Viyana Zirvesi

advertisement
AVRUPA BİRLİĞİ
VE
TÜRKİYE
AVRUPA BİRLİĞİ
Avrupa Birliği'nin temelini, ll. Dünya Savaşı sonrasında sanayi
açısından özellikle önemli iki temel hammadde olan kömür ve çelik
sektörünü güçlendirmek ve bunları uluslar üstü bir otorite ile kontrol ederek
barışı sürdürmek amacıyla 1951'de kurulan Avrupa Kömür ve Çelik
Topluluğu oluşturmaktadır.
Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu, 18 Nisan 1951’de
Belçika, Almanya, Fransa, Hollanda, Lüksembourg ve İtalya arasında
imzalanan Paris Antlaşması ile kurulmuştur.
Bu ülkelerin imzaladığı 25 Mart 1957 tarihli Roma Antlaşması
ile bir başka topluluk daha, Avrupa Atom Enerjisi Topluluğu (Euratom)
kuruldu.
NATO’nun kurulması ve Avrupa bütünleşmesinin önce ekonomik
alanda gerçekleşmesinin daha gerçekçi olacağı düşüncesi yoğunlaşmıştır ve
25 Mart 1957’de Roma’da Avrupa Ekonomik Topluluğu’nu (AET) kuran
Antlaşma AKÇT (Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu) üyesi 6 ülke tarafından
imzalanmıştır.
1965’de kurucu üyelerin imzalamış oldukları “Birleşme Antlaşması”
(füzyon antlaşması) sonucunda, AKÇT, AET ve EURATOM için tek bir Konsey,
Komisyon ve Parlamento oluşturulmuş, bütçeleri birleştirilmiş ve “Avrupa
Toplulukları” terimi kullanılmaya başlanmıştır.
TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ
İLİŞKİLERİ

Türkiye, Avrupa Ekonomik Topluluğunun 1958 yılında
kurulmasından kısa bir süre sonra Temmuz 1959'da Topluluğa tam üye olmak
için başvurmuştur.

Tam üyelik başvurumuza o zamanki adıyla Avrupa Ekonomik
Topluluğu tarafından verilen cevapta, Türkiye'nin kalkınma düzeyinin tam
üyeliğin gereklerini yerine getirmeye yeterli olmadığı bildirilmiş ve tam üyelik
koşulları gerçekleşinceye kadar geçerli olacak bir ortaklık anlaşması
imzalanması önerilmiştir. Söz konusu anlaşma 12 Eylül 1963 tarihinde
Ankara'da imzalanmıştır.

Ankara Anlaşmasının önsözünde Türk halkının yaşam standardının
yükseltilmesi amacıyla Avrupa Ekonomik Topluluğunun sağlayacağı desteğin
ilerdeki bir tarihte Türkiye'nin Topluluğa katılmasına yardımcı olacağı
belirtilmektedir.
Anlaşma;
 hazırlık dönemi,
 geçiş dönemi ve
 nihai dönem olarak üç devreye bölünmüştür.

Geçiş döneminin sonunda ise gümrük birliğinin tamamlanması
planlanmıştır. Anlaşmada öngörülen Hazırlık döneminin sona ermesiyle
birlikte, 13 Kasım 1970 tarihinde imzalanan ve 1973 yılında yürürlüğe giren
Katma Protokolde geçiş döneminin hükümleri ve tarafların üstleneceği
yükümlülükler belirlenmiştir.

Ancak gerek Ankara Anlaşması gerek Katma Protokol öngörüldüğü
şekilde uygulanamamıştır.
NEDENLERİ

Ülkemiz; 1970'li yıllarda içinde bulunduğu ekonomik
krizler ve bazı siyasi tercihlerle Katma Protokol'den
kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmekten
kaçınmıştır.

Topluluk da kendi yükümlülüklerini aksatmaya ve
ortaklık ilişkisinin geliştirilmesinde çaba harcamaktan
kaçınmaya başlamıştır.

12 Eylül dönemi ve Yunanistan'ın 1980'de Topluluğa
tam üye olması ile birlikte sorunlar siyasi boyut da
kazanmaya başlamıştır. Topluluk-Türkiye ilişkileri
dondurulmuş ve mali işbirliğine son verilmiştir. Katma
Protokolün ise sadece ticari hükümleri işlemeye devam
etmiş, diğer bütün hükümleri atıl kalmıştır.
GÜMRÜK BİRLİĞİ

1983 yılında Türkiye'de sivil idarenin yeniden kurulması ve 1984
yılından itibaren ülkemizin ithal ikamesi politikalarını hızla terk ederek dışa
açılma sürecini başlatması ilişkilerimizi yeniden canlandırmıştır.

