Frederick Fligel ve Joseph Kivlin gibi araştırmacılar 1970’lerde yeniliklerin yayılmasının üvey evlat muamelesi gördüğünü,öneminin küçümsendiğini yazıyorlardı.Bu gün ise yayılım araştırmaları vazgeçilmez bir öneme sahiptir. 1-Yayılım modeli pek çok disiplin için kavramsal bir paradigma ortaya çıkarmaktadır.Yayılım araştırmalarının çok disiplinli yapısı pek çok bilim alanıyla çakışmaktadır ki bu çerçeve içinde pek çok disiplin ortak kavramlarda birleşebilmektedir 2-Yayılım araştırmaları ,elde edilen sonuçların diğer sosyal bilim disiplinlerinde pratik olarak kullanılma imkanını sağlar 3-Yayılım paradigması bilim adamlarına deneysel bulgularını daha geniş düzeyde genellemeler yapacakları teorik altyapı sunar. 4-Klasik yayılım modelinin sunduğu araştırma yöntemleri açık ve basittir.Verileri toplamak genellikle zor değildir,veri analizlerinin yapılacağı metotlar iyi belirlenmiştir Yayılım araştırmaları insan davranışlarını değiştirme konusunda çok önemli bulgular ortaya çıkarmıştır. Bu alanın en büyük eksikliği ve zayıf tarafı 70’lere kadar hiç bir eleştirel çalışmanın yapılmamış olmasıdır. 1-YENİLİK SONRASI SAPMA 2-KİŞİ SUÇLAYAN SAPMA 3-HATIRLAMA PROBLEMİ 4-EŞİTLİK SORUNU Yenilik sonrası sapma ,yeniliğin çabuk yayılması için bütün sistem tarafından kabul edilmesi ve sistemin tamamına uygulanması,yeni düzenleme yapılmadan,reddedilmeden kabul edilmesi gerektiği varsayımıdır Bunun nedeni tarihidir.Ryan ve Gros’un 1943’te yaptığı Hibrid Mısır tohumu çalışmasının bu kadar başarılı olması ve kısa zamanda yayılması olası sapmaları gizledi ve önemsenmemesini sağladı.İlk defa 1970’lerde bu konularda eleştiriler başladı ve yenilik sonrası sapma diye bir başlık ortaya çıktı. 1-Yayılım araştırmalarının çoğu değişim ajanları tarafından yapılır. 2-Başarılı yenilik yayılımı çoğu zaman yeniliğin uygulanması ile sonuçlanır ve sonuçlarını izlemek kolaydır.Ancak başarısız olanları arkalarında bir iz bırakmaksızın yok olurlar ve takip edilmesi zordur 1-Yayılım araştırmaları yenilik tamamen yayıldıktan sonra yapılmak durumunda değildir,bilgi yayılım süreci sırasında iki veya daha fazla noktada toplanabilir. 2-Yayılım araştırmacıları çalışacakları yenilik konusunu seçerken nasıl şeçmeleri gerektiği konusunda dikkatli olmalıdır. 3-Yenilik çoğu zaman yayılım sırasında bireyler açısından reddedilme,duraklama,yeniden yayılma gibi durumlarla karşılaşabilir 4-Araştırmacılar yayılım sürecine daha geniş bir bakış açısından bakarak;yeniliğin yayılması için hangi temel politikaların izlendiği,bu politikaların yayılımı nasıl etkilediği,yeniliğin diğer yeniliklerle ilişkisi ve yerini aldığı uygulamayı araştırmalıdır 5-Yeniliklerin kabulünü kolaylaştıran teşvik edici etkenler konusunda anlayışlarımızı da ilerletmek durumundayız. Çoğu zaman ekonomik nedenlerin yeniliklerin kabulünde en önemli etken olduğu düşünülür. Araştırmacılar satın alanların bakış açısından neden sorusuna cevap verebilmeye başladıkları zaman yayılım sonrası sapma da engellenmiş olur. Kişiyi suçlayan sapma ,kişinin içinde bulunduğu ve bir parçası olduğu sistem yerine kişiyi yapılanlardan sorumlu tutar.Kişi suçlayan eğilime göre, örneğin ayakkabı kişinin ayağına uymuyorsa ayağınızla ilgili bir sorun vardır.Bu görüş açısının tersi olan sistem suçlayan sapma da ise ayağa uymayan ayakkabının sorumlusu üretici veya pazarlama sistemidir. Her ne kadar geçmişte yapılan çalışmalarda yeniliklerin yeterince hızlı yayılmamasının veya reddedilmesinin nedeni birey olarak görülse de değişim ajanlarının bireye yeteri kadar bilgi aktarmaması ve satın almayı cesaretlendirecek ekonomik katkıların olmayışı temel bir sistem sorunudur 1-Bunun başlıca nedenlerinden biri araştırmacıların probleme sponsorlarının bakış açılarından bakmalarıdır 2-Araştırmacılar çoğu kez sistem suçlayan faktörlerin değişemez olduğunu düşünerek basite kaçmış ve daha kolay gördükleri kişi suçlamayı tercih etmişlerdir. 