2.ABDÜLHAMİD EFSANE SULTAN Fiziksel görünümü ve kişiliği • Sultan Abdülhamid uzunca boylu, esmerce tenli, uzunca burunlu, ela gözlü, hafif kıvırcık sakallı idi. Zeka ve hafızasının güçlü olduğu, açık bir tarzda konuştuğu, kendisine anlatılanları uzun müddet sabırla dinlediği söylenen, Sultan Abdülhamid oldukça dindar bir insandı. Kızı Ayşe Sultan babasının dindarlığını şöyle anlatmıştır: • “Babam doğru ve tam dinî itikada sahip bir Müslümandan başka biri değildir. Beş vakit namazını kılar, Kur'ân-ı Kerîm okurdu. Daima camilere devam ettiğini, Ramazanlarda Süleymaniye Camii'nde namaz kıldığını, o zamanlar camide açılan sergilerden alışveriş ettiğini hikâye tarzında anlatırdı. Babam herkesin namaz kılmasını, camilere devam edilmesini çok isterdi. Sarayın husus'i bahçesinde beş vakit Ezân-ı Muhammedi okunurdu. Babamın bir sözü vardı: "Din ve fen" derdi. "Bu ikisine de itikat etmek caiz" olduğunu söylerdi.[13]”Günde muntazam 15-16 saat çalıştığı söylenmektedir. Çalışma saatleri dışında hobi olarak marangozlukla uğraştı. Gençliğinde binicilik, yüzme, atıcılık, güreş gibi sporlar yaptı. Tiyatro ve operaya ilgi duyardı. Yıldız Sarayı'nda yaptırdığı tiyatroda çeşitli oyun ve operaları hususi olarak getirtir ve ailesiyle birlikte seyrederdi. Kitap koleksiyonu • Abdülhamid (1908) matbaa ve yayın işlerine çok meraklıydı. Modern matbaa makinelerini Türkiye'ye getirtip kaliteli divan eserleri bastırdı. Mesela Cem Sultan Divanı'nı bastırıp bazı nüshalarını Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı'na, Almanya'ya ve Amerika'ya gönderten Sultan Abdülhamid dedektif romanlarına ve seyahatnamelere çok meraklı bir padişahtı. Abdülhamid'in iki ile beş bin adet arasında olduğu rivayet edilen bir polisiye roman koleksiyonu vardı ve bunların birçoğu Yıldız yağması sırasında ortadan kayboldu. Sherlock Holmes'un bütün maceralarını eksiksiz olarak Osmanlıcaya tercüme ettirmişti.[14] • Sultan AbdülhamidYıldız Sarayı'nda çok büyük bir kütüphane kurdurtmuştu. Bu kütüphane 4 bölümden oluşmaktaydı.Bunlar arasında; t-yabancı dillerde Türkiye ile ilgili yazılmış eserler: bunların içerisinde elyazması pek çok kitap vardır. Bunlar özel olarak tercüme ettirilerek telif hakkı ödenmiş kitaplardır. Dolayısıyla bunları basmak ve dağıtmak yasaktı ve tek nüshadırlar. • Gazeteler: kütüphane, Avrupa'da çıkan bütün önemli gazetelere aboneydi. Dolayısıyla son derece zengin bir süreli yayın koleksiyonu mevcuttu. • Roman ve hikayeler: 6 bin kadar kitap özel olarak saray için çevrilmişti. Bu romanlar haremde de okunur ve elden ele gezer, sonra kütüphaneye teslim edilirdi. Mesela Carmen Silva'nın bütün eserleri mevcuttu. Kütüphanenin bir de Arapça ve Farsça eserleri içeren kısmı vardı ama bu kısım diğerlerine nazaran fakirdi. Coğrafya ve seyahatnameler:Yıldız Sarayı'na kapanmış bir hayat süren Abdülhamid'in dünyayı bu eserler sayesinde tanıdığı ve takip ettiği söylenir. Hakkındaki görüşler • "Abdülhamid'in idare tarzı azami müsamahadır."–Mustafa Kemal Atatürk[18] • Padişahım gelmemişken yâda biz, İşte geldik senden istimdada biz, Öldürürler başlasak feryada biz, • Hasret olduk eski istibdada biz–Süleyman Nazif • Önceleri İttihat ve Terakki Fırkası içinde Sultan Abdülhamid'e karşı olan Filozof Rıza Tevfik ve Süleyman Nazif sonradan duymuş oldukları pişmanlıklarını şiirleri ile dile getirmişlerdir.