Türkiye bir taraftan 14 Nisan 1987'de AB‘ye tam üyelik müracaatında
bulunmuş, diğer taraftan ertelenmiş bulunan gümrük vergileri uyum ve indirim
takvimini 1988 yılından itibaren hızlandırılmış bir şekilde yeniden yürürlüğe
koymuştur.

AB Komisyonu tam üyelik müracaatımıza 1989 yılında verdiği
yanıtta, Türkiye'nin AB‘ye üyelik konusundaki ehliyetini kabul etmekle
birlikte, gelecek genişlemesini beklemesini ve bu sırada Gümrük Birliği
sürecini tamamlamasını önermiştir.



İki yıl süren müzakereler sonunda 5 Mart 1995 tarihinde yapılan
Ortaklık Konseyi toplantısında alınan karar uyarınca Türkiye ile AB
arasındaki Gümrük Birliği anlaşması 1 Ocak 1996 tarihinde
yürürlüğe girmiştir.
Ticaret açığının önemli ölçüde büyümesine rağmen ekonomi,
Gümrük Birliğinden kaynaklanan yükü rahatlıkla kaldırabileceğini
göstermiştir.
Ancak; AB, Gümrük Birliği kararının kabul edildiği Ortaklık Konseyi
toplantısında üstlendiği ve ülkemize 4-5 yıllık bir dönem içinde 2,5
milyar EURO' ya varan mali yardım yapma yükümlülüğünü yerine
getirememiştir; bunun önemli 2 nedeni ise;
 Yunanistan
 Avrupa Parlamentosu’nun muhalefetidir.
AVRUPA BİRLİĞİ’NİN
GENİŞLEME SÜRECİ
 Avrupa Birliği 1993 Kopenhag Zirve Toplantısında aldığı kararlar uyarınca eski
Varşova Paktı ülkeleri olan Merkezi ve Doğu Avrupa ülkelerini kapsayan bir
genişleme süreci başlatmıştır.
 AB Komisyonunun genişlemeye ilişkin stratejisine esas teşkil etmek üzere
hazırladığı öneriler 16 Temmuz 1997 tarihinde "Gündem 2000" başlıklı bir raporda
açıklanmıştır.
 Kopenhag kriterlerine en iyi uyum sağlayan ülkeler; Polonya, Macaristan, Çek
Cumhuriyeti, Slovenya ve Estonya olarak belirlenmiştir. Daha geri bir durumda
bulunan ülkeler ise Slovak Cumhuriyeti, Litvanya, Letonya, Bulgaristan ve
Romanya olmuştur.
 Güney Kıbrıs Rum Yönetimi de söz konusu genişlemenin içine dahil
edilmiştir.
 Türkiye ise genişlemenin kapsamına alınmamıştır.
NEDENLERİ




Türkiye’deki siyası durum karışıklığının mali yapıyı
iyileştirmeyi önlemesi
Makro ekonomik istikrarsızlıklar
İnsan Hakları
Güneydoğu Sorunu
 Gündem 2000 kararından sonra Türkiye, AB ile yakın
ilişkilerde bulunmuştur ve Lüksemburg Zirve Toplantısı’ndan
beklediklerini ortaya koymuştur:
Türkiye'nin AB'nin genişleme sürecine dahil olduğunun resmen
ilanı
 Türkiye'nin uygun bir katılma öncesi stratejisi ile desteklenmesi
 Türkiye'nin Avrupa Daimi Konferansına diğer adaylarla eşit
statüde katılması
LUXEMBURG ZİRVESİ