3-Kişiler, araştırmacılar için daha kolay ulaşılabilirdir.Ayrıca araştırmacılar sosyal bilimler kökeninden geldiği için gözlem metodunu benimsemiştir ve bu yapıya uygun olarak kişi suçlama eğilimindedir.Ancak Antropologlar daha farklı bir bakış açısından bakarak sistem ağırlıklı olarak çalışmalar yapmaktadır. 1-Yenilik çalışan bilim adamları kişileri analizlerinin temel öğesi olarak kullanmanın alternatif yollarını bulmalılar ki kişi suçlama sapmasından kurtulsunlar. 2-Araştırmacılar sosyal değişimin nedenlerine ilişkin bilgileri toplayarak değerlendirmeden önce değişim ajanlarının koyduğu teşhislerden kaçınmalıdır, zira onlar kişi suçlama eğilimindedir. 3-Değişimin bütün tarafları,sadece çözüm arayanlar değil, problemin teşhisine kullanıcı adayları da dahil olmak üzere katılmalıdır. 4-Yayılım araştırmalarında kişiye bağlı değişkenler kadar sosyal ve iletişim yapısal değişkenleri de dikkate alınmalıdır. Yayılım gibi süreçlerin çalışmalarında zaman metodolojik düşmanlardan biridir.Tanımlamak gerekirse yenilik zaman içinde yayılır.Çoğu zaman yeniliklerin yayılması aşamasında bilgi toplamanın kolay olduğu zannedilir fakat değildir. Yayılım araştırmalarının en zayıf taraflarından birisi de katılımcıların yeniliği kabul etme sürecine ilişkin hatırlama bilgilerine bağımlı olmasıdır.Kişilerden geriye dönerek bu sürece katılımları ile ilgili bilgiler istenir.Sonradan hatırlama her zaman mümkün olamamaktadır.Bu geçmişte geçen süreye,kişilerin eğitimine,hafızasına ve benzeri faktörlere bağlıdır. Sosyal bilimlerde kullanılan veri toplama teknikleri,kişisel söyleşi gibi , araştırmacının katılımcıya geriye dönerek bazı şeyleri hatırlamasını istediği durumlarda çok işe yaramaz Alan deneylerinin yanı sıra,hatırlama problemini ortadan kaldıracak çözüm yollarından biri de daha yayılım sırasında çok noktada katılımcılardan veri toplamaktır Hatırlama problemini ortadan kaldıracak bir başka çözüm önerisi de “kabul noktası” diyebileceğimiz karar anlarını katılımcılardan hatırlamasını ve detaylandırmasını istemektir Yayılım araştırmacıları yeniliğin sonuçları hakkında fazla kafa yormamışlardır.Özellikle yeniliğin sosyoekonomik faydalarının toplumda nasıl dağıldığı konusu üzerine eğilmemişlerdir. Yeniliklerin yayılımı teori ve kavramları bütün dünya da aynen geçerli imiş gibi hareket edildi.Az gelişmiş ve fakir Afrika ülkesinde de Amerikan ve Avrupa ülkeleri şartlarına sahipmiş gibi davranıldı. .Bu gün gelişme dendiğinde hem maddi hem de sosyal gelişimleri içeren sosyal bir değişiklik ifade edilmektedir. 1970’lerden sonra eşitlik kavramı daha dikkate alınmaya başlanmış, yenilikler daha zayıf toplum unsurlarının durumlarını iyileştirme yönünde düşünülmeye başlanmıştır. Yayılım araştırmaları, yayılım sonrası sapma ve kişi suçlayan anlayıştan kurtulma yoluna doğru yol almaya başlamıştır.Bu yöndeki çalışmaları geçmişindekilerden ayıran en temel özellik eşitlik anlayışıdır. Üçüncü dünya ülkelerinde genellikle ekonomik durumu iyi,eğitimli,toprak sahibi,bankalardan kredi alabilecek kişiler yeniliklere açıktır. Değişim ajanları da kolay sonuç elde etmek için bu kişileri hedeflemektedir. Sonuç bu kişilerin lehine olmakta,daha fazla üretim daha fazla gelir anlamına gelmektedir. Böylelikle o toplumlarda zengin ve fakir arasındaki gelir farklılığı daha da artmaktadır iletişim stratejileri ,sosyoekonomik gelir paylaşımını dengeli paylaşmaya yönelik olarak doğru kurgulanabilirse, sosyal yapı ,özellikle en alt tabakaların katılımı sorunu, yeniliklerin yayılımında engel olmaktan çıkmaktadır. Gerçekten yeniliklerin yayılma süreci toplumdaki gelir adaletsizliğini daha da arttırmak zorunda mı?Neyse ki bu alanda gelişmekte olan ülkelerde yapılan iki çalışma iyimser olmamız için bazı nedenler ortaya sürmektedir.