler nedeni ile pek çok alanda kullanılmaktadır. 22 6.1.Ses Nedir? Ses, denge durumunda bulunan bir ortamda taneciklerin mekanik titreşimleridir. Ses verebilen herhangi bir sisteme ses kaynağı, ses kaynaklarının ses vermekteyken yaptıkları hareketlere ses titreşimleri, bu hareketlerde bir tam titreşim süresine ses titreşiminin periyodu ve saniyedeki devir sayısına da sesin frekansı denir. Ses bir titreşim hareketinden meydana gelir. Bunun tersi her zaman doğru değildir. Yani her titreşim hareketi muhakkak bir ses meydana getirmez. İnsan kulağı frekansı 2020.000 Hz. arasındaki dalgasal enerjiyi ses olarak algılayabilir. Elektromanyetik dalgaların aksine ses boşlukta iletilemez. Ses dalgaları ancak moleküler ortamda iletilebilmektedir. Ses, boyuna dalga özelliğindedir. Sesin yayılabilirliği ortamların sıkışabilirliği ile ters orantılıdır. Bu yüzden ses hızı gazlarda en yavaş, katılarda da en hızlıdır. Ayrıca sesin hızı sıvılarda ve gazlarda sıcaklıkla artmaktadır. Havada ses hızı ortalama 331 m/s’ dir. 6.2.Ultrasonografi nedir? Ultrasonografi, ses dalgalarından yararlanılarak yapılan bir görüntüleme yöntemidir. İnsan kulağının duyamayacağı frekansta ses dalgaları, problar (ultrasonun insan vücuduna değen kısmı) aracılığıyla vücuda gönderilmekte, organlardan yansıyan ses dalgaları ise cihazın ana gövdesinde bulunan bilgisayarlar aracılığı ile görüntülü olarak ekrana aktarılmaktadır. Oluşan görüntü fotoğraf kâğıdı ya da videoya kaydedilmektedir. ULTRASES cihazlarının kullanıldığı yönteme ultrasonografi denir. Ultrasonografi yumuşak dokuları inceleyen bir metottur. Ultrasonografi sıvı-katı ayrımını çok iyi yapar. Ultrasonografi puls-eko prensibine dayalı bir tekniktir. Bu ilke, vadinin bir tarafından seslenen kişinin sesini duyması ile aynıdır. Havadaki ses hızı bilindiğinden sesin yansıdığı yerin uzaklığı ölçülebilir. Ultrason ile görüntülemede kısa bir ultrasonik puls vücut içine verilmektedir. Bu puls yansıma oluşturabilecek bir yüzeyle karşılaşıncaya kadar sabit bir hızla dokuların içerisine ilerler. Ses demeti, böyle bir yansıtıcı yüzeyle karşılaştığında, bir kısmı ses kaynağına doğru geri yansır. Bu aradaki geçen zamanı saptayan algılayıcı ultrason scanner tarafından bu süre kaydedilir. Aygıt bu süreyi uzaklık olarak dönüştürür. Bu uzaklık sayısal bir değer yerine, video ekranı ya da osiloskop üzerinde bir nokta veya dikey defleksiyonlar olarak gösterilir. Bu dikey defleksiyonları yeri ekonun uzaklığı ile orantılıdır. Her defleksiyonun yüksekliği, transduser tarafından alınan enerji ile doğru orantılıdır. Bu durumda sadece uzaklık ölçümü değil, aynı zamanda bir görüntü de elde edilmiş olunmaktadır. ULTRASES enerjisi bir ortamdan alçalıp yükselen basınç dalgaları şeklinde ilerler. 6.3.Ultrasonografi ‘nin Avantajları Düşük maliyetli olması. Aygıtın taşınabilir olması. Hastayı yatakta inceleme imkânının olması. Yöntemin kolay uygulanabilir olması. İncelemenin herhangi bir tehlike içermememsi. İnceleme sonucunun güvenilir olması. 23 6.4.Ultrason (ultrases) Cihazı Ultrason (ULTRASES) cihazları tıpta yaygın olarak kullanılan ve doktorların başvurduğu teşhis etme cihazıdır. 6.4.1.Ultrason (ultra ses) Cihazı Örnekleri RESİM 6.1. ULTRASON CİHAZI RESİM 6.2. ULTRASON CİHAZLARI RESİM6.3.ULTRASON CİHAZI 24 ULTRASES (ultrason) cihazının iki ana parçası vardır. Bunlar ana ünite ve transduserdir. Tetkik esnasında incelenen vücut alanına konan parça transduserdir. Transduserden çıkan ses dalgaları vücut içinde yansır ve tekrar transdusere gelir. Buradan da ekrana görüntü aktarılır. Oluşan görüntüye sonogram denir. 6.5.Ultrases Cihazının Öğeleri 6.5.1)Transduser: Ultrases dalgalarını üretip hem gönderici hem de alıcı olarak hareket eder. Transduser iki amaçla kullanılır. 6.5.2.Yayınlayıcı (transmitter): Transduser tarafından yayınlanan ultrases dalgalarının frekans ve sürelerini ayarlar. 6.5.3.Alıcı (receiver): Transduser içinde tekrar elektrik impulslarına dönüştürülen geri dönüş ekoları alıcı tarafından toplanır. 6.5.4.Sinyal amplifikatörü: Alıcı ile katot ışını tüpü arasına yerleştirilen sinyal amplifikatörü alıcıdan gelen sinyalin voltajını arttırır. 6.5.5.Katot Işını Tüpü (ekran) :Geri dönen ve amplifiye edilmiş eko impulslarını alır. İşlem görmüş olan bu impulslar katod ışını tüpünde ya da osiloskopta görüntü oluştururlar.(8) RESİM 6.4.ULTRASES İle Görüntüleme Aracının Genel Yapısı 25 6.6.Ultrases Cihazı İle Elde Edilen Bazı Görüntüler 26 27 KAYNAKÇA (1) Bilim Çocuk,MEGEP http://biyomedikalhaber.com/tibbi-cihaz/rontgen-cihazi/ (2) Röntgen Cihazı Powerpoint Sunusu biyomedikalcihazteknolojisi.azbuz.com/blog/yazi/oku/5000000006835133/ RONTGEN-CIHAZI (3) http://www.saglikkenti.com/2013/01/08/bilgisayarli-tomografi-bt-goruntulemenedir/ (4) http://www.betatom.com.tr/tr/bt-multislice-bilgisayarli-tomografi.html (5) http://www.betatom.com.tr/tr/emar-mr-manyetik-rezonans.html (6) FİZİK SİTESİ(genbilim.com) (7) www.medikalteknoloji.com (8) http://biltek.ieee.metu.edu.tr 28 SONUÇ Tıbbi görüntüleme teknikleri gün geçtikçe önem kazanmaktadır. Teknolojinin en çok ilerlediği alanlardan biridir. Aynı zamanda hayati değeri olan bir alandır. Genel olarak gelecek zamanlarda da ilerleme gösterecek alanlardan biridir. Hiç durmadan insanlar ihtiyaç duyduğu ölçüde geliştirecek ve kullanacaktır. Yapmış olduğum çalışmayı araştırmaya başladığımda çok fazla kaynakla karşılaştım ve hepsi aynı noktaya varıyordu. Görüntüleme teknikleri erken teşhis ve tedavi için en önemli yardımcı. Bu nedenle yaşantımızda çok büyük öneme sahip. Tıbbi görüntüleme 29