12-13 Aralık 1997 tarihlerinde Lüksemburg'da yapılan Avrupa Birliği
Zirvesinde Sonuç Bildirisi kabul edilmiştir.
Türkiye'nin tam üyeliğe ehliyeti bir kez daha teyit edilmiştir.
Avrupa Birliği, Türkiye'yi tam üyeliğe hazırlamak için bir strateji
tespitini kararlaştırmıştır. (Gümrük Birliği'nin güçlendirilmesi, mali
işbirliği ve mevzuat uyumu gibi unsurlar)
Türkiye ile AB arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesinin ülkemizdeki
siyasi ve ekonomik reformların sürmesine, Yunanistan ile iyi ve
istikrarlı ilişkilere sahip olunmasına ve Kıbrıs sorununa çözüm
bulunması amacıyla BM gözetimindeki müzakerelerin
desteklenmesine bağlı olduğu vurgulanmıştır.
14 ARALIK 1997 HÜKÜMET
AÇIKLAMASI
 AB'nin Türkiye’ye yönelik yanlı ve ayrımcı tutumunu kınamıştır.
 Ülkemizin tam üyelik hedefini muhafaza ettiğini ve AB ile var olan
ortaklık ilişkilerinin sürdürüleceğini, ancak bu ilişkilerin geliştirilmesinin
AB'nin yükümlülüklerini yerine getirmesine bağlı olacağını belirtmiştir.
AB ile siyasi diyalogun, ilişkilerimizin gelişmesine engel oldukları iddia
edilen, Kıbrıs sorunu, Türk-Yunan ilişkileri ve İnsan Hakları dahil olmak
üzere Türkiye'nin iç meselelerini bundan böyle kapsamayacağı
belirtilmiştir.
12 Mart 1998 tarihinde Londra'da yapılacak Avrupa Konferansı'na
ülkemizin katılmayacağı ifade edilmiştir.
 Gümrük birliğinin Ortaklık Anlaşmalarımızda öngörüldüğü şekilde
sürdürüleceği, AB tarafının Lüksemburg Zirvesinin sonuç bildirisinde yapmayı
üstlendiği, gümrük birliğinin derinleştirilmesine ve Ankara Anlaşmasının
sağladığı imkanların kullanılmasına yönelik tekliflerin beklendiği ifade
edilmiştir.
14 ARALIK SONRASI
 Avrupa Birliği ile ilişkilerimiz Lüksemburg Zirvesinden sonraki dönemde
Hükümet açıklaması çerçevesinde yürütülmüştür.
 Komisyon Lüksemburg Zirvesinde kendisine verilen yönerge gereğince 4
Mart 1998 tarihinde Türkiye ile ilişkilerin geliştirilmesini konu alan bir strateji
belgesini açıklamıştır.
RAPORUN İÇERİĞİ :
 Raporun giriş bölümünde, belirlenen stratejilerin
uygulanmasıyla Türkiye'nin AB'nin genişleme sürecinde yer
alacağı bildirilmiştir.
 Mali işbirliği alanındaki AB taahhütlerine de değinilmiş ve
stratejide yer alan unsurların gerçekleşmesinin AB'nin
Türkiye'ye taahhüt ettiği mali yardımların yürürlüğe konulması
ile mümkün olabileceğine dikkat çekilerek, bu konuda yetkili
bulunan Konseyin söz konusu yardımları gecikmeksizin
kullanılabilir hale getirecek düzenlemeyi yapması istenmiştir.
CARDIFF ZİRVESİ
 15-16 Haziran 1998 tarihinde gerçekleşen AB Cardiff Zirvesi sonunda
Başkanlık Sonuç Belgesi yayınlanmıştır.
 Belgede, bu kez Türkiye'nin "üyelik için ehil" olduğu ifadesinden
vazgeçildiği, bunun yerine zımni bir şekilde "üyelik adayı" tanımlanmasının
getirildiği gözlenmektedir.
 Adayların tam üyeliğe hazırlanma durumunu incelemek üzere kurulmuş
bulunan ve AB Komisyonunun her aday için 1998 yılı sonunda bir rapor
sunmasını öngören devreyi gözden geçirme mekanizmasına Türkiye de
dahil edilmiştir.
 Türkiye için hazırlanacak raporun 1963 Ankara Ortaklık Anlaşmasının
tam üyeliğimizi öngören 28. maddesi ve Lüksemburg Başkanlık Kararlarını
temel alması öngörülmüştür.
 Komisyon tarafından Türkiye'yi tam üyeliğe hazırlamak için sunulan
"Avrupa Stratejisi" onaylanmış, bu stratejinin Türkiye'nin önerileriyle de
zenginleştirilebileceği vurgulanarak, hayata geçirilmesi için Komisyondan,
gerekli mali desteğin sağlanması amacıyla çözüm yolları bulunması
istenmiştir.
16 HAZİRAN SONRASI
 17 Haziran 1998 tarihinde yapılan Bakanlık açıklamasıyla, Cardiff Zirvesi
ile gelişen olumlu tutumun Lüksemburg'da Türkiye'ye karşı yapılan ayrımcı
muameleyi unutturmayacağını belirtilmiştir.
 14 Aralık 1997 tarihli Hükümet Açıklamasında ortaya konulan
parametrelerin halen geçerli olduğu da vurgulanmıştır.
 AB Komisyonu, Cardiff kararları doğrultusunda, diğer aday ülkelerle
birlikte Türkiye için de hazırladığı ilerleme raporunu 4 Kasım 1998 tarihinde
Türkiye'ye tevdi etmiştir.
 Rapor; bazı önyargılı ifade ve tespitler içermekle birlikte, Komisyon
tarafından Türkiye'nin aday ülke olarak algılandığının bir göstergesi
sayılabilir.
 Ancak bu konuda 11-12 Aralık 1998 tarihlerinde yapılan Viyana
Zirvesi'nde de önemli bir gelişme kaydedilmemiştir.
VİYANA ZİRVESİ
Aralık 1998 Viyana Zirvesi'nde genişleme süreci
yeniden ele alınmış, Türkiye'yi üyeliğe hazırlamak
amacıyla Avrupa Stratejisinin ilerletilerek AB ile
Türkiye arasındaki ilişkilerin daha fazla
geliştirilmesi kararlaştırılmıştır.