[kaynak belirtilmeli] • Ahmet Rıza Bey'den Talat Paşa ve Eyüp Sabri Akgöl'e:Ayıp, ayıp. Bu adam 32 sene Hakan ve Halife idi. Sultan Hamid için şu söylenen, yazılan, çizilenlerin büyük kısmının yalan ve iftira olduğunu bildiğimiz halde, nasıl tahammül edip imkân veriyoruz? Bu iftira selinin yarınki muhatapları da bizler olacağız.[kaynak belirtilmeli] Kızıl Sultan iddiası, Albert Vandal adlı bir Fransız yazar tarafından ortaya atılmıştı. Atılış sebebi, Abdülhamid'in Ermeni isyanlarını bastırtmış olmasıdır. Başta Birleşik Krallık ve Fransa olmak üzere Avrupa kamuoyunda Abdülhamid'in kan dökücü bir padişah olduğu propagandası başlatıldı.[17] Özellikle Ermeni isyanını bastırırken kullandığı tedbirler nedeniyle batılı tarihçiler ve muhalifleri tarafından "kızıl sultan" diye anılmıştır.[16] Öte yandan, taraftarları onu "ulu hakan" gibi yüceltici lakaplarla anarlar. • "Dünyâda 100 gram akıl varsa, bunun 90 gramı Abdülhamîd Han'da, 5 gramı bende, kalan 5 gramı da diğer dünyâ siyâsîlerindedir"–Alman Milli Birliğinin kurulmasını gerçekleştiren meşhur Alman devlet adamı, 'Prens Bismarck[19] Gerçekleştirdiği projeler • • Ordu'nun Modernleştirilmesi ve Donanmanın Durumu: 1879'da Osmanlı İmparatorluğu'nun hezimetiyle sonuçlanan 93 Harbi'nden sonra, Sultan II. Abdülhamid Rus Yayılmacılığı'na karşı Osmanlı Ordusu'nun modernleşmesi gerektiğine karar verdi ve bu yayılmacılıktan etkilenen diğer ülke olan Almanya ile işbirliğine karar verdi. Aralarında sonradan Müşir rütbesi verilecek olan Baron Von der Goltz komutasında bir Alman askeri heyeti İstanbul'a geldi. Von der Goltz, askeri okullarda köklü reformlar gerçekleştirip genç subayların yetiştirilmesi için önkoşulları oluşturdu. Ancak bununla birlikte Von der Goltz, Türk generallerinin günümüze kadar dayanan, herkesten daha modern yöntemlerle eğitilmiş olma ve en yeni askeri teknolojileri takip etme bilincinin temel taşını oluşturdu. Mamafih, Prusya geleneğinin bir diğer temeli olan askerlerin sivil siyasete karışmama prensibini aşılamakta başarılı olamadığı Bâb-ı Âli Baskını ile ortaya çıktı. • • II. Abdülhamid devri demiryolları II. Abdülhamid döneminde, borçların artmaması, genel durum vb. (ki gemiler hep borçlarla alınıyordu.) sebepler yüzünden Osmanlı donanmasının gücü azaldı. Osmanlı Donanması Haliç Tersanesi'nde kalmıştır. Bu dönemde dünyada ilk kez Osmanlı tarafından denenen Abdülhamid ve Abdülmecid zırhlı denizaltıları denemelerde başarılı olmuştur. Ayrıca, ilk deniz müzesi de bu dönemde açıldı. (1897)[20] Ancak, çeşitli sebeplerden dolayı Osmanlı Devleti denizaltı yarışına I. Dünya Savaşı'nda elinde tek denizaltı bile olmadan devam etmiştir. En uzun süre Bahriye Nazırlığı yapan Hasan Hüsnü Paşa döneme damga vurmuştur.[21] • • Ordunun von der Goltz tarafından yeniden yapılandırılmasıyla birlikte Osmanlılar, Krupp ve Mauser gibi Alman şirketlerine ilk kapsamlı silah siparişlerini verdiler. Von der Goltz, Almanya'nın ve Osmanlı Devleti'nin Doğu'daki nüfuzunu garantilemek için Bağdat tren yolunun inşa edilmesini de destekledi. Bu fikir, yeni pazarlar bulmak için tren yollarının yapılmasını destekleyen Alman ekonomisinin çıkarlarıyla da örtüşüyordu. 1888 yılında Sultan II. Abdülhamid, Bağdat tren hattı inşası lisansını, Alman Bankası Deutsche Bank tarafından yönetilen bir Alman konsorsiyumuna verdi. Osmanlı Ordusunun modern silahlar kullanmaya başlaması, 1897 Osmanlı-Yunan Savaşı'nda hemen semeresini gösterdi. Osmanlı Ordularının Atina'yı tekrar ele geçirmelerine ancak Rus Çarı II. Nikolay'ın Sultan II. Abdülhamid'e haber göndererek, eğer derhal ateşkes sağlanmazsa Rus Ordularının Erzurum'a hücum edeceğini bildirmesi engel oldu. Albüm