KÖLN ZİRVESİ
 Almanya'da Ekim 1998'de işbaşına gelen Sosyal Demokrat-Yeşiller
Koalisyonu'nun, Türkiye-AB ilişkileri konusunda bir önceki hükümete kıyasla
daha olumlu bir yaklaşım benimsediği görülmüştür. Böylece Köln Zirvesi
öncesinde, İngiltere ve Avusturya Dönem Başkanlıkları sırasında
uygulanandan farklı olarak, Alman Dönem Başkanlığı ile daha yakın temaslar
kurulmasını sağlamıştır.
 Dönem Başbakanı Bülent Ecevit ile Almanya Başbakanı Schroeder
arasında Köln Zirvesinde Türkiye'nin adaylığının tescili konusunda mektup
aracılığıyla AB'den beklentilerimiz ayrıntıları ve gerekçeleriyle ortaya
konulmuştur.
 3-4 Haziran 1999 tarihlerinde Köln'de yapılan AB Hükümet ve Devlet
Başkanları Zirvesinde Almanya tarafından hazırlanan ve Türkiye'nin
beklentilerini karşılayabilecek nitelikteki taslak metin, İngiltere ve
Fransa'nın desteğine rağmen, Yunanistan'ın ve diğer bazı üye ülkelerin
olumsuz tutumları neticesinde kabul edilmemiştir.
Bu gelişme üzerine Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcısı
tarafından 4 Haziran 1999 günü yapılan açıklamada, Alman
Dönem Başkanlığının gayretlerinin memnuniyetle karşılandığı,
ancak AB'nin Türkiye'ye yönelik ayrımcı politikasında herhangi
bir değişiklik meydana gelmemesi sebebiyle, Türkiye'nin de AB
ile ilişkilerinde, Hükümet tarafından 14 Aralık 1997 tarihinde
yapılan açıklama ile belirlenen yaklaşımın değişmeyeceği
bildirilmiştir.
17 Ağustos Depremi Sonrası Gelişmeler
 İzmit depreminin ardından AB ülkelerinden Komisyon aracılığıyla gelen
yardımlar, ayrıca Yunanistan'ın davranışı, Türkiye-AB ilişkilerinin
yumuşamasına yol açmıştır.
 4-5 Eylül 1999 tarihlerinde Finlandiya'nın Saariselka kasabasında yapılan
Avrupa Birliği Dışişleri Bakanları Gayri Resmi toplantısında, deprem
vesilesiyle tekrar gündeme gelen Türkiye ile mali işbirliği konusu ve ayrıca
AB'nin genişlemesi bağlamında Türkiye'nin adaylığı ele alınmıştır. Ancak bu
konudan herhangi bir karar çıkmamıştır.
 Aynı toplantıda deprem felaketi nedeniyle verilmiş bulunan 4 milyon Euro
tutarındaki acil yardıma ilaveten, Türkiye'ye insani yardım ve yeniden
yapılanma için 30 milyon Euro ve Avrupa Yatırım Bankasından 500-600
milyon Euro kredi sağlanması kararlaştırılmıştır.
AB Komisyonunca Açıklanan
2. İlerleme Raporu
AB Komisyonu'nun, Cardiff Zirvesi kararları
uyarınca, aday ülkeler hakkında hazırladığı
raporlardan ikincisi, 13 Ekim 1999 tarihinde
Komisyon Başkanı Romano Prodi tarafından
açıklanmıştır. Türkiye, bu raporda, bu kez tam
üyeliğe aday gösterilmiş ve Lüksemburg
Zirvesinde diğer ülkeler için yapılmış olduğu gibi,
ülkemize de somut bir Katılma Ortaklığı Stratejisi
önerilmiştir.

AB Devlet ve Hükümet
Başkanları Tampere Özel Zirvesi
Adalet ve içişleri konularının ele alındığı AB
Devlet ve Hükümet Başkanlarının Özel Zirve
Toplantısı 15-16 Ekim 1999 tarihlerinde
Finlandiya'da Tampere kentinde yapılmıştır.
Zirve'de ayrıca, genişleme ve bu kapsamda
Türkiye'nin AB'ne adaylığı, konusu da gayrıresmi
olarak ele alınmıştır.
AB HELSINKI DEVLET VE
HÜKÜMET BAŞKANLARI
ZİRVESİ
 Türkiye, 10-11 Aralık 1999 tarihlerinde Helsinki'de yapılan AB Devlet ve
Hükümet Başkanları Zirvesi'nde oybirliği ile Avrupa Birliği'ne aday ülke olarak
kabul ve ilan edilmiştir.
Helsinki Zirvesi kararlarına göre;
 Türkiye, diğer aday ülkeler gibi bir Katılım Öncesi Stratejisinden
yararlanacaktır. (Yani katılım süreci çerçevesinde yapılan toplantılara katılma
imkanına sahip olacaktır.)
 Önceki AB Konseyi kararları çerçevesinde bir katılım ortaklığı hazırlanacaktır.
 Türk mevzuatının, Topluluk kararları ile uyumlaştırılması amacıyla, analitik
incelenmesi sürecini hazırlamasına ve katılım öncesine yönelik mali kaynakların
eşgüdümü için tek bir görüş bildirilmesine karar verilmiştir.
HELSINKI ZİRVESİ SONRASI
 Katılım Ortaklığı Belgesi ve Çerçeve Yönetmelik’in 2001 yılı
başlarında AB Konseyince onaylanmasının ardından ülkemiz AB
Müktesebatının üstlenilmesine ilişkin Ulusal Programı 26 Mart
2001 tarihinde Komisyona devredilmiştir.
 26 Haziran 2001 tarihinde 40. Ortaklık Konseyi,
Lüksemburg’da toplanmıştır. Helsinki Zirvesi sonrasında
gerçekleştirilen bu ikinci Ortaklık Konseyi toplantısında,
Türkiye’nin AB’ye katılım-öncesi stratejisi çerçevesinde
kaydedilen gelişmeler değerlendirilmiş, Türkiye’nin Topluluk
programlarına katılımı, TAIEX’e (Technical Assistance
Information Exchange Unit) tam erişim, Gümrük Birliği
çerçevesinde ticari konuların düzenli olarak ele alınmasına
yönelik istişare mekanizmaları oluşturulması gibi bir dizi önemli
karar alınmıştır.
 Partiler arası Uzlaşma Komisyonu tarafından Anayasamızda yapılması
gerekli değişikliklerle ilgili olarak hazırlanan 37 maddelik bir Anayasa
Değişiklik Paketi oluşturulmuştur.
 TBMM Genel Kurulunda 3 Ekim günü yapılan oylamada 34 maddeye ilişkin
anayasa değişiklikleri kabul edilmiştir.
 Temel hak ve özgürlükler alanında yapılması öngörülen diğer anayasa
değişiklikleri hakkında yeni bir paket üzerindeki çalışmalar devam edilmiştir.
 AB de, Türkiye’nin Topluluk programlarına katılımı ve mali işbirliğinin daha
etkin ve düzenli işlemesi için gerekli olan faktörlerin tamamlanmasına yönelik
çalışmalarını 2001 yılı süresince sürdürmüştür.
 Bununla ilgili alınan kararlar 17 Aralık 2001 tarihinde Konsey tarafından
onaylanmıştır ve bundan böyle Türkiye-AB mali işbirliğinde PHARE (Poland
and Hungary: Assistance for Restructuring their Economies) prosedürleri
uygulanması kararlaştırılmıştır.
LAEKEN ZİRVESİ
 AB Laeken Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesi 14-15 Aralık
2001 tarihlerinde Brüksel/Laeken’de gerçekleştirilmiştir.
 Türkiye-AB ilişkileri açısından olumlu geçmiş ve üyelik yolunda
önemli kazanımlar sağlanmıştır.
 AGSP (AVRUPA GÜVENLİK VE SAVUNMA POLİTİKASI)
konusunda tarafımızdan atılan adımlar ile Kıbrıs konusundaki son
gelişmeler Türkiye-AB ilişkilerine olumlu yönde yansımıştır.
 AB’nin geleceği konusunda oluşturulan Konvansiyon’a diğer
adaylarla eşit statüde katılmamız ise diğer bir olumlu gelişmeyi
oluşturmuştur.
AVRUPA’NIN GELECEĞİNE
İLİŞKİN KONVANSİYON
 19 Ekim 2001 tarihinde Belçika’nın Ghent şehrinde yapılan AB Gayrı resmi
Hükümet ve Devlet Başkanları Zirvesinde, kurumsal reformlara ilişkin
çalışmaları 2004 yılında sonuçlandıracak olan Hükümetler arası Konferansla
ilgili bir “Konvansiyon”un oluşumu ve çalışma usulleri ele alınmıştır.
 Konvansiyon çalışmalarının Temel Haklar Şartı’nın statüsü, ulusal
parlamentoların rolü, AB kurumları ve üye ülkeler arasındaki yetki paylaşımı,
AB Antlaşmalarının sadeleştirilmesi konuları üzerinde yoğunlaşılmıştır.
 Konvansiyon ilk toplantısını 1 Mart 2002’de yapmıştır ve aday ülkeler de
üye ülkelerle aynı statüde Konvansiyon’a katılmıştır, bu çerçevede
ülkemizden de biri hükümet temsilcisi, ikisi Parlamento üyesi olmak üzere üç
temsilci bu toplantıda bulunmuştur.
 Konvansiyon, bir yıl sürecek çalışmalarının ardından Konsey’e, 2004
yılında düzenlenecek Hükümetler arası Konferans’ta yararlanılmak üzere,
tavsiye niteliğinde kararlar sunacaktır.
 Konvansiyon’a paralel olarak, Avrupa’nın geleceği tartışmasına tüm
Avrupa vatandaşlarının katılmasına ilişkin sivil toplum örgütlerinin
temsilcilerinden oluşacak bir forum oluşturulması da kararlaştırılmıştır.
2001 YILI İLERLEME RAPORU

Ülkemiz için hazırlanan dördüncü İlerleme Raporu 13 Kasım 2001
tarihinde açıklanmıştır.

AB Komisyonu aynı zamanda, genişleme süreci çerçevesinde
önümüzdeki dönemde izlenecek yönteme ilişkin önerilerini içeren
Strateji Belgesini de yayınlamıştır.

Türkiye’nin Kopenhag siyasi ve ekonomik kriterlerini karşılamaktan
uzak bir noktada bulunduğu, üyelik süreci içerisinde hemen her
alanda atılması gereken daha pek çok adım olduğu ve bunların,
Ulusal Programın gözden geçirilmesi bağlamında, daha iyi bir öncelik
sıralamasına tabi tutulmalarının gerektiği vurgulanmıştır.

Gerçekleştirilen tüm anayasa değişikliklerine rağmen, bunlar yeterli
görülmemiş ve bu uygulamayı görmeden bir değerlendirme
yapılmasının uygun olmayacağı ifade edilmiştir.

İnsan hakları alanında özellikle ifade özgürlüğü, F-Tipi cezaevleri,
Avrupa İnsan Hakları mahkemesindeki davalar ve yolsuzlukla
mücadeleye ağırlık verilmiştir.

Ekonomik alanda, yaşanan iki mali krizin, Türkiye’nin Kopenhag
ekonomik kriterlerini karşılama yönünde ilave ilerleme
kaydedememesinde büyük rol oynadığı ve bu krizlerin ekonomideki
iyileşmeyi durdurarak, önceki istikrar programının uygulanmasına
engel olduğu vurgulanmıştır.
Strateji Raporunda;
 Kopenhag siyasi kriterlerine, Türkiye, Bulgaristan ve
Romanya hariç, diğer aday ülkelerin “işleyen piyasa
ekonomisine sahip oldukları ve AB’nin rekabeti ve piyasa
güçleriyle baş edebilecekleri” ifade edilmiştir.
 Komisyonun 2002 İlerleme Raporlarında, hangi aday
ülkelerin üyeliğe kabul edilebileceği konusunda somut
tekliflerde bulunulabileceği ve azami 10 Aday Ülkenin, 2002
sonu itibariyle üyelik için gereken kriterleri karşılayabilecek
durumda göründükleri belirtilmektedir.
 Türkiye için ise, üyelik konusunda somut herhangi bir
perspektife yer verilmemiştir.
2002 YILI İLERLEME RAPORU
 Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanan 2002 yılı İlerleme
Raporu 9 Ekim 2002'de açıklanmıştır.
 İlerleme raporlarının sunumunda Güney Kıbrıs Rum Kesimi, Çek
Cumhuriyeti, Estonya, Macaristan, Letonya, Litvanya, Malta, Polonya,
Slovakya ve Slovenya’nın 2004 yılı başlangıcından itibaren tam üyeliğe
hazır olacakları dile getirildi.
 AB Komisyonu ilerleme raporunda üyelik öncesi stratejisi çerçevesinde,
son rapordan bu yana, Türkiye’nin siyasi, ekonomik üyelik kıstasları ve AB
müktesebatına uyum alanlarında ilerleme kaydettiği vurgulanmıştır.
 Raporda Türkiye ile tam üyelik müzakereleri konusuna girilmemiştir. AB
Komisyonu’nun Üyelik öncesi stratejinin güçlendirilmesi olarak tanımlanan
öneriler ise, süreci yavaşlatıcı ve müzakere hedefinden uzaklaştırıcı olabilir
endişesi yaratmıştır.
2003 YILI İLERLEME RAPORU
 Avrupa Birliği Komisyonu tarafından hazırlanan 2003 yılı İlerleme Raporu 5
Kasım 2003'de açıklanmıştır.
 Son 12 ay içinde Türkiye’nin etkileyici yasal çabalarını sürdürerek
Kopenhag siyasi kıstaslarına uyum yönünde önemli bir ilerleme sağladığı
vurgulanmıştır.
 Bununla birlikte yargının bağımsızlığı ve işleyişinin, dernekleşme, ifade ve
din özgürlüğü gibi temel hakların kullanımının genel çerçevesinin
güçlendirilmesi, sivil-ordu ilişkilerinde Avrupa uygulamalarına daha da
yaklaşılması, Güneydoğu’nun durumu ve kültürel haklara ilişkin konularda
yetersiz görüldüğü belirtilmiştir.
 Ayrıca Türkiye, Kıbrıs sorununa kapsamlı bir çözüm getirilmesi çabaları için
kararlı bir destek sağlaması gerektiği vurgulanmıştır.
 Makroekonomik dengesizliklere rağmen Türkiye’de pazar ekonomisinin
işleyişi önemli ölçüde iyileştiği, makroekonomik istikrar ve yapısal reformlar
yolunda atılan kararlı adımlarla Türkiye’nin AB Tek Pazarı’ndan gelen
rekabetle baş edebilme gücünün artacağı belirtilmiştir.
 AB Komisyonu 2004 yılı Ekim ayında Türkiye’nin siyasi kıstaslara uyumu
konusunda bir rapor ve tavsiye açıklayacaktır. Bunun sonucunda, Aralık 2004
tarihinde toplanacak olan, AB Konseyi Türkiye ile üyelik müzakerelerinin
açılma olasılığı konusunda karar alacaktır.
AB KOMİSYONU 2004 RAPORU
 Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, Türkiye ile ilgili Aralık 2002 Kopenhag zirvesi
sonuçları uyarınca hazırladığı "İlerleme Raporu" ile "Tavsiye Belgesi" ve
Türkiye’nin Birliğe üyeliğinin yaratabileceği etkilere ilişkin "Etki Raporu"nu 6
Ekim 2004 tarihinde yayınladı.
 Tavsiye Belgesi'nde, "Aralık 2002’de Kopenhag’da bir araya gelen AB
Konseyi, ”Eğer Aralık 2004’deki AB Konseyi, Komisyon raporu ve tavsiyesi
üzerine Türkiye’nin Kopenhag siyasi kriterlerini karşıladığına karar verirse,
Avrupa Birliği’nin, Türkiye ile katılım müzakerelerini geciktirmeksizin
başlatacağını” ifade etmiştir. Bu görüş Haziran 2004’de Brüksel’de bir araya
gelen AB Konseyi tarafından da teyit edilmiştir.
2004 YILI ETKİ RAPORU
Türkiye’nin Avrupa Birliğine katılımı hem AB hem Türkiye açısından
zorlu bir süreç olabileceği; ancak bu süreç iyi yönetilebilirse, her iki taraf için
de önemli fırsatlar sunabileceği belirtilmiştir.
Katılım için gerekli hazırlıkların önümüzdeki on yıl boyunca
sürebileceği ve bu süre içerisinde AB’nin gelişeceği ve Türkiye’nin de daha
radikal bir biçimde değişmesi gerekebileceği vurgulanmıştır.
Raporda Türkiye’ye birtakım eleştirilerde bulunulmuştur ve bunları
hayata geçirdiği taktirde genişleme sürecinin Türkiye açısından daha olanaklı
geçeceği belirtilmiştir.
AB BRÜKSEL ZİRVESİ SONUÇ
BİLDİRİSİ
 Brüksel Zirvesi 16-17 Aralık 2004 tarihinde gerçekleştirildi.
Avrupa Konseyi, Türkiye’nin geniş kapsamlı reform sürecinde göstermiş
olduğu kararlı ilerlemeyi memnuniyetle karşılamakta ve Türkiye’nin bu reform
sürecini devam ettireceğine dair inancını ifade etmektedir. Ayrıca,
Türkiye’den, Komisyon tarafından belirlenmiş olan altı ayrı mevzuat
başlığının ("Genişleme", "Terörizm", "Mali Çerçeve: 2007-2013","Özgürlük,
Güvenlik ve Adalet Alanı: 2005-2012", "Dış İlişkiler" ve "Diğer Konular")
yürürlüğe koyulmasına yönelik çabalarını etkin bir şekilde sürdürmesini
beklemekte olduğu belirtildi.
 AB Devlet ve Hükümet Başkanları Konseyi Türkiye ile tam üyelik
müzakerelerine 3 Ekim 2005'de başlanması kararı alındı.
2005 YILI GELİŞMELERİ
 7 Martta, AB-Türkiye Troyka toplantısı Ankara’da gerçekleşti. Toplantıda
siyasi kriterlere uyum öncelikli olmak üzere Türkiye ve AB arasındaki ilişkiler
gözden geçirildi.
 29 Haziranda, Avrupa Komisyonu, 2005 yılı içinde Türkiye’ye yönelik
olarak hazırlanması öngörülen belgelerden, “Türkiye İçin Katılım
Müzakereleri Çerçevesi Taslağı”nı açıkladı. Taslakta, müzakereleri
düzenleyen genel ilkeler, müzakerelerin içeriği, müzakere prosedürleri ve
müzakere başlıklarına ilişkin taslak liste yer aldı.
 3 Ekimde Lüksemburg'ta toplanan AB Genel İşler ve Dış İlişkiler Konseyi,
Aralık 2004 tarihinde AB Devlet ve Hükümet Başkanları Toplantısı Sonuç
Bildirgesinden aldığı yetki ile Türkiye ile AB'ye üyelik müzakereleri çerçeve
belgesini onayladı.
BRÜKSEL ZİRVESİ SONUÇ BİLDİRGESİ
AB liderleri, Brüksel’de gerçekleştirilen AB Zirvesi sonuç bildirgesi 15-16
Haziran 2006 tarihlerinde yapıldı.
AB, iyi komşuluk ilişkilerini de Kopenhag kriterlerinin bir parçası olarak metne
ekledi.
Türkiye'nin tarama sürecinde gösterdiği ilerlemenin değerlendirildiği ve fiili
müzakerelerin başlamış olmasından memnuniyet duyulduğu belirtilirken,
AB'nin bu kapsamda Türkiye'nin çabalarını desteklemeyi sürdüreceği ifade
edildi. Müzakerelerin her ülkenin gösterdiği çabaya bağlı ilerleyeceği ve hızını
ülkelerin yaptığı katılım hazırlıklarının belirleyeceği kaydedilen belgede,
Türkiye'nin Ortaklık Anlaşması ve Ek Protokolden kaynaklanan
yükümlülüklerini tam olarak yerine getirmesi istendi.
BRÜKSEL TOPLANTISI
 Üye ülkelerin genişlemeden sorumlu diplomatları, 23 Mart 2007 tarihinde
Brüksel'de yaptıkları toplantıda uzlaşma sağlayamadı.
 Avrupa Birliği, Türkiye ile müzakerelere ay sonunda yeni bir başlıkta
devam edilmesi konusunda hala uzlaşmaya varamadı.
 Türkiye, ‘işletmeler ve sanayi politikası’ dışında ‘ekonomik ve parasal
politika’, ‘istatistik’ ve ‘mali kontrol’ fasıllarının Almanya dönem başkanlığı
sırasında müzakerelere açılmasını bekliyor.

Salı günü yapılacak olan yeni toplantı bekleniyor….
TEŞEKKÜRLER
TUBA DAĞCAN
ALPER DEMİR
Download